Re:Zero Kasaneru IF - Kısım 2

avatar
7010 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Re:Zero Kasaneru IF - Kısım 2


Çevirmen : Clumsy 

 

[Subaru: Bugün Kisdam’ın 14ü……değil mi?]

 

[Echidna: İçin rahat etsin. Geçen gece sorunsuzca uykuya daldın ve bu sabah da kayda değer bir şey olmadan uyandın. Sen uyurken en kötü senaryo gerçekleşmedi. Yani endişelenecek bir şeyin yok, her şey yolunda.]

 

[Subaru: Aptalca sözlerdi. Kayda değer bir şey olmayacağını düşünerek uyumaya gitseydim ölmüş olarak uyanırdım. Ne zaman ve nerede öleceğimi veya ne zaman sona ereceğini bilmiyorum.]

 

Cadının iyimserliği karşısında dilini şaklatan Subaru『Ölümlerinin』doğurduğu çaresizlik hissini anımsamıştı.

 

Amacı veya yönetimi olmaksızın yarın bile ölümün kendisini ziyaret edebileceğine dair bir şüphesi yoktu―― Ansızın『Ölümden Dönebildiği』gerçeği bir uyarıdan yoksundu. İnsanlarla geçirdiği vakit unutuluyor olsa da içinde kalan korku ve çaresizlik asla unutulmuyordu.

 

[Echidna: Doğru söylüyorsun. Biraz düşüncesizce davrandım. Üzgünüm.]

 

[Subaru: …Korkunç derecede uysallaşmadın mı?]

 

[Echidna: Bunun kötü olduğunu düşünüyorsan özür dilerim. Ne kadar kendimi öyle göstersem de… o kadar kötü bir kadın değilim.]

 

Subaru’nun acı dolu bir sesle gelen yanıtındaki rahatsızlığı algılayan siyah kılıklı kız, sözleri eşliğinde gözlerini kırptı. Subaru’nun bu kızla konuşurken fark ettiği ilk şey gözlerinin ne kadar da insanı esir alıcı ve şeytani güzelliğinin nasıl da kalp çalıcı olduğuydu.

 

Yalnızca iki rengin bu güzelliği vurgulamaya yetmesi harikaydı.

 

Sırtına kar gibi inen uzun, güzelim beyaz saçlar ve ince bedenini örten, yas törenlerinde görebileceğiniz siyah bir elbise. Bacak bacak üstüne atarak sandalyesine oturmuştu; yozlaşmış bir havası vardı. Ve fincanını yudumlayan ince dudaklarında canlandırıcı, tuhaf bir ışıltı mevcuttu.

 

Kışkırtacak olursanız kaçınılmaz bir yıkım ve harap oluş hissi doğuran sapkın, şeytani bir figürdü―― Bundan bağımsız olarak bu Felaket Cadısına yaklaşmaya çalışıp sonuna ulaşanların da örnekleri mevcuttu.

 

Tamamen siyahlara bürünmüş olan beyaz saçlı kızın, Echidna’nın kimliği buydu. O, Subaru’yla bir kontrat oluşturan kişiydi.

 

[Subaru: Hmmmm…..]

 

[Echidna: …? Mesele nedir? Gözlerini suratıma diktin. Suratımda bir şey mi var?]

 

[Subaru: Aaah, sadece saç, kulaklar, bir ağız, bir burun ve gözler…]

 

[Echidna: …Hm neden acaba? Tamamen bariz bir şey söylüyor olsan da hakarete uğramış hissediyorum.]

 

Echidna suratını asmış, Subaru’nun yanıtı karşısında kaşları çatılmıştı. Bunu gören Subaru elini kaldırarak, [Dur, dur] dedi.

 

[Subaru: Sana hakaret etmek istememiştim! Yine de bir cadı olarak namına rağmen insanlar seni şaşırtabiliyor… İşte bunu düşünüyordum.]

 

Bir dakika öncesine kadar her türlü yozlaşmışlık ve sapkınlığı ifade etmiş olsa da gerçekte, birkaç kötü alışkanlığına rağmen iyi huylu denilebilecek sıradan bir kızdı.

 

Tabii ki bu cadımsı, çarpık ve kötü yönleri olmadığını göstermezdi.  

 

[Echidna: Hehe, oldukça alışılmadık bir fikir, ha?]

 

Diyen Echidna’nın dudakları gevşedi ve Subaru’nun düşünceleri karşısında hafifçe gülümsedi. Ardından fincanını masaya bıraktı, uzun bacaklarının pozisyonunu değiştirdi ve uzun beyaz saçlarıyla oynadı.

 

[Echidna: Şu anda böyle görünüyor olsam da 400 yıl önce çeşitli yerlerde hikayelere konu olan cadılardan biriydim. Beni yakalayacak olsaydın esas o versiyonum bağışlanamazdı.]  

 

[Subaru: Özel muamele bekleyen bir lise birinci sınıf öğrencisi gibi konuşuyorsun.]

 

[Echidna: Her neyse, nasıl hissettiğimi gayet iyi biliyorsun… Ama yalnızca bu da değil. Bu meseleyi seninle tanıştığımızda konuşmuş olmalıydım.]

 

[Subaru: Ah… ne demiştin bana…? Toleranssız biri olsaydın beni gördüğün ilk anda mutlaka kusmuş olurdun…]

 

[Echidna: Bu cümleye indirgediğinde yaradılışımın fazlasıyla yanlış anlaşıldığı hissine kapılıyorum.]

 

Görkemli cadının görünümü tamamıyla değişmişti. Echidna Subaru’nun yanıtından rahatsız olmuşa benziyordu. Subaru da onun verdiği yanıtı uygun bir [N-neyse, neyse] ile geçiştirerek konuyu değiştirdi. Şu ana kadarki konuşmaları sabah rutinleri için yeterliydi.

 

[Subaru: Boş dedikodulara dalacak değiliz. Yakında gerçekliğe döneceğim.]

 

[Echidna: Hemen gidiyor musun? Biraz daha kal, hiç kimsenin umurunda olmaz ki. Bildiğin gibi burada geçirdiğin vakit gerçekliği etkilemiyor. İstediğin kadar kalabilirsin… umudum bu yönde.]

 

Echidna, gerinerek sandalyesinden kalkan Subaru’yu durdurmak için bu sözleri sarf etmişti. Subaru ise cadının tatlı sözlerini dinlerken boynundaki kemikleri kütürdetmekteydi.

 

[Subaru: Doğru. Dürüst olmak gerekirse burada kalmamı teklif ederek bana yardım etmeye çalıştığını biliyorum. Ama…]

 

Sözlerini bu noktada kesen Subaru Echidna’ya bakmak için kafasını çevirdi, gözleri cadının siyah gözbebekleriyle buluştu. Fakat―

 

[Subaru: Sürekli sana bel bağlamayı planlamıyorum. Bu tarz bir kontratımız olmadığını biliyor olmalısın.]

 

[Echidna: Hadi ya, gerçekten kendine dürüst davranmıyorsun. Bu dünyada ıstırabına ve kederine katlanmana yardım edebilecek tek kişi benken bile bunu yapamıyorsun.]

 

[Subaru: Kederime ve ıstırabıma katlanmak için birinden yardım istemeye niyetim yok. Onlar yalnızca bana ait; üstlerinden böyle geliyorum. Aramızdaki kontratın nedeni de buydu. Değil mi?]

 

Subaru bu net cevabını kısık bir ses tonuyla verirken hala canı sıkkın şekilde omuzlarını silkmekte olan Echidna, bakışlarını eğerek fincanından sessizce bir yudum aldı.

 

Konuşmayı kesişi sohbete devam etmek için bir sebebi kalmadığının göstergesiydi. Bundan emin olan Subaru, arkasını kadına döndü ve tepeden aşağıya yavaşça ilerlemeye başladı. Ama öncesinde durdu ve cadıya bakmak adına kafasını çevirdi.

 

[Subaru: Bu arada, az önce beni gece gündüz gözetlediğini inkâr etmedin?]

 

[Echidna: … Hm? ‘Öyle olsa bile’ dediğimi düşünüyordum?]

 

[Subaru: … Bu doğru olsa bile örtülü konuşma şeklinin altındaki mesajı alacak kapasitede olduğumu düşünüyorum!]

 

[Echidna: ….]

 

[Subaru: …..]

 

Subaru tarafından kışkırtılan Echidna hafifçe iç çekti. Ve fincanını bir kez daha ağzına götürdü. Böylece artık konuşmaya devam etmelerinin bir anlamı olmadığını ilan etmişti――

 

[Subaru: Bunu yapmaya devam ettiğin sürece giderim sanıyorsun galiba, haksız mıyım? Bu etik olmayan davranışı bir gün sonlandıracak mısın? Hmph, yapacak mısın?]

 

[Echidna: Normal değil mi? Seni banyo yaparken veya tuvalette gözetleyecek kadar adi değilim. Sadece sen bu savunmasız anlarında başına bir şey gelmeyeceğinden emin olmadıkça kontrat sahibin olarak gözlerimi kaçırmamın imkânsız olduğunu düşünüyorum. Neticede『Açgözlülük Cadısı』olarak sözleşmemin gereğini sadakatle yerine getirmeliyim――]

 

[Subaru: Bundan böyle tuvalete veya banyoya girerken kolyeyi çıkartıyorum.]

 

Bahane ustası cadıya bu yanıtı veren Subaru, utancını bastırmaya çalışarak tepeden inmeye koyuldu. Tepenin dibinde, Subaru’nun çimli araziye girişini yaptığı noktada, herhangi bir uyarı olmaksızın bir kapı maddeleşmekteydi. Desteksiz tek bir kapı. Subaru’nun dışarıdaki dünyaya girip çıkmasına olanak tanıyan tek kapı.

 

[Subaru: ……………]

 

Kapının önüne varan Subaru elini kulpa yerleştirdi ve hiçbir şey görememek için döndü. Bu esnada Echidna saçları rüzgârda savrularak Subaru’nun arkasından bakıyordu. Onun bakışlarını çevirişini gördüğü anda ufacık bir tereddütle elini hafifçe salladı. Subaru ise herhangi bir karşılık vermeden kapıdan geçmiş, ardında yalnızca bir iç çekiş bırakmıştı.

 

――Ve hemen sonrasında bu hayal dünyası tarafından esir alınan bilinci serbest kalarak gerçekliğe dönüş yaptı.

 

[Subaru: ……………….]

 

Bilinci gerçekliğe döndüğünde kendi odasının ortasında siyah kristalini tutmaktaydı. Uzunca bir iç çekerek kapının üzerindeki Büyülü Saat Kristaline baktı. Yeşil ışıltısında bir değişiklik yoktu. Bu da hayal dünyasında geçirdiği sürenin yalnızca birkaç saniye olduğunu kanıtlıyordu.

 

[Subaru: Buna asla alışamayacağım…]

 

Hayal dünyasına gidip Echidna’nın çay partisinde biraz vakit geçirmek sabah rutiniydi. Ancak sonrasında, gerçekliğe döndüğünde, iki dünya arasındaki boşluğun verdiği rahatsızlığa hala alışamamıştı. Bu『Ölümden Dönüşten』farklı bir histi. Subaru yeniden iç çekerken,

 

“Echidna: Düşünme tarzını değiştirip buna alışmamaya alışmaya ne dersin? Kendini yatıştırmaktan öte bir şey olmasa da belki birazcık daha iyi hissedersin?”

 

Kulağında yankılanan bu fısıltı, daha yeni veda ettiği cadının sesiydi.  Ehh, tabii gerçekten kulağına fısıldamış değildi. Bu ses kontrat sahibinin sesiydi; cadının düşünceleri boynunda asılı olan kristal taş aracılığıyla zihnine dolmuştu.

 

Subaru hayal dünyasında olmasa bile kontratla bağlanmışlardı. Bu da cadının onunla hayal dünyasından doğruca konuşabilmesine olanak tanıyordu.

 

Fakat――

 

[Subaru: Sana önemli bir şey düşünmediğim zamanlarda benimle konuşmamanı söylediğimi sanıyordum. ]

 

“Echidna: Etrafta kimse yok ki. Odada yalnızken hiç kimsenin benimle ilgilenmeni umursayacağını sanmıyorum.”

 

[Subaru: Peki ya bunu hiç düşünmeden insan içinde yaparsan ve insanlar benim orada olmayan biriyle konuştuğumu görüp beni acayip biri sanırsa ne olur?]

 

“Echidna: Bu yeni bir değerlendirmeymiş gibi geldi. Ama neyse, ruhların düşüncelerini ruh kullanıcılarıyla paylaşması alışılmadık bir şey değil ki. Şüphe çekici bir durum yok yani.”

 

[Subaru: Ruh kullanıcıları ruhlarla düşünceleri aracılığıyla karşılıklı iletişim kuruyor. Benim durumumdaysa sen düşüncelerini kullanıyorsun, bense kendi kendime sesli konuşmak zorunda kalıyorum. Duruma böyle bakarsan son derece can sıkıcı olduğunu görebilirsin.]

 

“Echidna: Tamam, tamam, anladım. Nasıl istersen, gerekli olmadıkça sesimi çıkartmayacağım. Bir cadının sana itaat etmesini sağladın… bu konuda tam bir uzmansın.”

 

[Subaru: KAPA ŞU LANET OLASICA ÇENENİ!]

 

“Echidna: Aman aman. Lütfen ihtiyacın olduğunda bana seslenmekten yana tereddüt etme, kontrat sahibi-dono.”

 

Echidna hem öfke hem de alay içeren ses tonuyla bu teatral sözleri sarf ederek vedasını etti. Yine de kolye aracılığıyla dünyaya sızmayı sürdürüyordu. Fakat Subaru o an için kafasındaki düşünceleri bir kenara atmış, uzunca bir iç çekmişti. Bundan böyle tuvalete veya banyoya giderken kolyeyi mutlaka arka cebine tıkıştıracaktı…  

 

[???: … Subaru-sama, uyanık mısın?]

 

Kapının dışarıdan tıklatılışı her zamanki uyanma vaktinin geldiğinin göstergesiydi. Kendisine hitap eden narin sesi işiten Subaru boğazını temizledi. Ardından elleriyle kendi suratını tokatladı, aynadaki gülümsemeyi takındığından emin olarak son derece moralsiz bir yanıt verdi: [İçeri geel]

 

Bunun işitilişiyle kapı yavaşça açıldı ve genç bir kız içeri girdi.

 

[???: Günaydın, Subaru-sama. Yine muhteşem bir sabah.]

 

Gülümseyerek bu sözleri sarf eden hizmetçi üniformalı küçük kız―― Subaru’nun şahsi hizmetçisi Petra Leyte idi.

 

Tanıştıkları vakit henüz çiçek açmamış bir tomurcuktu. Ama şimdi güzelliği çiçek açmakta, büyümekteydi. Boyu, kolları ve bacakları eskiye nazaran bir hayli gelişmiş, hizmetçi elbisesine giderek daha da uyum sağlamaya başlamıştı.

 

Tavır ve davranışları da o tatlı elbisenin altında kaybolmamıştı. Başından beri iyi eğitimli ve hızlı öğrenen iyi bir kızdı. Şimdiyse bir hizmetçi olarak üst kademelere ulaşmıştı.

 

14 yaşında bir çiçek… Petra’nın olgun gülümsemesini gören Subaru da bir gülümsemeyle karşılık verdi.

 

[Subaru: Sana da günaydın, Petra. Katılıyorum, sahiden de muhteşem bir sabah. Bugün de güne Petra’nın tatlı suratını görerek başladım. Halimden oldukça memnunum.]

 

[Petra: Subaru yine aynı şeyleri söylüyor… Ah ama ormanın ötesindeki gökte bulutlar var, hava öğleden sonra kötüleşebilir gibi görünüyor. Öğleden sonrası için alışveriş planlarım vardı, umarım güneşli kalırrrrr.]

 

Başını eğerek Subaru’yu selamlayan Petra, gözlerini pencereye doğru çevirip bu sözleri mırıldanmıştı. Bu sözlerde çocuksu bir saflığın izleri vardı ve Subaru hafifçe gülmeden edememişti.

 

[Petra: Ah! Yo, Subaru-sama.]

 

[Subaru: Yoyo, az önce güzel hizmetçi kabuğun birazcık çatladı. Her zamanki sen, Petra.]

 

[Petra: Tanrım, lütfen bana bir çocuk muamelesi yapmayı bırak. Tamamen olgunlaştım. İki yıldır hizmetçilik yapıyorum… bu yüzden yetişkin oldum!]

 

Kestane rengi saçlarını sallayan Petra’nın yanakları kızarmış, dudakları utanç içerisinde incelmişti. Bu sevimli küçük kardeş figürü karşısında kendisine hakim olamayan Subaru, gülümseyen kızın kafasını okşadı. Petra ise mutlulukla gözlerini kısarak gönülsüz bir iç çekişle karşılık verdi.

 

[Petra: Ee, bu sabah ne yapacaksın? Henüz kahvaltı için erken ama…]

 

[Subaru: Ahh, her zamanki rutinimi tamamladığımda her şey yolunda giderse diğerleriyle birlikte kahvaltı yapabiliriz. Yolunda gitmezse de… her zamanki şeyler işte.]

 

[Petra: …Tamam.]

 

Subaru’nun yanıtı karşısında bakışlarını hafifçe eğen Petra’nın surat ifadesi son derece ciddileşmişti. Böyle gencecik, tatlı bir kızda böyle bir surat ifadesi doğurduğu için sessiz gözyaşları döken Subaru ise kızın kafasını bir kez daha okşayarak,

 

[Subaru: Her neyse, bugün için teşekkürler. Özellikle de beni uyandırmaya geldiğin için.]

 

[Petra: …]

 

[Subaru: Petra?]

 

[Petra: Subaru-sama, gerçekten şapşalsın.]

 

Tuhaf bir şekilde konuyu değiştirmeye çabalayan Subaru’ya bu sözleri sarf eden Petra bıkkın bir şekilde iç çekti ve kafasını sallayarak suratına, açan çiçek misali bir gülümseme yerleştirdi.

 

[Petra: Bu bile benim görev tanımımda. Ayrıca Subaru-sama’nın çok fazla uyumaması daha iyi… O bile bu kadar pervasız olmamalı.]

 

[Subaru: Ha?]

 

[Petra: Yok bir şey. Her neyse, sonra görüşürüz. Pardon.]

 

Petra her sabah Subaru’nun alarmı gibi davranır, ona reverans yapar, biraz sohbet eder, sonra da odadan ayrılırdı. Yine aynı şey yaşanmış ve kapı kapanmış, Subaru da onun ne kadar büyüdüğünü düşünüp tatminkâr bir şekilde başını sallamıştı.

 

[Subaru: Petra harika birine dönüştü. Abisi olarak onunla gurur duyuyorum.]

 

“Echidna: Ama o seni abisi olarak görüyor gibi durmuyor.”

 

[Subaru: Sana ihtiyacım olmadıkça sessiz olmanı söylememiş miydim? Cadı-sama sözlerinden pek hızlı dönüyor.]

 

Subaru, cadının sessizliğe gelememesi konusundaki zayıflığı ve inadı karşısında şaşkına dönmüştü. Ama bu meseleyi teslim olmuş bir iç çekişle ardında bıraktı ve Petra’nın az önce çıkmış olduğu kapıya döndü.

 

[Subaru: Ben o kızın abisiyim, bilirsin. Yani Petra benim sevimli küçük kardeşim. Bu yüzden onu mutlu edeceğim. ――Hiç değilse bu kadarını kesinlikle yapacağım.]

 

“Echidna: Onu kesinlikle mutlu edeceğim diyorsun, öyle mi…? Bu kelimeler beklenmedik bir şekilde yanlış anlaşılabilir.”

 

Echidna’nın Subaru’nun ciddi ses tonu karşısında verdiği yanıt hiçbir neşe doğurmamıştı. Subaru bu sözleri hiçe sayarak odadan ayrıldı ve kendi kendine hafifçe gerindi. Sabahın erken saatleri olduğu için köşkün koridoru bir hayli soğuktu. Ürpererek ilerlemeye başladı.

 

―― Günlük『rutini』başlamak üzereydi.

 

#Bu if hikayesinin Subaru’su gerçekten de hiç iç açıcı değil. İçindeki iyilik hala yerinde olsa da çok daha kaba ve mutsuz. E tabii Açgözlülük Cadısı tarafından 7/24, her koşulda izleniyor ve sürekli kafamda sesini işitiyor olsam ben de öyle olurdum.
Şu günlük rutinin neyin nesi olduğunu da merak ettim doğrusu. Öyleyse bakalım neyin nesiymiş ve bizi neler bekliyormuş, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr