――Su Kapısı Şehri Pristella’da bir dizi “Cadı Tarikatı Ayaklanması” gerçekleşmişti.
Mücadelenin yaraları halkı vuran trajediyle birlikte şehir boyunca varlığını sürdürüyordu. Şehirde personel kaybını telafi etmek adına tamamen onarılması gereken pek çok iş mevcuttu.
Bu problemler hala çözülmemiş olsa da işler rayına oturuyor, sıradaki adıma doğru geçiliyordu.
Bu şehirde Natsuki Subaru’nun kalbini acıtan pek çok problem de mevcuttu.
Bununla beraber, Cadı Tarikatının çekilişinin ardından şehri gözlemlerken bu sonuca biraz daha katkıda bulunabileceğini varsayabileceğini hissediyordu.
Subaru: “Hala çözülmemiş bir sürü problem olsa da…”
Cadı Tarikatının, bilhassa “Şehvet” ve “Oburluğun” ardında bıraktığı yaralar muazzamdı.
“Şehvetin” Otoritesiyle bedenleri mutasyona uğrayan vatandaşların bedenleri, Emilia tarafından “Geçici Ölüm Haline” sokulmuş şekilde şehrin derinlerindeki bir sığınakta uyanacakları anı bekliyordu.
Ve “Oburluğun” iştahının saldırısına uğrayan kişilerin çoğu kendilerini sonsuz bir uykuda bulmuş, uyanmalarını canı gönülden bekleyecek olan kişilerle aralarındaki bağ bile ellerinden alınmıştı.
Dönüşmüş vatandaşlar sorununa bir çözüm bulma işini ertelemek için bir yol teklif eden Emilia’nın ifadesi acılıydı.
Yerini yurdunu yitiren ve gidişattan ötürü çile çeken Julius’un acısı hayal edilemeyecek düzeydeydi.
En çok etkilenen kişiler olan şehir halkının kalplerindeki yaralardan bahsetmeyeyse gerek dahi yoktu.
Herkes yaralıydı.
Ve o yaraları iyileştirmek için mümkün olan her şeyi yapmak Subaru’nun göreviydi…
Ve-
Subaru: “Hala icabına bakmam gereken problemler var.”
Çözülmemiş son problemi çözmek adına başını salladı.
Yalnızca bu, Subaru’nun yapması gereken bir şeydi.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Subaru: “Julius da bizimle gelecek.”
Anastasia: “Anlıyorum, öyleyse ben de daha sakin olabilirim.”
Çeşitli tartışmaları sonlandıran Subaru, konferans odasına dönmüş ve Anastasia tarafından karşılanmıştı.
Anastasia konferans odasındaki yuvarlak masanın etrafında kalan tek kişiydi. Ana konular üzerine yapılan tartışma birkaç saat önce gerçekleşip sonlanmıştı.
Katılımcıların bir kısmı çoktan hana dönmüştü, bir kısmıysa Pristella’dan ayrılma hazırlıkları içerisindeydi. Her halükarda yorucu bir gün olmuştu. O sert masanın etrafında oturup boş sığınağın karanlığında vakit geçirmeye lüzum yoktu.
Subaru: “――Ne?”
Ancak Anastasia, birinin gelişini beklemek adına orada kalmıştı.
Subaru bunun gerçekleşeceğinden emin değildi. Ama onun burada olacağını belli belirsiz şekilde aklına getirmişti.
Sonuçta şu anda hiçbir yerde kendisini rahat hissedemiyor olmalıydı.
Subaru: “Böylece Pleiades Gözcü Kulesini hedefleyenler Emilia, ben ve Beako oluyoruz. Bir de seni ve Julius’u eklersek sayımız beşi buluyor.”
Anastasia: “Yola çıkacakların sayısını hesap ederken bir hata yapmıyor musun? Sonuçta beş değil, altı kişiyiz. Kıymetli Echidna’mı unutursan sorun yaşarız.”
Boynunun etrafındaki kürkü açıp dans ederek yuvarlak masaya yerleştirdi. Beyaz tilki kürkü ise efendisinin zararsız oyununa bir oyuncak bebek misali itaat etti.
Tabii pek de öyleymiş gibi görünmüyordu.
Subaru: “Unutmadım. ――Bu yüzden… beş kişiyiz.”
Anastasia?: “――――”
Sırtını konferans odasının kapısına doğru yaslayan Subaru, kürkünü çekmekte olan Anastasia’ya böyle söyledi.
Ve bu sözleri işiten Anastasia’nın gülümsemesi dondu. Zarif gülümsemesi eriyip gittikten sonra da yavaşça kafasını eğdi.
Kürkü dudaklarına götürdü, suratında gizemli bir ifadeyle,
A̶n̶a̶s̶t̶a̶s̶i̶a̶: “Oh, bu tuhaf oldu. Ana olmadığımı nereden bildin?”
Anastasia’nın ses tonu bariz şekilde fark edilecek kadar büyük bir değişime uğramıştı.
Korkunç derecede dostane ve tanıdık bir sesti ama esas kısmı tamamen sahipsiz, boştu. Aynı ama kesinlikle farklı bir sesti.
Subaru: “Gizlemek istiyorsan oyunculuğunu geliştirmelisin. Bildiğim kadarıyla Anastasia kesinlikle adayların en mantıklı ve gerçekçi olanı ama… Senin gibi insanlıktan yoksun bir tavrı yok, konuşma şekli de böyle değil.”
Echidna: “Ana’yı bayağıdır gözlemliyordum, yani onu taklit edebiliyor olmalıydım ama düşündüğüm gibi gitmedi. Bunu fark eden ikinci kişi oldun.”
Subaru: “İkinci kişi mi?”
Echidna: “Al-kun da fark etti. Bana bir “Cadı” dedi, böyle acımasızca bir şeyi nasıl yapabildi ki?”
Subaru: “Bu……”
Oldukça uygun bir tabirdi ve Subaru, Al’ı takdir etmişti.
Anastasia’nın Echidna’sı ve “Cadı” Echidna özünde farklıydı ama ilişkileri olmaması imkansızdı, bundan yana hiçbir şüphe yoktu.
Belki de bu, yalnızca onun fark edebileceği bir şey olarak Al’ın sezgilerinin sonucuydu.
O da aynı Subaru gibi bir başka dünyaya çağrılmıştı. “Kıskançlık Cadısının” gücü diğer dünya çağrılarıyla bağlantılıysa Al da “Cadıyla” ilişkili olabilirdi.
Normal şartlarda onunla bu konuda biraz konuşmak isterdi ama――
Subaru: “Her neyse, şu anda önemi yok. En önemli problem Anastasia’nın bedenini gasp edip kendinin yapmaya çalışan sensin.”
Echidna: ““Gasp etmek” kulağa bayağı sert geliyor. Şu anki durum ilk bakışta kötü olabilir, bu kadarı doğru ama yanlış yorumlamanın talihsiz olduğunu söylemek zorundayım. Gerçekten, acı verici.”
Subaru: “Bu şekilde, durum bu değilmiş gibi konuşuyorsun.”
Echidna: “Esasında sen göremesen bile durum bu, varsayımın doğru değil. Ben yalnızca Ana’nın bedenini ödünç aldım, bu kaçınılmazdı. Bunu yapmasaydım ikimizin de sonu gelecekti. Sonrasında da Ana’yı özgür iradem dışında bir kanal olarak kullanmaya devam ettim.”
Subaru: “Çok uzun. Özetle?”
Echidna: “Bedenini ödünç almak güzeldi ama şimdi dışarı çıkamıyorum…”
Yani bu kişi, Kürkdona――Bu vesileyle ona Eridna diyecekti ama Eridna ile Echidna’nın bağlantısız olduğunu asla düşünmese de şu anki etkileşimlerinde Echidna’ya dair bariz bir iz algılayamıyordu.
Meseleleri orijinal Echidna’nın yaptığı gibi uzatıp dursa da…
Subaru: “Şu an için hikayeni dinlemeye çalışacağım.”
Sırtını kapıdan uzaklaştıran Subaru, Eridna ile konuşmak adına pozisyon aldı.
Kimliğini açığa çıkarttığı için onu hayatta bırakamazdı şeklindeki tuzağı tetikleme tehlikesinin ortadan kalktığı varsayılabilirdi.
Subaru yuvarlak masanın diğer tarafına oturarak Eridna’nın yüzüne baktı.
Subaru: “En baştan alalım, bedenini ödünç almak mı? Nasıl bir durum oluyor bu?”
Echidna: “Basite indirgemek gerekirse varlığımı Ana’nın Odunun üzerine yazıyor ve onu özgürce ödünç alıyorum, durum bu. Bu şekilde Ana’nın bedenini gönlümce kontrol edebiliyorum, ayrıca Ana’nın başından beri kusurlu olan geçidini manipüle edebilip büyü de kullanabiliyorum.”
Subaru: “Başından beri kusurlu derken ne kastediyorsun?”
Echidna: “Amma da meraklısın, haksız mıyım? Bir şeyler bilmeye yönelik açgözlülüğü anlarım, o yüzden seni suçlamayacağım ama bir başka kız ve bir başka ruh hakkında bu kadar çok şey bilmek istemen Emilia-sama ve Beatrice’ini kıskandırmaz mı?”
Subaru: “Benim için endişelenmene ihtiyacım yok, hem kıskansalar bile her halükarda tatlı oldukları için sorun olmaz. Lafı gevelemeyi bırak da anlat hadi.”
Subaru masaya tatminsizce parmaklarını vururken Eridna omuz silkti. Ve kaldırdığı kürkü dikkatlice katlayarak “Ana…” şeklinde lafa girdi.
Echidna: “Kusurlu bir Geçitle doğmuş bir kız. Sanıyorum ki Geçidin atmosferden mana çeken ve bedene yayılmasını sağlayan bir organ olduğunu çoktan biliyorsundur ama Anastasia’nın manayı çekme yetisi pek iyi değil. Kronik mana yetersizliğinden mustarip biri. Sen kimden bahsettiğimi biliyor olmalısın ama manayı dışarı salamama gibi bir kusuru olan biri de var.”
Subaru: “Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilmiyorum, ayrıca kimden bahsettiğini de bilmiyorum.”
Echidna: “Oh gerçekten mi? Bu beklenmedikti. Bu arada, manayı dışarı salamama kusuruna sahip kişi “Kılıç Azizinin” neslinden gelen kişi. Gerçi onun durumunda çektiği miktar olağandışı olduğu ve fiziksel kabiliyetine eklendiği için ortada gerçek bir hasar yok.”
Subaru: “Reinhard mı?”
Subaru Eridna’nın sözleri karşısında şaşkınlık içerisinde kaşlarını kaldırdı. Ama bir kez daha düşününce Reinhard’ın zamanında bu tarz bir şeyler söylediğini anımsar gibiydi.
Reinhard büyü kullanamıyordu, ondan üstün olduğu tek yön buydu.
Ama bunun yerine Geçidinin mana çekme gücü yoğundu――Demek Beatrice de dahil olmak üzere ruhlara yaklaşmasının kötü olma nedeni buydu.
Subaru: “Ehh, büyü yapamıyor diye uzun mesafeye saldırma yolları yok değil, en başta rakibini yalnızca kılıcının baskıyla mağlup etse bile şaşırtıcı olmaz, yani bu bana bir dezavantajmış gibi gelmiyor. Ama hadi, biz Anastasia’dan bahsedelim…”
Echidna: “Rol yapmaya çalışmıyorum ama bildiklerim hakkında konuşmak istemek gibi bir alışkanlığım var. Neyse, konuşmaya dönelim… Doğru, Ana’nın yapısını konuşuyorduk. Ana’nın Geçidinin mana çekme fonksiyonu gelişmemiş ve iyi işlemiyor… Bu yüzden yalnızca başlangıçta bedeninde var olan manayı çekerek büyü yapabilir. Bitkin düşerse de yaşam kaynağı olan Odunu kullanmak zorunda kalır. E ben de onun böyle bir delilik yapmasına izin veremem, değil mi? İşte bu yüzden Ana büyü kullanamıyor.”
Subaru: “Ama senin onun bedenini ödünç alarak büyü kullanabiliyor olman çok anlamsız. Başlangıçta bedeninde var olan mananın kıtlığı gerçeği değişmiyor. Yoksa sen cüzi miktarda Manayla yetinebiliyor musun?”
Echidna: “――――”
Subaru: “Sessiz kalma, cevap ver.”
Echidna: “En başta canına zarar vermeden o canı kurtarmam mümkün olmazdı, başka şansım yoktu. Ancak Ana ile bu konuda yaptığımız tartışma sona erdi. Senin gibi bu konuyla hiçbir ilişkisi olmayan birinin herhangi bir yorum yapmaya hakkı yok. Sen de Beatrice’le arandaki kontratla ilgili bir şeyler söylememi istemezdin, değil mi?”
Tam isabet yapmıştı.
Subaru ve Beatrice’in ilişkisi de kontratları da yalnızca onlara aitti.
Başkalarının müdahale etmesini istemez, bunu yapsalar bile onları reddederdi.
Anastasia ve Eridna aynı şartı iddia ederken de hiçbir şey söyleyemezdi.
Kontrat sahibi ve ruh arasında, başkaları tarafından rahatsız edilmemesi gereken mutlak bir bağ bulunurdu.
Echidna: “Bu meselede Ana’nın bedenini hür iradesi dışında ödünç aldım, sonuçta acil bir durumdu. Bir Günah Başpiskoposunun Belediyeye geldiğini biliyorsun, değil mi? Onu püskürtmek için Al-kun ve benim tüm gücümüzü kullanmamız gerekliydi. Baskı altında bir karar vermem gerekliydi.”
Subaru: “Ve şimdi de bedeninden dışarı çıkamıyorsun?”
Echidna: “Evet, mevcut sorun bu…”
Subaru’nun endişeli kelimeleri karşısında Eridna, ellerini çırparak gülümsedi. Görünüşü Anastasia’ya ait olsa da gülüşü farklılıklarını bariz şekilde sergiliyordu.
Ne tuhaf şey diye düşündü Subaru, ama o düşünceyi anında geride bıraktı.
Nihayet konuşmaları ana soruyu ele almak üzereydi.
Subaru’nun önündeki Eridna, Anastasia’nın ince göğsüne dokundu.
Echidna: “Ana’nın bedenini bu şekilde ödünç aldığım ilk sefer değil. Çok fazla sefer de olmadı tabii. Ana ile aramda resmi bir kontrat yok. Bu da onun Geçidiyle ilgili problemden kaynaklanıyor, ona daimi bir yük bindirmek istemedim. Gerçi ruhlar arasında cüzi enerji tüketimiyle gururlanabilen biriyim. Yalnızca ortamda bulunmak için kontrat sahibinin manasına ihtiyaç duymuyorum.”
Subaru: “Anlıyorum. Beako’m günde üç defa elimi tutmak istiyor.”
Echidna: “Muhtemelen iki seferi yalnızca elini tutmak istediği içindir. Her şey yakınlıkla alakalı―― Neyse, konuşmamıza dönersek, Ana’nın bedenini bu şartlar altında ödünç aldığım pek fazla sefer olmadı. En fazla dördüncü veya beşincidir. Onunla ilişkimse neredeyse on bir yıldır devam ediyor, yani çok da şaşırtıcı olmamalı, değil mi?”
Subaru: “Ehh, kim bilir? Her iki yılda bir gibi bir sıklıktan bahsediyorsun, gribe yakalanma sıklığı da bu düşüklükte değil mi?”
Echidna: “Ağır oldu.”
Diyen Eridna, tam da Subaru’nun tanıdığı Cadınınkine benzer bastırılmış bir kahkaha attı. İşte o anda Subaru, Echidna’nın dublörü gibi görünen bu Anastasia figüründen korkar hale geldi.
Echidna’nın varlığı Subaru’nun içinde kaybolmayan bir ağırlık bırakmıştı. Eğer mümkünse Beatrice yüzünden onu bir daha asla görmemek isterdi.
Üstüne üstlük gerçek Anastasia’nın kaybolduğunu bilmek Julius’un canını çok acıtırdı. Bundan da kaçınmak isterdi.
Subaru: “Öyleyse, ne oldu, grip kadar can sıkıcı olan Echidna-san?”
Echidna: “Ne gribinden bahsettiğini bilmiyorum ama her halükarda fazla tecrübem yok. Yani herhangi bir emsal olmadığı için bunun neden yaşandığını da bilmiyorum… Bilincimi Ana’nın bedeninden ayıramıyorum. Sonuç olarak Ana, Odunun derinlerinde uykuda.”
Eridna konuşması esnasında bahsettiği Od kendi içindeymiş gibi göğsüne dokundu ve sonra da masanın üzerinde yatmakta olan kürke baktı.
Kürkdona’nın bilinci Anastasia’nın içerisinde olduğu sürece o kürk gerçekten bir tilki kürkünden ibaret olacaktı ama…
Echidna: “Konferans odasında kuklacılık işini bayağı iyi hallettim, değil mi?”
Subaru: “Görünüşünün etkisine kanan pek çok kişi oldu. Gerçi benim dışımda bir tuhaflık olduğunu düşünen birkaç kişi daha vardı…”
Ya da Subaru öyle düşünüyordu.
Belki de o tuhaf hissiyata kapılan tek kişi, Yapay Ruhlara aşina olan Subaru’ydu.
Subaru: “O noktada fark etmemiş olsalar da onunla yakından ilişkili olanlar senin Anastasia olmadığını anında anlayacaktır.”
Echidna: “Ama bunu yalnızca onunla yüzeysel ilişkileri olan sen ve Al-kun anladınız. Bu Ana taklidimin iyi olduğu anlamına gelmez mi?”
Subaru: “An itibarıyla Ricardo ve kediler kendi problemleriyle meşgul. Julius da öyle.”
Echidna: “――――”
Bu sözler karşısında Kürkdona’nın gözleri kısıldı.
Subaru bu tepki karşısında şüpheli bir surat ifadesine bürünürken ise anında iç çekerek,
Echidna: “Sonuçta Julius Ana’nın Şövalyesi, değil mi? Konferans odasındaki konuşmanın akışından anladığım kadarıyla büyük ihtimalle… “Oburluk” Otoritesi tüyler ürpertici. Benim hatıralarımı bile çalmayı başardı, halbuki benim norm dışı bir varlık olmam gerekiyordu.”
Subaru: “Sen… Anastasia ile ne yapmak istiyorsun?”
Echidna: “――?”
Subaru: “Dürüst olmak gerekirse Anastasia’nın bedenini isteyerek mi istemeyerek mi gasp ettiğin konusunda konuşsak bile bu konuda yapılabilecek hiçbir şey yok, o yüzden seni zorlamayacağım. Şunu net olarak söyleyeceğim, durum böyle değil desen bile sana inanmak için hiçbir dayanağım yok, ama…”
Anastasia’nın bedenini geri veremeyeceği düşüncesi… kabul edilemezdi.
Bu, “Şövalyelerin En İyisi” için umutlarından birini yitirmek anlamına gelirdi.
Bir adayın ruhani ölümü――Kraliyet Seçimi savaşında bunu kullanmak istemezdi.
Subaru: “O kişiyi normale döndürme çabasından vazgeçmeyeceğim, Echidna.”
Echidna: “İçin rahat edebilir. Ana’nın bedenini ele geçirip onun yerine yaşayabileceğimi düşünecek kadar kibirli değilim.”
Kararlılıkla hareket eden, öfkeli Subaru ile yüzleşen Kürkdona karamsar bir şekilde böyle söyledi. Ve mutsuz bir ifadeyle Anastasia’nın küçük, ince bedenini kucakladı.
Echidna: “Bilirsin ya, Ana’dan hoşlanıyorum. Onun yanında kontratsız halde geçirdiğim onu aşkın yıl yalnızca gözlemleme arzumun sonucu değildi. Bunlar doğru hisler mi bilmiyorum ama bir gardiyanın veya bir aileninkine benzer hisler taşıyorum, bunun da farkındayım. Eğer mümkünse onun iyi ve her şeyden öte mutlu olmasını isterim.”
Subaru: “――――”
Kürkdona her zamanki gibi akıcı ve kayıtsız konuşsa da konuşması ve kendisini içerisinde bulduğu narin bedene dokunması esnasında sergilediği manzara, ilgili olduğunu gösteriyordu.
Aynı Puck’ın Emilia’ya, Beatrice’in Subaru’ya sevgi ve ilgi beslemesi gibi Kürkdona da Anastasia’ya aynı hisleri besliyor olabilirdi.
Eğer öyleyse,
Subaru: “Öyleyse Bilgeyi görmek istemenin esas sebebi bu.”
Echidna: “Bu senin bakış açın. İsimleri “Oburluk” tarafından yenen kişiler umurumda değil. Ben yalnızca Ana’ya bedenini geri vermenin bir yolunu öğrenmek istiyorum. Bu yüzden bu uğurda senden de faydalanacağım.”
Subaru: “Bilgenin bunun için bir yol bilmesinin garantisi var mı ki?”
Echidna: “Garantisi yok. Ama söz konusu her şeyi görebildiği ve bildiği söylenen bir Bilge ise bir şans var demektir. Ben de bunu yapabileceği düşüncesine kumar oynayacağım, hepsi bu.”
Subaru’dan Kürkdona’nın sağlam kararlılıkla yüklü sözlerinin aksini iddia edecek bir yanıt gelmedi.
Hiç şüphesiz ki vardığı sonuç, korkunç derecede bencilce ve benmerkezciydi. Ancak Kürkdona da kendi Kürkdonaca yoluyla hedefine ulaşmaya çalışıyordu.
Bu yüzden Subaru’nun teyit etmesi gereken şey…
Subaru: “Gerçekten Pleiades Gözcü Kulesindeki Bilgeye ulaşmanın bir yolunu biliyor musun?”
Echidna: “Tabii ki.”
Subaru: “Geçmişe dair hiçbir hatıram yok diyen bir karakter tanımına sahip olmalısın. Peki senin gibi biri neden Gözcü Kulesine gitmek için başka hiç kimsenin bilmediği bir yol biliyor ki? Hiç mantıklı değil.”
Echidna: “Bildiğimi biliyorum işte. Bunun için bir dayanak sunmamı istemen can sıkıcı ama neyse. İlla da o kelimeleri süslemek istiyorsan, oraya gitmek kaderde var diyebilirim, sanırım.”
Subaru: “Kader mi? Kimin belirlediği kader?”
Echidna: “Yaratıcımındır, belki de.”
Kürkdona’nın yanıtı ulviydi ama Subaru’ya kalırsa verilebilecek en kötü yanıttı.
Bahsettiği Yaratıcı Echidna ise Gözcü Kulesine gitme yolunu Ruhun hatıralarına işleyen kişi yalnızca Echidna olabilirdi.
Bu da demek oluyordu ki Pleiades Gözcü Kulesinde Echidna’yla ilişkili bir şeyler vardı.
Tabii ki bu da Subaru’da Bilge’nin bildikleriyle ilgili belirgin bir beklenti ve kötü bir önsezi doğuruyordu.
Echidna: “Acaba, seni ikna edebildim mi?”
Kürkdona belli bir sonuca varmış halde sessizliğini koruyan Subaru’yu bu şekilde sorguladı.
Anında kabullenip kabullenmeme konusunda tereddüt eden Subaru ise uzun, derince bir iç çekti.
Subaru: “Tamamen ikna olmuş değilim ama hiç değilse anlıyorum. Kendince hedeflerin ve yapman gereken şeyler var ve bizim kendi amaçlarımıza engel olmuyorlar.”
Echidna: “Aynen öyle. İkimizin de Bilgeye sorması gerekenler var. Bu yüzden o soruların yanıtlarını almak adına iş birliği yapacağız. Bunda hiçbir tuhaflık yok.”
Subaru: “Kes şunu. Bunu söylediğin anda üstünkörü hale geldi.”
Echidna: “Bayağı sert oldu.”
Anastasia formundaki Kürkdona ile konuşmaya devam etmek delilik olacakmış gibi görünüyordu.
Her halükarda Pleiades Gözcü Kulesi yolculuğunda birbirlerine eşlik etmek için çokça vakitleri olacaktı. Gözcü Kulesinin bulunduğu Augria Kum Tepeleri dünya haritasının doğu ucundaydı―― Uzun bir yolculuktu.
Subaru: “Sana yavaş yavaş alışıyorum, o yüzden bana biraz daha vakit vermelisin.”
Echidna: “Hoşuna gitmese de sıkıntı yok. Gerçi Natsuki-kun o tatlı kızların etrafındayken çok soğuk davranıyor. Duygularımı incitiyorsun. Taaaanrım.”
Kürkü boynunun etrafına saran Kürkdona, Anastasia’nın tavrını bu şekilde taklit etti.
Sahiden de bayağı başarılı bir performanstı ama…
Subaru: ““I” harfini tonlama şeklin yanlış. Ayrıca Kansai aksanın fazla pürüzsüz. Kararagi’den tanıdıklarıma kıyasla özgünlük eksikliği çekiyor.”
Echidna: “Özgünlük mü?”
Son derece küçük bir farklılıktı. Kürkdona Subaru’nun söylediklerini doğrulamak adına bu kelimeyi tekrarlarken en nihayetinde pes etmişçesine iç çekti.
Subaru’nun cephesinde, Kürkdona’dan teyit alınması gereken hiçbir şey kalmamıştı. Ve Anastasia’nın bedenini geri vermesi de Pleiades Gözcü Kulesindeki Bilgenin tavrına bağlıydı.
Ancak,
Subaru: “Julius’a….. ya da başka herhangi birine Anastasia’nın bedenini ödünç aldığını söyleme.”
Echidna: “……Umurumda olmaz ama Natsuki-kun’dan bu talebi beklemiyordum.”
Subaru: “Halihazırda karman çorman olan bu durumda gereksiz bir hengame daha yaşanmasını istemiyorum. Ayrıca senin kim olduğunu ve bu teklifte bulunanın Anastasia olmadığını öğrenirlerse Ricardo ve diğerleri bu işe anında karşı çıkabilir. Gözcü Kulesine gidemezsek canım fena sıkılır. Bencilce olsa da durum bu.”
Ricardo, Mimi ve diğerlerinin Anastasia’nın bedeni konusunda tedirginliğe kapılıp onu durdurmaları gibi bir olasılık söz konusuydu.
Bu durumda problemlerine mükemmel bir çözüm sunmasına rağmen Gözcü Kulesi yolculuklarından vazgeçmeye zorlanabilirlerdi. Bu da otoritelerin kurbanlarını kurtarmak isteyen Subaru ve grubu için bir problem olurdu.
Subaru: ““Oburluk” ile “Şehvet” kurbanları ve tabii Anastasia ile senin arandaki mesele Bilge tarafından çözülebilirse harika olur. Her şey yolunda giderse Ricardo ve diğerleri sonradan şikayet edemez. Yo, şikayet etseler bile onları dinlemem.”
Echidna: “Hoshin’in dediği gibi, “Hesap defterleri er ya da geç denkleşir.””
Subaru: “Hoshin-san’a bu konuda katılıyorum.”
Kendisiyle aynı yerden gelmiş olabilecek Hoshin’den beklenildiği üzere iyi şeyler söylemişti.
Subaru: “İyi öyleyse.”
Böylece tartışmaları şimdilik sona ermişti.
En kötü senaryoda Kürkdona Anastasia’nın bedenini kullanma niyetini taşıyabilir ve Pristella’daki son savaş da buna fırsat yaratmış olabilirdi; yaşananın bu olmaması Subaru’yu rahatlatmıştı.
Başlı başına bu sebepten, tam da o anda, gardını indirmiş olan Subaru’ya bir soru yöneltildi.
Echidna: “Bu arada, Natsuki-kun.”
Subaru: “Hmm?”
Subaru tam da kapıya uzanıp konferans odasından çıkmak üzereyken etrafında döndü.
Hala masadaki sandalyesine eğilmiş halde olan Kürkdona ise kafasını aynı Anastasia gibi sevimli bir şekilde Subaru’ya doğru eğdi.
Echidna: “――Başka biri var, değil mi? Bilgeye geri getirme yolunu sormak istediğin başka biri var.”
Subaru: “――――”
Echidna: “Öyle ya da böyle Pristella’da benzer semptomlarda insanlar var, haksız mıyım? En iyisi nasıl normale döndürüleceğini çözmek için bu semptomları gösterenlerden birini yanında götürmek olur.”
Eli hala kapının kulpunda olan Subaru’nun boğazı tıkandı, nefesi donakaldı.
Kürkdona ise ifadesi katılaşmış, gözleri irileşmiş olan Subaru’ya yeniden kayıtsız bakışlarını atmaya başladı.
Echidna: “Ne yapmak istersin? Bu tamamen sana kalmış, Natsuki-kun.”
Subaru: “Ben……”
Echidna: “Her halükarda Margrave Mathers’ın Köşkünde duracağız, haksız mıyım? Augria Kum Tepeleri yolculuğu için hazırlık yapmazsak Gözcü Kulesine varabilmek için gerekli onayı alamayız. Biz bunu yaparken senin uyuyan güzelin de orada olacak.”
Subaru: “――――”
Echidna: “Bunun kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Herkesi kurtaracağız, mesele yalnızca ilk kurtulanın kim olacağı…….. Natsuki-kun’un böyle bir lükse müsaade etmesinde sakınca yok.”
Kürkdona’nın kayıtsız sesi her nedense Subaru’ya korkunç derecede şeytani bir ayartma gibi gelmişti.
Onun ne söylemeye çalıştığını anlıyordu. Ve -hiç şüphesiz ki bu söylenenlere uymak istiyordu ama- bu teklifi anında yanıtlayamamıştı.
Tabii bunun sebebi――
???: “Subaru!”
Subaru: “――hk!”
İsmiyle çağrılan Subaru, şaşkınlık içerisinde kafasını kaldırdı.
Emilia ve Beatrice, nefesi boğazında takılıp kalan Subaru’nun karşısına dikilmişti. Subaru’nun tepkisi karşısında ikisinin de gözleri irileşirken Emilia kafasını eğip, “Mesele nedir?” diye sordu.
Emilia: “Gidip Julius-san’ı göreceğini söylemiştin……Böyle söylemiştin ama hastane koğuşunda olmadığını görünce endişeye kapıldım. Ne yapıyordun?”
Subaru: “Yo, hiçbir şey yapmıyordum aslında…… Bilirsin ya, o herifin uzun suratını daha fazla görmeye katlanamadım. Yani atmosfer değişikliğinden ziyade manzara değişikliğiydi.”
Emilia: “Gerçekten mi? Bana kalırsa Julius’un yakışıklı bir suratı var……”
Subaru: “Emilia-tan da mı öyle düşünüyor?”
Emilia: “Ah, ama, Subaru’nun suratı da harika, bence iyi bir surat. Bilirsin ya, hani baka baka daha çok beğenir hale geliyorsun ya da neyse, hı hı, öyle bir şey işte.”
Subaru: “Son kısım çok acı vericiydi!”
Emilia rahatsız bir şekilde kendi cümlesini düzeltse de kendisini anlatma şekli başlı başına bir meseleydi. Subaru acı bir gülümsemeyle omuzlarını düşürdü. Bu esnada Emilia’nın yanında sessizce dikilen Beatrice’in aklından başka şeyler geçiyordu.
Beatrice Subaru’nun ardındaki sığınağa doğru bakıyordu. Subaru’nun orada yaptığı konuşmayla ilgili bir kuşkuya kapılmış gibiydi.
Beatrice: “Subaru, tehlikeli bir şey yapacaksan Betty’i çağırmalısın, sanırım. Seni bir başına bırakırsam ve tehlikeye düşersen Betty bir başına kalır, doğrusu.”
Subaru: “Bu her zaman senin için hissettiğim şefkat işte. Çok tatlı olduğun için sürekli şeker araklamaya çalışan bir çocuk hırsızının seni kaçırmasına ne kadar kaldığını düşünüp tedirgin oluyorum.”
Beatrice: “Betty öyle ucuz görünümlü bir ruh değil, sanırım! Benimle dalga geçme!”
Oldukça öfkelenen Beatrice Subaru’ya yaklaşarak tokat üstüne tokat atmaya başladı. Bu sırada Subaru, şaşkın bir “Fuaaaah” sesi eşliğinde Beatrice’i kollarına attığı gibi Emilia’ya doğru ilerledi.
Beatrice: “Bı-bırak beni, indir beni, sanırım! Ah, ama, kaydırmadan indir, doğrusu.”
Subaru: “Bu bayağı zor, o yüzden şimdilik böyle kalmak zorundasın.”
Beatrice’in bedeni hafif ama tuhaf bir şekilde sıcaktı. Çocukların daha yüksek vücut sıcaklığına sahip olduğu şeklinde genel bir inanış vardı ama Beatrice de mi küçük bir kız görünümüyle aynı şeye tabiydi? Bir ruh olmasına rağmen?
Bu sırada yanında durmakta olan Emilia, bu düşünceyle buruk bir şekilde gülümseyen Subaru’nun yüzünü izliyordu. Subaru ise onun kendisine diktiği gözleri karşısında “Ne oldu” diye sorarak,
Subaru: “Beako’yla oynamam o kadar mı olağandışı?”
Emilia: “Hayır. Geride kalan bu yıldan sonra olağandışı olmaktan çıktı ama….. Senin şu anda büründüğün endişeli surat ifaden geride kalan yıldan sonra bayağı olağandışı.”
Subaru: “―― Öyle mi? Her şeyin MUY BIEN(çok iyi) olduğunu söyleyemesem de problemlerin çoğu çözüldü ve bana kalırsa şimdi de yüz kaslarım yeterince rahata ermiş olmalı, öyle bir şey işte.”
Emilia: “Öyle diyorsan sana inanırım ama…….”
Emilia, yanaklarını lastikmiş gibi şekillendirmeye çalışan Subaru karşısında uzun kirpikli gözlerini yere indirdi. Sonra da yarıda bırakmış olduğu cümleye yavaşça devam etti.
Emilia: “Yapacağın şeye karar verdiğinde mutlaka beni de bilgilendir. Ve ne yaparsan yap yanıt bulamazsan bana danıştığından emin ol, tamam mı? Bana bu sözü vermen hoşuma gider.”
Subaru: “Bir söz, ha?”
Emilia: “Evet, Subaru’nun tutmakta iyi olmadığı cinsten bir söz. Ama o sözleri vermekte iyisin, sence de öyle değil mi?”
Subaru: “Vuaa, Emilia-tan’dan beklenmedik derecede fena kelimeler.”
Geçmişte verdiği sözlerin sonuçları yüzünden Emilia’dan sert bir değerlendirme almıştı.
Derken Emilia, yüzünde belli belirsiz bir sırıtışla serçe parmağını kaldırdı. Bunu gören Subaru da Beatrice’i anında omzuna asıp onun “NE YAPIYORSUN SEN, SANIRIM!” bağırışı eşliğinde kendi serçe parmağını Emilia’nınkiyle birleştirdi.
Subaru: “Serçe parmak sözü, sözünden dönenin gözü kör olsun. Gözüme 1000 iğne saplansın.”
Emilia: “Sözünden dönenin gözü kör olsun.”
Böylece parmaklar birbirinden ayrıldı.
Ve parmağı hala havada olan Emilia, Subaru’ya sırıtarak,
Emilia: “Subaru, toplamda kaç iğne gerekecek?”
Subaru: “Ehh, 10,000e ulaşacağını sanmıyorum.”
Emilia: “Öyleyse gerçekten 10,000e ulaşmayacaklarından emin ol, tamam mı?”
Subaru, Emilia’nın duayı andıran sözlerini kısa bir “Hı hı” ile yanıtladı.
Emilia’nın bu yanıtla mutlak bir güvene kapılması――muhtemelen imkansızdı. Daha en başta söz vermeyi bile planlamamıştı.
Bu yüzden verdirdiği söz, Subaru’ya bir uyarı teşkil ediyordu.
Echidna: “――Natsuki-kun’un böyle bir lükse müsaade etmesinde sakınca yok.”
Kürkdona’nın son ayartışı yeniden zihninde belirmişti.
Peki Subaru böyle bir lükse müsaade edebilir miydi, bunu gerçekten yapabilir miydi?
Bunu yapma iznini ona kim verirdi? Ona, böyle şeylere bel bağlayan ona.
Subaru: “Bir yanıt bulacağım. ――Köşke dönene dek kesinlikle bulacağım.”
Yine de bu, “Cadıyla” aynı ismi taşıyan birinden beklenecek bir şeydi.
Doğrusu insanların en güçsüz yanlarından faydalanmak onun en güçlü yanıydı.
Subaru: “Sahiden ne iğrençlik…..”
Beatrice: “Az önce bir şey mi dedin, sanırım?”
Subaru: “Yo, seni taşıma şeklimle Beako’nun poposuna dilediğimce dokunabilir veya şaplak atabilirim diye düşünüyordum.”
Beatrice: “KYAAA, DOĞRUSU! Bı-bırak beni, sanırım! Beni yere indir, doğrusu! Yavaşça ve kibarca, bir çiçeğe hayranlık beslercesine, sanırım!”
Subaru: “Hahahaha”
Beatrice: “Kahkaha atarken kalçalarıma vurmayı kes, doğrusu――!!”
Beatrice omzunun üzerinde yaygara koparırken Subaru, önüne geçen ince bedenin peşine takıldı. Sıklıkla yüzünü geriye döndüren Emilia da onlara katılmak istermiş gibi görünüyordu.
Evet kutsanmıştı, evet kurtarılmıştı.
Ama buna rağmen keşke o da burada olsaydı diye düşünüyor, kendi “Açgözlülüğüne” hayretler ediyordu.
İşte böylece Natsuki Subaru’nun Su Kapısı Şehri mücadelesindeki perde indi.
――Ve sonra da gözler sessizce Kum Kulesine açılan sıradaki hikayeye çevrildi.
#Ve biz de nihayet Pristella Şehri hikayemizi sonlandırıp arc5e hoşça kal diyebiliyoruz. Anastasia ile büyük bir bağım olmasa da bedenini geri alabilmesini isterim. Şehirdeki herkesle birlikte Rem’in normale dönmesini çok isterim. Her şeyi biliyor ve görüyor olduğu söylenen bir Bilgeyle tanışmayı da çok isterim. E hepsinin ucu uzun, tehlikeli bir yolculuğa çıkıyorsa bizlere de gözlerimizi o yolculuğun hikayesine çevirmek düşer. Yeni ciltte tekrar görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..