Bölüm 17 – Fuyuki, Ben ve Hizmetkar

avatar
156 0

Meşhur Epiknovelin Yeri - Bölüm 17 – Fuyuki, Ben ve Hizmetkar


Özel jetimden inerken yüzüme serin rüzgar tosladı.

Elimi kaldırıp gözümü korudum. Ardından gri bulutlarla kaplanmış olan gökyüzüne, ve önümde uzanmakta olan Fuyuki şehrine baktım.

“Vardık genç efendi,” dedi Bülent.

“Mm...” diye onayladım kafamla. Daha sonra ise merdivenleri tek adımda inip derin bir nefes aldım. Burası Ankara’ya kıyasla çok daha yumuşak bir havaya sahipti.

İçimdeki manayı birazcık çalkalamam, vücudumun ısınması için yeterliydi.

“Bu gece rahiple tanışmaya gideceğiz. O yüzden akşam çağırma ritüelini tamamlamamız gerekiyor,” dedi Bülent. Ben de cevap vermeden onu takip ettim.

Akşamın çökmesiyle beraber yeni evimin kapısına gelmiş, ihtişamlı girişine bakıyordum.

Ryuudou Tapınağı...

Tapınağın girişinden içeri girmemizle beraber bizi, tapınağın Baş Rahibi Bay Ryuudou karşıladı.

“Sizi görmek çok güzel,” dedi Bay Ryuudou. Bense cevap olarak terledim. Japonca konuşuyordu. Ve ben Japonca bilmiyordum. En azından öyle olması gerekiyordu. Beklediğimin aksine konuştuklarını rahatça anlayabiliyordum.

“Bizi ağırladığınız için teşekkürler,” diye cevap verdim. Beklenmedik bir şekilde konuştuklarım ağzımdan Japonca çıkmıştı.

Sebebini tahmin etmem gerekirse...

Şu an vücudunda bulunduğum Abdullah, daha önce Japonca öğrenmiş olsa gerek. Japonca üzerine olan bilgilerin beynine kaydolmuş olması, benim de aynı ustalıkta konuşmama yarıyor.

“Zevkle... Gelin size kalacağınız yeri göstereyim,” diye devam etti Bay Ryuudou. Bizi sade, Japon stili bir odaya götürdü.

“Eğer acıkırsanız şehre inmeniz gerekecek. Yemek bulabileceğiniz buraya en yakın yer yolun birkaç yüz metre ilerisinde. Meşhur O.Ç adında bir dükkan. Tadının güzel olduğunu garanti ederim.”

“Teşekkürler,” diye cevap vermemle beraber Bay Ryuudou odayı terk etti.

Burada da meşhur O.Çnin olduğunu duymanın verdiği mutluluğu yutkunup sakinleştim.

Yere serilmiş olan futona oturdum ve odayı kontrol eden Bülent’e baktım.

Bu geceki çağırma ritüelinden sonra şehrin dışına gidecek ve sessizce savaşı gözleyecekti.

Zaman ilerledi.

Çoktan bomboş kalmış olan tapınağın bahçesine gittik ve ritüeli hazırlamaya başladık.

Çemberi, vücudumun eski sahibinden bana kalan kas hafızasıyla hızlı bir şekilde çizdim ve ayağa kalktım.

Bülent de hızlıca çemberin merkezine, çağıracağımız kahramanı temsil eden eşyayı bıraktı.

Büyük İskender’in kılıcından bir parça...

Çemberin önüne geçip derin bir nefes aldım.

“De ki; çelik ve demir özün olsun.”

Ağzımdan çıkan sözcükler, çevredeki mananın sallanmasına ve yuvarlanmasına sebep oldu. Ben daha ilk cümleyi tamamlamadan çizdiğimiz çember, kızıl bir renkte parıldamaya başladı.

“Bu gümüş, atam ve ustam Solomon’un önünde kanıt olsun...”

“Zincirlerinden kop da gel! İsk-”

Sesim kesildi.

Etrafımda kaynamakta olan mana, bir anda duruldu.

İnanılmaz bir soğuk vücudumu çevreledi.

Çizdiğim büyü çemberinden çıkan ışıklar karardı ve simsiyah bir parıltıya döndü.

Kara bulutlar etrafa yayılmaya başladığında, bir şeylerin yanlış gittiğini çoktan anlamıştım.

Vücudumdaki mana çılgınca dışarı çekiliyordu. Neyse ki ben, adeta bir huni gibiydim. Düşündüğümün aksine mana vücudumda depolanmıyor, sadece vücudumdan geçip başka şekillere bürünüyordu. Bu de mantıken sınırsız manaya sahip olduğum anlamına geliyordu.

Neler olduğu sonunda kafama dank etti.

Benim gibi Kaynak’tan gelmeyen birisi, Dünya’nın kurallarına tamamen aykırıydı. Bir uzaylı. Bir işgalciydim.

Haliyle Kaynak, benle iletişim kurmayı reddediyor, çağırdığım Hizmetkarı yollamıyordu.

İnanılmaz bir basınç vücuduma bindi. Kemiklerim çatırdıyor, eklemlerim patlarmışçasına çığlık atıyordu. Görüşümde devasa bir delik belirdi. İçinden simsiyah bir duman yayılıyor, her yöne yayılıyordu.

Sonrasında her şey durdu.

Sessizlik...

Çağırma çemberinin ortasında dimdik duran tanıdık bir sima...

“Berke!?”

“Abdullah!?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44791 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr