Li Feng yavaşça bir koltuğa oturdu. Az önce yaşananlar bütün enerjisini tamamen tüketmişti.
Yorgun bir sesle kutladı.
" Zar zor kurtulduk."
Gao Fei bunu duyduktan sonra minnetle Li Feng'e baktı. Ardından heyecanla konuşmaya başladı.
" Hepsi senin sayende Li Feng. Eğer sen olmasaydın o aptallar savaşmayı bile akıllarından geçirmezlerdi."
Li Feng Gao Fei'nin heyecanlı haline mutsuz bir şekilde baktı. Aslında doğru söylese de bu ölen insanları kurtaramadığı gerçeğini değiştirmiyordu.
" Ama onları kurtaramadım."
Gao Fei Li Feng'in hâlini görünce onu teselli etmeye çalıştı.
" Sen elinden geleni yaptın..."
Li Feng Gao Fei'nin onu teselli etmeye çalıştığını anlayınca minnetle " Teşekkürler" dedi.
Li Feng'in kendine geldiğini gören Gao Fei sevinçle gülümsedi. Ama o anda gözü arkada oturan Ning Xio ve arkadaşına takıldı.
Hemen yüzündeki memnuniyeti silerek Li Feng'e Ning Xio'yu işaret etti.
Li Feng Gao Fei'nin ona işaret ettiği yere bakınca hüzünlü bir hale büründü.
Yavaşça yerinden tekrar kalkarak Ning Xio'ya doğru ilerlemeye başladı.
" Üzgünüm Ning Xio. Onun yakalanması
benim suçum."
Ning Xio ağlamaktan kızarmış gözlerini Li Feng'e doğru çevirdi.
Sonra onun onları kurtarmak için nasıl canavarın önüne ağladığını hatırladı. İçten bir şekilde ona gülümsedi.
" Özür dileme gerek yok. Seni suçlamıyorum. Sonuçta sen olmasaydın o koridorda ölmüş olacaktık. Teşekkür ederiz."
Li Feng Ning Xio'nun gülümsediğini görünce az çok mutlu oldu.
" Birşey değil."
Ardından Li Feng Ning Xio'yu orada bırakarak otobüsün arka tarafına geçti.
Eğer Ning Xio'nun düzelmesini istiyorsa onu biraz yanlız bırakmalıydı.
Arka tarafta bir koltuğa oturduktan sonra aklından ejderha'ya sorular sormaya başladı.
" Usta. O canavar neydi öyle?"
Ejderha Li Feng'in bunu sormasını bekliyordu. Ciddi bir tonla anlatmaya başladı.
" O canavar bir avcıydı. Avcılar vahşi yaratıklardır. Genellikle doğumların da beşinci seviye olurlar. Ayrıca az önceki daha yeni doğmuş bir avcıydı."
Li Feng bunu duyunca neredeyse kalp krizi geçirecekti. Yeni doğmuş mu? Bu yeni doğmuş muydu!
Korkmuş bir tonla yakındı.
" Daha yeni mi doğmuştu! Bu mu yeni doğmuş hali? O zaman büyüklerini görmek istemem."
Ejderha bence de dercesine kafasını salladı.
Li Feng biraz daha düşündükten sonra bir soru daha sordu.
" Peki niye Damnatorumlar ona saldırdı. Canavarların hepsi aynı tarafta değil mi?"
Ejderha bu soruyu duyunca güldü. Basit bir teoriyi anlatıyormuşçasına konuşmaya başladı.
" Hepsi aynı tarafta değil. Bu nasıl mümkün olabilir ki. Canavarlarda aynı hayvanlar gibidir. Ayrı ve aynı türler arasında rekabet vardır. Yemek, bölge ve kaynak uğruna canavarlar savaşabilirler."
Bunu anlattıktan sonra birkaç saniye sustu. Li Feng'in anlattıklarını anlamasını bekliyordu anlaşılan.
Li Feng'in anlamış ifadesini görünceyse konuşmasına devam etti.
" Ama avcıların durumu daha özel. Avcılar doğaları gereği bütün türlere düşmanlardır. Kendi bölgelerini işaretler ve oraya giren her canlıya saldırırlar."
Li Feng şaşırdı. Avcılar bölgelerini işaretliyorsa o zaman hiçbir yere gidemezlerdi.
Bu yüzden cevabını alabilmek için soruyu tekrarladı.
" Bölgelerini mi işaretler?"
Ejderha tam farklı şeyler anlatacaktı ki Li Feng'in sorusu onun sözlerini böldü.
O anda Li Feng'in neyden endiselendigini anladı ve cevabını verdi.
" Evet. Her avcı kendi bölgesini işaretler. Avcılar ne kadar güçlüyse bölgeleride o kadar büyüktür."
Li Feng az önceki avcının yeni doğmuş bir avcı olduğunu biliyordu. O zaman küçük bir alan işaretlemeliydi değil mi?
" Peki az önceki avcı ne kadar alanı kendi bölgesi seçti?"
Ejderha birkaç saniye düşündükten sonra cevabını verdi.
" O yeni doğmuş olduğu için bir kilometreye bir kilometre bir alanı bölgesi ilan eder herhalde."
Li Feng bunu duyunca rahatladı. Eğer o avcı bütün şehri işaretleseydi hiç şansları kalmazdı.
" O zaman bize daha ulaşamaz."
Ejderha bunu tasdik etse de uyarır bir tonda konuştu.
" Evet. Şimdilik."
Li Feng ejderhanın ona vakit geçtikçe o avcının bölgesini büyüteceğini ima ettiğini anlamıştı.
Bunu sonra düşünmeye karar vererek aklındaki başka bir soruyu sordu.
" Peki usta birşey daha sorabilirmiyim?"
Ejderha Li Feng'in merak ettiği birşey daha olduğunu görünce soruyu kabul etti ve beklemeye başladı.
" Sor"
Li Feng mızrağını kaldırarak havada birkaç tur döndürdü. Ardından yavaşça onu yerine koydu ve aklındaki şeyi sordu.
" Seviye atlamak bu kadar fazlamı güçlendiriyor? Çünkü seviye atlayınca kendimi mükemmel hissettim."
Ejderha sorunun bu olduğunu görünce kahkaha atarak yargıladı.
" Deli misin sen! Eğer seviye atlamak bu kadar güçlendirse idi ben sadece düşünerek bu evreni yok etmiş olurdum."
Li Feng ejderhanın hayır dediğini görünce şaşırdı. O hep algıları ile gurur duyardı.yani yanlış mı hissetmişti?
Ejderha'ya şaşkın bir şekilde sordu.
" Yani ben mi yanlış hissettim."
Ejderha Li Feng'in onu yanlış anladığını görünce açıklamaya başladı.
" Hayır. Sen doğru hissettin. Ama bunun açıklaması farklı. Hatırlarsan sana seviye atlamak için sistemin enerjileri biriktirdiğini söyledim. Ve seviyeye atlayınca da bu enerjileri kullanıyor. İşte tam seviye atladığın da bedenin biriken enerjinin bir kısmını kullanmaya başladı. Hem bedenini güçlendirip hemde seni yeniledi. Bu yüzden tam seviye atlayınca kendini güçlü hissettin. Ama normalde onun beşte biri kadar güçlendin."
Li Feng biraz düşündükten sonra mantığı anlayıp başını salladı.
Minnettar bir tonla ejderha'ya teşekkür etti.
" Hımm... Anladım usta. Teşekkür ederim."
Ejderha Li Feng'in onun dediklerini Her zaman anladığını görünce memnun bir tonla mırıldandı.
" Zeki velet..."
Li Feng başka sorusu olmadığı için ejderha'ya teşekkür ederek başını arkasına yasladı.
Gözlerini kapayarak planlarını gözden geçirdi. Eğer bir sığınak kurmak istiyorlarsa insan gücüne ihtiyaçları vardı. Bunu hallede bilirdi ama en çok merak ettiği soru şuydu.
" Annem nerede?"
Bu soru onun aklını kurcalayan en büyük şeydi. Eğer onun başına birşey gelmişse ne yapacağını bilmiyordu. Gelmediğini unut etmekten başka birşey yapamıyordu.
Bunları düşünürken az önceki olanlardan dolayı oluşan yorgunluğu onu sarmaladı. Yavaşça gözleri uzun bir süreliğine kapandı.
--- 2 saat sonra ---
Araba sallanırken ilerlemeye devam ediyordu. Neredeyse Li Feng'in bahsettiği yere ulaşmışlardı.
Aslında daha erken ulaşabilirler di ama etraftaki terk edilmiş arabalar ve sokak aralarından çıkan Damnatorumlar yüzünden Gao Fei yol değiştirip durmuştu.
O anda gözüne bir süpermarket ilişti. Hem Li Feng'in ona bahsettiği yere yakındı hemde sanki hiç saldırıya uğramamış gibi gözüküyordu.
Hızlıca arkasına dönüp Li Feng'e seslendi.
" Li Feng uyan!"
Li Feng yavaşça gözlerini araladı. Uykulu bir şekilde etrafına baktıktan sonra yalpalayarak ayağa kalktı ve Gao Fei'nin yanına geçti.
Ardından uykulu bir tonda mırıldandı.
" Kaç saat oldu?"
Gao Fei biraz düşündükten sonra " İki" dedi.
Ardından hemen olayı anlattı.
" Bir süpermarket buldum. Hem bahsettiğimiz yere yakın hemde hiç saldırıya uğramamış bir görüntüsü var."
Li Feng biraz etrafı inceledi ve ardından gözlerini markete çevirdi.
Gerçekten de hiç ellenmemiş gibiydi. Sakin bir tonla " Yavaşla..." Dedi.
Gao Fei arabayı markete yakın bir yerde durdurdu. Ardından ayağa kalktı ve Li Feng'e bakmaya başladı.
Ning Xio ve diğer kızda yanlarına gelmişti. Ne yapacaklarını söylemesi için Li Feng'e bakıyorlardı.
Li Feng eline mızrağını alarak otobüsün kapısına geçti. Ardından arkasına dönerek konuştu.
" Siz içerde bekleyin. Ben bir kontrol edip geliyorum."
Bunu söyledikten sonra otobüsün kapısını açıp dışarıya çıktı. Ardından etrafa bakmaya başladı.
Etraf sessizdi. Ama Ara sıra uzaktan çığlık sesleri geliyordu. Sanırım şanssız kurbanlar hala vardı.
Kimsenin olmadığından iyice emin olduktan sonra elindeki mızrağı indirdi. Otobüse dönerek bağırdı.
" Tamam temiz. Hadi gelin."
Gao Fei ve diğerleri hemen indiler. Tam gideceklerdi ki Gao Fei birşey hatırlamış gibi durdu. Ardından Li Feng'e sordu.
" Kapıyı kapatayım mı?"
Li Feng biraz düşündükten sonra hızlıca cevap verdi.
" Gerek yok. Eğer acil birşey olursa hemen içeri girmemiz gerekebilir. O yüzden açık bırak."
Gao Fei başını sallayarak " Tamam" dedi.
Ardından herkes hızlıca markete girdi. Girişte sessizce toplandılar ve Li Feng'e baktılar.
Anlaşılan Li Feng istemeden bu grubun lideri olmuştu bile.
Oflayarak kafasını salladı ve planını anlatmaya başladı.
" Şimdi şöyle yapacağız. Gao Fei ve ben alet ve edavat alacağız. Sizde yiyecek içecek ve ilaç toplamaya bakın. Ama sakın fazla uzaklaşmayın. Yanlış birşey sezerseniz hemen bizi çağırın."
Hepsi aynı anda kafasını salladı.
Bunu gören Li Feng memnun bir ifadeyle gülümsedi ve yavaşça yerdeki metal bir gazoz şişesini eline aldı.
Diğerleri şaşkınlıkla Li Feng'e bakıyordu. Gao Fei dayanamayıp sordu.
" Ne yapacaksın?"
Li Feng bir usta gibi gerilerek konuştu.
" İzle"
Ardından şişeyi ileriye doğru fırlattı. Şişenin gürültüsü etrafta yankılandı. Ama gürültüden sonra etraf tekrar sessizleşti.
" Hiç ses yok. Galiba içeride hiç Damnatorum yok. İçiniz rahat olsun. Ama yinede tedbiri bırakmayın."
Diğerleri hiç Damnatorum olmadığını anlayınca gülümseyerek " Tamam" dedi.
Ardından takımlar ayrıldı ve kendi eşyalarını toplamak için etrafa dağıldılar.
Li Feng ve Gao Fei hızlıca birkaç çanta bulup aradıkları şeyleri ona doldurmaya başladılar.
Gao Fei tereddütlü bir tonda sordu.
" Sence gerçekten planımız başarılı oluru mu?"
Li Feng kararlı bir şekilde cevapladı.
" Olacak"
Ardından hızlıca bulduğu bir alet çantasını Gao Fei'ye fırlattı.
" Bunlar işimize yarayabilir."
Gao Fei alet çantasını çantasına koyduktan sonra biraz düşündü ve sıradaki bulmaları gereken şeyi söyledi.
" Şimdi silah bulmalıyız. Keskin olan herşey olabilir."
Li Feng biraz etrafına baktıktan sonra gözüne bir tabela ilişti.
" Mutfak ve bahçe işleri kısmında bulabiliriz."
Gao Fei bunu düşündükten sonra başını sallayarak " Oraya bakalım o zaman." Dedi.
Tam o reyona giderlerken aklına bir düşünce geldi ve tedirgin bir şekilde sordu.
" Kızlar hala işini bitirmedi mi?"
Li Feng'te aynı şeyi düşünüyor olacak ki " Şimdiye bitmiş olmalıydı." Dedi.
Gao Fei Li Feng'in de birşeylerin yanlış gittiğini düşündüğünü görünce telaşla yalvardı.
" Li Feng onlara bir bakmalıyız."
Li Feng mızrağını kaldırdı ve " Evet" dedi.
Gao Fei'yle birlikte arada mesafe bırakarak ( korona :)) etrafı incelemeye başladılar.
Ne kadar ararlarsa arasınlar Ning Xio ve diğer kızı bulamadılar. Gao Fei tedirginliği iyice artmış bir tonla konuştu.
" Burada değiller."
Li Feng etrafına son bir kez baktıktan sonra aynı şekilde cevap verdi.
" Burada da."
Ardından cevabını merak ettiği şeyi sordu.
" Garip. Bir anda nasıl kaybolmuş olabilirler ki?"
"..."
Ama ne kadar beklerse beklesin cevap gelmedi.
Hızlıca arkasına dönerek Gao Fei'nin durduğu yere baktı. Ama Gao Fei orada yoktu.
" Gao Fei..."
"..."
Yine cevap gelmeyince hızlıca mızrağını kaldırdı ve bağırdı.
" Kimsin? Ortaya çık."
Artık birinin onları izlediğinden emindi. Etrafına bakmaya başladı. Ama kimseyi göremedi.
Tam kimsenin olmadığını düşünüyordu ki kafasının arkasında metalik bir soğukluk hissetti.
" Kıpırdama"
Bu genç bir kızın sesiydi. Hemde çok hoştu. Ama elinde silah varken önde hoş olmuyordu.
Li Feng acıklı bir tonda yakındı.
" Pek niyetim yok zaten."
Kız hiç beklemeden tekrar emretti.
" Mızrağı bırak!"
Li Feng mızrağı bırakmayarak bağırdı.
" Önce arkadaşlarımı nerede, onu söyle."
Kız Li Feng'in inat ettiğini görünce sakin ve dalga geçer bir tonda cevap verdi.
" Arkadaşların güvende. Ama bize tehdit olmadığınızı anlamak için onlara belli bir süre el koyduk."
Li Feng arkadaşlarının iyi olduğunu duyunca gevşedi. Ama son bir kez sordu.
" Mızrağımı bırakırsam beni vurmayacağını nereden bileyim."
Kız gülerek cevap verdi.
" Sanırım bana güvenmekten başka şansın yok."
Li Feng " Peki" diyerek mızrağını yere attı. Halinden pes etmiş biri gibi gözüküyordu.
Kız bunu görünce gülerek " İşte böyle söz dinle." Dedi.
Ardından mızrağa uzanıp onu almak istedi. Ama o anda boğazında bir bıçak hissetti.
Korkuyla bağırdı.
" N...ne yapıyorsun!"
Li Feng sabahtan beri yaptığı rolü keserek güldü. Ardından " Pazarlık için koz buluyorum." Dedi.
__________________________________________________
Yazar Notu =>
\____________/
Merhabalar sevgili okurlarım. Sonunda sekizinci bölüm geldi. Sınavlarım dün bitti ve yazmaya devam ediyorum.
Hepinize iyi okumalar...
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..