― Bir şeylerin kırılma sesi, yalnızca bilinci, bunu sonu gelmeksizin işitmeyi sürdürüyordu.
Kemikler çiğneniyor, gri madde eziliyor, göz küreleri çatırdadıkça içlerinden sıvıları akıyordu.
Kafatası, kafa kemikleri parçalanıyordu. İçindeki bloke ediliyor, o önemli kısım keskin dişlerin baskısıyla adamakıllı mağlup oluyordu ve bütünüyle püreye dönüştüğü barizdi.
Gri madde ve omurilik sıvısı birlikte akıyor, onlara alında biriken bilinmeyen sarı bir sıvı eşlik ediyor, oradaki kan damarları ince ağlar gibi yırtılıyor ve kırmızı kanlar fışkırıyordu. Tüm bunların birleşimiyle bilinç ve hafıza, ten rengi bir kusmuğa çevriliyordu.
Acı, acı vardı. Boğucuydu da.
Başın çatlarcasına ağrıyışı gibiydi – ve bunu düşünen bilinç, acı acı gülümsedi.
Mevzu parçalanmanın acısı değildi.
Geriye kırılıp parçalanacak bir şey kalmamış, önemi olan her şey çoktan ezilip geçilmişti. Ayrıca acıyı hissettiren kısımlar bile ortadan kalkmışken geriye söylenecek ne kalırdı ki?
Anıları biriktiren beyin gitmiş, düşünmeye yarayan organlar dağılmış, hayatı sürdürmek için gerekli kısımlar daha en başta kökünden koparılmıştı. Bu yaşandığında ne olur biliyor musunuz?
Bu yaşandığında insanlar “ölümleriyle” buluşur.
E, doğal olarak Subaru da öyle yaptı――
__________________________
Ram: "――rusu. Barusu. Topla kendini."
Ensesinden tutulup pataklanan, son derece karman çorman haldeki bilince zorla ışık tutuluyordu. Subaru’nun geri döndüğünde hissettiği ilk şey, kulaklarının yakınındaki bir ses tarafından ciddi bir suratla azarlandığıydı. Yalnızca o titrek sesle de kalmıyordu, suratında tokatlanmışçasına belli belirsiz bir his de vardı.
Ram: "Barusu, eğer kalkmazsan gözkapaklarını yakacağım."
Subaru: "――hk"
Uyuyan zihni bu tüyler ürpertici sözcükleri işittiğinde bilinci hızla yüzeye çıkmaya başladı. Ses tarafından o karanlık dünyanın dışına sürüklenen bilinci suyun yüzeyini andıran boğucu bir çevreyi aşıp geçti. Ve böylece yanmadan önce gözkapaklarını açmayı başardığında,
Ram: "- Barusu, uyandın mı?"
Subaru: "----"
Kan kırmızı gözlerini kısmış olan Ram’ın yüzünü hemen önünde buldu. Nefes alışı yerine geldi, Ram’ın suratı öyle yakındı ki dudağını azıcık kaldırsa dudaklarına uzanabilirdi. Tabii ki bu, böyle renkli koşulların mümkün olabileceği anlamına gelmiyordu. Ram’ın böyle yakınına dek eğilmiş olma sebebi etraflarının birbirlerinin yüzlerine çok yakından bakmadıkça bir şey göremeyecekleri kadar karanlık olmasıydı.
Ram’ın dibinde olduğunu fark edişiyle dokunma duyusu tepeden tırnağa geri dönmeye başladı. Bedeninin üzerinden ince kum tanecikleri yuvarlandı. Subaru, kum denizinin üzerinde kolları ve bacaklarını yaymış halde yatıyordu.
Onun verdiği bir nefesle ağzından hava çıkarken kısacık bir an için gözlerinin derinliklerine gözlerini diken Ram, diğer elindeki feneri yavaşça Subaru’nun bedeninde ışıldattı. Elindeki turuncu ışık karanlığı delip geçti ve Subaru hala kum labirentinde mahsur halde olduklarını―― yo, “Ölümden Dönmüş” olduğunu anladı.
Subaru: Ben…..."
Etrafındaki karanlığa bakarken olup bitenleri yavaşça hatırlamaya başladı.
“Ölüm” anı şoku hala canlılığını koruyordu ve o anıları silkinip atmak şeklindeki alışkanlığına dair hiçbir belirti yoktu. Titrek hafıza alanına dalmış halde kesin “ölümünün” ardındaki anlamı anımsamakta zorlanıyor ve son anları anımsadığı gibi parmaklarının uçarından kayıp gidiyordu.
Subaru: "____"
Fener Ram’ın nefret dolu ifadesini aydınlatırken zihni o korkunç durumu hatırlıyordu. Ancak başından beri hakaretlere ve tacizlere dayanan bir mazileri olsa da o acınası sona yol açan cinayetin ardında hiçbir mana yoktu.
Subaru: "Ubu......"
Ram: "Barusu?"
Ram’ın önünde kafası karışık bir ifadeye bürünen Subaru, istemsizce elini ağzına götürdü.
Ram’ın yalnızca birkaç dakika önceki ölümünün gerçekliğini anımsayıp çığlık atma arzusu―― sebep bu değildi. Ram’la yüzleşip korkunç son saniyelerini yeniden yaşayınca kusmak istemişti.
Subaru: “Ooog, eh, gh--”
Subaru’nun “ölümleri” iki elinin parmaklarıyla sayabileceği miktarı aşalı çok olmuştu. Ve “Ölümden Dönüşün” olduğu bu dünyada Emilia veya Beatrice gibi yakın arkadaşlarını kaybetme tecrübesinin de kendi “ölümüyle” bir olduğu söylenebilirdi.
Fakat Subaru “ölüme” asla alışamamıştı. Onun için kendisinin “ölümü” de başkalarının ölümü de aynı şeydi. Kendisinin ölümünü düşünmek de ailesinden birinin ölümünü düşünmek de kalbini parçalıyordu.
- Sahiden de son döngüsünde Ram’ın acımasızca ölümünün ardındaki trajedi, ilk defa tecrübe ettiği bir şok olmuştu.
Bedeninin karnından parçalanışına, boynunun kırılışına, tüm bedeninin acımasızca kesilişine ve ardından ölümüne tanık olmuştu.
Her ölüm acı ve kederle doluydu ve Subaru, insanların ölümlerini yan yana koyup kıyaslayamazdı. Ancak ilk defa kafası parçalanmış, çiğnenmiş ve ezilmişti.
Ayrıca Ram’ın güzel yüzünün de merhametsizce aynı dişlere yem olduğunu görmüştü. Ki bu trajedinin sorumlusu, Subaru’nun en güvendiği varlıklardan biri olan Patrasche idi.
Subaru: "....... “
Hissettiği umutsuzluk, anımsadığıyla aynı değildi. Ram’ın acınası sonunu unutmaya ne kadar gayret ederse… yer ejderinin ağzında kalan pembe saçlar ve kafa kalıntıları Subaru’nun kafasına bir o kadar kazınıyordu.
Sonuç olarak kusma dürtüsünü bastırması imkansızdı ve böylece yüzünü kuma döndü. Ancak boğazı ve midesi henüz “Ölümden Dönüş” etkisinden toparlanamamıştı, dolayısıyla kenetleniyor ve Subaru’nun iradesine itaat etmiyorlardı.
Subaru: "Hey, oh! ...!
Ram: "...... Yalnızca bir anda uyandın diye mi böyle oldu? Acınası."
Yerde çırpınıyor, çaresizce midesindekileri kusmaya çalışıyor ama hiçbir şey çıkmıyordu. Boğazının kuruluğu ve bir damla tükürüğün bile çıkmayışı Subaru’yu şaşırtıyordu.
Ram’ın fener eşliğinde kendisine bakan yüzündeki ifadeyi göremiyordu ancak sesindeki şaşkın ton rahatlıkla anlaşılıyordu.
Doğal olarak bu soğukluk o “ölümün” öncesindeki olayları anımsatıyordu. Öldürme arzusuna yol açan o tutku sebepsizce yükselmiş ve en başta açığa çıkan kötü sözlere şiddetli bir tutkunun eşlik edişiyle göğsündeki dürtü harekete geçmiş, her şey tüyler ürpertici bir hal almıştı.
Ancak,
Ram: "-Isırma."
Subaru: "-hk"
Tek kelimeyle giriş yapan Ram, Subaru’nun yanına oturarak çenesini kaldırdı. Diz çökmüş haldeki Subaru bir anlığına şaşırırken Ram, Subaru’nun ağzını her zamanki ilgisiz ifadesiyle açtı ve― beyaz parmaklarını Subaru’nun boğazının gerisine doğru itti.
Subaru: ".........”
Ram: "Barusu’nun beceriksizliğinin çok fena olduğunu biliyordum ama bu kadarı da bebeklik artık."
Bir başkasının parmaklarının boğazına girişiyle Subaru, yemek borusunun kabaca ihlal edildiğini hissetti.
Ama hemen sonrasında o ana dek kusmaya direnen midesi ve boğazı yeni bir sürpriz gerçekleştirdi. Ve bu defa mide sıvısı ve salyaları çaresizce, hep birlikte dışarı hücum etmeye başladı.
Subaru yaşlı gözlerle midesinde ne var ne yoksa bırakarak kumların üzerine kusma dürtüsünden kurtuldu. Yalnızca mide sıvısı ve salyalarını tükürdü ama yine de kusmadan önceki haline kıyasla çok daha iyiydi.
Subaru: "Eh, piç ...... ha, fena... Ehh, peki, tamam... oh..."
Ram: "Ee? Tatmin olmuş görünmene sevindim."
Subaru: "Sen......."
Subaru koluyla ağzını silerken Ram omuz silkerek her zamanki çocuksu tavrına döndü.
Bu tavra rağmen Subaru’ya bebek gibi davranmaktan yana suçlu olduğu bir gerçekti. Bunda tartışılacak bir nokta yoktu ve Ram’ın avcu hala kibarca Subaru’nun sırtını sıvazlıyordu.
Bu acı şefkati anlamak zordu.
Subaru: "Elin sayesinde, artık iyiyim. Onu bunu bırak da burası......"
Ram: "Bariyerin parçalandığını ve önümüzdeki kum denizinin yarıldığını hatırlıyor musun? İşte o yarık ejder vagonumuzu yuttu ve sonuç olarak buraya fırlatıldık."
Subaru etrafına bakınırken Ram varsayımlarını sıraladı. Subaru, bu sözler karşısında “Ölümden Dönüşün” devamına yönelik bir rahatlama mı yoksa stres mi duyması gerektiği konusunda tereddütlüydü.
Ama her halükarda bir an önce harekete geçmeliydi. Bu karar doğrultusunda şu sözlere ayak uydurmaya çalışmalıydı - "Barusu yeraltında uyandığında Rem için endişelendi mi? Peki ya Emilia için? Peki ya Beatrice-sama için? Bulamadıkların için hiç endişelendin mi?"
Subaru: "――"
Zihninde Ram’ın bu sert ve karamsar sözleri canlanmıştı. Son olaylara davetiye çıkartan anlaşmazlığın – yani arkadaşların birbirini öldürdüğü o durumun anormal olduğu barizdi. Subaru kendine gelmeliydi ama yaşananları anımsarken toparlanmak çok zordu. İlk olarak, geldikleri oyun anormaldi. Olumsuz duyguların birikimi birbirlerini kanlı bir mücadele öldürecekleri kadar absürt bir dereceye ulaşmıştı.
Ram: "Barusu?"
Ram, Subaru’nun tek kelime edemeyişi karşısında kafasını eğdi.
Son konuşmalarını o anormal durum takip etmişti. Ama tabii ki Ram’ın o haldeyken söyledikleri yüzünden endişelenmenin bir anlamı yoktu. ―Fakat söylediği her şeyin yalan olduğunu iddia etmek de yanlış olurdu.
Gerçek şu ki Subaru, Ram’ın tatminsizliğinin veya kızgınlığının anormal bir yüksekliğe erişmesine rağmen sahte değil gerçek olduğunu düşünüyordu. Yani söylediği her şey yalan değildi.
Öyleyse Subaru’nun Emilia veya diğerleri hakkında endişelenmiyormuş gibi göründüğü ve Ram’ın Subaru’nun kendisini ifade ediş şekli yüzünden kinlendiği doğruydu. Bu duygu dikkate alınınca Subaru’nun durum her ne olursa olsun Emilia için endişelenmesi gerekirdi.
Açıkçası zaten endişeliydi, yani bu şekilde davranmakla yalan söylüyor olmazdı. Yine de endişelendiği konu hakkında hiçbir şey yapamayacağını biliyordu.
Subaru: "――"
Bu esnada Subaru, aldatmacasını kelimelere dökmesi gerektiğini fark etti. Bir tartışmadan kaçınması gerekiyordu ama yine de Ram’ı yalanlarıyla aldatma konusunda da tereddütlüydü. Akranları için çıkarlarına uygun şekilde endişelenip başkalarını aldatmak― mide bulandırıcıydı. Doğal olarak kabullenilmesi zordu. Çünkü birinin memnuniyetsizliğini böyle kazanırdınız, çünkü bir yere kadar bu hiçbir şey ifade etmezdi.
Subaru: "Öyleyse...... Diğerleri......."
Ram: "――Kendini bu kadar suçlamanın bir faydası yok, sorumlu olmadığın bir şeyin peşine düşmen de anlamsız... Buna vakit harcamaktansa başka şeylere öncelik vermelisin."
Ancak daha Subaru endişelerini dile getiremeden Ram, onun hisleri üzerine kendince bir kanıya varmıştı. Yani ciddi bir surat ifadesine bürünmüş olan Subaru’nun ifadesini yanlış yorumlamıştı. Hatalı sözleri ve eylemleri aracılığıyla Ram’ın kalbinin içini görmek nadir rastlanır bir şeydi ki bu da sabırsızlığının kanıtıydı.
Ram: "Ayrıca Barusu’nun kusmasıyla yeterince vakit harcadık zaten."
Tabii ki Ram, kalbinin tehditkar tavrını asla fazla dışa vurmazdı. Subaru, son derece inatçı olabilen kızın bu tavrı karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Derken Ram, hiçbir şey söylemeden harekete geçti. Subaru’nun ağzına soktuğu parmaklarını sildi ve feneri labirentin gerisine doğru çevirdi.
Ram: "Burada kalamayız, benim Rem’in yanında olmam ve... ve de Emilia-sama’yla buluşmamız gerekiyor."
Subaru: "Biliyorum....burası, burası neresi?"
Ram: " Ram ve Barusu dışında, ah... geri dönmüşsünüz gibi görünüyor."
Ram’ın arkasını dönüşüyle bakışları ve sözlerini takiben labirentin diğer tarafında titrek ışıkları sallanan Anastasia ve Patrasche ikilisi göründü. Subaru'nun hafiften titreşen gözleriyse karanlığa karışan simsiyah ejderi buldu.
Yanıp sönen turuncu ışıklarla aydınlanan o göz alıcı ve acımasız güzel yüz.
Kapalı ağzından seçilebilen sıra sıra keskin dişler, o kızın kafasının parçalanışı ve hatta Subaru’nun bile ansızın aynı şeyi yaşayışı―
Böyle şeyler normal şartlarda yaşanamazdı.
Subaru: "Aptalım, ben... ... yo, salağım."
Dişlerini sıkan Subaru korkusundan kurtulmaya çalışıyordu. O anormal durumda yönlendirilmiş olan öldürme arzusu gerçek olamazdı. Ancak Subaru’nun Patrasche tarafından öldürülme tecrübesi kalbine kazınan ve asla iyileşemeyecek bir yaraydı. Ve Subaru, kendisini öldüren o varlıkla mütemadiyen yüzleşmek zorundaydı.
Subaru: “Evet, Rem ve Ram bile en başta....."
Ram ve Rem’le yaşadıklarına rağmen sonrasında çok yakınlaşmışlardı. Subaru onların kendisine verdikleri desteği hatırlamış ve onları affetmişti. İlişkileri en başta olabilecek en kötü durumdaydı ve onlar tarafından canı hedef alınarak mahrum edildiği seferler olmuştu.
Buna kıyasla az önce yaşananların gerçek olmaması iyi bir şeydi.
Subaru: "Evet, bu doğru... doğru olmalı."
Diye düşünen Subaru omuzlarını sararak üşüyormuşçasına kendini kucakladı. Kum denizinin dibinde kumların ve soğukluğun hükmettiği bu alan gerçekten de soğuktu. Fakat Subaru’nun hissettiği soğukluk, farklı bir şeyden kaynaklıydı.
Anastasia: "―Natsuki-kun, görünen o ki uyanmışsın."
Ram: "―Teşekkürler. Ee, etraf ne durumda?"
Ram ve Anastasia Subaru’nun önünde sohbet ediyordu. Subaru, bugün edindiği bilgilere dayanarak kum labirentiyle ilgili stratejisine bir denge getirmeliydi. Aslına bakarsanız ortama karışmıştı ve söylemesi gereken pek çok şey vardı. Ama şu an için önceliği zihnini yatıştırmak ve dizlerinin titremesine bir son vermekti.
"Ölümden Dönüşle" “ölümden” hemen önceki etki ve olayları ardında bırakmış olmalıydı. Ama ne kadar söndürmeye çalışsanız da korku açığa çıkar ve o anın ihtirası canlanırdı.
Subaru, o hisleri dağıtmak için sonu gelmez bir çaba sarf ediyordu.
Subaru: "――"
Ve bu evrede ıssız, kapkara yer ejderini izliyordu.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
―Subaru’nun “Ölümden Dönmüş” olması gereken kalbi henüz orijinal haline dönememişti.
Bu şartlar haricinde dörtlü grubun yeraltı labirentini keşif içeriği neredeyse tıpatıp aynıydı.
Diğerlerini arayan grup, Subaru önderliğinde soğuk karanlığın içerisinde yavaşça ilerliyordu. Ufak bir alanı aydınlatan fenerle yapılan yolculuk yavaş ve can sıkıcıyken yolun geri kalanı gölgelere gömülmüş durumdaydı.
"――"
İşin doğrusu Subaru, yol seçimini atlamak istiyordu. Bu şimdiye dek iki kez yaptığı bir seçimdi. Emilia ve diğerlerinin görebileceği bir yerde dolanıyor olmasına imkan yoktu. Fakat seçimi arkadaki iki kişiye yıkmak anlamına gelmedikçe bu sorumluluğu atlayıp ağzını açmaması mümkün değildi.
Sonuç olarak hiçbir şey düzene oturmamıştı ve sinir bozucu yürüyüş ritmini arttırsa bile Subaru’nun sabırsızlığı her geçen saniye yükseliyordu.
Anastasia: "Muhtemelen diğerleri iyi durumdadır... bize gelince, Patrasche-chan burada olduğu için şansımız ucu ucuna yaver gitmiş."
Subaru & Ram: "――――"
Anastasia: "Hiçbir bineğimiz olmadığı bir durumu düşünüyorum da bu kum denizinde cehennem azabı olurdu. Yetersiz savaş gücünden kaynaklı gerginlik duymak normal..."
Subaru & Ram: "――――"
Anastasia: "En kötü ihtimalle kozumu kullanmaktan yana tereddüt etmem ama Anastasia’nın ömrünü kısaltmasından korkuyorum. Yani size güvenmeme müsaade var mı?"
Subaru & Ram: "――――"
Anastasia: "... .... Hey! Natsuki-sama da Ram-san da konuşmaya tenezzül etmeyecek mi? Bir süredir yalnızca ben konuşuyorum."
Keşif devam ettikçe Anastasia, huysuzluğunu belli eden şeyler söyleyip duruyordu. En sonunda Subaru, olduğu yerde durup sessizlikle ilgili şikayetleri nedeniyle Anastasia’ya döndü. Anastasia’nın yüzü aydınlanırken de derin bir nefes alarak,
Subaru: "Ehh, konuşacak şeyimiz kalmadı... şu anda diğerlerini bulma konusunda çaresizliğe düşmüş durumdayız. İşe yaramaz gevezeliklere ayıracak zamanım yok."
Anastasia: "Gevezelik falan değil bu. Sizinle gelecek planlarımız hakkında konuşuyorum. Ve genellikle sohbeti devam ettirme görevini Natsuki-kun üstlenirdi. Ama şimdi çıt çıkmıyor ve biz iki kızın...... yo, dördümüzün gerginliği de artıyor."
Subaru: "Dördünüzün, ha."
Subaru dudaklarını büzerken Anastasia mücadele arzusunu yitirmemişti.
Bahsettiği “iki kız” Ram ve Anastasia idi ama Echidna ve Patrasche de eklendiğinde sayıları dörde çıkmış oluyordu. Tamı tamına Anastasia = Echidna durumu yaşandığı için durum üç kız şeklinde bir yorumlama gerektirse de― şu anda bunu düzeltmenin yeri ve zamanı değildi.
Subaru: "――"
Subaru siyah gözlerini yanaklarını şişirmiş olan Anastasia’ya doğru kısmış halde düşünüyordu.
Gerçek Anastasia uykudaydı ve şu anda Kürk-dona suretiyle kendisini gösteriyordu. Buna rağmen tavırları onunla harmanlanmışçasına tanıdıktı. Subaru’nun da Ram’ın da onun ifade veya tavrından gerçek niyetini çözme inisiyatifini alamıyor olması üzücüydü.
―Geçen sefer birbirlerini öldürmeleriyle sonuçlanan anlaşmazlıkta sonlarının iğrençliği yüzünden Ram ve Patrasche’nin yaptıkları anlaşılabilir olsa da Anastasia’nın tavrı da rahatsız ediciydi.
Ram'ın düşmanlığı ve Patrasche’nin saldırısı, o ikisi bariz şekilde delirmişti, yani olanları anlamak kolaydı.
Ancak Anastasia’nın en başta o deliliğe kapılıp kapılmadığını çözmek zordu ve Subaru, son anda aklından ne geçtiğini bilmiyordu.
Tabii ki kuvvet farkı nedeniyle Anastasia Ram tarafından öldürülen taraf olmuştu ama acil durum çantasında bir bıçak gizlemek ve onu kullanmak için numaralar yapmak gibi bir kurnazlık endişelenilecek bir şey değildi. Normal şartlarda hazırlıksız yakalanıp tuhaf bir şekilde öldürülebilmek için bilinçsiz halde olmak gerekirdi.
Subaru: "......Ne istersen yap."
――Şimdi düşününce, ona başından beri düşman mıydılar?
Subaru: "――"
Başı çeken Subaru, Ram ve Anastasia’dan gizlenerek kendisine vurdu.
Iskalamadığı tek bir yumrukla dudağı yarıldı ve dili kan tadı alırken keskin bir acı duydu.
Bundan böyle bilincindeki bulanıklığı dağıtmak için canını acıtacaktı.
Ram ve Anastasia, anormal davranmıyordu.
Anormalliğini üstünden atamayan kişi Subaru’ydu.
Subaru: "Harika, kendimi anlayamayıp titreyip durmam ne komik."
O mu kafayı yemişti, yoksa geri kalanlar mı deliydi?
Subaru birazcık kendini beğenmiş birine dönüşmüştü, yani onun dışındaki herkes hatalıydı.
Nihayetinde -tabii ki- tüm bunlar bir hataydı. Kendini gruptan ayıran Subaru kibirlice haklı olduğunda karar kılmış, etrafındakileri inkar eden bir ahmak gibi davranmıştı.
Sonunda hatalı olduğu söylenmiş, bunu kabul edebileceği en başından işaret edilmişti. Bu tamı tamına doğru ve canlı bir hatıraydı…
Fakat şu anki Subaru, normalliğin içindeki anormallikten haberdardı.
Anormalliği yumuşatamamak korkunçtu, tüyler ürpertici bir korkunçluktaydı.
Bu noktada Subaru, bir şey anımsadı. Kalbindeki, yalnızlığın özlem dolu bir deliliğe dönüştüğü yerdeki bu ıssızlık hissi. O deli adamın, Petelgeuse Romanee Conti’nin ulaştığı ufuk buydu. Kendi deliliğinin farkında olan, anormalliğinin basitliğini tanıyan deli adamın gördüğü manzara buydu.
Ram: "Barusu, sorun nedir?"
Subaru mide bulandırıcı bir empati duymaya başlarken Ram’ın sesi, titreyen sırtına ulaştı. Kanla karışık tükürüğünü yutan Subaru ise hiçbir şey olmamış gibi davranarak ikiliye döndü.
Subaru: "Yok bir şey, yalnızca ayakkabılarımdaki kumlar sinirimi bozuyor."
Ram: “Barusu bilhassa sessiz kalıyor, Ram'ın kalbi bunu zerre kadar umursamasa da Anastasia-sama’nın sözlerinin de bir mantığı var.”
Subaru: "Ne?"
Ram: "Sessiz kalan sen olsan bile bir şeyleri içinde tutman bir kadının gerginliğini yatıştırmaz. Bunu yapmak istiyorsan o şeyleri daha iyi gizle."
Subaru: "――"
Subaru bu sözler karşısında bir kez daha dudaklarını büktü.
Ram’ın sözlerinin ardındaki anlam barizdi, yanlış anlamak mümkün değildi. Ardından Ram’ın sözlerinin Anastasia’nın anlaşılması zor sözlerinin çevirisi olduğunu fark etti. İçi okunmuş gibi görünüyor ve perişan olmaya başlıyordu.
Subaru: "Belli belirsiz bir şey, yalnızca söyleyerek açıklayabileceğimi sanmıyorum..."
Ram: "Barusu’nun sözlerinin anlamının şu anda çözülemiyor olması ne kötü. Bir şeyler için endişeleniyorsan daha çok özen göstermelisin.”
Anastasia: "Ram-san Natsuki-kun için gerçekten affı olmayan bir rakip."
Subaru’nun sözleri karşısında söylenen Ram’ın her zamanki sivri dili yine kendisini göstermişti. Anastasia, kötü niyetli denilmeye yakın acılıkta ve keskinlikte acı bir gülümseme sunarken Ram, onun sakin duruşu karşısında omuz silkerek,
Ram: "İçiniz rahat olsun lütfen, Barusu acı çekmekten keyif alan bir sapık olduğu için halinden gayet mutlu."
Subaru: "Ne haltlar geveliyorsun sen? Ne bok yemeye beni böyle değerlendiriyorsun? Beni rahatça yumruklayabileceğin bir kum torbasına dönüştürme, tamam mı? Şunu biliyor musun? Vurabileceğin tek kişi sana vurmaya hazır olandır derler."
Ram: "Hmph"
Burnundan homurdanan Ram’ın dalga geçilecek şeyle dalga geçme şeklindeki tavrı hemen hemen her zamanki gibiydi.
Subaru'nun ruh halinin aksine çoktan keyfine düşkün haline dönmüş olması kıskanılasıydı. Normal bir kıskançlık veya nefret dolu bir kıskançlık, her halükarda onu düşünürken siniri bozuluyordu.
Yine de -bu olağan sohbetlerine rağmen- rahatsız edici gölgelerin seyri yakında değişecekti.
Subaru: "Açıklaması zor bir şeyi açıklamaya çalışıyorum ama... Şu anda birazcık paranoyağım."
"――"
Bunu tekrar söyleyince kulağa hayal ettiğinden daha boş gelmişti.
Ram ve Anastasia’nın buna şaşırabileceği gerçeği de bahsetmeye değerdi.
"――"
Bir bakınca Patrasche bile bir şekilde şaşırmış görünüyordu.
Zeki ve olayların ardındaki mantığı çözebilen bir canlı olarak Patrasche’nin Subaru’nun şu anki zayıf karakterini çözebilmiş olması mümkündü. Subaru’yla olmayı bırakıp kendine doğru düzgün bir sahip bulması onun için çok daha iyi olurdu.
Açıkçası Ram ve Anastasia’nın bile Patrasche’yi idare etmekte kendinden daha iyi olduğunu düşünüyordu. Patrasche Subaru’nun kendisinin önünde bir engel olduğunu düşünüyorsa dişlerini Subaru’ya saplaması gayet normaldi―
Subaru: "Kes, kes şunu..."
Anastasia: "Kelimelere döktüğünde kulağa geldiği aptallıktansa çok daha ciddi bir şey olduğunu anlıyorum."
Anastasia gözlerini Patrasche’ye dikmiş olan ve giderek sarsılan Subaru’yu bu şekilde değerlendirdi. Sebebin saçma olduğu fark edilince rahatlama ve gerginlik eşzamanlı olarak artmıştı. Kızlar Subaru’yu seçim dışı bırakmış gibiydi... Ama bu yaşanmadan önce―
Subaru: "Ben, ben gerçekten kötü biriyim."
Anastasia: “Belki de onu ciddi ciddi bağlayıp taşısak daha kolay olur, ne dersin?”
Yüzü kırmızıya dönen ya da beti benzi atan Anastasia surattan surata bürünen Subaru’ya böyle bir laf atarken Ram, Anastasia’nın gözlemi hakkında “yine de” diye düşünerek kaşlarını çattı.
Ram: "Barusu’nun elleri ve ayaklarını bağlasak bile kalıcı bir çözüm olmaz."
Subaru: "Beni düşman edinecekmişsiniz gibi şeyler söylemesenize."
Ram: "Sen o kadar büyük bir mesele değilsin de Ram’ın Emilia-sama ve Beatrice-sama’yı düşman edinmesini istemem....... Sonra bir daha Rem’in yüzüne bakamam."
Ram’ı düşünen Subaru, ona düşmanlık beslememek için mücadele ediyordu. Bu tür duygularla savaşadururken ortada iyi bir şey de vardı.
Gerçekte bu durumda düşünmesi gereken şey bu değildi.
Yine de Subaru’nun Pleiades Gözcü Kulesini keşfetmek için yaptığı yolculukta şu ana dek kum labirentinde iki kez “Ölümden Dönmüşken” sorması gereken soru,
―Söz konusu Rem olduğunda Ram’ın fazlasıyla hassas davranmasıyla ilişkiliydi.
Subaru: "――"
Tabii ki Subaru’ya kalırsa bu, Ram’ın Rem’i önemsediğine dair iyi bir işaretti.
Rem, dünyada Subaru hariç herkesin hatıralarından silinmiş, yalnızca onunla bir bağı kalmıştı. Bunun Subaru’ya özel bir his yaşattığı kesin olsa da gerçekçi olununca bir anlam taşımıyordu.
Ram ise Rem’in izole edildiği bu şartlarda onun ailesi olmaya olabildiğince yaklaşma gayreti veriyordu.
Tabii ki Rem’e dair hiçbir hatırası yoktu, bu Subaru’nun geride kalan yılda emin olduğu acı bir gerçekti. Diğer taraftan Ram’ın kendisine benzeyen başka bir kızın varlığını, yani Rem’i, “Subaru’nun haber verdiği bir gerçekten” daha ağır bir şekilde kabullendiğine şüphe yoktu.
Ve belli ki “Subaru’nun hayal ettiğinin ötesindeki” o hisler, Ram’da gerçek duygular olarak kendisini göstermeye başlamış olabilirdi.
Bu, önceki labirent döngüsündeki memnuniyetsizlik patlamasından― Subaru’nun düşüncesizliğinin tetiklediği çıkışmadan da anlaşılabilirdi.
Ram bunu hatırlayamıyordu. Ama Subaru, onun hislerini hatırlayabildikleriyle kıyaslayabilirdi.
Ortadaki his, Subaru’nun düşündüğünden daha derindi.
― Ama gerçekte, yalnızca bundan mı ibaretti?
Ram: "... Nahoş bir şey."
Subaru: "Hayır, mide bulandırıcı. O kadar da değil. Lanet olasıca bir paranoyaklık!"
Ram: "Kendini bir kaide seviyesine falan mı çıkardın? Faydası yok."
Subaru: "Ben kaide seviyesine çıktıysam sen herkese tepeden bakan bir tanrı seviyesine falan çıkmış olmuyor musun?"
İlişkilerinin normalden farklı olmadığı rahatlıkla söylenebilirdi.
Tabii ruh hali anında değişebilir ve samimi hisler samimiyetsiz bir düşmanlığa çevrilebilirdi.
İşte o zaman, birinden nefret edebilirdiniz.
Anastasia: "Dikkatli bakınca, Natsuki-kun’un tavrının.... sebebi ne olabilir?"
Ram: "Sen de mi fark ettin Anastasia-sama?"
Anastasia: "Ehh, Natsuki-kun’un bir miktar etkilendiği bariz. Bana kalırsa öyle."
Şartlar gereği Subaru herkesten ve her şeyden şüphelendiği bir paranoyanın pençesine düşerken Ram ve Anastasia ikilisi bir ipucu edinmişçesine birbirlerine bakıyordu. İkisi de algıları gereği daha temkinli hale geliyordu. Bahsi açılmışken Subaru’nun her hamlesinin can sıkıcı bir hal alacak şekilde dikkatlice gözlemlendiği de ortadaydı.
Subaru: "Can sıkıcı......ha, ne aptalca."
Anastasia: "Bir şey mi söyledin?"
Subaru: "Aptallık ediyorum işte. Ee, ne düşünüyorsunuz?"
Zihinleri kendi hassasiyetleriyle afallarken Ram ve Anastasia’nın kafası iyice karışıyordu. Ardından, Subaru’nun sorusu karşısında, ikisinin de başları çevrildi.
Önlerinde gerçekleşen gelişmeye takılan ikili, Subaru’nun ne kastettiğini kesinlikle anlayabilmişti.
―Gözlerinin önünde bir yol ayrımı belirmişti.
Anastasia: "Bir süre önce mide bulandırıcı bir rüzgarın varlığını hissetmiştim ama... şimdi kaynağı anlaşıldı."
Ram: "Bu kötü rüzgar anlaşmazlık doğuruyor. Meili’nin tarif ettiği üzere Barusu’nun vücut kokusu yaratıkları çağırıyor gibi görünüyor. Ve doğası gereği bu yakınlık kötü... Yo, iyi olabilir mi diye merak ediyorum aslında."
Subaru: “Bu mide bulandırıcı hissin ne olduğunu anlıyor musunuz?”
Ram: "Barusu’nun şu anki hali ve vücut kokusu faktörünün katlanışıyla yanıt aynı olmalı."
Subaru: "Defalarca vücut kokusu deyip durmasana!"
Önceki iki döngüde de “kötü his” konusunda hemfikir olmuşlardı. Ama şimdi Subaru’nun fiziki durumu ve mevcut şartlar iç içe geçmişti. Bu da farklı bir fikir doğurmuştu.
Ram ve Anastasia birbirlerine bakıp başlarıyla onay vererek,
Ram & Anastasia: "Miasma."
Subaru: "Cadının miasması, ha. Öyleyse bu şekilde devam edersek... "
Anastasia: "Emin olmasam da kum tepelerinin ötesinde “Cadının Mabedi” olduğu herkesçe bilinen bir şeydir. Oh, kum denizi bozukluğu kaza eseri de olsa çözülebildiğine göre......”
Ram: "Beklenmedik bir kestirmeye falan girmiş olabiliriz. Dolayısıyla...”
Miasma ruhlarını yozlaştırmış ve doğurduğu anlaşmazlık birbirlerini öldürmeleriyle sonuçlanmıştı.
Üstüne bir de bunların gerçek olma olasılığı eklenince Anastasia acı bir gülümseme eşliğinde yolu işaret etti.
Yol ayrımı iki seçenek sunuyordu; sağdan miasma geliyor, solda da at adamın yuvası yer alıyordu.
Tabii ki Subaru sonrasında sol tarafta yatan tehditten akıllıca bahsetme niyetindeydi ― ama şu an için, hangi yol seçilmeliydi?
Anastasia: "Ee, hangi yolun doğru yanıt olduğunu düşünüyorsunuz?"
Anastasia'nın sorusu karşısında Subaru ve Ram, bakışlarını birbirlerinden ayırdı.
Ancak şöyle derken sesleri kasıtsız olarak üst üste bindi:
Subaru & Ram: "―Sol"
İşte durum buydu.
#Bu bölümün İngilizcesinde
anlamsız ve devrik cümle çok fazlaydı, dolayısıyla bazı kısımlarda çeviri çok
içime sinmedi açıkçası. Bölümün içeriğine gelirsek, Subaru’nun paranoyak olması
aşırı normal. Az önce - miasmadan kaynaklı bir delilik hali olsa da- yoldaşlarının
birbirini katledişine tanık oldu ve güvenilir ejderi tarafından çiğnene çiğnene
öldürüldü. Hemen arkasından onlara bakarken kendini tuhaf hissetmese, tamamen
normal davranabilse anormal olurdu asıl. Kendisini ne zaman ve nasıl
toparlayacağını merak ediyorum doğrusu. Ve sol tarafta bu sefer nasıl bir
macera yaşayacaklarını da!
Bu arada bu bölüm 4-5 bin kelime civarıyken sıradaki bölüm 10bin küsür kelime.
Yani bölümün gidişatına göre 2-3 parçaya bölüp atarım diye düşünüyorum. Orada
görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..