Çevirmen: Limon
Li Jingjing masum bir karaktere sahipti. Herkesin Jiang Shou’nun ne kadar mükemmel olduğuna dair iltifatlarını duyması üzerine, o da sürüye kapılıp sıradan bir iki güzel kelam etti. Bu sözleri duyduğunda ise Jiang Shuo kendini nirvanada hissetti.(ÇN: G*tü kalktı) Aklına Li Jingjing’in ondan faydalanmak için samimi olmak istediği geldi ve ister istemez kendiyle gurur duymaya başladı.
''Nasıl olurda benim gibi güçlü bir adamın oğluyla küçük bir şirketin ayak işlerini yapan bir çocuk kıyaslanır?''
Jiang Shuo herşeyi çok ayrıntılı düşündüğünü hissetti, Yang Chen’e o kadar çok yüklenmesinin bir anlamı yoktu ki.
Jiang Shuo böyle hissettikçe, kendisinin ne kadar bilge, parlak bir adam olduğunu inandırmak için daha olgun ve ağırbaşlı davranmayı düşündü. Daha sonra aniden herkese doğru seslendi, ‘’Lütfen buyrun oturun, bugün tüm masraflar benden.’’
Li Jingjing’e baktığında, Jiang Shuo nazikçe gülümsedi ve, ‘’Jingjing, bu mekana aşina olmayabilirsin, benim yanıma oturursan sana neymiş ne değilmiş anlatırım. Seni temin ederim bu gece çok eğleneceksin.’’
‘’Şey...’’ dedi Li Jingjing endişeyle kafasını kaşıyarak ve yüzünde bir gülümsemeyle ekledi, ‘’Bunu yapmana gerek yok, Şef Jiang, herkes eğlenmesine baksın, nasıl dans edilir veya şarkı söylenir bilmem, ben Yang’ın yanında oturup izleyeyim.’’
Jiang Shuo’nun umutları suya düştü, içinin öfkeyle dolduğunu hissetti. Fakat bunun yanlızca Li Jingjing’in utangaç bir hatun olduğundan kaynaklandığını düşündü. Bu sebepten yüzüne yalandan asil bir gülüş takındı ve, ‘’Pekala o halde, Bay Yang’ın yanına oturasın, eğer sormak istediğin bir şey olursa, çekinmeyesin.’’
‘’Çekinmek mi? Tabii ki de çekinmem, eğer çekinirsem bu Şef Jiang’a saygısızlık olmaz mıydı?’’ dedi Yang Chen gülerek ve ekledi, ‘’İlk olarak biraz canlanmak için bir iki şişe kırmızı şarap söylesek nasıl olur? Arkadaşlara şarkı söylemek için enerji de verir.’’
Jiang Shuo’nun içinde bir kibir bulutu patladı, içinden bu otlakçı köylü kekosunu aşağılıyordu. Ama tabii ki de, bir kaç şişe kırmızı şarap ona hiçbir şeydi. O da ellerini çırpıp gülümseyerek, ‘’Hayhay!, neden olmasın? Bay Yang, istediğiniz kırmızı şaraptan sipariş edebilirsiniz.’’
Oturan diğer öğretmenlerin hepsi halinden memnundu. Hepsinin hali vakti yerinde olsa da, mevzu beleş şarapa gelince mutlu olmaları kaçınılmazdı. Beleş mal baldan tatlıdır.
Yang Chen yüzünde hürmetle garson bulmak için kapıdan dışarı çıktı. Garsonla konuştuktan sonra, hemen yerine geri döndü ve Li Jingjing’in yanı başına bir gülümsemeyle oturdu ve ‘’Pekala, Şef Jiang kabarık cüzdanıyla birlikte çok d*şaklı bir adam, 5 şişe kırmızı şarap sipariş ettim ama yeter mi bilmem.’’
‘’5 şişe mi ?’’ Jiang Shuo içinden alay etti. ‘’10 şişe sipariş etseydi bile bana koymazdı olm.’’
‘’Bay Yang çok cömert, bu kadar insana 5 şişe kati suretle yetmez, sonra bir kaç şişe daha sipariş etmeliyiz.’’
Heavenly’de ki garsonların yeterliliği çok yüksekti, herkes kısa bir süre sohbet ettikten sonra buz kovasına yerleştirilen kırmızı şarap şişeleri servis edildi. Kovada ki şaraplara baktıklarında ise herkes aniden şok geçirdi!
O kovada ki 5 şişe aslında Fransa’dan 1998 yılından kalma şaraplardı! Şaraptan azıcık anlayan her hangi biri bunu kesin tanırdı, Bordeaux-Fransa’dan bir marka. Dahası da, bilinen en ünlü markalardan biri, 10 yıldan fazla yıllandırılmasını göze alırsak, fiyatı binlerce dolar eder!
Doğal olarak, Jiang Shuo bu şarap fiyatlarına içlerinden en aşina olanıydı. Yang Chen’in şişesi 100 dolar civarlarında olan klasik kırmızı şarap sipariş edeceğini sandı da, böyle birşey sipariş edeceği aklının ucundan geçmezdi.
Çaresizce cebinden 6000 doların çıkmasını izlerken Jiang Shuo adeta kan kusmak istiyordu.
''Bölüm Şefi Jiang sağolsun, normalde böyle bir şarabı içeçeğimi hayatta hayal edemezdim.'' Birkaç cingöz öğretmen Yang Chen'in kurduğu tezgahı anladı, Jiang'a methiyeler düzmeye devam ederken içten içe de Yang Chen'i küçümsediler.
Jiang Shuo'nun sırıtışı ellerini ''ne olacak canım'' gibisicesine sallarken kaskatıydı, ''Herkes mutlu olduğu sürece sıkıntı yok.''
Tam o anda, normalde özgüvenli, yüksek olan modu şimdi sanki her tarafı cimdiklenirmişçesine irrite içindeydi. Öğretmenlerle mutlu mesut sohbet eden Yang Chen'i şöyle bir süzdükten sonra, Jiang Shuo haddini bilmeyen bu adamı cezalandırmak için bir yol düşünmeye başladı.
Odada ki öğretmenler durumu hiç tınlamazken, yavaştan sarhoş olmaya başladılar, ve bir öğretmen sıfatına yakışmayacak şekilde kalkıp dans edip şarkılar söylemeye başladılar. Eğer öğrenciler onları o halde görmüş olaydı, bu absürd manzarayı görmemek için muhtemelen kendi gözlerini oyarlardı.
Li Jingjing sessizce kanepede oturdu, dinledi ve nadiren ağzına bir parça meyve attı. Hiçbir şarkıya eşlik etmese de, onun sessiz ve hoşnut ifadesi bünyesinde ürkek bir gülüş barındırıyordu.
Jiang Shuo hislerini dizginledi, Li Jingjing'in diğerlerinin şarkılarını dinlerken dalıp gittiğini görünce, aklında aniden bir fikir belirdi, mikrofonu kaptı ve, ''Bugünün partisi Öğretmen Li'ye hoş geldin demek için yapıldı, Bölüm şefiniz olarak, içimde ki samimi duyguları ifade edebilmek için Jingjing'e özel bir şarkı söyleyeceğim.''
Öğretmenlerin hepsi Jiang Shuo'nun Li Jingjing'i arzuadığın biliyordu, bu sebepten aralarında iş birliği yaparmışçasına alkışlayıp ıslık tutturdular.
Li Jinggjing'in eli ayağı birbirine dolaşmış haldeydi, kıpır kıpır bir halde yanında duran Yang Chen'e bir bakış attı, Yang Chen'in her hangi bir tepkisi olmadığını görünce bir nebze rahatladı.
Tam bu anda, Jiang Shuo derin duygular içinde kaybolmuş haldeydi; sisteme bir şarkı girdi ve, ''İrem'den Hayalet Sevgilim'i, Bayan Li'ye ithafen okuyacağım.''
Dürüst olmak gerekirse, Bölüm Şefi Jiang'ın performansı gayet iyiydi, bazı notalara tam çıkamasa da, şarkının hepsini okuyabildi; İrem'den Hayalet Sevgilim'i. Derin duygularla donatılmış bir şarkıydı, okuyuşuna bakılarak şarkıyı en az 700-800 kere okuduğu anlaşılırdı. Eğer sıradan bir kız bunu duymuş olsaydı, kesinlikle çok etkilenirdi.
Bütün öğretmenler şarkı söyleyip ıslık tutturmaya başladılar, ve Li Jingjing te alkışlayarak ''Teşekkürler'' dedi.
Jiang Shuo kendinden oldukça tatmin olmuştu, fakat aniden Yang Chen'in alkışlamadığını, onun yerine bardağına durmaksızın şarap doldurduğunu fark etti. Jiang Shuo'nun kalbi tekrar öfkeyle tutuşmaya başladı, ve tuhaf bir gülümsemeyle ''Başlangıçtan bu yana Bay Yang hiç şarkı söylemedi, acaba bir şarkı söyleyip herkesin kulağının pasını silmeniz mümkün mü?''
''Eeee...'' Yang Chen'in suratı kırıştı, şarap kadehini yerine bıraktı, saçma bir gülümseme fırlattı ve, ''Sanırım böyle bir şeye gerek yok, şarkı söylemekte pek iyi değilimdir.''
''Buna nasıl müsaade edilir? Herkes şarkı söyledi, iyi veya kötü, önemli olan eşlik etmek.'' Jiang Shuo sonunda Yang Chen'i küçük düşürme şansını yakaladığını hissetti, aniden mikrofona uzanıp ''Bay Yang söyledikten sonra, Jingjing'i de söylemesi için piste davet edeceğiz, ne dersiniz?''
Öğretmenlerin yiyip içtiği her şey Jiang Shuo'nun cebinden çıkmıştı, doğal olarak onlarda onun bu kalleş isteğine katıldı. Hepsi bir anda Yang Chen ve Li Jingjing'in şarkı söylemesi için tezahürat yapmaya başladı.
Li Jingjing'in şarkı söylemese totosu yemese de, Yang Chen'i şarkı söylerken dinlemek istedi. Sonuç olarak bir kadın bir adama abayı yaktığında, onunla ilgli herşeyi bilmek ister.
''Bir şarkı söylesen nasıl olur Yang?'' Kötü söylesen de farketmez, herkes memnun olsun.'' Li Jingjing merakına karşı koyamayıp onu dolduruşa getirdi.
Yang Chen'in başka bir şansı kalmamıştı, elini şöyle bir gerdi ve mikrofonu kaptı. Yavaşça ayağa kalktı ve, ''Aslında, yurtdışından daha 6 ay önce döndüm. Bu sebepten burada ki yeni popüler şarkıları hiç işitmedim. İlla söylemek zorundaysam, bırakın da başka ülkeden bir şarkı seçeyim.''
''Bay Yang yurtdışından yeni mi döndü???''
''Ciddi olamazsın! Nasıl yani?.''
''Pff, böbürlenmeye ne gerek var..''
Bir kaç öğretmen aniden taramalı tüfeğe dönüşüp konuşmaya başladı, bu adamın yurtdışından yenidönmüş biri olduğuna inanmadıkları aşikardı. Aksi takdirde, nasıl küçük bir firmanın çalışanı olabilirdi!?
Jiang Shuo'nun içgüdüleri ona Yang Chen'in paçayı yırtmaya çalıştığını söylüyordu. Gururla gülümsedi ve, ''Önemli değil, Bay Yang yabancı bir şarkı seçebilir, hepimiz İngilizce öğretmenleriyiz, anlarız yani.''
''Doğru, doğru.'' Bütün öğretmenler katıldı.
Yang Chen boğazını temizleyip bilgisayardan bir şarkı seçtikten sonra şarkı arkaplanda çalmaya başladı, herkese doğru mütevazi bir gülüş attı ve, ‘’Özürlerimi sunarım fakat İngilizce bir şarkı söylemeye niyetli değilim, şarkı Latin şarkıcı Enrique Iglesias'ın İspanyolca bir şarkısı, Quizas. Çinceye çevrilince de, ''Belki'' anlamına geliyor.’’
İspanyolca şarkıların meşhur büyüleyici aurası adeta tüm odada sakinleştirici etki yarattı. Yang Chen'in boğuk sesi şarkıya cuk diye oturdu, ve şarkıya kendi yorumunu katmaya başladı...
“……Estasperdien doeltiempo, pensando pensando...Porloque Tumasquieras,hastacuando hastacuando...Yasipasan losdias yyodesesperado……”
Odadaki herkes gözlerini hayretle açtı. Jiang Shuo da genzine urfa biberi kaçmış gibi acılar içinde hisseti kendini.
Ahenkli müzik sahipsiz ve mütevazi o sesle müthiş bir uyum yakaladı, İspanyol şarkısı herkesi derinlere aldı götürdü.
Şarkı bittiğinde, Jiang Shuo dışında ki herkes patır kütür alkışladı, Li Jingjing'in neredeyse gözleri dolmuştu, şehvet dolu gülümsemesini gizleyemiyordu.
Yang Chen hafiften utanmıştı, inatçı öğretmenlerin bir şarkı daha söyleme isteğini reddedip, ''Şarkı söylemek çok yorucu.'' dedi.
Bu sefer kimse Yang Chen'in küçük düşmekten korktuğundan şüphelenmedi, neticede oradaki herkes yabancı dil öğretmeniydi ve bir dili anlamakla o dilin şarkısını söyleyebilmenin tamamen farklı seviyelerde olduğunu biliyorlardı. Genelde, bir kişinin yabancı bir dildeki seviyesini belirlemek için tek gereken kişinin o dildeki şarkı söyleme kapasitesine bakmaktır ve bu yöntem de aşağı yukarı size kişinin seviyesini verir.
Daha sonra, zaman mutlu mesut geçti, ama kendini gülümsemek için zorlayan Jiang Shuo Yang Chen'in anasına bacısına durmadan sövüp durdu.
Günün erken saatlerinden beri takıldıklarından ve yarın okulda ders vermeleri gerektiğinden dolayı, akşam 10 olmadan öğretmenler kalkmaya karar verdi.
Dönüş yolunda, herkesin suratında alkolün verdiği o mayhoş kırmızılık vardı, ve ses tonları bir nebze yükselmişti.
Yang Chen ve bir kaç öğretmen samimice hoşbeş ettiler, tam köşeden dönerken, gözünün ucuyla anlık bir şekilde oradaki odalardan birine tanıdık birisini girermiş gibi gördü.
Neden burada olsun ki?
Yang Chen'in üstünde sürekli bir gözü olan Li Jingjing suratının buruştuğunu hissetti, ve ''Sorun nedir kardeş Yang?''
''Şey...'' Yang Chen ona gülümseyerek, ''Birşey yok, tanıdığım birini gördüm sandım fakat yanılmış olmalıyım.''
Jiang Shuo toplam 10,000 dolar tutan hesabı ödedikten sonra, grup Heavenly'den çıkıp otoparka doğru yürüdü.
Tüm gece boyunca üzgün olsa da, Jiang Shuo en önemli görevini unutmadı, hızlıca Li Jingjing'in yanına doğru yürüdü ve, ''Jingjing, seni evine bırakmama ne dersin? Geçen yeni bir araba aldım, bir tur attırmış olurum hem.''
Bunu söyledikten sonra, yeni gümüş renginde ki Toyota Camry'i eliyle işaret etti. Sokak ışıklarının altında, gerçekten de çok güzel duruyordu.
Öğretmenlerin hepsi imrenmişti, ''Bu araba 200,000 doların üstünde olmalı, şu sıralar benzin de pahalı, buna rağmen Şef Jiang araba değiştiriyor bu dünyada adalet madalet yok.'' Öğretmenlerin maaşlarının düşük olmamasına rağmen, bir çoğu Ford, Volkswagen ve 100,000 dolar civarında diğer arabaları kullanıyordu.
Li Jingjing mahcup bir gülüş attı, ve ''Şef Jiang, seni uğraştırmaya gerek yok, bugünün misafirperverliğinden ötürü zaten minnettarım. Yang kardeşin arabasıyla gitsem daha iyi olur, benim evimi de biliyor..''
Jiang Shuo meraklanmış gibi yapıp, ''Aa?, Bay Yang buraya arabayla mı getirdi? Taksiyle geldiğinizi sanmıştım, Bay Yang'ın arabası nerede?''
Yang Chen hafif geğirdi, midesi meyve ve şarapla doluydu. İçmeye devam etse içebilirdi, ama birazcık konforsuz hissediyordu. Aklında, az önce birisine benzettiği o kişi vardı. Jiang Shuo'nun sözlerini duyunca, istemdışı cebinden BMW anahtarını çıkardı ve arabanın kilidini açtı.
Herkes kafasını görmek için geriye çevirdi, ve beyaz spor bir arabadan göze çarpmayan bir yerde parıltı saçarak durduğunu gördüler. Nefes kesen bir mavili-beyazlı logosu vardı.
''Aman Allah'ım, bu M3 değil mi!?'' Arabalar hakkında bilgili olan bir öğretmen gözlerinde parıltıyla, ''Bu aracın bu ülkedeki fiyatı 300,000 dolardan fazla! Geçmişte bazı zengin tüccarların oğullarının bunu sürdüğünü görmüştüm, Bay Yang'ın da bunun gibi bir arabayı süreceğini hiç düşünmezdim, hem de en yeni modelini!''
Diğer öğretmenler modelin ne olduğundan bişey anlamasa da, BMW'yi duymuşlardı ve arabanın fiyatının de ne olduğunu kestirebiliyorlardı.
Jiang Shuo'da şok olanların arasındaydı, yüzü mor ve yeşil arası bir renge döndü, ne kadar saçma olursa olsun küçük şirkette çalışan bir elemanın BMW M3 süreceğine inanmazdı. Yang Chen'in kim olduğu onun kafasını allak bullak etse de, bu kısımda da dostça bir gülüş atıp ''Bay Yang kendini iyi gizlemiş valla, bu gerçtekten benim gözlerimi açtı.''
‘’Kahretsin! Bu zengin züppe kurdu yemek için kuzu taklidi yapıyor heralde, neden kendini sıradan bir çalışan olarak lanse etti ki?''
''Burada cüzdanı kabarık olan Şef Jiang.'' Yang Chen gülümsedi ve, ''Bugün yeteri kadar içtim, misafirperverliğiniz için teşekkür ederim, hoşçakalın.'' Li Jingjing'in elini tuttu arabaya doğru yürüdüler.
Bütün öğretmenler BMW'nin çalışıp kalkışını yapmasını gıptayla izlediler. Bir an hayal gördüklerini sandılar, ve Yang Chen'in asıl kimliği kafalarında büyük bir soru işareti oluşturdu.
Jiang Shuo arabasına döndükten sonra, motoru çalıştırdı ve arabadaki göz alıcı ışıkları süzdü. Arabasına olan düşkünlüğü tamamen bitmişti, öfkeyle direksiyona vurdu, ve gölgelerin altında o bilge yüzünün yerini şeytani bir yüz yer aldı.....
(ÇN: Limon is out, keyifli okumalar..)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..