Spor salonu karmaşa içerisindeydi. Herkes sesini duyurmak için bağırıyordu. Ama bu sadece daha çok gürültüye neden oluyordu. Ve beklemeleri ne rağmen kimse onlara açıklama yapmaya gelmemişti.
Öğrencilerin bazıları artık dayanamayıp hocalarına müdürün nerede olduğunu sormaya başladılar. Ama öğretmenlerin de buna bir cevabı yoktu.
Herkes karmaşa ve panik içerisindeyken Li Feng düşünceli bir şekilde oturuyordu.
Dışarıda gördüğü neydi? Yoksa sadece bir hayal miydi? Ama Li Feng onun hayal olmadığını biliyordu. Fakat buna inanmakta zorluk çekiyordu.
Kim saniyeler içerisinde bir insanı öldüren kimyasal bir sise maruz kalmasına rağmen rahatça dolaşabilirdi ki?
O anda bir ses Li Feng'in düşüncelerini böldü. Bu okulun zil sesiydi. Ama okulun zili niye çalıyordu ki? Herkes bunu merak ederken zil çalmaya devam etti. Çaldı... Çaldı ve çaldı. Artık insanlar sesine alışmaya başlarken zil bir anda kesildi.
Herkes bu garip olayların neden yaşandığını konuşurken bir anda spor salonunun kapısını biri tıklattı.
Spor salonunda ki herkes biraz gerilse de gelenin müdür olduğunu düşünerek kendilerini rahatlattılar.
Onlar kendilerini sakinleştirir iken kapı yavaşça açıldı. Kapıda uzun boylu biri dimdik duruyordu.
Garip olansa gözleri açık olmasına rağmen hiçbir şekilde hareket etmiyordu. Hatta gözleri bile hareket etmiyordu. Donuk bir şekilde ileriye bakıyordu.
Herkes kendini daha yeni sakinleştirmişken müdürün garip ve ürkütücü davranışları yüzünden tekrar kalplerinde az da olsa paniklemeye başladılar. Li Feng de buna dahildi.
O anda daha fazla dayanamayan bir öğretmen müdürün yanına yaklaşarak konuşmaya başladı. "Bay Xi iyi misiniz? Bunu söylemek istemezdim ama öğrenciler sizden korkuyor. Lütfen neler olduğunu açıklar mısınız?"
Öğretmenin sesi başlatma butonuna tıklamış gibiydi.
Öğretmen konuşmasını bitirince Müdür Xi yavaşça dönük gözlerini ona doğru çevirdi. Ardından şeytanice gülümseyerek dişlerini gözler önüne serdi.
İşte bu bardağı taşıran son damlaydı. Çünkü Müdür Xi'nin dişleri normal insan dişi değildi. Hepsi jilet keskinliği de göz kamaştıran köpek dişleri idi.
Bunu gören bütün öğrenciler ve öğretmenler korkuyla geri adım atmaya başladı.
Fakat müdürle konuşan öğretmen o kadar şanslı değildi. Daha ayağını bile yeni kaldırmışken Müdür Xi'nin sivri dişleri onun boynuna geçti.
Kan her yere sıçramaya başladı. Bütün herkes bu kan dondurucu sahneye bakıyordu. Ama ellerinden hiç birşey gelmiyordu.
Birkaç saniye daha geçtikten sonra Müdür Xi öğretmenin boynunu bırakarak dişlerini diğer insanlara göstermeye başladı.
Tam onlara saldıracaktı ki bir anda kaskatı kesildi. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken Müdür Xi'nin kafasında kırmızı bir nokta belirdi. Ve bu nokta yüzü boyunca devam etti. Ardından kafası ikiye bölünerek yere düştü.
Li Feng Müdür Xi'nin arkasında bor karaltının durduğunu fark etti. Bu bir adamdı. Ama içinden bir his onun insan olmadığını söylüyordu.
Adam bir savaşçı gibi giyinmişti. Yüzünde gülümseyen bir maske vardı. Maske normal bir maske gibi gözükse de sanki etrafa uğursuzluk saçarmiş gibi bir aurası vardı.
Gizemli adam elindeki kanla kaplanmış bıçağı sallayarak kanı etrafa saçtı. Sonra bıçağını belindeki bir kılıfa taktı.
Adam yavaşça öğrencilere doğru ilerlemeye başladı. O anda boynu ısırılmış öğretmenin yanından geçerken durdu.
Sonra bir anda ayağını kaldırıp öğretmenin başına indirdi. Bu darbeye dayanamayan baş "Plop..." Sesiyle birlikte patladı.
Herkes gördükleri bu ikinci vahşet sahnesi yüzünden daha da korktu. Adam yaklaştıkça onlar geri çekildiler. Onlar geri çekildikçe adam daha da yaklaştı. Bu böyle devam etti ve sonunda duvar tarafından son verildi.
Adam kimsenin artık uzaklaşmayacağından emin olduktan sonra derin ve kadim bir sesle konuşmaya başladı. "Hepinizin az önce yaptığım şeyden korktuğunu biliyorum ama size kendimi açıklamayacağım. Daha gidecek ve rehberlik edecek çok yer var o yüzden sözümü kesmeden dinleyin."
Adam etrafına bakarak herkesin dinlediğinden iyice emin olduktan sonra hızlı bir şekilde konuşmasına devam etti. " Dinleyeceğiniz şeyler belki size korkunç hatta dehşet verici gelebilir ve muhtemelen çoğunuz inanmak istemeyecektir." Bu söyledikleri onu dinleyen herkesi daha da gerdi.
"Ama anlatmak zorundayım. Bu benim işim. Dünya'nız karanlık enerji tarafından işgal edildi. Ve bu yüzden sizin sadece adını duyabileceğiniz Kutsal İttifak bu gezegene bir şans tanımak istedi. Ama maalesef sadece bir yardım yapılacak. Az sonra hepiniz bir uykuya dalacaksınız ve sizin beyninize bu gezegende bulunmayan bir teknoloji yerleştirilecek. Bu teknolojinin kullanımını artık kendiniz araştırmak zorundasınız. Bu teknoloji az önce karşılaştığınız şu ölü canavar gibi birçok canavarda size yardım edecek."
Adam susarak birazcık nefes aldı. Ayrıca dinleyen herkesin bunu sindirmesi için biraz zaman tanıdı. Ardından açıklamasına devam etti.
"Canavarlar eşyalar ve değerli maddeler düşürürler. Onları almayı unutmayın. Ha... Bu arada... Eğer kırkıncı seviyeye ulaşmayı başarabilirseniz sizin gezegeninizi canavarlardan temizlemek üzere Kutsal İttifak'ın orduları yardıma gelecektir. Bu yüzden çabalayın ve hayatta kalın."
Bunu söyledikten sonra adam sakın bir şekilde elini salladı ve Li Feng dahil herkes uykuya daldı. Herkesin uyumasıyla adam arkasına dönmeye başladı. Ama son saniye de gözü bir şeye takıldı ve dona kaldı. Şaşkın bir şekilde bakıyordu.
Adamın baktığı yön Li Feng'in yattığı yöndü.adam birazcık daha baktıktan sonra arkasına döndü ve " Gerçektende ona çok benziyor. Ona benzemek en büyük bir lütuf." dedi. Ardından daha fazla orada durmayarak okulu terk etti.
Her taraf karanlıktı. Hiç birşey hissedemiyordu. Gözleri açık mı değil mi anlayamıyordu. O anda bir kahkaha etrafta yankılandı. Bu şer ve kötülük dolu kahkaha duyan kişiyi korkudan öldürebilecek kadar korkunçtu. Li Feng bu kahkahanın nereden geldiğini anlamak için etrafına baktı ama tek görebildiği karanlıktı.
Bütün gücüyle bağırdı. "Kimsin sen? Göster kendini!" Bu bağırış karanlığın içinde yankılandı. Kahkaha sesi yankılanmasıyla kesildi.
Sonra kükremeyi andıran bir ses etrafta yankılandı. "Demek beni görmek istiyorsun ha! O zaman göstereyim kendimi."
Korku verici varlığın konuşması bittikten sonra Li Feng'in başı dönmeye başladı ve bir anda etrafı değişti.
Burası zemini çeşitlerden oluşmuş bir savaş alanıydı. Sayılamayacak kadar çok ceset vardı. Hepsi de vahşice öldürülmüşlerdi.
Li Feng cesetlerden hiç korkmamıştı. Zaten böyle şeyleri küçüklüğünden beri kabuslarında görürdü. Ama gözü cesetlerden oluşan bir dağın tepesine kaydığında korkudan kaskatı kesildi.
Cesetlerin üstünde kadim ve korkunç bir varlık uzanıyordu. Kafasında iki tane, görkemli taç şeklinde boynuzu olan ve gökleri bile kaplayacakmış gibi gözüken kanatlarıyla, antik işaretler bulunan bedenini saran bir ejderhayı bu.
Sapsarı renkte ve etrafına korku saçan gözleriyle ona bakan devasa ejderhayı gören Li Feng içinde bulunan tüm cesareti kaybetti.
Ejderha kadim bir sesle konuşmaya başladı. "Beni görmek istemiyor muydun velet? İşte buradayım."
Konuşan ejderha olduğuna emin olunca Li Feng kekeleyerek yağ çekmeye başladı."Be...Be... Ben sizin sizin o asıl vücudunuzu görmek iç... için öyle söyledim efendim. Yoksa benim ne haddime size sesimi yükseltmek. Ben sadece asıl ve bağışlayıcı Efendi'nin kim olduğunu görmek istedim."
Ejderha Li Feng'in attığı R yı görünce kahkahayı bastı. Uzun zamandır böyle eğlenmemişdi. " Bana eski bir dostumu hatırlattığın için seni affediyorum küçük velet. Ama bir daha kim olduğunu bilmeden birilerine atarlanma."
Ejderha kahkahasını kestikten sonra Li Feng'e bakmaya başladı. Onun hiçbir şeyi anlamayan ifadesini görünce oflayarak herşeyi açıklamaya başladı.
"Galiba sizi uyutmadan önce birileri size enler olduğunu anlatmış değil mi?" Ardından Li Feng'e baktı. Onun evet dercesine başını sallamasını görünce konuşmaya devam etti. " Size verilen teknoloji bedeni enerjiyle güçlendirmeye yarıyor. Ayrıca birkaç farklı özelliği daha var ama şimdilik öğrenmeye gerek yok. Bu teknolojiye sistem deniyor. Sistem aslında iki gruba ayrılır. Ve bu gruplar tamamen kişinin kendi şansı ile belirlenir. Ruhsal ve basit sistemler. Senin sistemin benim varlığım yüzünden ruhsal sistem. Ama içinde hiçbir canlının ruhu olmayan sistemlere ise basit sistem denir. Seninde tahmin edebileceğin üzere ruhsal sistemler daha iyidir. Ama senin sistemin bütün ruhsal sistemlerden daha iyi çünkü senin şansına bağlandığın ruh benim!"
Ejderha bunu söyledikten sonra övgü beklercesine başını gururla yukarıya kaldırdı. Ama beklediğinin aksine Li Feng ona "Sen kimsin ki?" Diye sordu. Ejderha bunu duyunca küplere bindi. Ve gururla gökyüzüne bakarak övündü " Ben bütün ejderhaların kralı Ejderha Kral Mahoa'yım!"
Kelime sayısı = 1200 ( hâlâ emin değilim. Matematik öyle bir günde iyi olunan bir ders değil :))
__________________________________________________
Yazardan Not =>
\_________________/
Tekrardan merhaba sevgili okuyucularım. Bu sefer bölümü biraz daha uzun tuttum. Umarım beğenirsiniz. Hikaye daha da ilginçleşecek. Lütfen kendinizi hazırlayın sevgili okuyucularım.
:)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..