YALAN VE GERÇEK SUÇ!

avatar
285 0

PALADİN - YALAN VE GERÇEK SUÇ!



Halkın mahkemeye olan ilgisi o kadar büyüktü ki, hakim bile halkın öfkesinden etkilenmeye başlamıştı. Fakat, mahkeme suratında en ufak bir mimik yoktu.

Kararlı gözleriyle sanığı süzerken elindeki tokmağı üç kere sertçe masaya vurdu.


"Sessizlik! Kutsal Mahkemeye saygı.”


Halkın etrafa yaydığı nefret söylemleri ve bağırışlar hakimin sözleriyle bir anda kesildi ve hakim omuzlarını gevşeterek iç çekti. Ardından kendini tekrar toparladı.


"Sanık Suryi Blayn. Burada ailen hakkında bir bilgi yok. Neden?”


Suryi, bileklerindeki ağır kelepçeyi süzerken hakim söylediklerini kulak arkası etti. Zaten öleceği kesinleşmişti. Bundan sonra çabalamanın ne anlamı ne de zamanıydı. Sadece sesiz kaldı. Ebedi sessizliğe hazırlık yapıyormuş gibi.


Hakim; gencin sessiz kalmasından oldukça rahatsız olmuş, bunu mahkemeye karşı yapılmış bir saygısızlık olarak görmüştü.


“Evet! Bu şehre hizmet eden Gardiyan'lardan biri olacak şekilde üç kişiyi öldürmüşsün. Savunman nedir?”


Suryi, sessizliğini bozmak gibi bir niyeti yoktu. Zaten mahkemenin uzamasının da kendisine pek bir yararı yoktu. Fakat, aynısı savcı için söylenemezdi. Savcı, gencin sessizliğini fırsat bilerek hakimden söz istedi. Hakim, gencin sessiz kalarak suçlarını kabul ettiğini kanaat getirdi. Ve, savcıya söz verdi.


"Sayın hakim ve kutsal mahkeme heyeti.” işaret parmağıyla genci göstererek, “Bu hain üç kişiyi öldürmüştür,” dedi. “Ancak; en az bu katil kadar suçlu biri daha var. O, da katile bu kısa kılıcı veren kişi. O kişi şehrimize destek kuvvet için gelen Muhafız'lardan biri. Adı, Ophan. Kezâ, bu katille aynı köyden. O yüzden, bu katilden önce onu yargılamanızı mağdur taraf adına arz ederiz.”


Hakim, “Ophan!” dedi. “Onu hemen buraya getirin.”


Ophan, avukatıyla beraber yarım saat içinde mahkeme salonunda belirdi


“Evet. Katilin kullandığı silah sizinmiş. Savunmanız nedir?”


Ophan'ın avukatı kibar bir simayla hakime doğru bir adım attı.


"Sayın hakimim. Müvekkilimin kendisi de arz edeceği gibi kendisi asla bu katili tanımamaktadır. Zaten, silahı da zanlı kendisi çalmıştır. Fakat, başı belaya girmesin diye suç duyurusunda bulunmamış kendisi aramak istemiştir. Lakin; sizin de takdir edeceğiniz gibi öncelik bu şehre olan vazifesi olduğundan bizzat kendisi arayamamış, bu iş için ödül avcıları tutmuştur.”


Hakim, bu seferde ödül avcılarını çağırdı ve bir kez de olayı onların ağzından dinledikten sonra son bir kez gence sordu.


“Sanık Suryi Blayn. Bunlar doğru mu? Savunman nedir?” Suryi, göz ucuyla Ophan'ın yüzündeki mahcup ifadeyi seyrederek, “Ne desem ki?” diyerek mahkemenin ciddiyetini kulak arkasına attı. “Dediğiniz gibi bir katilim. Genç bir kız tecavüze uğramasın diye iki şerefsizi öldürdüm. Bir de gardiyanlardan birinin gırtlağını kestim. Fakat, onun kılıcını asla çalmadım kendisi verdi.”


“İtiraz ediyorum!”


Ophan'ın avukatı hemen araya girmeye çalıştı. Ve; bunu fark eden hakim, “Reddedildi,” dedi. “Devam et. Sanık Suryi Blayn."


“Ben her türlü idam edileceğim. O yüzden, yalan söylemek için bir sebebim yok. Sayın hakim, iki tecavüzcüyü ve rüşvet sevdalısı bir gardiyanı öldürdüğüm için pişman değilim. Yaptığımın bir suç olduğunu biliyorum. Bu şehirde kim olursanız olun can güvenliğiniz vardır. Fakat, benim bu saçma yasalara uymak gibi bir niyetim yok.”


Mahkeme heyeti gencin hadsizliğini susturmak istedi fakat gencin sözleri hakimin ilgisini çekmeyi başarmış gibiydi.


“Bu diyarlarda güç her şeydir. Ve, bu hep böyle kalacak. Fakat, sadece bir kişi... bir kişi bile olsa mazluma yardım etmek için kendi gücünü kullanırsa herkes tarafından önemsiz görülen biri bile dünyayı değiştirebilir. Kısacası, bedenimi asabilirsiniz. Yakabilirsiniz. Fakat, idealler her zaman yaşar. Fikirler her zaman yaşar. Hayal gücü!.. her zaman yaşar. Yani; beni sustursanız da, öldürseniz de bu diyarlarda bir şeyler çoktan değişti. Artık bunun önüne kimse geçemez. Ne siz ne de başkası.” Hakim ak sakalıyla oynarken kaşlarını çatarak bir süre düşündükten sonra tokmağını masaya bir kez vurdu.


“Mahkemeye on dakika ara.”


Mahkemeye verilen arayla mahkeme salonu yarı yarıya boşaldı. Suryi'de nefes almak için dışarıya çıkmak istedi fakat mahkeme salonundan dışarıya adım atmasının yasak olduğu söylendi.


“Hadi ama. Birazdan kellesi gidecek biri olarak hiç yoktan bu kadarına hakkım olmalı.”


Gardiyanlardan biri, “Üzgünüm,” dedi. “Mahkeme heyeti ne dediyse, o.”


Suryi, başını önüne eğerek sesini kesti. Artık bunların laftan anlamayan, kalın kafalı herifler olduğunu geçte olsa anlamıştı.


“O, benimle.”


Gardiyan'lar arkalarını döndüklerinde General'i karşılarında gördüler. Ve, hemen hazır ola geçerek kendilerini tanıttılar.


“Rahat.”


Gardiyanlar ellerini bellerinin arkasında birleştirerek, sol ayaklarını omuz genişliğinde olacak şekilde açtılar.


“Şimdi. Beni, iyi dinleyin. Bir kez daha söylemeyeceğim. O, benimle.”


Gardiyanlar bizzat mahkeme heyetinden emir almış olsalar da General'in sözüne asla karşı gelemezlerdi. Ve, emre uyarak gencin General'le birlikte dışarı çıkmasına izin verdiler.


"He, bir de şu kelepçeleri çözün. Yanımda benimle konuşan birini kelepçeli olarak görmek istemiyorum.”


Ardından, General Loris ve Suryi Blayn mahkemenin arka bahçesine çıktılar








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr