Cilt 6 Bölüm 61 [ ――Ayağa Kalk ] (4/4)

avatar
1876 24

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 61 [ ――Ayağa Kalk ] (4/4)


Çevirmen : Clumsy



“ーーーー”

 

Her şey göründüğü gibi kabullenilecekse kendisiyle dalga geçildiğini hisseden Subaru, öfke ve ihtiyatla Louis’i izliyordu.

 

Ancak Louis’in Subaru’ya çevrili gözlerindeki şevk yalan söylemiyordu. Louis gerçekten de Subaru’yaーー daha doğrusu Subaru’nun『Hayatına』derin bir sevgi ve özlem besliyordu.

 

Sebep deーー

 

Louis: “Her yaştan kadının, erkeğin, her türden insanın, her ırktan, her pozisyondan varlığın üzerine atlamış ve her türden şeyi yemiş olanlarız ama bizlerin bilmediği tek bir şey var. Onun ne olduğunu biliyor musun?”

 

Subaru: “Ne olabilir ki. Bilmiyorum. İşe yaramaz benliğimin yas tutma şekli falan mı?”

 

Louis: “ーー『Ölüm』tecrübesi.”

 

Bir gözünü kapalı tutmayı sürdüren Subaru, o noktada tüm hareketlerine bir son verdi.

 

Louis ise Subaru’yu dikkatle izlemeyi sürdürürken ince kollarını kaldırarak iki avcunu da ona doğru çevirdi.

 

Louis: “Kaç kişinin hatıralarını yersek yiyelim buna ulaşmamız imkansız. Yalnızca『Ölüme』dair hatıralar asla elde edilemiyor. Sonuçta, bu işler böyle değil midir zaten? Hatıralar yaşam sürecinin kayıtlarıdır neticede. İşte bu yüzden de ölüm anına dair bir hatıra bulunmaz. ーーOnii-san, bunun tek istisnası.”

 

Kıskanan, özenen ve derin bir sevgiyle dolan Louis, 『Ölümden Dönüş』gücünü kalbinin en derinlerinden arzuluyordu.

 

Bu dünyadan bıkıp usanan genç kız, ona o yegâne taze anı bahşedebilecek tek adamı derinden seviyor ve ona özlem duyuyordu.

 

Louis: “Hey hey, ölmek nasıl hissettiriyor? Elbette zordur, değil mi? Acı vericidir, değil mi? Korkunçtur, değil mi? Can yakıcıdır, değil mi? Canını acıtmadığı da olmuştu, değil mi? Kimileri iyi hissettirdiğini söylüyor, bu doğru mu? Ölürken gerçekten keyifleniyor musun? Ya da umursamayı bırakıyor musun mesela? Kolay bir zafer mi? Hey, hey hey, heyheyhey!”

 

Subaru: “……Eğer, düne kadarki tüm hatıralarıma sahipsen, tüm bunları biliyor olman gerekmiyor mu?”

 

Louis: “Hatıra olarak, anlarsın ya! Ama sonradan düşününce eskiler, gerçek değilmiş gibiler! Biz daha ham bir tecrübe istiyoruz. Tekrar kullanılan bayat bir malzemeyle tatmin olamayız. Bizi tatmin edecek olan şey hiç kimsenin farkında olmadığı yeni, taze ve ağız sulandırıcı bir ruh hali ~tsu!”

 

Sözlerine devam eden Louis, işte bu yüzden diyerekーー

 

Louis: “Bu dünyada başka kimsenin deneyimleyemeyeceği yegâne özel hatıralar! Yalnızca bu da değil, bir hata yaptıktan sonra hızlıca ölmenin ve her şeyi tekrarlamanın basitliği! İnsanın kendisi için en iyi hayatı bulduktan sonra bile bir çeşit başarısızlıkla her şeyi mahvetme olasılığı var sonuçta, öyle değil mi? Ama söz konusu onii-san’ın hayatıysa işler böyle değil! Merak etme, hiç kimse öğrenemesin diye iyi idare edeceğiz!”

 

“ーーーー”

 

Louis: “Ne Emilia ne Beatrice ne Ram ne Meili ne Julius ne Echidna ne Shaula ne Patrasche ne Petra ne Otto ne Garfiel ne Frederica ne Lewes ne Roswaal ne Clind ne Annerose ne Felt ne Reinhard ne Büyükbaba Rom ne TonChinKan ne Crusch ne Ferris ne Wilhelm ne Ricardo ne Mimi ne Hetaro ne Tivey ne Priscilla ne Al ne Schult ne Heinkel ne Kiritaka ne Liliana, hiç kimse hiçbiri hiç kimse hiçbiri hiç kimse öğrenmeyecek! Onları kandırarak, mutlu mesut yaşayacağız!”

 

İleri uzattığı iki elini birden Subaru’ya uzanacak şekilde dışarı bastıran Louis, son derece sevimli bir şekilde kafasını eğdi.

 

Louis: “İşte bu yüzden, lütfen. ーーİzin ver de onii-san’ın hayatını karnımızı doyuracak kadar yiyelim, olmaz mı?”

 

Genç kız, hiç şüphesiz ki sahip olduğu sayısız hatıra arasından bu mekana en yakışan bağımlılığı, yakarışı seçmiş şekilde yalvarıyordu.

 

Bu da insanın elinde nasıl bir malzeme olursa olsun aşçılık becerisi yetersiz olduğu takdirde hiçbir işe yaramayacağının göstergesiydi.

 

Zaten Subaru’nun sevdiği akıllıca bir deyişe göre yemeği kötü kılan malzemesi değil, ona değen eller olurdu.

 

Bunu bugüne dek tam anlamıyla idrak edememişti.

 

Sıradan insanların asla sahip olamayacağı kadar çok sayıda, hatta sayısız, sonsuz tecrübe.

 

İşte o tecrübeleri böylesine israf eden ve bu denli savurganlık eden bir varlığa hiç denk gelmemişti.

 

Subaru: “ーーÜçüncü bir şansın olmayacak. Benim ıstırabım, benim ölümüm, benim hayatım, hepsi bana ait. Sana vereceğim, tek bir şey bile yok!”

 

“ーーーー”

 

Subaru: “Açlıktan geber, seni lanet olasıca piç. Şu hayatta ölmek için tek bir yol bile seçemiyorsan, öyleyse sana önereceğim şey şudur. ーーBu dünyadaki acıların, en beterini çek.”

 

Başparmağıyla kendi boynunu kesermiş gibi yapan Subaru, işte böyle söyledi.

 

Louis ise bu sözler karşısında ellerine bakarak gözlerini devirdi. Ve sonra da o ellerle yüzünü örtüp beyaz göğe bakarak “A~a~a~a~a~h” diye homurdandı.

 

Louis: “Biz, başarısız olduk. Başarısız olduk. Sonumuz başarısızlık oldu. Yani başarısız olduk. Kendimizi başarısız halde bulduk. Gerçekten sonumuz başarısızlık oldu. Başarısız olduğumuzla kaldık, değil mi? Başarısız olduğumuz için de…… a~h, a~a~a~a~a~h.”

 

Dişleri birbirine çarpan ve dizleri titreyen Louis, olduğu yere çöküp kaldı.

 

Bu ciddi şaşkınlığı, Subaru’yu da aynı ciddiyetle kandırmaya çalıştığının kanıtıydı. Ciddiyetinin sonucu bu sözler olunca da ruhani doğasının tattığı başarısızlık tarzının dile getirilmesine gerek kalmıyordu.

 

Subaru’ysa tavrından taviz vermeyerek bunun hiçbir işe yaramayacağını ima ediyordu.

 

Subaru: “Arzuladığın gibi olmayacağım. Benim adım Natsuki Subaru, bu isim bana Natsuki Kenichi ve Natsuki Naoko tarafından verildi. ーーHepsi bu. Ben, benim.”

 

Louis: “Üzerine yazılmış olsan ve yitip gitsen bile mi?”

 

Subaru: “Sana büyülü bir söz öğreteceğim. ーーOlmuşla ölmüşe çare yoktur.”

 

Julius’la söyledikleri o sözle yüzleşme ve o sözün hakkını verme zamanı gelmişti.

 

『Natsuki Subaru』geri gelecek olursa, şu anki Subaru ortadan kaybolabilirdi. Ancak kaybolmaması da mümkündü. Onun silinmemesinin bir yolu olabilirdi.

 

Belki de o tek güneş ışığı zerresini paylaşmanın, bir yolunu bulabilirdi.

 

Subaru: “Dobra dobra konuşarak insanların kalplerine ayakkabıyla giren benim, görgüsüzlük etmeye ve o güneş ışığını elime almaya ihtiyacım yok. İşte yanıtım bu. Şu saçlarını da kes, aptal.”

 

Bir vazgeçiş eylemi olduğunu göstererek bu sözleri söyleyen Subaru, sırtını Louis’e döndü.

 

Kafasını tutmuş halde yere çökmüş olan genç kıza karşı hiçbir uyanıklık sergilemiyordu. Şu an için bu algılanamaz mekandan dönüş yolunu bulmak daha önemliydi.

 

Bir an önce Emilia ve diğerlerine dönmeli ve yeniden Reid’in『Ölü Kitabıyla』uğraşmalıydı.

 

Her şeyden önce, neden bu yer Reid’in『Ölü Kitabı』ーー

 

Louis: “ーーA~h, yeter. Demek ki gerisini onii-chan ve nii-sama’ya bırakmaktan başka şansım kalmadı ha~h.”

 

“ーーーー”

 

Düşüncelere dalmış Subaru’nun arkasındaki Louis, kederli bir havayla böyle söyledi.

 

Kulaklarını yere dayamış halde zemine vuran Subaru’ysa bunu işittiği anda kendi etrafında döndü. Louis, altın saçlarının üzerine yayılmış ve avuçlarıyla yüzünü örtmüş halde bacaklarını sallıyordu.

 

Onii-chan ve nii-sama.

 

Louis’ın sıklıkla bahsettiği isimlerdi. Eğer öyleyse tam da Subaru’nun hayal ettiği üzereーー

 

Subaru: “ーーLey ve Roy. 『Gurme』ve『Tuhaf Yiyici』?”

 

Louis: “Biz buradan ayrılamıyoruz. Dolayısıyla onii-chan ve nii-sama yeme nezaketi göstermedikçe ne yiyeceğimizi de seçemiyoruz…… İşte bu yüzden, bir talepte bulunduk.”

 

Subaru: “Talep mi……”

 

Kötü bir his uyandıran bu kelimelere dalıp giden Subaru, onları enine boyuna sorgulamaya başladı.

 

Louis’in bu kelimelerin gerisini getirmesinin korkunç derecede uzun sürdüğünü hissediyordu. Çok geçmedense Louis, Subaru’nun sabırsızlığını fark etmişçesine kırmızı dudakları titreyerek şöyle dedi:

 

Louis: “Bu onii-san’ın dün geceden bu yana ikinci gelişi. ーーO yüzden, onii-chan da nii-sama da, ikisi de fark etti. Onii-san’ın nerede olduğunu biliyorlar.”

 

“ーーーー”

 

ーーBu iki tehdidin『Pleiades Gözcü Kulesinin』yakınlarında olduğu netleşmişti.

 

Louis: “İkisinin de onii-san’la derinden ilgilendiği söylenebilir, anlarsın ya. O kadarı kesin zaten. ーーÇünkü bildiğin gi~bi, onii-san’da bizim hiç tatmadığımız tecrübelerden bolca var.”

 

Subaru: “Kah, retsin……! Siz…… ~hk.”

 

Louis: “ーーA~h, bu hiç adi~l değil.”

 

Louis, gerçeği öğrenen Subaru’nun ürperişi üzerine doğal bir tavırla bu şekilde fısıldadı.

 

Onun mantık zincirinden yoksun fısıltısı karşısındaysa Subaru bile ne kastettiğini anında anladı.

 

Subaru: “Bu bir, çıkış mı!?”

 

Arkasını dönmüş Subaru’un ardındaki beyazlıkta bir yarık açılmıştı ve titreşiyor olmasına rağmen öteki tarafı görünüyordu.

 

Bariz bir fiziki düzensizlik, uzayda akıl almaz bir sıçrama gerçekleşiyordu.

 

Esin kaynağıysa Subaru’nun kütüphaneye dönme zorunluluğuna dayalı amacıydı.

 

“ーーーー”

 

Louis: “Yapamazsın. Onii-san asla yapamaz. Senden istememize rağmen, anlıyorsun ya.”

 

Çıkışın belirişi sonrası Subaru, daha oraya atılma fırsatı bile bulamadan Louis’in muamelesi karşısında tereddüde düştü.

 

Onun boğazını sıkması ve sonrasında gerçekleşenlerin yanı sıra esas amacı açığa çıktıktan sonra sergilediği tavır düşünülünce belki de söylediği gibi göründüğünden büyük bir savaş gücüne sahip olmadığı doğru olabilirdi.

 

İşte bu yüzden Subaru’nun bu mekanda Louis’in işini bitirmesi fiziksel olarak mümkün olabilirdi.

 

Subaru tek bir an için bunu düşünmüş ve sıkıntılı bakışlarını diktiği saniyede de gerçek amacı çözülmüştü.

 

Louis: “Şüphelensen bile, çaresizliğe düşsen bile, ne kendini ne de tiksindiğin insanları öldürebilirsin. Omurgasız korkak. ーーHalbuki seni güzelce yalamıştık bile.”

 

Subaru: “ーー Ehh, dişlerin çürümüş olmalı. Git de tedavi ettir, aptal.”

 

Diyen Subaru, kışkırtıcı bir ifadeye bürünmüş olan Louis’e orta parmağını kaldırdı.

 

Onu bu sözleriyle utandırdığını görme fırsatı bulamadan da bedenini o yarığa yerleştirmeye yeltendi. İşte tam da o saniyede, o kısacık saniyede, aklındakine karşı koyamayarak duraksadı.

 

Louis için üzülmüş değildi. Aksine onun yüzünü bir daha görmeyeceği düşüncesiyle rahatlamıştı.

 

Onu üzen şey Louis’ten ayrılışı değildi, ona ayağa kalkmasını söyleyen sesti.

 

Genç kız, o tek an için, yalnızca Subaru’yu canlandırmak için açığa çıkmıştı.

 

Hatıraları ve ismi çalınan, bu nedenle dünyanın bir ucundaki Subaru’ya seslenebilen o yapayalnız genç kız...

 

Subaru: “Sorun yok. ーーSözümü hatırlayacağım.”

 

Natsuki Subaru, kesinlikle o sözü asla ama asla unutmayacaktı.

 

İşte bu yüzden, mutlaka, yeniden karşılaşacaklardı.

 

ーーOnun yalnızca sert sesini değil, şefkatli sesini de duymak istediği düşüncesine dalıp gitmişti.

 

“ーーーー”

 

Bu düşünceyle heyecanlanan Subaru, yoldaşlarına geri dönebilmek için bedenini yarığın içerisine fırlattı.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Louis: “A~h, a~h, a~h, Allah kahretsin! Arkasına bile dönüp bakmadı, adama bak ~tsu!”

 

Louis: “Seni bağışlamayacağız. Kaçmana izin vermeyeceğiz. Asla, asla…… ~tsu!”

 

Louis: “Bu defteri kapattığımızı sanma, Natsuki Subaru…… ~tsu!”

 

Louis: “Senin hayatın, b~i~z~e aiiiitttーー ~tsu!!”

 

#Oburlukla ilgili yeni bilgiler edindik, diğer iki oburluğun kuleye geldiğini öğrendik ve Subaru’yu yarığa doğru uğurladık. Sağ salim kütüphaneye dönüp haberi yoldaşlarına verir umarım. E peki mevcut şartlar altında iki oburlukla dövüşmeleri mümkün mü? Reid’in kitabı gerçekten okunabilecek mi? Oburlukları öldürmek, onlar tarafından yenilen insanları düzeltir mi? Rem’e kavuşabilecek miyiz? Sorulaaar sorular… Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44308 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr