Rüzgâr esiyordu. Tek, güçlü bir rüzgarın saçlarını ve kıyafetlerini savurduğu ikili birbirine bakıyordu.
Sığınağın eteklerinde, genç Garfiel ve Frederica’nın yaşadığı gizli evin yakınlarında ıssız ve sıradan bir çayırlıkta buluşmuşlardı. Yakınlarda hiçbir konut yoktu ve olsaydı bile hiç kimse bu noktadan geçmezdi. Tüm Sığınak halkı Emilia’nın Yargılama sonuçlarını beklemekle meşguldü.
Emilia’ya tezahürat etmek ve Ram’ın kalabalıktan kurtulmasına olanak tanımak için...
Roswaal: “Yanılsama diyooooooorsun.”
Ram Emilia’yı bu şekilde kullandığı için kendisini biraz suçlu hissetse de tekrar odaklanarak Roswaal’ın dudaklarının bir gülümsemeyle gevşediğini fark etti. Roswaal uzun, mavi saçlarını ardına attıktan sonra tek gözünü kapatmış, Ram’a sarı gözünü dikmişti.
Roswaal: “Bunu söyleyen sen, yani hislerimin ve amaçlarımın farkında olan kişi, olunca işitmek bir haaaaaayli üzücü oluyor.”
Ram: “Sessizliğimi korudum ama daima düşünüyordum. Ehh, doğal olarak.”
Roswaal: “Doğal olarak... eeeeeeeh, sanııııııırım öyle. Senin için uzun süredir bitkinlik ve utanç dolu bir hayattı.”
Ram: “—”
Ram Roswaal’ın omuz silkişine bakışlarını eğerek karşılık verdi. Ne söylemeye çalıştığını az çok anlıyordu. Tabii ki anlıyordu. Ram Roswaal’ın söylediklerine daima özen gösterirdi. Sevgisinin ve sadakatinin hedefi olan Roswaal’ın, bağlılığını nasıl algıladığını acı bir bağlamda çözmüştü.
Roswaal: “Demek kontrattan kurtulduğun anda yapacağın ilk şey benim plaaaanlarımdan sapmak. Subaru-kun’a destek olarak ve boyun eğdirdiği Garfiel’e yardım ederek yaptığın şey buydu, haksız mıyım?”
Ram: “Bunun iki sebebi vardı, biri benim amaçlarım içindi, diğeri de Garf’ı aptallığından kurtarmak için… Ben olmasam herhangi bir şey başarabileceklerinden şüpheliydim.”
Roswaal: “’Neticede’ her şey yoluna girmiş gibi görünüyor. Subaru-kun ucunda bir sürü kıymetli şeyin bulunduğu oldukça düşüncesiz bahislere girdi… Ben kıymetlim için böyle aptalca bir kumar oynamayı aklımdan bile geçirmezdim.”
Bununla şunu anlatır gibiydi; Subaru’nun kararını eleştiriyordu ve kendi fikirlerinin mantıklı olduğunda ısrarcıydı. Ve dürüst olmak gerekirse bu ifadede Ram’ın karşı çıkabileceği hiçbir şey yoktu. Subaru’nun eylemlerinin çoğu özünde plansız ve rastlantısaldı. Tüm Garfiel meselesinde ve Ram’ın dahil oluşunda şans yanında olmuştu. Ram’ın Subaru hakkındaki ‘yalnızca zamanlaması iyi olan adam’ kanısı değişmemişti. Sadece bir hedefe erişme açısına odaklanılırsa Roswaal’ın fikirleri çok daha üstündü. Tabii İncilin güvenilir olması kaydıyla.
Ram: “Kumar oynamazsın... çünkü öncelik sırasındaki diğer şey İncil.”
Roswaal: “Aaaaaaynen öyle. İncile güvenmiyor gibi görünsen de oooooooldun olası ona terstin. Tekrar ediyorum, bu da kaçınılmazdı. İçeriğinin mümkünse bir noktada sapması için dua ediyordun.”
Ram: “... Bunu reddetmeyeceğim.”
Reddedemezdi. Ram gerçekten de İncile tersti. Fakat Roswaal’ın algısıyla Ram’ın bunun ardındaki gerçek düşüncesi arasında büyük bir fark vardı. Ve bu da Ram’a asla suratına yansıtmayacağı bir keder veriyordu.
Roswaal: “Hatırlıyor musun? Aracımız olarak İncili kullanarak oluşturduğumuz kontratı hatırlıyor musun?”
Ram: “—Tarih İncilinin ifade ettiği gibi gerçekleştiği sürece sana hizmet edecektim. Karşılığında,”
Roswaal: “Zaman İncilin içeriğinden sapan bir yol çizerse hedeflerim çıkmaza ulaşacak. Hedeflerimi gözden kaçırırsam da hayatım tüm anlamını yitirecek. Ve sen bedenime istediğini yapmakta özgür olacaktın.”
Ram: “Yaşaman veya ölmen benim elimde olacaktı.”
Roswaal: “Koooooontrat bu şekildeydi.”
Roswaal bu sözlerle birlikte göğsündeki cepten siyah bir kitap çekti. Kalın kitabı sıkıca kucakladı ve kapağını okşayarak iç çekti.
Roswaal: “Senin için gerçekten uzun ve acı verici bir süreç olmalı.”
Ram: “—”
Roswaal: “Sonuçta... memleketinin yıkımından kısmen sorumlu bir adama gönülsüzce sadakat yemini etmek zorunda kaldığın bir hayat geçirdin. Dualarının aksine kalbinin benimleyken neşe bulması… ıstırap verici olmalı. Duuuuuygusuzluğum için en içten özürlerimi dilerim.”
Roswaal Ram’ı yaralamak için ağır konuşmuştu.
Memleketinin yıkımından kısmen sorumlu… Bu cümleyi işitmek, memleketine ve ailesine dair anılarını ve acılarını anımsamak Ram'ın göğsünde bir ateş yakmıştı.
ONİ ırkı yarı insanlar arasında bile düşük bir popülasyona sahipti fakat karşılığında inanılmaz kuvvetleri olurdu. Ram'ın ırkı o kısıtlı nüfuslarını toplamış ve dağların derinliklerinde bir köy oluşturmuştu. Sonra da alevler ve bıçaklarla dolu bir gecede yok edilmişlerdi, geriye kalanlar yalnızca Ram ve ▒▒▒ idi. Ram da yangının ertesi sabahı yanık köyüne attığı sersem bakışlar arasında Roswaal’la bir kontrat aracılığıyla bağlanmıştı.
Bu kontratı kurtulabilmek için kabul etmişti. ▒▒▒ bunu hiç öğrenmemiş, Ram ona hiçbir şeyden bahsetmemişti.
Ram: “—?”
Ram, açıklanamayan bir çarpıklık hissi ve başındaki hafif bir ağrıyla kaşlarını çattı. Anılarında doğal olmayan bir şeyin varlığını hissediyordu. Sanki orada olması gereken bir şey varmış ama yalanlardan bir ağla örtülmüş, kendisine öyle bir şeyin var olmadığı söyleniyormuş gibiydi. O olmadan anıları hiçbir anlam ifade etmese de—
Roswaal: “İçindeki adi özlem ve intikam tutkunla kalbini geliştirdin. Benliğindeki zıt arzuların çarpışmasına rağmen gerçekten haaaaaaarika bir piyon oldun. Seni İncile uygun bir itaatkarlıkla ne kadar uzun süre kullandım?”
Ram anılarına ulaşmaya ve o tuhaflığı çözmeye çalışırken Roswaal konuşmayı sürdürüyordu. Ram, bunun zamanı değil diyerek arayışını sonlandırdı ve yeniden, sadakati hakkında tatlı tatlı konuşan Roswaal’a döndü. Fakat Roswaal’ın Ram’a attığı bakışlar yeni bir duygu barındırmaya başlamıştı.
Roswaal: “Ama kiiiiiiiim bana ihanet edip Subaru-kun’la müttefik olacağını bilebilirdi ki! Bu yüzden ne kadar kederlendiğimin farkında mısın?”
Ram: “... Kontratımızın şartlarına karşı çıkmadım. Dünya senin İncilinden farklı bir rotaya saparsa senin sözlerine göre değil, kalbime göre hareket edecektim. Kontrata… ona itaatsizlik etmiş olsaydım bu işten zararsız kurtulamazdım.”
Elini göğsüne koyan Ram, eylemlerinde haklı olduğunu ifade etmekteydi. Doğal olarak Ram ve Roswaal arasındaki bu kontrat kelimelere dayalı bir sözden ibaret değildi. İkisinin de ruhlarına büyüler işlenmişti ve şartlara meydan okuyacak uygunsuz bir davranış ikisine de fazlasıyla zarar verirdi. Bu yaşanmadığına göre Ram’ın kalbi kontrata meydan okumamış demekti.
Fakat Roswaal kafasını kuvvetlice salladı.
Roswaal: “Ben de buuuuuundan bahsediyorum. Kontrata ihanet ettiğin için cezalandırılmamış olmana bakılırsa… ruhunun kontrata uyduğuna dair en ufak bir şüphesi yok demektir. Ve bunu da korkunç bir muhakeme olarak görüyorum.”
Ram: “Ne demek istiyorsun acaba?”
Roswaal: “Çok basit. —Henüz İncilin içeriğinden sapılmadı. Seninle benim aramdaki kontrat artık sahiden son durağına erişecek.”
Kısık bir sesle bu iddiada bulunan Roswaal, Ram’a bakıyordu. Bu iddia, ifadesiz haldeki Ram’ın yanaklarını iyice gerginleştirmişti. Şu anda duydukları kontrat büyüsünden oldukça farklı bir hal almıştı.
Tüm bu şartlara rağmen Roswaal’ın inatçı kalbi en ufak bir teslim olma belirtisi sergilemiyordu.
Ram: “Henüz İncilden sapılmadı mı? Barusu Sığınağı özgürleştirmek için mezara meydan okumayacak ve Emilia-sama kar yağışı getirecek bir şey yapmayacak. Nasıl hala İncilden sapılmadığını söylersin, Roswaal-sama... bir şey mi oldu?”
Roswaal: “Hiçbir şey olmadı, heeeer şey aynı. Evet, bahsettiğim şeyler henüz meyve vermemiş olabilir… ama verebilirler.”
Ram: “Olmayacak. Barusu Sığınaktan ayrıldı ve Emilia-sama Yargılamaları aşıyor. Meselelerin buna rağmen içeriğe uyum sağlayacağını söylemek… inatçı bir çocuğun debelenişi gibi değil mi?”
Roswaal: “Gayet olgun bir yetişkinim ve bu yüzden inatçı bir çocuk olduğumu inkâr edebilirim fakat debelendiğimi inkâr edemem. Saaaaaahiden de bunlar benim işe yaramaz debelenişlerim. —Sonu gelmeyen, dört yüz yılı aşan, eeeeeeebedi debelenişlerim.”
Seyrinden çıkan Roswaal, kendi eylemlerine ‘debeleniş’ diyordu. Boğazının ardından kahkaha atan palyaço, ifadesi delice bir neşeyle çarpıklaşarak dizlerini tokatladı, tüm bunların mükemmelliğini pekiştirdi.
Roswaal: “Debeleniş, sahiden de debeleniş! Can alıcı nokta da bu! Benim bu takıntımı anlatmak için daha isabetli bir kelime olabilir miydi? Haaaaaaayır, olamazdı! Debeleniş… debeleniş… ahaaahaa, harika. Daha önce hiç aklıma gelmemişti.”
Ram: “Roswaal-sama!”
Roswaal: “Takıntılı bir şekilde debelenen bir adam ve deli bir adama yönelik intikam arzusunu sadakate çeviren bir hizmetli. Şartlarımız saaaaaahiden çarpık ve gülünesi. Aaaaaaaaancak eylemlerime debeleniş demen niyetimi değiştirmeyecek. Zamanından önce harekete geçtin.”
Roswaal'ın çılgınca gülümsemesi silinmişti ve görebilsin diye İncili Ram’a uzatmaktaydı.
Roswaal: “Sen neye inanırsan inan kontrat değişmedi. Emilia mezarın Yargılamalarını tamamlayana dek hiçbir şey Natsuki Subaru’nun Sığınağı özgürleştireceği içerikten sapmayacak. Ve Emilia kar yağdırmasa bile karı ben yağdıracağım için içerikten herhangi bir şekilde sapılmayacak.”
Ram: “—”
Roswaal: “Sen kontratın şartlarına karşı çıkabilirsin ama ben de aynı oranda uyum sağlayacağım. Yani karşı taraflardayız. İntikamını alma zamanın gelmedi.”
Roswaal kitabı hafifçe fırlatıp diğer eliyle yakalayarak göğüs cebine yerleştirdi. Uzattığı sağ kolunda alevler titreşmekteydi. Alevler sırayla kırmızı, mavi ve yeşile dönerken Roswaal’ın gözleri kısılıyordu.
Roswaal: “Hala işverenine bağlısın. Hizmetkarım olarak küstahça davrandın ve bu yüzden cezanı çekeceksin. Gerçekten de dünyanın İncilden saptığını düşünüyor olsaydın tek yapman gereken iki gün daha beklemekti. O zaman hiç karşı koymadan kendimi sana teslim edebilirdim… Aceleciliğin kimseye faydası dokunmaz.”
Roswaal acı dolu bir şekilde kafasını salladı.
Roswaal: “Gerçi,”
Roswaal: “Beni bir an önce yok etme arzunu anlayabiliyorum.”
Ram: “... Demek sahiden de hiçbir şey anlamamışsın.”
Roswaal: “—?”
Ram gözlerini kapatmış ve Roswaal’ın alaycı gülümsemesi karşısında hafifçe mırıldanmıştı. Gözkapaklarının ardında suratına asla yansıtmadığı bir duygu karmaşası yer alıyordu. Gözlerini kapattığında hiç kimseye göstermemeye yemin ettiği hayat tarzını kendince görebiliyordu. Kafasını kaldırdı. Bunca zamandır tutmakta olduğu asasının ucunda mana birikmişti.
Ram: “Kontrat sona erdikten sonra bana teslim olmanın hiçbir anlamı yok. Sen yok olduktan sonra hiçbirinin anlamı yok.”
Roswaal: “—Hadi gel.”
Ram: “Nasıl istersen.”
—Canlı renklerdeki alevler, görünmez rüzgâr bıçaklarıyla çarpışıyordu.
Oni ve büyücü, Sığınaklarında savrulan alev dalgalarıyla çarpık danslarına başlamıştı.
#Güzel bir bölümdü. Ram ve Rem'in köyünün yanışını animeden az çok hatırlıyorum. Ama sanırım Ram-Roswaal birleşiminin detayları yoktu, değil mi? Cidden neredeyse iki yıldır bu seriyi çeviriyorum ve içine bu kadar girmişken animeyi tekrar detaylı bir şekilde izlemeyi çok isterdim. Ama kendime ayıracak o kadar az vaktim var ki imkansız gibi diyerek dert yanıyorum ve susuyorum.
Şimdilik oni ve büyücüyü bir kenara bırakıp sıradaki bölümde Emilia'nın yanına döneceğiz. Pazartesi belki bölüm atamam ama haftaiçi ufak toplularla telafi etmek niyetindeyim bir aksilik çıkmazsa. O zamana kadar kendinize iyi bakın, tekrar görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..