Kilisenin içini dolduran sülfür kokusunu ciğerlerimin dibine kadar çektim.
Ayın parıltısıyla beraber gün yüzüne çıkmış olan toz zerreciklerinin arasından kilisenin öbür ucundaki rahibe sakince baktım.
“Siz 6. efendiyi burada görebilmek çok güzel bir şey, Osmanlı’nın varisi,” dedi rahip. Gözlerimin seğirmemesi için güzel bir miktar çaba harcadığıma emin olabilirsiniz. “Ben Kotomine Kirei. Sizin adınız ne acaba?”
İç çekmedim.
Saygısızca olabilir. Tercihen Kotomine Kirei’ye saygısızlık yapmak istemiyorum.
“Ben Abdullah Ziya,” diye karşılık verip etrafa bakındım. “7. Efendi daha ortaya çıkmadı mı?”
Kotomine Kirei kafasını iki yana salladı.
“Anladım. Eğer söyleyecek bir şeyiniz yoksa gidiyorum,” dedim. Kotomine Kirei’nin yüzündeki soğuk gülümseme her saniye daha da canımı sıkıyordu.
“İyi şanslar Orta Doğu’nun genç efendisi.”
Suratını yumruklamak istiyorum.
Bu sinirimi bir tek nohut pilav geçirebilir...
...
Homurahara Lisesinin önünde durup etrafa bakındım.
Japon liseleri gerçekten bir ayrı...
Okul binalarının bakımının özenle yapılmış olduğu daha kapıdan içeri girmeden bile anlaşılıyor.
Çevremden garip ve meraklı bakışlar seziyorum.
Eh...
Yüz şeklim ve boyum, Japon olmadığımın çok net bir şekilde anlaşılmasına yarıyor. Japonlar gibi içine kapanık bir millet için yabancı bir öğrenci görmek şaşırtıcı olsa gerek.
İç çekip bir kere daha, bu sefer daha dikkatli bir şekilde, etrafıma bakındım.
Tanıdık bir sima yoktu. Tanıdık simadan kastım da tabii ki Fate UBW’nin ana karakterlerinden herhangi biriydi.
Gerçi zaten bu kişileri gördüğüm gibi tanıyacağımın garantisi yok.
Haliyle onları sadece animedeki grafikleriyle tanıyorum.
Okula girip müdürle görüştükten sonra yeni sınıfımın kapısının önünde durdum. Kimliğim gereği liselilerin arasına karışmam gerekiyor. Ailem de çoktan düzenlemeleri yaptığı için her şey yolunda.
Hocanın beni çağırmasıyla sınıfa girdim ve masadan tebeşiri aldım.
Ardından sınıfa arkamı dönüp kara tahtaya adımı Katakana ve Romaji ile yazdım.
“Ben Abdullah Ziya. Lütfen iyi geçinelim,” diye kuru kuru kendimi tanıtıp hafifçe eğildim ve boş bulduğum bir sıraya oturdum.
Öğrenciler şaşkındı. Senenin ortasında yabancı bir değişim öğrencisinin gelmesi, animeden fırlamışçasına bir olaydı.
Meraklı bakışlar altında masama oturup kitaplarımı çıkardıktan sonra kafamı sola çevirdim. Sınıfın en arkasında, soldan ikinci sırada oturuyordum. Solumdaki öğrenci ise her yönden normal görünüyordu.
Sadece...
“Merhaba!” Diye selamladı beni sessizce. Ben de gülümseyip kafamla karşılık verdim. Ders devam ettiği için konuşmak istemiyordum. “Ben Emiya Shirou! Memnun oldum Abdullah-kun!”
Umm...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..