“ーーーー”
Echidna: “Bana yardım eli uzatmamış olsaydın hiç şüphe yok ki ölecektim. Ana’nın bedenini de beraberimde götürerek pişmanlıklarla dolu korkunç bir ölümle yüzleşeceğim kesindi.”
Diğer insani ilişkiler gibi bu soru da Subaru’yu bir adım uzaklaştırmıştı.
Echidna’nın buna cüret etme nedeni Subaru’nun yüzüne, gözlerine bakmaktan kaçınma nedeniyle aynıydı. Yani duygularına kapılarak yanlış bir karar vermeyeceğinden emin olmak için son çaresiydi.
Echidna’nın vermesi gereken böyle bir karar varken Subaru da düşüncelere dalmıştı. Echidna’ya yardım eli uzatma nedeni neydi? ーーJulius’un son anda onu kendisine emanet etmiş olması mıydı?
Subaru’ya yardım eli uzattıran, o kelimeler miydi?
Subaru: “……Anlık bir şeydi, bilmiyorum.”
Fakat Subaru, başını sağdan sola sallayarak bu fikri reddetti.
Subaru’nun Julius’un sözleri üzerine düşündüğü ve Echidna’nın bir başına hareket etmesini engellemek için bir hamle yaptığı kesindi. Fakat hayatı gerçek bir tehlikeye girdiğinde bedenini kımıldatan şey, kasıtlı bir düşünce olmamıştı.
Benliğine bu hamleyi yaptıran şeyin ne olduğunu bilmiyordu.
Subaru: “Her şeyin bir sebebi olması gerekmiyor, bilirsin ya? Anlık bir şeydi. Hepsi, anlıktı. Bu yüzden, ben……”
Umutsuzluğa hazırlıklı olan Subaru, içindeki duyguları bocalayarak dile getirdi. Bu sözlerimi işittikten sonra hiç şüphesiz ki Echidna’dan soğuk bir karşılık alacağım diye düşünürken iseーー
Echidna: “ーー Benliğin olarak bilinen insanın gerçek doğası bu olabilir.”
Subaru: “Eh……?”
Diyen Echidna, Subaru’nun gözleri önünde kaskatı kesilmiş olan omuzlarını gevşetti ve bu sözleri işiten Subaru, şaşkınlığa kapılıp hayretler içerisinde bakakaldı.
Onun bu sessiz şaşkınlık içerisinde attığı bakışların hedefi olan Echidna omuz silkerek,
Echidna: “Burada tartışmak istememiz kaçınılmaz. Ama uzun süre kalmak ve Cadı Saldırısının ikinci saldırısını kabullenmek aptallık olur. Hadi gidelim. Julius’la buluşmak istiyorum.”
Subaru: “Ah, eh……”
Beatrice: “Katılıyorum, doğrusu. Şimdilik buradan uzaklaşalım, sanırım.”
Echidna ve Beatrice ikilisi, afallamış haldeki Subaru’yu dışarıda bırakarak kayıtsızca planı oluşturmuştu. Bu esnada Echidna Subaru ve Beatrice’in arkasını inceliyor, Beatrice ise Subaru’nun elini sımsıkı tutuyordu.
Subaru o minicik hissiyatı uyandıran kızı izlerken Beatrice, şiddetli bir baş sallayışıyla,
Beatrice: “Betty’i nasıl dışarı çıkarttığını da mı hatırlamıyorsun?”
Subaru: “……Ben, üzgünüm. Senin, neden bahsettiğini, bilmiyorum.”
Beatrice: “ーーSorun değil, doğrusu.”
Beatrice’in, içine geçici bir yalnızlığın korkunç duyguları işlemiş sesini işiten Subaru, bu dünyada işlenebilecek en ağır suçu işlediğini hissediyordu.
Ancak Beatrice, bilinmeyen bir tabiatın korkusuyla beti benzi atan Subaru’nun karşısında kafasını sağa sola salladı. Ve benliğine ait yalnızlık duygusunu gizleyerek dudaklarına cüretkar bir gülümseme yerleştirdi.
Beatrice: “Subaru unutmuş olsa bile hepsi hala Betty’nin kalbinde. Subaru’nun Betty’nin kalbine kazıdığı şeylerin silinmesi imkansız, doğrusu. İşte bu yüzden, şimdilik sorun yok, sanırım.”
Subaru: “Beatrice……”
Beatrice: “Subaru unutsa bile Betty asla unutmayacak. Betty daima hatırlayacak. Ve Betty Subaru’nun da hatırlamasını sağlayacak, sanırım. Betty bunun için elinden gelen her şeyi yapacak, doğrusu.”
“ーーーー”
Orada bir başına kalakalmış Natsuki Subaru için fazlasıyla büyüleyici bir yanıttı.
Bu genç kız böylesine sağlam bir iradeye sahip olmak için kaç zorluğun üstesinden gelmiş, kalbini kaç defa katılaştırmıştı kim bilir…
Subaru: “ーーAh.”
Subaru kurtulabilirdi, bu hissiyatla birlikte nefesini tuttu. Gözlerinin derinliklerinde ansızın kendisini öldürmeye çalışan bir his yükselirken o sıcaklığın dolup taşmasına izin verme cesareti gösterdi.
Beatrice ise onun bu çabasını tek kelime etmeden elini tutarak destekledi.
Yalnızca o el tutuşuyla onun destekçisi olduğunu kanıtladı.
Echidna: “Az önceki Cadı Yaratığının saldırısı yüzünden Natsuki-kun’un geldiği yoldan yürümemiz mümkün görünmüyor. İnkar edilemez derecede tehlikeli olsa da koridorun sağlam tarafını, yani Cadı Yaratığının geri çekildiği yolu kullanmaktan başka şansımız yok anlaşılan.”
Beatrice: “Echidna, sen de……”
Echidna: “Affetmekten, affetmemekten, şüphelenmekten veya şüphelenmemekten bahsetmek için uygun bir ortamda değiliz. Ne olursa olsun şüphelerimden kurtulmam mümkün değil. Bununla birlikte durumumuz buna imkan tanımıyor. Bir öncelik sırası oluşturmak, iş dünyasında olmazsa olmaz bir yetenektir. Buna bizzat Ana’nın yanında tanık oldum.”
Yani bu ortamda daha fazla tartışılmamalıydı.
Echidna’nın koşulu bu olmalıydı. Subaru da tavizler veren ve reddedilme hissi taşıyan Echidna’ya karşı çıkmaktan kaçınarak iki kızın kararına ayak uydurmaya karar vermişti.
Şu anda bile kaçıp gitme arzusunda bir değişiklik olmamıştı. Ancak eğilip başını ellerinin arasına aldıktan sonra kendisini tanrılara dua etmekten ziyade yalvarıp yakarmaya yaraşır bir manzaranın bekleyeceğine inanmak istiyordu.
“ーーーー”
Koşarak gelmiş olduğu koridor korkunç bir durumdaydı. Akrebin kuyruk iğnesinin saldırısını bir felaketmişçesine karşılayan koridor büyük oranda enkaz ve moloz yığınına dönmüştü ve tam da Echidna’nın söylediği gibi kullanılamayacak halde görünüyordu.
Beatrice’in büyülü kalkanının koruduğu şey yalnızca kendisinin ve diğer ikilinin canları olmuştu. Ayrı hareket eden Emilia ve diğerlerinin veya beşinci katta savaşan Julius’un yanına gitmek istiyorlarsa akrebin geri çekildiği koridor tarafından ilerlemekten başka şansları yoktu.
Subaru: “Ahh……”
Derken Echidna’nın neredeyse ölümüne düşeceği deliğin ötesinde, beyaz ısı çizgilerinin kavurduğu koridordaki dumanın temizlenişiyle birlikte Subaru’nun ağzından spontane bir inilti kaçmasına yol açacak bir sebep belirdi.
ーーO sebep, Cadı Yaratığının kökünden kopup düşmüş olabilecek kuyruğuydu.
Echidna: “Hmm, demek ki karşı saldırı olmayacakmış. Saldırı yönteminin parçalanmış olması nispeten iyi bir haber herhalde.”
Beatrice: “Öyle görünüyor, sanırım…… Aşağı düşme, doğrusu. Şuradan zıplama vakti, sanırım.”
Beatrice ve Echidna ikilisi, ucunda iğnesi bile olan kopuk kuyruğa bakıp kafa sallayarak onay verdi. Fazlasıyla tuhaf bir görüntü sergilese de Cadı Yaratığının uzun menzilli saldırı yöntemini yitirmiş olduğu kesindi.
Tabii ki alt katların alevler içerisinde akın eden at adamlarla dolu olduğu bir durum içerisindeydiler. Sırf bir Cadı Yaratığı tehdidi ortadan kalktı diye tüm kuledeki tehlikelerin azalma gösterdiği söylenemezdi.
Subaru: “ーーBuradan.”
Diyen Subaru, Beatrice’in elini tutmayı sürdürerek deliğin üzerinden hafifçe atladı. Beatrice’in bedeni hafifti, hem de hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar hafifti. Subaru’nun kendi bedeninde hissettiği, ancak hafızasında yer almayan son bir yıllık emeklerinin meyveleri ーー Beatrice’in hafifliği onlardan bağımsız görünüyordu.
“ーーーー”
Bunu aklının bir köşesinde tutan Subaru, gözlerini bir kez daha koridordaki deliğin ötesinde uzanan kopuk kuyruğa çevirdi.
O kuyruk bir afet misali ardı ardına kuyruk iğneleri fırlatıyordu ancak yapısı, Subaru’nun bildiği akreplerin biyolojik yapısından ayrı bir tür denilebilecek derecede farklıydı. Gerçi elbette ki Subaru’nun bildiği akreplerin zehirli iğneleri bu tarz saldırılarda kullanılamıyor ve muhtemelen yenilenemiyordu da.
Hepsinden öte koridorun bu bitap durumunun gösterdiği üzere akrep, kuyruk iğnesini bir nesne olarak ateşlemiyordu. ーーDaha ziyade iğne formunda bir ateşleme gücü kullanıyordu.
Özetle tıpkı Beatrice’in ışıklı ekranı veya Echidna’nın beyaz ışık huzmeleri gibi akrebin ateşlediği şeyin de büyülü iğnelere benzer bir şey olduğu söylenebilirdi.
E doğal olarak kuyruğunu kaybettikten sonra o iğneleri kullanamayacak olmalıydı, Subaru’nun inanmak istediği şey buyduーー
Subaru: “ーー?”
Bu noktaya dek düşünen Subaru, içindeki huzursuzluğu kucakladı.
Düşen kuyruğu gözlemledikten sonra bir şey fark etmişti. Yerdeki kuyruk, köküne yakın bir yerden kopmuştu fakat yaranın ağzı olağandışı görünüyordu.
Echidna’nın ısı huzmeleriyle yakılmış olsaydı, kesilme gücünden bağımsız olarak yarada yanık izleri kalırdı. Nitekim koridorun hasar almış kısımları da o tarz yanık izleri taşıyordu.
Fakat akrebin kopuk kuyruğunda yanık izleri yer almazken kesik son derece temiz ve enineydiーー
Subaru: “ーーBea”
Evet, Subaru bir tuhaflık olduğunu fark etmişti. Ancak çok geç kalmıştı.
Her şey görüş alanının kıyısındaki kopuk kuyruğun sarsılmasıyla başladı.
ーーBir an sonraysa bir ışık patladı.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ーーOtotomi adlı bir mekanizma mevcuttu.
Öncelikli olarak eklembacaklılar ve sürüngenlerde görülen bu fenomene sıklıkla “kertenkele kuyruğu” adı verilir ve yabancı düşmanlardan kaçarken bedenden bir uzvu kesme eylemini ifade ederdi.
Bu eylem yengeçlerin kıskaçlarında da gerçekleşebilirdi, başka bir deyişle akrep şekilli Cadı Yaratığı da benzer bir şey gerçekleştirmiş olabilirdi.
Kendi kuyruğunda ototomi gerçekleştiren bir kertenkelenin kopuk kuyruğu bir müddet hareket ederek gerçek beden kaçarken düşmanın dikkatini dağıtma görevini üstlenirdi.
Elbette kuyruk bu tarz bir bilince sahip olmaz ve yalnızca refleks olarak hareket ederdi ama yine de ototomi uygulayan türlerin böyle istemsiz hareketler yapabileceğinin örneğiydi.
Yani bu da mümkün olabilirdi.
Av yaklaştığında kopuk kuyruk patlayacak, hasar yayacak, 『Kara Mayını』 gibi bir görev üstlenecek ve bunun yanı sıra kopuk parçaya bu kabiliyeti bahşedecekti.
Subaru: “A~hh, ğh, a~ğh……”
Subaru acı acı inliyordu. Boğazından o inilti çıkarken ağır ama kararlı adımlarla ayaklarını sürüyordu.
O ayakları sürüme nedeniyse bitkinliği değildi. Sorunu fizikseldi. Sol bacağının etinde geniş ve derin bir yara açılmıştı ve mütemadiyen kanadığı için bu şekilde ilerletmekten başka şansı yoktu.
Ve sürüklediği tek şey kendi bedeni de değildi.
???: “……Yeter, artık. Beni bırak ve git.”
Tüm gücünü yitirmiş şekilde böyle söyleyen Echidna, ayaklarını sürüyen Subaru tarafından sürükleniyordu.
Subaru, kızın bedenini koltukaltlarından tutup çekiyor ve bir şekilde ortamdan uzaklaşıyordu. O Cadı Yaratığının patlama sahnesinin ardından geri döneceği kesindi.
ーーSubaru ve diğerlerinin parçalanmasının sorumlusu, ardında bir veda hediyesi bırakan o akrep Cadı Yaratığıydı.
Subaru: “ーーKahretsin, kahretsin, kahretsin, kahretsin!”
İhmalkar davranmıştı. Gardını indirmişti. Zihni tamamen ılık sulara dalmıştı.
Hemen öncesinde Beatrice’in ağzından dökülen kelimelerin, Echidna’nın tavrındaki yumuşamanın sonucunda kalbinde bir boşluk oluşmuştu ve bu hale gelmelerinin sebebi tam da buydu.
O kadar acınası, o kadar acınası, kalbinin derinliklerine dek o kadar acınası ve zavallıydı ki gözleri yaşarıyordu.
Neden bu tarz krizler karşısında ayakta durmasına rağmen benliği hiçbir gelişme göstermiyordu! Hiçbir değişiklik göstermiyordu. Tanrının sunduğu sorunlar, sınavlar, zorluklar ona hiçbir gelişme şansı tanımıyordu.
Peki zorluklar yalnızca insanı hırpalamaktan, kanlarını akıtmaktan, kemiklerini kırmaktan, ruhlarını parçalamaktan ve hayatlarını çalmaktan ibaretse insanlar ne demeye çile çekiyordu ki!
Echidna: “Natsuki, -kun…… ar, tık, yeter……”
Subaru: “Yetmez! Hiçbir şey, yetmez!”
Echidna: “……Esas, kurtarılması, gereken, Beatrice’ti, haksız, mıyım?”
Gözlerini kapatan Echidna, zorlukla fısıldadı. Onun cümlesine bağırarak karşılık veren Subaru’ysa ardından gelen kelimeler sonrasında nefesini tuttu.
Echidna’nın sözleri acıklı ama etkiliydi. Subaru’ya Beatrice ve Echidna arasında hangisinin daha değerli olduğu sorulacak olsaydı üzücü olsa da Beatrice’i seçerdi.
Hayatların değeri eşit olsa da insanların değeri eşit olmazdı. İlişkiler söz konusu olduğunda sıralı bir düzen var olurdu. Ve seçim yapılması gerektiğinde muhtemelen bu sıra izlenirdi.
ーーAncak Beatrice orada yoktu. Orada yoktu. Artık o dünyada yoktu.
Akrebin bıraktığı kuyruğun patladığı saniyede Subaru, korku içerisinde Beatrice’i kendine çekmişti. Onun bedenini koruyabilmeyi başarsa ve her şey bu şekilde sonlansa ne hoş olurdu…
Ama maalesef Subaru’nun eylemleri trajik şekilde yavaş olmuş ve arzusu yerine gelememişti.
Cadı Yaratığının kuyruğundan, ışığın patladığı noktadan etrafa sayısız iğne saçılmıştı. Subaru o patlamaya yakın mesafeden maruz kalmamış olsa da ağır yarasına rağmen hayatta kalmasını tamamen Beatrice’e borçluydu.
Çünkü Subaru onu kendine çekip sarılırken Beatrice, Subaru’nun bedenini ve hayati organlarını korumak için ona kalkan olmaya çalışmıştı. Bunun sonucunda da konsantre ışığa maruz kalmıştıーー
Subaru: “ーー~hk.”
Echidna: “……An, lıyorum. O çocuk, gerçekten, öyle demek.”
Echidna, hayal gücüyle Subaru’nun devamını getiremediği kelimelerle ilgili bir fikir edinmişe benziyordu. Subaru’nun o boğuk, efkarlı sesin ağzından dökülenleri inkar etmesi mümkün değildi.
Kanı akan ve ıstırap çığlıkları atan Subaru, eriyip giden genç kıza son sözlerini söyleyememişti. ーーFakat onun son sözleri, Subaru’nun hatıralarındaki yerini koruyordu.
Gözleri rahatladığını, sevgi dolu olduğu ve Subaru’ya değer verdiğini anlatıyordu.
Subaru için fazlasıyla uygun bu ifade, Beatrice’in sonu olmuştu.
Eğer öyleyse, onun yok olan benliğinin bu ifadeye bürünmesine yol açan『Natsuki Subaru』da geride en ufak bir iz bırakmadan bu dünyadan kaybolmalıydı.
İşte Beatrice’in yokluğu sonrası ilerleyen eleme süreciyle Subaru, hala nefes almakta olan Echidna’yı sürükleyerek kaçmaya başlamıştı.
Telafi çabasıyla, kefaret çabasıyla, belki de kabahatli kişi tarafından adil olarak cezalandırılma çabasıyla…
Ama Subaru’nun bu eylemleri, zar zor nefes alan Echidna tarafından kısıtlanıyordu. Anastasia’nın bedenini geri verme konusunda delice hevesli olan Echidna, Subaru’ya bunu yapmasının anlamsız olduğunu söylüyordu.
Eh, bu da çok doğaldı. ーーSonuçta iki bacağı da kökünden kopmuştu.
#Ne kuyrukmuş bee! Beatrice’in canını, Echidna’nın da bacaklarını almış. Eh iki bacağı da kökten kopmuşken yaşamasına pek ihtimal veremiyorum. Dram üstüne dramla yolumuza devam ediyoruz çok şükür. Neyse ki Subaru çevresindeki insanların gerçek yüzlerini görmeye başlayıp psikopatlığından sıyrılıyor. Bakalım bir sonraki bölümde bizi neler bekliyormuş, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..