Cilt 4 Bölüm 85 [ Sözlerle, Hislerle, Yumruklarla ] (2/2)

avatar
4881 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 85 [ Sözlerle, Hislerle, Yumruklarla ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy

 

[???: Kahretsin, bok gibi görünüyon!]

 

Uyanan Subaru’nun ilk hissettikleri, tenini delen bir soğuk ve kendisine hitap eden bir ses olmuştu.

 

Buz gibi sabahın ışıklarında gözlerini açmaya çalışırken gözkapakları titreşmekteydi. Doğrulmaya çalışırken gözlerini ağaçların arasından kendisini gösteren güneşe gönülsüzce dikmişti.  

 

[Subaru: Gh, aw, acıy…or.]

 

Tutulmuş eklemlerinin çıkarttığı sesleri işiten Subaru acı içinde homurdanmıştı.

 

Havanın ve yatmış olduğu sert toprağın soğukluğu bedenini katılaştırmıştı ve dolayısıyla eklemlerindeki her hareket tatsız acılarla protesto ediliyordu.

 

[???: Burda naapmaya çalıştığından emin diilim ama çatısız bi yerde uyumanı tavsiye etmem. “Çatıyla zemin varsa Gauran alır.” derler.]

 

[Subaru: Gauran da ne…… aaah, boş versene.]

 

Kafasını sallayan Subaru, kaba sesin kaynağına―― yani dişlerini takırdatarak yerdeki Subaru'ya bakmakta olan Garfiel'e döndü.

 

Subaru’nun toparlanmakta olan bilinci en sonunda kendisini bu duruma neyin sürüklediğini hatırlayabilmişti.

 

[Subaru: Do..ğru…… Dün gece böylece uyuyakalmıştım……]

 

[Garfiel: Ormandaki sabah rutinim sırasında kokunu aldım da noluyo diye bakmaya geldim. Öyle yayılmış yattıını görünce biri seni gece dövüp öldürdü diye düşündüydüm.]

 

[Subaru: Başlıca şüpheli olarak sen yapmadıysan başka birinin yapacağından şüpheliyim……Her neyse, saat kaç oldu?]

 

Elini alnına götürmüş olan Subaru, ağırlaşan başını sallayarak bu soruyu yöneltti ve Garfiel de bir [Hah] sesiyle homurdanarak cevap verdi.

 

[Garfiel: Aceleye gerek yok, daha kahvaltı vakti bile gelmedi. Erkenci dedelerle nineler dışında bi tek senle ben uyanığız.]

 

[Subaru: Henüz kimse beni özlemedi o zaman. ……Eğer şeyden önce Katedrale gidemezsem sıkıntı olur…… aslında derhal gitmem lazım……]

 

Eğer Subaru gece geri dönmediyse Otto bir şeylerin tersliğinden şüphelenebilirdi. Bu tek başına bir problem oluşturmasa da Subaru, Arlam sığınmacıları arasında herhangi bir gerginliğin peydahlanmasından kaçınmayı tercih ederdi. Dağlar kadar problem varken sırf düşüncesizliği yüzünden yenilerini yaratırsa kendisini bağışlayamazdı.  

 

[Garfiel: ……İfaden dün geceki gibi diil.]

 

[Subaru: Ha?]

 

Yakınlardaki bir ağacı kendine destek kılarak ayaklanan Subaru, boynunu döndürürken Garfiel’in sözlerini işitmişti. Arkasını döndüğündeyse Garfiel’in kısa, altın rengi saçlarını sertçe kaşımakta olduğunu gördü.

 

[Garfiel: Dün kendinde misin diil misin anlayamamıştım ama şimdi…… yüzün yenilenmiş falan gibi görünüyo.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Garfiel: Tch, tam olarak öyle de diil. Doğru ifade edemiyorum sıçtıımın şeyini…… oy, ne gülüyon be?]

 

[Subaru: Kh, haha……]

 

Garfiel’in ifadesini işiten Subaru ellerini yanaklarına götürmüş ve dudaklarının kenarlarının her nasılsa gevşediğini hissederek boğazından titrek bir kahkaha çıkartmıştı.

 

Başlangıçta kısık ve bastırılmış olan ses giderek kuvvetlenmekteydi.

 

[Subaru: Hah, hahaha! Yenilenmiş mi görünüyorum!? Sahiden öyle mi görünüyorum?]

 

[Garfiel: He, nolmuş? Nesi komik lan bu kadar……]

 

[Subaru: Çok yanlış anlamışsın, Garfiel. Gerçekten tamamen yanlış anlamışsın.]

 

[Garfiel: Hah?]

 

Kahkaha atma dürtüsünü bastırmaya çalışan Subaru, parmağını Garfiel’e doğru uzattı ve devam etti.

 

[Subaru: Hiç de yenilenmedim. İçim çatırdıyor, parçalanıyor ve dürüst olmak gerekirse şu anda her an patlayabilecekmiş gibi hissediyorum. Yapmaya çalıştığım her şey hükümsüz hale geldi ve tüm mücadelelerim geri tepti…… Cidden artık ne yapmam gerektiğini bilemiyorum.]

 

[Garfiel: ――――]

 

[Subaru: Gerçekten sıkışıp kaldığımı fark edince de gülesim geldi. Eğer denediğim her şey beyhudeyse…… o zaman başladığım noktaya geri dönmüşüm demektir, değil mi?]

 

Güçsüzce mırıldanan Subaru’nun omuzları düşmüştü.

 

Eğer en başından beri hatalıysa o günden beri aklından geçirdiği her bir düşünce de hatalı olsa gerekti.

 

Sürenin sonu düzenli bir şekilde yaklaşıyor ve Subaru, yanlış denklemleri kullandığını ancak şimdi idrak edebiliyordu. Daha kötü olansa hiç kimsenin çözüm üretemeyeceği problemlere sahip oluşuydu.

 

Garfiel burnunu oynatıyor, keyifsiz Subaru’ya ne söylemesi gerektiğini düşünüyor ama bir sonuca varamıyordu. Ve Subaru da sorularını Garfiel’e yönelttiği takdirde doğrudan bir cevap alamayacağını ve tek geri dönüşün dargınlık olacağını biliyordu.


İşte o garip sessizlik bir müddet daha süregeldi―― ta ki,

 

[????: ――Ne yapman gerektiğini benim söylememe ne dersin?]

 

[Subaru: ――――!]

 

Subaru çabucak sesin geldiği noktaya dönse de aynı yöne bakmakta olan Garfiel pek şaşırmış görünmüyordu, muhtemelen gelen kişinin varlığını sezmişti.

 

İkilinin bakışlarının dokunduğu yerde, ağaçların arasındaki açıklıktaysa,

 

[Subaru: ……Otto?]

 

[Otto: Mhm, günaydın. Evet, benim.]

 

Ayaklarının altındaki dalların çatırdama sesleriyle ilerleyen Otto’nun yüzünde hafiften yapmacık bir gülümseme mevcuttu. Ani belirişi Subaru’yu afallatmışken Garfiel’in tepkisi yalnızca dilini şaklatmak olmuştu.

 

[Garfiel: Haberin olsun ben de onu daha yeni buldum. Öyle seni tamamen unutup onla sohbete dalmış falan diilim yani.]

 

[Otto: Böyle bir şeyden ötürü endişeleniyor değildim. Natsuki-san’ı güvenli bir şekilde bulduğumuza sevindim. ――Her neyse, bir talepte bulunabilir miyim?]

 

[Garfiel: ……Dökül bakalım.]

 

[Otto: Natsuki-san’la bir dakika yalnız kalabilir miyim? Onunla tartışmak istediğim bir şey var.]

 

Otto ve Garfiel, kafası hala karışık durumdaki Subaru’nun önünde karşılıklı bir sohbet halindeydi. Otto’nun talebi karşısında dişlerini sıkan Garfiel, Subaru’ya kısa bir bakış atarak karşılık verdi.

 

[Garfiel: Komik bişi yapmamaya çalış.]

 

Ve bu cümleden sonra ortamdan ayrıldı.

 

Çimlere basa basa ormandan ayrılan Garfiel, Sığınağa doğru ilerlemekteydi. Onun gidişini izleyen Subaru ise diliyle dudaklarını ıslatarak lafa girdi.

 

[Subaru: Ben bakmazken Garfiel’in iyi tarafına denk gelmişsin gibi görünüyor.]

 

[Otto: Çünkü sen küçük maceralarınla meşgulken ben de elim boş oturmuyordum, Natsuki-san. Sığınmacılar ve yerli halk arasında derin bir anlayış gelişti ve…… neyse, bunların hiçbiri şu anda bir önem teşkil etmiyor.]

 

Subaru’nun cümlesini içtenlikle yanıtlamakta olan Otto, ansızın konuyu elinin tersiyle bir kenara atıverdi ve bakışlarını Subaru’ya kilitledi. Aslında gözlerindeki şey yalnızca bakış olarak adlandırılmak için fazla yoğundu. Daha sert, daha anlamlı bir şey söz konusuydu.

 

[Subaru: Peki, ne……]

 

Bu bakışlardan ötürü huzursuz olan Subaru güçsüz bir mırıldanma çıkartabildi. Bunu işiten Otto ise hafifçe iç çekerek karşılık verdi.

 

[Otto: Parça parça olsa da söylediklerini işittim. Natsuki-san, anlaşılan pek çok şeyin üst üste binişiyle… köşeye sıkışmışsın.]

 

[Subaru: ――――]

 

[Otto: Doğal olarak işlerin dışında bırakıldığım için detaylardan haberdar değilim. Ama limitine gelmiş olmalısın, değil mi? Öyle olmasaydı ortalıkta “Şimdi ne yapacağım?” diyerek dolandığını görmezdik. ]

 

[Subaru: Peki ne yapacağım o zaman? ……Bana bunun cevabını verebileceğini söylemiştin.]

 

Otto’nun iğneleyici söylemlerini işiten Subaru, konuyu Otto’nun söze girdiği ilk cümleye getirmişti.  

 

Otto, Subaru ve Garfiel arasındaki sessizliği bu kelimelerle bölmüştü. Peki bu kelimeleri sarf ederken ne kastetmişti?  

 

[Subaru: Dedin ki… bana ne yapmam gerektiğini söyleyebilirmişsin……]

 

[Otto: Evet, biliyorum. Gerçekten çok basit.]

 

[Subaru: Bas……it mi?]

 

[Otto: Ne olduğunu bilmek istiyor musun?]

 

Konuşma tarzı gerçekten Subaru’nun sinirine dokunuyordu. Sonuçta o kadar çile çekmiş ve darmadağın bir hale gelmişken karşısındaki kişinin bu söylemleri tepesini attırmaktan başka bir işe yaramıyordu.

 

[Subaru: Ta-tabii ki bilmek istiyorum! Lafı dolandırmayı kes! Eğer bildiğin bir şey varsa……]

 

[Otto: Tamamdır, kendini hazırla o zaman.]

 

[Subaru: Ha-hazırlayayım mı……?]

 

[Otto: Evet. Önce uzun, derin bir nefes al……]

 

Ellerini uzatan Otto, Subaru’ya nefes almasını ifade etmişti. Otto’nun ne yapmaya çalıştığından emin olamayan Subaru ise her şeye rağmen talimatı yerine getirdi, nefes alış verişini düzenledi, gözlerini kapattı, ciğerlerinin genişlemesine izin verdi ve――

 

[Subaru: ――――!?]

 

Bir an sonra yüzüne çarpan keskin bir etkiyle sarsıldı, düşmeye başladı.

 

Düşerken toparlanmayı başaramayan Subaru, yüzüstü toprağa devrilmişti. Çabucak başını sallayıp neler olduğunu görmek için etrafına baktığındaysa eli hareket halinde olan Otto ile karşılaştı ve yumruk yemiş olduğunu fark edebildi.

 

Nefessiz kalan Subaru’nun karşısındaki Otto ise kızarmış yumruğunu sıktı ve şöyle dedi:

 

[Otto: Arkadaşlarının önünde caka satmayı bırakmalısın, Natsuki Subaru.]

 

#Bölüm isminden ötürü bir yumruk bekliyordum ama bu yumruğun Otto'dan gelmesini hiç beklemiyordum doğrusu. Kötü bir niyetle yaptığını sanmıyorum ama karakterinden beklenmedik hareketler sergiliyor, bakalım altından ne çıkacak. 
Bu arada çarşambaya kadar bölüm atamayacağım, önden söyleyip sizleri her gün bakma zahmetinden kurtarayım dedim :) 
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr