Tam da Frederica’nın söylediği gibi, sığınağa yapılacak yolculuk için gerekli tüm hazırlıklar 2 gün sonra tamamlanacaktı.
Frederica, köşkteki işlerinden fırsat buldukça ahıra gidip Patrasche’yi eğitiyordu. Köşkün çoğu yükü kızın omuzlarında olduğu için Subaru, ‘’Sığınağın’’ yeriyle ilgili kendisine bilgi vermesi karşılığında işlerine yardım etmeyi teklif etti.
[Frederica: Üzgünüm ama sığınağın yeri efendimiz için büyük önem arz ediyor. İyi bir hizmetçi olarak bu konuda temkinli davranmalıyım. Başka bir şansım olsaydı yer ejderine bile öğretmemeyi seçerdim.]
Ama Frederica bu sözlerle teklifini kibarca reddetti.
Ne kadar kendisine yakışmasa da Roswaal’ın aşırı temkinliliği hakkında şikayet edip durmak Subaru’yu sığınağa yaklaştırmayacaktı. Olayların nasıl geliştiğine bakılınca da Frederica'nın kararlarına boyun eğmekten başka çaresi yoktu.
Bu yüzden Subaru, amaçsız iki gün geçirdi. Köylülerle takıldı, köşkteki hizmetçilik işine dönüp bazı şeylere yardım etti.
Bu esnada Puck’ın hala ortaya çıkmayışı yüzünden mutsuz olan ve aynı şekilde yapacak hiçbir şeyi olmayan Emilia da Subaru’ya köye giderken eşlik ediyor, köylülerle arasındaki ilişkiyi geliştirmek için çabalıyordu. Ayrıca Subaru’nun anlayamadığı bir sürü kitap okuyor, zamanını bilgilenerek harcıyordu.
Her biri kendi tarzlarında iki günü geçirirken, meydana gelen birkaç değişiklik vardı.
Birincisi,
[Otto: Aaah! Neden her şey üst üste gelir!? Öncelik verilmesi gereken belgeler, okunduktan hemen sonra atılabilecek belgeler ve okunmaya bile değer olmayan belgeler, düzgün şekilde sıralanmazsa böyle olur işte……!]
Şaşkınlık içinde başını şiddetle kaşıyan Otto, etrafındaki belgeleri inanılmaz bir hızla sıraladı. Bir belgeye hızla bakıp içeriğini kabaca kavradığında, masadaki dev sıralı yığınlardan birine, sonra sıradaki yığınlardan birine , sonrakini başka birine atıyor ve organize etmeye devam ediyordu. Otto’nun gözlerinin ve ellerinin titreyişini, kafasını bir yandan öteki yana hızlıca çevirip duruşunu, neredeyse ateş çıkaracak oluşunu masanın öteki ucundan izleyen Subaru hayranlıkla iç çekti.
[Subaru: Haa, bu mükemmel! Söz konusu ben olsaydım düzgün bir şekilde ayrılmış olsalar bile, yine de anlamsız olurlardı …]
[Otto: Onları anlamaya çalışıyor değilim. Bunları öncelikle finansal belgeler, dilekçeler ve diğer çeşitli türler olarak etkili bir biçimde ayırıyorum. Keşke en başta ayrılmış şekilde gelseydi....... Ama bu düzenlemeye bakıyorum da, sadece ayıran kişinin kendisi neler olduğunu anlayabilir korkarım.]
Subaru kendisini, önündeki kağıt yığınına bakan Otto’ya hayranlık duyarken bulmuştu. Onun belgelerin sahibi hakkında konuşmasını duyunca——
Roswaal’ın yüzü aklında belirince, hislerinin hafifçe de olsa yüzünde belirmesine engel olamadı. Otto büyük ihtimalle haklıydı.
Roswaal’ın bir çeşit büyüyle bu devasa kağıt yığınını görebiliyor olacağını düşünmek korkutucuydu. Ama sorun şu ki onun yokluğunda birilerinin bu işi yapmasından başka şansları yoktu.
[Otto: Eveet her şey kategorize oldu. Şimdi sırada onları zamana göre sıralamak var… Ama belki de önce onları daha çok işlenmiş veya işlenmemiş olarak ayırmalıyım …]
[Subaru: Sana titiz mi desem obsesif mi desem bilmiyorum ama Otto, sen kesinlikle bir A tipisin değil mi?]
[Otto: A tipi ne ki? Pek iyi bir şey gibi görünmüyor.]
Otto kendisine bakarken Subaru ellerini iki yana salladı, açıklamaya zahmet edemeyecekti. Otto, kan grubunun karakteriyle ilişkili olduğuna inanacak değildi.
Bu arada Subaru B tipiydi——Hatta bütün Natsuki ailesi B tipiydi. Bunu içlerinden birine söylese yanıt [eee biliyordum] olurdu ve pek ilgi çekici bir sohbet olmazdı.
[Otto: Bekle, bir düşündüm de…]
[Subaru: Ne oldu, niye durdun? Çok iyi gidiyordun, devam et.]
[Otto: Verimliliği önemseyen biri olarak, bunu yapmaktan gerçekten çekinmiyorum, ancak bu durum biraz garip değil mi? Neden gezgin bir tüccar olan ben Margrave’in ofisinde durup onun belgelerini düzenlemek için ter döküyorum? Burdaki pozisyonum anlamsız değil mi?]
[Subaru: Bunu farketmen bayağı uzun sürdü, değil mi?]
Otto’nun olayı yeni idrak ettiğini gören Subaru kafasını eğdi ve sinsice güldü. Otto'nun bu görevi--- Margrave'nin işleri ile ilgili belgeleri yeniden düzenlemek--- yerine getirmesinin nedeni, Subaru’nun yaptığı plandı..…
Yani amaç Roswaal-kampındaki Emilia takımının tüm yeteneklerini kullanmaktı.
Mevcut durumda Emilia’nın kraliyet seçimindeki pozisyonu hiç de iyi değildi. Subaru, onun şövalyesi olarak, ya da en azından öyle bilinen biri olarak, cadı tarikatı ve beyaz balinayla olan savaşlarda önemli bir rol oynamıştı. Ama Emilia’nın durumundaki tüm negatifliklere karşılık bunların ne kadar etkili olduğu hala soru işaretiydi.
Diğer ekiplere kıyasla Emilia, yarış başladığından beri geride kalmıştı. Onun ana destekleyicisi olan Roswaal’ın niyetinin de tam olarak bilinmiyor olması onu iyice zor duruma sokuyordu. Ne kadar resmi olarak arkasında durduğunu ilan etse de görevini yerine getirmekte ‘’başarısız olmuştu’’.
Cadı tarikatının gelişini çok önceden farketmiş olmasına rağmen onlara karşı hiçbir önlem almamıştı ve şimdi de tehdit bitmiş olmasına rağmen ona ulaşamıyorlardı. Şu ana kadar ortaya çıkıp hiç değilse dost mu düşman mı olduğunu belli etseydi… her halukarda, varlığının rahatsız edici olacağı kesindi.
Bu yetmezmiş gibi Roswaal’ın çevresindeki insanlar da efendilerinin gerçek niyetini söyleme konusunda ağızlarını kapalı tutuyorlardı. Roswaal’a inanılmaz bir saygıyla bağlı olan Ram’ın böyle davranması zaten bekleniyordu, aynı şekilde Frederica da sağlam bir bağlılıkla hiçbir şey söylemiyordu. Puck ve Beatrice bile bu konuda Emilia ve Subaru’ya yardımcı olmuyordu.
Başka bir deyişle, Emilia'nın kolayca güvenebileceği tek bir kişi yoktu. Elbette, Subaru o kişi olmak istiyordu ve aslında buna çok uygun bir şekilde hareket ediyordu, ancak Subaru'nun ulaşabilecekleri, ortalama bir insana oranla çok azdı. Bu gerçeğin farkında olmak onu çok üzüyordu, her şeye yetişemezdi, tek başınayken onun tüm huzursuzluğunu yok edemezdi.
Böylece Subaru’nun gözleri, Arlam köyüyle köşk arasında gidip gelen , yemekten ve çaydan sonra ‘’ Aaaa, bir amacı, tutkusu olmadan boş boş oturanlar er geç çürür’’ gibi şeyler söyleyen adama takıldı… Otto’ya.
[Subaru: Başka bir deyişle, “madem etrafta hiç müttefik yok, neden yenilerini edinmeyelim” savaş planı.]
[Otto: Bir anda böyle bir şey söylemeni rahatsız edici buluyorum, hem bunun benimle ne ilgisi var!?]
[Subaru: Hmm… Belki… Ah, Otto-san. Burdaki belgeleri hala düzenlememişsin.]
[Otto: Oh, üzgünüm. Bakalım, gizli minerallerin yerleri ve rezervlerinin miktarları ve bu …… BUNLAR YABANCILARIN KESİNLİKLE GÖRMEMESİ GEREKEN BELGELER DEĞİL Mİ !?]
[Subaru: Aah, sen gördün… Anlıyorum… Aaah, tamam,tamam. Yeah, peki, Roswaal’a açıklarken elimden gelenin en iyisini yapacağım, bu yüzden endişelenme tamam mı?]
[Otto: Bu cümledeki hiçbir şeyin beni rahatlatmaması inanılmaz!]
Otto mümkün olduğunca bakmamaya çalışarak elindeki belgeleri tutup şikayet ederken Subaru yalnızca masum bir gözlemciymiş gibi davranıyor, sırıtıyordu. Subaru’nun bu tavrını gören Otto’nun yüzünde bir dehşet ifadesi belirdi ve dudakları titreyerek konuştu.
[Otto: Buna inanmak istemiyorum ama, bana görmemem gereken belgeleri gösterip beni desteklemeyerek benden kurtulmaya mı çalışıyorsun? Anlaşmamızın şartlarını çiğnemek için mi?]
[Subaru: Tabii ki hayır! Kargonun ödemesini ve sana borçlu olduğum iyiliği yerine getireceğim. Ve bunun üstüne seni daha fazla şeye bulaştıracağım, böylece kaçamayacaksın.]
[Otto: Gerçekten bu kadar karmaşık olmak zorunda mısın?! Ben sadece ufak bir tüccarım, niye omuzlarıma bu kadar yük bindirmeye çalışıyorsun bilmiyorum ama kes artık!!]
Otto, tamamen bunalmış bir ifadeyle itiraz etmeye çalıştı.
Bunu gören Subaru, biraz fazla ileri gittiğini anlayarak yavaşça başını salladı ve tavrını değiştirip [benim hatam] diye mırıldandı.
[Subaru: Biraz ileri gittim. Aklımda çok fazla şey var ve hepsini çözümlemek için acele ediyorum. Bu esnada senin nasıl hissedeceğini düşünemedim, özür dilerim.]
[Otto: Ah, hayır, aniden bu kadar mantıklı konuşursan kafam karışacak. ……Aah, sorsam mı bilmiyorum ama… Benden o kadar çok şey beklemeni sağlayan ne?]
Subaru’nun bir anda normal bir insan gibi konuştuğunu gören Otto, biraz şaşırsa da olanları kabullenmiş ve ona bu soruyu sormuştu.
O Subaru’yu tanıyalı çok az olmuştu, aralarındaki güveni gösterecek pek bir şey de yaşanmamıştı. Subaru için bile ilişkileri çok güçlü değildi.
Önceki döngülerinde iletişimleri olmuştu, onunla ilgili biraz olumlu izlenimi vardı ama hepsi bu kadardı.
Öyleyse neden Otto’ya bu kadar yaklaşıyordu?
[Subaru: Açıkçası seninle ilgilenmemin özel bir sebebi yok. Sana bir birey olarak değer veriyor falan değilim… Çoğunlukla sağladığın kriterlerle ilgili.]
[Otto: Bu çok berbat bir dürüstlük! ――Sanırım anlayabiliyorum… ama kriterler neydi ki?]
[Subaru: Kraliyet seçimindeki grupların herhangi biriyle bağlantın yok. Kazançları ve kayıpları tartma konusunda iyisin, destek toplama yeteneğin de ortada. Ve en önemlisi, Emilia’ya yarı-elf olduğu için farklı davranmıyorsun.]
[Otto: ——]
Bu sebepleri dinleyen Otto’nun ağzından hiçbir şey çıkmadı.
Subaru ve diğerlerinin durumu göz önüne alınınca, bunların hepsi ihmal edilemeyecek koşullardı. Ve şu ana kadar bu koşulların hepsini sağlayan tek kişi Otto olmuştu.
Otto, hala konuşmadan Subaru’ya bakıyordu.
Az önce birbirlerine takılırkenki görünüşünün aksine şimdi gözleri sakindi, bir şeyler hesaplar gibiydi, Subaru’nun aklından geçenleri okumaya çalışıyordu.
Subaru değerlendirildiğini anladı. O da Otto’yu değerlendirdiğine göre bunda adil olmayan bir şey yoktu.
[Subaru: Ayrıca, bu benim şahsi düşüncem ama…]
[Otto: ——Duyalım bakalım.]
[Subaru: Seninle iyi anlaşabileceğimizi düşünüyorum. Açıkçası, Emilia-tan için daha fazla müttefik kazanmaktan daha iyi bir şey olamaz ama arkadaş olmamız da işin bonusu olur. Ah, ayrıca senin Emilia-tan’a karşı hislerin yok. Eğer işler o noktaya gelirse ömür boyu arkadaş olmuş olsak bile seni parçalarım ……!]
[Otto: Aşk için rakiplerini öldürür müydün!?]
[Subaru: Eğer herhangi bir rakibim olursa kazanacağıma dair kendime hiç güvenim olmaz! Kendime olan nefretimi hafife alma! Hayatımın şu noktasında benden gerçekten hoşlanan insanların sayısı bir elle gösterilebilir, bilirsin!]
Ebeveynleri, Rem, Wilhelm, Emilia, ve bazı koşullarla Julius ve Reinhart… Hemen hemen bu kadar. Aslında düşününce, sayıları bir eli geçmişti.
Paralel bir dünyaya geçtikten sonra bu kadar değer kazanmış olmak… belki de her şeye rağmen daha saygıdeğer biri oluyordur. Ne kadar aynada böyle bir şey göremese de.
Her neyse,
[Otto: Tanrım, sen gerçekten ferahlatıcı bir şekilde açık sözlü bir insansın. Ama hiçbir şart sunmadan bir tüccarla pazarlığa oturduğuna göre kolay bir av olabilirsin farkında mısın?]
[Subaru: Eğer bu bir müzakere masası olsaydı ben bile seni biraz sıkıştırmaya çalışırdım. Ama burda bir tüccarla av yok, sadece sen ve ben varız, değil mi? Ama sen işleri böyle görüyorsan ben de tavrımı değiştireceğim…]
[Otto: Bir tüccar olduğum için beni övdükten sonra, nasıl böyle bir şey söylersin? Daha ağzı kurumadan fikirlerini değiştirme deyimi bu duruma çok iyi uyuyor! ……Sen niye böylesin?]
Sıkılmış görünen Otto iç çekti ve yüzündeki tüm kuşkucu, kendini koruyan ifade silindi. Farklı görünmeye çalışan Subaru’ya kısa bir bakış attı.
[Otto: Şu an bunu neden dile getirdiğimi bilmiyorum Natsuki-san ama benim de bir hayalim var… Öyle başkalarına övünerek anlatacağım bir şey değil, ama yine de bir hayal sonuçta.]
[Subaru: Bana kalırsa bir adamın hayalleri ya öyle aptalcadır ki dışarı vurman gerekir, ya da öyle aptalcadır ki kendine saklaman gerekir. Bence yalnızca bu iki seçenek mevcut. Peki sen bana seninkini anlatacak mısın?]
[Otto: Seninle aynı fikirde olmam gerçekten tatsız… Neyse, gördüğün gibi, oldukça başarılı bir tüccar ailesinin ikinci oğlu olarak dünyaya geldim. Küçüklüğümden beri zenginleşen bir ortamdaydım. Ancak iş bağımsız olmaya geldiğinde pek destek göremedim.]
Subaru kardeş ilişkileri söz konusu olduğunda bu dünyayla kendi dünyası arasında bu kadar benzerlik olduğunu bilmiyordu. Ama en azından unvanlar ve miras konusunda aynı şeylerin uygulandığı ortadaydı——hepsi büyük oğula kalıyordu.
Bu durumda, Subaru'nun ortaçağda ortaya çıkmış bir fantezi dünyasından beklediği gibi Otto, ikinci oğul olarak dünyaya geldiğinde, yalnızca ağabeyinin asistanı olma ya da kendisinin bağımsızlığını hedefleme seçeneklerine sahipti.
[Otto: Kardeşimin işini yönetmesine yardımcı olurken, ticaretin temellerini öğrendim ve kendi işimi başlatmak için yeterli miktarda para biriktirmeyi başardım. Bu parayla yer ejderim Furufu’yu ve vagonumu aldım ve… Eh, doğuştan sahip olduğum ilahi korumam da vardı, işler oldukça sorunsuz gitti.]
[Subaru: İlahi koruma derken, hayvanlara fısıldamayı kastediyorsun değil mi? Farklı çeşitlerde hayvanlarla konuşabilmek, bunu nasıl kullanırsan kullan sana çılgın karlar getirmiş olmalı.]
[Otto: Ne yazık ki göründüğü kadar faydalı değil… Natsuki-san'ın düşünmediği bir takım rahatsız edici problemler var. Her halukarda ben işlerime başlayalı bir iki yıl geçmişken hayalim içimde filizlenmeye başladı…]
Otto, bağımsızlığını elde ettikten sonraki hikayesini sürdürürken bir kez daha "hayal" sözcüğünü ortaya atmıştı. Bunu duyan Subaru, özel bir sebep olmaksızın doğru düzgün bir şekilde oturup dikkatle dinlemeye devam etti. Gördüğü ilgiyi farkeden Otto, samimi bir şekilde gülümseyerek [ Oldukça yaygın bir hayal, bilirsin] dedi.
[Otto: Seyahat eden tüm tüccarlar bu hayali kurmuştur. ――Kendime ait bir yere sahip olacaktım, sanki kendi kalem gibi kendi dükkanım … Oraya yerleşecek ve işlerimi ordan yürütecektim. Eğer bunu herhangi bir büyük şehirde yapabilirsem, büyük ihtimalle bir tüccar olarak en büyük mutluluğu elde edeceğim.]
[Subaru: Hayalin bu mu, Otto?]
[Otto: Umut etmek için oldukça sıkıcı bir şey… Ama bitip tükenmek bitmeyen seyahatlerden sonra tek isteğim, büyürken sahip olduğum şeye yeniden kavuşmak oldu. Sanırım o ortam benim için mutluluğun tanımıydı diyebiliriz.]
Utana sıkıla yanaklarını kaşıyan Otto, giderek daha hızlı konuşmaya başlamıştı. Subaru, Otto’nun sözlerine uygun bir cevap verip veremeyeceğini düşünürken iyice arkasına yaslandı, sandalyeye tüm ağırlığını verdi.
Öteki taraftan Otto [ bu yüzden ] diyerek konuşmaya devam ediyordu.
[Otto: Margrave gibi birinin bana borçlanması büyük bir şans olur… Bir tüccar ailesinin 2. oğlu olarak, gezgin bir tüccar olan ve gelecekte büyük bir tacir olacak adam olarak böyle bir fırsatı tepemem. Hele ülkenin gelecek kralına iyilik yapmış biri olmak benim için tüm hayatımı yeniden çizecek kadar büyük bir fırsat. Böyle bir şansı bir daha elde edemem, değil mi?]
[Subaru: Tamam, o zaman bize katılıyorsun. Buna memnun oldum, teşekkürler. Doğru kararı vereceğini biliyordum, Otto. Şimdi belgeleri ayırmaya devam et.]
[Otto: Neee!? Gerçekten güzel bir konuşma yapmadım mı?? Bu tepki çok yetersiz olmadı mı !?]
[Subaru: Eğer bunun beni etkilemesine izin verirsem bir şeyler kaybederim gibi geliyor… Eh her neyse, zaten yabancıların görmemesi gereken bu belgelere dokunduğun an başka şansın kalmamıştı. Kekkekeke!]
[Otto: Nasıl bakarsam bakayım hala korkunç bir insansın!]
Bu uzun konuşmanın sonunda, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi görünüyordu ve Otto, içinde yeni keşfettiği kararlılığı için pek bir karşılık alamamıştı.
Fakat Subaru, Otto’yla böyle dalga geçse de içten içe minnettardı…… Tabi bu sözleri asla dile getirmeyecekti.
[Otto: Ama önce şunu belirtmeliyim. Emilia-sama’ya koşulsuz şartsız bağlı olan Natsuki-san’ın aksine ben yalnızca mevcut şartlarda işbirliğini kabul ediyorum. Eğer Margrave ve Emilia-sama kendi aralarında anlaşmazlığa düşerse ben kazancımı, kaybımı ölçer ve tarafımı ona göre seçerim. Bu yüzden lütfen beni tam teşekküllü bir müttefik sanmayın.]
[Subaru: Eğer Emilia-tan ve Roswaal’ı değerlendireceksen kesinlikle benim elimdesin. Sana Emilia-tan’ın güzel özelliklerini yavaş yavaş göstereceğim, merak etme.— Her şeyi açık ve net duydun, değil mi?]
Subaru, Otto'nun uzun soluklu mazeretini bir kenara atıp, son cümlesininin ardından yüzünü ve sözlerini tamamen farklı bir yöne çevirdi. Bunu gören Otto şaşırmış bir suratla Subaru’nun bakışlarını takip etti.
[Yep… Yani, evet. Tamamen duydum, Subaru-sama.]
Hizmetçi üniformalı kız, hoş bir gülümsemeyle, kestane rengi saçlarını sallayarak kapıda duruyordu.
Bu 2 gündür köşkte olan değişikliklerin ikincisiydi.
-
Sadece Frederica’yla, (Subaru da yardım ediyordu ama bir hizmetli olarak çok yetenekli değildi, ayrıca hala tam olarak iyileşmemişti.) köşkteki bütün işlerin halledilmesi fiziksel olarak imkansızdı. Bu yüzden Frederica, bunu anlayarak köye gitmiş ve açık kollarıyla zıplayan bu kızı bizzat işe almıştı— Petra Leyté.
Başkente tahliye edildikten sonra yanlarında güvenle geri dönen, Arlam köyünün bir vatandaşı. Fakat diğer köylülerin çoğu henüz geri dönmediğinden, kız için huzursuz bir zaman olmalıydı.
Ama yine de Frederica köşke bir hizmetçi aradığı zaman bu fırsata balıklama atlamıştı. İlgilenen başka bir aday olmadığı için de seçilmişti ve o günden beri köşkte geçici personel olarak çalışıyordu.
[Subaru: Hala çok küçüksün ama anne babanı bırakıp burda çalışıyorsun. Sen inanılmazsın Petra.]
[Petra: 12 yaşına geldim, artık çalışan bir yetişkinim… Aslında, ben sadece bir yetişkinim. Subaru-sama bana buna uygun davranır mısın lütfen?]
[Subaru: Eğer kibarca söylersen, ‘’geçici personel’’ unvanından ‘’geçici’’ kısmını çıkarttırırsan ve Frederica gibi resmi bir sertifika alırsan bunu değerlendiririm. O zamana kadar sana daima küçük tatlı bir kız gibi davranacağım ~]
Yerinde kıvranıp duran kızın başını okşadığında, saçı tamamen darmadağın olan kız sessizce [Eeek―] deyip ona sıkıca sarıldı. Beklediğinden tamamen farklı bir tepkiydi ama tükürülmekten iyiydi tabi.
Her halukarda, kız daha büyük olmak istediği bir yaştaydı. Şaşırtıcı şekilde güçlü karakterli Petra, kendine has büyüme şekliyle seçtiği hizmetçiliğe bayağı uygun çıkmıştı. Her şeyde mükemmel olmasa da Frederica’nın desteğiyle köşkü temizlemek ve yemek hazırlamaktaki kabiliyetiyle Subaru’yu çoktan geçmişti.
….Ehh, Subaru gerçekten beceriksizdi.
–
Özetle Petra, efendinin ofisinin dışındaki kapıya kulaklarını dayayıp içerdeki konuşmayı dinlemişti. Tabii ki Subaru’nun emrini yerine getiriyordu ve bu, Otto’nun sözünü garantileyip kaçmasını engellemek içindi.
Tüm bunları farkeden Otto’nun yüzü kırmızıya döndü.
[Otto: Bu bir tu- tuzak mıydı—— !?]
[Subaru: Endişelenecek bir şey yok. Üçüncü bir kişinin tanıklığıyla ifaden resmileşmiş oldu. Daha sonra jürinin karşısında vereceğin ifadeye karşılık duygusal, içler acısı bir manüpilasyondu…… Böyle düşün.]
[Otto: Bir erkeğin ‘’manüpilasyon’’ hakkında konuşmasında ne duygusallık, içler acısılık olabilir!?]
Otto, sonunda kaçacak bir yeri olmadığını anlamıştı. Onlara yarı ağlar şekilde bağırıyordu ama artık çok geçti.
Subaru, Otto'ya sırıtarak başparmağını kapıda duran Petra'ya doğru kaldırdı.
[Subaru: İyi iş, Petra! Ama zamanını böyle harcadığın için Frederica’dan azar yemeyecek misin?]
[Petra: Şu anda zamanımı koridorları süpürmeye harcıyorum. Margrave’in ofisinin önündeki koridoru süpürmek için daha çok zamana bile ihtiyacım var, azar yemeyeceğim.]
[Subaru: Sen çok kurnazsın~. Sonuçta küçük bir kız bile özünde bir kadındır ……]
Subaru'nun derin duygusal sözlerinin yalnızca ikinci yarısını dinleyen Petra neşeyle yanaklarını gevşetti. Ondan beklediği tepkileri almak Subaru’nun kalbinde bir sıcaklığa yol açmıştı.
Petra da Otto gibi Roswaal’ın etkisi altında olmayan bir müttefikti.
Otto’ya kıyasla Petra’nın Emilia için yapabileceği pek bir şey yoktu, onun etkisi Subaru’dan bile az olacaktı. Ama o Emilia’dan çekinmiyordu. Başkente yapılan tahliyede, tüm kalbiyle Emilia’nın yanında yer almıştı. Subaru gibi Emilia da büyük ihtimalle bunu asla unutmayacaktı. Onun varlığının da Emilia’yı kurtarmak için bir rolü olacağı günler gelebilirdi.
[Subaru: Fazladan müttefik asla zarar getirmez. Ne yapabileceğin önemli değil… Önemli olan ne yapmaya gönüllü olduğun ve bunu yerine getirmek için neler yapabileceğin. Sonuçta, benim de yapabileceğim şeyler sınırlı, bu benim için pek iyi görünmüyor…]
Artıları ve eksilerini karşılaştırdığında Subaru muhtemelen bunları parmağıyla sayabilir ve eksiklerinin çokluğu ortaya çıkardı. Ama buna rağmen onun yanında olmak istiyordu, tüm potansiyelini kullanacak, öyle ya da böyle çabalamaya devam edecekti.
Onu durduracak hiçbir şey olmadan, aşırı pozitif bir yaklaşımla, cehenneme kadar!
[Subaru: Kesinlikle güçsüzüz, ama şu andan itibaren elimizden gelenin en iyisini yapalım. Biz Emilia-takımının ilk üyeleriyiz!]
Yumruk yaptığı elini havaya kaldıran Subaru bunu heyecanla ilan etmişti.
Bunu gören Petra ve Otto öylece birbirlerinin suratına baktılar.
[Otto: Ben asla bir takımın parçası olacağımı söylemedim, haksız mıyım? Lütfen beni yanlış anlama, tamam mı?]
[Petra: Ben de ablamın müttefiği olmak isterim ama esas önemsediğim şeyi ona kaybetmek istemiyorum …]
Otto dehşete düşmüş görünerek kafasını kaldırdı. Petra, ellerini arkasına koymuş, tereddüt ederek mırıldanıyordu.
Ama eninde sonunda, yumruklarını birleştirdiler, hiçbirinin yapacakları şey hakkında tereddütü yoktu.
—— Sığınağa gitmeden önceki iki günde, ufacık da olsa gerçek bir adım atılmış, bekleyiş sona ermişti.
#Emilia takımı da oluştuğuna göre sığınağa gitme vakti geliyor gibi.
Köyün küçük afacan kızı Petra'yı, Subaru'ya biraz yanık bir şekilde köşkte görmek güzel olacak.
Sürekli Subaru'dan darbeler yiyip duran Otto'nun da takımda yer alması bizi bekleyen eğlenceli konuşmalar olduğunu gösteriyor.
O zaman, bol heyecanlı bölümlere ilerlemek için, okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..