Bölüm 3: Yeni Kimlik

avatar
117 0

Oyundan Doğan - Bölüm 3: Yeni Kimlik


Jared yatağından kalktı ve duşunu aldı. Güneş daha yeni doğuyordu ancak Seoul çoktan hareketlenmişti. Öğrenciler ve işçiler sokaklara dökülmüştü. Araba sesleri Seoul sokaklarında asla susmuyordu.

 

O günden bu yana yedi gün geçmişti. Jared çoktan durumunu kabullenmiş ve izleyeceği yolu kabataslak bir şekilde kararlaştırmıştı.

 

Park Minho.

 

Onun yeni kimliğiydi.

 

On dokuz yaşında, şehrin en prestijli okullarından birine gidiyor, ezik bir karakteri var ve ailesi oldukça varlıklı kişiler.

 

Park Minho liseye başladığı günden itibaren ezik kişiliğiyle öne çıkmış ve zorbaların hedefi olmuştu. Bu zaman zaman haddini epey aşmıştı ve akran zorbalığı olmaktan çıkmıştı. Zaten ezik olan karakteri bu olaylar sonucunda daha da kötüleşmiş, asosyal bir oyun bağımlısının teki olup çıkmıştı.

 

Bu yüzden ailesini hayal kırıklığına uğratmış ve onların yanından ayrılıp şehrin göbeğinde tek başına yaşamaya başlamıştı. Boktan bir okul hayatı vardı. Ancak genleri iyiydi, bir süre önceye kadar ondan hoşlanan kızların sayısı azımsanmayacak miktardaydı. Fakat bu işleri iyileştirmek yerine daha da kötüleştirmişti.

 

“Bilinçlerimiz birleştiğinden ikimiz artık biriz. Hem Jared hem de Park Minho olarak ikimizin de istediklerini yerine getireceğim.”

 

Kahvesini aldıktan sonra bilgisayarın başına geçti. Bir hafta boyunca Yapay Zeka ve Sanal Gerçeklik hakkında edinebileceği kadar bilgi edinmişti. Artık durumunu o kadar garip buluyordu ki bazen kafayı yediğini düşünmüştü.

 

Çünkü teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin yapay bilinçleri bir insanın vücuduna yerleştirmek mümkün değildi. VS Company bile bunu başarabilecek teknolojiye henüz ulaşamamıştı.

 

Şu anda yapabildikleri tek şey yapay zekaları, yapay vücutlara yerleştirip onlara görevler vermekti.

 

VS Company’in en büyük gücü ise buradan geliyordu. Artık her evde akıllı bir sanal asistan bulunuyordu. Hayatı kolaylaştırmak için olsun, başka şeyler için olsun, yapay zekalar artık insan hayatının içine girmişti.

 

VS Company’in sanal asistanı Haneul her türlü elektronik işlemi gerçekleştirebilecek seviyeye ulaşmıştı. İnsanların hayatına doğrudan müdahale edebiliyordu. Bu da devasa bir bilgi ağı demekti.

 

Park Minho tüm işlerini hallettikten sonra üzerini değiştirdi. Mor işlemeli bir logo bulunduran beyaz gömleğini giydikten sonra şık bir pantolon giydi. Ayna da kendisine baktı. Yüzü bir hafta da biraz daha toparlanmıştı, gözleri ise öncekine kıyasla daha parlaktı.

 

‘Tek sıkıntı…’

 

Gömleğini kaldırdı ve kaybolmakta olan yara izlerine baktı. Bir hafta içerisinde daha da silikleşmiş olmalarına rağmen hâlâ izleri duruyordu.

 

‘Bu zamana kadar hayatta kalmış olması inanılmaz.’

 

Basit bir zorbalıktan çok daha fazlasıydı.

 

‘Kıyafetin örttüğü her yerde bu tür yaralardan bolca var.’

 

Park Minho iç çekerek gömleğini indirdi. Jared tarafı ilk defa okula gidecek olsa da Park Minho okuldan nefret edecek kadar gitmişti.

 

Duyguları karman çormandı.

 

---

 

Kuzey Gangnam Lisesi.

 

Yazılı olmayan kuralların hakim olduğu bir liseydi.

Birinci kural…

 

Buraya yalnızca seçkin ailelerin çocukları girebilir.

 

İkinci kural…

 

Herkes Kuzey Gangnam Çetesi’nin boyunduruğu altında olduğunu kabullenip koruma haracı ödemek zorundadır!

 

Baharın yumuşak rüzgarları ağaç yapraklarını sallıyor ve ortaya yumuşak bir hışırtı sesi çıkartıyordu. Öğrenciler lüks araçlarla girişe geldikten sonra onları bırakan kişiye el sallıyor ve içeriye giriyordu.

 

Park Minho girişten geçen onlarca öğrenci arasında hiç dikkat çekmiyordu. Yakışıklı olsa da varlığı çok silikti. Dikkatli bakmadıkça onun orada olduğunu fark etmek zordu. Park Minho cılız bir vücut yapısına sahipti. Çelimsiz bir vücut, düşük özgüven ve yakışıklı bir surat. Tek iyi yanı boyunun biraz uzun olmasıydı. 

 

Zorbaların en sevdiği karakter tiplemesiydi.

 

Kuzey Gangnam Lisesi, Kuzey Gangnam Çetesi tarafından yönetiliyordu. Seçkin çocukların geldiği bir liseden bekleneceği gibi Kuzey Gangnam Çetesi oldukça güçlü ve otoriter bir çeteydi. Gangnam’ın en güçlü dört çetesinden biriydi ve etkisi genişlemeye devam ediyordu.

 

Park Minho okula girdikten sonra sınıfına doğru yürüdü. Tüm bu süreç boyunca insanlar ona dik dik bakmıştı.

 

“Neden hâlâ okula geliyor?”

 

“Geçen hafta yaşadıkları yetmedi mi?”

 

“Ona acıyorum. Kuzey Gangnam Çetesi’nin hedefi oldu.”

 

Park Minho çevresindekilerin dediklerini duysa da görmezden geldi.

 

‘Burası olması lazım.’

 

Sınıf 3-3.

 

Pek de düzenli sayılmayacak sıraların üzerinde, okul kıyafetleriyle oturan gençleri gören Park Minho düşüncelere daldı.

 

‘Her ne kadar bu bedenin anılarını görsem de bu biraz farklı hissettiriyor.’

 

Park Minho okulda başarılı biri değildi. Ders notları ortalamaydı, spor aktivitelerine hiç katılmazdı. İnsanlarla ilişkisi çok zayıftı. Tek bir tesellisi vardı o da kız arkadaşıydı. Ancak anılardan yola çıkarak bu durumunda çok farklı olduğu söylenebilirdi.

 

Park Minho çantasını sırasına koyup oturdu.

 

İntikamını almak için kafasında bir plan kurmuştu.

 

Kara Şövalye’nin Kore’deki üç büyük hissedarı vardı. Beşe yakın da yüksek mevkii sahibi bulunuyordu. Bu kişiler Jared’in hayatını mahveden kişilerdi. Hepsini de ne yapacağı çok belliydi.

 

‘Öldüreceğim.’

 

Tam o anda.

 

“Fırtına Tekmesi!”

 

Park Minho bu tanıdık kelimeleri duyunca kafasını kaldırdı. Ancak o anda göğsüne çarpan ayaklar yüzünden yere düştü. Tekmenin arkasındaki kuvvet Park Minho’nun bayağı savrulmasına neden olmuştu.

 

Masaya çarpıp yere düştü.

 

“Bakın gördünüz mü? Fırtına Tekmesi kesinlikle Kara Şövalye’deki en iyi tekmedir!”

 

Saçları boyalı birkaç çocuk kendi aralarında tartışıyordu. Liderleri sarı saçlı, uzun boylu, yakışıklı sayılabilecek bir çocuktu. Diğerleri arasında kendisini belli ediyor, çevresindekilere bir şey açıklamaya çalışıyordu.

 

“Soohyuk, boş yapma! En iyi tekme Fırlatma Tekmesi’dir. Fırtına Tekmesi sadece üst düzey dövüşçüler tarafından kullanılabiliyor.”

 

“Heh, en iyi tekmenin ne olduğunu bilmiyorum ama Fırlatma Tekmesi kesinlikle Fırtına Tekmesi’nden daha iyidir.”

 

Çocuklar kendi aralarında tartışırken kimse Park Minho’ya bakmamıştı. Sınıftaki öğrenciler de diğerleri gibi hiçbir şey olmamışçasına işlerine odaklanıyordu.

 

“Heh, şu ucube kalkıyor?”

 

Park Minho yerden yavaşça kalkarken ifadesizdi. Onun bu halini gören Soohyuk ve diğerleri şaşırdı.

 

“Hahaha! Fırtına Tekmesi böyle bir çöpü bile bayıltamıyor. Sana tekme nasıl atılır göstereyim.”

 

Çocuklardan nispeten uzun olanı, ismi Kim Sungho olması lazımdı, gülümseyerek ileri çıktı ve vücudunu çevirerek sert bir tekme yapıştırdı. Dönüşten aldığı momentumu başarılı bir şekilde kullanmıştı. Park Minho göğsüne yediği tekmeyle birlikte havalandı ve sertçe sıranın üst kısmına çarptı.

 

“Hahahaha! Gördün mü? Bu sefer ayağa kalkamayacak!”

 

Kim Sungho Soohyuk ve diğerlerine döndü, yüzünde bir gülümsemeyle alay etmeye başladı. Ancak diğerlerinin sanki hayalet görmüşçesine arkasına baktığını fark edince kaşlarını çattı. Tam arkasını dönmüştü ki hızını almış bir tekme burnunun ucuna indi.

 

Tekmenin ardındaki güç fazla değildi ancak tam noktasına vurmuştu. Haliyle Kim Sungho’yu yerle birleştirmişti.

 

Bang!

 

Park Minho duruşunu düzeltti ve soğukça önündeki çocuklara baktı. Bu kişileri hatırlıyordu. Soohyuk ve Kim Sungho’nun zorba grubuydu. Kuzey Gangnam Çetesi’nin üyelerinden olmalarıyla beraber, Park Minho’ya zorbalık eden kişilerde onlardı.

 

Fırlatma ve Fırtına Tekmesi, Kara Şövalye oyunundaki herkesin kullanabileceği en güçlü tekmelerdi.

 

Park Minho bunları o kadar çok görmüştü ki tekmeleri gördükçe canı sıkılıyordu.

 

“Ne yaptığını sanıyorsun?”

 

Soohyuk arkadaşının bir tekmeyle yere yapıştığının farkına varınca öfkeyle kükredi ve dikkatleri üzerine çekti. Diğerleriyle beraber Park Minho’ya atıldılar.

 

Park Minho oldukça sakindi, elini beline attı ve şunu söyledi:

 

“Gel bana Belial!”

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr