Juice'in gözleri alabildiğince açılmış, dudaklarından fışkıran köpükler eşliğinde bakışları göğe çevrilmişti.
Pandora'nın kısık sesi ruhunun çığlıklarına yanıt olmaktaydı.
Pandora: “Sevdiğin kişiyi kurtarmak için ruhunu feda ettin. Bu sıradan bir şey değil. Cadı Tarikatını desteklediğin o uzuuun zamanlar da sevginin hatırınaydı. Tüm eylemlerin sevginin sonucuydu. En mükemmel sevgi yolu...”
Juice: “Sevgi... SEVGİ... sevgi... sevgi... sevgi... sevgi...!”
Pandora: “Aynen öyle. Herhangi bir şeyden korkmana veya pişman olmana gerek yok. Hepsi kaçınılmazdı. Hepsi kaderin çizdiği yola bağlıydı. Yol, rotasından sapmayarak seni bu noktaya getirdi. HER ŞEY SEVGİ İÇİNDİ.”
Juice: “Sevgi, için...”
Juice’in zihni kelimeleri sessizce sayıkladıkça parçalara ayrılıyordu.
Gözleri rengini yitirmişti. Kafası karışık, donuktu.
İşitilemez fısıltılar sunuyordu, sonsuza dek canlı kalacak bir ceset gibiydi.
Juice'in zihninin tamamen dağıldığını gören Pandora tatminkâr bir şekilde iç çekti.
???: “Emi, lia...”
Juice’in varlığı minicik parçalara ayrılmakla meşgulken başka bir hayatın alevleri de sönmekteydi.
Emilia: “Anne”
Yok sayılabilecek kadar kırılgan bir sesle seslenilen Emilia şaşkın bir şekilde karşılık verdi.
Titreyen kollarıyla annesini yaklaştırmak adına uzandı ve üzücü bir hafifliğe erişmiş olduğunu fark etti. Bir noktada kan akışı da kesilmişti.
Bu annesinin artık iyi olduğu anlamına gelirdi, değil mi?
Emilia bile bunu düşünüp zihnini koruyacak kadar saf değildi. Kımıldayamayacak kadar güçsüz Fortuna ise ölü birinin suratına bürünmekteydi.
Fortuna: “... Üzgünüm abi...”
Emilia: “Anne”
Fortuna: “Bana... söylediğin tek, bir, şeyi, bile... yapamadım...”
Fortuna özrünü sunan bir çocuk misali pişmanlıklarını dile getirmişti.
Bedeninden kan akmıyor olsa da gözlerinden hala yaşlar dökülüyordu. Emilia parmaklarına değen sıcak gözyaşlarını hissetmiş ve onları toparlamaya koyulmuştu.
Çünkü onların annesinin hayatta tutunabileceği tek güç kırıntısı olduğunu kaçınılmaz bir şekilde hissediyordu.
Fortuna: “Bana kızacağını... biliyorum yenge... Beni, affetmeyeceğini, biliyorum...”
Fortuna’nın abuk sabuk sözlerini işiten Emilia en sonunda farkına varmıştı.
Fortuna'nın ametist gözleri çoktandır bir ışık yansıtamıyordu.
Görme yeteneğini yitireli çok olmuş ve gözleri yalnızca gözyaşı dökmeye yarayan bir organa dönüşmüştü. Emilia’nın yüzüne bile bakmıyordu. Emilia’nın yanı başında olduğunun dahi farkında değildi.
Emilia ona dokunabilir, ona sarılabilir ama ona ulaşamazdı.
Emilia bir çocuk gibi hıçkırarak ağlayan ve af dileyen Fortuna’yla karşı karşıya kalmıştı—
Emilia: “—Seni affediyorum anne.”
Fortuna hiçbir karşılık vermedi.
Emilia: “Sen benim... sen bana karşı daima çok iyiydin... ve annem ve babam bile bana olan sevgin konusunda seni geçemezdi...”
Fortuna tek bir kelime dahi etmedi.
Emilia: “Bu yüzden özür dilemene gerek yok. Bunu yapman gerekmiyor. Emilia seni, Fortuna Annesini daima, daima, ebediyen sevecek. Seni sevecek. Sevecek, sevecek… sevecek…”
Baraj açılmıştı.
Sesi olağan tonunu yitirmiş ve taşan gözyaşları tek tek Fortuna’nın suratına dökülmeye başlamıştı.
Gözyaşları yaşama gücü sunabiliyorsa bu son mucizenin sahibi Emilia’nın yaşları demekti.
Emilia: “...Anne?”
Fortuna: “Lia.”
Fortuna’nın eli yavaşça uzanmış ve Emilia’nın yanağına dokunmuştu.
Kımıldamaması gereken bir el Emilia’nın yanaklarını okşamış, saçlarını kurcalamıştı. Zarar vermemesi gereken, kutsal bir şeymişçesine sevgi dolu bir dokunuştu…
Fortuna: “Seni koca ağlak.”
Emilia hiçbir şey söylemedi.
Fortuna: “Seni çooook seviyorum...”
Gücü çekiliyordu.
Kolları pat diye yere düşmüştü.
Emilia Fortuna'nın bedeninin daha da hafiflediğini fark etmekteydi.
Bedeni gücünü yitirmişti ve bu da Emilia'nın kucağındaki ağırlığı arttırmış olmalıydı fakat Emilia’nın kollarında yatan Fortuna kesinlikle hafiflemişti.
Annesinin yitmemesi gereken en önemli kısmı yitmişti.
Emilia bile bunu anlayabiliyordu.
Fortuna’yı, annesini yitirmişti.
Juice, Petelgeuse Romanée-Conti, aklını yitirmişti.
Ve Emilia,
Pandora: “Şimdi kendini mührü açmanı gerektiren umudu seçmeye hazırladın mı?”
Fortuna’nın cesedini sımsıkı tutan Emilia’nın yanına yürüyen Pandora bu soruyu yöneltmişti.
Emilia’nın oturuşunu sakin bir ifadeyle izliyor, sessizce yanıt vermesini bekliyordu.
Emilia en sonunda anladı.
Emilia: “Mührü açmak mı?”
Pandora: “Evet. Pek talihsiz olsa da bir söz paylaştığın annen vefat etti. Artık bağlı kalmanı gerektirecek bir söz kalmadı. Ne dersin?”
Gayet normalmiş gibi çılgın bir mantıkla konuşan Pandora’yı işiten Emilia idrak etmişti.
İnsan kılıklı şeytanın bu dümeni çevirirken ne düşündüğünü biliyordu.
Bu şeytan her şeyi Emilia sözünden dönebilsin diye yapmıştı.
Sırf Emilia sözünün öneminden kurtulsun diye Fortuna’nın ölümüne sebep olmuş, Juice’in aklına işkence etmiş ve ormanı mahvetmişti.
Pandora: “Doğru ya, unutmuşum.”
Emilia hiçbir şey söylemedi.
Pandora: “Artık ihtiyacın olacağından şüpheliyim.”
Pandora yanıt vermeyen Emilia’nın suratına doğru elini uzattı. Ve Emilia’yı kuşatan soluk ışıklar parlamaya başlayarak Pandora’nın kolunu mesken tuttu.
Ufak ruhlar.
Emilia’ya mühre doğru rehberlik eden, ona yolu gösteren periler.
Peki şimdi neden Pandora’ya gidiyorlardı?
Pandora: “Tek başına geleceğinden şüphe edince onların yardımını almıştım. Sözlerle iletişim kurmasalar da son derece güvenilir kaynaklar.”
Pandora’nın gülümseyerek teşekkür ettiği ruhlar havada dans etmeye başlamıştı.
Peki bu ne zaman başlamıştı? Emilia yanıt veremiyordu.
Başı mühür kapısına doğru çevrilmişti.
Kapı bir gün açılmanın hayaliyle yanıp tutuşur gibi Emilia’yı izliyordu. Emilia anahtarın ağırlığını ellerinde hissedebiliyordu. Anahtarı bir yerlere düşürdüğünü düşünmüştü fakat işte yeniden ellerindeydi.
Pandora: “Anahtara sahipsin. Demek ki ne yapman gerektiğini biliyorsun.”
Pandora başıyla onay verdi. Emilia yavaşça ayağa kalktı.
Annesinin başını kucağından indirerek sessizce çimlerin üzerine yerleştirdi. Parmaklarını perçemlerinin arasından geçirdi ve onurlu annesinin güzel yüzünü narince düzene soktu.
Sonra da,
Emilia: “Geber.”
#Merhaba arkadaşlar, serinin genel puanlama/yorum kısmında cevap verme imkânı olmadığı için buradan bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Pek çoğunuzun bildiği üzere serimiz her gün bir bölümle başlamıştı, hatta daha fazlasını çeviriyor ve biriktiriyordum fakat okuyucu kitlemiz çok küçük olduğu için seri hiçbir zaman premiuma çevrilemedi, hızlı ilerleyemedik. Ardından önceliğim başka serilere verildi, kullandığımız kaynaksa haftalarca bölüm atmamaya başladı. Ve şu anda da 2 aylık bir kızım var. Sizleri yarı yolda bırakmamak, başladığım yoldan çıkmamak için hamileliğimde çeviriyi kesmedim, bu telaşlı dönemimde bile alışık olduğum kaynağı değişerek 2 günde bir de olsa bölüm atmaya başladım, bunda da kalitesinden ödün vermediğimi düşünüyorum. Bir yandan da premiumu olan farklı bir seriye günde 2-3 bölüm çeviriyorum. Eğer bu size yetmiyorsa ve beklentileriniz daha yüksekse artık başka birinin çevirmesini rica edebilirsiniz, çünkü şu şartlarda benim elimden daha fazlası gelmeyecek. Ben bu talebi iletirim ama uygun birinin bulunup bulunamayacağı konusunda kesin konuşamam. Bu noktaya kadar okuyanlara teşekkür ediyorum, başınızı ağrıttıysam özür diliyor ve cevaplarınızı bekliyorum :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..