Subaru: “—”
Denetlemek. Barışçıl bir kelime olmadığı kesindi ve Subaru’yu sessizleştirmişti. Roswaal’ın Subaru’ya dönük gözleri farklı renklerin ışıltılarını taşısa da içlerindeki duygu tıpatıp aynıydı.
Roswaal: “Neyse ki Emilia-sama’yı Hükümdar yapma planın benim hedefime giden yolla örtüşüyor. Şu anda sarsılmaz bir irade kazanıp kendini ne pahasına olursa olsun Emilia-sama’ya adaman ve yaralı bir Şövalye olman gereken noktadasın.”
Subaru hiçbir şey söylemedi.
Roswaal: “Ama o rota geçerliliğini yitirdi. Sen daha acılı, daha ıstıraplı bir yol seçtin. Buna saygı duyuyor ama sana yine de acıyorum.”
Subaru: “Pardon?”
Bu cümlenin öylece geçip gitmesine izin veremezdi. Kafasını sallayan Roswaal’a dik bir bakış attı. Roswaal gerçekten de Subaru’ya acıyordu. Elini hem sinirlenmiş hem de kafası karışmış haldeki Subaru’ya doğru kaldırmıştı.
Roswaal: “Bu noktada bir şeyleri kaybetmeyi öğrenmiş olmalıydın. Bir BİLGE olmalı, kayıplar karşısında bile yalnızca senin için kıymetli olanı korumayı öğrenmeliydin. Kulağa nasıl geldiğini biliyorum ama ben seni kurtarmak istemiştim.”
Subaru: “Bunun neresi bilgece! Kaybı kabullenmenin neresi zekice!”
Roswaal: “Kaybı reddeder ve her şeyi kurtarmayı seçersen bu yüzden canın yanar. Onarılamaz yaraları art arda alır, peş peşe kayıplar yaşar, kaybettiklerini geri kazanmak için delice uğraşırsın ve görünmez bir acı sürekli seninle olur. Ve ben de buna acıyorum.”
Subaru: “—hk”
Roswaal: “Ve bu yüzden senin bir BİLGE olmayı reddedişin ve bir APTAL olmayı seçişin karşısında merhametli davranmayacağım. Beklenildiği gibi, değil mi? Sonuçta bunu seçen sensin.”
Roswaal'ın eli Subaru’nun omzuna indi.
Ve ürperen Subaru’nun suratını kendininkine yaklaştırarak kulağına fısıldadı.
Roswaal: “—Koruman gereken birini yitirirsen geride kalanları çabucak yakıp kül edeceğim.”
Subaru: “...!?”
Roswaal: “Sen her şeyi kurtarmayı seçtin. En ufak bir hata yapmamalısın. Kayıplı bir dünya, geleceğe açılmamalı. Yani senin kaybını kabul edeceğin bir dünya benim arzuladığım geleceğe açılacaksa onu geçersiz kılacağım. —Artık İncil yok ve beni hedefime yönlendirecek şey sensin, Subaru-kun. Yalnızca sen ve senin yolun.”
Roswaal suratını uzaklaştırarak Subaru’un göğsüne hafifçe vurdu.
Pek de güçlü denilebilecek bir vuruş değildi fakat Subaru nefesi kesilerek duvara çarpmaktan kendisini alamamıştı.
Bu adam, Roswaal L. Mathers, korkunçtu.
Düşünceleri değişmişti. İncile bel bağlamayı bırakmıştı ve bundan böyle Subaru veya Emilia’ya düşmanca bir şey yapmayacaktı. Arzuladığı takdirde Subaru’ya yardım edecek, Emilia’nın Tahta oturması için elinden geleni yapacaktı.
Ama Subaru en ufak bir hata yaparsa onu anında alaşağı edecek, her şeyi mahvedecekti. Bu bir yalan veya kandırmaca değildi. Roswaal’ın bunu yapacağı kesindi.
Roswaal: “Ne var, bu kadar korkmana gerek yok ki. Sen rolünü yerine getirdiğin sürece sana elimden gelen tüm yardımı sağlayacağım. —Aramızdaki kontrat bu şekilde.”
Subaru: “...Gerçekten kontratlara bakarken daha dikkatli olmam gerektiğini öğrendim.”
Roswaal: “Senin görevin bugün var olan hiç kimsenin yitmeyeceğinden emin olmak, Subaru-kun. Tek bir kişiyi dahi yitirmeden Emilia-sama’yı zirveye taşıyacaksın. Sen bunu başarırsan ben de hedefime ulaşacağım. Öğretmenimi tekrar göreceğim.”
Subaru kafasını güçsüz bir şekilde salladı. Roswaal ise uzunca bir iç çekerek onay verdi. Ve ayaklarını yere vurarak duruşunu düzeltti.
Roswaal: “Margave Roswaal L. Mathers isminin bana verdiği yetkiyle ana mülkümüze ulaştığımızda seni, Natsuki Subaru’yu, Şövalye ilan edeceğim. —Söz yerine gelecek.”
Subaru: “—”
Şövalye yapılmak.
Bu Subaru’nun arzuladığı şeydi, Emilia’nın yanında durma hakkını kazanacaktı.
Bu konuşmadaki geri kalan her şey keyfini kaçırmıştı fakat Roswaal’ın sözüne sadık kalacağı belliydi. Subaru’yu desteklememek ona bir fayda getirmeyecekti.
Subaru’nun sessizce başını sallayarak onay verdiğini gören Roswaal odadan çıkmak adına arkasını döndü. Bu, konuşmanın sonlandığı anlamına gelmeliydi.
Ama daha çıkamadan adımları duraksadı ve tekrar döndü.
Roswaal: “Doğru ya. Az önce sana tüm kalbimle yardım edeceğimi söylemiştim, bu yüzden sanaaaaaaaaa bir bilgi daha vereyim.”
Subaru: “...Neymiş o?”
Roswaal: “—Ben Bağırsak Avcısını Beatrice’i öldürmesi için tuttum. Fakat Yaratık Efendisinin bu saldırısı da önceki saldırısı da benimle tamamen bağlantısız.”
Subaru: “—Ha?”
‘Başka ne olabilir ki?’ diye düşünen Subaru’nun ağzı açık kalmıştı. Roswaal’ın ne söylediğini idrak edememiş, daha çok açıklama beklemeye başlamıştı. Ve Roswaal tek gözünü kapatarak devam etti.
Roswaal: “Ekleyecek bir şey yok. Başkentteki meselenin arkasında ben vardım, Beatrice’in suikastını isteyen de bendim. Ama hiç kimseden Frederica veya Petra’nın öldürülmesini istemedim ve onlarla detayları paylaşacak vaktim de yoktu. Ben yalnızca İncilin içeriğini takip ediyor ve Seçim başlamadan önceki emirleri yerine getiriyordum.”
Subaru: “Ama o zaman... Yani o ve Elsa aynı gruptandı! Öyleyse!”
Roswaal: “Köşk saldırısının arkasında benim dışımda biri vardı, anlamı buuuuuuuu.”
Subaru: “—”
Roswaal: “Güçlükler hiç sona ermeyecekmiş gibi görünüyor ve karşı koyulmaya değer, değil mi?”
Bu alaycı yorumu yapan Roswaal’ın adımları uzaklaşmaya başlamıştı.
Subaru’nun kafasında yankılanan ses zihnini bulandırmış, sırtı mezarın soğuk duvarına yaslı şekilde öylece kalakalmıştı.
Çözüme ulaşmış olması gereken tüm meseleler göğsünde alev alevdi.
Közlerden yükselen ısıyı hissederek kafasını tutan Subaru, uzunca bir iç çekti.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
???: “Canın sıkkın görünüyor, doğrusu.”
Düşüncelere dalan Subaru’yu kurtaran şey, genç bir kızın şaşkın sesi olmuştu.
Öylece otururken kızın elbisesinin savruluşunu gördü. Ve bakışları lüks kumaştan yükselerek kollarını bağlamış şekilde kendisine bakan tatlı surata ulaştı.
Subaru: “Beako.”
Beatrice: “Roswaal’ın sana ne söylediğini bilmiyorum ama benim kontrat sahibimin bu suratı bırakması lazım, sanırım. Betty’e de kötü yansıyor, doğrusu.”
Subaru: “Doğru söylüyorsun. Bir de sana ne kadar harika olacağımı söylemiştim, of kahretsin, çok acınası.”
Subaru yanaklarını tokatlayarak kafasını salladı.
Beatrice ise onun göz hizasına inmek için eğildi ve gözlerini kıstı.
Beatrice: “Korkunç şeyler söylemiş gibi görünüyor, sanırım… Sızlanmanı dinlememde sakınca yok, doğrusu. Geçici, özel bir hizmet, sanırım.”
Subaru: “’Küçük bir kızın göğsünde ağlanıp sızlanmak’ cümlesi öyle berbat ki pas geçeceğim. Ama durum cidden çok kötü görünürse anında orada olacağım.”
Beatrice: “Ehh, o kadar meyilliysen ben de seninle birlikte o sorunla baş ederim, doğrusu.”
Beatrice homurdanarak ayağa kalkarken Subaru da kendisini ayaklandırdı ve tabuta bakmakta olan Beatrice’e baktı.
Subaru: “...O senin annen.”
Beatrice: “Ve senin tanıdığın Echidna değil, sanırım.”
İkisi de bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu.
Ama Beatrice bir ceset olsa dahi annesini yeniden gördüğü için mutluydu. Orada uyuyan kişi Subaru’nun tanıdığı Echidna olsaydı ‘hayal kırıklığı’ Beatrice veya Roswaal’ın hislerini anlatmak için yeterli olmazdı. Gerçi Subaru için Roswaal’ın biraz acı çekmesinden yana sıkıntı yoktu ama Beatrice’i daha fazla üzgün görmek istemezdi.
Neticede Beatrice arzuladığı buluşmalardan birini halihazırda yitirmiş haldeydi.
Subaru: “Lewes Meyer’in kristaline ne oldu acaba?”
Beatrice: “...Bilmiyorum, doğrusu.”
Diye mırıldanan Beatrice, Subaru’ya en ufak bir ipucu vermemişti.
Echidna'nın laboratuvarı Sığınak ormanlarının derinliklerinde yatıyordu. İçerisinde Lewes taklitlerini üreten bir sistem mevcuttu ve Sığınağın çevresindeki bariyerin özü olan ve işlerliğini sağlayan orijinal Lewes Meyer de oradaydı.
Lewes Meyer isimli kız da bu tabuttaki kadın gibi oradaki kristalde mühürlüydü.
Daha doğrusu öyle olmalıydı.
—Çünkü Lewes Meyer kristali ortadan kaybolmuştu.
Beatrice eski dostunu tekrar görme kararlılığıyla Subaru ile birlikte tesise gitmiş ve gördükleri karşısında serseme dönmüştü. Subaru ise öncesinde tesise gidip varlığını teyit etmediği için kendisine lanetler okumuştu.
Kristalin olduğu zeminde kocaman bir delik açılmış, temel de Lewes Meyer’in bedeni de ortadan kaybolmuştu.
Subaru yerin altındaki o iğrenç, kokulu odaya düşüp düşmediklerini merak ederek Emilia’dan ufak ruhları kontrol etmeye göndermesini istemişti—ama yararı olmamıştı. Tesisin altında bir yeraltı geçidiyle ormana uzanan bir mağara bulunmuştu.
Yani kristali alan kişi geçidin varlığını biliyor ve kristali almak için bariyerin kalkmasını bekliyor olmalıydı—Subaru’nun aklına yatan tek teori buydu.
Buradaki esas mevzu hırsızın amacı değildi.
Beatrice’in dostunu tekrar görme şansını çalmış oluşuydu. Beatrice güçlü görünüyor olabilirdi ama endişeli olsa gerekti.
Subaru bir gün kristali geri alacak ve bu buluşmayı gerçekleştirecekti. Buna kararlıydı.
Subaru: “Ehh, ne kadar şatafatlı konuşursam konuşayım hala tek başıma bir işe yaramıyorum.”
Subaru omuzlarını devirerek kollarını esnetti ve acı bir şekilde güçsüzlüğünü kabullendi.
Güç konusunda öncelikli olarak Beatrice’e, sonra da Emilia ve Garfiel’e bel bağlıyordu.
Ve akıl için de Otto’ya ya da söylemekten hiç memnun kalmasa da Roswaal’a güvenebilirdi. Geri kalanlar da Frederica ve Petra’daydı—gerçekten başkalarından fazlasıyla faydalanıyordu.
Kendi yeteneği ve kabiliyetleriyse daima eksik ve sınırlıydı.
Beatrice: “Subaru, neye sırıtıyorsun, sanırım?”
Subaru: “Sadece bazen güçsüz ve acınası olduğun zamanlar olur, bazen de öyle olmadığın zamanlar, diye düşünüyordum. Elimden gelen tek şey bu işi sana bırakmak.”
Beatrice: “Ne söylediğini hem anlamış gibiyim hem de anlamamış gibi, doğrusu.”
Beatrice Subaru’nun ne demek istediğini pek çözemese de kendisine güvendiğini algılayarak gülümsedi. Ve Subaru da ona başını sallayarak,
Subaru: “Ehh, evet,”
Subaru: “Pek bir şey anlamanı beklemiyordum. Beni tamamen çözmen acınası olur. Ama her halükârda, ruh sanatları kullanıcılığı bir harika ya! Daha önce hiç bu şekilde büyü yapmamıştım, gerçekten gaza geldim.”
Beatrice: “...Ehmm, sanırım.”
Subaru: “Gerçi tamamen sana bel bağlarken bu konuda böbürlenemem tabii. Yani bir ruh sanatları kullanıcısıyım diyorum ama bunu tam olarak sindirmiş de değilim.”
Beatrice ile gerçekleştirdiği kontrat kütüphanenin yıkılışı esnasında gerçekleşmiş, oldukça kısa ve öz bir süreç olmuştu.
Yine de ondan ismini işitip onu kollarına aldığında kesin bir bağlantı hissetmişti, bu da yeterli olmalıydı.
Beatrice: “Subaru. —Sana söylemem gereken önemli bir şey var, doğrusu.”
Subaru: “Hm?”
Beatrice ciddi görünüyordu. Subaru, konuşmasını bekleyerek kafasını kaldırdı.
Beatrice: “Betty ile gerçekleştirdiğin kontrat seni bir ruh sanatları kullanıcısı yapıyor ama… Betty çoğu ruhtan bir hayli farklı, doğrusu. Yani kendini gerçek ruh sanatları kullanıcılarından birazcık farklı görsen iyi edersin, sanırım.”
Subaru: “Ehh, fark ettiğim diğer ruhlar insancıl değildi ve tanıdığım duyguları olan, konuşan ve hareket eden tek ruh Puck’tı. O yüzden biraz farklı olmanı anlayabiliyorum.”
Subaru’nun tanıdığı diğer ruh sanatları kullanıcıları da Emilia ve Julius’tu.
Emilia Puck ile kontrat sahibiydi ve ufak ruhlarla da ilişkisi vardı. Julius ise ufak ruhlardan daha güçlü olan ikincil ruhlarla çoklu kontrata sahipti ve oldukça güçlü bir ruh sanatları kullanıcısıydı.
Buradaki tek istisna şeytani ruh Betelgeuse idi—ama Subaru onu hatırlamamayı tercih ediyordu, bu yüzden onu dahil etmeyecekti. Neticede istisnalar kaideyi bozmazdı.
Beatrice: “Betty... ehh, tam olarak ifade edersek, Betty ve Bubby prensip olarak diğer ruhlardan farklı, doğrusu. Bizi Annem… Cadı Echidna yarattı, yani biz insan yapımı ruhlarız, sanırım. Bununla birlikte bizi tamı tamına normal şekilde yaratmak zor… yani Betty kaçınılmaz olarak sıradan ruhlara kıyasla güçlü ama benim de kusurlarım var, doğrusu.”
Subaru: “Kusurların...”
Subaru bu kelimeyi dile getirirken Beatrice utanmış görünüyordu.
O gururlu biriydi ve annesine inanılmaz bir saygı besliyordu. Kusurları olduğunu bilmek onun canını acıtıyor olmalıydı.
Ama bu zayıflığı bir iç çekişle kenara atarak,
Beatrice: “Bubby ve Betty’nin farklı kusurları var ama… benim kusurlarımdan biri kontrat sahibimi tekelleştirmek, sanırım.”
Subaru: “Kontrat sahibini tekelleştirmek mi?”
Beatrice: “Basitçe ifade etmek gerekirse Betty ile bir kontrat sürdüren kontrat sahibi, bir ruh sanatları kullanıcısı olarak tüm kabiliyetlerini tüketmiş olur. Yani… emmm, benimle bir kontratın varken Betty dışında herhangi bir ruhla kontrat oluşturamazsın, sanırım. Bu ufak veya ikincil ruhlar için de geçerli, doğrusu.”
Subaru: “...Tamamdır, anladım.”
Beatrice'in ne kastettiğini anlayan Subaru başını birkaç defa sallayarak onay verdi.
Beatrice ile bir kontrat sahibi olmak Subaru’nun kaynaklarını tüketecek, diğer ruhlarla kontratı olamayacaktı.
Emilia Puck’ın yanı sıra ufak ruhlardan yardım alabilirken Subaru böyle bir şey yapamayacaktı.
Subaru: “Ehh, bu biraz hayal kırıklığı oldu ama olsun, kabulüm. Seninle bir kontratım olmasının eksilerini boş ver, asıl bir sürü artısı var. Ve gidip birkaç aptal ufak ruhla kontrat oluşturacağım diye seni bırakacak değilim.”
Beatrice: “İ-iyi.”
Bu yanıtı alan Beatrice'in yanakları bir rahatlamayla gevşemişti. Fakat bu ifadeyi anında silerek boğazını temizledi ve-
Beatrice: “Ba-başka şeyler de var, sanırım. Gerçi ötekine kıyasla çok ufak bir şey, doğrusu. Üzerine çok fazla düşünmene gerek yok, sanırım.”
Subaru: “Tamam. Burada bilmediğim bir alanda boğuluyorum, o yüzden bana her şeyi söyle lütfen.”
Beatrice: “Eemm, şey, Betty birazcık, evet, diğer ruhlara kıyasla çok azıcık üst sınıf ve emm… tüketim performansım kötü, doğrusu.”
Subaru: “Tüketim performansı mı... kulağa bir arabaymışsın gibi geldi.”
Video oyunlarında güçlü büyüleri yapmak veya yaratıkları çağırmak çok MP gerektirirdi. Maliyet ve güç arasındaki bu denge tüketim performansıydı ama Beatrice neden bunu söylerken zorlanıyordu ki?
Subaru: “Ha? Ama tüketim performansım kötü desen de Tavşana karşı tonlarca büyü kullandın ve benim de kullanmama izin verdin. Benden de bir şey almadın, haksız mıyım?”
Beatrice: “Çok uzun bir zamandır biriktirdiğim depodan kullanmıştım, sanırım. O mücadele için gerekli manayı çekmek için binlerce sen bile yeterli olmazdı, doğrusu. Bana sonrasında teşekkür edebilirsin, sanırım.”
Subaru: “Ş-şey tabii. Böyle bir şeye kalkışsam ne hale gelirdim, hayal bile edemiyorum.”
Art arda bir sürü Meenya ve finaldeki Al Shamac.
Bir Shamac bile Subaru’nun deposunu tüketmek için yeterliydi. Tüm bunlara mana sağlaması imkansızdı.
Subaru: “Ama bu şekilde devam edemeyiz, değil mi? Ben senin kontrat sahibinim, yani tabii ki sana mana sağlamam lazım.”
Beatrice: “Ben de bu beklentideyim, doğrusu. Betty ve Bubby gibi insan yapımı ruhlar doğrulanmış odlara sahiptir, yani biz doğal olarak mana üretemiyoruz, sanırım. Yani atmosferden veya kontrat sahibimizden mana çekmemiz gerekiyor, doğrusu. Ve ben yalnızca insanlardan mana çekebiliyorum, sanırım.”
Subaru: “Tamam... Öyleyse köşkte nasıl geçiniyordun?”
Beatrice: “...Be-ben herkesten birazcık alıyordum, doğrusu.”
Konuşma şekline bakılırsa bu konuda suçluluk duyuyor olmalıydı.
Utanmış görünüyordu ve Subaru’ya baktıkça gözleri daha da kızarıyordu. Subaru ise ruhların ana tüketimi arasındaki farkı pek bilmese de Beatrice’in tepkisine bakarak bunun pek iyi bir şey olmadığına kanaat getirmişti.
Subaru: “Her neyse, bu konuda çok üzgün göründüğün için irdelemeyeceğim. Peki günlük işler için benden mana alacağını varsayarsak, onun dışında elinde ne kadar kaldı?”
Subaru'nun rezervi ehemmiyetsizdi ve Beatrice çok mana tüketiyordu.
Yani Beatrice’in güçlü büyülerini onun rezervinden tutumlu bir şekilde kullanarak gerçekleştirmeleri gerekecekti.
Ve Subaru’nun Beatrice’in elinde ne kadar mana kaldığını teyit etmesi gerekliydi.
Beatrice: “—Hiç, sanırım.”
Subaru: “...Hm?”
Beatrice: “Hiç, doğrusu. O savaşta dört yüz yılda biriktirdiğim her şeyi kullandım, sanırım. Yasaklı Kütüphanenin kaybı da büyük bir meblağ tüketti… ve o son Al Shamac bitiriciydi, doğrusu. Yedekte hiç manam kalmadı, sanırım.”
Yani… Bu demek oluyordu ki…
Beatrice’in yedekte hiç manası yoktu.
Subaru'nun manasıysa Beatrice’in günlük işleri için ancak yeterliydi.
Beatrice çok mana tüketiyordu ve güçlü büyüleri için gerekli manaya sahip değildi. Subaru’nun Beatrice ile oluşturduğu kontrat da ufak ruhlardan yardım alamamasına yol açıyordu.
Subaru: “Yani... biz büyü kullanamayan bir ruh ve ruh sanatları kullanıcısı takımı mı oluşturduk!?”
Beatrice: “Ş-şey, sanırım o şekilde de ifade edebilirsin, doğrusu.”
Subaru: “Başka ne şekilde ifade edebilirdim ki!? Lanet olsun! Dalga mı geçiyorsun, bu gerçekten yaşanıyor mu!?”
Sonuç olarak Subaru, bir ruh sanatları kullanıcısı olarak ufak bir kız çocuk elde etmişti.
Subaru: “Cidden bu işin sonu konusunda endişeleniyorum! İyi olacağımızdan emin misin!?”
Beatrice: “Uupss, sanırım.”
Subaru: “Komik değil!!”
Bu birlikte yarım ruh sanatları kullanıcısı eden iki kişinin sohbetiydi. Ve sesleri mezarın çok, çoook uzaklarına dek yankılanıyordu.
#Geçen bölümü kızım rahatsız olduğu için apar topar koyup yorum yazamamıştım arkadaşlar. Ama bu yorumlarda sizinle sohbet eder gibi hissettiğim için bırakmak niyetinde değilim, sizi bıktırana dek yorum yapmaya devam edeceğim :)
Öncelikle Roswaal gerçek yüzünü gösterdi, her şeye rağmen hiç de güçsüzleşmemiş. En ufak bir kusurda tepesine binmek için Subaru'nun arkasında bekliyor olacakmış. Ve o yalnızca Beatrice'in öldürülmesini istemiş. Yani diğer olayların arkasında bilinmedik başka biri var.
Lewes'in bedeni kristalle birlikte ortadan kaybolmuş. Bunun neden olduğu da çok kısa bir süre sonra çözülecek bir merak konusu.
Ayrıca Subaru-Beatrice kontratı için aşırı sevindik ama görünen o ki şimdilik birbirlerine arkadaşlık etmekten başka bir hayırları dokunmayacak Büyü kullanamayan ruh ve ruh sanatları kullanıcısı takımına çok güldüm doğrusu
Öyleyse arc4ün kapanış bölümüne ilerliyoruz, kısa olduğu için onu da şimdi atıyorum, tekrar görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..