Subaru: “Beatrice ~hk.”
???: “Uaah!? N-ne oldu, sanırım!? Subaru!? Subaru!?”
Subaru, gözlerini açar açmaz hiç düşünmeksizin karşısındaki genç kızı kucakladı.
Bu ani hareket karşısında afallayan genç kızınーー Beatrice’inse minyon bedeni kaskatı kesildi.
Bu, daha az önce trajik bir hazır oluşta ısrar eden kızla kavuşma anıydı. O kavuşma, ■’ine acılı bir rüzgar üfleyen katlanılmaz bir suçlulukla birlikte göğsünde bir rahatlamaya dönüşmüştü.
Subaru: “Beatrice……”
Onunla yeniden buluşabildiği için, minnettardı.
Bununla birlikte onu bunca şeye katlanmak zorunda bıraktığı için de mahcuptu.
Beatrice: “Subaru?”
Subaru: “ーーYo, yok bir şey. Hatırlıyorum. Sen Beatrice’sin, ben de Natsuki Subaru’yum. Sen ve ben, birbirimizin partneriyiz ve bundan böyle, benimle ilgilen lütfen, benimle birlikte eğlen lütfen, böylesi çok iyi olur.”
Beatrice: “Ço-çok iyi, doğrusu……”
Beatrice, Subaru’nun ritmik sözleri karşısında kafası karışık bir şekilde başparmağını kaldırdı.
Bu, bu farklı dünyada var olmayan bir hareketti, yani Subaru’nun Beatrice’i zehirlemesinin sonucu olmalıydı. Onun kafasını okşayan Subaru, derin bir nefes alarak hızlıca geri verdi.
Bunu takiben durumu kavramış olduğu inancıyla bilincini başka bir konuya geçirirkenー
Beatrice: “Sakin ol, sanırım, Subaru.”
Subaru: “Eh?”
Beatrice: “Neler olduğunu doğru düzgün anlat, doğrusu. Kitabın içerisinde bir şey mi oldu, sanırım? Reid’in hatıraları gösterildi mi? Betty bir yana, Emilia ve diğerleri için durum ne? Onları hatırlayıp hatırlamadığını teyit etmelisin, doğrusu. Adamakıllı anımsa, hem de tüm kıymetli şeyleri, sanırım.”
Subaru: “B-bu…… hı hı, hm, bu doğru.”
Subaru’nun iki yanağını da elleriyle kavrayan Beatrice, bu konuya dikkat çekti.
Onun bu sözlerini işiten Subaru’ysa aceleci benliği üzerine bir müddet düşündü. Sık sık aynı döngüyü tekrar eden birinin başına gelebilecek bir fenomendi.
Döngüleri biriktirip duran biri için yaşanan bir olay, tazeliğini er ya da geç yitirirdi.
Böylelikle söz konusu olayı ilk defa yaşayan ve buna tepki veren insanlarla ilişkili deneyim puanları kayıp gider ve insanlar ansızın insan değilmiş gibi gelmeye başlardıーー
Subaru: “……Kendimi bu pozisyonda bulacağım, hiç aklıma gelmezdi.”
Bu tür meselelerde onlarca, yüzlerce ve hatta daha fazla deneme neticesinde zihin ve beden bu duruma düşerdi.
Buna kıyasla Subaruーー yalnızca on beşinci seferdeydi.
Daha on beşinci seferde insanları insan gibi görmeyi bıraktıysa belki de onun ■’nın daha sert döndüğü söylenebilirdi.
Subaru: “Aptal mıyım ben? Yo, aptalım işte.”
Kendi ■’nin güçsüz, kırılgan, acınası doğasını geride bırakan Subaru, zihnini güçlendirdi.
Henüz yalnızca on beş kez ölmüştü, hepsi buydu. Yalnızca hiçbir ilerleme kaydetmeden tembellik içerisinde hayatını tüketmişti. Peki böyle bir benlik nasıl olur da kendinde tükendiğini iddia etme hakkı bulabilirdi?
Subaru’nun böyle bir hakkı yoktu. Yoktu.
Ayağa kalk, başını dik tut, yumruklarını sık, Natsuki Subaru.
Senden başka hiç kimse yok. Yalnızca sen varsın.
ーー『Natsuki Subaru』olsaydı, bu başarısızlıklar asla var olmazdı.
Beatrice: “ーーSubaru başından beri asla her şeyin altından kalkabilen bir süper kahraman olmadı, doğrusu.”
“ーーーー”
Beatrice, kendi kendini sorgulayıp duran Subaru’ya ansızın böyle söyledi.
Subaru’ysa bu yorum karşısında derin bir nefes aldı ve gözleri irileşti. Gözlerini dosdoğru onun kara gözlerine diken Beatrice, mavi gözlerinde beliren bir kederle kafasını sağa sola salladı.
Beatrice: “Defalarca söylenebilir, sanırım. Subaru her şeyin altından kalkabilen bir süper kahraman değil. Sürekli kendisini bekleyen şeyler konusunda deliren, herkes için acı çekebilen…… ama acıya direnmekte bile iyi olmayan biri, normal bir çocuk, sanırım.”
Subaru: “B-bu mümkün değil. Değil. Sonuçta öyle olmak zorunda……”
Beatrice: “Öyle olmak zorunda mı?”
Subaru: “Öyle olmak zorunda, yalnızca bu sayede……”
Karın çukurunu sımsıkı kavrayarak, azıdişlerini sıkarak kolundaki yaraları, bedenindeki yaraları, hafiften sertleşmiş kollarını, Subaru’ya bel bağlayan herkesi, Emilia’yı, Beatrice’i, Ram’ı, Julius’u, Echidna’yı, Meili’yi, Shaula’yı düşündü.
Bağırsakları sinir bozucu bir düzeyde gurulduyordu.
Ölmenin eşiğine geldiği, belki de Subaru’nun ■ olduğu andan bile daha hesapsızca bastırıyorlardı.
???: “Demek döndün, Natsuki-kun…… Bir şey mi, oldu?”
???: “Tanrıım onii-sa~n, tam da herkesi endişelendirdiğini düşünürken, bu~nun için miydi? Bundan böyle Beatrice-chan’la savaşmak yo~k.”
Subaru ve Beatrice’le tartışan ikiliーー yo, ortada o kadar sert bir şey yoktu.
Her halükarda kütüphane devriyesinden dönüp Subaru’yla yüzleşen ikili, Meili ve Echidna’ydı. Subaru ikisinin yüzüne de doğrudan bakamıyordu.
Echidna: “Beatrice, Natsuki-kun’a bir şey mi oldu? Etkisi cidden, o kadar mı çok?”
Beatrice: “……Yanlışmış gibi durmuyor, doğrusu. Ama Betty ve diğerlerinin bu ıstırabı deneyimlemek zorunda kalan Subaru’ya yönelik münasip düşünceleri fazla eksikmiş, sanırım.”
Echidna: “Yani……”
Echidna, Subaru’ya baktıktan sonra gözlerini yere çeviren Beatrice karşısında kaşlarını çattı. Ancak koşullar konusunda hükmünü vermişçesine hemen çenesini kaldırarak,
Echidna: “Sıçrayıp giden Shaula ve peşine düşen Julius henüz geri dönmedi. Rem-san’ı görmeye giden Emilia-san ve Ram-san için de endişeliyim. Hiç değilse bir gruba katılmak isterim ama……”
Beatrice: “……Echidna ve Meili, siz balkona yönelin, doğrusu. Betty Yeşil Odaya gidip Emilia’yı arayacak, sanırım. Yeterince dikkatli hareket edin, doğrusu.”
Meili: “İyi a~ma, onii-san ne yapacak~?”
Beatrice’in hızlıca talimatları sonrası Echidna ve Meili’nin gözleri Subaru’ya kaydı.
Onların bakışlarını üzerine çeken Subaru doğal olarak Beatrice’e eşlik edeceğini söylemek istese de,
Beatrice: “ーーSubaru, sessizce burada bekleyecek, sanırım.”
Subaru: “Ne……! Aptalca şeyler söyleme, Beatrice! Ben iyiyim! Kitaptan döndükten sonra duyularım körelmiş olabilir ama hemencecik normale döneceklerdir……!”
Karşısında dikilen Beatrice tarafından bilgilendirilen Subaru, bu sözler karşısında refleks olarak çıkıştı. Aynı anda onlarla aynı seviyeye çıkmak adına bacaklarına güç verdi.
Evet, bacaklarına güç vermesine verdi amaーー
Subaru: “ーーAh?”
Beatrice: “Onların yerinde olsaydın, ne yapardın, doğrusu?”
Beatrice’in sorusu sonrası Subaru, hayretler içerisinde bacaklarına baktı. Bacaklarına, bilhassa dizlerine güç vermeye çalışsa da dengesini sağlayamıyordu.
Ne yaparsa yapsın duruşu bozuluyor ve ayağa kalkamıyordu.
Subaru: “Neden……”
Beatrice: “Apaçık ortada, sanırım. Subaru daima, kendini çok fazla zorluyor, doğrusu.”
Subaru: “Yo, bekleyin, lütfen bekleyin! Ben bu seviyedeyken her şey bir şekilde yoluna giriyordu, bu……”
“ーーーー”
Subaru: “Bu, mümkün değil. Ben……”
İnkar içerisinde kafasını sağa sola sallayan Subaru ne kadar denerse denesin sonuç değişmiyordu.
Hiçbir acısı, ıstırabı, bitkinliği olmasa da arzusunu uzuvlarına aktaramıyordu. O bu işle meşgul olmayı sürdürürken de Beatrice, merdiven istikametinde bir adım attı.
Beatrice: “ーーSubaru, Betty ve geri kalanlar tüm eksikleri telafi edecek, sanırım. İşte bu yüzden, senin hiçbir şeyi bir başına yapmayı düşünmene gerek yok, doğrusu. Sonuçta…”
Subaru: “Beatrice……”
Beatrice: “Sonuçta, Natsuki Subaru böyle biri, sanırım.”
Ardında gözleri şaşkınlıkla irileşen Subaru’ya yönelik bir gülümseme bırakan Beatrice, bir hışımla harekete geçti. Echidna ve Emilia da onun enerjisine yetişmeye çalışırcasına Subaru’ya sırtlarını dönerek,
Echidna: “Natsuki-kun, sana dair beklentilerim var. Hala son bir hamle yapabileceğine dair.”
Meili: “Bence dinlenirsen hiçbir sorun kalmaz. Ama, onii-san bana epey büyük laflar etmişti, o yüzde~n bu konuda biraz daha gayret etmen lazım.”
Söylenmesi gereken her şeyi söyleyen üçlünün bedenleri kütüphaneden silinirken geride yalnızca bu sözleri söyledikleri Subaru kaldı.
Üçüncü kattaki merdiveni kullanacak olurlarsa bu sıralarda geri dönmekte olan Julius’a denk geleceklerdi. Ya da belki de bu gidişle Julius gelip Subaru’yu dışarı sürüklemezdi, kendisini bu olasılığa da hazırlıyorduーー
Subaru: “Yok artık, gelecektir…… eğer Beatrice, her şeyi anlatırsa...”
Buna saygı duyuyordu.
Dahası, Subaru『Ölü Kitabından』geri dönmesinin ardından Echidna ve Meili ikilisi tarafından da görülmüştü. O nazik benliklerin bunu aktarmamasına imkan yoktu.
Ancak tüm bu endişeler hayatları pahasınaydı. Halbuki yoldaşlarından herhangi birinin önünde öldüğüne tanık olmak istemiyordu.
Subaru: “Çok güçsüz, olduğum için…… daha bu seviyede, ruhumu kaybediyorum, peki neden?”
Gerçek『Natsuki Subaru』olsaydı yalnızca bununla ayakları hareketi kesmezdi, öyle olmalıydı. Dolayısıyla kendi güçsüz benliğine duyduğu öfke, Subaru’nun göğsünde bir sıcaklık doğuruyordu.
Ama bununla birlikte coşan ayrı bir duygu daha vardı.
O da Beatrice’in ardında bıraktığı kelimelerle bağlantılıydı.
‘ーーSubaru başından beri asla her şeyin altından kalkabilen bir süper kahraman olmadı, doğrusu.’
‘Defalarca söylenebilir, sanırım. Subaru her şeyin altından kalkabilen bir süper kahraman değil. Sürekli kendisini bekleyen şeyler konusunda deliren, herkes için acı çekebilen…… ama acıya direnmekte bile iyi olmayan biri, normal bir çocuk, sanırım.’
Beatrice’in söylediği şey, aklındaki『Natsuki Subaru』imgesinin gerçek olmadığıydı.
Ancak Subaru, bunu duymasına rağmen gerçekliğine inanmayı başaramıyordu. İnanmak zordu. Sonuçta bu, kendisinin yalnızca normal bir insan olduğu anlamına gelmez miydi?
Subaru: “Bir şeyler, olmuş olmalı. Seni değiştiren bir şeyler olmalı, değil mi『Natsuki Subaru』……”
Bir şeyler, birileriyle abartılı bir karşılaşma gibi bir şeyler.
Bir şeyler, inanılmaz bir güç elde etmek gibi bir şeyler.
Bir şeyler, şu anki benliğinin hayal dahi edemeyeceği bir deneyim yaşamak gibi bir şeyler.
Umutsuz vaka Natsuki Subaru’luktan sıyrılıp gelişerek farklı bir dünyada hayatında olan herkesin güvenini kazanan o 『Natsuki Subaru』 olmasını sağlayacak bir şeyler yaşanmış olmalıydı.
Subaru: “Öyle olmak zorunda……”
Bir değişiklik olmaksızın dizlerini döven Subaru, kıyafetinin kollarını sıvadı. Orada, kökeni Subaru’nun hatıralarında yer almayan bir desen mevcuttu.
Bedenine yönelik bu laneti sorumluluğunu üstlenircesine deneyimlese de kökeni değişmeden kalmış olabilirdi. Yo, bu mümkün değildi.
İşte bu yüzden『Natsuki Subaru』ーー
Subaru: “『Natsuki Subaru』, seni çağırıyorum……”
Ansızın ağzından çıkan şey, bu dünyanın『Natsuki Subaru’suna』beslediği şüphenin doğuşu oldu.
Burada bulunmayan varlığına dair bir mesajı bir lanetmişçesine zaman zaman koluna, zaman zaman da odanın duvarlarına yazıyor, kazıyordu.
Görünüşe göre bunu, esasında kendisine ait olan bir rolü çalmış birini büyülemek gibi görüyordu.
Subaru: “Eğer, gerçekten içimdeysen, öyleyse…… şimdi çık dışarı……!”
Kemiklerini gıcırdatacak bir kuvvetle kollarını sıkan Subaru, kendi bedenindekiーー yo, şu anda burada olmayan 『Natsuki Subaru’yu』 çağırıyordu.
Burada bulunan Subaru’nun asla elde edemeyeceği ideallere erişebilecek olan o varlığın, 『Natsuki Subaru’nun』eğer buradaysa açığa çıkmasını istiyordu.
Subaru: “Hadi, hadi hadi……! Göster kendini, 『Natsuki Subaru』!!”
Kollarının gücü yetmiyordu, bu yüzden elleriyle boynuna sarılıyordu. Elbette ki kişinin kendi elleriyle boğazını sıkması ne kolay bir işti ne de adamakıllı yapılması mümkündü.
Her şeyden önce『Natsuki Subaru’nun』hayatı bir çıkmaza girdiğinde yüzünü göstermesi gibi elverişli bir senaryo asla gerçek olamazdı. Eğer böyle bir tetikleyici olsaydı Subaru, şimdiye yaklaşık yirmi kez onu dışarı çıkartmış olurdu.
Peki『Natsuki Subaru』bu yolla kaç defa yüzünü göstermişti?
Subaru: “Kahretsin, kahretsin, kahretsin…..! Ben! Ben bunu, yapamam! Bu iş için sana ihtiyaç var, 『Natsuki Subaru』!”
Titreyen dizlerini kavrayan Subaru, yumruğunu tüm gücüyle yere geçirdi. Bilinmeyen bir materyalle yapılmış kütüphane zemini canını acıtsa da göğsüne işkence eden umutsuzluk hissine denk olabilmesi mümkün değildi.
Onları kurtarmak istiyordu. Gerçekten, herkesi kurtarmak istiyordu.
Hiç kimse hatalı değildi. Hiçbiri birbirine karşılıklı zarar vermezdi. Bunu biliyordu. Hiç bocalamaksızın, herkesi kurtarabileceğine, herkesi sevebileceğine inanabiliyordu.
Ama sevdiği herkesi kurtarmak istese de onları kurtaracak güce sahip değildi.
Subaru: “Tam da şu anda, tam da sana ihtiyaç varken, neden…… bu durumda neden ben… Benim güçsüz, korkak benliğim, kurtaramazken……… neden...”
Şimdi bile, bacakları kımıldayamıyordu.
Bu yüzden, Beatrice, Echidna, Meili üçlüsünü ve orada olmayan Emilia, Ram, Julius ve Shaula’yı ölümlerine göndermişti.
Subaru hiçbir şey yapamadığı için kaderlerinde ölmek olan onlar, kurtarılamıyordu.
Subaru: “……『Cor Leonis』.”
Güçsüzce fısıldayan Subaru, yaralanmak adına Otoritesini aktive etti.
İçinde ikamet eden『Küçük Kral』gücü anında kuledeki yoldaşlarının yerlerini rapor etti. Bunun da ötesinde, onların kendi sonlarıyla yüzleşmeye gittiği ve kulenin sonuna yaklaşıyor olduğu gerçeğini de.
Uzaklarda şiddetli bir savaş veren ışık, Emilia’ya aitti. Bu defa onun yanında kalması gereken Ram’ın ışığı, ondan bir nebze uzaktıーー beraberindeki iki ayrı ışık da Patrasche ve Rem’indi. Ram, onlara eşlik ediyordu.
Shaula balkonda ciddi bir mücadele veriyordu, Meili de ona katılmış olabilirdi. Julius ve Echidna birlikte ilerliyor gibi görünüyordu ve bağımsız hareket eden Beatrice de Subaru’nun anladığı kadarıyla Emilia ve diğerlerine doğru ilerliyordu.
Akış tamı tamına Beatrice’in talimatları ve Subaru’nun durumla ilgili bildikleri doğrultusundaydı.
Aynı zamanda mevcut durum, başarısızlığa doğru ilerliyorduーー
Subaru: “ーー?”
Zihni bu negatif düşüncelerle yönlendirilen Subaru, tuhaf bir huzursuzluğa kapıldı.
Ve kafasını arkasına doğru çevirerekーー Sayısız『Ölü Kitabıyla』dolu muazzam kütüphane『Taygeta’ya』uzun uzun baktı.
“ーーーー”
Gerçekten garip bir his içerisindeydi.
Bunun ilk defa hissettiği bir şey olduğu barizdi. Sonuçta farkına vardı varalı『Ölümden Dönüş』sonrasındaki bu noktada 『Cor Leonis』Otoritesini aktive ediyordu.
Bunu gerçekleştirdiği her seferden sonra da yoldaşlarıyla aşağı iniyor, oynadığı kartları ardı ardına değiştiriyor, durumun seyrinde bir fark yaratmak için uğraşıyor, nihayetinde kendi canını kullanıp tüketiyordu.
İşte bu yüzden『Taygeta’da』Otoritesini aktive etmek, olmazsa olmaz bir şeye dönüşmüştü.
Ancak Beatrice’in söylediklerinden sonra burada, olayların merkezinden bir adım uzakta durup kulede yaşananları uzaktan gözlemlemesi, yaşanan bu şeye sebebiyet vermiş olabilirdi.
Bu sayede gerçekleşen şeyse,
Subaru: “ーーBu, onun yanıtı.”
Belli belirsiz bir şekilde hissedebiliyordu, öylesine solgundu ki yitip gitmek üzereymiş gibiydi.
Kuledeki yoldaşlarından uzaktı fakat onların katiyetle hissedilebilmesine kıyasla bu, gelip geçici, kırılgan bir hissiyattıーー yine de orada olduğu kesindi.
Kendisini iten ve titreyen bacaklarını kımıldatan Subaru, bir tırtıl gibi aheste aheste ilerledi. Sonra da bedenini hızlıca bir rafa yaslayarak tüm gücüyle üst kısmını kaldırdı.
Vücut ağırlığını bir şekilde rafa verişiyle ayaklanmayı başardı. Ve elini o kırılgan ışığın yitmekte olduğu yere uzatarak o ışığı kavradı.
O ışığı kavrayışıyla tek bir『Ölü Kitabı』 dışarı çekilirkenーー
“ーーーー”
Tek nefeste yutkundu.
Siyah cildinde yalnızca başlığı yazılı olan o kitap fena halde sıkıcı ve eskiydi.
Fakat Subaru için derin bir anlam taşıyordu.
Çünküーー
Subaru: “ーーNatsuki Subaru.”
ーーKarşısında, orada olmaması gereken bir『Ölü Kitabı』duruyordu.
#Haydaaaaa! Öncelikle her döngüde gayet güzel ayaklanıp işe koyulan Subaru bu defa neden yürüyemiyor? Ve ikincisi, o Ölü Kitabı da neyin nesi!? Valla kusura bakmazsanız ben apar topar sıradaki bölüme geçeceğim arkadaşlar, zaten siz de benim gevezeliğimdense onu okumak istersiniz bence :D Hadi orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..