Subaru’yu sırtlanan Emilia’nın yanında koşturan Ram ve Beatrice ikilisi, durum üzerine düşünce paylaşımı yapıyordu.
Ram, sorduğu soruyla Subaru’nun daha önceki suçlamasının doğrulanmasını talep ediyordu. Bunu işiten Beatrice ise Subaru’ya yandan attığı bir bakışın ardından başıyla onay vererek,
Beatrice: “Subaru’nun inancı bu şekilde, doğrusu. O ışık saldırısı da bu inançla uyuşuyor, sanırım.”
Ram: “……Balkondan görülen saldırı veya kumların çıkışındaki an da aynıydı, değil mi…”
Beatrice’in analizini işiten Ram, kaşlarını çattı. Sonra da Emilia’nın sırtında taşınan Subaru’ya doğru bakarak konuşmaya devam etti.
Ram: “Barusu, her ne yapıyorsan, bağlantısını kes. Bu gidişle……”
Subaru: “Be-ben buna katlanmak zorundayım. Şunu söyleyeceğim, ben erkek adamım, anlarsın ya. Direnmek ve sabretmek, biz erkeklere özel bir haktır……”
Ram: “Böyle darmadağın olup Emilia-sama’nın sırtında taşınırken ağzından çıkanlara bak.”
Subaru: “A~ğhh.”
Subaru, Ram’ın söyledikleri karşısında doğru düzgün “Ahh” demeyi bile başaramadı.
Gerçek şu ki Ram’ın düşük fiziksel formunu üstlenişi ve kendi ruhunu yok sayışı nedeniyle nefes almak bile acı veriyordu. Yükü her geçen saniye artıyor ve bitkinliği, ömrünü yiyip bitiren bir nevi lanetmiş gibi hissettiriyordu.
Emilia, Subaru’nun bu şekilde güçlü rolü yapışı karşısında, “Düşündüğüm gibi” diye fısıldayarak,
Emilia: “Subaru, bir şey yapıyorsun, değil mi? Savaşın ortasında bedenim gerçe~kten hafifledi ve hasarlı ve yaralı olduğum yerler acımamaya başladı…… Beatrice, eğer Subaru’yu kendini zorlamaya itiyorsan…”
Beatrice: “Betty’nin işi değil, doğrusu. Subaru bunu kendi kendine…… bir Otorite aracılığıyla yapıyor, sanırım. Durdurulabilecek olsaydı Betty de onu durdurmak isterdi, doğrusu.”
Emilia: “Otorite mi……?”
Beatrice, dürüstçe bir tavsiyede bulunan Emilia’ya bu işe dahil olmadığını söyleyerek acı bir surat ifadesine büründü. Onun bu beyanı karşısındaysa Emilia ve Ram’ın kaşları çatıldı.
Bunu bir Otorite olarak adlandıran Beatrice, Subaru’nun kullandığı güçle ilgili bir fikri olduğu izlenimini vermiştiーー
Ram: “Beatrice-sama, Otorite de ne oluyor?”
Beatrice: “ーー Bir İlahi Korumanın tersine bağdaştırılmış hali gibi bir şey, sanırım. Subaru kendini epey zorlayarak onu kullanıyor, doğrusu. Emilia ve Ram’ın durumlarının sebebi bu, sanırım.”
“ーーーー”
Bunu işiten Emilia derin bir nefes alırken Ram’ın bakışları keskinleşti.
Ram’ın fiziksel olarak iyi olması gerekse de açık kırmızı gözlerine yerleşen şey güçlü bir öfkeydi. İşte o gözleri Subaru’ya dikerek,
Ram: “Ram’ın yükünü gönlünce üstlenmek ha, sen ne zaman böyle takdir edilesi oldun?”
Subaru: “Benim hatam…… Ben bir centilmenim. Bu yüzden kendimi akıllılık edip kızların valizlerini taşırken buldum işte……”
Ram: “Ve bunun sonucunda da bir kızın valizi mi oldun? Bunu defalarca söyleyebilirim, bu işi yanlış anlamışsın.”
Ram’ın süregelen iç çekişleri, Subaru’nun tavrı karşısında pes ettiği hissini uyandırıyordu. Subaru’nun o yükü iade etmek gibi bir niyeti olmadığını anlamış olsa gerekti.
Dürüst olmak gerekirse o yükü sonsuza dek üstlenmek yorucu olabilirdi ama hiç değilse çatışmanın ortasında oldukları müddetçeーー
Subaru: “ーーİşte, bu.”
Düşüncelerinde bu noktaya varan Subaru, nihayet bilincini karnının derinliklerindeki iç organlarından ziyadeーー farklı bir şeye yönlendirdi.
Bilinci benliği olan bedeninden geçti ve algılayabileceği ölçeğe büyük oranda yayıldı. Ve『Cor Leonis’i』kavrayarak yoldaşlarının koşullarıyla pozisyonlarına bağlandı.
Hiçbir değişiklik olmaksızın Echidna ve Rem, Patrasche’yle birlikte『Taygeta』sınırlarındaydı. Onların birazcık uzağında, bir alt katta Gyan görünüyordu ve deーー
Subaru: “Biliyordum.”
Emilia: “Biliyor muydun? Neyi biliyordun?”
Subaru: “Meili, şu anda bile balkonda Cadı Yaratıklarını engellemeye çalışıyor……”
Belli belirsiz olsa da dördüncü katın balkonunda titreşen, bulanık ışık Meili’ye aitti. Shaula’yla işler karışsa da Meili kendi gücünü kullanarak kalabalık Cadı Yaratığı sürüsüyle baş ediyordu.
Subaru, onun sergilediği yorucu çabaları tüm içtenliğiyle takdir ederken aynı zamanda ona minnettarlık da duyuyorduーー
Beatrice: “Bu da demek oluyor ki o kız Shaula’nın saldırısına uğramamış, doğrusu.”
Subaru: “Aynen öyle.”
Emilia’nın omuzlarında olmayı sürdüren Subaru, Beatrice’in belirttiği şeyi onayladı.
Belirli noktalarda savaşların başlamasının hemen ardından Subaru, Gözcü Kulesine yaklaşan Cadı Yaratıklarıyla ilgilenme işini Meili ve Shaula’ya bırakmıştı.
Sonrasında Shaula’nın devasa akrep formunda belirip Subaru ile geri kalanlara saldırışıyla -elbette ki- Shaula’yla birlikte olması gereken Meili’nin sıhhati endişe konusu olmuştuーー ancak Subaru, onun güvende olduğunu hissedebilmişti.
Başka bir deyişle,
Subaru: “Shaula Meili’nin yanından ayrıldıktan sonra dönüşmüş. Öyle ya da böyle Meili’ye el sürmemiş……”
Bunun mevcut durumla ne denli ilişkili olduğunu şu anki bitkin beyniyle düşünemiyordu.
Üstüne üstlük bu hızla koşmaya devam etseler bileーー
Emilia: “Patlak veren sorunları çözmek zorundayız, aksi takdirde ne kadar koşarsak koşalım köşeye kıstırılacağız!”
Emilia, çığlığa benzer bir bağırışla Subaru ve diğerlerinin içinde bulunduğu durumu mükemmel bir şekilde ifade etti.
Beş problemden ilki olan Cadı Yaratığı sürüsü Meili’nin başına kalırken devasa akrep ve『Oburluk』ikilisi birbirini yemeye devam ediyor ve Subaru, o simsiyah gölgelerin varışına dair bir işaret sezemiyordu.
Bununla birlikte, tanrının çekici misali absürt bir şiddete bürünmüş olan Reid Astreaーー
Ram: “ーー~hk, durun lütfen!”
“ーー!?”
Öncülük ederek koşturan Ram, elini arkasına doğru uzatarak Emilia ve diğerlerinin ilerlemesini engelledi. Hemen sonrasındaysa anlık olarak duraksayan üçlünün önündeki noktayı bir şok dalgası delip geçti.
Şok dalgası, taştan yapılmışa benzeyen koridoru çaprazlama olarak ikiye bölerek moloz ve dumanlarla grubu kapana kıstırdı. Subaru’nun anıları hesaba katılınca bu, yıkılmaz olduğu iddia edilen Gözcü Kulesinin üçüncü yıkımıydıーー ancak gölgeler tarafından yutulmak resim dışı bırakılırsa bu, ilk sefer olurdu.
Bu yıkımın esas sorumlusuysaーー
???: “Ram Hanım…… Emilia-sama ve Beatrice-sama da buradaymış.”
Subaru: “Julius!?”
Yükselen dumanlardan kaçınan, geriye doğru harikulade bir atlayış yapan, beyaz kıyafetleri kan ve tozla kirletilen o yakışıklı adam, Julius Juukulius’tu.
O yere ve şok dalgasının sebebine doğru adım atan Julius, sarı gözlerini hızla ardına çevirerek Emilia’nın omuzlarına yerleşmiş olan Subaru’nun koyu renkli gözlerine dikti.
Julius: “Ayrılalı yalnızca birkaç dakika olsa da epey fena hasar almışsın sanırım.”
Subaru: “Kapa~ çeneni…… bir kez olsun, ben yaralanmadım.”
Julius: “Karşımda yaralanmamış birinin soğuk terlerini görmüyorum ama neyse……”
Julius, beti benzi atan ve zar zor nefes alarak bu kaba kelimeleri sarf eden Subaru karşısında tek gözünü kapadı. Muhakeme yeteneği yüksek olan Julius bile beklenildiği üzere『Cor Leonis』 Otoritesinin etkilerini anlayamamıştı.
Ve maalesef ki sakinleşip bu konuyu konuşmaya ayıracak vakitleri yoktu.
Subaru: “Sana yalvarıyorum, lütfen Reid’in boğazını kestiğini söyle……”
Julius: “Gerçeklikten sapan bir rapor vermek bir şövalye olarak olağan dışı zorlukta bir tercih olur.”
Beatrice: “……Bununla, yanıtını vermiş oldun, sanırım.”
Subaru’nun daha ziyade duaya benzeyen dileği, bu aşırı ciddi karşılıkla dolaylı yolla reddedildi. Umudunun çaresizliğe döndüğünü hisseden Subaru’ysa acılı bir ifadeye büründü.
Ve duvar parçalarının ezilmesine benzer bir sesle kulaklarının acıdığını hissederken,
???: “Hah! Demek karşına topladıın tüm kadınları selamlıyosun ha, sana diyorum. Öyle boş boş dolandıktan sonra işler birazcık sıkıcı ilerlemeye başlamıştı. Demek hepiniz benim rakibim olcaksınız, aye?”
Ram: “……İşler daha kötü ilerleyemezdi herhalde.”
Julius’un ardından gelerek dumanların arasında kendini gösteren uzun, kırmızı saçlara sahip, tek tarafını örten bir kıyafet giyinmiş, kaslı ve uzun boylu adamーー kırmızı şiddet Reid Astrea’ydı.
Cüretkar bir şekilde ikinci kat yerine dördüncü katı arşınlayan Reid’i gören Ram, kısık bir sesle bu yorumu yaptı. Emilia da tıpatıp aynı şaşkınlıkla sesi titreyerek, “Sen……” dedi.
Emilia: “Sen neden bu kattasın? Senin oradan çıkamıyor olman gerekmiyor muydu……”
Reid: “Heyhey, beni güldürme, hiddetli çıtır. Yaşamak istediiim yerde yaşarım, doğramak istediiimi doğrarım ve yatmak istediiim kadınla yatarım. Başkalarının adetlerine uymamı mı bekliyodunuz!”
Beatrice: “……Ne kadar adi bir herif, doğrusu.”
Beatrice, Reid’in benmerkezci felsefesi karşısında korkudan titrer halde dudaklarını şapırdattı.
Gerçek şu ki Reid’in burada belirmiş olması ve Subaru ile diğerlerinin yoluna çıkması onlara engel olacaktı.
Bu şekilde Reid ön geçidi tutarken『Oburluk』ve devasa akrep arka geçidi tutuyordu. ーー Muazzam savaşın yerleşimi bu şekildeydi.
Subaru: “Yalnızca konuşmak bir işe yaramayacak olsa da…… Şu anda kulede olup biten her şey……”
Reid: “Ah, ortalıın birazcık karıştığının farkındayım, biliyo musunuz? Ama beni ilgilendirmiyo. İçeri girenler yoluma çıkarsa onları doğrarım ama bana yol vericek olurlarsa hiç diilse onları öldürmem. ーーUuups, 『Sınava』katılanlar için durum farklı tabii. Yine de benimle kavga başlatmanızdan farklı bi şey diil.”
Subaru: “Öyleyse……”
Reid: “ーーHey, acemi balık. Sıkıcı şeyler söyliim deme şimdi.”
Subaru, laflarını çarpıtarak bir şekilde Reid’den bilgi almaya kalkmıştı. Ancak kılıcın ruhu doğru yolu yitirirken Reid, ona çenesini kapattırdı.
“ーーーー”
Elektrik çarpmasını andıran, fiziksel bir uyuşukluk yaratan bir baskı Subaru’yaーー yo, yalnızca Subaru’ya değil, koridordaki dört kişinin her birine ulaştı. Diğer taraftan, bizzat kulenin kendisine elektrik verilmiş de olabilirdi.
Bu yalnızca tek bir adamın hoşnutsuzluğunun eseriydi. Yani onun göz korkutma arzusundan ibaretti.
Ve Pleiades Gözcü Kulesinde bu koca adam dışında tehditler de vardıーー
Subaru: “『Oburluklardan』biriyle ve o gölgeyle baş etme yolunu da henüz bulamadık ve buna rağmen……”
Julius: “ーーSubaru, o konuda, bir iyi bir de kötü haberim var.”
Diyen Julius, sözleriyle yaptığı başlangıçla şövalye kılıcını kullanmaya hazırlandı. Onun denizaşırı dramalara has cümlesini işiten Subaru’nunsa yanakları kaskatı kesildi.
Bir iyi bir de kötü haberim var cümlesiyle edebi eserlerde sıklıkla karşılaşılsa da gerçek hayatta bu kelimeleri işitmek, Subaru’da göğsünün parçalandığı şeklinde korkunç bir his doğurmuştu.
Tek seferde kuvvetle yutkunan Subaru, ağzının içerisinde “İyi haber ve kötü haber” kelimelerini onaylayarak,
Subaru: “Öyleyse, önce iyi haberi ver.”
Julius: “Ortalıkta görünmeyen ve nerede olduğunu merak ettiğiniz 『Oburluk』Günahı Başpiskoposunu aramanıza lüzum yok. Bu konuda size garanti verebilirim.”
Subaru: “ーー? Bunu neye dayanarak söylediğini bilmiyorum ama iyi haber olduğu kesin. Peki ya kötü haber ne?”
İster düşmanın yeri bulunmuş olsun, ister kuleye hiç gelmemiş veya kuleden çıkmış olsun, her halükarda Julius’un verdiği bu haber, Subaru’nun tek kaşının kalkmasıyla sonuçlanmıştı.
Eğer karşılarında tek bir『Oburluk』Günahı Başpiskoposu olursa baş etmeleri gereken problemlerden birinin eksileceği kesindi.
Kendilerinin ve rakibin elindeki kozlar açığa çıkar ve kıyaslanırsa ideal rota bu olurdu, bedeninin durumu korkunç derecede kötü olan Subaru’nun değerlendirmesi bu şekildeydi.
Fakat Julius’un önündeki Subaru, hafifçe bir nefes vererek sözlerini devam ettirdi.
Julius: “『Oburluk』Günahı Başpiskoposu Roy Alphard, orada.”
Subaru: “……Ah?”
Julius, ciddi bir tonla şövalye kılıcının ucunu önüne doğrulttu.
O kılıcın ucuyla işaret edilen noktada duran kişiyse, vahşi bir köpekbalığının gülümseyişine sahip o harika adamdı.
Bu, başka bir anlama gelemezdi. ーーKöpekbalığı gülümsemeli adam, oracıkta duruyordu.
Yine de Subaru ve diğerleri sersemlerken Julius’un devamını getirdiği sözcükler şu şekildeydi:
Julius: “Gözlerimizin önündeki kişi, yani birinci jenerasyon『Kılıç Azizi』, Reid Astrea. ーーO, Roy Alphard.”
#Nasıl ya? Ne demek Reid Astrea Roy Alphard? Roy Reid’in bedenini mi ele geçirmiş? Ama Roy’dansa Reid gibi konuşuyor, yani bundan daha fazla Reid gibi konuşamazdı :D Bakalım bu cümlelerin altından ne çıkacak ve bizi neler bekliyor, okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..