Cilt 6 Bölüm 75 [ Louis Arneb] (1/5)

avatar
3228 24

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 75 [ Louis Arneb] (1/5)


Çevirmen : Clumsy



ーーMutlu olmak, istiyorum.

 

 △▼△▼△▼△

 

ーーHayatın olumlu ve olumsuz yönleri olarak adlandırılan şeyler, doğum ve çevre koşullarıyla belirlenen büyük kumarlardır.

 

İşte Louis Arneb’in 『Oburluk』Günahı Başpiskoposu olarak sayısız insanın hayatını avlamanın ve yemenin uç noktası üzerine edindiği felsefe buydu.

 

Louis Arneb, 『Oburluğa』iliştirilmiş Günah Başpiskoposları olan üç kardeşin en küçüğüydü.

 

Cadı Tarikatı, doğası gereği faaliyet ölçeğinin ve kontrol edilmesindeki sağlıksızlığın aksine şaşırtıcı derecede gerçekçi bir gidişata sahip olsa da bilhassa Günah Başpiskoposlarıyla ilişkili pek çok gizemle kuşatılmıştı.

 

Bunun başlıca kaynağı başlarına gelenlerin büyük bir çoğunluğunun hayatını kaybetmiş olmasıyken Günah Başpiskoposları arasında bile en çok tanınanlar an itibarıylaーー yo, geçmiş zaman söz konusu olduğundan ‘bir zamanlar’ “en çok tanınanlar” 『Tembellik』ve『Açgözlülük』ikilisi olmalıydı.

 

Onlar dışında『Öfke』, 『Şehvet』ve nihayet『Oburluk』Günah Başpiskoposlarının da varlıkları tespit edilmiş olsa da nasıl bir topluluk oldukları yıllardır üstü kapalı bir muammaydı. Bunun yanı sıra『Oburluk』üçlüsünün en genci olan Louis Arneb’in varlığı, tek istisna olan diğer Günah Başpiskoposları haricinde bilinmiyordu.

 

Gizli Günah Başpiskoposu, işte Louis Arneb'in pozisyonu buydu.

 

“Ehh, böyle olmasını arzuladığımız yoktu, anlarsın ya.”

 

Diye fısıldayan Louis, doğdu doğalı içerisinde bulunduğu beyaz boşlukta bacaklarını esnetti.

 

Aciz Louis, bu beyaz boşluktan çıkma ve herhangi biriyle tanışma kabiliyetine sahip değildi. 『Oburluk』Otoritesinden fazlasıyla kısıtlı olduğu bu nokta dışında faydalanamadığı için de ona kullanılmayan değerli bir varlık gözüyle bakılıyordu.

 

Bununla birlikte iki abisi sayesinde söz konusu beslenmek olduğunda aciz bırakılmıyordu.

 

Çünkü abilerinin yediği『Hatıralar』ve『İsimleri』ーー başka bir deyişle başkalarının hayatlarını ilişkilendirilmemiş şekilde aşırabiliyor ve onlarla açlığını yatıştırabiliyordu.

 

“Biz neden, böyle olmak zorundayız ki?”

 

Abilerinin artıklarıyla açlığını yatıştırırken bir yandan da başkalarının hayatlarına dalarak yavaş yavaş kendi kimliğini biçimlendiren, şekil alan Louis, diğerlerinden bambaşka koşullarda yaşadığını anında idrak etmişti.

 

Özgür olabileceği bir bedeni olmadıkça işletebileceği tek şey bilinçten ibaretti.

 

Yürümeye ilişkin『Hatıralara』sahip olsa da yürümeye dair bir tecrübesi yoktu. İşte benliği olarak bilinen kusurlu nesne böyleydi.

 

“Ah…… Biz, öylesine aksi koşullar arasındayız ki.”

 

Louis’in bu şekilde kendi kendine kabullendiği şey, 『Kederli』bir ortamda var olduğuydu.

 

Ve ne kadar yakınırsa yakınsın bu koşulları değiştiremeyeceğinin de bilincindeydi.

 

Abileriyse böylesine bir kederin içerisinde başıboş yitip giden kardeşlerini teselli etmek adına birbirleriyle yarışır görünüyor ve bir şeyler yiyordu. Ve küçük kız kardeşlerine kendilerinin de yediği tabakları temin ediyorlardı.

 

Abilerinin temin ettiği tabakların her biri, ayrı kişiliklerle dolup taşıyordu.

 

Kendisine『Gurme』diyen Ley, iyisiyle kötüsüyle güçlü tatlara sahip hayatları seviyordu.

 

『Tuhaf Yiyici』Roy ise ne olursa olsun miktara öncelik veriyor, açlığını kötü tatlarla yatıştırarak kendinden geçiyordu.

 

Louis’in fikri sorulursa pek çok kez Ley’in seçtiği tabaklardan keyif aldığını söyleyebilirdi ancak prensipleri olmaksızın avlanıp beslenen Roy’un seçtiği tabaklardan kazanç elde ettiği de çok olmuştu.

 

Louis, çok sayıda hayatı çiğneyip sindirerek, dilinin üzerinde ve zihninde yuvarladığı tatları kıyaslayarak bir şeyi anlamıştı. ーーO şey『Neşenin』mutlak miktarındaki farklılıktı.

 

Kendi değer yargılarıyla başkalarının hayatlarını kıyaslama gücüne sahip olan Louis, büyüme ortamından aile ve arkadaşlara, sevgililerin varlığına, zenginlikten fakirliğe veya sevginin bolluğundan yokluğuna dek çeşitli konuları kapsamlarına göre, bir formül aracılığıyla değerlendirip yaşamlara sırasıyla puan veriyor, onları derecelendirmeye devam ediyordu.

 

Doğuştan zengin olduğu için. Ebeveynleri ve kardeşleri tarafından sevildiği için. Herhangi bir zorluk veya sıkıntı olmaksızın sorunsuzca yaşadığı için. Zor zamanlarında ulaşabileceği çok sayıda dostu olduğu için. Herkesin ötesine geçmesine imkan tanıyan büyük bir yeteneğe sahip olduğu için.

 

Öyle ya da böyle, talih veya talihsizlik oluşundan bağımsız, hatta bir kısmı göz ardı edilebilecek sayısız sebep mevcuttu.

 

İşte Louis, korkunç derecede kibirli ve kendini beğenmiş bir fikir olsa da tüm bunları ulaşılabilir kılacak bir Otoriteye sahipti.

 

Farklı kelimelerle ifade etmek gerekirse bu, bir başkasının oynadığı oyun ekranına göz gezdirip şöyle yapmalıydın, yo böyle yapmalıydın deyip sızlanarak o kişiyle alay etmekle eşdeğer bir şeydi.

 

Louis de tüm ekranı küçümseyip her şeyle alay ediyor, başkalarının hayatlarını bir gözlemci olarak işine geldiği şekilde eleştiriyordu. Onları yuhalıyor, hoşlantı ve tiksintiler arasındaki ayrımlardan yoksun apaçık izlenimlerini tamamen kendini memnun edecek şekilde yüzlerine vuruyordu.

 

İşte Louis’in işi buydu. Onları kendi ilkelerine göre derecelendiriyor, bencilce suistimal ediyor ve karalıyordu.

 

Lakin başlangıçta keyif aldığı bu iş, çok geçmeden bıktırıcı bir hal almıştı.

 

Bu da çok doğaldı. Louis’in yapabildiği şey, kendisine aktarılan『Hatıraları』gözden geçirmekti, daha fazla bir müdahalede bulunamıyordu. Bugünden ve gelecekten söz etme yeteneğine sahip değildi.

 

Başkalarının oynadığı oyunları kötülemek veya düzeltmek adına konuşmaya kalksa da söylediklerine kulak kabartabilecek hiç kimse yoktu, işte bu yüzden o ilk heyecanını yitirmişti.

 

Mütemadiyen beceriksiz insanların oyunlarına bakmak, sıkıcı olmaktan ziyade işkenceye yakındı.

 

“Yine de izin verilseydi biz bundan çok çok ço~k daha iyisini yapardık. Çünkü onların her ama her biri beceriksiz.”

 

Kendi hayatlarını yürütecek ayaklara, sıkıntıları kesip atacak kollara, geleceği hayal edecek bir kafaya sahip olmalarına rağmen diğer insanların hepsi de beyinsizdi.

 

Louis’in abileri, Ley ve Roy da birer istisna değildi. Hatta beceriksizliğin vücut bulmuş hali oldukları söylenebilirdi.

 

『Hatıralara』göz atıldığı takdirde söz konusu hayatta neyin yanlış yapıldığı ve hangi noktanın toparlanamadığı gayet iyi anlaşılabilirdi. O birikmiş başarısızlıkların hepsi de basit ve önemsiz şeylerdi.

 

Ve Louis, nasıl olup da böyle bir noktaya takıldıklarına hiç anlam veremiyordu.

 

“Beceriksiz, beceriksiz, beceriksiz. Sorumsuzca yaşayacaksanız, o hayatı, bize verin. Biz bu işi çok çok ço~k daha iyi beceririz. Herkes herkes herkes, çok beyinsiz.”

 

Hor görülmesi icap eden『Hayatlar』, birinden diğerine tabaklar halinde sıralanmıştı.

 

O tabaklardan bol miktarda çiğneyip sindiren Louis ise öfkeyle dolup taşıyor ve midesi bulanıyordu.

 

Louis, ■’indeki bu duygulardan bihaber halde kendi arzularını tatmin etmek adına yemeyi sürdüren abilerine de sinir oluyordu. Mide bulantısı yüzüne vuran kardeşleri adına biraz olsun endişelenmeden dopdolu tabakları temin etmeye devam etme aptallıklarından midesi bulanmayacaktı da neyden bulanacaktı!

 

“Ah, kesinlikle leziz bularak besleniyorsun, onii-chan.”

 

“Ah, kesinlikle keyifli bularak besleniyorsun, nii-sama.”

 

“ーーAh, bizim, bizim, şu anda bile şu anda bile, midemiz bulanıyor, anlarsınız ya.”

 

İşte Louis Arneb’in kendisini『Doyum』şeklinde adlandırma sebebi buydu.

 

Ne kadar yerse yesin açlığı dinmiyor, doyuma ermiyordu.

 

Çünkü açlık çeken şey bedeni değil, ■’iydi.

 

△▼△▼△▼△

 

ーーMutlu olmak, istiyorum.

 

ーーMutlu olmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum.

 

 △▼△▼△▼△

 

“ーーAhahahaha! Bu, bu, dışarıda yürüme hissi, değil mi! Onii-chan’ın da nii-sama’nın da bunca zamandır bunu yapıyor olması …… a~h, hiç adil değil hiç adil değil hiç adil değil!”

 

Zorla hapsedilmiş, zincire vurulmuş öz bilinci gelişime giden tek yolu izliyordu.

 

Nasıl yemek yemek insanların sağlıklı bir şekilde gelişmesini etkiliyorsa Louis de kendisine temin edilen o arzulanmamış tabaklar aracılığıyla dinç bir şekilde, olumlu bir gelişme sürecinden geçiyordu.

 

Aynısı iki abisi Ley ve Roy için de geçerliydi.

 

Abilerinin de egoları aşırı bir gelişim göstermiş, ■’leri yemek için daha büyük bir şevk beslemeye başlamıştı. Abilerinin bu duyarsız yemek seçimiyse her nasılsa Louis’in canını sıkar olmuştu.

 

İşte bu değişiklik, Louis’in bu denli gelişip sinirlenişinin yan ürünüydü.

 

“Bu dışarının havası! Bu dışarının suyu! Bu dışarının toprağı! Bu dışarının kanı! A~h, harika harika harika! Bu gerçek! Bu gerçe~k!”

 

Çıplak toprağa sere serpe yatıp toprağı sevgiyle yalayarak tüm vücuduyla dünyayı dolduran genç bir oğlandıーー yo, o fiziksel beden kendisini Ley Batenkaitos olarak adlandıran şahsa ait olsa da içeriği farklıydı.

 

O fiziksel beden üzerinde kontrol hakkını kullanan ve onu özgürce hareket ettiren kişi Ley değildi.

 

Doğdu doğalı o beyaz dünyadan ayrılamamama kaderine sahip olduğuna inanılan Louis Arneb’inーー trajedi Günah Başpiskoposunun ilk defa beyaz kafesinden ayrılmış formuydu.

 

Bir tesadüf olmuştu.

 

Elbette Otoritesinin böyle bir kabiliyet taşıdığını düşünmüyordu. Ya da belki de Louis’in özlem dolu ruhu Otoritesini kendisi adına çiçek açmaya teşvik etmişti, kesin bir cevap yoktu. İkisi de mühim değildi.

 

Esas mühim olan, bunu gerçekleşmiş olmasıydı. ーーOnun, dışarıda yürüyor olmasıydı.

 

“Ahahahaha! Ahahahahahaha!”

 

Kısıtlanmış gerçekliğine müdahale eden Louis, bunun verdiği meyve nedeniyle coşkulu kahkahalar atıyordu.

 

Abilerinin bedenlerini ödünç alıp o bedenleri, o Otoriteleri bağımsız olarak manipüle edebilmesi mümkün hale gelmişti.

 

Veーー

 

“Hah? Ley, bu da ne demek oluyor? 『Gurme』gibi bir lafla havalara girip titizlik ederken çok fazla acıkıp delirmediğinden emin misin?”

 

“A~hahaha! Bu yanlış bu yanlış, bu tamamen yanlış. Bu her halükarda yanlış, yanlış olduğu için, kesinlikle yanlış, kesinlikle yanlış olduğu için, bu yanlış, çünkü yanlış!”

 

“ーーーー”

 

“Biz, 『Oburluğu』temsil eden Cadı Tarikatı Günah Başpiskoposu Louis Arneb’iz.”

 

Diyen Louis, Ley Batenkaitos’un bedenini kullanarak afallamış haldeki Roy Alphard’ı selamlamıştı.

 

Neticede bu, doğdu doğalı abileriyle dahi sohbet etme fırsatını bulabildiği ilk seferdi.

 

“Onii-chan ve nii-sama’nın üç numarası, tatlı mı tatlı kız kardeşleri. Lütfen bize karşı sevgi dolu olun, lütfen bize düşkün olun, lütfen iyi niyetli olun ve lütfen ilgili davranın, tamam mı?”

 

#Kendimizi Louis Arneb’in dünyasında bulmuş bulunuyoruz ve buradaki yolculuğumuz birazcık uzun sürecek gibi. Louis’in bu boşluktan ayrılamayan bedensiz bir ruh gibi bir varlık olduğunu biliyoruz. Ve abilerinin bedeninde dışarı çıkabildiğini de öğrendik. Peki en başta burada, bu formda olma sebebi ne acaba? Onu da öğrenir miyiz kalan bölümlerde? Peki Subaru’yla ilk karşılaşmalarında neler olduğunu? Geçen bölümün sonundaki gizemin aslını? Tüm soruların cevapları için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr