Cilt 5 Bölüm 2 [ Pozcunun Kökeni ] (2/2)

avatar
7432 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 2 [ Pozcunun Kökeni ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy

 

Kahkaha atan Emilia’nın asil tavrı ortadan kalkmış, konuşması çok daha doğal bir hal almıştı. Subaru’ya bakarken takındığı ifade onun gerçek yüzüydü. Bu sırada iç çeken Subaru karşısında oturan Joshua’ya kaba bir bakış atmaktaydı, tabii kendisi de doğal bir hareketmişçesine Emilia’nın yanına oturmayı seçmişti.

 

Subaru: 「Demek Julius’un kardeşi. Aslında şimdi bahsedince bayağı benzediklerini fark ettim. Aynı küçümseyici… yo, yoğun bakışlar. Ya da alaycı… yo, zarif gülümseme. Ya da cehennemi andıran… yo, tatlı saç rengi.」

 

Otto: 「Her defasında kendini zorlaman gerekecekse yorum yapmayı kesmeye ne dersin!?」

 

Diyen Otto ter içerisinde kalmıştı. Emilia Takımının İç İşleri Bakanıydı, aslında daha ziyade içlerinde bakan denilebilecek tek kişi olduğu için bu unvan onun olmuştu. Ama diplomasi fena halde ödünü kopartıyordu.

 

Subaru: 「Kilo mu verdin sen?」

 

Otto: 「Burada yaşam biraz fazla canlı, evet! İşler bu düzende devam etmeyi sürdürdükçe zihinsel yorgunluğum beni egzersiz yapamayacak kadar tüketiyor, bu yüzden iskelete döndüm! İskelete!」

 

Mimi: 「İskelleet! İskelleet!」

 

Şeklinde tezahürat yapan Mimi, istemeden de olsa Otto’nun tepesini iyice attırmıştı. Otto’nun sessiz kalmasını sağlayan tek şey Mimi’nin misafirlerinin yoldaşı olmasıymış gibi görünüyordu. Bu sırada Mimi onu hiç takmayıp koşturarak koltuğa, Joshua’nın yanına sıçradı. Beatrice de koltuklara bakıyordu. Fakat Subaru, Emilia ve Otto Joshua ve Mimi’nin karşısındaki koltuğu tamamen kaplamıştı. Beatrice’e yer açmak için biraz sıkışabilirlerdi ama bu da kötü görünürdü. Bu yüzden hızlıca Subaru’nun kucağına yerleşti. Subaru da düşmemesi için, doğal bir tavırla kollarını Beatrice’in beline doladı.

 

Subaru: 「Şimdi, esas konumuza gelecek olursak…」

 

Joshua: 「Be-bekleyin lütfen! Bu kız kim?」

 

Joshua konuşamayacak kadar şaşkına dönmüştü. Subaru’nun kucağındaki Beatrice’i işaret ederken öylesine eğilmişti ki tek çerçeveli gözlüğü kaymıştı. Julius’un sakinliğine sahip olmadığı ortadaydı. Subaru bunu Julius’a yeğleyeceğini düşünürken konuşan kişi Mimi oldu.

 

Mimi: 「Üff, çok geriden geliyorsun, Joshua. Bu Beako, Subaru’nun bebeği. Apaçık ortada. Ve yanındaki onun annesi, öteki de evin kahyası?」

 

Otto: 「Açıkçası şu anda evin kahyası gibi göründüğümü işitmek için fazlasıyla özgüvensizim, bu yüzden böyle söylemeyi kesebilir misin lütfen?!」

 

Mimi: 「Kahya! Kahya! Vaay! Bir cadı yaratığı ismi gibi!」

 

Otto’nun ricası aptalca bir masumiyetin temsili olan Mimi üzerinde en ufak bir etki doğurmamıştı. Omuzları çöken Otto’ya tepki vermeye zahmet eden başka biri de olmamıştı. Bu sırada Subaru, elini Beatrice’in kafasına koyarak,

 

Subaru: 「Onu tanıtmadığım için özür dilerim. Böyle oturmaya öylesine alışmışız ki açıklamayı tamamıyla unutmuşum.」

 

Emilia: 「Otto-kun da bahsetmeyi unutmuş. Ve ben de gafil avlandım.」

 

Subaru: 「Artık kim gafil avlanmak diyor ki?」

 

Subaru, her zamanki söylemlerine rağmen Emilia’nın hislerini anlıyordu. Ve Otto da bu yaşama, sağduyulu davranıp konuşmayı unutacak derecede alışmış olmalıydı. Güzel bir problemdi.

 

Subaru: 「Bu Beatrice. Mimi haklı, o Emilia-sama ile benim çocuğumuz.」

 

Joshua: 「Ne!?」

 

Joshua donakalmıştı.

 

Emilia: 「Tanrım. Hayır değil, Subaru. Joshua’yı ne kadar şaşırttığına bak. Öpüştüğümüzü biliyorum ama öpüşerek bebek yapılmaz. Dersime çalıştım.」

 

Subaru: 「Ah, pardon, Emilia-tan. Galiba bazı özel meseleler ortaya atıldı. Onu normal bir şekilde tanıtmamak benim hatamdı.」

 

Beatrice: 「Beni maskaralıklarına alet edersen böyle olur, doğrusu. Pişman olsan iyi edersin, sanırım.」

 

Subaru Emilia ve Beatrice’in karşısında zoraki bir gülümseme takındı. Emilia’nın ‘öpüşerek bebek yapma’ şeklindeki yanlış anlaşılması daha yeni ortadan kalkmıştı. Fakat Subaru daha ayrıntılı bir bilgi verememiş, bu konunun Emilia’yı şok edeceğini düşünmüştü, takımdaki kadınlarsa onun zihinsel olarak daha olgun bir hale gelmesini beklemeye karar vermişti.  Yani genel olarak herkes fazla korumacıydı.

 

Joshua: 「Öhömm… öyleyse, Bayan Beatrice’in gerçek konumu…?」

 

Gözlüğünü düzelten Joshua, Roswaal Köşkündeki karşılama ve köşk halkı karşısında serseme dönmüş vaziyetteydi. Ama buradakilerin kural tanımazlığı da Demir Dişi barındıran Anastasia Takımına bayağı yakın değil miydi?

 

Subaru: 「Konuşma seyrinden çıkıp durduğu için üzgünüm. Beatrice sıradan, sevilesi bir ufaklık gibi görünse de aslında benim sözleşmeli ruhum. O bir lolinine.」

 

Beatrice: 「Aynen öyle, ben bir ruhum, doğrusu. Ve ‘lolinine’ diyerek benimle dalga geçtiğini de biliyorum, sanırım.」

 

Beatrice Subaru’nun elini iterek kafasını çenesinin altına yerleştirdi. Subarucaya ve genellikle kabul edilemez gaflar içeren kelimelerine çok alışmıştı. ‘Lolinine’ de ‘nine’ ve ‘loli’ kelimelerinin birleşimiydi ve daha önce kendisine açıklandığı için bunu beklemesi çok doğaldı.

 

Fakat Joshua’nın Subaru ve Beatrice’in bu yürek ısıtıcı sahnesine verdiği tepki ekstremdi. Erdemli ama etkileyici suratı buz kesmişti.

 

Joshua: 「—Anlıyorum.  Demek o bir ruh.」

 

Bu fısıltıyı işiten hiç kimse altındaki duyguyu çözememişti. Duygularını gizliyor değildi. Tam tersiydi. Duyguları öylesine kapsamlı ve karmaşıktı ki özünde hangisinin olduğunu söylemek imkansızdı. Ama pek arkadaşça bir ifade şekli olmadığını herkes anlamıştı.

