Cilt 4 Bölüm 129 [ —Beni Seç ] (3/9)

avatar
3869 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 129 [ —Beni Seç ] (3/9)


Çevirmen : Clumsy 

 

Subaru: “A-acısız olsun lütfen.”

 

Beatrice: “Ciddiyetsizlikteki bu inatçılığın inanılmaz, doğrusu.”

 

Yasaklı Kütüphaneye izni dışında biri gelmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Mana tükenişi yüzünden yerde yatan oğlana bakan Beatrice iç çekerek saçlarıyla oynamaktaydı.

 

Mekanları bağlama gücüyle oğlanı basit bir intikam olarak bir labirente göndermişti. Dün yaralı bir şekilde geldiğinde onu iyileştirmek zorunda kalmış olmasının intikamı. Kurtardığı yarı elf kızın talebini yerine getirmek zorunda kalmış olmasının intikamı… Planı onu rahatsız ederek acısını bir nebze hafifletmekti.

 

Fakat o, Kapı Geçişini ilk teşebbüsünde aşmıştı. Beatrice’in içten içe ne kadar sarsıldığını fark etmemiş olsa gerekti.

 

Beatrice: “Daha fazla ilişki içerisine girmek istemediğim biri, sanırım.”

 

Onu Kütüphaneden attıktan sonra böyle söylemişti. Beatrice bile o oğlanın Kütüphaneye tek seferde nasıl girebildiğini çözebilmiş değildi. Belki yin büyüsüne olan yatkınlığı, belki de Beatrice’in o günkü frekansıyla alakalıydı. Ama yine yatkınlığı olsa dahi büyücülüğe herhangi bir yatkınlığı yoktu.

 

Yalnızca birkaç gün kalacaktı. Beatrice bu düşünceyi aklında tutarak göğsündeki rahatsızlığı hiçe saymayı başarabilmişti.

 

Puck: “Betty. Ona kaba mı davrandın? Hadi ama, böyle yapma. O Lia’ya yardım etti, o yüzden ondan doğru düzgün bir özür dilesen iyi edersin.”

 

Puck ertesi sabah Kütüphaneye gelerek Beatrice’i eylemlerinden ötürü azarlamış ve Beatrice de bir daha görüşmemeye karar verdiği çocukla yüzleşmek zorunda kalmıştı.

 

Subaru: “Bu loli ortaya çıkıyor ve birden ne cehennem anlatmaya başlıyor?”

 

Beatrice: “O kelime nedir sanırım? Daha önce hiç duymamama rağmen beni rahatsız ediyor, doğrusu.”

 

Subaru: “Başına buyruk olmak için çok genç demek. Ayrıca kendimden genç kızlara bir ilgim falan yok.”

 

Beatrice: “...Betty’e yönelik kapsamlı saygısızlığın acınası.”

 

Kısasa kısas. Zaten özür dilemeye niyeti yokken bu konuşma o niyeti tamamen ortadan kaldırmıştı.

 

Beatrice kahvaltıyı sessizlik içerisinde geçirmiş ve Puck’ın son derece uysal ifadesini görünce rahat bir nefes almıştı. Görünüşe bakılırsa kendisini affetmişti. Fakat hemen ardından o oğlanın köşkte uzun vadeli olarak konaklayacağını öğrenmişti.

 

Beatrice'in duruma lanetler okuma arzusu kuvvetlenmiş ve affını dileyip Kütüphaneye dönmekte karar kılmıştı. Halihazırda karmaşık şartlara ve geçmişe sahip olan köşk, şu anda bir acil durum halindeydi. O korkak oğlan çok geçmeden pes ederdi. Beatrice’in tek yapması gereken de o pes edene kadar katlanmaktı.

 

Subaru: “Hey, Beatrice. İşim bitince seninle takılmaya geldim.”

 

Beatrice'in düşüncelerinden tamamen habersiz olan oğlan bir ahmak gibi görünerek Kütüphaneye dalmış, bunu hiç istemeyen Beatrice’in sinirini bozmuş ve bu ziyaretleri bulduğu her boş vakitte tekrarlamaya başlamıştı.

 

Beatrice ise onun arsızlığı karşısında sersemlemiş bir şekilde oturmakla yetiniyordu. Beatrice’in izni olmadan Kütüphaneye girebilen başkaları da olmuştu ama onlar ya Kütüphanenin bilgilerini istemişti ya da güçlü ruh Beatrice’in yardımını… Ağızlarını açtıklarında talep ettikleri ilk şey bilgilerin özgürlüğü olurdu. Ya da Beatrice ile bir kontrat imzalamak. Hep böyle olmuştu.

 

Subaru: “Beatrice. —Lülelerini çekip etrafa dağıtsam olur mu?”

 

Beatrice: “Ölmek mi istiyorsun, sanırım?”

 

Tam ciddi bir şey söyleyecek gibi görünürken her defasında aynı saçmalıkları sıralıyordu. Köşkte bir iş sahibi olduğu ilk birkaç günde birazcık uysaldı ama sonrasında fazlasıyla yakın tavrıyla sınırları zorlamıştı.

 

...Beatrice bunları düşünürken ansızın,

 

Subaru: “Sapacak yolum kalmadı. Tamamen dürüst bir şekilde yardımını istemeye geldim.”

 

—Köşkü çevreleyen ormandaki Cadı Yaratığı olayının ilk işaretlerini fark etmişti.

 

Bedeni cadı yaratığının lanetiyle yıkanmış, Beatrice’le laneti ortadan kaldırmayı ve potansiyel kökenlerini tartışmış, Beatrice onda bir farklılık sezmişti. Ve şunu da fark etmişti: Ondan algıladığı yin gücü çarpık bir şekilde zirvedeydi.

 

O cadı yaratığı meselesi Beatrice’i ilgilendirmeden sonlanmış, oğlan, hizmetli kardeşlerle arasındaki sorunu çözmüş ve köşkün gerçek bir üyesi olarak hoş karşılanır olmuştu. Sonra da neşeli haline dönmüş, daha da samimi bir tavra bürünmüş, mayonez denilen gizemli sosla ilgili lezzetli bir bölüm gerçekleşmiş, Beatrice ise tüm bu süreci imkânsız bir fantezi üzerine düşüncelere dalarak geçirmişti.

 

—Bilgiye de Beatrice’in gücüne de ilgi göstermeyen bir oğlan.

 

Acaba Beatrice’in beklediği kişi o olabilir miydi? Bu şüphe temelsizdi, daimiydi ve Beatrice’i tüketmişti. Ama bunu meşru bir teori kılmaya çalışırken boş kehanet kitabını açarak kendi yoluna taş koymuştu.

 

Kitap hiçbir şey söylemediğine göre bu oğlan Beatrice’in beklediği O Kişi olamazdı.

 

Zaten Beatrice’in beklediği kişi olmak için pek çok eksiği vardı. Öncelikle gözleri çirkindi. Tavrı da öyle. Kültürlü değildi, bacakları kısaydı. Onun için Beatrice’den daha önemli şeyler vardı ve ona karşı kibar değildi. Doğrusu Beatrice onda hiçbir iyi yön bulamıyordu. Yarı elf kızın ve mavi saçlı hizmetlinin onda neyi çekici bulduklarıysa aklını kurcalıyordu.

 

Madem hiçbir iyi tarafı yoktu, öyleyse neden sevilmeyen ve yalnız biri değildi? Öyle olsaydı Kütüphanede belirdiğinde onunla olan iletişimini birazcık değiştirmekte tereddüt etmeyebilirdi.

 

Bazen böyle düşünüyordu ama-

 

Roswaal: “Beatrice, Emilia-sama ve Subaru-kun’u Sığınağa davet etmeyi düşünüyorum.”

 

Roswaal Başkentten döndükten sonra Beatrice’e böyle söylemişti.

 

Zihninden bin bir türlü soru geçen Beatrice’in gözleri irileşmiş ama Roswaal Beatrice’in tüm sorularını tek bir hareketle susturmuş, ellerindeki kehanet kitabının kapağını okşamıştı.

 

Roswaal: “...Anlıyor musun? Beatrice.”

 

Beatrice: “An-anlıyorum, doğrusu. ... Ne dilersen yap, sanırım.”

 

Beatrice başka bir şey söyleyememişti. Arkasını dönen Roswaal’ın Sığınağa önden gideceğini öğrenince de Yasaklı Kütüphaneye kapanıp kimseye görünmemeye karar vermişti.

 

Roswaal’ın incilinin içeriği Sığınakla temasa geçmesini emrediyordu. Beatrice bu olaydan sonra kendi incilinin de bir şeyler yazmasını ummaya başlamıştı. Fakat onun kitabı her zamanki gibi sonu gelmez, bembeyaz sayfalar barındırmayı sürdürmüş, kalbini çoraklığa mahkûm etmişti.

 

Beatrice, Lewes Meyer’in fedakarlığının sonucundan haberdardı. Sığınağın dört yüz yıldır dışa kapalı olduğundan ve oradaki yarı insan halkın özgürlüklerini bekleyerek orada tutulduğundan da. Ve bunun, yarı elf kızın tahtı istiyorsa aşması gereken bir engel olduğundan da.

 

—Ama orası özgürleşirse Lewes Meyer'in fedakarlığına ne olacaktı?

 

Lewes Meyer’i kurtaramamanın Beatrice’e verdiği güçsüzlük hissine? Echidna’dan ayrılışıyla tetiklenen bunaltıcı kayıp hissine?

 

Duygularının bir yere gideceği yoktu. Sözüm ona donuk şeylerin yeniden hareketlenmeye başladığını hisseden Beatrice kaderinin gerçekten sonlanmak üzere olduğunu biliyordu.

 

Köşkün dışında olanların detaylarından haberdar değildi. Ama oğlan, Başkentten Beatrice’in anılarındaki değerli birinden bir yadigarla dönmüştü. Onu gören ve dünyanın bir kez daha kendisini ardında bıraktığını hisseden Beatrice oğlanın grubunun Sığınağa gitmek adına ayrılışını izlemiş ve Sığınaktan kendisinin yanıtı olabilecek bir şeyle döneceklerini düşünerek pes etmişti.

 

#Bu bölüm de birazcık geçmişe dönüş oldu, günümüzü okuruz diye düşünmüştüm ama henüz o noktaya gelememişiz. Yalnız bu bölümü okuyunca animeyi oturup baştan izleyesim geldi. Ne yazık ki kendime günde bir saat bile ayıramayacak bir yoğunlukta olduğum için başka bahara kalacak bir hayal bu  
Bu bölüm biraz kısaydı ama sıradaki daha uzun, merak etmeyin. Ve bu hafta imkansız görünse de sonrasında ilk fırsatta minik toplularla seriyi ilerletmeye çalışacağım, şimdilik iki günde bir bölüme devam. Tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46402 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr