Cilt 4 Bölüm 129 [ —Beni Seç ] (4/9)

avatar
3546 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 129 [ —Beni Seç ] (4/9)


Çevirmen : Clumsy 

 

Beatrice: “Ve Betty kararını verdi, doğrusu...!”

 

Beatrice, onlar yanıtını getiremeden önce köşkü teslim alan ölümcül tehdidi hissetmiş ve buna sebep olan şeyi idrak ettiğinde o kaderin gerçekten de kendisini terk ettiğini anlamıştı.

 

Beatrice: “Anneme verdiğim sözden dönmeyeceğim... Ama bu boşlukta daha fazla vakit harcamanın da anlamı yok, sanırım!”

 

O KİŞİ asla gelmeyecekti. Ama beklemeyi de kesemezdi. Yani kendisinden ‘bekleme’ seçeneğini çalacak birine ihtiyacı vardı.

 

Eğer bu hayatını yitirmesi anlamına geliyorsa bunu hiç tereddütsüz teklif ederdi. Bu görevi bir şekilde emanet edebileceği herhangi biri varsa son arzusunun yerine geleceğine inanabilirdi.

 

Bu yüzden oğlan—Natsuki Subaru—bu gece Yasaklı Kütüphanesine daldığında kalbi ifade edilemeyecek kadar çok duyguyla dolmuştu.

 

Beatrice’in zihnini bir an olsun hafifletmeyen kaderi en sonunda onu ödüllendirmiş gibiydi. Eğer onun elleri canını alır ve sözüne karşı çıkabilmesini sağlarsa bu daha da—

 

Subaru: “Seni buradan çıkartıyorum, Beatrice. —Seni gün ışığına, elbisen çamurdan tamamen kahverengi kesilene dek oyunlar oynayacağımız yerlere götürüyorum.”

 

—Böyle söylemişti.

 

Beatrice: “İstenmeyen bir müdahale, sanırım. Kimse senden bunu yapmanı istemedi, doğrusu.”

 

Anlamamıştı. Ne cehennemden bahsediyordu bu? Daha önce asla, bir kez olsun O Kişi gibi davranmamıştı. Asla incili alıp da ona, “Beklettiğim için üzgünüm.” dememişti.

 

Subaru: “Boş bir kitap ve dört yüz yıl öncesine dayanan bir söz tarafından savrulmayı bırak. —Ne yapmak istediğini seçen kişi ol, Beatrice.”

 

Beatrice: “—”

 

—Peki öyleyse neden bunca zaman sonra kararını çoktan vermiş olan Beatrice’in kalbine dokunmuştu?

 

Aklındaki tek düşünce ‘sonumla buluşuyorum’ idi. Oğlanın dönüşünü gördüğündeyse şunu ummuştu: Sonum onun ellerinden olacak.

 

Ama o, ona umutlarından sapan bir gelecek göstermeye çalışıyordu.

 

Arzuladığı şey bu değildi ki. Kalbi dört yüz yıl içerisinde bunu ummuş olabilirdi ama o umut yok olalı çok olmuştu.

 

Beatrice: “E-eğer sen... O KİŞİ olsaydın...”

 

...Olması gereken buydu ama oğlanın öfkeli konuşmasını dinlemek Beatrice’in kalbinde bir şeyleri değiştirmişti. Uykudaki hisleri kış sonrası gibi çiçek açmaya başlamış, kafasını kaldırmıştı.

 

Laf ağızdan çıkmıştı, geri alamazdı. Annesinin bağlayıcı sözlerine olan takıntısıyla dört yüz yılını harcamıştı ve şimdi tamamen alakasız, yeni bir şeye tutunuyordu. Ve bunu anlasa da ağzından çıkan belirleyici sözler—

 

Beatrice: “Betty’nin O KİŞİSİ olur musun??”

 

Subaru: “Aptal mısın sen? —Tabii ki senin o garip, gizemli O KİŞİN olmayacağım.”

 

Konuşurken takındığı ifade dalga geçer gibiydi ve Beatrice’in yeni filizlenen umutlarına ihanet edilmişti.

 

Sonrasında olanları hatırlayamıyordu, öfkesine kapılıp onu odadan kovmuştu. Fakat geri alamayacağı bir şey söylediğini biliyordu ve o sözler de geri alınamayacak bir şeye sebep olmadan sonunu getirmişti.

 

Beatrice: “—”

 

Ne palyaçoydu ama… Annesinin talimatlarına ihanet etmekten öteye gidememişti. Ve ihaneti bir sonuç alamamış, Beatrice’in sözü korkunç derecede ucuz bir hale düşmüştü.

 

Beatrice: “Tükendim, doğrusu...”

 

Öyleyse tek yapması gereken, işlerin aslında niyetlendiği gibi gitmesine müsaade etmekti. İlk başta onun elini tutmayı düşünmesi bile bir hataydı. O, başkalarının hatırına ellerini kirletebilecek kadar yiğit bir kalbin sahibi değildi. O, aynı Beatrice gibi mütemadiyen önemsiz şeyler hakkında endişelenen, kararsız, güvensiz, bahane üstüne bahane yığan zayıf bir kalbin sahibiydi.

 

Ve bu yüzden Beatrice’in sonunu getirecek ÖLÜM farklı bir yoldan—

 

Subaru: “Sonunda döndüm! Hey, aptal. İnsanları konuşma ortasında koridora fırlatmayı kes. Şimdi beni dinle ve—”

 

Beatrice: “—!”

 

Subaru: “!?”

 

Beatrice’i daldığı düşüncelerden çıkartan oğlan Yasaklı Kütüphaneye dalmıştı. Daha fazla konuşmaya niyetli görünen oğlanı görür görmez kabaran duygularıyla büyüsünü salarak uzaklaştırdı, direnemeyip Kütüphanenin dışına çıkışını izledikten sonra da kapıları sımsıkı kapattı.

 

Konuşmaları onun alaylı yorumuyla dağılıp sonlanmışken bu utanmazlık da neyin nesiydi? Beatrice, o yorumu yaptıktan sonra nasıl böyle yüzsüzce tekrar karşısına çıkabildiğini algılayamıyordu. Rahatsızlığını bastırmak için elini göğsüne koyarak iç çekti ve—

 

Subaru: “Bu işe bir son vermeye ne dersin! Sinir krizi falan mı geçiriyorsun!? İlk iş olarak şiddete başvuracaksan konuşma hiçbir yere—”

 

Beatrice: “Asıl sen son ver, doğrusu!”

 

Subaru: “!”

 

Daha üstün kalitede bir büyü kafasına etki ederek gövdesine inmeye başlamıştı. Beatrice onun çığlık attığını teyit ederken oğlan yuvarlanarak kapının dışındaki duvara vurdu ve Kütüphane bir kez daha koridorla olan bağlantısını kesti.

 

Bu kadar inatçı olduğuna inanamıyordu. ‘Pes etme’ konseptinden habersiz miydi acaba? Ya da düşüncesiz sözlerinin Beatrice’in kalbini ne kadar derinden yaraladığını fark edemiyor muydu? Hangisi olursa olsun Kapı Geçişinin vedasını durmaksızın reddediyordu.

 

Beatrice: “...Gerçekten şaka değil, sanırım.”

 

Bu rahatsız mırıldanmanın ardından odanın arkasındaki merdiveni çekerek kapının karşısındaki alışıldık pozisyonunu aldı. Kollarındaki kehanet kitabına sarılarak girişe bakmaya başladı.

 

—Oğlan bir kez daha kapıdan içeri dalacaktı.

 

Bencil mantığı ve düşüncesiz satış konuşmalarıyla gelecekti. Onu defalarca reddedecek ve kovacaktı.

 

Çünkü o, O Kişi değildi. Çünkü o, Beatrice’i buradan çıkarma hakkını kaybetmişti.

 

Ve Beatrice de buradan asla ama asla ayrılmayacaktı.

 

Burada, yerine getirilmeyen sözüyle birlikte son bulacaktı. Çünkü artık Beatrice’e teselli verebilecek tek şey buydu.

 

Odadan kovulan Subaru kafa üstü duvara çakılmış ve nefesi kesilmişti.

 

Bu Beatrice’i ikna etmekteki başarısızlığından sonraki altıncı kovuluşuydu. Bu kısacık sürede tekrarlanan saldırıların görünmez saldırılarla baş etme konusunda kendisini geliştirdiğini hissediyordu. Fakat Beatrice'in büyüsü Subaru’yu ciddi şekilde yaralamadan olabildiğince yoğunlaşmaya başlıyordu, yani kesinlikle gevşeyemezdi.

 

Subaru: “Bu aptal sihrini parlatma zamanı değil, s*ktir! Beni dinlemiyor...”

 

Koluyla terlerini silen Subaru dizlerine kendisini ayaklandırma emrini verdi. Dünden beri durmaksızın koşuyordu, kanı dökülmüş, kırık kemikleri kaynamış, fiziksel olarak tükenmişti. Bitkinliği görüşünü bulanıklaştırmıştı ve artık devam etmesini sağlayan tek şey irade gücüydü.

 

Subaru: “Yangın yakında iyice yayılacak...”

 

Bedenini kamburlaştırarak başını sağa sola çevirdi, dilini şaklattı. Zayıf görüşünün tek suçlusu bitkinliği değildi. Devasa cadı yaratığını öldüren yangın giderek tüm köşkü teslim almaya başlamıştı. Ana bloğun alt katı neredeyse tamamen alevlere boğulmuştu ve doğu ile batı kanatlarından yükselen dumanları da görebiliyordu.

 

Yangının yayılışı yaratıkların çoğunu köşkten çıkartmıştı, yani Subaru’nun koşturuşunu engelleyecek bir yaratık kalmamıştı. Fakat binanın içerisindeki sıcaklık giderek fırın gibi oluyor, teri çabucak buharlaşıyordu ve alazlanan eti de kömürleşmenin eşiğine gelmişti. Bina çok geçmeden yıkılacak, Subaru’nun kaderi yangında hiçliğe kavuşacaktı.

 

Bu olmadan önce amacını yerine getirmeli, buradan Beatrice ile birlikte kaçmalıydı. Fakat Beatrice’in kalbi inatla kapalı olmayı sürdürüyordu.

 

Subaru: “Yangının kapı sayısını azaltması işe yarıyor ama...”

 

Gerçekten de alevlerin tek faydası buydu. Kapı Geçişi sadece işlevini sürdürebilen kapılar arasında iş görüyordu. Haliyle açık veya yanık kapılar çalışmıyordu. Yani yangın yayıldıkça Kütüphaneye açılma potansiyeli olan kapılar azalıyordu.

 

Subaru: “Tabii yangın tüm kapılar tükenmeden beni pişirebilir.”

 

Ve köşkteki tüm kapılar yandığı takdirde ne olacağını düşünmek dahi istemiyordu. Beatrice’in Kapı Geçişinin bir mekânı diğerine nasıl bağladığını tam olarak bilemiyordu. Köşkün yanması Beatrice’in Yasak Kütüphanesini kalıcı olarak izole edilmiş bir uzaysal mekâna çevirebilirdi. Kapı Geçişinin köşk dışında bağlanabileceği tek yer Lewes Meyer’in uyuduğu kristalin bulunduğu laboratuvar olabilirdi ama—

 

Subaru: “Bu zihinsel durumuyla köşkü oraya bağlar mı ki...?”

 

Beatrice'in Kapı Geçişi zamanında Subaru’yu Sığınağa göndermişti. Subaru bu alışılmadık şeyin neden yaşandığını tahmin edebiliyordu.

 

Beatrice duygusal olarak yıkılmış ve Subaru’yu Yasaklı Kütüphaneden güç kullanarak kovmuştu. Aklı kasten ‘vedaya’ odaklanırken de niyeti yolundan sapmış—ve Kapı Geçişi onu laboratuvara göndermişti, Subaru’nun fikri buydu. Orası Beatrice için acılı ve üzücü bir vedanın sembolüydü. Subaru’nun zamanında Sığınağa gönderilişinin sebebi bu olabilirdi.

 

Bu da Beatrice’in şu anda Kapı Geçişini laboratuvara bağlama ihtimalini düşürüyordu. Şu anda ‘vedaya’ değil’, ‘sona’ odaklanmıştı. Eğer dünya ve köşkle bağlantısını yitirirse kendi sonuna ulaşacaktı.

 

Subaru’ya Beatrice’in nihai kararı bunu yapmak olacakmış gibi geliyordu.

 

Subaru: “Böyle bir sona ulaşmana asla izin vermem!”

 

Derin bir nefes alan Subaru yere yakın kalarak koşmayı sürdürüyordu. Açtığı kapıyı açık bırakarak sıradaki kapıya yöneliyor, dumanları savurarak köşkün derinliklerine doğru ilerliyordu.

 

Alevler tarafından yutulan binadan durmaksızın yükselen sesleri işitebiliyordu. Teni kararmıştı ve sıcak hava gözlerini yakıyordu. İkisine de yüzünü ekşiterek direniyordu.

 

Burnuna dolan duman onu boğulmaya yaklaştırırken henüz açılmamış bir kapıyı keşfederek kulpuna atıldı. Kulp sıcaklığı emmiş ve Subaru’nun elini yakmıştı. Avuçları şimdiden pek çok çirkin yanıkla kaplanmıştı. Istırap içerisinde dişlerini sıkmaya fazlasıyla alışmıştı. Delici bir acı şakaklarına ulaşırken kapıyı tekmeleyerek açtı.

 

Subaru: “—”

 

Eski kitap kokusuyla dolu bir odaya dalmıştı. Ağzını kocaman açıp derince bir nefes aldıktan sonra yüz üstü yere yığıldı ve gözlerini yukarıdaki loş tavana dikti.

 

Tanıdık bir atmosfer ve teninde karıncalanan bir öfke—kesinlikle Yasaklı Kütüphanedeydi.

 

#Sonunda şimdiki zamana dönmüş bulunuyoruz. Sanıyorum ki bundan sonraki bölümler aralarındaki konuşmalarla geçecek. Subaru'nun Beatrice'i ikna etmek için neler söyleyeceğini ve başarılı olup olamayacağını çok merak ediyorum. Betty'nin ıssızlığı artık bitsin, mutlu olabilsin istiyorum. Arzuladığı son yerine onun için iyi olan sona kavuşur inşallah. O zaman tam bir anne olarak iyi dileklerimi sıralamayı bitirdiğime göre daha fazla uzatmayıp bir sonraki bölümde görüşmek üzere diyorum, kendinize iyi bakın 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr