Cilt 4 Bölüm 105 [ Gezgin Tüccarın Tuzağı ] (3/3)

avatar
3946 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 105 [ Gezgin Tüccarın Tuzağı ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

[Garfiel: Hk… lanet olasıca bi tuzakmış……!]

 

[Otto: Diğer vagonlara harekete geçmeden önce biraz beklemelerini söylemiştim, şu sıralarda Sığınaktan farklı rotalarla ayrılıyor olmalılar. Bu saatten sonra senin bacakların bile onları yakalamayı başaramaz.]

 

[Garfiel: Farklı rotalar mı? Ne boktan bahsediyon? Bu sıçtıımın yolu dışında kolay bi yol yok ki! Avlanmayı bekleyen ördekler gibi yollarını kaybedip kalakalacaklar. Hem bilmiyosan söyliyim, ben Bariyeri aşabiliyorum.]

 

[Otto: Haklısın, hakkında bilmediğim pek çok şey var. Ama……]

 

Bu noktada Garfiel vagondan atlayarak doğruca Otto’nun önüne inmiş ve göğsünde bir tedirginlikle gelecek cevabı beklemek adına bir adım öne çıkmıştı.

 

[Otto: ……Senin de benim hakkımda bilgi sahibi olduğundan şüpheliyim.]

 

[Garfiel: ――――]

 

[Otto: Sen benim gibi birine en ufak itibar göstermeyecek tipte birisin. Ve Natsuki-san ve benim gibi konuşmaktan başka bir şey yapmayanlara beslediğin tek duygu hor görme. İşte bu yüzden ne yaptığıma ve hatta şu anda ne yapıyor olduğuma dahi hiç dikkat etmedin.]

 

[Garfiel: Ne bok diyon, oy?]

 

[Otto: Söylemek istediğim şey şu ki son birkaç günümü boş yere ormanda dolanıp ahırlarda yer ejderleriyle kalarak geçirmedim. Bu yola bağlanmayan kaçış rotaları buluyor ve eğitim veriyordum!]

 

Otto bu noktada kollarını açmış ve muzaffer bir ifadeyle anlatısını tamamlamıştı.

 

Bunu duyan Garfiel’in ise çenesi açılmış, keskin gözleri irileşmişti.

 

Eğitmek mi? Kimi eğitiyordu? Vagon şoförlerini mi? Ama bu söylediği şeylerle bağdaşmıyordu. Yoksa ahırlarda yer ejderleriyle konuştuğunu mu kast etmişti?  

 

Eğer öyleyse,

 

[Garfiel: O piç seni de fena halde oyuna getirdi ha……]

 

[Otto: Ne!? Bu yorumu kabullenmekte biraz zorlanıyorum!]

 

Garfiel’in sempati dolu bakışlarını alan Otto itirazını sunmuştu. Onu Sığınakta her defasında aynı ifadeyle gören Garfiel ise bunu son derece normal bulmaktaydı.

 

Ancak bu normal tavrı bu bağlamda görmenin biraz anormal olduğu da doğruydu.

 

[Garfiel: Öyle ya da böyle hemen geri dönüyosun. Diğerlerini de bulup geri sürüklicem.]

 

[Otto: Farklı yönlere dağılmış durumdalar, yani onları yakalayamazsın. Ama yine de onları kovalamak istiyorsan sana şunu iletmem söylendi: ――Sığınmacılar Sığınak ve Lewes-san hakkında hiçbir şey bilmiyor. Onları bırakarak bir şey kaybetmezsin.…… Ee, ne diyorsun?]

 

[Garfiel: Bunu en baştan planlamış mıydı……?]

 

Mesajın Subaru’dan geldiği kesin sayılırdı.

 

Subaru, Garfiel’in o insanları neden bırakmak istemediğini gayet iyi anlamıştı. Birinin tuzağına iyice saplanmak Garfiel'in sinirini bozuyor olsa da Otto’nun sözleri doğruysa sahiden de sığınmacıları kovalamak için bir sebebi yok demekti.

 

[Garfiel: Peki buna inanmamı mı bekliyon…?]

 

[Otto: Şüpheci birisin, değil mi? Ama sana şunu söylemeliyim: Natsuki-san da dahil olmak üzere hiçbirimiz Sığınaktaki insanlarla ilişkilerimizi kötüleştirmek istemiyoruz. Hatta Sığınağın en dostane şartlarda özgürleştirilmesini sağlamak arzusundayız.…… ve şu anda bu konuda önümüze çıkan şey de sensin.]

 

[Garfiel: …… Arkadaş edinmeye de önünüze çıkmaya da hevesim yok. Tabii içerde kaldıınız sürece.]

 

[Otto: Detaylara neden bu kadar takılıyorsun?]

 

[Garfiel: Bu pazarlık edilebilecek bi konu diil!]

 

Otto şaşkın bir ifade sergilerken Garfiel yoğun bir şekilde iç çekti.

 

Garfiel şüphesini dile getirmiş olsa da söylenenlerin gerçek olduğunu düşünmekteydi. Subaru’nun bu mesajı bırakmış olması Garfiel’in herkesi içerde tutmak istemekteki amacını anlamış olduğunu gösteriyordu―― ve bu durumda kendisinin ortaya çıkarttığı sırları Sığınmacılardan gizlemesi gayet doğaldı.

 

[Garfiel: Ama öyleyse…… neden onları Sığınaktan çıkarmak için bunca çaba harcadınız?  Neden burada kalırlarsa başlarına bi iş gelceğini düşündü? Arkadaş olmak istediiniz insanlara güvenmeye noldu?]

 

[Otto: Bu konuda aklıma bariz bir isim geliyor. Ama aynı soruyu yönelttiğimde Natsuki-san’dan ‘garanti için’ cevabını aldım. Ve bir de vakit kazanmak için.]

 

[Garfiel: ――――]

 

“Vakit kazanmak” kelimelerini işitmek Garfiel’in ifadesini anında sertleştirmişti.

 

Ne oluyordu da “vakit kazanmaya” ihtiyaç duyuyorlardı ki? Garfiel dudaklarını ıslatarak lafa girdi.

 

[Garfiel: Ne bok yemeye çalışıyonuz……?]

 

[Otto: Sadece bir erkek ve bir kızın işlerine burunlarını sokacak biri olmadan baş başa konuşabilmesini sağlamaya çalışıyoruz, bilirsin.]

 

Bitkin ama görevini tamamlamış birinin ifadesini takınan Otto yavaşça başını salladı.

 

Bu önemsiz yanıta itiraz etmek üzere olan Garfiel ise Otto’nun ifadesini gördüğü anda durakladı. Çünkü bu, yalan söyleyen birinin ifadesi değildi.

 

Yani gerçeği söylüyordu. Ve bahsi geçen kızla erkek de Subaru ve Emilia olsa gerekti.

 

[Garfiel: ――――]

 

Ancak içgüdüleri o ikiliyi buluşturmaması gerektiğini söylemekteydi.

 

İçindeki hayvani kan kaynarken damarları içgüdüsel olarak bu sonuca varmıştı. Hemen suratını köy yönüne çevirdi. Eğer Subaru ve Emilia’nın konuşmasına izin verirse düşünemediği bir şeyler olabilirdi. Sığınak özgür kalabilirdi ve――

 

[Garfiel: ――――]

 

Bunu yapabilmelerine imkan yok, diyordu Garfiel’in mantığı.

 

Çünkü Emilia’nın acımasız Yargılamadan çıktığında ne kadar dağıldığına tanık olmuştu. Ve o kızın kalbindeki birincil desteği yitirişinin üzerinden de yalnızca bir gün geçmişti.

 

Kendi kâbusuyla ezilen ve yenilen o kız bir güncük sürede nasıl toparlanabilirdi ki?

 

Ama Garfiel’in içgüdüleri bu düşünceye rağmen hemen oraya koşup onları durdurması için çığlıklar atıyordu.

 

Geçmişin Yargılamasında―― farklı geçmişler mevzu bahis olsa da katılan her kişi en yasaklı anılarıyla karşılaşırdı.

 

Garfiel de Mezara aptalca adım attığında anılarını  görmüştü.

 

Bunu düşünmek dahi bedenindeki tüm kanın çekilmesine ve kalbinde katlanılamaz bir çöküntü doğmasına yol açıyordu.

 

O günden bu yana kendisine daima güçlü, kararına ihanet etmek zorunda kalmayacak kadar güçlü olması gerektiğini söylemişti. Yargılamanın kalbinde açtığı yara işte bu kadar derindi.

 

[Garfiel: İşler değişti. Ben Sığınağa dönüyorum. Onları bulup bi an önce fikirlerini değiştirmem lazım……]

 

[Otto: Ve benim de seni öylece bırakacağımı düşünüyorsun?]

 

[Garfiel: ――――]

 

Köy yönüne dönmek üzere olan Garfiel Otto’nun çağrısıyla durmuş ve yanıtı sert olmuştu.

 

[Otto: ――Ogh, kh]

 

[Garfiel: Kapa çeneni ve kestir. Senle oyniycak zamanım yok.]

 

Aradaki mesafeyi tek adımda kapatan Garfiel Otto’nun karnına yumruğu geçirmişti.

 

Kaburgalardan kaçınıp doğruca bağırsak bölgesini hedeflemiş ve Otto’yu homurdanarak yere çakılmak zorunda bırakmıştı.

 

Ancak üzerine fazla gitmemişti. Evet, onu bilinçsiz bırakmaya yetecek kadar güç uygulamıştı lakin kendisine kurulan tuzağı düşününce fazlasıyla insaflı davrandığı söylenebilirdi.

 

Yere yığılan Otto’ya bakarak dilini şaklatan ve topuklarını hafifçe toprağa saplayan Garfiel――

 

[Otto: ――Ne… reye gittiğini…  sanıyorsun?]

 

[Garfiel: ――!?]

 

――Yola koyulmak üzereyken duraklamıştı.

 

Afallamış bir şekilde bakışlarını çevirmiş ve Otto’nun ayağa kalktığını fark etmişti. Otto karnını tutuyor, öksürüyor ve salyalarını akıtıyor olsa da bilincini yitirmiş değildi.

 

[Garfiel: Ney? Seni öldürmeye çalışmıyodum ama o yumruğun seni bayıltması gerekiyodu, oy!]

 

[Otto: Öyle mi…..? O zaman… Sanırım ben… düşündüğünden daha dayanıklıymışım. Evet…… görünen o ki günlük sporlar işe yarıyormuş…… Gezgin bir tüccarın bedeni en büyük sermayesidir derler… sağlıklı kalmanın bir bedeli var tabii……]

 

Otto acı dolu bir şekilde kıs kıs gülerken Garfiel uğursuz bir hisle doğru düzgün bir şekilde önüne dönmüştü.

 

Bir kez daha vuracak ve sonrasında işi kesinlikle bitecekti. Bu defa kendisini tutmayacaktı da. Doğruca başını hedefleyecekti. Muhtemelen bir iz bırakırdı ama bu şekilde bayılacağı kesindi.

 

[Garfiel: Bu seferki acıtacak, dişlerini sıksan iyi edersin……]

 

[Otto: Hala… bana kibar mı davranıyorsun……? Bilesin ki… tam da bu yarım yamalak yaklaşımın yüzünden kaybedeceksin!]

 

Garfiel bir sonraki hamlesine hazırlanırken Otto bağırarak bu karşılığı verdi ve Garfiel’in kanlı gözlerine bakarak toplayabildiği tüm gücüyle kollarını savurdu.

 

Bir an sonra havalanan yaprak yığınları Garfiel’in görüşünü kararttı ve anlık bir fırsat yarattı.

 

[Garfiel: Ne bo――!?]

 

Bu ani eylemle irkilen Garfiel’in bedeni donakaldı.
Ve――

 

[Otto: AL BAKALIM――!!]

 

Otto’nun boğaz parçalayıcı çığlığına, dans eden yaprakların arasından çıkan bir ışık patlaması eşlik etti――

 

――Ve Garfiel’in bedeni kör edici kırmızı bir parlaklıkla sarmalandı.

 

 #Taşınma işlerimiz çıktığı için iki bölüm arası biraz uzun oldu arkadaşlar kusura bakmayın. Ama ne yazık ki ingilizce çevirmen bu süreçte hiç yeni bölüm eklememiş, yani yine bölümsüz kaldık. 

#Bu arada yürek yiyen kardeşimiz Otto tüm gücüyle Garfiel'in karşısına dikildi. Son anda ne oldu ve neye güvenerek bu kadar özgüvenli konuşup hareket edebiliyor sorularının cevabını merakla bekliyorum. Sıradaki bölüm başlığı Otto Suwen olarak görünüyor, yani pek uzaklaşmadan bu konuya devam edeceğiz gibi. Orada görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr