Frederica misafir odasını hazırlayıp döndüğünde salondaki alıp başını giden konuşma sona ermek üzereydi.
[Otto: Düşündüm de, ben yakındaki köyde işlerin nasıl olduğunu kontrol etmek isterim. Diğer tüccarların kargo alımlarıyla ilgili sertifikalarını da aldığım için köye yapılacak teslimatlarla ilgilenebilirim . Tabii ki sonrasında Margrave’den ödememi alacağım.]
Bunu söyledikten sonra, uzun seyahatten kaynaklanan yorgunluk onu hiç etkilemiyormuş gibi, köye doğru koşturdu.
Ne kadar hesap kitap yapan bir tüccar gibi görünse de teklif ettiklerinin %60’ı henüz yerine gelmemişti. Hala işlevsiz olan Arlam köyünden destek gelmiyordu.
Paragöz tavırlarının ardına saklanan Otto’yu izleyen Subaru, yere tükürür gibi yaparak minnettarlığını gizlemeye çalıştı.
[Frederica: Emredildiği gibi çalışanlara ait alanda bir odayı hazırladım. … Garip bir şekilde, iyice temizlenmiş görünen yalnızca bir oda vardı.]
[Subaru: İyice temizlenmiş…… İkinci katın en dibindeki oda mı?]
[Frederica: —Evet, öyle. Yalnızca o oda temiz görünüyordu, yatak dışında her şey atılmış gibiydi… Bu konuda bir şey biliyor musun?]
Frederica az önce hazırladığı oda hakkında konuşurken Subaru, gözlerinde beliren kederi gizlemek için derin bir mücadele veriyordu.
Hakkında konuştuğu oda——Köşkün batı kanadında, 2. Katın en dibindeki oda eskiden Rem’e ait olan odaydı. Odanın tamamen düzenli olduğunu duymak Subaru’ya ‘’Oburluk’’ un gücünü: varlık yok etmeyi, derinden hatırlattı.
[Subaru: ……Hayır. Sadece içime öyle doğdu, arkasında gerçek bir anlam yoktu.]
Subaru’nun sözlerinin ardındaki gerçeği gören Frederica, bir şey söylememeyi seçti.
O da, hizmetçi olarak olağanüstü mükemmel bir eğilime sahipmiş gibi görünüyordu.
Büyük ihtimalle, Rem ve Frederica, Roswaal'ın aşırı geniş köşkünün işleyişini sürdüren iki kişiydi … Ram sayılmazdı.
Subaru, köşkün arkasına, ejder vagonuna giderken onu hafif bir homurdanma sesi karşıladı.
Vagonun park edildiği yere bakarken kendisine tanıdık gelmeyen depo görünümlü bir bina gördü——büyük ihtimalle vagonların konulması için hazırlanan bir yerdi.
Gördüğü binanın yanında Patrasche bağlanmıştı.
Kara kehribar renkli yer ejderi yürekli bir ses çıkardı, boynunu yaklaşmakta olan Subaru’ya kibarca eğdi.
Subaru, yaklaşmakta olan burnuna parmak ucunu yerleştirerek kaba deriyi gıdıkladı.
[Subaru: Sana doğru düzgün teşekkür edemediğim için üzgünüm, Patrasche. Çok şey yaşandı, geç olduğunu biliyorum ama sana güveniyorum partnerim.]
[Patrasche: ……]
Subaru'nun sözlerine cevap olarak, Patrasche, onun avuç içlerini kaba diliyle yaladı. Onların bu dostça iletişimini gören Frederica başını eğdi.
[Frederica: Sana gerçekten değer veriyor. Tek bakışta herkes onun zor bir yer ejderi olduğunu söyleyebilir, ama senin onu nasıl evcilleştirdiğini görünce…bu inanılmaz.]
[Subaru: Onu evcilleştirmek adına bir şey yapmadım ki. Eğer normal yer ejderlerini evcilleştirmek ve onlara sarılmak zorsa, o zaman sanırım Patrasche diğerlerinden daha derin bir duygusal kapasiteye sahip. Ya da belki ben o kadar karşı konulmazım ki yapacak bir şeyi kalmıyor.]
Subaru’nun mütevazi olduğu yoktu, Patrasche’nin sevgisini değerlendirmesinin tek yolu buydu.
Onunla tanıştığı 3 4 günden beri bu yufka yürekli yer ejderi tarafından hayatı kaç kez kurtarılmıştı.
Diğer taraftan, Subaru bunun karşılığında hiçbir şey yapmamıştı. Bu yer ejderiyle karşılaşmasının kendisi için büyük bir lütuf olduğunu düşünüyordu.
Patrasche, sanki Subaru’nun kendi hakkında söylediklerini anlamış gibi ellerini yalayan kafasını kaldırıp Subaru’nun yanaklarına değdirdi. Bu ani tepkiyle şaşıran Subaru, yüzündeki rahatsız edici hisse rağmen çarpıkça gülümsedi.
[Frederica: Ben, galiba Subaru-sama’nın nasıl biri olduğunu anlıyorum. —Senin, kendi sıkıntıların var.]
[Subaru: ……]
Elleri Patrasche’yle dolu olan Subaru’nun aksine, Frederica’nın sözleri ve nazik bakışları Patrasche’ye kaydı.
Patrasche Frederica’nın derin sözlerinin altındaki anlam yüzünden bir anlığına durdu, Subaru’yla oynamayı bıraktı.
O anda kadınla birbirlerini tamamen anlamışlardı, Subaru’nunsa hiçbir şeyden haberi yoktu.
Her neyse,
[Subaru: Seni beklettiğim için üzgünüm, Rem. Eminim karanlık ve sıkıcıydı, değil mi? Şimdi seni odana taşıyacağım, tamam mı?]
Patrasche’yle oynamaya biraz vakit harcadıktan sonra, ejder vagonunun park edildiği yere gitmişti——diğer bir deyişle Rem’in uyuduğu yere.
Hiçbir değişiklik yoktu, Rem hala derin uykudaydı. Herhangi bir itirazı yoktu.
Geride bırakıldığı için sızlanmayacak, kafasını çevirip yanaklarını şişirmeyecek, ‘’ Subaru-kun çok kaba’’ demeyecek ya da onun özrüne gülmeyecekti.—Bunların hiçbiri olmayacaktı.
[Frederica: —Bunu daha önce duymuştum, ama yine de şaşırdım.]
Rem'ı ilk defa gören Frederica, nostaljiye dalmış olan Subaru'nun arkasından şaşkınlığını gizleyemedi. Subaru onun şaşkınlığı karşısında başını eğdiğinde Frederica sessizce bekledi.
[Frederica: Hiçbir şey. Sadece, yüzü tanıdığım Ram’a çok benziyor. Aralarındaki tek fark saç renkleri… ikizler, söylediğin gibi.]
[Subaru: Tüm anılarınız kaybolunca inanması zor biliyorum, ama bana inanmana sevindim. Onu hatırladıysan, bunun acımasız bir şaka olduğunu düşünmeden sevinirim.]
Subaru, Frederica'nın şaşkınlığından ötürü başını sallayarak avucunu Rem'in yanağına dokunmak için uzattı.
Nasılsa ne sıcaklık, ne de soğukluk hissetmişti. Bütün yaşam fonksiyonları yerindeydi, ancak yaşadığına dair hiçbir iz de kalmamıştı.
Daha önce defalarca yaşadığı şeyi yine yaşayan Subaru, kalbinin derinliklerindeki katlanılamaz acıyı yeniden hissetti. Neyle karşılacağını bilse de kontrol etmekten vazgeçemiyordu.
[Frederica: Subaru-sama. Onu ben taşıyabilirim…]
[Subaru: Ben yapmak istiyorum. Lütfen bana bırak. Onu köşke…odasına götüren kişi ben olmalıyım. Bencilliğim için özür dilerim.]
[Frederica: Hiç de bile, bu gerçekten dokunaklıydı. Gözlerin bir katilinkine benziyor, ama naziksin, görüyorum.]
[Subaru: Ayrıca böyle bir hakaretten yaralanacak bir kalbim de var!]
Frederica'nın sözlerine tepki olarak, Subaru Rem'ı kollarına sardı. Onu daha önce defalarca taşımış ama ne kadar hafif olduğunu unutmuştu.
Önünde duran bu korunmasız vücudun karşısında kendisini faydasız hissediyordu. Bunu her yaşayışında bu duygular karşısında daha da boğuluyordu.
[Subaru: Seni bir an önce uyandıracağım. O yüzden lütfen, parmaklarımla narin vücuduna dokunduğum için beni azarla.]
[Frederica: Mahvetmeden önce iyi bir konuşmaydı.]
Subaru, Frederica’nın aşağılayıcı sözlerini geride bırakarak vagondan çıktı.
Ahırdan başını çıkartmış olan Patrasche’ye kısaca kafasını salladı. Frederica’nın yönlendirmesiyle köşke girdi.
Batı kanadındaki hizmetçi odasına yöneldi——Bir zamanlar Rem’e ait olan odaya.
[Frederica: Beatrice-sama’yla konuşmuşsun.]
Yürürlerken ansızın bunu ortaya atmıştı.
Dikkatle merdivenleri çıkan Subaru, Frederica’nın arkasından baktı.
Frederica, keskin gözbebeklerini daralttı ve göz korkutan bir bakışla Subaru'ya geri döndü. Subaru, ne kadar yanlış anlamış olsa da gözbebekleri normalden daha fazla beyazdı.
Frederica, Subaru’nun sessizliğinin sorusunu cevapladığını düşünerek konuştu.
[Frederica: O iyi miydi? Soruyorum, çünkü geldiğimden beri yüzünü göremedim.]
[Subaru: Emilia-tan’a onun fena olmadığını söylemiştim…Sanırım. Ne kadar onunla çok konuşamamış olsam da normalden daha kötü bir moddaydı.]
[Frederica: Hmm……öyle mi...]
Subaru’nun cevabına verdiği karşılık endişeli gibiydi.
Bunu farkeden Subaru düşüncelerini engelleyemedi. Beatrice’in köşkteki gerçek rolü neydi acaba...
Şimdiye kadar bunu derinlemesine düşünmemişti.
Margrave Roswaal’ın köşkündeki gizemli Yasak Kütüphane’de kalan, Rem ve Ram tarafından soylu bir misafir gibi karşılanan kız...
Kraliyet seçiminin bir adayı olan Emilia’nın perisi Puck’a çocukça tapıyor, onu abisi gibi görüyordu. Ayrıca Subaru’ya karşı tavırları da yaşına pek uymuyordu——bütün bunlar çok gizemliydi.
[Subaru: Umm, Frederica, köşkte uzun zaman çalıştın mı?]
[Frederica: Oh, ilgini mi çekti? Emilia-sama, kollarındaki kız……ve Beatrice-sama…Pek çok şeye ilgin var gibi.]
[Subaru: Beako’yu böylece araya karıştırma, küçük çocuklara ilgim yok. Ellerim zaten Emilia-tan ve Rem’le dolu değil mi? Frederica..... Açıkçası kısa bir süre oldu ama sen benim tipim değilsin.]
[Frederica: Oh, benden nefret ediyorsun.]
[Subaru: Roswaal’ın hizmetçilerinin yapacağı gibi beni zorlaman hoş değil. Oh, ayrıca bu sadece kişisel bir tercih. Senden nefret falan etmiyorum.]
Frederica’nın gözleri dans etti ve zalim görünüşlü dişlerini elleriyle kapatarak Subaru’nun sözlerine gülerek karşılık verdi.
[Frederica: Pek umrumda değil. Sen çok kötümsersin galiba. ]
[Subaru: Çünkü ilk tanıştığımızda kalbini kırmıştım. Gülüp geçsen de yine de biraz yaralamıştır, değil mi?]
[Frederica: ……]
Frederica, bu sefer Subaru’nun sözleri karşısında şaşırdı. Yüzündeki gülümseme silindi. Gözlerinde bir ışık parlıyordu, onları Subaru’ya diktiğinde sanki içini görmek istiyor gibiydi.
Sonunda ufak bir iç çekişle konuştu.
[Frederica: Birilerinin kalbimde olanları görmesi çok sık başıma gelmez. Bunu tekrarlamazsan memnun olurum.]
[Subaru: Sadece mahvettiğim şeyleri toparlamaya çalışıyordum. Ayrıca bakışlarıma gelince……bütün ailem böyle, yapacak bir şey yok.]
İki ebeveyni de sert bakışlara sahip olduğu için oğulları da bu bakışı almıştı. Akşam yemeklerinde, mayonezi almak için verdikleri mücadele esnasında sanki masada bir kara büyü sergilenir gibi olurdu.
Onun kendi anılarıyla boğuştuğunu gören Frederica içini daha da kuvvetli bir şekilde çekti.
[Frederica: Rahatsız edici bir çocuk değilsin, yalnızca bir hayli garipsin. Galiba Emilia-sama’nın neden böyle davrandığını anlıyorum.]
[Subaru: Emilia-tan, ne?]
[Frederica: Hiçbir şey. Bu sefer Emilia-sama bana gerçekten bozulmuş olabilir. Burda ne kadar zamandır çalıştığımı ne yapacaksın?]
Frederica başını sallayarak esas konuya geri dönmüştü.
Ne kadar Emilia hakkında ne söylemek istediğini anlamasa da, Subaru da onun konuyu değiştirişine eşlik etti.
[Subaru: Şöyle ki, ben Beako’yla … Beatrice’le ilgili konuşmaya çalışıyorum. Köşkte gerçekten uzun zamandır varsan, onun ne zamandır burda olduğunu söyleyebilir misin diye düşünüyordum.]
Böyle bir soru yöneltmemiş olsa da, tahminine göre Frederica kendisinden birkaç yaş büyüktü-------tahminen 23-24 yaşındaydı. Beatrice yaklaşık 12 yaşındaysa, Frederica da on yıldır falan hizmetçilik yapıyorsa cevabı biliyor olmalıydı.
Ama Subaru’nun sorusu karşısında Frederica başını salladı.
[Frederica: Üzgünüm ama bilmiyorum. Beatrice-sama ben köşke gelmeden önce kendisini o odaya kapatmıştı bile.]
[Subaru: Ah, peki, sanırım yapacak bir şey yok. Hizmetçi olarak geçmişin, Ros-chi'nin köşkündeki çalışma süren ile eşit olmak zorunda değil. O zaman bu köşke tecrübeli bir hizmetçi olarak gelmiştin…]
[Frederica: Hayır, mevzu o değil, Subaru-sama.]
Frederica, makul sebepler bulmaya çalışan Subaru’nun lafını kesti.
Farkedilebilir bir huzursuzlukla konuşmaya başladı.
[Frederica: Hizmetçi olduğum tek yer burası, efendimin köşkü. Ve bir çalışan olarak getirildiğimde 12 yaşındaydım. Üzerinden 10 yıldan fazla geçti.]
[Subaru: ……Bir dakika, bunda bir gariplik yok mu ? Çünkü eğer öyleyse hesaplarıma göre Beako o küflü odaya daha ufacıkken koyulmuş olmalı.]
[Frederica: Sen... bilmiyor muydun?]
Subaru’nun inatçı hesapları karşısında Frederica kafasını salladı.
Bu tavrı karşısında Subaru içten içe şüphelendiği şeyin doğruluğunu anlamıştı.
Başka bir deyişle, kütüphanedeki kız—
[Subaru: Görünüşü hiç değişmedi. …… O zaman, o gerçekten bir insan değil.]
[Frederica: Mathers ailesinin başlangıcından beri, kütüphaneci, Yasak Kütüphane’yi korumaya yeminlidir——işte o, ulu ruh Beatrice-sama.]
Sözlerinde en ufak bir yalan sezemeyen Subaru, buna inanmak zorunda kaldı.
Şu ana kadar iletişim kurduğu kızın gerçek kimliği tamamen başka bir boyuta aitti.
[Subaru: Ulu ruh… Puck’la aynı kategoriye ait, ama ona benzer hiçbir yanı yok.]
[Frederica: Bu onun sözleşmesine ve yeminine dayalı...........hayır, daha fazla şey söylememeliyim. Lütfen unut bunları.]
[Subaru: İmkansız, kesinlikle imkansız.]
Kaç kez Subaru’nun cahilliği karşısında insanlar söylememesi gereken şeyler paylaşmıştı.
Frederica, Subaru'nun tavırlarıyla ilgilenmedi ve dudaklarını sıktı. Görünüşe göre bir daha bu konuyu açmak gibi bir niyeti yoktu. Karşılığında Subaru, Beatrice hakkında konuşmaya devam edemeyeceğini kabul etti ve içini çekti.
[Subaru: Frederica]
[Frederica: Bağışlayın beni, Subaru-sama. Boşboğazlık yaptım. Sadece Beatrice-sama’yla ilgilenen biri olduğu için sevinmiştim. Lütfen beni bağışlayın.]
[Subaru: Sorun değil, ama kollarım çok ağrıdı.]
Kollarının üst kısımları titreyen Subaru, Frederica'ya yüzünde yorgun bir ifadeyle bakıyordu.
“çok çook hafif bir vücut” ve “aşkla her şey mümkün” gibi bahanelerle güçlü kalmaya çalışıyordu ama kollarının ağrısı, güçsüzlüğü bunları reddediyordu.
[Frederica: Oh, oh]
[Subaru: O yüzden, çekil önümden lütfen!]
Subaru kendi kendine, Rem’i yere bırakmak ya da Frederica’ya teslim etmek gibi aptalca bir şey yapmayacağına yemin etti. O yüzden koştura koştura misafir odasına ulaşmaya çalıştı.
Arkasından gelen yumuşak ayak sesleri Frederica’nın onu takip ettiğinin göstergesiydi. Konuşmalarını korkunç bir şekilde sonlandırdıktan sonra Rem’in odasına vardı.
[Emilia: —Gerçekten, fazla uzun sürdü.]
Emilia bunları, Subaru’yu beklemenin ne kadar monoton olduğunu gösteren bir sesle söylemişti.
#Her geçen gün Beatrice hakkında yeni bir şey öğreniyoruz. Bakalım köşkte öğrenecek başka nelerimiz var? Öğrenmek için, okumaya devam :)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..