Echidna’dan ayrılan Beatrice annesinin talebine uymuş ve Roswaal’ın köşkünde kalmaya gidip Yin büyüsüyle Yasaklı Kütüphaneyi yaratarak annesinin bilgilerinden oluşan kitapları stoklamıştı. Orası Echidna’nın ömrü boyunca bir araya getirip katalogladığı bilgilerin deniziydi ve o kitaplarla dolu odaya tıkılmak annesi tarafından kucaklanmak gibi hissettirmişti.
Bu şekilde algılamaya alışıp alışmadığı şüpheli olsa da Echidna’nın talimatlarına uymuştu. Kendisini görevine adamış olmasaydı kalbine işkence eden matem katlanabileceğinden fazla gelebilirdi. Günlerini Kütüphanede geçiriyor, zaman mefhumundan bağımsız şekilde kaybının acısını yaşıyordu.
???: “Ruhları taklit etmek... boş bedenlere yerleştirmek...”
Beatrice kendisini ne zaman bomboş hissetmeye başladığını bilemiyordu. Fakat en son ne zaman gerçek bir konuşma yaptığını hatırlayamayacağı kadar vakit geçtikten sonra yetişkin bir Roswaal, Yasaklı Kütüphaneye uğramaya başlamıştı.
Roswaal: “Bugün yine daaaaavetsizce geleceğim.”
Cılız, tıraşsız, genç bir adam odaya dalmıştı. Elinde bir değnek tutuyor ve aksak bir şekilde yürüyordu—büyücü ile yaptığı mücadele bedenini yok etmiş, geçidi fonksiyonlarını büyük oranda yitirmişti. Artık günlük yaşama dahil olmak bile Roswaal için meşakkatli bir işti. Kuvvetini bir miktar toplamış olsa da uygunsuz bedeniyle kitaplıkların karşısına geçerek dermansız halini sergilemekteydi.
Bir deri bir kemik kalmıştı. Yakışıklılığıyla ünlü görünümünde ışıltıdan eser kalmamıştı. Yalnızca çökük sarı gözlerinde yoğun bir gaddarlık mevcuttu.
Beatrice: “—Ne istersen yap, doğrusu.”
Aslında Beatrice Yasaklı Kütüphaneye hiç kimsenin girmesini istemiyordu. Echidna’nın bahsettiği O Kişi gelene dek burası Beatrice’in Sığınağı olacak, kimsenin gözü buraya değmeyecekti. Fakat Roswaal bir istisnaydı. O da Beatrice gibi kendini bütünüyle Echidna’nın arzularına adamıştı ve azımsanamayacak kadar çok vakit geçirdiği bir yoldaştı.
Roswaal'ın arzusu Beatrice’in kalbinin Kütüphanenin açılmasına izin vermesini sağlıyordu. Roswaal L. Mathers ve ailesinin kaderini belirleyen şey Beatrice’in belli belirsiz dostluk hissi olabilirdi.
Roswaal Kütüphaneye geliyor, Echidna’nın bilgi denizinde boğuluyor ve tüm ömrünü bir şeyin arayışında geçiriyordu. Beatrice bu çabaların bir gün meyve verip vermeyeceğini bilemiyordu.
Fakat Beatrice ile birlikte Echidna’nın altında çalışan Roswaal L. Mathers, Echidna ve Beatrice’in vedasından on yıl sonra—otuzlu yaşların sınırında—hayatını kaybetmiş ve köşk, onun alt nesline miras kalmıştı.
Roswaal: “Amaaaaaan tanrım, seninle tanışmak bir zevk, Beatrice-sama. Atam senden bahsetmişti.”
Beatrice: “...Roswaal öldü sanırım?”
Roswaal: “Bir önceki Roswaal vefat etti. Ama için rahat olsun. Ben, yani şu anki Roswaal L. Mathers, annene ve görevlerine yönelik borçlarımızı da miras almış durumdayım.”
Diyen ikinci Roswaal Beatrice’e gülümsemişti.
—Biri sarı, biri de mavi gözlerle…
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Sonrasında kayda değer bir şey yaşanmamıştı.
Mathers ailesi nesiller boyunca kendilerini Roswaal olarak tanıtmayı sürdürmüştü. Onlar bunu Beatrice’in ölü annesi Echidna’ya saygı gösterisi olarak yapsalar da Beatrice Roswaallara Yasaklı Kütüphaneye sınırsız giriş hakkı tanımamıştı. Bu da çok doğaldı. Beatrice’in özel muamele gösterebileceği tek Roswaal ilkiydi, geri kalanlarsa taklitçiydi. Yasaklı Kütüphaneyi barındıran köşke sahip oldukları için onlara bir şekilde uyum sağlamış ama daha öteye gitmemişti.
Bundan böyle Kütüphaneyi yalnızca O Kişiye açacaktı. Bu beklenen O Kişi ve annesi tarafından verilen yol haritası Beatrice’i çok ama çok uzun sürelik bir ıssızlığa mahkûm etmişti.
???: “Gücün bir harika. Lütfen, ruhum olarak bana bahşet.”
—Kapa çeneni. Kaybol.
???: “Çoktandır burada yalnızsın. Korkunç bir kader. Bunu sana kim emretmiş olursa olsun affedilemez.”
—Sen annemin benim için arzuladığı kıymetli görev hakkında ne bilirsin ki?
???: “Sence de bilgiler serbest olmamalı mı? Burada tutulan bilgiler yayıldığı takdirde kaç hayat kurtulur, hayal edebiliyor musun? Bunu sen de fark etmiş olmalısın.”
—‘O kaç hayatla’ hiçbir alakası yok. Ben yalnızca bir avuç dolusu kişiyi kurtarma derdindeydim. Ve artık tek bir kişi hariç hiç kimseyi kurtaramam.
Dört yüz yıl. Beatrice gelenleri kovmamış, gelmelerine de izin vermemiş ama pek çok kişi Yasaklı Kütüphaneyi ziyaret etmişti. Her biri Beatrice’i -Kütüphanenin koruyucusunu- ikna etmek için uğraşmış, sonra da Kütüphanenin açılmasını talep etmişti.
Teklifleri, ifadeleri ve talepleri zaman zaman Beatrice’in kalbine dokunmuştu. Kapıları açıp gün ışıklarının dışarıdan süzülüşünü görmeyi ve en sonunda O Kişinin gelişinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini defalarca düşünmüştü.
Fakat Beatrice’in beklentileri bir yana, hiç kimse O Kişiyi tanımamış, Beatrice’in kitabında da O Kişi oldukları işaret edilen herhangi biri olmamıştı. Bu yüzden Beatrice kendisine uzatılan elleri de söylenen sözleri de edilen teklifleri de bir kenara atmış, herkesi reddetmiş ve annesinin sözünü tutarak bugüne dek ulaşmıştı.
Geçen yıllarda hayal kırıklığı ve boyun eğiş kalbini istikrarlı bir şekilde teslim almaya başlamıştı.
İlk Roswaal’la daha çok konuşmayı diler olmuştu. Echidna ile ilgili anılarını paylaşabileceği tek kişiyi yitirdi yitireli ‘çağlar’ denilen bu konseptle tek başına yüzleşmek zorunda kalmıştı. Dayanabileceği hiç kimse yoktu. Tek seçeneği inatçı olmak, kendini izole, zapt edilemez bir barikatın ardında saklamaktı.
Geçen dört yüz yılda kafesi şekillenmişti. Bu dışarıdan kilitli bir hapishane miydi, yoksa içeriden mi? —Artık Beatrice bile buna yanıt veremiyordu.
Puck: “Hey, Betty. Sahiden çok uzun zaman geçti. Benim, Puck.”
Bu tuhaf buluşma belki de Beatrice’in donuk kalbini anlık da olsa eritebilen tek şeydi.
Beatrice: “B-Bubby? Buraya nasıl geldin...?”
Puck: “Bu köşkün Roswaal’ı kızımın aklına girmiş. O yüzden ben de onunla geldim. Burada olmanı beklemiyordum. Birbirimizi tekrar görebilmemize sevindim.”
Yüzünü patileriyle temizleyen bu kedi ruhunun adı Puck’tı. Beatrice gibi o da Echidna tarafından yaratılmış bir ruhtu. Beatrice ile aynı doğum ve şartları paylaşan, onunla aynı ırktan denilebilecek tek varlıktı.
Beatrice ve Puck’ın dört yüz yıl önce birlikte geçirdikleri vakit kısaydı fakat öyle hissettirmemişti. Puck, Beatrice’den önce yaratılmış ve büyücü ile yapılan mücadele başlamadan önce Beatrice’in grubundan ayrılarak amacına yönelik olarak dünyayı dolaşmaya başlamıştı. Beatrice ise onunla bir daha karşılaşabileceğine hiç ihtimal vermemiş ve öldüğünü varsaymıştı. Yüz yıllar sonra gerçekleşen bu buluşmanın kalbini hareketlendirdiğini hissedebiliyordu. Ama bu sevinç çok kısa sürmüştü—
Puck: “Yollarımız ayrıldıktan sonra Lia’yı bulana dek yaklaşık üç yüz yıl dünyayı dolaştım. Senin neyi beklediğinden emin değilim ama dileklerinin yerine geleceğini biliyorum.”
Beatrice: “Evet, evet, sanırım. Ama seni kıskanıyorum doğrusu. Annenin Betty’e verdiği rol...”
Puck: “Anne mi? O kimdi ki?”
Beatrice: “—”
Beatrice Puck’ın hiç de şaka yapmıyor gibi görünüşünü, kafasının meraklı bir şekilde kalkışını hala anımsıyordu. Puck ve Echidna Puck’ın gidişinden sonra etkili olacak birkaç kontrat gerçekleştirmişti. Beatrice detaylarını bilemiyordu ama belli ki Puck’ın Echidna’yı unutuşu onların bir parçasıydı.
Beatrice: “...Yo, boş ver doğrusu. Seni tekrar gördüğüme sevindim, sanırım.”
Puck: “Mhm, bu harika, Betty.”
Amacını yerine getirerek hayatının anlamını gerçek kılmış olan Puck, Beatrice’e göz kamaştırıcı geliyordu. Ama açmak istediği konunun yalnızca Puck’ı yolundan alıkoymaya yarayacağını biliyordu. Bu yüzden sessiz kaldı ve üzgün bir gülümsemeyle abisinin iyi bir geleceğe sahip olmasını diledi.
Bu beklenmedik buluşma Beatrice’e hafif bir neşe katmış olsa da ölü dört yüz yılının kalbindeki ıstırabı kuvvetlenmişti.
Rolünü tamamlamış olan Puck ile aralarındaki performans farkının bunaltıcılığı Beatrice’i sersemletmişti. Ve şöyle düşünüyordu:
Beatrice: “... Artık asla senin gibi gülemeyeceğim, Bubby.”
Beatrice Puck’ın biricik yarı elf kızıyla olabildiğince az muhatap olmaya karar vermişti. Aksi takdirde üstünü örttüğü kini ondan çıkarabilirdi. Sevgili abisinin kusursuz, kıymetli kızını bu tarz, asla düzeltilemeyecek bir duruma sokarsa da hata ederdi.
Kalbini duraksatıp duygularını bastırmak onun en iyi meziyetiydi. Güneşin doğduğu, battığı ve yerini ayın aldığı tam dört yüz yılı bunu yaparak geçirmişti. Bu onun uzmanlığıydı. Aşina olduğu bir işti. Apaçık bir geri çekilişti. Bu tarz bir şeydi. İşte bu yaşam tarzı—ansızın birinin müdahalesine uğramıştı.
#Puck ile Beatrice ilişkisi hakkında bu kadar net bir şey bilmiyorduk değil mi? Şahsen bana yabancı geldi, daha önce duyduysak da kaçırmışım. Zaten çevirmen benim ama siz detayları benden daha iyi hatırlıyorsunuz her zaman Canım okuyucularım
Bu bölümde Beatrice'in ruh halini, Puck ile olan ilişkisini ve Emilia'ya olan soğukluğunun sebebini öğrenmiş olduk. Ve son anda o yaşam tarzına müdahale eden kişinin konusu açıldı, yani Subaru'nun. Sıradaki bölümlerde Subaru'nun Beatrice'i ikna etme çabalarını okuyacağız, öyleyse tekrar görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..