Subaru’nun parmakları ince, beyaz boyna dolandı. Tüm gücünü kullanarak sıkışını sertleştirir ve avuçlarının altında çatırdayan boyun kemiklerini hissederken bir şeylerin son derece uygunsuz olduğu hissine kapıldı―― bir kızın ince boynu gibi bir şeylerin.
Ram:「……a, ukh」
Ram boğuluyor, boynu biri tarafından tüm kudretiyle sıkılıyordu. Dudaklarından bir inleme kaçıyordu. Asil yüz hatları ıstırapla çarpıklaşmıştı ve pespembe dudaklarının köşelerinden salyalar damladığı görülüyordu. Kırmızı dili ağzının içerisinde özgürlük arayışıyla bir o yana bir bu yana dans ediyordu. Kol ve bacaklarıyla çırpınıyor, çaresizce karşı koyma mücadelesi veriyordu.
Ram:「――――」
Ciddi bir direnç sergilediği takdirde Subaru’nun Ram’la çarpışabilmesine imkan yoktu. Ram『Sığınakta』Garfiel’i bir başına oyalamayı başarmıştı ki bunu yapmamış olsa bile savunma sanatına son derece aşina olması gereken bir kadındı. Dolayısıyla Subaru’yu durdurmak ve üzerindeki bir adam tarafından bu şekilde bastırılmakla baş etmek için pek çok yol bildiğini varsaymak makul olurdu.
Ancak bu, en azından bir uzvunu özgür kılıp kılamayacağına bağlıydı.
Subaru:「――Görünmez Takdir」
Ram:「……gh」
Subaru bir gıcırtı sesiyle Ram’ı boğazlamaya devam ederken karanlık duygularını serbest bırakmıştı. O karanlık, görünmez tortu şekil almıştı ve Ram’ın kolları ile bacaklarının sımsıkı yere yapışmasına yardımcı oluyordu. Uzuvları yapışıp kalan Ram ise etkin bir şekilde mücadele edemiyordu. Subaru onu bu kuvvetle boğazlamaya devam ederse pek yakında nefes almayı sonlandıracaktı.
Ram nefes alamaz hale geldiği takdirde az önceki pervasız söylemlerinden pişmanlık duyabilirdi. Subaru, onun yanlış yönlendirilmiş duygusuz sözleri, bencilliğinden kaynaklanan yersiz, düşüncesiz beyanları ve onu asla umursamadığını düşünerek Rem’den böyle basitçe bahsedişi yüzünden kalbinin acıyışının bedelini Ram’a canıyla ödetebilirdi.
Subaru:「Hatalı olan sensin. Sensin, sen, sen!」
Ram iğrençti. Ram iğrençti. Ram iğrençti.
Bugüne dek biriken tüm o küçük şeyler birbiri ardına dökülüyordu. Nefretini Ram’ın boynunu sıkan parmaklarına döküyordu; tırnakları solgun tenine saplanıyor, kanlar damlıyordu.
Ram:「Hhh……hk」
Ram da nefret dolu gözlerini ağır nefesler alan ve tırnaklarının ucundaki sıcak kanın dokunuşundan keyif alan Subaru’ya çevirmişti.
Hayat ışığı sönmek üzereyken ona bakan açık pembe irislerdeki bu boyun eğmezlik de neyin nesiydi? Adeta “Canımı alman beni gerçekten öldürmeyecek.” der gibiydi.
Subaru onu boğarak öldürdükten sonra gözlerini de oymaya karar verdi.
Subaru:「Seni paramparça edeceğim, kaltak……Senin Rem’inkine tıpatıp benzeyen o suratla bana baktığını düşünmek midemi bulandırıyor.」
Ram:「…………」
Subaru:「Ohh? Ne oldu, seni duyamıyorum. Söyleyecek bir şeyin varsa açıkça söyle――」
Ram:「……la」
Ram, hırıltıyla birlikte Subaru’nun küfürlü tiradının son hecesiyle benzeşen bir şeyler söyledi. Ve Subaru o sesin yankısı karşısında bir an için gözlerini kıstı. Ardından Ram’ı bastıran Subaru’nun ayakları altındaki kumlar patlayarak yükseldi ve iki beden de havaya fırladı.
Subaru:「N…E!?」
Ram:「Ghha……!」
Subaru ani patlama yüzünden ağzına ve gözüne kaçan kumlara bulandı. Kum ve acının tadıyla sırtüstü devrildi. Ram da patlamaya yakalanmış ve ondan uzaklaşırken esas yükü ufak bedeni çekmişti.
Patlamanın sebep olduğu kesiklerden dökülen kanı kumlu tünel boyunca saçılmıştı. Fakat Subaru’nun kavrayışından kurtulmuştu. İşin özü buydu.
Subaru:「Ram! Lanet olasıca bir büyü kullandın…..!」
Ram:「Ufak bir nefes alacak kadar… vaktim oldu. Büyü yapabilmek için de… tek ihtiyacım buydu…..gh」
Ram güçsüz nefesler alarak dizine verdiği güçle ayaklandı. Boynu sıkılırken zar zor da olsa『Fula』rüzgar büyüsünü kullanmayı başarmıştı. Hedefini ıskalamayı göze alamayacağı ve doğru düzgün hedef belirleyemeyeceği için altındaki kumları hedeflemişti. Sonucunda da hem kendisini hem de Subaru’yu havaya uçurarak tehlikeden kaçmıştı――
Subaru:「Tch――!」
Ram:「――――」
Tüm bunları fark eden Subaru, elini belinin arkasına götürerek kırbacını çekti. Aynı saniyede Ram da göğsünden kısa bir değnek çıkartarak savaşa hazır olduğunu belli eden mücadeleci ruhunu açığa çıkarttı.
Ram güçlü bir darbe indirebilecek kapasitede bir büyücüydü fakat Subaru bile saldırı hızı konusunda altta kalamazdı. Çünkü kırbacın çevik doğası, bu dünyanın en etkili silahlarına karşı dahi avantajlıydı.
Kırbacını o sakin surata indirmeli ve böylece onu bir daha asla görmek zorunda kalmayacağı bir hale getirmeliydi.
Subaru:「Ağlamaya ve özür dilemeye başlasan bile artık çok geç!」
Ram:「Bu benim cümlem. Barusu, senin gibi umursamaz bir seks manyağının Rem’le buluşmasına izin vermemin hiçbir değeri yok. Paramparça ol ve kumlara karışıp kaybol.」
Subaru:「Ne dersen de!」
Subaru’nun öldürme arzusunun hafifçe alevlenmesine müsaade eden Ram’la baş etmekteki kararlılığı da sağlamlaşmıştı. Aralarına düşmüş olan fenerin ışığından faydalanan Ram ve Subaru ikilisi birbirlerine sert bakışlar atmaya devam ediyor, bir daire şeklinde birbirlerinin etrafında dönerek yavaşça saldırı mesafesine ulaşmaya çalışıyordu.
Ve tam da birbirlerini katledecekleri o an gelip çatacakken―― yalnızca birkaç saniye öncesinde bir şey yaşandı.
???:「――Tamam, bu kadarı yetti!」
Subaru & Ram:「――!?」
Şiddetli bir alkış sesi yankılandı ve solgun tınısını işiten Subaru ve Ram’ın kafaları çevrildi. Onlara müdahale eden kişi, ejderin sırtından aşağıya bakmakta olan Anastasia’ydı.
Birbirlerini öldürme çabasının eşiğine gelen ikiliye sert bakışlar atan kız, hala bir başına Patrasche’nin üzerinde oturuyordu.
Anastasia:「Yeter artık. Hepimiz aynı taraftayken birbirinize böyle öfkeli bakışlar atmanızın kabul edilebilir olduğunu sanmıyorum. Nerede olursanız olun bir sınır olmalı.」
Subaru:「Sınır mı? AAH, TABİİ Kİ BİR SINIR VAR. VE O SINIRI ÇİĞNEYİP ASLA SÖYLEMEMESİ GEREKEN BİR ŞEY SÖYLEYEN TARAF DA O KIZ, DEĞİL Mİ!? BU YÜZDEN ONA BEDELİNİ ÖDETECEĞİM!」
Anastasia:「Ahh, anlaşılan sana ulaşamayacağım, peki ya sen, Ram-san?」
Anastasia parmağıyla Ram’ı işaret eden ve ağzından tükürükler saça saça konuşan Subaru’yu şok içerisinde izliyordu. Ardından konuşmanın akışını Ram’a döndürdü ancak pembe saçlı kızdan aldığı karşılık da Subaru’nunkinden pek farklı değildi.
Ram hala temkinli bir şekilde değneğini Subaru’ya doğrultmayı sürdürüyor, mücadele için tetikte olmaya devam ediyordu.
Ram:「Ne aptalca bir soru. Esas tahammül edilemez olan Barusu’nun tavrı….. Sabrımın sınırlarına fazlasıyla ulaşmış durumdayım. Onun tek umursadığı kendisiyse neden tam da istediği gibi onu zifiri karanlıkta bir başına bırakmayalım ki?」
Subaru:「BU SAÇMALIKLAR KARŞISINDA SÖYLEYECEK HİÇBİR ŞEYİM YOK, SİKTİR GİT!」
Anastasia:「Senden de hayır yok, ha? Tanrım, neden? Omuzlarıma çok fazla yük binmiş gibi görünüyor…..」
Öfkesi katılığını koruyan Ram’ın tavrı karşısında Subaru’nun öfkesi de hiçbir kaybolma belirtisi göstermiyordu. Anastasia birbirlerine öldürme arzusu dolu keskin bakışlar atan ikiliden umudunu kestiğini anlatan bir hareketle omuzlarını silkti.
Ona göz ucuyla bakan Subaru, Anastasia’dan da rahatsız olmaya başlamıştı.
Her şeyden önce, neden her şeye yabancıymış gibi bir surat ifadesine bürünmüştü ki?
Subaru tüm bunların arkasında hangi lanet olasıcanın olduğunu merak ediyordu. Kendisine Augria Kum Tepelerine gitmesini ve Bilgenin Gözcü Kulesini hedeflemesini ilk hangi lanet olasıcanın söylediğini merak ediyordu.
Gözcü Kulesine gitme konusunda şüphe götürmez şekilde en güçlü teşvik edici olmasına rağmen her şeyi başkalarına bırakabileceğini sanan lanet olasıca da kimdi?
Ve üstüne üstlük orada tek başına oturuyor, şimdi bile Patrasche’nin üzerinden Subaru’ya tepeden bakıyordu――
Subaru:「HEY, SEN. NE HALT YEMEYE BANA YUKARIDAN VAAZ VERİYORSUN! AŞAĞI İN. 」
Anastasia:「……Ha, iş bu noktaya mı geldi?」
Subaru:「Kibrini konuşturmak için ağzını açmadan önce benimle aynı seviyeye in. Söyleyeceklerini bunu yaptıktan sonra dinlerim. Bunu yapmadıkça çeneni çalıştırmana izin vermem!」
Kırbacını aşağı doğru savurdu, bir ıslık sesiyle kumları dağıttı. Kırbacı hedefe ulaştığı takdirde karşısındakinin tenini kesip geçerdi, acımasızca yaralar açmak için tasarlanmış bir silah olduğu ilk bakışta belliydi. Muhtemelen taşıyıcı bedene zarar verirse içinde Eridna olup olmadığı önem taşımayacaktı.
Bu gerçeklik karşısında Anastasia, Subaru’nun emirlerine uyarak yavaşça Patrasche’nin sırtından indi. Dikkatlice kuma iniş yapışının hemen ardından da kafasını kaldırarak,「Şimdi ne olacak?」diye sordu.
Anastasia:「İşte, yere indim ama…… Natsuki-kun, yapmak istediğin şey nedir?」
Subaru:「O kadarı bariz olmalı. O aptalın söylediği şeyleri geri almasına izin vereceğim ve bunu yapmak istemezse geriye yapılacak tek bir şey kalacak.」
Ram tavrını değiştirip içtenlikle özür diler ve o ana dek söylediği her şeyi geri alırsa Subaru, hafifletici koşulları hesaba katmayı değerlendirebilirdi.
Ancak bu sözleri işiten Ram, anlaşılması kolay bir tepki verdi.
Anastasia:「Ehh, Natsuki-kun böyle söylüyor, peki sen ne düşünüyorsun, Ram-san?」
Ram:「Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Kendi kendinize sonuca varıyorsunuz, ben geri alınması gereken hiçbir şey söylemedim. Hangi haltı farklı şekilde söyleyebileceğimi anlamakta zorlanıyorum.」
Homurdanan Ram, ikisiyle de içtenlikle dalga geçiyor gibi görünen bir tavır sergileyerek böyle söyledi.
Yanıtı buydu. İşte bu yüzden, bu hamleyle, affedilme şansını sonsuza dek yitirdi.
Subaru:「Onu duydun. Geri çekil. Bu işi bu dünyada Rem’in suratından yalnızca bir tane kalacak şekilde halledeceğim.」
Ram:「――――」
Subaru:「AAH, HEY? Söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?」
Ram:「Burada kendi kendime konuşuyorum ama aptallık, aptallarla konuşarak bulaşabilen bir şey. Bu yüzden hiçbir şey söylemiyorum.」
Alnında bir damar kabaran Subaru’nun kalan sabrı da sınırlarına giderek yaklaşıyordu. İşte bu halde tüm gücünü toplayıp lime lime edebilmek için hemen önündeki Ram’a yaklaşmaya çalıştı. Ancak Anastasia hızla öne atılıp ellerini kaldırarak Subaru’yu durdurdu.
Anastasia:「Heyheyhey! Hey, sakin ol! Yine sonuca atlıyorsun.」
Subaru:「Çekil yolumdan! Önce senin canını almamı mı istiyorsun!?」
Anastasia:「Bu işi bana bırakmıştın. Hatırlıyor musun? Hey, Ram-san, bir saniyecik…..」
İlerlemeye çalışan Subaru’yu yerinde tutan Anastasia, bakışlarını Ram’a çevirdi. Suskun kalan Ram ise önce Subaru’ya baktı, sonra da bakışlarını gönülsüzce ve hafifçe Anastasia’ya kaydırdı.
Ancak fikrini değiştirmesi mümkünmüş gibi görünmüyordu. Açıkçası gözlerindeki bakış, hiç niyeti olmamasına rağmen ona ihanet ediyordu. Anastasia’ya yönelmesi tamamen zorunluluktanmış havası veriyordu.
Anastasia:「Bak, Ram-san. Sebebin havanın kötülüğü olduğunu ve çeşitli duyguların kabarıp yıprandığını anlıyorum ama……」
Ram:「Şu anda bu konuşmaların hiçbir anlamı yok, sence de öyle değil mi? Bundan öte, git de şu aptala――」
Anastasia:「――İyi. Anlamı olmasın, tanrım…」
Yerinde duramıyormuş izlenimi veren Ram, Anastasia’yla da sohbeti sonlandırmaya çalıştı. Ve ilk defa yüzünü Subaru’dan ayırarak tamamen Anastasia’ya odaklandı.
Bunun sebebi ani bir darbe hissetmesiydi. Bedenine, daha doğrusu göğsünün sol yanına saplanan o hissin kaynağı―― Anastasia’nın elinde tuttuğu kalın bıçaktı.
Ram:「Ah, gh……?」
Anastasia:「Hanginizin işe yarayacağını göz kararı kestirmem gerekti. Beni bağışlayabilecek misin?」
Bıçağını bükerek yaradan çıkarttı. Ram ise bakışlarını göğsünün sol tarafında açılan hayati yaraya indirdi, dudaklarının kenarından kanlar sızmaya başladı. Ardından yüzünde bir gülümsemeyle elini kaldıran Anastasia’ya baktı ve önüne yığılıp kaldı.
Ram çelimsizce kumlara devrilirken fışkıran kanları kavruk kumları ıslatmaya devam ediyordu.
Subaru:「H-hah?」
Subaru olup bitenleri aklı almayarak manzaraya bakakalmıştı. Kırbacı tutan avcu titriyor, azı dişleri öfkeyle çatırdıyordu.
Subaru:「BUNU NEDEN YAPTIN…..!」
Anastasia:「Sen bu işi ağırdan alacakmış gibi göründüğün için, Natsuki-kun, Ram-san tedbiri elden bırakmadığı takdirde en sonunda ikiniz de ölebilirmişsiniz diye düşündüm, haksız mıyım? İkiniz de yaralansanız veya ölseniz ben ne yapardım? Buradan bir başıma kaçamam sonuçta, değil mi?」
Anastasia, yüzünde hiçbir kötü niyet belirtisi taşımaksızın kafasını öfkeli Subaru’ya doğru eğdi. Sözleri mantıklı olsa da bu mantığın altında ezilen Subaru bu öfkeyle ne yapacaktı? Ram’a saldırması gerektiği şeklindeki dürtüsü hala kontrol edilemez durumdaydı ve siniri tepesindeydi.
Anastasia:「Yoksa…. Sinirini benden çıkartmayı mı düşünüyorsun?」
Subaru:「――――」
Anastasia:「Anlık bir öfkeye kapılıp aklındaki hedeften sapmak aptalca olmaz mı sence de? Bana kalırsa şu an için bu kadar yoldaştan kurtulmak yeterli.」
Anastasia’nın sözleri, üzerine yavaşça su dökercesine Subaru’nun öfkesini yatıştırmaya devam ediyordu. Kesinlikle söylediği gibiydi; bu noktaya kadar gelmişken çalışan beyinlerden kurtulmak aptallık olurdu. Üstelik Anastasia = Eridna, Pleiades Gözcü Kulesi yolculuğundaki rehberleriydi. Bilgilerinin işe yarayıp yaramayacağı şüpheliydi ama onu bir kenara atmak pişmanlık doğurabilirdi.
O Ram’dan farklıydı. Ram’ın sözleri yalnızca sinirini bozmaya yarıyor ve hiçbir faydaları dokunmuyordu. Anastasia ise kaybedilmesi daha sıkıntılı bir parçaydı; evet, durum buydu.
Subaru:「……Peki, şimdilik ikna çabalarına ayak uyduracağım.」
Anastasia:「Mhm, bana uyar. Yo, tanrıya şükür. Amma rahatladım!」
Rahatlamışçasına göğsüne dokunan Anastasia’nın ağzı kulaklarındaydı. Ardından kumların üzerinde ilerleyip tehlikeli bir havayla Subaru’ya yaklaştı ve elini uzattı.
Belki de el sıkışmak istiyordu?
Anastasia:「Bir uzlaşma; bundan böyle birbirimize iyi davranacağımızın göstergesi olarak el sıkışmayı teklif ediyorum, olmaz mı?」
Subaru:「――――」
Subaru, yüzünde en ufak bir kötülük izi taşımayan kızın uzatmış olduğu ele düşünceli bir şekilde bakarak bir müddet duraksadı. Anastasia’nın gerçek hisleri―― Daha doğrusu şu an için söz konusu Eridna’nın gerçek hisleriydi. Onun neyin peşinde olduğunu gerçekten bilmiyordu. Ne söylediği her şeyin doğru olduğunu düşünecek kadar rahattı ne de iyimser.
Her şeyden önce Anastasia gizli tuttuğu bir bıçakla, tam da şu anda olduğu gibi gülümseyerek Ram’ı öldürmüştü. Evet, bunu gizli tuttuğu bir bıçakla yapmıştı.
Kullanılış şekline bağlı olarak kemiğe kadar saplanabilecekmiş gibi görünen kalın bir bıçaktı. Fenerle birlikte acil durum çantalarına konulmuş olduğu için hayatta kalmaya yönelik bu bıçağın işlevselliği bir hayli yüksek olmalıydı. Ancak Anastasia onca zaman bıçağın varlığını gizli tutmuş ve ihtiyaç anında kendini savunmak için kullanmıştı. ――Yo, buna kendini savunma denilemezdi.
Anastasia:「Natsuki-kun?」
Subaru:「――――」
Anastasia:「Benimle el sıkışmayacak mısın?」
Uzattığı eli, yani sağ eli boştu. Ancak sol eliyle şimdi bile o bıçağı tutmaya devam ediyordu. Elini sıkabileceği mesafe, aynı zamanda bıçağın da Subaru’ya ulaşabileceği bir mesafeydi. Hiç değilse bir eli Anastasia’nın elini sıkmakla meşgul olacaktı. Bu mesafeden bıçağın mı kırbacın mı daha etkili olacağını değerlendirmeye almasına bile gerek yoktu. Onun elini sıkmak; bu başlı başına bir tuzak değil miydi?
――Öldürülmeden önce onu öldürmesi gerekmez miydi?
Anastasia:「Natsuki-kun?」
Subaru:「Endişelenme, yok bir şey.」
Subaru güçsüz bir gülümsemeyle Anastasia’nın sağ eline uzandı. Kızın gardını tamamen indirdiği an, el sıkışmalarının hemen sonrası, Subaru’nun fırsatı olacaktı.
――Görünmez Takdir.
Bir kez daha『Görünmez Eli』kullandı ve kara el yavaşça Anastasia’nın ince boynuna odaklandı. Ram’la yaptığı hatayı tekrarlamayacaktı. Kara avcun merhametsizce o boğazı sıkıp ezmesini sağlayacaktı. Bıçağıyla üstün taraf olmayı garantileyerek kendisini küçümseyen o kadına gününü gösterecekti.
Gerçi gününü göstermekten bahsetse de kullanacağı avuç görünmezdi――
Subaru:「――――」
Subaru kendisine uzanan eli yavaşça tutarken kara elin parmakları da Anastasia’nın boynunun etrafına yerleşti. İnce parmakların dokunuşuyla Anastasia’nın gülümsemesi iyice derinleşti. Ve aynı saniyede Subaru’nun dudaklarına acı bir gülümseme yerleşti.
Anastasia:「Peki öyleyse……」
İşte bu. Böylece inanmıştı.
Anastasia konuşmayı bitirip bıçağını kaldırmadan önce şeytani elin gücünü kullanacaktı. O ince boynu kara parmaklarla sıkacak ve boyun kemiğini saniyesinde kıracaktı――
――Ancak bunun yaşanmasından hemen önce devreye giren bir rüzgar bıçağı, Anastasia’nın bedenini arkadan ikiye böldü.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
Subaru, hemen ardından bir rüzgar estiğini görür gibi oldu.
Gözlerinin önünden bir kırmızılık fışkırdı,「Eh?」şeklinde aptalca bir ses çıktı ve Anastasia’nın bedeni ortadan ikiye ayrıldı.
Beyaz kumlara yığınla kan saçıldı. Buharı üzerinde dışkılar ve sıcak bağırsaklar soğuk havaya karışırken mağaranın içerisinde leş gibi bir koku bıraktı.
Pembe irili ufaklı bağırsaklar hala belli belirsiz hareketlilikler taşıyan pek çok iç organla birlikte kumlarda yuvarlandı. Kum, bir organ vitrinine dönerken o vitrinde sergilenen şeyler genç bir kızı oluşturan hammaddelerdi.
Subaru:「――Ah?」
Önündeki bu manzaraya tanık olan Subaru bakışlarını kendi eline kaydırdı. Orada gördüğü şey Anastasia’nın sallanan üst bedeniydi; hala eliyle Subaru’nun sağ elini sımsıkı tutuyordu. Gözleri açıktı ve sessizce Subaru’ya bakıyordu.
Arkasındaysa bedeninin belden aşağısı kesilmiş alt yarısı çırpınıyordu. Bacakları bir kukla gibi kıvranıyor ve kaslarının gevşeyişiyle her yöne sidikler saçılıyordu.
Subaru:「A-AHHHHHHHHHH――!?」
Subaru Anastasia’nın bu korkunç hali karşısında çığlığı bastı. Kolunu anında sarsıp atmaya çalışsa da Anastasia orantısız bir güçle tutunmuştu. Ondan kurtulamayan Subaru, kızın ağırlığı yarıya inmiş bedenini sallayıp duruyordu. Sallandığı için daha çok kan dökülüyor, bedeninin altıyla üstünü hala bağlıyor olan bağırsaklar sarsıldıkça her yere vücut sıvıları saçılıyor, korkunç bir koku yayılıyordu.
Subaru:「Hah, BIRAK BENİ! BIRAK BENİİİİİİİİİ!」
Anastasia:「HAYIIIIIIIRRR! ÖLMEK İSTEMİYORUM…..!」(İngilizce çevirmen burada orijinal dilde kullanılan bazı kalıplar gereği bu cümleyi kuran kişinin Eridna değil, Anastasia olduğunu düşündüğünü not düşmüş.)
Subaru:「ÇOKTAN ÖLDÜN ZATEN! ARTIK KURTARILAMAZ HALDE OLDUĞUNUN FARKINDA DEĞİL MİSİN!?」
Güçlü sızlanışlarının hayal edilenden çok daha net olması Subaru’nun çığlıklar atarak karşılık vermesine yol açmıştı. Anastasia’nın üst ve alt bedeni artık ayrılmıştı ve inanılmaz çok kanla birlikte bağırsaklar etrafa saçılıyordu. Anında ölmüş olmaması onun hatasıydı. Subaru’nun elini tutmayı bırakmaması da onun hatasıydı. Tüm bunlar saçmalığın daniskasıydı.
Subaru:「BIRAKBENİBIRAKBENİBIRAKBENİBIRAKBENİ――」
Anastasia:「HAYIR, HAYIIIIIRRR! BIRAKMAYACAĞIM, ASLA BIRAKMAYACAĞIIIIMM……hk」
Subaru:「ŞU ANDA BÖYLE SÖYLESEN BİLE HİÇBİR ŞEY YAPA―……GHAA!?」
Anastasia’nın üst bedeni hala Subaru’nun koluna sımsıkı tutunuyordu ve Subaru’nun onu fırlatmaya çalışan omzunda bir acı doğmuştu. Anastasia hala sol elinde tutmakta olduğu bıçağı ona tutunmaya devam edebilmek için Subaru’nun bedenine saplamıştı.
Keskin bıçak rahatlıkla Subaru’nun sol omzundan girerek altındaki köprücük kemiğini çatlatmıştı. Kanama ve yakıcı acı, Subaru’nun çığlık atmasına sebep oluyordu.
Subaru:「GHAAAAAAAAA――!? LANET OLASICA APTAL, ACELE ET DE GEBER ARTIIIKK!!」
Anastasia:「HAYIIIIIRRRR…..hk」
Subaru Anastasia’yı sertçe yüzünden kavradığı gibi zorla iteklemeye başladı. Ve büyük bir zorlukla da olsa gözyaşları arasında bir şeyler söyleyen kızı tutup üzerinden atmayı başardı.
Anastasia’nın bedeni zaten oldukça minyondu. Bir de yarısını yitirişi ve kaybettiği onca kanla tüy gibi olmuştu.
Subaru:「Haaah, haaah, haaaaa……..!」
Buna hiç dikkat etmeyen Subaru, elini yaralı sağ omzuna götürdü. Görüşü acıyla bozulmuş ve kalp atışları her an patlayabilirmişçesine hızlanmıştı. Yine de canını tehdit edecek bir yara değildi.
Değişim göstermeyen mide bulandırıcı gerginlik tarafından kuşatılan Subaru, ağır ağır düşüncelerine ulaşmaya çalıştı.
Az önce Anastasia’yı öldüren darbe――
???:「――Barusu.」
Subaru:「Gh-a」
Sırt üstü devrilen ve acı içerisinde soluklanan Subaru’nun önünde bir gölge belirdi.
Bedeninin yarısı kanlarla kaplı ufak tefek bir kız, kumlara yarı yarıya gömülü fenerin solgun ışıkları arasında görünür hale gelmişti―― Ram.
Anastasia tarafından göğsünden bıçaklandığı için Subaru, onun öldüğünü varsaymıştı. Fakat hala nefes alıyordu. Ve azmini koruyarak büyüsüyle Anastasia’yı öldürmüştü.
Subaru:「……Bu lanet olasıca aptal. Gebereceksen git kendi kendine geber.」
Subaru sesinde bir sinir bozukluğuyla böyle söyleyerek bakışlarını sendeleyen Ram’a çevirdi. Ram’ın yaralarla kaplı olmadığı söylenemezdi. Anastasia’nın saldırısı kesinlikle hayatiydi. Göğsündeki kanama durmamıştı ve hala dur durak bilmeden akan kanları, eteğini uçlarına dek ıslatmayı sürdürüyordu. Çok yakında kan kaybından ölecekmiş gibi görünüyordu.
Ancak bu yaşanmadan önce Subaru’yu da yanında götürebilirdi.
Subaru:「Has…iktir……」
Subaru etrafına bakınarak silahı olan kırbacını bulmaya çalışıyordu. Ama kırbacını bulsa bile normalde kullandığı sağ kolu omzundan yaralıydı. Sol koluyla kırbacını aynı etkinlikle kullanamazdı.
Öyleyse geriye tek bir seçenek kalıyordu.
Subaru:「GÖRÜNMEZ TAKDİR…..!?」
Kısacık bir sürede defalarca kullanmış olduğu kozu. Subaru’nun beyni, görünmez kara avcun gücünü salmaya çalıştığı saniyede bir kez daha yakıcı bir acıya maruz kaldı. Kafatasının matkapla delinişini andıran bir acıyla dolup taşıyordu.
Subaru:「GHA! AAH!? GHHHUGH!?」
Kendisini dalga dalga etkileyen acı yüzünden ağzının kenarlarından kusmuğu sızıyordu.
Kozunu limitlerini aşacak şekilde kullanmaya kalkması yüzünden bilinci, başta kafatası sinirleri olmak üzere kafatasının içerisinde uyanan cehennemvari bir ziyafet tarafından tüketiliyordu. Sağ omzunun acısı gibi şeyleri bununla kıyaslamak bile mümkün değildi.
Beynini ve kafatasını yontan kayıp hissi Subaru’nun iradesini ruhunu kemirirmişçesine donduruyordu.
Boktan kırbacıyla zerre kadar direniş sergileyemeyen ve acı içerisinde kıvranan Subaru, başlıca av haline gelmişti. Ölüm döşeğindeki Ram, yalnızca nefretle beslenen bedenini kımıldatarak yavaşça Subaru’ya doğru ilerliyor ve kanla kaplı değneğini kaldırıyordu.
Ram:「Fuuu」
Subaru:「AAAAAH! GHAAAA! OOOOAAAAAAH!?」
Subaru kafasını tutmayı bırakmadan kendi kanından oluşan havuzun içerisinde yatan Anastasia’ya doğru yuvarlandı. Ona tepeden bakan Ram’ın dudakları kımıldandı ve büyüsünü yapmaya başladı. Ve sonra――
Ram:「la――」
Subaru:「――――」
Büyüsünü tamamladı ve yarattığı büyü bıçağı Subaru’yu parçalamak için alçaldı. Ama bu gerçekleşmeden önce soğuk kum mağarasında sert bir şeylerin çiğnenme sesi yükseldi.
Korkunç gıcırtı sesi devam etti ve et ile kanın çiğnenme sesine çevrildi.
Subaru:「AH……Ah」
Ölecekti, parçalanacaktı; Subaru buna ikna olmuştu. Ancak geleceğini düşündüğü『Ölüm』gelmemişti. Ağır nefesler alarak yerde yuvarlanan Subaru’nun baş ağrısı ve kayıp hissi en sonunda yavaşça yatışmaya başlamıştı.
Subaru:「AH, HAH, ah, AH?」
Sol eliyle yüzünü örterek soğuk terlerle kaplı kafasını hızlıca salladı. Geriye donuk bir acı kalsa da o bıçak misali keskin ıstırap yok olmuştu. Derin nefesler alarak ruhunda kalan tüm güçle kendini ayaklandırdı. Ve nemli yanaklarını silerek üst bedenini kaldırmak adına aptalca vakit harcadı.
O sırada avcunun kıpkırmızı bir şeyle kaplanmış olduğunu ve kaynağının gözleri olduğunu fark etti―― Kanlı yaşlar akıtmış gibi görünüyordu.
Burnundan da bol miktarda kan damlıyordu; muhtemelen yüzünün üst tarafı korkunç durumdaydı. Doğrudan beynini delip geçen acının『Görünmez Elin』bedeli olduğu şüphesizdi, öyle olmalıydı. Tanıdık bir hikayeydi. Özel gücünü kullanmanın karşılığını almıştı.
Subaru:「Ne old……」
Yüzünü eliyle hızlıca silen Subaru, etrafına bakındı. Acı içerisinde ne kadar vakit geçirdiğine dair hiçbir fikri yoktu.
Bir şey olmuştu ve bununla birlikte――
Subaru:「Patrasche?」
Patrasche:「――――」
Subaru’nun simsiyah Yer Ejderi, saf bir hayretle oturan Subaru’nun yanına sokulmuştu. Kumlara çömelmişti ve Subaru’nun çağrısını işitmiş halde uzun kuyruğunu sallıyordu ki bu da sağlığının yerinde olduğuna işaretti.
Subaru:「Demek yaralanmadın? Hmm, bir düşüneyim…..」
Az önce olanları anımsamakla meşguldü. Anastasia’nın Ram tarafından ikiye ayrıldığını ve Ram’ın sonrasında kendisini hedeflediğini hatırlıyordu. Subaru’nun Ram tarafından parçalara ayrılmış olması gerekiyordu.
Subaru:「Peki öyleyse neden….. Ram’a ne oldu…?」
Belki de tüm gücünü kullanıp yığılıp kalmıştı?
Hayati bir yara aldığı için bu gerçekten akla yatkın bir gelişme olurdu. Yığılıp kaldığını düşünmek zoraki olmazdı.
Subaru:「Bu şans mıydı yoksa şanssızlık mı..….」
Ram zaten hemen hemen ölü olduğu için şansının yaver gittiğini söylemek istemiyordu. Ama düşününce aksi takdirde ölmüş olacağı için şanssız olduğunu da söyleyemezdi.
Her halükarda şimdi oturup bunları düşünme vakti değildi. Yoluna çıkan herkesten kurtulduğuna göre bir an önce buradan çıkmalı ve Gözcü Kulesine ilerlemeliydi.
Subaru:「Patrasche…..Üzgünüm ama üzerine çıkmama izin ver lütfen.」
Patrasche:「――――」
Subaru:「Patrasche?」
Subaru seslenip sırtına dokunsa da yer ejderi emrine itaat etmiyordu. Hatta eğilmiş pozisyondaki Patrasche itaat etmenin aksine, yüzünü Subaru’ya dönmeye bile yeltenmiyordu.
Kumun üzerinde, hemen yanı başında oturuyor ve huzurlu bir şekilde önüne bakıp ağır nefesler alıp veriyordu.
Subaru:「Hey, Patrasche. Beni dinliyor musun? HEY.」
Subaru’nun sinir bozukluğu yeniden boy göstermeye başlıyordu. Ram ve Anastasia’ya karşı hissettiklerine benzeyen, süpersonik hızda oluşan bir negatif duygular sarmalı söz konusuydu. Kendisine karşılık vermeyen o yer ejderine haddini bildirmek istiyordu.
Subaru:「HEY, PATRASCHE, SANA DİYORUM, BURAYA BAK! HEY! 」
Patrasche:「――――」
Subaru:「PİÇ, SANA DEMİNDEN BERİ SÖYLEDİĞİM ŞEYİ DİNLESENE…….」
Patrasche sesini yükseltip öfkeyle sırtını tokatlayan Subaru’ya doğru kafasını kaldırdı. Subaru, onun kendisiyle yüz yüze gelip burnundan ağır nefesler verirken hislerini ifade etmeye çalıştığının farkındaydı.
Ancak Patrasche’nin ağzı normalden oldukça farklı görünüyordu ve kırmızıya boyanmıştı.
Subaru:「――――」
O kan kırmızısı, Subaru’nun şu kısa zaman diliminde görmeye fazlasıyla alıştığı bir renkti. Subaru’nun bedenini de kısmen örten ve sağ omzundan şu anda bile akmayı sürdüren bir renkti. Etrafta yoğun bir şekilde dışkılarla birlikte dolanan nahoş kokuda hata payı yoktu.
Subaru buna rağmen bir şeyleri fark etmek istememiş, fark etmeyi başaramamıştı.
Subaru:「――――」
Sayısız『Pembe Saç Teli』, artık Subaru’ya dönmüş olan Patrasche’nin ağzından sarkıyordu.
Subaru:「Eep」
Yere eğilmiş haldeki Patrasche’nin iri bedeninin diğer tarafında, Subaru’nun göremediği Ram yere devrilmiş halde yatıyordu. Ancak bedeni yerde olsa da Subaru onun yüzüstü mü sırtüstü mü yattığını göremiyordu. Bunu kafasına bakarak söylemek kolay olsa da sebep tam da bunu yapamıyor oluşuydu. Boynundan yukarısı tamamıyla çiğnenip orijinal şeklini yitirdiği için durumu değerlendiremiyordu.
Ram’ın kafatası vahşi dişler tarafından paramparça edilmiş, beyin sıvısının dökülüşüyle canını yitirmişti. Tıpkı ölmeden önce bağırsakları etrafa saçılan Anastasia gibi Ram da kafatasının içerisindekileri saçmıştı.
Ve bunun sorumlusu olan Patrasche, şimdi de gözlerini dikkatle Subaru’ya dikmişti.
Bir sürüngeninkini andıran sarı gözleri keskindi ve acımasızca bir delilik taşıyordu.
Subaru:「――Du」
Subaru’nun gördüğü son şey, Patrasche’nin gözlerinin milimetrelerce ötesinde açılan çenesi oldu.
Natsuki Subaru’nun bilincini yitirmeden önce işittiği son şey ise kendi bedeninin çiğnenme sesi oldu. Ve o ses, kafası paramparça olduktan, kulakları çalışmayı kestikten sonra bile devam etti.
O sesi nasıl işittiğini düşünürken neredeyse kahkahayı basacaktı. Ancak ne kahkaha atabileceği bir ağzı kalmıştı ne gülüp geçebileceği bir canı ne de gülebilecek herhangi bir şeyi.
Yoldaşı tarafından çiğnenerek canından olmuştu.
#Bölümün yarısına kadar geldiğimde ‘ee, vahşet nerede, mide bulandırıcı sahneler nerede?’ dedim ve hay demez olaydım… Subaru’nun pek çok çirkin şekilde ölümüne tanık olmuştuk ama diğer karakterlerin de dahil olduğu böyle bir sahneye hiç tanık olmamıştık herhalde. Herkes birbirinden çirkin şekilde birbirinin ellerinde öldü… Subaru’nun bu defa ölümden dönünce neler hissedeceğini, neler yapacağını çok merak ediyorum doğrusu. Bir sonraki bölüm de çok uzun değil, o yüzden yine tek seferde atacağım. Takipte kalın arkadaşlar, görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..