Subaru bu noktaya Ölümden Dönüş sayesinde engellerin üstesinden gelerek, pek çok sıkıntıyla yüzleşerek ulaşmıştı.
“Ölümün” çaresizliğini her tadışında ruhunda bir iz kalmış ve bu izi güce dönüştürerek ilerlemişti.
――Natsuki Subaru’nun bu düşüncelere ulaşmasını sağlayan şey, kendisini yaralayan tecrübeleriydi.
[Subaru: Yaralanan ve çile çeken…! Benim, hepsi benim! Hepsini benim üstlenmem işleri iyi yapmayacak mı!? Ben dişlerimi sıkıp öfkemi ve kederimi dizginlediğim sürece ne kadar kötü ölürsem öleyim çaresizlik başkalarına dokunmayacak! Başından beri tek yara alan bendim, bunun neresi iyi değil!? Bunun nesi yanlış?!]
Ölümden Dönüşü tekrar tekrar kullanan, zorlu yollardan geçip hatalar yapan Subaru, en uygun geleceğe ulaşacaktı. Tam olarak Echidna’nın söylediği gibiydi. Bunu Echidna’nın yalnızca merakını tatmin etmek için değerlendireceği teklifi kabul ederek değil, başından beri olduğu gibi tek başına yapacaktı.
Echidna’nın aksine dolambaçlı yolları seçmeyecek, kalbini ve zihnini sağlamlaştırıp en uygun, en kısa rotayı seçecekti. Bu yüzden yeniden denediği seferlerin sayısı Echidna ile olacağından çok daha az olacaktı. Ancak denemekte de daima fayda olurdu.
Eğer yaralı Subaru’nun uzattığı kolu hiç kimsenin yara almadığı bir geleceğe değebilecekse,
[Subaru: Daha önce akıl almaz olduğundan, senden bıktığımdan bahsetmiştim, değil mi? Ehh, pardon, bu konuda hatalıydım. Bu hislerim tamamen doğru, en ufak bir yalan yoktu… ama bunlar yüzünden sana teşekkür etmeliyim. Nasıl unutmuşum? Nankörlük de benim iyi olduğum başka bir konu işte.]
[Satella: ――――]
[Subaru: Sana teşekkür etmem gereken bir şey var. Bana iyi ki Ölümden Dönüşü vermişsin. Hepsi senin sayende. O olmasaydı benim için önemli olan tek bir şeyi dahi kurtaramazdım. Ve bundan sonra da ona bel bağlayacağım. Yani bunun için…sadece bunun için teşekkür ederim.]
Sayısız kez daha deneyip yanılmaya hazırdı.
Kaderinden kaçma opsiyonunu yok edeli uzun zaman olmuştu.
“Elimi tut ve birlikte kaçalım” teklifi reddedildiği gün kaçma opsiyonu da sona ermişti.
Savaşmaya devam etmek zorundaydı. Buna yemin etmişti, Rem ondan bunu bekliyordu, bunu yapabileceğine inanıyordu. Subaru kaçmayacak, savaşmaya devam edecekti.
Subaru daima ayağa kalkmayı bilen bir adam olacaktı. Yoksa Rem’in kahramanı olmaya devam edemezdi.
[Subaru: Bu yüzden… bana bu gücü verdiğin için teşekkürler. Senin hediyen sayesinde bu işe yaramaz, değersiz aptal bile umutsuz durumları……]
[Satella: ――yapma.]
[Subaru: Umutsuz durumları……]
Subaru göğsündeki ateşi dışarıya vurmaya çalışırken Satella, sessizliğinden sıyrılıp mırıldanmıştı.
Bu tek kelime Subaru’nun kelimelerinin ivmesini azalttı. Yüzü katılaştı ve bu mırıldanmanın devamını işitebilmeyi diledi.
Az önce ne söyledi? Sanki duymak istemediği bir şeye tepki vermiş gibiydi.
Subaru nefesini tuttu ve Satella, kısa bir sessizliğin ardından devam etti.
[Satella: ――Lütfen… ağlama. Acı çekme. Çile çekme. Böyle… acılı bir surat ifadesine bürünme.]
Satella fısıldıyor ve bu ricalarda bulunuyordu.
Kelimeleri Subaru’nun kalbini titretmişti. Kalbi öfkeyle, şaşkınlıkla, her türlü duygunun oluşturduğu bir karmaşayla dolmuştu.
[Subaru: Se..sen…… ne……]
Duygularının oluşturduğu girdap çok büyüktü ve ne diyeceğini bilemiyordu. Yoğun hisleri boğazını tıkamıştı, yapabildiği tek şey ağzını açıp kapatarak Satella’ya bakmaktı.
Satella ise sarsılan Subaru’ya bakarak devam etti.
[Satella: Ve sev…]
[Subaru: Eninde sonunda buna dönüyorsun, değil mi? ……Benim duygularımı evirip çevirip seni sevmemi sağlamaya çalışıyorsun, öyle mi? Söylediğin şey……]
[Satella: ――hayır.]
Satella Subaru’nun titreyerek çıkan kelimelerini yarıda kesti. İfadesi hala görünür değildi. Ama Subaru, bir şekilde Satella’nın o gölgelerin ardından nasıl baktığını algılayabiliyordu.
――Satella, şu anda,
[Satella: ――Kendini sev… daha çok sev.]
Acıma ve şefkat dolu bakışlara sahipti――
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Bu kelimelerin Subaru’nun beynine ulaşması biraz zaman almıştı. Ancak bir kez algılayabildiğinde kalbinin şekilsiz duygu dalgalarıyla vurulması çok sürmemişti.
[Subaru: Ne boktan…… bahsediyorsun sen?]
[Satella: ……Lütfen… artık acı çekme. Kendine daha nazik davran.]
[Subaru: Sen… Bana Ölümden Dönüşü veren sendin… Ve bana bu şekilde ilerleme yolu sunan da senin sağladığın yöntem…]
[Satella: ――Seni seviyorum. O yüzden lütfen sen de kendini sev ve koru.]
[Subaru: Eğer benim acınasılığım yüzünden bu yöntemi elimden alırsan benim elimde ne bok kalacak!!?]
Subaru, Satella’nın sonsuz aşk söylemlerini reddederek çığlıklar attı ve elini göğsüne yerleştirdi.
[Subaru: Bunu sen de biliyorsun değil mi!? Ben tamamen güçsüzüm! Zekam yok, yeteneğim yok, hiçbir özel gücüm yok! Bu hiçbir işe yaramayan benliğin sahip olduğu tek şey senin vermiş olduğun Ölümden Dönüş! Hayatım sunabileceğim tek şey!]
[Satella: Lütfen üzülme.]
[Subaru: Zaten acı çekeceğimi hesaba kattım, ölümlerle yüzleştim. Bunu kabullendim, beni rahatsız etmiyor! Eğer acı çekmesi gereken tek kişi bensem bana uyar!!]
[Satella: Lütfen daha fazla acı çekme.]
[Subaru: Eğer herkesten daha çok acı çekersem, herkesten daha fazlasını tecrübe edersem ve bu şekilde herkesi koruyabilirsem her şeye değer! Bundan daha çok istediğim bir şey yok!!]
[Satella: Lütfen… ağlama.]
[Subaru: Bana ne olacağının hiçbir önemi yok! Benim gibi bir piçe ne olacağı kimin umurunda! Ben ne kadar yıpranırsam yıpranayım eninde sonunda herkes güvenli bir geleceğe erişecekse o zaman…… hk]
Eğer Subaru en çok yara alan olmayı başaramazsa――
[Subaru: Eğer o gerçeğe ulaşabilirsek… hiç kimseyi kaybetmezsek… o zaman…… gh]
――ikinci bir kişiyi geri getiremeyeceği şekilde kaybedebilirdi.
[Subaru: ……Rem.. çoktan gitti.]
[Satella: ――――]
[Subaru: Eğer daha zeki, daha güçlü olsaydım, daha özgür davransaydım, kendimi daha çok riske atsaydım…… bunu önleyebilirdim.]
Natsuki Subaru hala o zamanların kaybı ve çaresizliğiyle dolup taşıyordu.
Bu yüzden hiç kimseye bel bağlamadan, kendi yaralarını taşıyarak, tek başına mücadele vermenin en doğrusu olduğuna inanmıştı.
[Subaru: İnanmak zorundayım…… Daima bir yol olduğuna inanmak zorundayım……]
Ölümden Dönüşün her şeyi değiştireceğine inanmak zorundaydı.
Bunu iyi kullanırsa hiç kimseyi kaybetmeyeceğine inanmak zorundaydı.
Eğer buna inanmaz ve kendisine yaralanmasının gerekli olduğunu söylemezse, bunun gerçekliğine ikna olmazsa, bu çaresizlikle tekrar nasıl yüzleşebilirdi?
[Subaru: Ben……! Bir daha hiç kimseyi Rem’i kaybettiğim gibi kaybetmek istemiyorum―― gh!]
Kollarıyla başını kavrayan Subaru, çığlıklar atıyor ve diğer tüm sesleri reddediyordu.
Farkında bile olmadan yere çökmüştü. Satella ile arasındaki mesafeyi bile unutmuş, kabuğuna çekilmiş, tatlı fısıltılarını duymazdan gelmişti.
Zehir. O zehirdi. Satella’nın varlığı Subaru’nun iradesini eriten bir zehirdi.
Subaru’nun güçlü kalacağına yeminler ettiği kalbi tekrar kırılmıştı.
Çatlakların arasından giren buz soğuğu çaresizlik, o günün tüm kötü hatıralarını ve kederini kalbine ulaştırmıştı.
[Sekhmet: Çocuk gibisin.]
Bir fısıltı işitilmişti.
Subaru’nun ağlayıp sızladığını, ısrarla kendisini bir şeylere inandırıp başını geri kalan her şeye salladığını gören Cadılardan biri sessizliğini bozmuş ve mırıldanmıştı.
[Sekhmet: Ağlamak, haykırmak, sinir krizi geçirmek, her şeyi kendine bağlamak…… bu tamamen…]
[Subaru: ――――]
[Sekhmet: ――bir başına kalan küçük bir çocuğun işi değil mi?]
Subaru’nun halini gören Sekhmet, onu sempati ve acı dolu bir sesle bu şekilde tanımlamıştı.
Bunu işiten diğer Cadılardan da bir itiraz işitilmemişti.
Tembellik Cadısının sözleri fazlasıyla isabetliydi.
Çünkü Subaru’nun figürü gerçekten de acınası, kırılgan ve küçük bir çocuğu andırıyordu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..