Ara bölümden sonra, kendi döngümüze geri döndük, 2. bölümün devamındayız. Yeniden iyi okumalar :)
——Subaru, nefesini tutarak çevireceği kapı koluna odaklandı.
Doğru kapının bu olduğuna dair bir hissi vardı.
Sessizce köşkün içinde dolanırken bu kapı bir anda dikkatini çekmişti.
Emilia ve diğerlerini salonda bırakmasının üzerinden biraz zaman geçmişti. Köşkte yankılanan ayak sesleriyle ikinci kata varmıştı.
Kapı koluna dokunduğu anda hisleri yoğunlaştı, doğru kapı olduğuna dair en ufak bir şüphesi kalmamıştı.
Ve “malum oda” orada belirirken içeriye adımını attı.
[Subaru: Hey, uzun zaman olmuştu.]
Yasak Kütüphane, tam da hatırladığı şekliyle gözlerinin önünde belirmişti.
Loş ışıklı bu odanın koruyucusu olan küçük kız da azıcık bile değişmemişti—— Sandalye gibi kullandığı merdiven basamağının üzerinde, ortasına geldiği bir kitabı okuyordu.
[Beatrice: ——Köşk bugün gürültülüydü, senin döndüğünü anlamalıydım sanırım.]
Gözleri bir an Subaru’nun bakışlarına kilitlendi. —— Sonrasında, sanki sıkılıp anında ilgisini kaybetmiş gibi kitabına geri döndü.
[Beatrice: Sen döndüysen ufaklık da geri dönmüş olmalı. O kızın ve başka rahatsız edici böceklerin de varlığını hissediyorum.]
[Subaru: Puck henüz ortaya çıkmadı, gücünü toplamaya çalışıyor sanırım. Ah Emilia-tan’ı böyle bir kategoriye koymandan da hiç hoşlanmadım! Ama Otto hakkında ne söylediğin pek umrumda değil.]
[Beatrice: Sen gerçekten çok gürültücüsün.]
Beatrice Subaru’nun gevezeliklerine burun kıvırdı ve abartılı elbisesinin altında bacaklarının duruşunu değiştirdi. Bunu gören Subaru daha da yakınlaşıp sözlerini toparlamaya çalıştı.
[Subaru: Ama gerçekten de seni görmeyeli çok oldu. Tam olarak Bete… Ah, bi dakika, bu olmamıştı… Başkent için yola çıkmadan önceydi değil mi? Yaklaşık 10 gün olmuş…]
[Beatrice: Pek de uzun değil sanırım. Betty bu odadayken, dışarıdaki zamanın akışı çok umrunda olmuyor.]
[Subaru: Ve yine böyle garip şeyler söylüyorsun, tanrım. Ayrıca, biri seninle konuşurken kafanı kitabına gömmemelisin ! Beni 10 gün üzerine gördüğün için mutluluktan kızaran yanaklarını saklamak istemeni anlayabilirim ama yine de…]
[Beatrice: Ağzından cümleler yerine kanlar saçtırıp, seni tamamen solgun bir hale getirebilirim, bilirsin.]
Kızın sızlanmasına rağmen, Subaru yüzündeki gerginliği gevşetti.
Subaru ne zaman Yasak Kütüphane’yi koruyan kızla konuşmaya gelse, onun suratındaki sakin ifadeyi ve inatçılığını bozmak için bir şeyler yapma isteğine engel olamıyordu.
Onu gerçekten delirtene kadar espiriler patlatıp palyaçoluk yapıyordu, kız da en sonunda dayanamayıp onu dışarı atıyordu.
Bir parçası bu olanlardan gerçekten keyif alıyordu. Ama onun hakkında niye böyle hissettiğini tam olarak bilmiyordu.
[Beatrice: Yaşanan son karışıklıklar senin dönüşünün işareti sanırım.]
[Subaru: Farketmişsin…… Bu normal galiba. Emilia ve Ram seni aramak için köşkte koşup duruyordu farkında mısın? Daha sonra onlardan özür dilesen iyi olur.]
[Beatrice: Betty? Özür mü? Kimden ve niçin? Böyle bir şey yaptığımı sanmıyorum.]
Kusursuz görünümlü burnuyla homurdanarak yerinden kalktı. Parmak uçlarında uzanarak elindeki kalın kitabı yerine koydu ve iyice yükselerek yanındaki kitabı almaya çalıştı.
Onun bu kadar uğraştığını gören Subaru, yardım etmek için yanına gitti.
[Subaru: Bunu mu istiyorsun? Buyur.]
[Beatrice: ……Hayır, yanındaki sanırım. İnsanlar senden rica etmeden yardım edeceksen bari doğru düzgün yap.]
[Subaru: Ne kadar da minnettar bir kız… Oy, dikkatli ol, düşürme. O tuğla gibi şeyler ayağına düşerse canın acır.]
Subaru istenen kitabı tek eliyle kaldırırken şaşırtıcı bir şekilde ağır olduğunu farketti. Dikkatli bir şekilde teslim ettiğinde Beatrice, kitabı göğsüne bastırdı. Subaru başlığı okumaya çalışsa da bu ,‘’Yi’’ alfabesinden başka bir şey okumayı bilmeyen Subaru’nun kabiliyetlerinin çok ötesindeydi.
[Beatrice: Sana teşekkür edeceğimi sanmıyorum sanırım.]
[Subaru: Tsundere yolunu takip etmeye çalıştığını biliyorum ama açıkçası bu söylediğinin yerine sade bir “Teşekkür ederim” de desen aynı kapıya çıkacak.]
En azından bu eylemlerin teşekküre değer olduğunu biliyor olması onun iyi niyetinin kanıtıydı.
Subaru'nun cevabına yanıt olarak, Beatrice kaşlarını çattı ve yüzünü yana çevirdi. Onun bu inatçı tavrını gören Subaru kafasını kaşıdı.
[Subaru: Bana sonsuza dek teşekkür etmesen de umursamam. Ama o ikisine bir teşekkür et tamam mı ? Sen köşkte kaldığında senin için gerçekten endişelendiler.]
[Beatrice: Ben onlardan bunu istemedim ki…]
[Subaru: Bu kadar ezikçe bir şey söyleme. Çoğu insan doğmak istemediği halde doğar ve sen kimsenin senin için endişelenmesini istemesen de insanlar endişelenecek …… Ve bu ikinci kısım çevrende böyle iyi kalpli insanlar olduğu sürece gerçekleşecek.]
Emilia ve Ram’ın öyle insanlar olduğunu belirtmenin gereği yoktu. Emilia’nın her zamanki hali ona iyi insanlık bazında 100 üzerinden 100 puan aldırırdı. Ne kadar Ram’ın skoru muhtemelen negatif olacak olsa da, o da özünde daha farklı biriydi.
Ne olursa olsun, Beatrice, kendisiyle anlaşma işareti göstermedi. Aksine, kafasını çevirip hafifçe dudaklarını ısırdı ve konuştu.
[Beatrice: Ama sonuç olarak yine de köşkü terkettiler…… Betty olmadan.]
[Subaru: Ne demek istiyorsun? Geride bırakılmak istemediğini mi söylemeye çalışıyorsun ? Sen Hikikomori kapı büyünü yaparak kendini dışarda bıraktın, öylece ortaya çıkmak çok mu zordu sanki?]
[Beatrice: Onun adı “Kapı Geçişi”. Saçma sapan bir isimle değiştirme, sanırım. Ayrıca böyle bir yargı Betty için çok acımasızca oldu.]
Beatrice başka bir yere bakarak inatçı tavrını sürdürüyordu. Subaru, bu sefer bu davranışların altında her zamankinden farklı, tehlikeli bir şey olduğunu sezdi. Ne yapacağını bilemeden kaşlarını çattı.
O daha konuşmaya başlamadan önce bile bu tavrı takınmış olmasının sebebini düşünüyordu. Belki de onu kendine getirecek bir iki numarası olabilirdi ……
[Subaru: Oh peki. Madem bu kadar inat ediyorsun, ben de gidip Emilia-tan’a senin minnettarlık gözyaşları içinde ‘’teşekkür ederim’’ demeyi bırakmadığını söyleyeceğim.]
[Beatrice: Böyle yalanlar uydurmamalısın?! Ben bir şeyler için gözyaşı dökmeyeli uzun zaman oldu sanırım.]
[Subaru: Nee, ağlamaya utandığını mı söylüyorsun? Hala çocuk olmana rağmen böyle bir şey söylüyorsan büyüdüğünde duygularını nasıl ifade edeceksin? Çocuklar mutsuzken ağladıklarında başka insanların ne düşüneceğini umursamamalı.]
[Beatrice: Sevdiği kadının kucağında ağlayıp sızlayan bir adamın sözlerini dinlemek konusunda bazı çekincelerim var. ]
[Subaru: Lütfen bunu unutamaz mısın artık!?]
Belki Emilia’nın kendisi Subaru’ya bu utanç verici hikayeyi hatırlatmaması gerektiğini biliyordur.
O zamanlar kalbinin derinliklerinde taşıdığı yükü görmezden gelmek için, bilinçsizce yaptıklarını giderek abartarak bir aptal gibi davranıyordu.
Emilia’nın kucağında yatarken, bu dünyaya ilk ışınlanışından beri yaşadığı tüm olumsuzlukları, hissettiği tüm duyguları gözyaşları içinde dışarı vurmuştu.
O zamanı tekrar hatırlayınca yüzü adeta ateş aldı. Yine de bu utançla birlikte kalbinde parlayan bir ışık da hissetmişti.
Yanağını kaşırken bu hatırayı tekrar geçmişe gömmeye çalışan Subaru, Beatrice’e kaçamak bir bakış attı. Her zamanki gibi sıkılmış görünerek, Subaru’nun ona verdiği kitapla merdiven basamağında oturuyordu. Gözlerini satırlar arasında gezdirmeye başlamıştı.
Açıkça belliydi ki herhangi bir konuşmadan kaçınmaya çalışıyordu, ancak Subaru bunu yapmasına izin verirse gelme amacını yerine getiremeyecekti.
[Subaru: Her neyse, ağlama meselesini bir kenara bırakırsak…… Sana sormak istediğim bir şey var, sorun olur mu?]
[Beatrice: Sorabilirsin sanırım.]
Bir sayfa çevrilme sesine eşlik eden yanıtıyla “cevap verip vermeyecek olmam başka bir mesele” der gibiydi. İşbirliğine yanaştığına dair bir işaret yoktu ama en azından soruyu sormasına izin vermişti. Subaru, sessizce [peki o zaman] diye mırıldandı ve ziyaret sebebini açıklamaya niyetlendi——.
[Subaru: ——Dışarda olan biten onca kargaşayı düşününce senin tepkin biraz yetersiz değil miydi?]
Nasılsa, ağzından çıkanlar söylemeye niyetlendiği şeyler değildi. Aksine sadece kapatmaya çalıştığı konuyu yeniden açmaya yaramıştı.
Subaru’nun sözlerini duyan Beatrice, kafasını kitabından kaldırdı. Onun net, korkutucu bakışlarını farkeden Subaru küçük bir nefes aldı.
[Subaru: Ss… sen burda oturup hiçbir şey yokmuş gibi davranırken dışarda olaylar bayağı sapıtmıştı biliyor musun? Garip bir adam topluluğu köşkün çevresini sarmıştı ve……]
[Beatrice: Kes şunu!]
[Subaru: Eğer ben bir şekilde başkentteki askerleri getirmeyi başarmasaydım ne olacağı hakkında hiçbir fikrin yoktu. Hem benim için de buraya geri dönmek kolay olmamıştı……]
[Beatrice: Artık gerçekten susmanı istiyorum sanırım.]
[Subaru: Aslında oldukça zorlu bir yolculuktu, şimdi sana bunları anlatsam ikimiz de gözyaşlarına boğuluruz, ama sonunda o engelleri atlatınca……]
Oldukça gürültülü, sert bir sesle Subaru’nun konuşması yarıda kesildi.
Sesin kaynağı, Beatrice’in elinde tutup tüm gücüyle çarptığı kitaptı. Subaru Beatrice’in bu hareketini ve niyetini anlamaya çalışırken Beatrice ona döndü ve keskin, acımasız bakışlarıyla şöyle söyledi:
[Beatrice: Buraya esas gelme sebebini söylemeye ne dersin seni omurgasız korkak!]
[Subaru: ……yeah]
Bunu inkar edemezdi.
Kız haklıydı ve açıkça onun kaytarma çabalarını farketmişti. Sonunda sormak istediği esas soruya geçti.
[Subaru: Sen…]
Kesik kesik nefes alırken, kendi kalp atışlarını dinleyerek gözlerini kapattı.
Kapanan gözkapaklarının arkasında kızın tatlı gülüşünü görerek:
[Subaru: Sen… Rem’i hatırlıyor musun?]
—— Sorusu sonunda kendine bir ses bulmuştu ve gerçekliğe katılmıştı, artık geri alınamazdı.
#İki kardeş gibi didişip duran Subaru ve Beatrice'i okumaktan çok keyif alıyorum. Umarım siz de seviyorsunuzdur.
Ve Subaru'yu yiyip bitiren son sorusunun cevabını duymak için de sabırsızlanıyorsanız, okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..