 

Garfiel: 「Hey, misafir. Kaptanın yanında bi ruh olmasıyla ilgili bi sıkıntın mı var?」

 

Garfiel Subaru’nun eski rolünü üstlenmiş durumdaydı. Bu da herkese saygısızlık edebilmekti. Geri kalanlar probleme nasıl yaklaşacakları üzerine kafa yorarken o, korkusuzca konuya dalıvermişti. Joshua ise hızlıca kafasını sallayarak,

 

Joshua: 「Hayır. Önemli bir şey yok. Sadece Natsuki-dono’nun bir Ruh Şövalyesi olduğunu idrak ettim. Sizin de bildiğinizden emin olduğum üzere abim de bir Ruh Şövalyesi. Bu öylesine az rastlanan bir unvan ki ona ülkenin tek Ruh Şövalyesi diyebilirdiniz.」

 

Subaru: 「Evet, biliyorum. Cadı Tarikatıyla savaşırken, o… umm, o. O gerçekten bana yar… ya-yar— ghk. Bana yar, dım… etmişti…」

 

Otto: 「Gerçekten seni kurtardığını kabul etmeye bu kadar mı gönülsüzsün!?」

 

Değildi. Ama Julius’la yaşadığı mücadeleleri düşününce ne söyleyeceğiyle ilgili bir tuhaf oluyor, eski yaraları karıncalanıyordu.

 

Beatrice: 「Ruh kullanan bir şövalye daha olduğunu duymuştum, doğrusu. Onun senin abin olması kaderin ne kadar da tuhaf bir cilvesi, sanırım.」

 

Joshua: 「‘Tuhaf bir cilve’ derken ne kastediyorsun? Ruh.」

 

Beatrice: 「Ne kastettiğim ortada, doğrusu. Öncüler geride bırakılmaya mahkumdur, sanırım. O Subaru’yla benim yürüyeceğimiz görkemli yolda ancak bir süs olabilir—nhaaha!」

 

Subaru: 「Daha yeni tanıştığımız insanlarla kavga çıkartma. Hem Julius’la hiçbir sorunum yok. Onu kendi alanında asla yenemem. Bulmacalarda iyi olan insanları bulmacada meydan okuyarak yenmem, Mario Kartta meydan okuyarak yenerim.」

 

Subaru Beatrice’in saçlarıyla oynayarak kafasını Joshua’ya doğru eğdi, aynı şekilde Beatrice’in de kafasını eğmesini sağladı.

 

Subaru: 「Özür dilerim. Abinle dalga geçmeye çalışmıyordum. Doğrusunu istersen ondan çok daha başarısız olduğumu biliyorum. Buradaki ruh biraz böbürlendi, o kadar.」

 

Joshua: 「Takdir edilesi ve doğru bir muhakeme. Abime kıyasla başarısız olduğunu kabullenmen çok doğal.」

 

Subaru: 「Ha?」

 

Subaru olgun bir şekilde taviz vermeye çalışırken Joshua’nın ani kibri işleri karıştırmıştı. Sonra da Subaru’nun kaşlarının kafa karışıklığı içerisinde kalkışını görmezden gelip tek çerçeveli gözlüğüne düşen ışıkla birlikte,

 

Joshua: 「Evet. Abim harikadır. Yirmi yaşında İmparatorluk Şövalyelerinin en güçlü ikinci kişisi, Kraliyet Şövalyeleri Düzenininse en iyisi oldu. Anastasia-sama’ya sunduğu hizmet onu şimdilik bir İmparatorluk Şövalyesi olmaktan uzaklaştırsa da Anastasia-sama’nın arzuları yerine geldiğinde İmparatorluk Şövalyelerinin Başındaki yeri garanti olacak. Kılıç Azizi Reinhardt ile yakın, hoş bir ilişkileri var ve hem halka açık hem de özel konularda kendisini mükemmel bir şekilde sergiliyor. Başkalarına ve kendisine karşı katı, disiplinli, hırslı ve daima gelişme arayışında biri.  Yakışıklı görünümüyle kadınların kalbini çalıyor, kişiliği de görünümüyle eşit harikuladelikte. Evet. Abim harikadır. Ona kıyasla sen bir hiçsin.」

 

Subaru: 「…Ah.」

 

Joshua tutkuyla, kıpkırmızı bir suratla dur durak bilmeden konuşmuştu. Subaru’nun verecek yanıtı yoktu, Beatrice de aynı durumdaydı. Garfiel ve Otto sessizliklerini korumaktaydı, durumun ölümcül bir hal alıp almayacağından emin değillerdi. Mimi ise onu bu durumdan kurtaramayacak derecede atıştırmalıklarla yanaklarını doldurmaya dalmış durumdaydı. Böylece geriye, Joshua’nın sonu gelmeyen konuşmasına karşılık verebilecek tek bir kişi kalıyordu.

 

Emilia: 「Heehee. Joshua, abin Julius’u ne kadar da çook seviyorsun.」

 

Bu odada her şeyi pozitif algılayabilecek bir melek yer alıyordu. Onun sözleri Joshua’nın az önce söylediği şeylerin farkına varmasını sağlamış ve suratı heyecandan ziyade utançtan kızarır olmuştu. Hemen boğazını temizleyip kendine gelmeyi başararak,

 

Joshua: 「Ö-özür dilerim. Birazcık kendimi kaptırmış olabilirim. Söz konusu ailem olduğunda kendimi tutmakta zorlanıyorum.」

 

Emilia: 「Yo, sorun değil. Julius hakkında daha çok şey öğrenmek isterim. Onu sadece Başkentteyken sağda solda görmüştüm, o yüzden onunla ilgili öğrenmek istediğim bir sürü şey var.」

 

Joshua: 「Ge-gerçekten mi! Ehh, o zaman onunla birkaç anımı—」

 

Subaru: 「Bunları başka bir sefere saklayıp en sonunda konumuza dönmeye ne dersiniz!? Bu kulağa nasıl geliyor, Otto! Garfiel!」

 

İkisi birlikte: 「Ha!?」

 

Subaru lafa girerek konu dışında kalmak isteyen ikiliyi zorla sohbete dahil etmeye kalkmıştı. Fakat ikisi de başlarını sallayarak onay vermekle yetindi. En sonunda konuşmanın esas konudan inanılmaz bir şekilde uzaklaştığını fark eden Joshua,

 

Joshua: 「Ö-öyleyse abimin harikuladeliğiyle ilgili hikayeleri başka bir zamana bırakalım. Ben… Ben de görevlerimi yerine getirmeli ve kısa bir süre içerisinde Anastasia-sama ile yeniden buluşmalıyım.」

 

Emilia: 「Tabii. Hikayeler konusunda çoook heyecanlıyım. Bu noktaya gelmemiz gerçekten bayağı sürdü… ama bu ziyaretin sebebi nedir?」

 

Joshua’nun tuhaflığı diner ve sakinliği yerine gelirken Emilia rahatlıkla Kraliyet Seçimi Adayı Moduna girmişti. Ses tonu alçalmış, odaya bir gerginlik çökmüştü. Yeni tomurcuklanan bir politikacı olarak artık ortamda gerginlik doğurabiliyordu.

 

Joshua: 「—Emilia-sama’yla efendim olan Anastasia Hoshin-sama adına konuşuyorum.」

 

Bu yeni gerginlik Joshua’nın ifadesini eski sıcaklığına kavuşturmuştu. Ellerini cebine atan genç adam bir mektup çıkartarak masanın üzerine yerleştirdi. Açtı. Üzerindeki satırlara ve yazılı oldukları siyah mürekkebe baktı.

 

Joshua: 「Anastasia-sama sizi ve tüm yoldaşlarınızı Pristella Şehrine davet ediyor.」

 

Emilia: 「Pristella Şehrine davet… Pristella Sukapısı Şehri, değil mi? Lugnica Krallığı ve Kararagi Şehir-Devletleri sınırı yakınlarındaki şehir.」

 

Joshua: 「Evet. Anastasia-sama şu anda Başkentte değil, orada ikamet ediyor… ve sizleri davet etmek istedi.」

 

Joshua sessizce başını eğmişti. Emilia ise bakışlarını ondan çevirerek Subaru’ya döndü. Bu bakışların altındaki anlamın şu olduğu barizdi:「Sen ne düşünüyorsun?」

 

Subaru da tüm bu meseleyle ilgili Emilia ile aynı hisleri taşıyordu. Herkes Anastasia’nın Lugnica’dayken Başkentin asillere ait alanındaki köşkünde kaldığını biliyordu. Mimi bir parti davetinden bahsettiğinde Subaru, o köşke çağrıldıklarından emindi.

 

Joshua: 「Pristella şahane manzaralı bir yer. Şehrin karakteristiği popüler bir turistik konum olmasını sağlıyor. Anastasia-sama da orada keyifli ve rahat olduğunu keşfetti.」

 

Subaru: 「Yalnızca bize güzel bir mekan göstermek istiyor olsanız harika olurdu ama… gerçek bu değil, değil mi? Emilia ve Anastasia arkadaş değil.」

 

Subaru doğru hatırlıyorsa Anastasia Saraydaki diyaloglarında Emilia’ya bir hayli sert davranmış demekti. Emilia’ya en acımasız davranan adaylar o ve Priscilla idi. Crusch ırkçı biri değildi, Felt ise Emilia’ya borçluydu. Sonuç olarak Anastasia Beyaz Balina ve Cadı Tarikatı savaşlarında yardımcı olsa da Subaru’nun onun hakkındaki genel kanısı pek hoş değildi.

 

O yüzden bu davetin altında nezaket yattığından şüpheliydi. Ve Subaru’nun bu şüphelerini doğrularcasına Joshua’nın suratına bir sırıtış yerleşti. Sonra da-

 

Joshua: 「Anastasia-sama bu daveti size iyilik olsun diye yapıyor. Pristella’da aradığınız kıymetli bir nesne olduğunu fark etti.」

 

Emilia: 「Ne arıyormuşum?」

 

Emilia’nın ilgisi kabarır kabarmaz Otto’nun ifadesi ‘onu ağına düşürdü!’ diye çığlık atar olmuştu. Bu da Subaru’ya Joshua’nın kimse tarafından durdurulmadan baskınlığı ele geçirdiğini anlatmıştı fakat hala meselenin püf noktasını çözebilmiş değildi.

 

Rakipse bu gecikme anında konuşmanın tüm kontrolünü ele geçirmişti. Ve sırıtarak,

 

Joshua: 「—Pristella Şehrinde, içerisinde arzuladığınız gibi yüksek kalite renksiz taşlar barındıran bir mücevher dükkânı mevcut. Şu anda Ulu Ruh için bir dayanak noktası aradığınız kanaatindeyim, yanılıyor muyum?」

 

—Joshua’nın hakimiyeti kurduğu saniyede Emilia Takımının Pristella’ya gideceği kesinleşmişti.

 

#Eveeet, sonunda if hikayesinde spoiler aldığımız şehre neden gideceğimizi ve tabii ki misafirlerimizin gelme sebebini öğrenmiş bulunuyoruz. O değil de Joshua nasıl bir gaza geldi yahu  Herkese kendisini bu kadar seven kardeşler lazım, valla sırtımız yere gelmezdi bir Joshuamız olsa 
Şaka maka beni ufaktan bir heyecan aldı. Pristella'ya gitmemiz demek bizi bekleyen felaketlere yavaş yavaş yaklaşmamız demek. Tabii hemen gidip gitmeyeceğimizi bilmiyoruz. Belki dökülecek onca kandan önce bizi bekleyen birkaç güzel bölüm daha olur, ha? 
Öyleyse merakları dindirmek için haftasonu bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr