Subaru , Rem’i yatağa yatırdı ve yorganı üzerine çekti. Kalbinin atışı ve göğsünün sakince inip kalkması yaşadığının belirtileriydi. Subaru, güzel gözleri yeniden açılana dek ne kadar zaman geçeceğini merak ediyordu.
[Subaru: Galiba bu ne kadar sıkı mücadele edeceğime bağlı, ha.]
Duygularını yeni bir yemin haline getiren Subaru, Rem'in saçlarını hafifçe okşadı ve sonra sessizce arkasında duran Emilia ile yüzleşmek için geri döndü.
[Subaru: Seni beklettiğim için üzgünüm. Frederica’yla ben bir şeyler konuşuyorduk ve pazılarımda ciddi bir laktik asit birikmesi oldu.]
[Emilia: Konuşmayı ertelesen iyi olurdu. Frederica’yla ne hakkında konuşuyordunuz ki?]
[Subaru: Odasında kapalı kalan küçük kızın durumuyla ilgili bazı sorular sorarak başladım. Ne kadar süredir kapalı, ne zaman gelmişti, geldikten sonra insanlara nasıl davranıyordu … hepsi iyileşmesiyle bağlantılı.]
[Emilia: Hmmm, anlıyorum. Subaru, kendini bir yerlere kapatanlar söz konusu olunca gerçekten bilgilisin. Bu şaşırtıcı.]
[Subaru: Emilia-tan, bunu amaçlamadığına eminim ama… sözlerin bazen beni parçalıyor. Aynı şu anda olduğu gibi.]
İfadesi tamamen masum olan Emilia, kafasını somurtan Subaru’ya doğru kaldırdı. Karşılığında buruk bir gülümseme aldı.
[Emilia: O zaman, Beatrice’e bir şey anlattıramadın, öyle mi?]
[Subaru: Ağzı sımsıkı kapalı ve açılmıyor. Bu arada, bunu çok sık sorduğumun farkındayım ama… Puck nerde?]
[Emilia: —Hala tepki vermedi. Arada bir böyle yapıyor ama bu sefer zamanlama geeeeeerçekten çok kötü. Tanrım, bu gerçekten strese sokucu.]
Emilia elbisesine uzandı ve yeşil kristal taşı çıkardı. Bir kolyenin içinde duran taş hafifçe parlıyordu. İçinde, ulu ruhun olduğu yerde bir ışık dönüp duruyordu. Emilia ile Puck arasındaki bağlantıydı bu ve Subaru, perinin maddi şeklinin neredeyse her gün bu kristalin içine girip çıkışını görmüştü, biliyordu. Ama aralarındaki konuşmadan da anlaşılacağı üzere son birkaç günde taşta bir hareket olmamıştı.——İnanması zor olsa da ruh, çağrılarına hiçbir karşılık vermiyordu.
[Subaru: Bu arada bir oluyor mu ? Ama bu senin için gerçekten sinir bozucu olmalı.]
[Emilia: Puck’ın yardımına ne zaman gerçekten ihtiyacım olsa gelirdi. Yani beni izlemediğini sanmıyorum… Ortalıkta yokken neler yaptığını ona sordum ama hiçbir zaman cevap vermedi.]
Emilia’nın özür diler gibi olan sözlerini dinlerken Subaru, kafasını kaldırıp [Bu…] dedi. Her şeyin farkında olmasına rağmen sessizliğini koruyan Puck’a karşı oluşan hayal kırıklığını gizleyemiyordu. Bununla birlikte, onlara yardım edebilecek tüm karakterler bir anda sessizliğe gömülmüştü.
[Subaru: Puck ve Beako, ikisi de aynı anda benimle konuşmayı kesti. …Bu çok kötü.]
[Emilia: Farkındayım……Hey, Subaru, ne yapmamız gerek?]
Elini alnına dayayan Subaru, Emilia kendisine fikrini sorduğunda derin düşüncelere dalmıştı.
Onun çağrısına karşılık gözlerini kaldırdı. Kızın bakışlarındaki güveni görünce bir anda kendisini şaşırtacak kadar mutlu oldu. Ona bel bağladığını anlayınca, ne yapması gerektiğini buldu.
[Subaru: Bir şeyler bilebilecek olan iki kişi de sessizliğe gömüldüğüne göre harekete geçmekten başka şansımız yok … Gerçi o adamı bulsak bile, bize bir şey söyleyip söylemeyeceği de başka bir mesele …]
[Emilia: Roswaal’ı kastediyorsun, değil mi?]
[Subaru: Yeah, artık cesaretini toplayıp bize olan biteni anlatmasının zamanı geldi bence.]
Emilia'nın durumu anladığını gören Subaru, başını salladı. Muhtemelen o da kendisiyle aynı şeyleri düşünüyordu.
Emilia, bir elini göğsüne yerleştirdi; rahatlamış görünüyordu.
[Emilia: Subaru bana katıldığı için çok mutlu oldum. Roswaal ve Ram gibi bana karşı çıkarsan ne yapacağımı merak ediyordum.]
[Subaru: Bazı ayrıntılara katılmayabilirim ama onun dışında %100 Emilia-tan’ın arkasındayım, bunu bilmiyor musun? Seninle aynı fikirde olmasam bile Emilia-tan’a olan aşkım yüzünden bu hep böyle olacak. Umarım bana inanırsın.]
[Emilia: Aşk… —Subaru, flört etme fırsatını geeeerçekten kaçırmıyorsun değil mi?]
Subaru’nun yönelttiği beklenmedik tavlama cümlesi Emilia’yı şaşırttı ve yüzünü çevirmesine neden oldu. Emilia hala ona bakmayı reddederken Subaru’nun yanakları da giderek kızarıyordu.
[Emilia: O zaman sana bir teklifim var Subaru, madem her türlü yanımdasın.]
[Subaru: Tamamdır, duyalım bakalım, ne istersen!]
Subaru saygılı bir bağlılık ifadesiyle bir elini göğsüne yerleştirdi. Bunu gören Emilia, bir gözünü kapatıp dudaklarını bükerek ‘’Madem böyle kibarca belli ettin’’ dedi.
Ardından, bir anlık bir duraksama sonrasında Subaru’nun kararmış gözbebeklerine baktı.
[Emilia: Roswaal’la konuşmamız gereken şeyler var ve köylülere ne olduğunu da öğrenmemiz gerekiyor, değil mi? Bu yüzden ben “Sığınağa” gitmek istiyorum.]
[Subaru: “Sığınak”……]
Roswaal köşkünde sayısız kez duyduğu bir yer adıydı. Subaru ne yazık ki onun nerede olduğunu bulamamıştı, ancak Ram'ın önderliğindeki insanlar, Cadı tarikatından saklanmak için oraya gitmişlerdi. En azından, Betelgeuse liderliğindeki cadı tarikatı yenildiği için sığınaktaki tehdit seviyesi köşktekinden daha fazla olmamalıydı.
[Emilia: Bir ara orayı ziyaret etmem gerektiği söylendi, bence şu an mükemmel bir zaman. Bu sefer Roswaal’la gerçekten her şeyi konuşmaya karar verdim.]
[Subaru: B, be, bek, bekle bir dakika! Beni gerçekten burda bırakıp gitmeyi düşünmüyorsun, değil mi!?]
[Emilia: Eh?]
[Subaru: Emilia-tan, hazır olduğunu biliyorum, ben de sana söz verdim ama beni öylece arkada bırakamazsın. Güçsüz ve beyinsiz olduğumu biliyorum ama senin yanında elimden geleni yapmama izin vermezsen kahrolurum. Farkındayım bu bencilce, ama lütfen beni anla!]
Subaru'nun coşkulu, acımasız sözlerini duyan Emilia'nın gözleri büyüdü.
Bunlar tamamen gerçek hisleriydi. Subaru, Emilia’yla kalacaktı. Eğer onun yanında olmazsa onu koruyamazdı. Onun için hiçbir şey yapamazdı. Duygularında hiçbir art niyet yoktu, bunlar yalnızca tüm varlığıyla yapmak istediği şeylerdi.
Emilia'nın ifadesi hala Subaru'nun sözlerinin kuvvetliliğiyle ilgili şaşkınlığını gösteriyordu. Böyle giderse onun kararını değiştirebileceğini düşünen Subaru, devam etmeye karar verdi.
[Subaru: Beni durdurmaya çalışman fayda etmez. Seninle geliyorum. Geride bırakılmaya hiç niyetim yok. “Sığınak” da olsa Roswaal da olsa neyle yüzleşecek olursak olalım senin için yanan kalbimin önünde durabilecek hi——]
[Emilia: Seni geride bırakmamın imkanı yok zaten. Benimle gel.]
[Subaru: Geride kalmak istemiyorum, hayır hayır HAYIR! —dur bir dakika, ne dedin sen?]
Bu sözleri söylerken Subaru, Emilia’nın ayaklarına kapanmak üzereydi.
Bunu fark eden Emilia bir elini dudaklarına koydu, hafifçe kızarıyordu.
[Emilia: Söylediğim gibi, benimle gel. Yalnız olursam çok gerilirim.]
[Subaru: Eh, Emilia-tan……]
[Emilia: Subaru, sana güveniyorum. Senin güçsüz veya ahmak olduğunu düşünmüyorum. Benim, senin gücüne ihtiyacım var.]
[Subaru: ———]
Bu sözlerin Subaru üzerindeki etkisi anlatılamazdı. Ağzı öylece açık kalmıştı. Emilia elini uzatmış, sanki ona dokunsa mı dokunmasa mı diye düşünüyordu.
[Emilia: Ah, uhm, nn, ne oldu? Yine garip bir şey mi söyledim?]
[Subaru: Benim şalterim senin ellerinde. Gücümün açılıp kapanması senin tek bir sözüne bağlı.]
Yüzünü elleri arasına alan Subaru şaşkınlıkla konuşmuştu. [Eh? Eh?? Ne demek istiyorsun?] diye yanıtladı hiçbir fikri olmayan Emilia. Subaru ise tüm yaşadıklarından sonra bu sözlerin tadını çıkarıyordu.
[Frederica: —Anlaşılan sonunda bir karara vardınız.]
[Subaru: Gyaa—!?]
Onların flörtleşir gibi görünen diyalogları, Frederica’nın kapıyı çalıp girişiyle trajik bir şekile sonlanmıştı.
Emilia onun gelişine şaşırmamış olsa da Subaru, kalbindeki gümbürdemeyi durdurmaya çalışırken ona sert bakışlar attı. Frederica onun hissettiklerini farketmiş olsa da suratında buna dair en ufak bir iz belirmedi.
[Frederica: İkinizin “Sığınağa” gitmesine hiçbir itirazım yok. Ama yine de hazırlıkları tamamlamam en az 2 gün sürer.]
[Subaru: Hazırlıklar derken, bu senin de bizimle geleceğin anlamına mı geliyor?]
[Frederica: Hiç de bile. Burda yapacak işlerim olduğu için size katılamayacağım. Onun yerine sizinle gelen yer ejderine ‘’Sığınağın’’ konumuyla ilgili talimatlar vereceğim.]
[Subaru: Patrasche’den mi bahsediyorsun?]
Subaru kendisini şaşırtan cümlelerden sonra, sorduğu soruya [evet] yanıtını aldı.
[Frederica: Yer ejderleri oldukça zeki yaratıklardır. Eğer onları doğru düzgün yönlendirirsen bir rehbere gerek duymadan gitmeleri gereken yolu takip edebilirler. Patrasche özellikle zeki gözüktüğü için, bir sorun çıkacağını sanmıyorum.]
[Subaru: Patrasche, gittikçe daha değerli hale geliyorsun! Olaylar nasıl bu hale geldi?]
[Frederica: Size söylemem gereken bir iki şey daha var.]
Frederica onun sorusunu görmezden gelip ikisine de bakarak konuşmuştu.
[Frederica: Eğer ‘’sığınağa’’ gidiyorsanız hatırlamanız gereken şeyler var. Özellikle Emilia, doğumun ve görünümün meselesine dikkat etmeni istiyorum.]
[Emilia: ——Evet, kendimi hazırladım. Sonuçta, bazı karmaşık sorunları içeren bir yer olduğunu duydum.]
Frederica’nın uğursuz uyarılarına karşı Emilia dişlerini sıktı, gözleri irade gücüyle doluydu. Onun kararına destek verdiğini gösteren Subaru, yanına geçti.
[Subaru: Dürüst olmak gerekirse, ‘’sığınak’’ denen yer hakkında ne beklemeliyim bilmiyorum......... Ama benim esas amacım Emilia-tan’a destek olmak. Bu yüzden ne söylersen söyle, dinleyeceğim.]
[Frederica: Sende çok canlandırıcı, saf bir amaç hissediyorum.]
Heyecan ve hayranlık aynı anda Frederica'nın gözlerinde belirdi, ardından bu duyguları bir kenara iterek parmağını kaldırdı.
[Frederica: Öyleyse, izin verin size ‘’sığınağı” anlatayım. Ama bundan önce, bir şeyi aklınızda tutmanıza ihtiyacım var.]
[Subaru: İhtiyacın var…]
[Emilia: ... Aklımızda tutmamıza?]
Subaru ve Emilia’nın başları aynı anda kalktı. Bunu gören Frederica ufak bir [evet] eşliğinde sesini hafifçe kısarak konuştu.
[Frederica: ——Garfiel isimli birine dikkat edin. Sığınağa gittiğinizde o adamdan gelecek herhangi bir etkileşime karşı çok dikkatli olmalısınız!]
# Acaba sığınak isminin yansıttığı kadar güvenli bir yer mi? Frederica neler anlatacak?
Ve dikkat edilmesi gereken bu Garfiel de kimin nesi?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..