Bölüm 6: Mistiğe Dair

avatar
115 1

Ötediyar'ın Efendisi - Bölüm 6: Mistiğe Dair


“Hayranlar mı?”

 

“Evet, her zaman seni takip ediyorlar.”

 

“Nasıl yani?”

 

“Sen fark etmesen bile hep seninle beraber hareket ederler. Zayıf anını beklerler, korkularından beslenirler…”

 

Biraz önce yaşadığı deneyim Levent’i ürkütmüştü. Gittiği her yerde bu kişileri de yanında götürdüğü gerçeği onu en çok ürküten şeydi.

 

“Onlardan kurtulmamın bir yolu yok mu?”

 

“Var…”

 

Kaan koltuğundan kalktı ve ofisin merkezine doğru ifadesizce yürüdü. Levent kaşlarını çatarak onu takip etti. Onun bir şeyler tartışan gruba ilerlediğini gördü.

 

“Seni ekiple tanıştırmamın zamanı geldi. Baylar ve bayanlar; yeni çaylağımız Yüzbaşı Levent. Siz de kendinizi tanıtın.”

 

Masadakilerin üçü genç kadın, ikisi yaşlı erkek olmak üzere toplamda beş kişi vardı. Genç kadınlardan biri ayağa kalktı. Soğuk bir ifadeyle Levent’e baktı.

 

“Ayyüce Şen Tanrıkulu, ekibin siber operasyonlarından sorumluyum. Yaklaşık üç yıl önce Mistik’e katıldım. İyi geçinmeyi umuyorum…”

 

Yirmili yaşlarının ortasında görünüyordu. Derin kahverengi gözleri, arkadan sıkıca bağlanmış siyah at kuyruğu saçları vardı. Tam bir ofis kadını gibi giyinmişti. Buz gibi suratı bir kenara bırakılırsa alımlı bir hanımefendiydi.

 

Ayyüce kendini tanıttıktan sonra üç kadından diğeri, turuncu saçlı olanı ayağa kalktı.

 

“Güneş Kayayurt, önceden istihbarat da ajan olarak çalışıyordum. Kader işte, beni buraya sürükledi. Her neyse yakın dövüş ve bilgi toplama da uzmanım! Yirmi yedi yaşındayım. Kurslar da hep birinci olmuşumdur. Küçük, beyaz ve pofuduk bir kedim var. Adı Bulut. Bu arada omuzların çok geniş, spor mu yapıyorsun? Ben de spor salonuna kaydolmak istiyorum ancak zaman bulamıyorum…”

 

Güneş adı üstüne güneş ışığı gibi parlak bir gülümsemeye sahipti. Saçları güneşin ılık ışıklarını yansıtan altın rengi bukleler halinde omzuna dökülmüştü. Gözleri berrak gökyüzünün mavisi kadar canlı ve parıltılıydı. Gereksiz derece de enerjik olduğu oturmasına rağmen hareket etmeyi bırakmayan ayaklarından belli oluyordu.

 

“Ah, yeter artık!”

 

Üç kadından sonuncusu onu sertçe susturdu. Bir seksen boylarında, rahat giyimli bir kadındı. Otuzlu yaşlarında gibi görünüyordu. Burada makyaj yapmayan tek kadın oydu. Güneş kadar enerjik ya da Ayyüce kadar resmi görünmüyordu. İlk bakışta bile sert ve kaba bir kadın olduğu anlaşılıyordu. Bakışları keskin, hareketleri buyurgandı. Uzun boyu ve atletik yapısı ona otoriter bir hava katıyordu. Dağınık siyah saçları, koyu kahverengi gözlerinde vahşi bir parıltı vardı.

 

“Gökçe Karaman, birkaç yıl önce Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde komiser olarak görev yapmaktaydım. Yaptığım bir baskında gerçek dünyaya kaçan tarikatçılara denk geldim ve öldürüldüm. Uyandığımda buradaydım.”

 

Levent kafasını salladı ve en başından beri istifini bozmayan iki yaşlı adama döndü.

 

İkisi de birbirine oldukça benziyordu. Ellili yaşlarındalardı, gözleri öylesine derindi ki Levent boşluğa bakıyormuş gibi hissediyordu.

 

“Batuhan Öztürk.”

 

“Atakan Öztürk.”

 

Pek de konuşmak istemediklerini görünce Levent yanında duran Kaan’a döndü. Onun çaresizce kafasını salladığını görünce söyleyeceklerini bekledi.

 

“81 ilde Mistik’in dedektifleri her daim görevlerini başarıyla yerine getirmiştir. Bunun temelinde deneyimli eğitmenlerin usta-çırak mantığıyla tüm bildiklerini ardıllarına aktarması yatar. Batuhan Amca sana Mistisizm ve buradaki dünya hakkında her şeyi öğretecek kişi olacak.”

 

Mistisizmin tarihi çok eskilere dayanıyordu. Levent dindar değildi. Tanrı’dan çok uzun zaman önce vaz geçmişti. Ancak Mistisizm hakkında genel bilgilere sahipti. Bilgisinin kaynağıysa astlarından birinin boş zamanlarında dini çevrelerden bahsetmesiydi.  

 

 Batuhan Amca kafasını ilk defa Levent’e çevirdi.

 

“Beni takip et.”

 

Koltuğundan kalktı ve üzerinde gül işareti bulunan çelik kapıya doğru yürüdü.

 

“Endişelenme, dışarıdan biraz garip görünse de ekipteki en duygusal kişi o.”

 

Kaan hâlâ tereddütte olduğunu görünce sırtına vurarak onu cesaretlendirdi.

 

---

 

Batuhan’ın girdiği oda da modern aydınlatma aletlerine rastlamak imkansızdı. Bir ayin odası gibi karanlığın kucağında saklanan bir mağara gibi ıssızdı. Duvarlar nemli ve soğuktu. Tavandan sarkan örümcek ağları, loş ışığı daha da gölgeliyordu.

 

Odanın dört köşesinde birer tane meşale vardı. Meşaleler hava akımı olmamasına rağmen zaman zaman titreşiyor, köşelerde oyun oynayan gölgeler yaratıyordu. Odaya tütsü ve küf kokusu hakimdi. Bülent odanın duvarlarına dikkatlice bakınca loş ışıkların arkasına gizlenmiş eski, yırtık parşömenler olduğunu gördü. Parşömenlerde daha önce hiç görmediği bir alfabe de yazılmış metinler vardı. Metinler gizli bir sırrı ona fısıldıyor gibiydi.

 

Tüm bunlar bir kenara en çok dikkat çeken şey odanın ortasındaki sunaktı. Gizemli semboller oyulmuştu. Tam üstündeyse bir mum titreşiyordu. Sunaktan yükselen duman odanın loş atmosferine katkı sağladığı gibi sunağın üzerindeki garip heykelleri de gizliyordu.

 

“Mistisizmin ne olduğunu biliyorsun değil mi?”

 

“Kısıtlı bilgim var.”

 

“Biliyorum. Bunun için sana eğitim vereceğim.”

 

Levent tedirgin bir şekilde etrafa bakarken Batuhan ayin odasının ortasındaki sunağın önüne oturdu. Eliyle önündeki zemine vurarak Levent’i yanına çağırdı.

 

“Her şeyin çok ani geliştiğinin farkındayım. Fakat ne kadar erken bu dünyaya alışırsan sen ve çevrendekiler o kadar az tehlikeye girer. Hepimiz bu süreçten geçtik.”

 

Levent yüzlerce operasyonda yüzlerce kişiyle savaşmıştı. Fakat ilk defa böyle garip olaylarla karşılaşıyordu. Her zaman ki sakin halinden farklıydı. Çünkü bilmediği bir dünyaya adım atmıştı. Bu da onun istemsizce gerilmesine neden oluyordu.  

 

Derin bir nefes alıp Batuhan’ın karşısına oturdu.

 

“Kaptan sana birkaç şeyden bahsetmiştir ancak durumu daha iyi kavraman için en baştan başlayacağım.”

 

“Sorun değil.”

 

Batuhan kafa salladı.

 

“Biz mistiklere göre dünya üç farklı boyuttan oluşur. Birincisi tüm Mistiklerin geldiği gerçek dünya. Orası mistisizm ögelerinden, ruhlardan ve öte dünyanın güçlerinden korunan yerdir. Orası orijindir ve öte alem de dahil olmak üzere diğer boyutun merkezidir.

 

İkincisi ise Öte Alemdir. Dünya dinlerince farklı adlandırılmalara sahiptir. Müslümanlar buraya Cehennem der. İncil de Cehenna’dır. Budizm ve Hinduizm de buraya Naraka derler. Öte Alem ruhların son durağıdır. Orası ışıktan yoksun, karanlık ve negatif enerjilerle çevrili bir boyuttur.

 

Üçüncü boyut ise şu anda bulunduğun boyut olan Ayna Dünya’dır. Burası Gerçek Dünya’nın neredeyse birebir kopyasıdır. Zaman aynı akar, fizik kanunları aynı işler, iki dünyanın insanları da ortaktır. Aralarındaki en büyük fark bir Ayna Dünya’nın fizik kanunlarına ek olarak Mistik Yasalara tabii olmasıdır.”

 

Levent kaşlarını çatarak sordu,  “Mistik Yasa mı?”  

 

“Evet Mistik Yasa. Mistik Yasa çok karmaşık bir konu olduğundan daha ileride bilgilendirmesini yapacağım. Ancak bilmen gereken üç önemli yasa var.

 

Ruhsal Denge Yasası: Ruhların dünyasında fazla zaman geçirmek, ruhun dengesini bozabilir. Bu durum, yorgunluk, tükenmişlik, duyarsızlık ve gerçeklik algısında bozulma gibi belirtilere yol açabilir. En kötü ihtimalle ruhsal yozlaşmaya neden olabilir ve şeytanileşme meydana gelebilir.

 

Kapıların Kontrolü Yasası: Üç alem arasındaki bağlantı mutlaktır ve kapılar aracılığıyla kontrol edilir. Bu kapıların nerede açılacağına yalnızca Akashik Kayıtlar karar verir.

 

Mistik Enerji Yasası: Mistik enerji, evrenin temel enerjisidir ve her şeyin içinde bulunur. Bu enerjiyi kullanarak doğaüstü varlıklara etki edebilir, psişik yeteneklerimizi kullanabilir ve garip güçler elde edebiliriz. Meditasyon, nefes egzersizi, ritüel, yoga ve yüksek ruhani huzur aracılığıyla elde edebiliriz.

 

Bu üç yasa her şeyin temelini oluşturur. Bilhassa Ruhsal Denge Yasası biz Mistikleri fazlasıyla ilgilendirir. Öte Alem de veyahut Öte Alem’e ait varlıklarla etkileşime geçtikçe ruhumuz bozulur. Etkileşime geçtiğin varlığa bağlı olarak basit psikolojik hastalıklardan şeytanileşmeye kadar bozulma oluşabilir.”

 

Batuhan’ın gözlerinden bir hüzün dalgası geçti. Levent deneyimli bir subay olarak bu duygu dalgasının arkasındaki nedeni tahmin etmişti. Ancak sorgulamak yerine aklındaki soruyu sordu.

 

“Şeytanileşme nedir?”

 

“Şeytanileşme bir Mistiğin başına gelebilecek en kötü olaydır. Tamamen aklını kaybetmiş bir şeytani ruha dönüşmeye Şeytanileşme deriz. Şeytanileşen Mistikler sıradan Şeytani Ruh’lardan katbekat daha tehlikelidir. Mistik Enerjileri birkaç katına çıkar ve Öte Dünya’nın gücünü kullanabilirler.”

 

“Hmm…”

 

Levent çenesini sıvazladı.

 

Düşüncelere dalmıştı.

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46895 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr