Bölüm 5 - Ufak Bir Hırsızlık

avatar
191 1

Meşhur Epiknovelin Yeri - Bölüm 5 - Ufak Bir Hırsızlık


Esnersem ayıp olur mu?

Berke’ye baktım. O da benimle aynı şeyi düşünüyor gibi...

Bu oyuncuların nasıl bu kadar heyecanlı olduğunu çok anlamıyorum. Sanırım hayatımızı ortaya koyarak savaşıyor olduğumuz için böyle...

Kafamı çevirip ilk katın bossu Ilfang’e baktım. Canının 4’te üçü çoktan gitmişti. Haliyle animede olduğu gibi elindeki balta ve kalkanı kenara fırlatıp uzunca bir kılıç çıkarmıştı.

Meh... Ne yazık ki öne atılıp birilerini kurtarmak gibi bir niyetim yok. Şimdilik olacakları izlemekle yetiniyorum.

Kısa bir süre içinde Ilfang mavi saçlı baskın liderinin akciğeriyle karaciğerinin yerlerini değiştirdi. Hemen sonra ise bizim velet mavilinin yanına koştu ve yere çömeldi. Onlar duygusal anlarını yaşarken Ilfang hala diğer oyuncuları dümdüz ediyordu.

Yani. Şu noktada işleri halledebileceğimden eminim. Daha fazla beklemeye gerek yok.

Arkama dönüp Berke’ye baktım. Hazır olduğunu başını sallamasıyla anladım.

Yerde kafası karışık bir şekilde bekleyen oyuncuların arasından Ilfang’e doğru yürümeye başladık. Adeta bizim veletle mavilinin konuşmasına zaman vermek için yerinde beklemeye başlayan Ilfang, bizim yaklaştığımızdan bihaberdi.

Bizimse böyle bir fırsatı kaçırmak gibi bir niyetimiz yoktu.

“Sharp Nail...” Diye fısıldadım. Hemen yanımda duran Berke ise Sonic Leap kullanıyor gibi duruyordu.

Göz açıp kapayıncaya kadar olduğumuz yerden sıçradık ve Ilfang’ın üzerine atıldık.

Berke yukarıdan aşağı genişçe bir kavisle, ben ise Ilfang’ın karnına üç adet hızlı kılıç darbesiyle saldırdım.

Animenin doğasına aykırı bir hamle yaptığımız için olsa gerek, Ilfang hareketlerimize tepki veremedi.

Bizim gibi iki yüksek seviyeli oyuncudan ağır darbeler alan Ilfang’ın canının sekizde biri bir anda yok oldu.

Ancak şansımız buraya kadardı. Bu kadar ağır bir darbe aldıktan sonra andaval gibi öylece durması imkansızdı.

Berke Sonic Leap yeteneğinin verdiği momentumla takla atıp Ilfang’ın arkasına düştü. Ben ise dikkatle hareketlerini izledim. Sword Art Online’da her kılıç yeteneği kullanımı sonrası hareketsiz kaldığınız ufak bir süre var. Bu süre içerisinde teknik olarak tamamen savunmasızsınız.

Neyse ki Ilfang hala saldırılarımızın bozduğu dengesini geri kazanmaya çalışıyordu ki üstüme gelen saldırısını son anda bloklayabildim.

“Switch!” Dedim. Aslında bu dediğimin çok bir anlamı yoktu. O an canım öyle istediği için dedim.

Berke çoktan Ilfang’ın arkasında yetenek beklemesinden çıkmış, deli gibi kılıcını savuruyordu. Her ne kadar normal vuruşlar kılıç yetenekleriyle aynı hasarı vermese de, ne zaman saldırıya uğrayacağınızı bilmediğiniz durumlarda işe yarıyorlardı.

Yaklaşık iki dakika boyunca monoton vur kaçlar yaparak Ilfang’ı devirmeyi başardık. Bu sırada civar bölgedeki oyuncuların ağzı açık bizi izliyor olması kesinlikle ama kesinlikle götümü kaldırmadı.

Son vuruşu yapan Berke’ydi, haliyle o ünlü eşya da ona gitti.

Gece Yarısı Ceketi.

Bizim veledin kimlik kartı gibi bir şey. Artık siyah ceketi olmadığına göre ne yapacak çok merak ediyorum.

Arkamızdaki kalabalıktan sevinç çığlıkları yükseldi. Bense kılıcımı elimde çevirip envanterime attım.

“Elinize sağlık kardeşim,” dedi tanıdık bir ses. Arkamı döndüğümde öz abim Agil’i gördüm.

“Eyvallah dayı,” diye karşılık verdim. “Bir ara gelirsin iki nohut pilav patlatırız.”

Söylediklerime gülen Agil kafasıyla onayladı.

“Niye!?” Diye bağırdı birisi. Boss odasındaki bütün sesler kesildi. Arkamı dönüp bağıran kişiye baktım. “Neden Diabel’in ölmesine izin verdin!?”

“Ha?”

Ortada büyük bir problem vardı.

“Boss’un saldırılarından haberdardınız! Madem onu bu kadar kolay yenebiliyordunuz, neden Diabel’in ölmesine izin verdiniz!?”

“Uhh...”

“Diabel kim..?”

Boss odasını garip bir hava sardı. Hmm... Ah! Hatırladım! Diabel şu ölen mavi saçlı adamdı. Adını tamamen unutmuşum.

“Şerefsiz!” Diye bağırdı adam. “Sen bir beta oyuncusu olmalısın!”

“Onlar birer beta oyuncusundan daha fazlası!” Diye bağırdı bir başkası. Gözümün seğirmeye başladığını hissedebiliyordum. “Onlar aynı zamanda birer cheater!”

“Evet öyle! Onlar birer beater!”

İç çektim. Bir beater olduğum doğrudur. Ancak buradaki insanların düşündüğünden farklı bir anlamda...

Ağzımı sonuna kadar açıp esnedim.

“Bitti mi?” diye sordum.

“Ha?” dedi adam. Daha söyleyecek bir şeyleri varmış gibi gözükmüyordu.

“Gel gidek. Bakalım ikinci katta O.Ç abi var mı...” Dedim. Berke de başıyla onaylayıp beni sıradaki kata takip etti.

Tam ikinci kat merdivenlerini tırmanırken arkamızdan hızlı adımların yaklaştığını duyduk.

Arkamı dönüp aşağı baktım.

“Bunu nasıl yaptınız?” Diye sordu bizim velet. Cevap verip vermemek arasında gidip geldim. “Sizi betada görmediğime eminim! Nasıl herkesten daha iyi olabilirsiniz?”

Aslında bu çocuğun gidip de kendi isteğiyle birilerine soru sorması oldukça sıra dışı. Berke’yle ufak gösterimiz onun üzerinde büyük bir etki bırakmış olsa gerek.

Berke’yle birbirimize baktık. Bizim velet hala cevabımızı bekliyordu.

Kollarımı göğsümde birleştirdim.

“Hiç meşhur O.Ç’yi duydun mu..?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44791 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr