Darbe anında kemikler çatırdadı, bedeni duvara çarpmadan önce havada savruldu. Dayanıksız ahşabı durmaksızın delip geçen figür, kıymık yağmuruyla birlikte binadan çıktı. Karın üzerinde kabaca kayarak inişe geçip sendelerken buzları tekmeledi.
“—”
Yüzüstü haldeki figürde en ufak bir kımıldama yoktu. Her şey öylesine sessizdi ki figür, ölüden farksız görünüyordu. Subaru önce duvardan çıkan kişiye göz gezdirdi, sonra da onu binanın içerisinden fırlatan kişiye. Bu kişi de Subaru’nun bakışlarını fark ederek tatminkâr bir iç çekişle ağzını açtı.
“Eveeet… Lanet olasıca işi hallettim, oy!”
Diyen sarışın oğlan keskin dişlerini takırdatarak gülümsedi— yani Garfiel.
Subaru da kafasını kaşıdı ve Ram’ın dayak yemiş haldeki Roswaal’a koşturuşunu izleyerek, “Ha-hallettiğin belli” demeyi başardı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Garfiel ve diğerleri, Emilia’nın hamileliğini ilan edişinin yarım gün sonrasında, diğer bir deyişle Büyük Tavşan dövüşünün ertesi sabahında Sığınakta buluşmuştu.
Patrasche Sığınağa Garfiel de dahil olmak üzere altı kişilik bir vagon taşıyarak dönmüştü.
Köşkteki kızların, yani Rem, Petra, Frederica’nın ve onları kurtaran Garfiel’le Otto’nun iyi olduğunu görmek Subaru’yu çok rahatlatmıştı.
Ama beraberinde getirdikleri ekstra kişiye gelince,
???: “Oh baksanıza, tekrar merhaba, Bayım.”
Vagonun köşesinde bağlı, örgülü saçlı bir kız durmaktaydı—Elsa ile birlikte köşke saldıran yaratık efendisi Mei Lee.
Bu beklenmedik karşılaşma Subaru’yu sersemletmiş, Mei Lee ise ona köşkteki gibi dostane bir tavır ve ses tonuyla yaklaşmıştı.
Mei: “Beni dinlemekle ilgilenir misin? Bu sarışının hanımefendilere nasıl davranacağıyla ilgili hiçbir fikri yok. Bir kızı eli kolu bağlı şekilde oturtması çok kötüüüüüü. Sence de öyle değil mi, Bayım?”
Subaru: “Öyle. Gerçi neler yapacağını bilemediğim için ben olsam ağzını da tıkardım… Ee demek seni yakaladık, peki ya Elsa?”
Mei: “Hiçbir fikrim yok. Ama Elsa o yangından kurtulmuş olamaz, değil mi? Yani bence ölmüştür. Beni ilgilendirmez.”
Mei Lee sözde yoldaşı Elsa’nın ölümüyle zerre kadar ilgilenmiyordu. Subaru kaşlarını çattı.
Subaru: “Daha iyi esaret şartları peşinde koşuyorsan kafanın rahat olduğu kesin demektir. Ama iyi vakit geçireceğinden şüpheliyim. Gerçekten kötü şeyler yaptın.”
Mei: “Biliyorum. Ama elime yüzüme bulaştırdım, o yüzden sıkıntı yok. Mamaya geri dönersem azar yerdim zaten.”
Subaru: “Annen… Köşkte de ondan bahsettiğini hatırlıyorum ama bu bir çeşit kilit kişiniz olduğunu gösteriyor… Roswaal’la konuştuktan sonra netleşecek bir konu daha çıktı.”
Mei: “Bana günde üç kez bibersiz yemekler verin, olur mu?”
Diyen Mei Lee neşeli bir şekilde sırtını Subaru’ya dönerek konuşmanın bittiğini belli etti. Onun hapsiyle daha sonra ilgilenmeleri gerekecekti. Her halükârda Roswaal Köşkü saldırısının önemli bir tanığıydı.
Garfiel’in onu yakalama akıllılığını göstermesi Subaru’yu gerçek anlamda şaşırtmıştı.
Sırada Sığınağın ve Arlam köylülerinin güvenliği vardı. Sığınaktan tahliye edilenlerin yakınlardaki bir şehre güvenle ulaştığı ve herkesin rahatının yerinde olduğu öğrenilmişti.
Subaru tam rahatlamış şekilde elini göğsüne götürecekkense ilk darbesini yemişti.
Garfiel: “Şahsen tek bi yumrukla peşini bıraktıım için harika benliğimin lanet olasıca kibar davrandıını düşünüyorum.”
Diyen Garfiel Roswaal’ı yumruklamak için kullandığı kolunu sallayarak duvardaki boşluğa bakmaktaydı. Subaru’nun da Roswaal konusunda pek çok şikâyeti vardı ve Garfiel’in öfkesini haklı buluyordu ama-
Subaru: “O yumruk benim on yumruğumun birleşiminden daha güçlü olunca ‘kibar’ doğru bir kelime oluyor mu merak ediyorum doğrusu…”
Garfiel: “Bu kadar pasif olmayı bırak, Kaptan. Hadisene, sen de dene.”
Garfiel homurdanarak Subaru’ya bir şey uzattı. Garfiel’in ellerine bakan Subaru, ormanda bulmuş olması gereken bir sopayla karşılaştı.
Oldukça güzel bir sopaydı, kalındı ve uzundu. Ahşap bir beysbol sopası gibiydi.
Subaru: “...Tam olarak nereye varmaya çalışıyorsun?”
Garfiel: “'Ona sopayla vurmak efsane bi hamle olur. Tek darbe hakkın var ama bunu kullanıp güzel bi darbe vurdun diye kimse şikayetçi olmaz.”
Subaru: “Yaptıklarından sonra onu dövmek yeterince efsane bir hamle zaten!”
Ve bir de silah kullanması bekleniyordu. Subaru bunun bir ‘yumruk’ sayılıp sayılmayacağı konusunda tartışmaya devam edebilirdi. Ama Garfiel kafasını kaldırıp çenesiyle deliği işaret etti.
Garfiel: “Sana kimse katılmıyo gibi görünüyo, Kaptan.”
Subaru: “Ha?”
Son derece kederli bir Garfiel’le kalakalan Subaru dışarı bakarak Ram tarafından ayaklandırılan Roswaal’ın, yumruğunu kafasının üzerine kaldırmış Frederica ile yüzleşişini izledi.
Frederica: “Hazırlayın kendinizi, Efendim!”
Frederica'nın güçlü kolu havayı yararak tam olarak Garfiel’in yumruğunun indiği yere, yani Roswaal’ın sol yanağına indi. Roswaal bir kez daha havalandı ve bu defa birkaç metre ötedeki bir ağaç gövdesine toslayarak durdu. Darbenin etkisiyle ağaçtan dökülen karların altına gömülmüştü.
Buna tanık olan Frederica tatminkâr bir kafa sallayışıyla birlikte ellerini çırptı.
Subaru: “Cidden mi!? Bu intikam fikri herkese uyuyor mu?”
Garfiel: “Sinirimizi bi şekilde içimizden atıp meseleyi kapatmamız lazım, Kaptan. Yaptıklarının karşılıını almazsa çok tuhaf olur. Sonrasında onu iyileştirmiycek diilim. Hem Emilia-sama da var.”
Roswaal kafasını kardan çıkardı ve başı dönerek sırasını bekleyen Petra ile Otto’ya döndü. Bu sırada Ram, Roswaal’ı çekiştirdi, Emilia da onu her an iyileştirebilecek şekilde yakınlarda beklemedeydi.
Subaru: “Yani Emilia-tan şifacı olarak bekliyor değil mi? Sırasını bekliyor olması mümkün değil, haksız mıyım? Gerçi sanırım onun da bu işe dahil olmaya hakkı var.”
Garfiel: “Eh, onun kişiliği için biraz zor olur herhalde. Ama her neyse, hadisene Kaptan.”
Garfiel sopayı Subaru’ya doğru ittirdi. Subaru da çekine çekine kabul etti.
Subaru: “Ona vurmazsam konuşmaya katılmama izin vermeyecek misin?”
Garfiel: “O kadar da diil. Ama sen de o bok kafanın suratının ortasına vurmak istiyosun, di mi?”
Sırtından itilen Subaru evden dışarı adımını attı.
Garfiel duvardaki delikten başparmağını kaldırdı. Subaru’dan bir şeyler kapıyor gibiydi. Subaru bu henüz alışamadığı kardeşlik hareketinden sonra Roswaal’dan intikam alma sırasına girdi.
Tam da o esnada Petra, Roswaal’ın suratını ıslak bir tişörtle tokatladı.
Ve Sığınakta ıslak, tatmin edici bir çat sesi yankılandı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Subaru: “Öhömm, peki. Kapanışımızı yaptığımıza göre son yaşananları konuşup ileride ne yapacağımızı çözme zamanı geldi bence.”
Boğazını temizleyen Subaru başı çekmiş, grubun kalanına bakmaya başlamıştı.
Bu döngünün bütün önemli oyuncuları katedralde toplanmıştı. Kalabalık oluşları Subaru’ya büyüdüğü evi anımsatarak birazcık duygusallık katıyordu.
Katedralde eski Roswaal Köşkü sakinleri—Subaru, Emilia, Beatrice, Roswaal, Ram— ve yeni Roswaal Köşkü sakinleri Otto, Frederica, Petra vardı. Bir de Sığınağın ana figürleri olan Garfiel ile Lewes.
Rem ise Lewes’in evinde, Pico ve diğer Lewes taklitlerinin gözetiminde uykudaydı.
Emilia: “Subaru, biraz uzaklara dalmış gibisin, iyi misin? Hala toparlanamadın mı?”
Subaru: “Yo, iyiyim. Sadece biraz duygusallaştım. Emilia takımı ikiye katlandı. Gerçi Sığınak insanlarını ve Arlam köylülerini ekleyince daha da büyük bir figür olmaya başlıyorsun.”
Emilia: “...Haklısın.”
Diyerek başını sallayan Emilia’nın bakışları da dalgındı.
Liderliği alıp Büyük Tavşana karşı defans hattını tuttuktan sonra Sığınak sakinleri ve Arlam gençlerinin ona yönelik izlenimi iyileşmişti. Tabii sırf gerektiğinde bel bağlanabilir biri oldu diye Hükümdar olacak değildi ama söz konusu yabancılama olduğunda dünyalar kadar fark doğmuştu.
Onunla daha sık iletişim kurdukları takdirde kişiliğini çözecekleri kesindi. Yalnızca zaman içerisinde gelişecek bir anlayış gerekli, diye düşünüyordu Subaru.
Subaru: “Veeeee yine konudan saptım. Tamamdır, geri dönüyorum. Hepimiz Sığınakta ve köşkte olanları biliyoruz, değil mi? Aslında tüm bunları tetikleyen kişinin biraz sorumluluk almasını veya detay vermesini isterim ama...”
Odadaki herkesin bakışları söz konusu kişiye çevrilmişti.
Roswaal katedralin bir köşesinde, Ram’ın kucağında hareketsizce yatmaktaydı. Üzerine çevrilen bakışları fark eder etmez gözleri açıldı.
Roswaal: “Oooooooooh? Hepiniz bana işkence ettiniz ama haaaaala tatmin olana dek zorbalığa devam etmek zorundasınız, öyle mi?”
Subaru: “Yaptığının bedelini ödedin. Hem Emilia-tan seni iyileştirdi bile, o yüzden böyle utanmaz lafları bırak. Her halükârda Ram beni daha çok şaşırttı.”
Ram: “...Neden?”
Subaru geveze Roswaal’a dilini çıkartarak konuşmayı Ram’a yönlendirdi. Roswaal’ın ellerini tutan ve onu kucağında dinlendiren Ram’ın sözleri Subaru’nun kaşlarının çatılmasına yol açmıştı.
Subaru: “Yo, yani,”
Subaru: “Çok iyi durumda olmadığını biliyorum ama Roswaal Kapanışını sessizce izlemenden etkilendim. Çılgına döneceğinden emindim.”
Ram: “Aptallık etme, Barusu... Roswaal-sama’nın hata yapamayacak biri olduğuna bir an olsun inanmış değilim. Ama yanlış yola girdiğinde de yanında olmak isterim. Tabii ki böyle düşünecektim. Ve sen bunu bile göremedin mi? Ne aptalca.”
Subaru: “Konuşmanı aptallıkla açıp aptallıkla kapatma! Ama her halükârda, bu mantığa göre sen...”
Ram: “Aynen öyle. Roswaal-sama’ya vurmaya hakkınız vardı. O yüzden acı çekmesini kabullendim. Ve sonrasında onunla ilgilenip şefkat göstermeyi uygun buldum.”
Her zamanki gibi Ram'ın sevgisini gösterişi biraz erkeksiydi.
Hiç kimse Roswaal’a olan sadakatinden yakınamazdı. Yalnızca Garfiel sıkıntılı görünüyor ama o da sessizliğini koruyordu.
Beatrice: “Tuhaf zevklerin var, sanırım. Karnındaki onca yanıktan sonra… Betty ve bayan gümüş saç olmasa bir sürü yarayla kalakalacaktın, doğrusu.”
Konuşmaya katılan kişi, Subaru’nun yanında sessizce oturan Beatrice olmuştu.
Dizlerini göğsüne doğru katlamış, Subaru’nun sol omzuna yaslanmıştı. Ram’ı iyileştirmekte Emilia’ya yardımcı olarak yaralarını yok etmiş, Ram’ın güzelce toparlanmasını sağlamıştı.
Ram: “Size minnettarım, Beatrice-sama ve Emilia-sama. Ama hayatımı kurtarmak adına sergilediğiniz emeğin aşk ilişkilerime karışmanız için bir mazeret olmamasını yeğlerim.”
Beatrice: “Betty bunu yapacak kadar cömert değil, sanırım. Kendini yeniden canını yakacak olsa bile o hatalı adama adayacak olman sana kalmış, doğrusu.”
Roswaal: “—Bir daha olmayacak.”
Beatrice Ram’a sert bir yanıt verirken bunu işiten Roswaal doğruldu.
İkili nefeslerini tutarken Subaru yutkunmuştu.
Roswaal’ın suratında makyaj yoktu, yüzü apaçık ortadaydı. Palyaço makyajını silmiş olan yakışıklı adam sol gözünü eliyle örtüyor, katedralde toplanan kişilere mavi gözüyle bakıyordu. Ve başı oldukça eğikti.
Roswaal: “Bir daha asla aramızdan birilerini feda ederek bir şey elde etmeye çalışacak kadar küstahça davranmayacağım. —Öğretmenimin ruhu üzerine yemin ederim.”
Herkes: “—”
Roswaal: “Ve Beatrice’in beni üçüncü defa yumruklamamasını tercih ederim.”
Şakasını yapan Roswaal, kafasını kaldırarak Beatrice’e baktı. Beatrice ise somurtkan bir şekilde uzaklara bakmaktaydı.
Beatrice: “İkincisi aptalca gevezeliklerin içindi, sanırım. Üçüncüsü beni aşar, doğrusu.”
Roswaal: “Ben de öyle kalmasını isterim. Daha fazla intikam konusu olmamak için her şeyden kaçınmayı yeğlerim. Garfiel ve Subaru-kun öyle acımasızdı ki kendimi ölmeye bile hazırlamıştım.”
Subaru: “Beni onunla aynı kefeye mi koyuyorsun? O kadar güçlü olamam.”
Gerçi yumruğunun biraz şevkli olmasını istediği doğruydu. Roswaal’ın çenesinin ucuna temiz bir darbe geçirmişti ve ahh, Roswaal’ın sersemleyişi ne manzaraydı ama!
Her neyse. Roswaal ifadelerinde samimiydi. Subaru’nun da ona bir şans verme konusunda tereddüdü yoktu. Ram’ın incili yakmak uğruna canını feda edişini izlemek Roswaal’ı bir şekilde etkilemiş, kalbindeki değişime katkıda bulunmuş gibi görünüyordu.
Subaru: “Gerçi o sevdiğin incilden sapılmasını sağlamamıza rağmen beklenenden az tepki verdin. Cidden Sığınakta yapılacak son şeyin, yıkık haldeki seni geri kazanmak olacağını düşünmüştüm.”
Roswaal: “O tomurcuk filizlenmeden önce toplandı. Hiçbir sözüm bahsi yitirdiğim gerçeğini değiştirmez. Kendimi kaybettiğim anda hem kontrata hem deeeeeee incile meydan okuyarak kar yağışını getirdim. Öyle mükemmel bir performans sergiledin ki sahiden bunu yapmak zorunda kaldım.”
Subaru: “...Ehh, çünkü Garfiel ve Emilia-tan sağlam bir iş çıkardı.”
Roswaal: “Böyle anlarda kendinden bahsetmeyi ihmal etmek gibi kötü bir alışkanlığın var. Her halükarda sonuçlar ortada. İmkânsız olduğunu düşündüğüm her sınavın üstesinden geldin ve Sığınağı özgürleştirdin… Kaybeden ben oldum.”
Garfiel: “—Hey, Kaptan.”
Roswaal teslim olmuş bir şekilde omuz silkerken Subaru hiçbir şey söylemediğini fark etti. Ve o esnada Garfiel elini kaldırarak araya girdi.
Bakışları Roswaal’ın üzerinde, keskin dişleriyse takırdar haldeydi.
Garfiel: “Cidden bu herifi takımımıza eklemeyi mi düşünüyosun? Dürüst olmak gerekirse bunu pek de kabullenmiş diilim.”
Subaru: “Garfiel...”
Garfiel: “E herhalde yani! Bu bok herif Sığınakta ve köşkte ne yaptıını sanıyodu ki? Sen olmasaydın, Kaptan, köy tavşanın yemeği olcaktı, ablamla bu kız da bağırsakçı karının eğlencesine konu olup ölcekti! Biz bu herifi korursak ne zaman sırtımızdan bıçaklancağımızı bilemeyiz ki!”
Diye bağıran Garfiel’in yere vuruşuyla katedral hafifçe sarsıldı.
Haklıydı. Roswaal ile ilgili konuşmuş, kapanışlarını gerçekleştirerek onu pataklama kararı almışlardı ama bu, onun açıklamalarını duymadan önceki açılış hamlesinden ibaretti.
Roswaal kendi hedefleri uğruna herkesi ölümcül bir tehlikeye maruz bırakmış ve Subaru, o kişilerin hayatını yitirişine defalarca tanık olmuştu.
Bu dünyada hiç kimse feda edilmemişti, herkes bir arada ve güvendeydi. Bu da tüm o ölümleri aklına kazıyarak herkesi bir arada çalıştıran Subaru sayesindeydi.
Roswaal’a tokadı basmak, onu sorgulamak isteyecek kadar öfkeliydi. O da Garfiel’in söylediğini yapmak, Roswaal’a arkasını dönmek istiyordu.
Subaru: “Ama ne olursa olsun Roswaal’a ihtiyacımız var.”
Garfiel: “Kaptan!”
Subaru: “Emilia Kraliyet Seçimini kazanacaksa kesinlikle Roswaal’ın yardımına ihtiyacımız olacak. Desteği olarak bu herifi yitirirse adaylığını sürdüremez. Tabii ki ona bedelini ödeteceğiz… ama şu anda tamamdır, hadi hoşça kal diyemeyiz!'”
Garfiel: “Gerçekten ailemi öldürmeye çalışan lanet olasıca bi herifi affetmemi mi söylüyosun!?”
Subaru: “—”
Garfiel'in duygusal sözleri Subaru’nun canını acıtmıştı.
Onu ikna etmeyi ne kadar denerse denesin Garfiel’in kabullenmesini sağlayamayacaktı. Neredeyse Frederica ve Lewes’i yitirecekti.
Bu oğlan on yıldan fazla süreyi ailesini koruyabilmek için çalışmaya adamıştı. Haliyle Roswaal onun affedilemez düşmanıydı.
Frederica: “Ben... Efendimi affediyorum.”
Garfiel: “...Abla!?”
Fakat Garfiel’in düşüncelerini çürüten kişi, neredeyse öldürülecek olan ablası oldu.
Uzun, sarı saçları ardında savrularak konuşuyordu. Garfiel’in gözleri irileşmişti.
Garfiel: “Ne boktan bahsediyosun! Bu herif seni...”
Frederica: “Ama hala hayattayım. Çünkü beni kurtardın, Garf.”
Garfiel: “Sıçtıımın sonucundan bahsetme! O seni! Öldürmeye çalıştı! Ve Nineyi de! Ve sadece… sadece bu da değil!”
Frederica: “...Efendim on yıldan fazladır benimle ilgileniyor.”
Garfiel'in omuzları ağırlaşmış, Frederica’nın gözleri kısılmıştı. Şefkat dolu bakışları kardeşinin öfkesini dindiriyor olabilirdi.
Frederica: “Hedeflerime ulaşabilmek için Efendimin uzattığı eli tuttum. O günden beri çok şey öğrenip bugüne ulaştım. Genel konuşursam, ben de kendi amaçlarım uğruna onun cömertliğinden faydalandım. Ödeşmiş sayılmaz mıyız?”
Garfiel: “Hayatın söz konusuyken ödeşmekten bahsedeyim deme! Bi daha ne zaman ihanet edeceğini bilmiyos—”
Otto: “Emm, bu kadar gaza gelmişken araya girdiğim için özür dilerim ama bir şey söyleyebilir miyim acaba?”
Garfiel tartışmaya çalışırken dizginleri çeken Otto olmuştu. Elini kaldırmış olan Otto, Garfiel’in öfkeli bakışlarına rağmen devam etti.
Otto: “Birazcık sakin ol, sadece sakin ol.”
Otto: “Garfiel’in duygusal tartışmasını bir anlığına kenara bırakalım ve Margrave Roswaal’ın böyle bir şeyi tekrarlama olasılığını değerlendirelim… Şahsen ben bunu yapmayacağına inanıyorum, hiç değilse şimdilik.”
Garfiel: “Eh? Ne bok diyon! Kahrolasıca bi uykuda falan mıydın sen? Senin ışığını karartırım, oy!”
Otto: “Kontratı unuttun mu? Bu mesele bariz bir sonuca vardığı anda Natsuki-san ve Margrave arasındaki kontrat işler hale gelecekti. Değil mi, Margrave?”
Otto tepesi atık haldeki Garfiel’in karşısında bütünüyle sakindi.
Kontratın geçerliliğini Subaru ile değil de Roswaal’la netleştirmesi de cesur bir hamleydi. Otto’nun niyetini çözen Roswaal’ın gözleri irileşmekteydi.
Roswaal: “Otto-kun haaaaaaaaaklı. Subaru-kun’la aramdaki kontrat gereği Subaru-kun’un izleyeceği rotaya karşı çıkamam.”
Garfiel: “Rota derken?”
Subaru: “İncili bir kenara atıp Emilia’nın Hükümdar olmasına yardımcı olacak. Aramızdaki kontrat bu şekilde. Artık başka numaralar çeviremez.”
Subaru sözü alırken Garfiel öfkeyle dişlerini sıkmıştı.
Subaru bahsi kazanmıştı. Kontratla bağlı olan Roswaal ise kaybettiği incilin içeriğini takip etmekten men edilecekti.
Gerçi bunun Roswaal’ı zararsız kılıp kılmayacağı başka bir meseleydi.
Garfiel: “Bu yaptıklarını örtmüyo ki! ‘Pardon, bi daha yapmam’ dedi diye arayı kapatcaksak ROGOS’UN İNTİKAMI BİR ELDEN FAZLASINI GEREKTİRİRi asla elde edemeyiz!”
Garfiel'in bağırışı duruşunu belli ediyor, Roswaal’ın yaptıklarını bir kenara atan grupla bir fikir ayrılığı doğuyordu.
Subaru, Otto ve Frederica Roswaal’ı kabullenmişti.
Garfiel ve Petra Roswaal’ı reddediyordu.
Emilia ve Lewes ise kararsızdı.
Subaru’nun Beatrice ve Ram’ın duruşunu da gözlemlemesi gerekliydi. Onların Roswaal ile ilişkisi diğerlerinden farklıydı.
Subaru: “Petra...”
Garfiel gibi Petra da Roswaal’a kati bir şekilde öfkeliydi.
Eteğini kavrayan kız, kırmızı bir suratla Subaru’ya döndü.
Petra: “Ne dersen de hala bu işe karşıyım, Subaru… -sama. Efendim… Lordumuz köylülere korkunç bir şey yapmaya kalkıştı. Hem de herkesin ona güvenmesine rağmen… Hem de Lordumuzu iyi bir insan sanmama rağmen!”
Roswaal: “...Buuuuuunu duymak üzücü.”
Küçük kızın azarı Roswaal’ın bile somurtmasını sağlamaya yetmişti.
Muhtemelen Petra, topluluğun genel hislerini en iyi yansıtan kişiydi, çünkü karmaşık şartlar veya gruplar arası amaçlarla hiçbir bağı yoktu. Sebep bir çocuk oluşu değildi. Lordu olarak kanıksadığı kişi fikrine ihanet ettiği için Roswaal’a beslediği öfkeyle konuşuyordu.
Arlam köylüleri ve Sığınak halkı tüm bu karmaşanın ardındaki kişinin Roswaal olduğundan habersizdi.
Petra onların temsilcisi sayılırdı ve köşkte işittiği bölük pörçük konuşmalarla gerçeği anlamaya yaklaşmış ama tamamen emin olmadan konuşmamıştı. Zekasına güvenmişlerdi.
Yaşıtları gibi düşüncesiz sorularla yanıt bulmaya çalışmış olsaydı onu kandırmak için bir şeyler söylemiş olabilirlerdi. Ama yapmamışlardı.
Subaru: “Aynı şeyleri söyleyip durduğumu biliyorum ama Roswaal’a ihtiyacımız var. Onu bırakırsak Emilia’nın yolu kapanmış olur. Onunla çalışmak istemediğinizi söyleyebilirsiniz, onu bağlayıp peşimize takmamız da gerekebilir ama her halükârda bizimle çalışacak.”
Garfiel: “Birbirimizi ikna edemiycez, Kaptan.”
Subaru: “Evet, öyle. Bu yüzden bir noktada uzlaşmamız gerekecek. Tatmin olman için Roswaal’ın ne yapması gerekiyor? Ve üzgünüm ama onu öldürmene izin vermemiz mümkün değil.”
#Merhaba arkadaşlar. Haftasonuna dek bölüm atacağım demiştim ama bebeğim biraz huysuz bir dönem geçirdiği için biraz geciktim. Ayrıca iki haftadır ailem yanımdaydı, onların desteğini alırken çeviri için daha çok vaktim oluyordu, ne yazık ki yine çekirdek aileye geri döndük. Yani son zamanlardaki kadar sık bölüm atma sözü veremeyeceğim. Yine de arc5e ulaşana dek hızlı olmaya çalışacağım.
Bölüme gelirsek, Roswaal'ı tek tek dövdükleri sahnelere çok güldüm. Ama Ram yüzünden yumuşamış olması ve bu sakin halleri birazcık duygularımı etkiledi. Artık daha iyi bir Roswaal görecekmişiz gibi geliyor. Tabii söz konusu o olunca hiçbir şey net olamaz bence.
Peki Garfiel Roswaal'dan nasıl bir uzlaşma talep edecek? Tüm üyeler bu durumu kabullenebilecek mi? Sığınak meselesini sonunda kapatan Subaru için sırada ne var? Bu soruların cevapları için bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..