Felix vadinin alçak yamaçlarını örten yeşil çalılardan birer birer insanların çıkmasını izledi.

Bu sırada Paul çoktan Felix'in önün geçmiş ve diğer muhafızlarla birlikte onu bir koruma çemberine almıştı.

Çalılardan çıkan haydutlar, konvoyun etrafını sarmış ve sayıları nerdeyse muhafızların üç katı kadardı.

Konvoyu çevreledikten ve etrafını sardıktan sonra, haydutlar arasından bir kişi çıktı ve Felix'e bakarak, onun karşısında durdu.

"Tüm değerli malları bırakın, canınızı bağışlayım."

Haydut lider çok gururlu görünüyordu ve Felix'e bakarak, kendinden emin bir ses tonunda konuştu.

Felix, haydut liderine daralmış göz kabaklarının arasından baktı ve birden kahkaha atmaya başladı.

"Harika, gerçekten bir haydut liderine benziyorsun, tam bir aptalsın ve kendinden çok gurur duyuyorsun. Hahah, kime saldırdığını ve kimin daha güçlü olduğunu anlamamış gibisin."

Felix kahkaha atarken, alaycı bir şekilde haydut lideri ile konuştu ve içinden:

"Bir insan öldürmek ne kadar tecrübe puanı kazandırıyor acaba?"

Diye düşünmeden edemedi.

Haydut lideri, konvoyun lideri gibi görünen genç adamın alaycı tavrını ve konuşmasını duyunca şaşkına dönmüştü.

"Ne oluyor be... merhamet için yalvarması ve ayaklarıma kapanması gerekmiyor muydu?"

Diye içinden düşündü ve Felix'e bakarak, dili tutulmuştu.

"Sen ölmek istiyorsun! Beni kızdırmanın sonuçlarını biliyor musun? Artık sadece malınızı değil, canınızı da istiyorum!"

Bir süre bocaladıktan sonra, haydut lideri şaşkınlıktan kurtulmuş ve utançtan sinir krizi geçirerek, Felix'i tehdit etmişti.

Felix ise ona bakmayı bırakmış ve Paul'a bakmaya dönmüştü.

"Ne diyorsun, hepsini tek başına öldürebilir misin?" Dedi Felix ve Paul ile konuştu.

"Çok zor olmamı Lordum, en yükseği 'Seviye 35'de gibi görünüyor." Paul kendinden emin bir şekilde konuştu.

Bu sırada Felix ile Paul'un kendi aralarında konuşmasını duyan haydut lideri, bu kez ağzı sonuna kadar açılmıştı.

Ancak bu sefer şaşırmaktan değil, kendisini çok korkmuş hissettiği için böyle bir tepki vermişti.

Gerçekten gruplarında tek 'Seviye 35' olan kendisiydi ve diğerleri, ondan daha zayıf bir uygulama seviyesindeydi.

Onları tek başına öldürebileceğini söyleyen adamın, hiç yalan söylemediğini ve gerçekten onları öldürmek için tek başına yeterli olduğunu söylediğinde, doğruyu söylemiş olduğunu hissedebiliyordu.

Haydut lideri korkudan dona kaldı ve ağzı konuşmaya çalışarak, sürekli açılıp kapanıyordu.

"Hepsini öldürmem ne kadar sürer? Çok fazla oyalanamayız biliyorsun." Diyen Felix, Paul ile konuşmaya devam etti.

"Çok uzun sürmez Lordum, en fazla on beş dakika..." Paul, bu sırada kollarını sıvadı ve rahat bir ses tonu ile Felix'in sorusunu cevapladı.

Felix, Paul'u onaylayan bir şekilde başını salladı ve başını çevirerek, bir kez daha haydut liderine baktı.

"Ne düşünüyorsun... on beş dakikada hepinizi öldürebileceğini söylüyor, sence yalan mı söylüyor?" Felix, haydut lideri ile konuştu.

Haydut lideri ve geriye kalan haydutlar, Felix ile Paul arasındaki konuşmayı duymuş ve korkudan yüzleri sararmıştı.

"Dalga geçmeyi bırakın! Burada altmış kişiyiz ve siz sadece yirmi kişisiniz." Haydur lideri şimdi cesur olması gerektiğini biliyordu ve Felix'e sert bir şekilde cevap vererek, adamlarının moralini yükseltmeyi amaçlıyordu.

"Huh, birisi ölmek üzereyken bile cesur davranmaya çalışıyor, ne kadar da ironik." Felix bıkkın bir şekilde iç çekti ve haydut liderinin duyabileceği bir ses düzeyinde konuştu.

Haydut lideri, Felix'in mırıldanmasını duymuştu ve tüm cesareti oracıkta parçalara ayrılmıştı.

"Paul, neden hala zaman kaybediyorsun? Hepsini öldür!" Felix dedi.