ZİNDAN

avatar
277 0

PALADİN - ZİNDAN



Demir parmaklıkların ardında soğuk bir zeminin üzerine oturmuş yarın ki mahkemeyi bekliyordu, hüzünle. Göz yaşları gözünde ağır ağır dolarken biranda sıcak bir damla yanağından çenesinin ucuna doğru aktı. Ardından kuru ve soğuk zemini ısttı. Kalbindeki boşluk, zihnindeki soğukluk o kadar büyüktü ki zindan kendisi için pek bir anlama gelmiyordu.

Suryi, ölümünü hareketsiz bir şekilde oturarak beklerken, “Merhaba,” diye fısıldadı biri. Ses oldukça sıcak ve bir o kadarda tanıdıktı. Suryi, başını kaldırdığında Herstia'nın koca gözlerini gördü.


“Sen... Ağlıyor musun?”


Suryi, gözlerini avuç içleriyle ovuştururken başını sağa sola salladı.

“Hayır. Sadece öylece dalıp, gitmişim. O sırada farkında olmadan gözümden yaş akmış.”


Hertia, anlamsız bakışlarla başını yana yatırarak, “Nasıl?” diye sordu. “Ağladığının farkında değil miydin?”


Suryi, “Ya, sen niye geldin?” diye sorarak konuyu değiştirdi.


“Belki sıkılmışsındır diye. He, bir de kafandaki dikişine bakmak için.”


Suryi, dikiş yerini gösterdi. “Bak, bir şeyim yok.”


Herstia, dikişlerin hâlâ sapa sağlam olduğunu görünce içine su serpildi. Fakat, bu seferde gözlerine oğlanı göz torbaları takıldı.

“Onlar göz torbası mı? Sanırım bu aralar pek bir uyku çekmiyorsun.”


Suryi derince bir nefes alırken başıyla onayladı.

“Bu aralar başım beladan eksilmiyor da...”


“Hmm... Dikkatli olmalısın. Üstelik dikişlerine de dikkat et.”


Suryi, sırtını girintili-çıkıntılı, taşlı, soğuk duvara yasladı.

“Yarın idam edileceğim. Yani, bunu söylemek için biraz geç kalmış olabilirsin.”


Herstia, parmaklarını soğuk demir parmaklıklarına sararak kafasını iki demir direğinin arasına yakınlaştırırken kaşlarını çattı.

“Öyle deme! Biraz umudun olsun. Sonu-”


“Onları ben öldürdüm.” Herstia, bir şey söylemek için ağzını açacakken Suryi, “Senin bu işinle bir ilgin yok,” dedi. “Başka bir kızdı.”


Herstia, Suryi'nin sözlerine karşı çıkmak için ağzını bir kez daha açmaya yeltendi. Lakin, oğlan her defasında başka bir şey diyerek kızı konuşturmadı. Ve, bir süre sonra Suryi, “Artık git,” dedi.


Herstia, buna da itiraz edecekti lakin itiraz etmedi. Suryi'nin bakışlarını ve tavrını kalın kafası zor da olsa aldı.

“Anlıyorum. Umarım senin için en iyisi olur.” başını önüne eğerek koridorun sonundaki merdivenden tırmanarak dışarıya çıktı.


“Sonunda gitti. Aptal iyilik meleği. Kendisini öldürtecek.”


Suryi, sol elinin baş parmağını avuç içinde gezdirirken yüzündeki solgun ve bitkin ifadeyi korudu. Suryi, bir süre daha boş boş durduktan sonra biri, “Bana bak,” dedi. Suryi, kafasını kaldırdığında karşısındaki hücrede yatan saçı-sakalı bir birine girmiş, bedeni pislikten geçilmeyen, birini gördü. Yaşlı adam, durduk yere gülümseyerek, “Seni kesin idam ederler,” dedi.


“Biliyorum.” 


“O zaman, suçlarını kabul et.”


Suryi, doğrularak parmaklıklara yaklaştı.

“Ne demek istiyorsun? Açık konuş.”


Yaşlı adam, genci taklit ederek parmaklıklara yaklaştı.

“Suçlarını kabul et. Fakat, suçlarını insanların yumuşak karnına vurarak söyle.”


Suryi, “Benimle dalga mı, geçiyorsun?” diye sordu. “Ne dediğini zerre anlamadım. Yok, suçunu kabul et. Yok, yumuşak karın. Ne lan, bunlar?”


“Gerçekten büyüklerine hiç saygın yok. Ben, sadece senin hayatta kalmanı sağlamaya çalışıyorum. Yardım ediyorum.”


Suryi, küstahça orta parmağını kaldırarak, “Bunu kurtar,” dedi. “Sen, önce kendi hâline bak. Bok içinde yüzüyorsun.”


Yaşlı adam gencin bu küstah ve umursamaz tavırlarından oldukça rahatsız olmuş gibiydi. Öfkeli yaşlı gözleri gencin üzerine dikerek homurdanmaya başlayınca Suryi, “N'oldu?” diye sordu, yine küstah ve umursamaz bir tavırla.


“Gerçekten terbiye edilmelisin.”


Yaşlı adamın göz bebekleri ağır ağır sarıya dönmeye başlayınca Suryi merakla adamı seyretmeye başladı. Yaşlı adam yumruğunu gence doğru uzatarak sarı büyü enerjisini yumruğunda toplayıp cılız bir sarı ateşin yanmasını sağladı. Arından yorgun sesiyle, “Paladin,” demesiyle kolu hışımla ileriye uzayarak gencin yüzüne sertçe çarptı ve hemen yaşlı adamın kolu eski hâline döndü.


Suryi, yumruğun etkisiyle geriye doğru tökezleyerek düştü ancak sol eliyle kafasını koruyarak dikişlerinin zarar görmesine engel oldu.

“Sen? Nasıl?!”


Yaşlı adamın kolundaki ve göz bebeğinin etrafındaki sarı enerji hızla solarak yok oldu. Yüzünde havalı bir gülümsemeyle, “Sadece küçük bir sır,” dedi. “Sana sadece bir kere soracağım evlat. Benimle beraber kaçmak ister misin?” 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr