Beatrice: “Subaru……”
Echidna aday listesini sayarken Beatrice, onu yanıtlayan Subaru’nun elini tuttu. Subaru’ysa onun huzursuzluktan daha derin bir endişe rengine bürünmüş gözlerine bakarak göz kırptı.
Beatrice: “Kötü şakalar yapma zamanı değil, doğrusu. Subaru kendi hatıralarını……”
Subaru: “Yo, elbette kalan hatıralarımı yitirmek istemiyorum. Ama risk yönetimi anlamında düşününce en uygun karar bu. Nereden bakarsanız bakın hatıralarını yitirerek diğer insanların başını derde sokma ihtimali en düşük kişi benim. Sonuçta bu grubun en güçsüz üyesiyim.”
Ehh, hiç değilse Meili’den güçlüyüm demek istememişti ama geri kalanların hiçbiri karşısında galip gelemeyeceği ortadaydı.
Ona boyun eğdirmek kolay olurdu ve zaten bir defa hafızasını kaybettiği için bununla başa çıkmakta da zorlanmazdı.
Mesele şuydu ki Subaru, dört döngüde unutulmaması gereken hatıralar biriktirmiş durumdaydı.
İşte bu nedenleーー
Subaru: “Her şeyi unutma niyetiyle hodri meydan demiyorum. Ama biz bir takımız ve her birimizin hepimiz adına bazı sorumlulukları üstlenmesi gerekiyor.”
“ーーーー”
Subaru: “Julius savaşma işinden sorumlu, Echidna akıl gücümüz olmaktan sorumlu, Ram sivri dilli olmaktan sorumlu, Meili ve Beatrice tatlı olmaktan sorumlu, Emilia-chan güzel kadın kahraman olmaktan sorumlu, Shaula fotojenik manzaralar sunmaktan sorumlu, e böyle düşününce bu işten sorumlu olması gereken de ben oluyorum.”
Beatrice: “Nedense işe yaramaz çok fazla pozisyon varmış gibi geldi……”
Shaula: “Hiç de bile! İşler kötüye gittiğinde romantik sahneler çok önemlidir! Sanat ve Usta-samam için seve seve soyunurum!”
Subaru: “Hayır, daha fazla kıyafet çıkaracak olursan buradan tüyerim, o yüzden elinden gelenin en iyisini yapmasan da olur.”
Shaula: “Merdiven kaydı!”
Herkesin bildiği üzere bu, Subaru’nun onları rahatlatma yoluydu. Subaru’nun bunu varsayarak sergilediği konuşma ve davranışlar karşısında iç çeken ilk kişiyse hala elini tutmakta olan Beatrice oldu.
Derin bir nefes alan Beatrice, gözlerini Subaru’ya çevirdi.
Beatrice: “Tanrım, işler o noktaya gelirse Subaru hayatta yerinden kımıldamaz, sanırım. Bu parçan hafızanı kaybettikten sonra bile değişmemiş, doğrusu. Meili’yle olanları gördükten sonra belli olmuştu zaten, sanırım.”
Subaru: “E~h, ama beni her şeyimle seviyorsun, değil mi? Utanıp kızaracağım şimdi.”
Beatrice: “Ukalalaşma, doğrusu!”
Subaru, kızarmaya başlayan Beatrice’in kalçasına şaplak attı.
Bununla birlikte Beatrice’in sözlerinde inkardan eser yoktu. Ve aynı şey, geri kalan üyeler için de geçerliydi.
Ram: “Ram’a verdiğin sözü unutursan püreye dönersin.”
Subaru: “Tam da böylesine güzel bir monolog üzerindeyken bu da neyin nesi şimdi!?”
Ram: “Ne duyduysan o.”
Diyerek burnundan homurdanan Ram, kollarındaki kitabı Subaru’ya uzattı.
Kollarıyla o kitabın ağır hissiyatının tadına derinden varan Subaru ise acı acı gülümsedi.
Emilia: “Biz pervasız olmamanı söylesek de Subaru pervasız olmaya devam edecek, değil mi…… Senin bu özelliğinin gerçe~kten hiç adil olmadığını düşünüyorum. Beni sürekli endişelendiriyorsun.”
Subaru: “Buna özür dilemekten başka bir yanıt veremem. Ama Emilia-chan benim için ne kadar endişeleniyorsa ben de onun için bir o kadar endişeleniyorum…… Ne dersin? Bu küstahlık oluyor mu?”
Emilia: “Subaru’nun böyle düşünmesi beni mutlu ediyor. Bu yüzden de kafam gerçe~kten karışıyor. Ama ne olursa olsun geri geleceğiz……… gibi bir söz vermiş olsak bile Subaru er ya da geç cayacağı için bu sözü vermeyeceğim.”
Subaru: “Düne kadarki benin bu denli güvenilmez olması kalbimi sızlatıyor. Ne haltlar yedi merak ediyorum doğrusu.”
Emilia’nın tatlı sözleri karşısında omuz silken Subaru, etrafındakilere dönerek “Haksız mıyım ama?” diye sordu. Ve bunun üzerine Shaula ile Meili hariç herkesin gözlerini kaçırdığını fark etti.
Aynı grupta olduğu Beatrice ve Ram bir yana, Subaru’nun sözünden dönme namı Julius ve Echidna’ya bile ulaşmış gibi görünüyordu.
Bu mesele bir yanaーー
Subaru: “Kitabı okuyacağım, itirazı olan yok, değil mi?”
Echidna: “……Neticede ben, herhangi bir çıkarım veya şüphe öne süremedim. Yine de eğer mümkünse buradaki herkes arasından en az tehlikede olanların okumasını yeğlerdim.”
Echidna, hafifçe kitabı tutan Subaru’nun önünde mahcup bir şekilde kaşlarını indirdi.
Söyledikleri doğruydu ve herkes adına endişeleniyor olduğu gerçeği su götürmezdi. Bu nedenle Subaru, “Bunun canını sıkmasına izin verme” yanıtını rahatlıkla verebildi.
Subaru: “Neyse, şimdilik dalıyorum. Eğer hafızamı kaybedersem beni buza oturtup kibarca her şeyi açıklayın lütfen.”
Beatrice: “Kimse böyle acımasızca bir şey yapmayacak, doğrusu……”
Subaru: “Biliyorum. Çünkü kibarsınız.”
Tedirgin haldeki Beatrice’in kafasını okşayan Subaru, geniş alnına hafifçe yaslandı. Beatrice hoşnutsuz bir ifadeyle surat asarken de bir adım geri çekildi.
Ve herkesin bakışlarını üzerinde toplayan Subaru, olduğu yere çöküp bağdaş kurarak fazlasıyla derin bir nefes aldı.
ーーReid Astrea’nın『Ölü Kitabı』dizlerinin üzerindeydi.
“ーーーー”
Bunun bilincine varıldığında kitaptan belirgin bir uğursuz hava yayıldığı kesindi.
Meili’ninkini, onun 『Ölü Kitabını』okuduğu zaman var olana benzer bir hissiyat olsa da bu kitabın verdiği gözdağı çok daha yoğundu. Belki de kimin kitabının ele alındığına bağlı olarak okuyucunun hissiyatı değişebiliyordu. ーーSubaru, nasıl bir hayatla karşılaşacak, ona neler okutulacak merak ediyordu.
Ve hatıralarının buna dayanıp dayanamayacağını da…
“ーーーー”
Elini kitabın kapağına yerleştiren Subaru, yalnızca bir kereliğine kendisini izleyenlerin yüzlerine baktı.
Beatrice, Meili, Ram, Echidna, Julius, Shaula, hepsinin gözleri üzerindeydi.
Veーー
Emilia: “ーーSubaru.”
Subaru: “İyi öyleyse, ben kaçıyorum. Biraz geç dönebilirim, o yüzden siz beni beklemeyip yemeğe oturursunuz.”
Emilia: “……Şapşal.”
Emilia’nın gülüşüyle uğurlanan Subaru, 『Ölü Kitabının』kapağını açtı.
O saniyede kitapta yazılı kelimeler ışıldadı ve Subaru, gözyuvarlarından giren bilgiler beynine ulaşıyormuşçasına bir halüsinasyona maruz kaldı.
Ve hemen sonrasında bilinci, kitabın içerisine çekildiーー
ーーKütüphaneden ayrıldı ve karanlığa doğru itildi.
※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※
ーーMeili’nin『Ölü Kitabını』okurken hissettikleri şu anda epey biçimsizleşmişti.
Tanık olduğu manzaralar, yürüdüğü hayat yolu, izlediği rotalar, hepsi kendince farklıydı.
Bununla birlikte o manzaralara tanık olan Subaru’nun anıları, somut bir tasvirle, ismi『Ölü Kitabının』başlığı olan kişiyle bir olmuş ve o öznel düşünce ve görüntüleri bizzat deneyimlemesi sağlanmıştı.
Özetlemek gerekirse『Ölü Kitabının』içeriğinde gezinme yolculuğu, kitaptaki kişiyle özdeşleşmek şeklinde gerçekleşiyordu.
O anlarda o kitabın içeriğine tanık olan Natsuki Subaru, 『Meili Portroute』olmuştu.
İşte tam da bu nedenle Meili’nin『Bendeniz』şeklinde içerisinde taşıdığı tuhaf benlik bilincinin, Subaru’nun bilincini mütemadiyen yanı başından gölgelediğine inanılabilirdi.
Eğer bu『Ölü Kitaplarına』mahsus bir güçse Subaru’nun şu anda göz gezdirmesi gereken şey, Reid Astrea’nın hayatı, onun akıl almaz düşünceleri içerisindeki öznel dünyasıydı.
Düşündüğü şeyler, hoşlandığı şeyler, hoşlanmadığı şeyler, sevdiği şeyler, tiksindiği şeyler, başardığı şeyler…
Subaru’nun Reid Astrea’nın felsefesiyle bir olması ve onun hayatını görmesi gerekiyordu.
İşte bu yüzden, anormalliğin farkına çok hızlı varmıştı.
ーーÇünkü şu anda içerisinde bulunduğu yer, kesinlikle Reid Astrea’nın geçmişi değildi.
Subaru: “……Ah?”
Beyaz, bembeyaz bir alanda dikiliyordu.
Gereğinden fazla geniş, beyaz, ucu bucağı olmayan belirsiz alan uzadıkça uzuyor ve benliğinin nerede olduğunu bilemeyen Subaru, aklını yitiriyordu.
Ellerini görebiliyordu. Bacaklarını görebiliyordu. Boynunu çevirdiği kadarıyla gövdesi ve kalçaları da oradaydı.
Başka bir deyişle, Subaru’nun bedeni oradaydı. Bu, Meili’nin『Ölü Kitabında』gerçekleşen fenomenle uyuşmuyordu. Bu kesişimi sağlayamayan Subaru, kendisini anormal şartların içerisinde bulmuştu.
Görebildiği kadarıyla kılık kıyafeti, tıpkı『Ölü Kitabını』okumaya karar verdiği andakiler gibiydi.
Bu, Subaru’nun 『Mevcut Durumda』bu şekilde görüneceğini bilmesinden kaynaklanıyor da olabilirdi, kütüphanenin Subaru’yu aynı formda yeniden canlandırması gibi farklı bir şeyin iradesinden de.
Her halükarda kitabı okuduğu anda tüm bedeninin hapsolduğunu düşünmek istemiyorduーー
???: “ーーBak baaak? Oh onii-san, yine mi buraya geldin?”
Subaru: “ーー~hk.”
Ansızın kendisine ait olmayan, başka birinden yükselen bir sesi işiten Subaru’nun omuzları sıçradı.
Sesin arkasından gelişiyle anlık olarak öne atılan Subaru, hemen ardından gardını almış şekilde kendi etrafında dönmeye başladı. Arkasındaki kişiyse onun bu düzensiz hareketleri karşısında gözlerini devirdi.
Subaru: “ーーSen de kimsin?”
O kişiye bakan Subaru, kafa karışıklığı ve afallama eşliğinde açıkça fısıldadı.
Çünkü tamamıyla beklenmedik ve yabancı biriyle karşı karşıyaydı.
Orada duran kişi, Subaru’nun daha önce bir kez olsun görmediği genç bir kızdı.
Açık tenliydi, saydam altın telleri andıran uzun, gerçekten uzun saçlara sahipti. O saçlar beyaz zemin boyunca yayılıyor, ayakta duran benliğini altın rengi bir denize dalmış gibi gösteriyordu.
İri, yuvarlak, mavi gözleri, şeffaf bir porselen misali uzuvları vardı. Diğer taraftan kaba görünümlü, öylece birbirine tutturulmuş solgun kumaşlardan oluşan şekilsiz kıyafetler giyiyor ve bu da verdiği güzel izlenimi bozuyordu.
“ーーーー”
Subaru’nun daha önce hiç görmediği bir kızdı. Öyle olması gerekiyordu.
Bununla birlikte o genç kızın karşısında duran Subaru, gözlerini kısıyor ve elinin tersiyle gözkapaklarını ovuşturuyordu. Görüş alanındaki bulanıklıktan kurtulmayı amaçlarmışçasına bir jest gerçekleştiriyor fakat kızın fark edilir formu değişmiyordu.
Bir kez daha bakmasına rağmen tanımadığı bir genç kız olarak kalmayı sürdürüyordu. ーーSubaru, anılarının belli belirsiz şekilde zonkladığını hissediyordu.
???: “Birazcık sakinleştin mi, onii-san?”
Subaru: “Burası neresi…… yo, sen kimsin? Önce hangisini sormalıyım?”
???: “Amma açgözlüsün, onii-san. Ama her ikisini de sormak istemenin ardındaki dürüst duyguları kusmanın kalitesi kesinlikle fena değildir. Biz, açgözlü insanları severiz, anlarsın ya.”
Diyen genç kız, afallamış Subaru’ya cevaben dudaklarını iki yana ayırarak gülümsedi.
Evet, gülümsemişti ve bu gülümsemeyi tanımlamaya uygun tek ifade buydu.
Genç kız on üç-on dört yaşlarındaydı ama daha da genç olduğu izlenimini veriyordu.
Buna bir de hoş fiziki görünümü eklenince genç bir kıza uygun bir gülümseme olduğu kuşkusuzdu. Ama şu vardı ki…
O gülümseme Subaru’ya tekinsiz görünüyordu.
İçgüdülerinin söylediği şey, bu genç kızın ruhunun çok sayıda hayatı aşağılamış olduğuydu.
İşte Subaru bu düşüncelerle ürperirken karşısındaki genç kız, cevabını verdi.
???: “Burası, bu ıssız beyazlık, ruhun son istikameti. Od Lagna beşiği. ーーHatıralar Holü.”
Subaru: “Hatıralar, Holü mü……?”
???: “Evet evet, Hatıralar Holü. Veーー”
Bu yabancı terimi işiten Subaru’nun gözleri irileşiyordu.
Onun tepkisi karşısında tatminkar bir ifadeye bürünen genç kızsa konuşmayı sürdürüyordu.
Genç bir kızın şeklini almış olan kötülük timsali, gülümseyerek şöyle diyordu:
Louis: “ーーBiz, 『Oburluğu』temsil eden Cadı Tarikatı Günah Başpiskoposu Louis Arneb’iz.”
“ーーーー”
Louis: “Yine kısa süreli bir ziyaret olacağına eminim ama lütfen ilgili ol, onii-san.”
#Haydaaaaa… Reid’in kitabını açıp
onun anılarını görmeye başlarken karşımıza çıkan şeyler: Hatıralar Holü, Od Lagna
beşiği, Oburluk Başpiskoposu Louis Arneb. Pekiiiiii…
Açıkçası hafıza kaybı ve ‘kahraman’ kelimesi yüzünden Oburluk bir şekilde
kulede olabilir mi diye düşünmüştüm ama böyle bir senaryo beklemiyordum. Ben
büyük bir merakla sıradaki bölüme geçiyorum, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..