Re:Zero Kasaneru IF - Kısım 3

avatar
6987 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Re:Zero Kasaneru IF - Kısım 3


Çevirmen : Clumsy 

 

Birkaç aydır Roswaal köşkünde sabahlar yoğun bir『Katliamla』başlıyordu. Gerçi söz konusu kişiler düşünülünce buna『Katliam』demek bir hayli şaşırtıcı olabilirdi.

 

Yine de buna tanık olan Subaru’nun nazarında yaşanan şey『Katliam』denilebilecek kadar şiddetliydi. Çarpışan iki kişiden birinin diğerine ölümüne meydan okuduğuna şüphe yoktu. Ama ne yazık ki meydan okunan kişi bu gaddar savaş ruhundan rahatlıkla kaçınmaktaydı.

 

İkilinin arasındaki güç farkı, dikkat kesilip bakan herkes için barizdi. Tabii ki bu tehlikeli rutini bu sebeple her sabah tekrar edebildiklerine şüphe yoktu.

 

[???: RHHHHHAAAAARRRGH!!]

 

Şiddetli bir öfke nidasına avludaki çimleri havaya uçuran bir patlama eşlik etti. Çalkantılı bir güçle ayağını derinlere sokan altın siluet öne atılmış, hayvani pençelerini doğruca rakibine savurmuştu.

 

Kalın çelik tablaları bile kesebilecek, insan bedenini kıymaya çevirebilecek bir darbeydi―― Yaratığın pençeleri peş peşe şiddetli saldırılar gerçekleştiriyor, avının kaçmasını engellemeye çalışıyordu. Fakat-

 

???: [Üzgünüm ama aradaki uçurum çok büyük.]

 

???: [GHHA― !?]

 

Diğer siluet yaratığın pençesiyle gelen ölümcül saldırılardan rahatlıkla kaçınıyordu. Hemen ardından uzun bacaklar kuvvetli bir bağırış eşliğinde sıçradı ve yaratığın bedeni aşağıdan delindi.

 

Bu darbeyi alan yaratıktan acı dolu bir çığlık yükselmiş, hasar alan tarafı yukarı doğru kavislenmişti―

 

???: [GHHAGHK― !?]

 

――Daha doğrusu olması gereken şey buydu. Ama olmamıştı.

 

Yukarıya sıçrayan beden pusuya yatıp beklermiş gibi görünen rakibin topuğunun aşağı doğru savruluşuyla engellenmiş ve yere çakılmıştı. Darbenin etkisiyle çimlerin yüzeyinde dairesel bir krater oluşmuş ve yaratık mükemmel bir sessizlikle, sere serpe ve hareketsiz şekilde yere yığılmıştı.

 

???: [Devam etmek istiyor musun?]

 

???: [Aurgh]

 

Galip taraf devam edip etmek istemediğini sorarken mağlup taraftan bir homurdanma yükselmişti. Bu soruda ne bir alay ne de şüphe vardı; bunlar yalnızca mücadeleye yönelik sözlerdi. Bu sözlerin mağlubun ruhunu derinden yaralamasının sebebi de buydu. İşte bu yüzden,

 

[Subaru: Muhtemelen farkında değilsin ama bu tarz sözler biraz alçaltıcı. Şu lanet olasıca Samuray acıyışını sonlandır.]

 

Galip ve mağlubun çoktan belirlendiği sahneye dahil olan Subaru, kafasını kaşıyarak bu cümleleri sarf etti. Sere serpe rakibine tepeden bakan genç adam bu sözleri işitmiş ve suratında bir gülümsemeyle Subaru’ya dönmüştü.

 

Ateş kırmızısı saçları olan genç adam, elini Subaru’ya doğru kaldırdı.

 

[???: Selam, günaydın Subaru. Bu sabah erkencisin, ha?]

 

[Subaru: Siz ikiniz kadar değil. Her gün şunu yapmaktan bıkmadınız veya sıkılmadınız mı…… Daima bu kadar dobra olmak zorunda değilsin, Reinhardt.]

 

[Reinhardt: Güçlü bir tutkuya sahip olmakta hiçbir yanlışlık yok. Ayrıca her gün daha da güçlendiği de doğru. Çok geçmeden bana yetişeceği bir gün gelecek, değil mi?]

 

[Subaru: Öyle mi? Buna inanmakta biraz zorlanıyorum.]

 

Kırmızı saçlı gencin―― Reinhardt’ın sözleri şaka veya alay hissi vermiyordu. O bu tahmin esnasında tek gözünü kapatırken Subaru, bakışlarını hala yerde yatmakta olan figüre çevirdi.

 

Kısa altın rengi saçlı bir oğlan acı içerisinde kıvranmaktaydı. Çileli bağırışları yükseliyordu, bu mücadeleyi daha fazla sürdürebilecek seviyede değildi ama buna rağmen yeşil gözlerindeki savaşçı ruh azıcık olsun sarsılmamıştı.

 

Bedeni isteklerine itaat edemiyordu, tek yapabildiği hayal kırıklığı içerisinde dişlerini sıkmaktı. Hislerinin acılığını fark eden Subaru, elini o oğlana uzattı.

 

[Subaru: Hey, ayağa kalkabilir misin Garfiel? Henüz pes etme. Sen…]

 

[Garfiel: …Bana öyle doğal bi şeymiş gibi dokunma. Kalkmak için senin lanet olasıca eline ihtiyacım yok, bilesin.]

 

Subaru’nun uzattığı eli tutmayan sarışın oğlan, Garfiel, ona dişlerini göstererek karşılık vermişti. Fakat bunun boş bir güç gösterisi olduğu aşikardı. Yüzü acı içerisinde, nefes alıp verişiyse kesik kesikti. Her halükârda Subaru bunu dile getirecek kadar çocuksu biri değildi.

 

O, bir kenara atılan kolunu hafifçe sallayarak iç çekerken Garfiel ayağa kalkma çabalarını başlattı.

 

[Subaru: Ehh, öyle diyorsan sen bilirsin. Ama kahvaltıdan önce banyo yap ve şu terle çamurlardan kurtulmaya çalış. Aksi takdirde Ram seni beğenmeyecek.]

 

[Garfiel: … Sana ne. Senin sölemene gerek yoktu, zaten biliyorum.]

 

Subaru’nun önerisi karşısında kafasını sallayan Garfiel, kaşlarını öfkeli bir şekilde çatarak ayaklanışını tamamladı. Dizleri hala titriyordu ama yürüyemeyecek derecede değildi. İnanılmaz bir kararlılıkla toparlandıktan sonra da her zamanki sakinliğini koruyan Reinhardt’a pis bir bakış attı.

 

[Garfiel: Bi daaki sefere lanet olasıca galibiyet benim olcak.]

 

[Reinhardt: Dört gözle bekliyor olacağım.]

 

Garfiel en ufak bir yalan barındırmayan bu cevap karşısında homurdandı. Sonra da güçlükle yürüdü ve ona kaçamak bir bakış atan Subaru’nun yanından geçti.

 

[Garfiel: ――Hmph.]

 

Dudaklarını rahatsız bir şekilde büzerek köşkün avlusundaki zorlu yolculuğuna devam etti. Subaru da onun bu ilerleyişini suratında buruk bir gülümsemeyle izleyerek kafasını salladı.

 

Gururunun incinişi canını bir hayli yakmış olsa gerekti. Yine de kahvaltıdan önce yapacağı banyoyla o kötü hislerini de atacaktı. Gerçekten zorlu bir yaştı.

 

[Subaru: Onu tamamen başına yıktığımız için üzgünüm. Sen de yorulmuş olmalısın, gidip yıkanmakta özgürsün… Gerçi ona banyoda rastlarsan sıkıntı çıkabilir.]

 

[Reinhardt: Doğru, onun için zor olabilir. Neyse ki hiç terlemedim, o yüzden şimdilik yıkanmaktan kaçınacağım. Garfiel’in Ram-san’ın karşısına çamurlu bir şekilde çıkması ayıp olur.]

 

Garfiel’in gidişinin ardından Subaru’nun ağzından dökülen sözleri dinleyen Reinhardt gülümsüyordu. Tam da söylediği gibi, bu sabahki mücadelenin『Kılıç Azizi』üzerinde görünür hiçbir etkisi yoktu. Ona ‘öfkeyle’ meydan okuyan bir çocukla, Garfiel’le baş ediyordu; arzu ettiği takdirde onu rahatlıkla öldürebilirdi. Ve daha da kötüsü, umursamaz bir tavırla ayağını Garfiel’in devrildiği çimlerin üzerine yerleştirmiş ve bir şekilde o çimleri orijinal, temiz haline geri döndürmüştü.

 

Bu da onun sahip olduğu sayısız İlahi Korumadan biri miydi ki? ――Onu düşman olarak düşünmek giderek daha da ürpertici hale geliyordu.

 

Bu yüzden onun kendi kampında kalmasını sağlamak Subaru’nun en büyük başarısı olabilirdi.

 

『Kılıç Azizi』Reinhardt Van Astrea.

 

Artık ait olduğu yer Roswaal tarafından kraliyet adayı olarak desteklenen Emilia’nın kampıydı.『Kılıç Azizi』Kraliyet Seçiminin başlayışından kısa bir süre sonra Felt’in şövalyesi olmuştu. Başa çıkmaları gereken en büyük rakipleri ve krallıktaki seçkinliğiyle en büyük tehditleriydi… Ama――

 

[Subaru: ――Orası öyle. Ama Felt dönecek olursa bir zamanlar dostken düşman olma düşüncesi beni ürpertiyor.]

 

[Reinhardt: …]

 

[Subaru: Ne oldu?]

 

[Reinhardt: Yo, yok bir şey, endişeni anlıyorum. Ama Felt-Sama’nın şövalyesi olmaya geri dönmeyeceğimi söyleme cüretinde bulunacağım. O leydi beni değersiz gördü. Öyle olmasaydı beni bir kenara atıp ortalıktan kaybolmazdı.]

 

Reinhardt kafasını sallayarak Subaru’nun sözlerini yanıtladı. Subaru ise bu yanıt karşısında gözlerini kapatarak içindeki düşünceleri gizledi, uzunca bir iç çekti.

 

――Reinhardt’ın efendisi ve Kraliyet Seçimi Adaylarından biri olan Felt şövalyesini terk edip gideli neredeyse bir yıl olacaktı.

 

Astrea Hanesinden ayrılmış, yalnızca ailesi olarak gördüğü yaşlı adamı yanına almış ve Kraliyet Seçiminden kaçmıştı. Böylece kendisine yemin eden 『Kılıç Azizini』bir kenara atmıştı.

 

Ülkede dolanan söylentiler mevcuttu ve bu söylentiler, gerçekle neredeyse birebir uyuşuyordu.

 

Reinhardt Kraliyet Seçiminden uzaklaştırılmadan önce Felt’ten hiçbir şey işitmemişti. Sadakat yemini ettiği efendisinin tek kelime etmeden ortadan kaybolmasıysa 『Kılıç Azizinde』tarifsiz bir çaresizlik doğurmuştu.

 

Subaru ise ona elini uzatmış ve onu bu yeni kampa sürüklemişti. Vicdanı lekelenen ve büyük bir sorumluluk hissi taşıyan Reinhardt da Subaru’nun çaresizce ricasına ayak uydurmuş ve yeni kralı olarak Emilia’ya kılıcını sunmuştu.

 

İşte『Kılıç Azizi』o günden bu yana Emilia’nın kampının kılıcı halini almıştı. Kraliyet Seçiminde büyük bir rol oynuyordu.『Kıskançlık Cadısını』mühürleyen『Kılıç Azizinin』bir alt nesli olarak çoğunlukla hakir görülen Yarı Cadı Emilia’yı destekliyordu. Bunun altındaki mesaj hayal ettiğinden de büyüktü.

 

Ayrıca Reinhardt’ın yardımları yalnızca Kraliyet Seçimiyle de sınırlı değildi. Aynı kampın bir ferdi olarak isyankâr Garfiel konusunda da yardımı dokunuyordu.

 

[Subaru: Sana ve Ram’a karşı asla kafa tutamam. Siz olmasanız Garfiel şu ana dek beni kaç kez ezmiş olurdu hayal dahi edemiyorum.]

 

[Reinhardt: Böyle bir şey olması zor. Garfiel’in yüzeysel olarak sert göründüğü doğru, aslında bu da senin gücünü tanıdığının göstergesi. Ama senin gücün onun anlayabileceği gibi değil ve bunu ne olursa olsun kabullenemiyor.]

 

[Subaru: Ehh, hiç kimse bir sürü ucuz numarayla kafasının karıştırılmasından hoşlanmaz. Gerçi başka bir yolu yoktu, bu yüzden üzerine düşünüyor veya pişman olmuş değilim.]

 

Reinhardt’ın savunuşu karşısında omuz silken Subaru’nun aklına『Sığınaktaki』olaylar gelmişti.『Sığınak』sakinleri mezarla ilişkili bir bariyerden ötürü oradan kaçamıyordu. Bir de Cadı Yaratığı olan『Büyük Tavşan』tehdidi söz konusuydu―― Subaru bu meselelerin üstesinden gelmek için pek çok numaraya başvurmuştu.

 

『Sığınağın』özgürleşmesinden en çok korkan ve onu durdurmak için en sert mücadeleleri veren kişinin Garfiel olduğu söylenebilirdi.  Emilia ve geri kalanlarsa Subaru’nun『Ölümden Dönüşünün』ve ruhunun meyvelerini yemişti.

 

Subaru ve Echidna arasındaki kontratın kökenini oluşturan da tam olarak bu olaylardı. Subaru cadının elini tutmayı seçmiş ve ‘Ölümden Dönüşü’ hayal edilemeyecek kadar çok sefer kullanmış, 『Sığınaktaki』olası tüm deneme yanılmaları tatmıştı.

 

Ve bunun sonucunda 『Sığınaktaki』herkesin eylemlerini kontrol altına alabilmiş, Garfiel’i bu ağın dışında bırakmış ve işlerine karışmasını engellemişti.

 

Mezarın『Yargılamalarının』üstesinden gelip bariyeri aşmıştı. Bu esnada Roswaal da Lewes’le ilgili gerekli ayarlamalarla tahliyeyi gerçekleştirmişti. Yerli halk Büyük Tavşan tehdidi『Sığınağa』ulaşmadan önce özgür kalmıştı. Bu esnada Garfiel serbest kalmaya çalışmış ama bütün çabaları nafile olmuştu.

 

Sonuçta Garfiel olup bitenleri iş işten geçtikten sonra anlamıştı. Artık çok geç olsa da『Sığınak』halkının tahliyesi sonlanmış olsa da『Sığınaktan』ayrılmama konusunda ısrarcı olmuştu. 



Fakat『Sığınak』Büyük Tavşan saldırısına uğramıştı ve Subaru ile Roswaal tarafından kurtarılmasaydı ölebilirdi.

 

Genç kalbine on yıldan fazladır inatla yüklenmiş olan, güçsüzlük çektiği ve yanlış yorumladığı problemler yabancılar tarafından çözülmüş, oysa tamamen dışarıda bırakılmıştı. Bu yüzden iradesi büyük oranda zarar görmüştü.

 

Sonra da mutsuzluğu öfkeye çevrilmişti, Subaru’dan nefret etmeye başlaması da gayet doğaldı. Ram'ın ve ablası Frederica’nın ikna çabaları olmasaydı Emilia’nın kampına katılmayı seçmezdi. Yeni katılan Reinhardt ise onun için bir öfke çıkarma aracı halini almıştı.

 

Sonuç olarak muhtemelen Garfiel’in bağışlayamadığı esas şey kendi güçsüzlüğüydü.『Kılıç Azizinin』gücünü anladıkça Garfiel’de de ufak ufak değişim belirtileri başlamış, giderek daha da güçlü bir hal alır olmuştu.


Böylece belki de bir gün『Sığınakta』ulaşamadığı yanıta ulaşacaktı.

 

#Bu bölümde Subaru Echidna'nın elini tutsaydı Sığınak meseleleri nasıl sonuçlanacaktı sorusunun cevabını tatlı bir özetle almış olduk. Öncelikle Reinhardt'ın bu cepheye katılması çok iyi. Belki de bu if serisinin en iyi olayı budur, gerçek serimizde de mümkün olur mu bilmiyorum. Felt'in nereye kaybolduğu da yine ilgi çekici bir detay.
Subaru'nun sayılamayacak derecede çok deneme yanılma yapması bu hale gelmesinin altındaki sebep olmalı. Tahliye konusunda Roswaal'ın desteğini alması, tavşanla hiç karşılaşmamaları ve yargılamaları Subaru'nun tamamlamış olması detayları da mevcut. Emilia bizim döngümüzde yargılamalar sayesinde çok daha güçlü ve olgun biri haline gelmiş, kabiliyetinin farkına varmıştı. Bu hikayedeyse bunları yaşamamış, yani aynı güçte olması imkansız diye düşünüyorum. Yine kendi döngümüzde Subaru'ya 'kaptan' diyerek ayılıp bayılan Garfiel de bu hikayede ondan nefret ediyor. Farklılıkları yavaş yavaş görmeye başladık. Bu farklılıkların nasıl bir sonuç doğuracağını da zamanla göreceğiz. Bir sonraki bölümde tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr