Cilt 6 Bölüm 36 [ Bir Rahatlama Noktası ] (1/2)

avatar
3355 9

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 36 [ Bir Rahatlama Noktası ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy



… ‘Paralel Dünya’ terimiyle ne kastediyorsun?

 

[Subaru: ……………]

 

Subaru, Echidna’nın bu sorusunu işittiğinde nefesinin kesildiğini hissetti ve sonucunda sessizliğe büründü.

 

Bu sırada herkesin bakışları Subaru’nun üzerine çevrildi. Suratlarına yayılan duygular değişkenlik gösterse de büyük bir çoğunluk somut şüphe belirtileri veriyordu.

 

Hepsi de “Paralel Dünya” terimine bilinmeyen bir şey şeklinde yaklaşıyordu.

 

Bu da demek oluyordu ki Natsuki Subaru hafızasını kaybetmeden önce onlara bu mevzuyu açıklama zahmetine hiç girmemişti.

 

[Emilia: Paralel Dünya… Şimdi düşününce eskiden de zaman zaman bu terimi kullanıyordun, değil mi Subaru?]

 

[Ram: Bende de bir çağrışım yaptı. Gerçi her günkü davranışlarını düşününce bu tarz saçmalıklarına hiç dikkat kesilmemiştim.]

 

[Subaru: Emilia-chan bir yana, Ram’ın bana karşı bu kayıtsızlığı gerçekten inanılmaz…]

 

Ram, tatlı tatlı düşüncelere dalıp bir parmağıyla dudağını okşayan Emilia’ya taban tabana zıttı.

 

Subaru’nun buruk bir yüz ifadesiyle kurduğu bu cümle karşısındaysa soğukça homurdandı. Bununla birlikte bu tamponun aradan çıkartılışıyla ilk anki şaşkınlıkları azalmıştı.

 

Daha önceki Subaru, “Paralel Dünya” meselesinden ne Emilia’ya veya Ram’a ne de sözüm ona birlikte maceralara atıldığı kişilerin herhangi birine bahsetme zahmetine girmişti. Bunun ne anlama geldiğinden emin olamıyordu ama…

 

[Subaru: Bir nevi kısıtlama falan mı var acaba? Bu dünyaya gönderildiğimde bu mevzudan bahsetmemek için bir Tanrı veya Tanrıçaya yemin mi ettim, öyle bir şeyler mi oldu ki… Ve her şeyden önce, buraya hangi görev uğruna gönderildim?]

 

Kafasını eğip düşünse de kendisine emanet edilen görevin “G” si bile aklına gelmiyordu.

 

Muhtemelen Subaru, bu Paralel Dünyaya sahne ardından hareket edip kendisine dair beklentileri olan biri tarafından gönderilmişti.

 

Subaru’nun şu anki hesap kitabına göre o “birinin” bir nevi “Tanrı” olma ihtimali epey yüksekti.

 

Subaru’nun hatırlayamadığı bu “Tanrı” veya her neyse, ona bir rol vermiş ve onu bu Paralel Dünyaya göndermişti. –Bir düşününce bu, tam da bu tarz Paralel Dünya zamazingolarında denk gelebileceğiniz cinsten bir vaatti.

 

Yani kendisinin hafızasını yitirmesi söz konusu “Tanrının” elverişsiz bulacağı bir şeyse Subaru, bu durumu düzeltecek bir gelişme gerçekleşmesini umabilirdi.  Bu “Tanrının” cömertçe bazı faydalar sağlamadan kendisini bu fantezi dünyasına atacak kadar gaddar olduğuna inanmak istemiyordu.

 

Ya da belki de…

 

[Subaru: …Gerçekten değinemeyeceğim bir mesele olup olmadığını öğrensem iyi olur, ha.]

 

[Beatrice: Subaru?]

 

Subaru kurumuş dudaklarını yalayarak bu durumda verilecek bir yanıt aradı, mırıldanışına kulak misafiri olarak tedirginlikle kendisine bakan Beatrice’e göz kırptı. Ve kendisine yöneltilen soruya – bu “Paralel Dünya” meselesine bir yanıt vermekte karar kıldı.

 

Bu “Tanrı” varlığı tarafından o konuda konuşması bir ihtimal yasaklanmış olsa bile bu tabuya dokunduğu için geri dönüşü mümkün olmayacak kadar çarpıcı bir ceza alacağını hayal etmekte zorlanıyordu.

 

Elbette ki yasaklı kelimeleri kullanır kullanmaz katlanılamaz bir acının saldırısına uğramak gibi çarpıcı bir şey yaşayacağı yoktu.

 

Yine de birazcık endişe taşıyan Subaru, nefesini kibarca kontrol altına aldı.

 

Ve…

 

[Subaru: Bahsettiğim bu “Paralel Dünya” tabirinin kendisi “paralel” ve “dünya” kelimelerinden anlaşıldığı gibi… Başka bir deyişle şu anda bulunduğumuz yerin paralel, ayrı bir dünya olduğunu kastediyorum.]

 

[Emilia: Ayrı bir dünya, bir “Paralel Dünya”…]

 

[Subaru: Hı hı. Bu yüzden “Paralel Dünya” diyorum ama…]

 

Emilia, Subaru’nun açıklamasını takiben onun söylediklerini ağzında yuvarlayarak üzerlerine düşündü.  Bu tepkisinde yalnız değildi – odadaki diğer kişiler de bu tabire kafa yoruyordu.

 

Telaffuzunda olduğu üzere “Isekai” kelimesini bir bilinmeyen olarak ele almışlardı. (İngilizceye çeviren kişi Isekai kelimesini bu cümle dışında Parallel World yani Paralel Dünya olarak kullanmış.)

 

Subaru “Paralel Dünya” tabirini idrak etme düzeylerinin düşük olacağını tahmin etse de farklı bir dünya fikri bu dünyada yaygınmış gibi görünmüyordu.

 

Bununla birlikte Subaru, herhangi bir değişiklik arayışıyla kendini tokatlamaya başladı.

 

[Subaru: … Başıma hiçbir şey gelmemiş gibi görünüyor.]

 

Kendisine bir fenalık olmadığını garantileyince de bu düşüncesini kelimelere döktü.

 

Şu anda görebildiği kadarıyla herhangi bir anormallik belirtisi yoktu. Ne acı vardı ne de uyuşukluk. Aynı şekilde kendisine üzgün üzgün “Sana verilen talimatlara uymadın” diyen tuhaf bir ses duymamış ya da etrafındakiler “Sana bunu yapmamanı söylemiştim” diyerek bir turna sürüsüne falan dönüşmemişti.

 

Herhangi bir sorun çıkmadan tüm endişeleriyle baş etmeyi başarmıştı.

 

[Subaru: Beklediğim şey bu değildi…]

 

Paralel Dünyadan bahsetmemiş olmamın bir sebebi olmalı diye düşünmüştü; bununla birlikte kendisini nasıl bir durumun içerisinde bulduğuna dair hiçbir fikir geliştiremiyordu.

 

Subaru, bu meseleyi savuşturduğunu hissederek kafasını yana eğdi. O sırada Julius elini kaldırıp “Peki” şeklinde lafa girerek,

 

[Julius: Artık “Paralel Dünyanın” ne anlama geldiğini biliyorum. Bunu senin uydurduğun bir terim olarak kabullenebilsem de bir yanım bununla ne ima ettiğini düşünüyor. Neden Paralel Dünyadan böylesine sık bahsediyorsun?]

 

[Subaru: Oh? Oh, oh, doğru ya! Yalnızca “Paralel Dünya” kelimesinin anlamından bahsetmekle pek de açıklama yapmış olmadım. O zaman, umm, demem o ki…]

 

[Julius: Demen o ki?]

 

Subaru, Julius’un sorularını takiben açıklamasını kısa tutmuş olduğunu fark etti. Ve boğazını temizleyip devam ederek,

 

[Subaru: Ben bu “Paralel Dünya” şeyinden geldim işte. Bu dünyada doğup büyümedim, yarı yolda bu dünyaya katılan bir yabancıyım yalnızca. –Bu nedenle benim gözümde burası bir “Paralel Dünya.]

 

İşte şimdi durumunu ve şartlarını doğru düzgün açıklamıştı.

 

※  ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Ben bu dünyaya Paralel Dünyadan gelmiş biriyim. Sizinle tanıştığıma memnun oldum.

 

Kabaca özetlenirse Subaru’nun söylediği şey buydu.

 

Emilia ve diğerlerinin bu cesurca itiraf karşısında sarsıldığını hayal etmek çocuk oyuncağıydı. Sonuçta Paralel Dünyaların varlığından haberdar olmadıkları için bomba etkisi yaratan bir açıklama olmuştu.

 

Şimdiye kadar sahip oldukları tüm genel geçer bilgilerin, sağduyunun bozguna uğraması ve beraberinde yaşadıkları şokla birlikte dünyalarının altüst olması şaşırtıcı olmasa gerekti.

 

İtirafını tamamlayan Subaru, onların endişelerini fark etmişti ve kendi dikkatsizliğine lanetler okuyordu.

 

Emilia ve Beatrice’e bir kafa karışıklığı girdabına kapıldıklarını hissettirdiyse – onları keder gibi bir ruh haline bürümüşse bunun sorumlusu kendisiydi.

 

Gözyaşlarına boğulacak olurlarsa böylesine güzel kızları nasıl teselli edebilirdi ki? Bu konuda hiç tecrübesi yoktu.

 

Bu şekilde geçen birkaç saniye ve bu gerginliklerin üzerine kızlara kaçamak bakışlar attı.

 

Subaru onları betleri benizleri atılmış, yüzlerindeki kan çekilmiş, suratlarına kafa karışıklığı kazınmış halde bulacağını düşünüyordu. Ancak…

 

[Emilia: … Ah, yani Büyük Çağlayanın ötesinden olduğunu mu kastediyorsun?] (Eskiden şelale kelimesini kullanıyordum fakat Subaru’nun birazdan yaşayacağı şaşkınlığı verebilmek için daha nadir kullanılan bir kelime seçmem gerekti.)

 

[Subaru: Eh? Büyük Çağlayan mı?]

 

Emilia’nın düşünceli bir şekilde kaşlarını çatarak bu soruyu soruşu karşısında Subaru’nun gözleri irileşti.

 

Daha önce hiç karşılaşmadığı bir kelimeyi – yani “Çağlayanı” işiten Subaru, şelale gibi bir şey olmalı diye düşündü, bu büyük çağlayan da onun büyükçe bir versiyonu olsa gerekti. Belki de gözünde şöyle kocaman bir şelale canlandırabilirdi.

 

…Aslında, yo, bu büyük şelalenin daha en başta Paralel Dünyayla ne bağlantısı olabilirdi ki?

 

[Subaru: Yo, kesinlikle hayır. Şelalelerle hiçbir ilgisi yok. Ben buradan ve sizin genel bilgilerinizden falan tamamen farklı bir dünyadan söz ediyorum…]

 

[Ram: Yani Büyük Çağlayanın ötesindensin. Memleketinde ona ne diyorlar, Barusu… Aslında, yo, sanırım senin memleketin orasıysa muhtemelen tam tersi geçerlidir. Buradaki Büyük Çağlayanla çevrili ülkeler senin için bir “Paralel Dünya” olabilir. Vahşi davranışların şimdi gözümde anlam kazandı.]

 

[Echidna: Doğru. Natsuki-kun’un kökenini o kadar araştırmama rağmen hiçbir şey bulamamamın sebebi de bu olmalı – çünkü Büyük Çağlayanın ötesindenmiş.]

 

[Subaru: Heey, hey, hey, hepiniz nasıl böyle bir anda ikna oldunuz!?]

 

Bu sonucu kabul eden tek kişi Emilia değildi – epey zeki görünen Ram ve Echidna da onunla hemfikirdi.

 

Bu gizemli şelaleye yönelik inançları Subaru’nun gözünde neredeyse akıl almazdı.

 

Büyük çağlayanın ötesinde, şelalenin diğer tarafında bir paralel dünya olduğu inancıyla – tünelle ulaşılan bir harikalar diyarı falan mı bekliyorlardı, bu da neyin nesiydi?

 

[Beatrice: Onca şeyi unuttuğun için bu konuda hiçbir fikrin olmayabilir, doğrusu. Ama Büyük Çağlayan… dünyanın en ücra noktasında ve onun ötesinden gelen insanlara dair birkaç hikâye var, sanırım.]

 

[Subaru: Dünyanın en ücra noktası deyimi… kulağa epey hoş geliyor.]

 

[Beatrice: Büyük Çağlayanı aşmanın imkânsız olduğu söyleniyor, tabii ejderha istisnası hariç. Burası ve orası arasındaki sınırı çiziyor ve hiç kimse öbür tarafında ne olduğunu bilmiyor… Yani nadiren o dünyadan geldiğini söyleyen biri çıktığında hiç kimsenin yalan ya da yanlış olduğu gerekçesiyle bunu inkar edecek bir dayanağı olamıyor, sanırım.]

 

Beatrice, kendisini dinleyen ve kabul ettiklerini belli eden insanların onaylarına dayanarak Subaru’ya bu açıklamayı yaptı.

 

İçerik belirsizliklerle doluydu, bu dünyanın koşulları konusunda uzman olmayan Subaru için hayal etmesi zor kısımlar vardı. Yine de “Büyük Çağlayan” terimini ve son açıklamaları düşününce–

 

[Subaru: Yani burası bir ejderha olmadan başka bir kıtaya geçilemeyen, yüzen bir kıta gibi bir şey?]

 

[Ram: Haa]

 

[Subaru: Şu korkunç derecede hoşnutsuz iç çekişleri bıraksana. Duygularımı inciteceksin.]

 

Ram, durumu elinden geldiğince doğrulamaya çalışan Subaru’ya sarsıcı bir hayal kırıklığıyla bakıyordu.

 

Ancak diğerleri de Subaru’nun sözlerine aşağı yukarı aynı şekilde bakıyor gibi görünüyordu. Yani sonuç olarak Subaru’nun yüzen kıta teorisi büyük ihtimalle yanlıştı.

 

[Subaru: Yanlışım varsa vardır, kabul ediyorum… Ama teorim doğru çıksaydı ejderha sırtında harika bir yihuuu anı yaşamayı umuyordum.]

 

[Meili: Böyle konuşmaya devam edecek olursan Onii-san’ın tatlı Yer Ejderi surat asmaya başlayacak, haksız mı~yım?]

 

[Subaru: Ah, doğru. O siyah Yer Ejderi benimdi, evet. Müsaadenizle bir ara ona bineyim.]

 

[Shaula: Ben de öyle yapacağıııııım! Ben de surat asacağııım! Ustam, benimle ilgileeenip beni daha çook takdir edip daha çoook seversen iyi edersin~. Hazır hafızanı da kaybetmişken ilişkimizi baaaaştan başlatalım! Sıııııfıırdan!]

 

[Subaru: Gürültücüsün ve acayip ilgi bağımlısısın! Ayrıca, benim hafızamı kaybetmemle başka birinden bahsediyormuşçasına alay etmekte bu kadar acele etmesene!]

 

Shaula, dizlerinin arasında oturan Meili’yle birlikte tüm gürültücülüğüyle konuşmaya dahil oldu. O son derece kaba bir şekilde araya girip bu cümleleri kurmuş olsa da Subaru, esasında bu müdahaleye gerçekten minnettardı.

 

[“—“]

 

Bu sayede attığı bir bakışla ilgisini etrafına kaydırabilmişti.

 

Orijinal dünyasında -duruma bağlı olsa da- etrafındakilerin bulunduğu ruh halini okuyamamasıyla tanınırdı. Fakat Subaru bu işe yatkın olmasa da duygular yeterince güçlü olduğu sürece kolaylıkla görülebilir veya okunabilirlerdi.

 

Yalnızca Emilia ve Beatrice değil, Ram, Julius, Anastasia (Echidna) – her birinin yüzlerinden Subaru’ya yönelik bir endişe okunuyordu.

 

Subaru iyisiyle kötüsüyle tüm anılarını yitirmeden önce kızlarla gayet güzel anlaşıyordu. Ne kadar da kıskanılasıydı. Ne tür bir büyü yaptığının kendisine söylenmesini nasıl da isterdi.

 

Gerçi söyleseler bile şu anda pratiğe dökebileceğine hiç inancı yoktu.

 

[Subaru: Her neyse, söylenen her şeyi özetleyecek olursak… bu dünyanın en ücra noktasında “Büyük Çağlayan” denilen bir şelale var ve arada bir onun ötesinden gelenler oluyor. Ve siz de benim o kişilerden biri olduğumu söylüyorsunuz.]

 

[Emilia: Senden duyduklarıma dayanarak bulunabildiğim tek varsayım bu… Haksız mıyım?]

 

[Subaru: Hmmm…]

 

Subaru, meraklı Emilia’yla bakışıp kollarını iki yanında kavuştururken zahmetlice hmm dedi.

 

Kesinlik getirmek gerekirse Subaru’nun bu dünyadaki herkesin sahip olduğu genel kanıya karşı çıkacak eylemler gerçekleştirmek gibi bir niyeti yoktu. Bununla birlikte - ‘Paralel Dünya’ ve ‘Büyük Çağlayanın’ bağlantısız olduğunu düşünse de - bu konuda konuşmaya devam ettiği takdirde herhangi bir ilerleme kaydedemeyeceğinin farkındaydı.

 

[Subaru: Uzun lafın kısası, durum bu.]

 

Bu dünyada “Paralel Dünya” gibi bir kavram yoktu.

 

Subaru, “Büyük Çağlayanın Ötesinin” Emilia ve diğerlerinin söylediği gibi başka bir dünyanın veya Subaru’nun içerisinde bulunduğu dünyanın varlığını ima edip etmediğini bilemiyordu. Aslına bakarsanız şelalenin ötesinde kıtavari farklı oluşumlar olabilir, orada da “acayip” olarak görülen Kolomb gibi birileri ve ardında kalan kayıtlar bulunabilirdi.

 

Eğer öyleyse Subaru, buradakiler için “Paralel Dünyayı” doğru bir şekilde anlamanın imkânsız olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi.

 

[Subaru: Bu arada, hafızamı kaybetmeden önce Paralel Dünyadan hiç bahsetmiş miydim?]

 

[Emilia: Şimdi düşünüyorum da arada bir “Paralel Dünyadan” birazcık bahsediyordun… ama ilk defa gerçekten adamakıllı konuşuyoruz.]

 

[Beatrice: Betty de Emilia’yla aynı fikirde, doğrusu.]

 

Subaru’nun sorusu Emilia ve Beatrice tarafından kelimelerle, diğerleri tarafındansa el kol hareketleriyle onaylanmıştı.

 

Önceki Subaru, onlarla “Paralel Dünya” hakkında konuşmamıştı. Belki de şimdi yaptığı gibi konuşsa bile onlar tarafından anlaşılamayacağını düşünmüştü.

 

Ya da belki de…

 

[Subaru: … Kendimi bu konuda konuşmaktan alıkoyuyordum sanırım, ha.]

 

[Julius: Subaru?]

 

[Subaru: Hah. Ah, yo, yok bir şey. Hey, sözde Paralel Dünyalı olan tek kişi ben değilsem tanıdığınız bir başkası var mı? Büyük Çağlayanın diğer tarafından gelen biri veya bir kazazede – hangisiyse artık.]

 

Belki de başka dünyalardan sürüklenip gelen birçok kişi vardı; hatta böylelerinin toplandığı bir tür topluluk bile olabilirdi. Ancak Subaru’nun umutları, Julius’un baş sallayışıyla reddedildi.

 

[Julius: Üzgünüm, senin deyiminle bir kazazedenin varlığına çok nadir rastlanılıyor. Büyük Çağlayanın ötesinden geldiğini iddia edenlerin çoğu yalan söylüyor. Söyledikleri genellikle hayal veya uydurma oluyor, kimileri insanlardan para koparmayı hedefliyor, kimileri de yalnızca kendi hayal ürünü inançlarıyla insanları etkilemeye çalışıyor.]

 

[Subaru: Oh, peki, evet gözümde canlandırabiliyorum…]

 

Bu tür hikayelere inanmayı ne kadar isterseniz isteyin emin olmanın hiçbir yolu olmadığı için büyük bir çoğunluğu kurgu veya süslü söylentilerden ibaret oluyordu. Bu hayali hikayeler veya can sıkıntısı eseri masalların önü bir kez açılınca hayaller için bir üreyip gelişme sahası doğuyordu.

 

Subaru gibi sahiden var olan başka bir dünyadan gelen insanların varlığı da o sayısız sahtekar arasında gömülüp gidiyordu.

 

[Echidna: Dürüst olmak gerekirse Büyük Çağlayana olan ilgimin sonu yok ama şu anki durumumuzla bir alakası varmış gibi görünmüyor. Natsuki-kun’un bilinmeyen memleketi ve sahip olduğu bilgiler bir düzene oturdu diyerek bu meseleye bir son vermek iyi bir fikir olabilir.]

 

Echidna, oluşmakta olan tuhaf sessizliği bu sözlerle bozdu. En başta Subaru’yu sorgulayan oydu. Ama Subaru yine de -onun henüz çözemediği kısımlara ve büyük ihtimalle tatmin olmamış olmasına rağmen- konuşmayı bu noktada sonlandırmasına sevinmişti.

 

Ayrıca orijinal dünyası hakkında ne kadar konuşursa, ardında bıraktığı ve yüzleşmesi gereken problem sayısı da bir o kadar çoğalacaktı. Bu da kalbini ağırlaştıracak, acıtacaktı.

 

Sadece önündeki duruma konsantre olarak dikkatini dağıtıp kendisini bu hislerden uzaklaştırmayı deneyebilirdi.

 

[Subaru: Bu benimle ilgili bir mesele. Hepinizin beni umursadığını ve sevdiğini anlıyorum ama bu konuyu ağır ağır konuşmaya devam edersek hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğimizi hissediyorum. Neden sırayla gitmiyoruz…]

 

Hafıza kaybına doğrudan sebep olan şeyi bilmiyordu.

 

Fakat anılarını yitirmeden önce ziyaret ettiği son yeri biliyordu – ve oraya gidip neler olduğunu kontrol etmek istiyordu.

 

[Beatrice: 『Taygeta』kütüphanesini kontrol etmek isteyeceksin, sanırım.]

 

Subaru, düşüncelerini sesli şekilde dile getirme konusunda kendisini geçerek böyle söyleyen Beatrice’i bir baş sallayışıyla onayladı.

 

#Yaklaşık 4 yıl boyunca Subaru’nun gelişimine tanık olmuşken bir anda bildiği, öğrendiği her şeyi ve olduğu kişiyi çöpe atıp onu şu şekilde okumak hoşuma gitmiyor. Umarım şu hafıza mevzusunu bir an önce çözeriz. Bu arada Paralel Dünya açıklamasını hiç algılayamadan haa çağlayanın ötesinden gelmişsin ya tamam diye kabullenmeleri komik değil miydi? Ve nihayet lafı bırakıp icraata geçme vakti geldi. Bakalım Subaru’yu baygın buldukları kütüphaneden herhangi bir bilgi edinebilecek ve ilerleme kaydedebilecek miyiz, hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr