5. Bölüm

avatar
525 5

Ölümün Yolunda - 5. Bölüm


Li Feng yavaşça son masayı da kapının arkasına koydu. "Huf... Huf... Sonunda bitti ya..."


Elinden geleni yapmıştı. Gao Fei'yi buraya kadar taşımıştı. Ve kusura bakmasın ama biraz ağırdı. 


Ayrıca kızların dırdırı da başını ağrıtmıştı. Onların konuştuklarından tek anladığı gözlüklü olanın adı Ning Xio olduğuydu. Diğerleri ise onunla pek fazla sohbet etmemişti. 


Yorgun bir şekilde yemekhanenin bir köşesine çöktü. O kadar yorulmuştu ki eğer bir Damnatorum gelirse hiç karşı koyamadan ölebilirdi. 


Köşede gözlerini kapatıp ejderha ile konuşmaya başladı. 


" Bana sistemi anlatacaktın..."


Ejderha Li Feng'in yorgun halini görünce onunla dalga geçmeye başladı.


" Hıh... Birkaç basit iş yaptın ve bu hale geldin. Anlaşılan gözümde seni fazla büyütmüşüm."


Li Feng bıkkın bir halde cevapladı. 


" Sen anadan doğma Herkül müydün ki ben anlamadım bu işi... Daha on yedi yaşındayım aq..."


Ejderha hemen göğsünü şişirerek övündü.


" Aslında ben doğduğumda aşırı güçlüydüm."


Li Feng bir kahkaha patlatarak dalga geçti.


" Acaba ejderha olduğun için olabilir mi(!)"


Ejderha bu tartışmadan zararlı çıkacağını anlayınca hemen konuyu değiştirdi.


" Neyse... Doğru sana sistemi anlatacaktım değil mi?"


Li Feng ejderhanın kaçma çabalarını fark etse de bunu boşver di. Çünkü sistemi gerçekten merak ediyordu. 


" Evet, sistemin nasıl kullanılacağını anlatacaktın."


Ejderha bir tarih öğretmeni gibi ciddileşti. Ve sistemi anlatmaya başladı.


" Sana önceden de dediğim gibi sistem enerjilerle kullanıcının güçlenmesine yardım ediyor. Enerji çeşitleri birden fazladır. Senin canavarlardan özümsediğin ise karanlık enerjidir. Karanlık enerji lanetli ve ölümcül enerji sınıfına girer. Neyse... Konumuzda sapmayalım. Sistem özümsediğin enerjileri depolar ve belli bir seviyeye ulaşınca birleşerek güçlenmeye yarayan enerji kürelerine dönüşür. Her bir küre bir kat güçlendirme yapar. İstersen güç, istersen hız, istersen çeviklik. Bunlar senin seçimine bağlı. Sen seçersin ve sistem senin için ayarlar. Bu böyle işler."


Ejderha Li Feng'in yeni öğrendiği bu bilgileri hazmetmesi için birkaç saniye durdu. Ardından anlatımına devam etti.


" Sistem üç kısımdan oluşur. Sana ilk öğrettiğim ve gözlerini bir eşya veya canlıya çevirdiğin de onun hakkında bilgi veren bilgi penceresi. Ve az önce öğrettiğim güçlenme işlemlerinin yapıldığı durum penceresi. Son olarak ise uyarı penceresi. Uyarı penceresini öğrenme şimdilik gerek yok. Ama durum penceresi zorunlu. Durum penceresini açmak için aklından söylemen yeterlidir. İstersen şimdi bir dene."


Li Feng ejderhanın dene dediğini duyunca büyük bir heyecan ile aklından " Durum Penceresi" dedi. 


O anda gözünün önünde saydam bir pencere belirdi.


Pencere de başka şeylere bakarken gördüğü bilgiler vardı. Ama bu sefer biraz detaylı idi.


İsim = Li Feng


Sınıf = Yok


Meslek = Yok


Seviye = 1 ( 4/5)



Vücut Durumu =


Güç - 4                Hız - 5


Çeviklik - 4        Dayanıklılık - 3


Ruh - 2.               Mana - 0


Şans - ???              Karizma - 10



Mevcut Enerji Küresi = 0



Yetenekler =


Yok



Li Feng şaşkınlıkla durum penceresine baktı. Herşeyi anlamıştı da niye durum penceresinde bu kadar fazla yok vardı?


Tam ejderha'ya bunun nedenini soracaktı ki bir kahkaha kafasında yankılandı.


" Hahaha... Bunu hiç beklemiyordum hahaha... Neden böyle dayanıksız olduğun anlaşıldı. Velet durumun hiç iç açıcı gözükmüyor. Resmen Sürünüyorsun hahaha..."


Li Feng yine alay konusu olduğunu görünce somurtmaya başladı. En azından biraz güçlü olur zannetmişti. 


" Bedenimin neresi güçsüzmüş?"


Ejderha bunu duyunca tutmaya çalıştığı kahkahayı tekrar ağzından kaçırdı.


" Hahaha... Birde neresi diyor hahaha..." 


Ejderha birkaç saniye daha güldükten sonra zorla da olsa kendini zaptedebildi ve konuşmaya başladı.


" Bedeninin bir kısmı değil her yeri güçsüz. Güçsüzlük ten bahsetmeden önce bu yazanların ne olduklarını açıklayayım. Canavarlar da gördüğün sınıf burada gördüğün sınıfla aynı değil. İnsanlarda sınıf seçtiği meslekteki ilerlemesiyle belirlenir. Mesela bir adam kılıç kullanan bir şövalye olsun diyelim. Adam ilk başta acemidir. Sınıfı acemi olur. Ardından sınıfı o mesleğinde iyileştikçe artar. Tabi ki her mesleğin ayrı sınıfları var ama onları sonra öğrenirsin... Şimdi gelelim seviyeye. Gördüğün üzere birinci seviyesin. Ama burada bir farklılık daha gördüğünü zannediyorum. Tabi kör değil isen... Bir sayısının yanında dört bölü beş yazıyor. Bu demek oluyor ki bir dahaki seviyeye geçmek için beşe ulaşman lazım. Sen dört tane birinci seviye Damnatorum özümsedin. Yani bir tane daha özümser isen seviye atlayarak enerji küresi elde edeceksin. Bu sayede de güçlenecek..."


Bunları söyledikten sonra ejderha birkaç saniye duraksadı. Çünkü gözü bir şeye takılmıştı.


Öfkeyle kükredi.


" Hay lanet velet. O kadar şanslısın ki sistem şansını ölçememiş. Böyle bir şans bende olsaydı şuan böyle bir durumda olmazdım."


Li Feng ejderha'ya karşı tek üstünlüğünün bu olduğunu bildiği için hemen övünmeye başladı. 


" Eh aslında birazcık şansım vardır."


Ejderha Li Feng'in tekrar övünmeye başladığını görünce yüzünü buruşturdu.


Ardından daha fazla övünmesin diye hızlıca anlatımına devam etti.


" Güç bildiğin üzere vücudunun gücünü gösterir. Hız koşu, ve tepkini arttırır. Çeviklik ise atillik ve esnekliği arttırır. Eğer çeviklik ve hız düzenli bir şekilde arttırmaz isen bunun sonucunu ben sana anlatmayayım. Sadece tek kelimeyle, görmek istemezsin. Dayanıklılık hem yorgunluk hemde bedenin sertliği ve dayanıklılığını etkiler. Ve gördüğün üzere seninki sürünüyor."


Li Feng ejderhanın yine laf ettiğini görünce içinden " Adam bana laf etmek için her fırsatı kullanıyor ya!" Dedi.


Ama nereden bilebilirdi ki ejderhanın onu duyduğunu. " Aaa... Li Feng seni duyabiliyorum biliyorsun değil mi."


Li Feng bunu duyunca dondu kaldı. 


" Sen... Sen benim içimden geçirdiğim herşeyi duyabiliyor musun! Mahremiyet ve özgürlük nerde kaldı!"


Ejderha bıkkın bir şekilde " Doğal olarak ben senin kafanın içindeyim. Yani senin kafanın içinde ki herşeyi görebilir ve duyabilirim." Dedi.


Li Feng bunu duyduktan sonra hemen geçmişte yaptığı şeyleri unutmaya çalıştı. 


Ejderha kıs kıs gülerek anlatımına devam etti.


" Neyse... Nerde kalmıştık... Hah ruh. Ruh senin ruhunu ve algını geliştirir. Ve sana bir tavsiye bu çok önemlidir. Ama maalesef bununda sende yerlerde süründüğünü görüyoruz. Mana da ilerde sana baya bir faydalı olacak bir güçlendirmedir. Merak etme. Bu nerdeyse bütün insanlarda sıfırdır. Yani bu sefer paçayı kurtardın. Hah... Son olarak karizma var. Karizman herhalde senin tek sahip olduğun şey galiba. Baya iyi. Ama bunu söylemem gerek. Şans ve karizma enerji küreleri ile arttırılamaz."


Bunu söyledikten sonra ejderha sessizliğe gömüldü.


Li Feng'in anlattıklarını tam olarak anlaması için ona zaman tanımak istiyordu. 


O anda yüksek bir guruldama sesi yemekhane de yankılandı.


Ses o kadar yüksekti ki sohbet eden kızlar korkudan yerlerinde sıçradılar. Hatta Gao Fei bile sesten dolayı uyandı.


Ejderhanın ölürcesine attığı kahkahaları arasında Li Feng kızlardan özür diledi. Yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu.


Yiyecek bulmak için yemekhanenin iç kesimlerine doğru ilerledi.


Karnından hala ara sıra Artçı gruldamalar duyuluyordu. Ama bunun yanında ejderhanın kahkahası daha şiddetliydi.


Neredeyse kahkaha atmaktan gözünden yaş gelecekti.

Li Feng hemen yemek bulmak için etrafa bakmaya başladı. Ve o anda gözü birşeye takıldı. 

Bu bir bıçak setiydi. Okulun aşçısının özel bıçak seti. Ve hepside özel bıçak oldukları için oldukça keskindiler. 

Li Feng keyifli bir şekilde bıçakları bir dolabın üstüne koydu.

Ardından işe yarar başka şeyler bulmak için etrafı araştırmaya başladı.

İşi bittiğinde ise elinde bir çakmak, üç şişe ve altı bıçak vardı. Li Feng hepsini dolabın üstüne bıraktı ve mutfağın buzdolabının önüne geldi.

Yavaşça kapağı açtı ve " Aman Allah'ım cennette miyim yoksa?" Dedi. 

O anda ejderha kıskançlıkla mırıldandı. 

" Bu şansla az bile buldun... O şans bende olsaydı evreni fethederdim..."

Ejderhanın kıskançlığını fark eden Li Feng sırıttı ve dalga geçmeye başladı.

" Birşey mi dediniz. Tam duyamadım da."

Ejderha Li Feng'in onu la dalga geçtiğini görünce hiddetle uyardı.

" Eğer benden özür dilemez sen sana çok önemli bir bilgiyi anlatmam."

Çok önemli bilgi lafını duyan Li Feng anında dalga geçen yüz ifadesini terk etti ve yalakacı bir şekle büründü.

" En sevdiğim hocam benim. Ben sadece sizi güldürmek için şaka yapıyordum. Evet... Evet sizi güldürmeye çalışıyordum. Zaten benim şansım tamamen sizin gibi karizmatik ve muhteşem bir ustaya sahip olmam yüzünden."

Bu aşırı övgüleri duyan ejderha iyice göğsünü kabarttı ve yaşlı bir usta gibi mırıldandı.

" Hımm... Evet doğru. İyi çocuk... iyi çocuk." 

Ardından sanki kahramanlık yapmış bir öğrenciyi ödüllendirir bir tonda " Peki sana söyleyeceğim." Dedi.

Ardından tekrar ciddi ifadesine bürünerek konuştu.

" Aslında bu kırmızı sis savaş alanını temizlemek için bir taktiktir. Yani kısa süre sonra geçmesi lazım."

Li Feng bunu duyduktan sonra rahatladı ve " Tamam" dedi.

Sonra merak eder bir tonda " Peki sis ne zaman geçiyor usta?" Diye sordu.

Ejderha bunu duyduktan sonra birkaç saniye sessiz kaldı. Ardından " Yarın sabaha geçmiş olur herhalde." Dedi.

Li Feng sisin yarın geçeceğini duyunca planlar düşünmeye başladı. O anda aklına güzel bir fikir geldi.

" Acaba... Onları alsam..."

Ejderha sert bir tonla konuştu.

" Ne düşündüğünü biliyorum..."

Li Feng bir anda gelen sesle korktu.

" Ne? Nas... Ah doğru siz aklımı okuyabiliyordunuz usta."

Tam ejderha Li Feng'e unutkanlığı yüzünden bir laf atacaktı ki kendini zorla tuttu ve ciddi bir tonla konuştu.

" Düşündüğün şey mantıklı. Onları yanıma almak sana fayda sağlar."

Li Feng ustasının da onunla aynı fikirde olduğunu duyunca keyifli bir şekilde" Peki. O zaman yarın onları ve eşyaları alıp buradan gideriz." Dedi.

O anda ejderha aniden bağırdı. Bu bağırış sanki yüzyıllarca tutulan bir acıyı içinde barındırıyordu.

"Li Feng!"

Li Feng ustasının tonunu duyunca tedirgin oldu.

" Buyur usta."

Ejderha kederli bir sesle uyardı.

" Dışarı çıktığında şunu aklında tut. Dışarıda tek tehlike canavarlar olmayacak."

Li Feng bunu aklının bir köşesine kazıdı. Ardından " Tamam." Diyerek yemekhanenin girişine gitti.

Girişe ulaşınca bulduğu eşyaları çantaların içine koydu. 

Bu çantaları. Gao Fei'yi taşırken açık bir sınıfın içerisinde görmüştü. İşine yarayabilirler diye yanına almıştı.

Eşyaları çantalara yerleştirdikten sonra yavaşça sohbet eden Goa Fei ve kızlara doğru döndü. 

Onlara doğru ilerlemeye başladı. Düşündüklerini onlara da sormayı planlıyordu. Ama tam o anda yemekhanenin kapısına bir şey çarptı.

Li Feng hemen köşeye bıraktığı mızrağını kaparak kapının önüne geldi. İçinden " Yoksa bir Damnatorum mu? Eğer öyleyse belki zar zor engelleyebiliriz." Diye geçirdi.

Li Feng bunları düşünürken kapı birkez daha zorlandı. Ama bu sefer dışarıdan konuşma sesleri geldi.

" Lanet olsun! Kapının arkasında birşeyler var."

Hadi ne bekliyorsun açsana. Neredeyse burada olurlar."

Kapı arkadan engellenmiş."

" Lanet olsun! Bana yardım et birlikte açalım." 

" Tamam!"

Li Feng dışarıdakilerin kapıyı kırmaya hazırlandıklarını fark edince içinden " Napıyor bu salaklar. Bütün canavarları buraya çekecekler." Diye geçirdi.

Ardından hiç vakit kaybetmeden dışarı doğru bağırdı.

" Durun ne yaptığınızı sanıyorsunuz. Bütün canavarları buraya toplayacaksınız."

İçeriden bir insan sesi geldiğini duyunca dışarıdakiler sevinçten bağırmaya ve yalvarmaya başladılar.

" Bı...biri var!"

" Lütfen bizi içeri al... lütfen"

" Yalvarırız bize yardım et. Nerdeyse geldiler."

Li Feng dışarıdakilerin seslerini iyice arttırdıklarını görünce daha da öfkelendi.

" Kapayın çenenizi. Size yardım edeceğim. Ama sessiz olmanız lazım."

Yardım edeceğim lafını duyan dışarıdakiler itaatkar bir şekilde sessizleştiler.

" Ah Tanrım teşekkürler..."

" Tamam... Tamam sessiz olacağız. Yeter ki bizi içeri al!"

Li Feng Gao Fei'nin yardımıyla kapıyı açtı. Ardından dışarıdakileri içeri aldı. Sonra hiç beklemeden yeni gelenlerin yardımıyla da kapıyı eski haline getirdi. 

Herkes birkaç dakika sessizce bekledi. Ama hiç bir canavarın onları fark etmediğini anladıklarında tuttukları nefeslerini bıraktılar.

Li Feng yeni gelenlere göz ucuyla baktı. Bunlar üç kız ve beş erkekten oluşan sekiz kişilik bir gruptu. 

Grubun hepsinin kıyafetleri kan lekeleriyle doluydu ve bazı erkeklerin elinde basit bıçak ve sopalar vardı. Anlaşılan buraya kadar savaşarak gelmişlerdi.

O anda gruptan biri öne çıktı. Bu bir öğretmendi. 

Öğretmen yavaşça gözleriyle Li Feng'in grubunu baştan aşağı süzdü. O anda gözü Li Feng'in elindeki mızrağa takıldı. O anda gözleri açgözlü bir şekilde mızrağa odaklanmıştı. Ama sadece birkaç salise içinde gözlerini kaçırdı. 

Sonra güven verici bir tavırla Gao Fei'ye ve kızlara seslendi.

" Merak etmeyin. Artık biz buradayız. Sizi koruyacağız."

Li Feng öğretmenin daha gelir gelmez patronluk taslamasina hiç hoşlanmamıştı. Ayrıca o açgözlü bakışları kimse fark etmese o etmişti.

Gururlu bir şekilde itiraz etti.

" Merak etmeyin hocam. Biz bu zaman kadar kendimiz idare ettik ve yine edebiliriz. Ama şuan asıl mesele sizsiniz. Açıkmış ve yardıma ihtiyacınız var gibi. Siz şöyle geçin. Biz size yemek getirelim."

" Yardıma ihtiyacınız varmış." sözü gururla " Biz sizi koruruz." diyen öğretmenin suratına bir tokat gibi indi.

Öğretmenin suratı yavaşça ekşidi. Ama hemen eski haline döndürdü. 

" Peki. Biz şöyle oturuyoruz. Yardımlarınız için teşekkür ederim."

Li Feng kendini zorla tutan hocayı görünce gülümsedi.

" Birşey değil hocam. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek bize ilk öğrettiğiniz şey."

Öğretmen tam bişey söyleyecek ti ki Li Feng Gao Fei'yi yanına alarak mutfağa gitti. 

Bunu gördükten sonra yeni gelen gruptaki öğrenciler hemen Ning Xio ve diğer kızların etrafını çevirdi. Ardından heyecanla konuşmaya başladılar.

Öne çıkan öğretmen ise yanlız başına bir köşeye geçti. 

O köşeye geçer geçmez gruptaki ikinci öğretmen hiddetle öne çıkan öğretmenin yanına gitti.

" Bay Jiang niye o aptal öğrencinin size patronluk taslamasina göz yumdunuz."

Öğretmen Jiang şeytanice sırıttı. Ve ardından kötücül bir sesle konuşmaya başladı.
" Merak etme. Önce onların yemeklerinden yiyelim ve enerjimizi kazanalım. Ondan sonra su mızrağı çocuğun elinden aldım mı tamamdır. İşte o zaman bak bakalım o artist çocuk bana nasıl yalvarıyor."

Diğer öğretmen bu planı duyunca aynı şekilde gülümsedi. Ve ardından öğretmen Jiang'ı övdü.
" Şeytan bile sizden korkar Bay Jiang"

" Hahaha... Ne sandın."



_________________________________________________ 


Kızgın Yazar Notu =>

\_____________________/

Üç kez! Tam üç kez bu bölüm yazma aşamasında yanlışlıkla silindi!!!!

Yarısından sonrasının farklı yazıldığını fark etmissinizdir. Kusuruma bakmayın. Bu lanet şeyin yarısından sonrası iki kez silindi. Az daha delirecektim.

Gecikme için üzgünüm ve keyifli okumalar:)








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44731 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr