6. Bölüm

avatar
460 5

Ölümün Yolunda - 6. Bölüm


Mutfağa geçtikten sonra Li Feng arkasına bakarak kimsenin onları takip etmediğinden emin oldu.

Ardından Gao Fei'yi bir köşeye çekerek konuşmaya başladı.

" Gao Fei'ydi değil mi?"

Gao Fei sakince cevapladı.

" Evet"

Li Feng Gao Fei'ye ismini söylemediğini hatırlayınca utanarak adını söyledi.

" Ben Li Feng."

Gao Fei minnettarlık la cevapladı.

" Tanıştığımıza memnun oldum Li Feng. Ayrıca sana teşekkür ederim. Beni o koridorda ölüme terk etmediğin için."

Li Feng birinin ona minnettar olduğunu görünce gülümseyerek " Birşey değil." Dedi.

Ardından ciddi haline geri dönerek konuşmaya başladı.

" Gao Fei sana açık olacağım. Ben yarın okulu terk edeceğim."

Gao Fei şaşkınlıkla " Ama sis..." Dedi.

Ama Li Feng onun bunu diyeceğini bildiği için konuşmasına izin vermeyerek açıkladı.

" Biliyorum, biliyorum merak etme. Çünkü benim sistemim bana sisin yarın geçeceğini söyledi."

Gao Fei bu güzel haberi duyunca sevinçle konuştu.

" Bu çok iyi."

Li Feng başını kaşıyarak cevapladı.

" Evet ama tek başıma gitmek istemiyorum. Ne kadar kalabalık olursak o kadar şansımız olur."

Ardından tiksinme dolu bir yüz ifadesiyle planındaki kusuru açıkladı.

" Fakat yeni gelen gruba güvenmiyorum. Bu yüzden yarın sen ben ve Ning Xio ve yanındaki diğer kızlarla birlikte gidelim diyorum. Ne dersin?"

Gao Fei Li Feng'in dediğini duyduktan sonra acı bir yüzle onayladı.

" Doğru düşünmüşsün. O öğretmenin adı Jiang. Kendisi okulda şeytan olarak geçer."

Ardından acı bir olayı hatırladı. Yüzü o olayı hatırlayınca iyice ekşidi. Kederli bir sesle anlatmaya başladı.

" Eskiden sınıflar arası basketbol müsabakalarına katılmıştım. Bizim takımımız öğretmen Jiang'ın grubuyla denk gelmişti. Fakat maçtan önceki gün tüm takımım bir gecede sakat kalmıştı. Beni kurtaran ise o gün aileme yardım etmek için onlarla buluşamamamdı. O adam istediğini almak için herşeyi yapabilecek biri. Dikkat et Li Feng."

Li Feng öğretmenin eskiden de kötü biri olduğunu duyunca hiç şaşırmadı. Adam tam bir pislikti. 

Onun hayatını kurtarmasını rağmen patronmuş gibi davranması ve açgözlülük göstermesi bu duruma bir örnekti zaten.

Li Feng dostunu çok iyi anlayarak cevap verdi.

" Biliyorum. İşte bu yüzden sen ve kızlarla birlikte buradan gitmeyi planladım ya. Hem planımda hazır."

Gao Fei şaşkınlıkla sordu.

" Silah veya yiyecek var mı?"

Li Feng göğsünü kabartarak cevapladı.

" Üç çanta dolusu konserve ve herkese birer tane bıçak var. Ayrıca birkaç şişede su depoladım."

Gao Fei hayran bir şekilde Li Feng'e baktı. Hem hayatını kurtarması hemde baya bir ihtiyatlı olması ona kanının ısınmasına neden olmuştu.

" Herşeye hazırlanmışsın..."

Li Feng övgü aldıkça daha da mutlu oldu. Ardından gururlu bir sesle. Eee... Ne sandın beni." Dedi.

O anda ejderhanın sinirli sesi Li Feng'in kafasında yankılandı.

" Hımp... Hepsini hazırlaman için sana on kez hatırlatmak zorunda kaldım... Ve bütün övgü sana geldi."

Li Feng ejderhayı rahatlatmak için hemen en güçlü silahını kullandı.

" Merak etme usta sen gönüllerde kahramansın. Şuan senin varlığından kimsenin haberi olmamalı. Siz benim en büyük kozumsunuz usta."

Ejderha aldığı övgüler ile iyice keyiflendi. Ardından sınırını unutarak mırıldandı.

" Evet... Hımp... Neyse devam et."

Gao Fei Li Feng'in sessiz bir şekilde durmasını garip buldu. Hatta gözleri bile dalmıştı.

Yavaşça Li Feng'e yaklaşarak konuşmaya başladı.

" Bir şey mi oldu?"

Li Feng bir anda gelen sesten korktu ve aceleyle " Haa... A yok birşey. Sadece aklıma eski bir anı geldi de onu düşünüyordum." Dedi.

Ardından ejderha'ya odaklanmayı bırakıp Gao Fei'yle olan konuşmasına devam etti. 

" Nerde kalmıştım... Hah planı anlatıyordum. Gitmek istediğim yer yaşadığım bölge. Orası şehrin en fakir bölgesi. Bu yüzden pek insan bulunmaz. Buda bize daha az canavarın saldırması demek oluyor."

Gao Fei Li Feng'in nerede yaşadığını bilmiyordu. Fakat şehrin en Fakir bölgesi diyince aklında bir isim belirdi. Ama emin olmak için yinede sordu.

" Peki yaşadığın yer neresi?"

Li Feng hayatının en zor ve acılı kısmının geçtiği yerin adını kederle fısıldadı.

" Kızıl Orkide semti."

Gao Fei düşündüğü şeyin olduğunu görünce düşünceli bir hale büründü.
" Orası buraya en az on beş kilometre uzakta! Oraya nasıl gitmeyi planlıyorsun?"

Li Feng bunu biliyordu. Ama planı hazırdı. Heyecanlı bir şekilde düşündüklerini anlatmaya başladı.
" Önce okulun otobüsünü almayı planlıyordum. Sonra yolda otobüsle yiyecek, ilaç, şu, silah ve aletler alırız. Sonrada güvenli bir yer bularak orayı güçlendiririz diye düşündüm."

Gao Fei bu biraz düşündü. Plan makuldu. Fakat tek bir kusur vardı. Kuşkulu bir sekilde Li Feng'e baktı.
" Peki otobüs sürmeyi biliyor musun?"

Li Feng bunu duyunca kaçamaklı bir bakış attı. Yüzünden pek bilmediği belli oluyordu. Ama hiç istifini bozmadan bu anı bekliyormuşçasına konuşmaya başladı.


"Ben az çok biliyorum. Ama senin bu işte. Çok iyi olduğunu duydum. Hatta sana arabaya kız atma kralı diye lakap taktıklarını duymuştum."

Gao Fei " Arabaya Kız Atma Kralı"lakabını duyunca utançtan girecek delik aradı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. 

Hiddetle yakındı.

" Hangi salak uydurdu bunu... Neyse. Evet ben ehliyet sahibi olmasamda çok iyi bir sürücüyüm."

Li Feng bunu onayladıktan sonra heyecanla bağırdı.

" Tamam o zaman . Anlaştık mı?"

Gao Fei Li Feng'in bu heyecanlı halini görünce kahkaha attı. Ardından tam konuşmaya başlayacaktı ki bir anda durdu.

Yüzü çok kötü bir şeyi hatırlamış gibi buruşmuştu. 

Acı bir şekilde sordu.

" Anlaştık. Ama bir şey sorabilir miyim?"

Li Feng anlaştık kelimesini duyunca o kadar mutlu olmuştu ki Gao Fei'nin acı dolu ifadesini fark etmedi.

" Buyur. Artık bir takımız. İstediğini sorabilirsin."

Gao Fei kederli ve kendinden emin olmayan bir sesle sorusunu sordu. 

" Eğer güvenli bölgeyi kurmayı başarırsak... Ailemi bulmamda bana yardım eder misin?"

Li Feng bunu duyunca şaşırdı. Sonra dikkatli bir şekilde Gao Fei'nin suratına baktı. Acı dolu yüzünü fark edince kuşkulu bir şekilde sordu.

" Ailen nerede yaşıyordu?"

Gao Fei bu anın hiç gelmesini istemiyordu. Fısıldayarak cevapladı.

" Altın inşaat konutları."

Li Feng " Altın İnşaat" lafını duyunca neredeyse şaşkınlıktan ve korkudan yere düşecekti.

" Nee!!!"

Altın inşaat şehirde en popüler inşaat sektörü idi. Yaptıkları binalar şehirde çok seçilirdi. Bu yüzden herkes Altın İnşaat'tan ev satın alırdı. 

Ama bir tek yer en popüler kısımdı. Orası direk altın inşaat'ın adıyla adlandırılan " Altın İnşaat Konutları" idi. 

Şehrin göbeğinde yer alan bu konutlar Altın İnşaat tarafından özel olarak yapılmıştı. Daha  satışa çıkmadan gizli yollardan evler satın alınmaya başlanmıştı.

Yani orası şehrin en kalabalık kısımlarından biriydi. Li Feng hüzünlü bir şekilde " Orası şehrin en kalabalık yerlerinden biri. Eğer hala orada iseler onları kurtarmak imkansız." Dedi.

Gao Fei bunu duyunca az olan ümidini de kaybetti. Karamsar bir şekilde bulduğu bir saldelyeye oturdu. 

Bunu gören ejderha Li Feng'in aptallığı yüzünden iyice sinirlendi ve onu azarladı.

" Aptal! Çocuğun ailesi hakkında nasıl böyle konuşabilirsin?! Hemen ondan özür dile!"

Li Feng o anda yaptığı hatayı fark etti ve acemi bir şekilde Gao Fei'den özür diledi.

" Eee... Gao Fei kusuruma bakma. Biraz aptallık ettim. Düşünmeden konuştum."

Ama bu Gao Fei'yi iyileştirmek yerine daha da kötüleştirdi.

" Yo yo... Aslında haklısın. Onları kurtarmanın bir yolu yok. Senden bunu istememeliydim."

Li Feng bunu görünce ne yapacağımı bilmeden öylece durdu. Daha önce hiç dostu olmadığı için böyle şeylere alışık değildi.

Bunu gören ejderha " İş yine başa düştü." Diye mırıldanarak Li Feng'e seslendi.

" Aslında yeterince güçlü olursa yüzlerce canavar bile karşısında hiçbir şey gibi olur. Ona güçlenebilirse ailesini oradan rahatlıkla kurtarabileceğini söyle. Hem umutlanır hem de güçlenmek için gayret gösterir."

Li Feng bu fikri duyunca mantıklı buldu. Heyecanla " Usta bu harika bir fikir. Sen bir dahisin!" Dedi.

Ejderha bu övgüyü duyunca gururlu bir şekilde övündü.

" Hımp... Ne sandın. Sonunda bunu fark edebildin."

Li Feng ejderhanın yine övünmeye başladığını görünce gözlerini devirdi. 

Ardından Gao Fei'ye dönerek heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.

" Aslında aileni kurtarmanın bir yolu var."

Gao Fei bunu duyunca heyecanla ayağa kalktı.

" Ne! Nasıl? Nasıl onları kurtarabilirim?"

Li Feng yaşlı bir adam gibi konuşmaya başladı.

" Eğer yeterince güçlü olabilirsen yüzlerce canavar bile karşında hiçbir şey yapamaz. Sistemin sana nasıl seviye atlayacağını anlattı mı?"

Gao Fei başını sallayarak cevapladı.

" Evet. Uyandıktan sonra öğrendim." 

Bunu duyan Li Feng bir kahraman edasıyla " Peki. O zaman yeni bir görevimiz daha var. Güçlenip bir ay içinde aileni o konutlardan kurtaracağız." Dedi.

Gao Fei heyecanla " Evet" dedi. Ardından gözlerinden yaşlar gelerek mırıldandı.

" Saol... Çok teşekkür ederim. Önce beni karşılıksız kurtardın. Şimdi de benim için büyük bir tehlikeyi göze alıyorsun. Sen çok iyi birisin."

Li Feng bir övgü daha aldığını görünce göğsünü kabartarak cevapladı.

" Evet ne sandın..."

Bunu duyan Gao Fei keyifle kahkaha atmaya başladı. 

Ejderha ise Li Feng'in aptallığı yüzünden iyice sınırlı bir şekilde bağırdı.

" Ahmak! Bu sahnede böyle birşey söylendiğini hiç bir yerde gördün mü?!"

Li Feng ejderhanın sözlerini bile duysa da hala nerede hata yaptığını anlamadan aval aval etrafına baktı. 

Bunu gören ejderha içinden tekrar " Aptal" dedi.

Li Feng daha fazla hakaret edilmesin diye konuyu değiştirmek için sakladığı bıçağını çıkardı. 

" Al bu bıçağı." 

Gao Fei kendisine uzatılan bıçağı " Peki" diyerek aldı.

Li Feng Gao Fei'nin bıçağı aldığını onayladıktan sonra onu uyardı.

" Gerektiğinde kullanmaktan çekinme. Artık kurallar yok. Tek bir tereddütün bir dostunun ölümüne yol açabilir."

Gao Fei başını onaylar bir biçimde salladı.

Li Feng birkaç saniyede sessiz kaldıktan sonra Gao Fei'ye seslendi.

" Şimdi sen kızları yemeği hazırlamalarına yardım etme bahanesiyle çağır. Onlara da planı anlatalım."

Gao Fei " Tamam" diyerek mutfaktan çıktı.


Beş dakika sonra mutfakta Li Feng ve diğerleri toplanmıştı.

" Evet. Duyduğunuz üzere size herşeyi anlattım. Yarın Gao Fei ile ben buradan gidiyoruz. Eğer sizde katılmak isterseniz sizi memnuniyetle kabul ederiz. Ama isterseniz burada da kalabilirsiniz. Karar sizin."

Ning Xio biraz düşündükten sonra yanındaki dostlarına da baktı. Ardından onlarında onayladığını görünce kararlı bir şekilde cevapladı.

" Peki. Bizde geliyoruz. Ama diğer gruptan kimse bizimle gelemez mi? Onlardan birkaçı tanıdığımız kişiler."

Li Feng bunun olmasını bekliyordu. Bu yüzden cevabını hiç tereddüt etmeden verdi.

" Onlara birazcık yemek bıraktım. Onlara en az dört gün yeter. Ayrıca ellerinde kendilerini koruyacak eşyalarıda var. Onlara daha fazla yardım etmeyeceğim."

Ning Xio bunu duyduktan sonra hüzünlü bir şekilde " Peki" dedi.

Ardından birkaç şey daha hakkında konuştular. Ama hiçbiri o anda mutfağın kapısındaki hareket eden gölgeyi fark etmedi.

Birkaç dakika daha konuştuktan sonra hazırladıkları yemekleri içeri götürdüler. Diğer grupla birlikte yemeklerini yedikten sonra hava kararmıştı bile. 

Li Feng öğretmen Jiang ile anlaşarak kapının olduğu kısımda yatmayı kabul etti. Ve diğer grubunsa mutfakta yatmasını istedi. Böylece hiç bir sorun yaşamadan gidebileceklerdi.

Herkes rahat bir şekilde geceyi geçirdi. Hatta şaşılacak bir şekilde hiç sorun yaşanmamaştı.

Sabah daha hava tamamen aydınlanmadan Li Feng  ve diğerleri kalkmıştı. Hepsi çantalarını ve silahlarını hazırladı. 

Li Feng'te çantasını ve mızrağını eline alarak sordu.

" Hazır mısınız?"

Kızlar ve Gao Fei bıçaklarını ellerine alarak " Evet" dediler.

Li Feng herkesin hazır olduğunu anlayınca keyifle " O zaman gide..." Dedi. 

Ama cümlesi yüksek bir sesle bölündü.

" Durun!"

Mutfağın kapısının önünde öğretmen Jiang duruyordu. Yanında ise diğer erkek öğretmen ve bir öğrenci vardı.

Li Feng sanki hiç birşey olmamış gibi konuşmaya başladı.

" Ne oldu öğretmen Jiang. Sizi bu kadar erken uyandıran ne?"

O anda mutfağın kapısından tartışma yüzünden yeni uyanmış öğrenciler belirdi.

" Neler oluyor?"

" Bende bilmiyorum sesleri duyup geldim."

" Onlar niye hazırlanmış?"

Öğretmen Jiang istediği ortamın hazır olduğunu görünce hiddetli bir hale büründü ve bağırdı.

" Birde numara yapıp herkesi kandırma! Senin neyin peşinde olduğunu biliyoruz."

Li Feng Öğretmen Jiang'ın onu durdurmaya çalışacağını anladı. Yüzünü buruşturarak cevap verdi.

" Hah demek böyle oynayacağız. Peki söyle bakalım neyin peşindeymişim."

Öğretmen Jiang yanındaki çocuğu göstererek mağdur bir tonda konuştu.

" Dün gece siz konuşurken masum bir öğrencimiz duymasa neler olduğunu anlayamadan belki sizin o zalim ellerinize kalacaktık. Allah'tan şanslıyız."

Yeni uyanan öğrenciler duydukları şeylerle şaşırdılar.

" Neden bahsediyor?"

" Diğerleri kötü birşey mi planlıyor."

 Tabi ki Öğretmen Jiang bu fırsatı kaçırmadı. Hemen olanları anlattı.

" Bu düzenbazlar bugün biz uyurken okula ve dolayısıyla hepimize ait olan yemekleri alıp kaçacaklardı. Ve kim bilir bizi açlıktan ölmeye bırakacaklardı."

Zaten olanlar yüzünden korkmuş öğrenciler bunu duyunca öfkeyle bağırmaya başladılar.

" Yemekleri alıp kaçıcaklar mıydı?"

" Şerefsizler! Bizi hiç düşünmüyor musunuz?"

" Bizi açlıktan ölmeye mi terk edecektiniz. Ne biçim insansınız siz!"

Gao Fei ve kızlar onlara söylenen bu haksız suçlamaları duyunca kızdılar.

Tam Gao Fei bir adım atacaktı ki Li Feng onu durdurdu. Ardından sıkılmış bir ifadeyle sordu.

" Eee... Bitti mi?"

Öğrenciler Li Feng'in bu ukala tavrını görünce iyice zıvanadan çıktılar. Ellerine ne geçtiyse aldılar ve bağıra bağıra Li Feng'e doğru ilerlemeye başladılar.

Öğretmen Jiang ise arkadan şeytanice gülümseyerek olanları izliyordu. 

" Ne diyon lan sen!!"

" Şuna bak. Hem yemekleri çalıyor hemde ukala ukala davranıyor."

" Hadi şuna gününü gösterelim."

Ejderha bu nankörlüğü görünce iğrenerek mırıldandı.

" Nankör varlıklar."

Li Feng daha fazla buna katlanmak istemedi. Çünkü sesler başını ağrıtmıştı.

" Kapayın çenenizi!"

Bu öfkeli bağırmayı duyan öğrenciler korkuyla donakaldılar.

Li Feng hiddetle suçlamalarına başladı.

" Söyler misiniz size yemek bırakmadığımı nasıl söylersiniz nankörler. Size dört gün boyunca yetecek kadar yiyecek bıraktım."

Öğrenciler Li Feng'in onlara yiyecek bıraktığını duyunca şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

Li Feng konuşmasına devam etti.

" Ayrıca yemeklerin sizin olduğunu nasıl düşünürsünüz! Bu yemekleri almak için ben buraya savaşarak geldim ve size verecek kadar da naziktim. Ama anlaşılan nazikliğime böyle karşılık veriyorsunuz."

Öğrenciler bunu duyunca yavaşça geri çekilmeye başladılar. Aslında Li Feng'in söyledikleri mantıklıydı.

Öğretmen Jiang durumun onun aleyhine döndüğünü görünce hemen bağırdı.

" Sen ne saçmalıyorsun Li Feng. Bu yemekler okulun malıdır. Bunlar doğal olarak herkese aittir. Onları sahiplenemezsin."

Li Feng öğretmenin hala pes etmediğini görünce bıkkın bir tonla ofladı.

Ardından içinden " Anlaşılan bunu bu yolla çözmek zorundayız." Diyerek mızrağını öğretmen Jiang'a doğru kaldırdı.

Öğretmen Jiang'ın yanındaki öğretmen hiddetle bağırdı.

" Ne yaptığını sanıyorsun Li Feng. Bizi kandıramayacağını anlayınca zor mu kullanıcaksın."

Li Feng daha fazla bu oyuncularla uğraşmak istemiyordu. Bu yüzden oflayarak cevapladı.

" Madem laftan anlamıyorsunuz. O zaman size dayakla anlatacağım."

Öğretmen Jiang bunun olacağını tahmin etmişti. Hemen arkasındaki öğrencilere döndü.

Ama onların ellerindeki eşyaları bırakarak geri çekildiklerini gördü. İçinden " Korkaklar" diye mırıldandı. 

Ardından kaybetmiş bir yüzle Li Feng'e " Peki. Sen kazandın. Biz sizi bırakıyoruz." Dedi.

Li Feng öğretmenin geri çekildiğini görünce keyifli bir şekilde güldü sonra " Hımp... En azından akıllıymışsın." Diyerek arkasına döndü. 

Sonra diğerlerine işaret vererek kapıya doğru ilerlemeye başladı. 

O anda öğretmen Jiang kimseye fark ettirmeden diğer öğretmene gözleriyle bir hareket yaptı.

Diğer öğretmen işareti alınca elindeki bıçağı sıkarak hızlıca Li Feng'in yanında ilerleyen Ning Xio'ya doğru koşmaya başladı. 

Amacı Ning Xio'yu kullanarak Li Feng'i durdurmaktı.

Tam Ning Xio'nun elini yakalamıştı ki göğsünde bir ağrı hissetti. Durdu. Çünkü ağrı hareket etmesine engel oluyordu.

Yavaşca başını indirerek göğsüne baktı. Bir mızrak göğsünü delmiş ve sırtından çıkmıştı. Acı bir şekilde " Aahhhh..." Çığlık attı.

Li Feng kızgın bir ifadeyle öğretmen Jiang'a döndü. Elindeki kanlı mızrağı hala çığlık atmakta olan öğretmenin göğsünden çıkardı.

Sert bir tonla bağırdı.

" Demek hainlik peşindeymişsin. Seni adi pislik."

Bunu dedikten sonra mızrağını öğretmen Jiang'a doğrulttu. Tam saldırıp onu öldürecekti ki yemekhanenin kapısı sert bir şekilde zorlandı. 

Herkes korkuyla kapıya baktı. Li Feng'te buna dahildi. Ardından yavaşça gözlerini yerdeki hala çığlık atan öğretmene çevirdi. 

Ve içinden " Ah lanet olsun!" Dedi. 

O anda bir ölmekte olan bir öğretmenin çığlığı hala okulun tüm koridorlarında yankılanıyordu.



_____________________________________________



Yazar Notu =>

\_____________/


Merhabalar sevgili okuyucularım. Gördüğünüz üzere işler iyice kızıştı. 

Kapıya vuran ne?

Li Feng ve grubu okuldan sağ salim çıkabilecek mi?

Öğretmen Jiang ölecek mi?

Li Feng seviye atlayacak mı? 

Bu soruların cevaplarını öğrenmek istiyorsanız lütfen yorum atıp bölümü beğenin!!!!!











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44753 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr