Bölüm 12 : Kamikaze

           Levi kendisine en yakın olan diğer kişiye doğru sürünmeye başladı. Kafasına kahverengi bere takmış kalıplı bir adamdı bir sonraki durağı. Basık elmacık kemikleri suratını yuvarlaklaştırırken kirli siyah sakalı yüzünü kapatıyordu. Köprüsüz burnu alnından 45derecelik bir açıyla ayrılıyordu. Üstü dümdüzdü ve kafasıyla uyumlu bir büyüklüğü vardı.

Kalın boynu , geniş sırtı ve büyük bacakları zamanında beden işçiliği yaptığını kanıtlıyor fakat vücuduna oranla yeteri kadar büyümemiş kolları garip bir görüntü sergiliyordu. Yemeğini çoktan yemiş olan adam ellerini karnında birleştirmiş ve kafasını duvara dayamıştı. Keyfine diyecek yok gibiydi.

Adamın yanına yaklaşan Levi ufak bir tartışma başlatan sorularına ilk başta cevap alamasa da adamın vicdana gelmesiyle kabının nerede olduğunu öğrenmişti.

“İşte orada , kabını sen uyurken onlar aldı. Ve unutma bana bir iyilik borçlandın. ”

Levi adamın işaret ettiği yere bakınca kendisini öldüresiye döven üç kişiyi gördü. BIG J’nin üç adamını. Yaşadığı kabusun henüz bitmediğini düşündü ve sürünerek eski yerine geçti.

...

Açlık ve susuzluk onu öldürmek üzereydi. Gözleri ara ara kapanıp tekrar açılıyor ve kendisine yardım etmeye gelen birini arıyordu. O sırada duş alanında karşılaştığı adamı gördü. Esmer adamın kaslı vücudunun her yeri siyah dövmelerle kaplıydı. 27-28 yaşlarında ve nispeten yakışıklıydı. Dalgalı siyah saçları bu sefer toplu değildi ve havalı yürüyüşüyle birlikte hafifçe dalgalanıyordu.

Adam gülerek çocuğun yanına yaklaştı ve içi tahin-pekmezle dolu büyük bir ekmeği önüne bıraktı. Kudurmuş bir köpek gibi ağzından salyalar akan Levi’nin gözü dönmüş , hayattaki tek gayesi önündeki ekmeği midesine indirmek olmuştu. Adam ekmeğin yanına bir pet şişe koyup Levi’nin avucuna bezle sarılmış uzun ince bir cam parçası bıraktı.

“İntikam alman için sana bir fırsat verdim çocuk , umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın.”

...

Yemeğini yiyip suyunu içtikten sonra kıvrılarak uyuyan Levi uyandığında kendisini çok daha iyi hissediyordu. Suyun bir kısmını içmeyip pet şişeyi donunun içine koymuştu. Şişeyi çıkartıp kalan suyu da içti ve ağzını sildi.

 Uyumadan önce ayakta gördüğü mahkumların çoğu uyuyor kalanlarıysa fazla ses çıkarmadan uzanıyorlardı. Acı çekmesine rağmen ayağa kalkmaya çalıştı. Birkaç denemeden sonra ayağa kalkabildi ve duvara dayanarak biraz dinlendi.

Mahkum kıyafetinin içine sakladığı cam parçasını , sanki bacağının ağrıyan kısmını tutuyormuş gibi davranarak sabit tutuyor ve BIG J’nin adamlarına doğru sekerek yürüyordu.

“Bu BIG J’yi öldüren çocuk , baksanıza onların yanına gidiyor.”

“Aptal velet , kendisini öldürtmek için çaba sarf ediyor resmen.”

“Bu çocuk zaten öldü , sadece haberi yok.”

Etrafındaki mahkumların konuşmalarını duyabiliyor , kendisine çevrilen bakışları fark edebiliyordu. BIG J’nin iki adamı süngerde uyurken diğeri sırtını duvara dayamış bir şekilde bekliyor ve kendilerine yaklaşan Levi’ye tepki vermeye tenezzül dahi etmiyordu. Karşısında tek yumrukla yere düşürebileceği , kemiklerinin bazıları kırılmış , aç ve susuz bir serseri vardı. BIG J’nin ölümüyle grupları güç kaybetmişti. Başka grupların tepkisini çekmemek için çocuğa şu an bir şey yapmıyor ve kendisine yeteri kadar yaklaşmasını bekliyordu.

Burası ne kadar kuralsız gözükse de aslında tüm gruplar arasında yazısız kurallar vardı. Ortaçağ Avrupası’ndaki ülkelere benzeyen bu gruplar, başka bir grubun aşırı güçlenmemesi için kendi düşmalarıyla bile geçici ittifaklar  kurup gruplar arasındaki güç dengesini bozmamaya çalışırlardı.

Dolayısıyla BIG J’nin adamları kafalarına göre adam dövüp etrafa korku salamazlardı. BIG Jnin karizmasının ve etrafa yaydığı korkunun grubun gücü üzerinde büyük bir etkisi vardı fakat J. artık yoktu.

Zaten tecavüzcü olduğu için hiç kimsenin sevmediği bu adamın ölüşü diğer grupları sevindirirken , geride kalan arkadaşlarını da temkinli olmaya zorlamıştı. Bu yüzden adamları Levi’yi döverek öldürmek yerine kabını çalarak ona açlık prangalarını takmışlardı. Böylece daha fazla tepki çekmeyeceklerdi.

Sendeleye sendeleye yürüyen Levi’nin yeteri kadar yaklaştığını düşünen adam kibirli bir şekilde ayağa kalkarak çocuğa yürümeye başladı.

-Burası bizim bölgemiz , uzasan iyi olur çocuk.

-Kabımı verirsen giderim belki.

-Seni izliyordum çocuk , şunu bil ki burada açlıktan öleceksin.

-Ölmekten korkmuyorum , korktuğum tek şey sizimde yanımda götürememek.

Yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Donundan çıkardığı cam parçasını kavradı ve ani bir hareketle adamın göğsüne sapladı. Adam yere devrilmişken cam parçası gövdesine defalarca kez saplanıp çekiliyor ve uyanık olan mahkumlardan tezahüratlar yükseliyordu.

Adamlardan birinin uyandığını fark edince üstüne kara basan gibi çöken Levi bir hışımla cam parçasını kullanarak adamın boğazını parçaladı. Fışkıran kanlar sünger tarafından emilirken adamın boğazından boğuk sesler geliyordu.

Üçüncü adam süngerden fırlayıp Levi’nin üstüne atladı. Ezilen Levi’nin bu sefer hiç şansı yoktu. Kaburgalarından çıtırtılar geliyor ve nefes alıp veremiyordu. Birkaç saniye çaba gösterdikten sonra pes etti ve kollarını serbest bıraktı. En azından iki tanesini öldürmeyi başarabilmişti.