4. Bölüm

avatar
700 4

Ölümün Yolunda - 4. Bölüm


Çatıdan gelen ses yeni uyanan insanların hepsini korkutmuştu. Herkes dışarıda kimyasal gazın olduğunu biliyordu. O zaman dışarıdaki ne olabilirdi?

Li Feng'in aklında Mahoa şiddetle bağırdı.

" Ne yaptığını sanıyorsun! Hemen kaç!"

Li Feng ejderhanın uyarısını duyduktan sonra daha fazla orada durmadı ve spor salonunun çıkışına koşmaya başladı. 

Salonun kapısından çıkmak üzereyken bir anda durdu. Yavaşça başını arkaya çevirdi. 

Bu insanlar ona kötü davransada bu onların ölmesine sebep olacak kadar büyük bir ceza değildi. Bu yüzden daha fazla beklemeyerek var gücüyle bağırdı. 

"Ölmek istemiyorsanız hemen burayı terk edin! Buraya doğru gelen canavarlar var!"

Bunu söyledikten sonra arkasını dönerek kapıdan çıktı. Onları uyarmıştı. Artık hayatta kalıp kalmayacakları onların kararlarına bağlıydı. 

Li Feng koşarken okulun çevresinde ki sesler çoğalmaya başladı.

Li Feng koridorlarda koştururken bir anda tam geçtiği kısımdaki camın önünde bir gölge belirdi. Gölge az çok insanı andırıyordu.

Gölge Li Feng'in hareketliliğini fark etti. Ardından şiddetle ellerini cama vurdu.

Bu vuruş o kadar güçlü olmasa da okulun eski ve berbat bir okul olması dolayısıyla hasarlı camı anında kırdı.

Camın kırılmasıyla gaz içeri sızmaya başladı. Li Feng korkuyla koridorda koşmaya devam etti.

"Eğer o gaz bana temas ederse canlı kalmam imkansız." Diye düşündü.

Li Feng kırık camadan hızlıca uzaklaşırken içeri sızan gazın arasında bir vücut ayağa kalktı. Ardından yüzünü yavaşça Li Feng'in uzaklaştığı tarafa doğru döndürdü.


Li Feng koşarak başka bir sorunla karşılaşmadan ilk kata ulaştı. 

Aslında yolda kaçan başka öğrencileri de görmüştü. Ama onlar Li Feng'i takmadan koşarak uzaklaşmışlardı. 

Li Feng ilk katın ortasına geldiğinde bulunduğu koridorun sonundan bir kızın çığlığı duyuldu.

Li Feng hiç beklemeden koridorun sonuna koşmaya başladı. Ve oraya ulaştığında ise korkunç manzaraya tanık oldu. 

Müdür Xi gibi donuk gözlere ve sipsivri dişlere sahip biriydi bu. Elindeyse bir öğrencinin kopuk kolu duruyordu.

O anda ejderha sakin bir sesle onu yönetti. 

" Gözlerini ona odakla Li Feng!"

Li Feng ejderhanın dediğini ikiletmeden yaptı. Gözlerini yaratığa odaklar odaklamaz saydam bir pencere belirdi. Pencerede şunlar yazıyordu.

İsim = Damnatorum

Sınıf = ( Bronz )

Seviye = 1

Bilgileri =

İnsanların karanlık enerjiyle ilişkisinden oluşan bu lanetli yaratıklar et arzusuna sahiptirler. Isırıkları canlıları onlar gibi lanetler. 

O anda ejderha sert bir sesle uyardı. 

" Li Feng çabuk dikkati bir ceset üzerindeyken onun kafasını bıçakla. Damnatorum'ların zayıf noktası kafalarıdır."

Zayıf noktayı öğrenen Li Feng hiç beklemeden dikkatini önündeki ziyafete vermiş olan damnatorum'un arkasına geçti. 

Elinden geldiğince sessiz olmaya çalışıyordu. 

" Birazcık daha... Birazcık daha oyalan ve benim ol pis canavar..." Li Feng aklından bunları geçirirken tam arkasından yüksek bir kırılma sesi geldi. 

Li Feng içinden küfür ederek hemen geri zıpladı. Eğer birkaç saniye daha gecikse canavarla yüzyüze kalacaktı. 

Ardından göz ucuyla arkasında neler olduğuna baktı. 

Geldiği koridorda birkaç öğrenci bir Damnatorum tarafından köşeye sıkıştırılmıştı. 

Li Feng içinden " Kahretsin!" Dedi. Onları öyle bırakmazdı. Ama şuan önce kendini kurtarmalıydı. 

Önündeki Damnatorum otuzlu yaşlardaki bir adamdan dönüşmüştü. O yüzden baya bir yapılı idi. 

Aslında dikkati üstünde olmasa onu kolaylıkla öldürecekti ama şuan canavarın tüm dikkati onun üzerindeydi.

Li Feng ne yapacağını düşünmeye çalışırken ejderha aceleyle bağırdı. " Çabuk... Çabuk diğer Damnatorum'un olduğu yere koş. Eğer o dikkati dağınık Damnatorum'u ilk öldürebilirsen diğeri yanlız başına kalacaktır. Yani işin kolaylaşacaktır. Ayrıca şansın varsa o Damnatorum dan ise yarar bir eşya çıkabilir." 

Li Feng ejderhanın dediklerini mantıklı buldu. Ve son kez önündeki Damnatorum'a bakıp koridorda gerisin geri koşmaya başladı.

Li Feng'in kaçtığını gören Damnatorum elindeki sahipsiz kolu bir köşeye fırlatarak  Li Feng'in peşinden koşmaya başladı. 

Li Feng öğrencilere doğru gelirken öğrenci topluluğunun olduğu yerde de bambaşka olaylar dönüyordu. 

Önlerindeki korkunç varlığı gören öğrenciler korkudan yerlerine sinmişti.

Ama onların aksine bir erkek öğrenci elindeki temizlik sopasını sallayarak Damnatorum'u uzak tutmaya çalışıyordu. 

O çocuğun adı Gao Fei'ydi. Kendisi okuldaki bir numaralı basketbol oyuncusu idi.

Gao Fei canavarla mücadele ederken canavar bir anda yönünü değiştirip Gao Fei'yi şaşırttı. 

Gao Fei canavar tarafından duvara fırlatılırken sadece içinden " Lânet olsun!" Diyebildi.

Canavar artık önünde engel kalmadığını görünce şeytanice gülümsedi. Ardından elini yakalamak için bir öğrenciye uzattı. 

Bu öğrenci Gong Shangze'ydi. İçinden " Ben ünlü Gong ailesinin bir üyesiyim. Nasıl böyle bir yerde ölebilirim?" Diye geçirdi.

Gong Shangze saniyeler içinde kurtulacak bir çözüm aradı ama canavarın elinin ona yaklaşması düşünmesine engel oluyordu.

Tam pes etmişti ki aklına bir fikir geldi. Hızlıca yanındaki kız öğrencilerden birinin kolunu tutup onu kendisini fırlatmak için kullandı. Anlatması uzun sürse de herşey birkaç saniyede oluvermiş ti.

Hiç beklemediği anda kolundan çekilerek fırlatılan kız tepki bile verememişti. 

 Ne olduğunu anladığında ise artık çok geçti. Gözlerini yukarı kaldırdığında canavarın ona bir hediyeymiş gibi baktığını gördü. 

Tam korkudan çığlık atacaktı ki canavarın dişleri boğazına geçti ve onun sesini kesti. Boğazından fışkıran kanlar kızın en yakınında ki Gong Shangze'nin üstüne sıçradı. 

Gong Shangze önündeki vahşete daha fazla dayanamayıp koşarak dikkatini kıza vermiş olan Damnatorumdan uzaklaştı. 

Diğer öğrencilerde bunun bir daha bulunmayacak bir fırsat olduğunu anlayınca hızla oradan kaçtılar. 

Ama birkaç korkmuş kız öğrenci korkudan hiçbir yere kıpırdayamadılar. 

Canavar işi bitince yavaşça kanlı yüzünü kaldırdı. Ardından köşede korkuyla titreyen kızları görünce heyecanla birkaç hırıltı çıkardı. 

Tam onlara doğru atılacaktı ki bir ayak sesi arkasında yankılandı. 

Canavar daha tepki bile veremeden kafasının arkasından bir bıçak beynine saplanmıştı.  

Ejderha şiddetle kükredi. 

" Çabuk ol ve bedeni özümse!"

Li Feng hızlıca elini cesedin üstüne koydu. Ardından " Biliyorum biliyorum merak etme." Diyerek onu özümsedi.

Tam bıçağı alıp arkasına dönmeye hazırlanıyordu ki bir parlaklık cesedin içinden çıkarak havada süzülmeye başladı.

Ejderha bu olayı görünce neredeyse kan kusuyordu. 

" Velet bu şans biraz fazla değil mi ya?!"

Li Feng ejderhanın kıskançlığını görmezden gelerek ışığa uzandı ve onu kavradı. Bu sefer elindeki çok güzel bir şekli olan bir mızraktı.

Li Feng hayran kalarak içinden bağırdı.

" Waow... Bu baya harika gözüküyor."

O anda ejderhanın kıskançlıkla dolu sesi tekrar duyuldu. 

" Önüne bak önüne. Alt tarafı bir mızrak niye bu kadar büyüttün ki?"

Li Feng ejderha'ya içinden kıs kıs gülerek " Şimdi kıskanç olunacak vakit değil!" Dedi.

Ardından ona bodaslamasına koşan Damnatorum'a döndü.  Ciddi bir sesle sordu.

" Ona nasıl saldırmalıyım?"

Ejderha ciddi bir durumda olduğu için hemen kıskanç halini terk etti ve konuşmaya başladı.

" Şimdi beni iyi dinle. Damnatorumlar  genellikle düz bir saldırı şekli izlerler. Büyük ihtimal sana düz bir şekilde saldıracak. Sana yaklaştığında bıçağı onun sağ tarafına doğru fırlat. Bu onun sola gitmesine neden olacaktır. Ve sende onu mızrağınla orada bekliyor olacaksın anladın mı?"

Li Feng başını sallayarak, " Anladım." Dedi.

Ardından gözlerini Damnatorum'a kitledi. Canavar ona on beş adımlık mesafe uzaklıktaydı. İçinden " Birazcık daha..." Dedi.

Canavar on arayı on metreye düşürdüğünde ise hala içinden " Birazcık daha..." Dedi.

En sonunda canavar ona beş metre uzaklığa ulaştı. Tek bir hamlede Li Feng'i öldürmek için pençelerini havaya kaldırmıştı.

Li Feng gülümseyerek içinden " Ve şimdi!" Diye bağırdı. 

Ardından bıçağını canavarın sağ tarafına yakın bir şekilde fırlattı.

Canavar beklemediği bu saldırıyı görünce refleksi olarak sol tarafa kaçmaya çalıştı. Ve bu sayede tuzağın tam ortasına düştü.

Mızrak kafasından içeri girdiğinde daha ne olduğunu bile anlamamıştı. 

Li Feng mızrağını Damnatorum'un başından çıkararak bedenin yere düşmesine izin verdi.

Ardından yavaşça bedenin yanına diz çökerek elini onun üstüne koydu. 

Ejderha Li Feng'in tehlikeyi atlattığını görünce rahatlamış bir şekilde onu övmeye başladı.

"Huf... Sonunda bitti. Aferin Li Feng. Bunu başarabileceğini biliyor... Has! Yine nasıl çıkabilir?! Doğduğunda bütün Dünya'nın şansını falan mı çaldın lan?!"

Tabi ki yine Li Feng'e eşya çıkmıştı. Bu sefer Li Feng elini yavaşça uzattı. Aslında ejderha kıskançlıktan çatlasın diye bilerek yavaş davranıyordu. 

Parlak ışığa elini deydirdiğin de ışık küçüldü ve bronz bir paraya dönüştü. Li Feng şaşkınlıkla bronz paraya baktı. 

" Bu ölen öğretmenden bulduğu para değil miydi?"

Cebindeki ikinci bronzuda çıkarıp ikisininde yan yana tuttu. İkisinde aynıydı. 

Li Feng paralara birkaç saniye daha baktıktan sonra onları cebine attı.

" Bunlar ne işe yarıyor?"

Ejderha sakin bir şekilde cevapladı.

" Şimdilik bilmeme gerek yok. Ama sana tavsiyem o paraları kaybetme."

Li Feng tamam dercesine başını salladı ve ayağa kalktı. İşte o zaman yanıbaşında çömelmiş üç kızı gördü. 

Kızlar gördükleri şeyden dolayı tır tır titriyorlardı. Li Feng yavaşça onların yanına gitti ve onları zar zor ayağa kaldırdı.

Kızlar korksalar da kurtulduklarını fark etmişlerdi. Biraz tereddüt etseler de Li Feng'in dediklerine uydular. 

O anda ejderha Li Feng'e seslendi. " İlerde yerde yatan çocuk hala yaşıyor. İstersen onuda al."

Li Feng ejderhanın bahsettiği yöne doğru baktı ve yerde yatan Gao Fei'yi gördü. Çocuk yediği sert darbeden dolayı bayılmış olmalıydı.

Li Feng aklında binlerce soru vardı. " Bu insanları tanıma almalı mıyım ? Yok hayır, onları bırakırsam ölürler... Ama onlarla birlikteyken nasıl savaşacağım? Galiba saklanacak bir yer bulmaktan başka çarem yok... O zaman yemekhane buna uygun gibi. Hem oranın camlarında parmaklıklar var hemde kapısı baya bir sağlam... Ama bu biraz yorucu olacak gibi..." 

Li Feng oflayarak yerde yatan Gao Fei'yi sürüklemeye başladı. Kızlara da onu takip etmelerini ve onları güvenli bir yere götüreceğini söyledi. 

Li Feng ve grubu koridorun sonundaki dönemeçten döndükten sonra koridor sessizliğe büründü.

O anda sessizliği birkaç ayak sesi bozdu. Gelen bir Damnatorumdu. Damnatorum etrafına bakmaya başladı. Donuk gözleri yeni bir av bulmak için etrafı araştırıyordu. 

Tam o anda koridorun güneş görmediği için gölgede kalan bir kısmından bir tıkırtı duyuldu. Damnatorum sesi duyduğu gibi hızla başını karanlık tarafa çevirdi. 

Ardından yavaşça karanlığa ilerlemeye başladı. Sesi çıkaran varlığı arıyordu. 

Ama en sonunda hiçbir şey bulamamış olacak ki arkasını dönüp koridorda ilerlemeye başladı.

Ama daha iki adım atamadan birşey onu sırtından kavrayarak karanlığa çekti. Ardından bir dakika boyunca karanlığın içinden çarpışma sesleri geldi. 

Ve en sonunda ise sesler kesildi ve koridor tekrar sessizleşti. Ama bu sefer tek fark koridorun karanlık kısmında iki çift kıpkırmızı gözün Li Feng'in gittiği yöne bakıyor olmasıydı.



_____________________________________________


Yazar Notu =>

\_____________/


Merhaba sevgili okuyucularım. Elimden geldiğince kitaptaki hatalarımı düzeltmeye çalıştım. Ve bazı güzel eleştirilerde ki önerilere uymaya çalıştım. İnşaallah bu bölüm güzel olmuştur.

Keyifli okumalar :)


Yorum atmayı unutmayınnnnnnn!!!!!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44746 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr