Batenkaitos Ram’ın gözleri önünde kıvrılarak, bükülerek, dönerek, dolanarak formunu değiştirip ona doğru ilerlemiş ve onu yere yapıştıran Ram, suratına doğru üç parmağını uzatmıştı.
Ram: “Üç şansı olduğunu düşünen kişi, o üç şansın üçünde de mağlup olur. Kazanmak için ciddi bir niyet bile taşımadan çarpışırsan talih tarafından bile terk edilirsin.”
Ley: “Bhu, gah…… ~hk.”
Ram: “Teşekkür ederim. Kanıtlanmış oldu. ーーArtık zamanın tevafuku bile Ram’ın düşmanı değil.”
Ram için en korkunç düşman, absürt talihin ta kendisiydi.
Fakat Ram, o talihi kendi elleriyle kovmuş ve hatta ayaklarına kapanmasını sağlamıştı.
Artık, korkacağı hiçbir şey kalmamıştı.
Ley: “ーー~tsu.”
Sere serpe yayılan Batenkaitos, iki bacağını da yukarı doğru sallayıp aşağı bırakarak ayaklandı. Ve Ram da kırık koluyla abanmaya çalışarak yaklaşan düşman karşısında hiç tereddütsüz öne çıktı.
Alnından kanlar dökülüyordu. Fakat o acı ve kayıp duygusu, kanını en derinlerinden kaynatıyordu.
Ah, gerçekten nasıl da sinir bozucuydu. Bu hissiyat, bu büyülenme, bunu oldu olası can sıkıcı bulurdu.
Savaşmayı hoş karşılayan, güç kullanmayı yücelten, öldürülmesi gereken düşmanları öldürme amacıyla kan kaynatan bir arzu doğuran tiksindirici Oni içgüdüleri, onlardan başından beri nefret ederdi.
İşte bu yüzden, o gece, boynuzu alnından kopup gittiğinde özgürlüğüne kavuştuğunu düşünmüştü ama gelin görün ki…
Ram: “Gerçekten amma ironik.”
Ram bu şekilde homurdanarak kendisine abanan kolu yakaladı ve aynı momentumla omzundan itip fırlattı. Rakibini yere yapıştırdı, kafasını tekmeledi, onu koridorun iç kısmına doğru itti.
Onun arkaya, yani sakatlanmış yer ejderiyle duvara yaslanan genç kızın bulunduğu yere yaklaşmasına izin veremezdi.
Rem: “ーーーー”
Hiçbir değişim göstermeden uyumaya devam eden genç kızın alnındaki boynuz, belirip kaybolan bir ışıltıyla varlığını belli ediyordu.
Aslında uyku halini sürdüren genç kızın, Oni klanının bir ferdi olmasına rağmen boynuzunu kullanamıyor olması gerekirdi.
Fakat geride kalan tarafın gerçek hisleri kaybolmuş olsa da Ram, o genç kızın ikiziydiーー ve aralarında『Sinestezi』olarak adlandırılan, kan bağı olan varlıklarda sıklıkla görülen konusuz bir bağlantı mevcuttu.
Geride kalan yıl boyunca mütemadiyen Rem’le ilgilenen Ram da o varlığı bizzat hissetmişti.
Ve Ram, yalnızca dış görünüş benzerlikleriyle değil, tam da bu hissiyat sayesinde o genç kızın kendisinin kardeşi olduğu gerçeğini hiç karşı çıkmadan kabullenmişti.
Bununla birlikte Rem’le arasındaki『Sinestezi』bile iş görmemişti.
Rem tek bir kabus bile görecek olsa korkusu Ram’a aktarılmalıydı, ancak geride kalan yıl içerisinde Ram’a iletilen hiçbir şey olmamıştı.
Bu da demek oluyordu ki daimi bir uykuya dalmış olan Rem, hiç rüya görmüyordu. ーーÖylece gözkapaklarının ardındaki karanlığa bakıyor, ıssız, boş bir dünyada nefes almakla yetiniyordu.
Dolayısıyla Ram’ın bahsi geçen『Sinesteziyi』bu şekilde suistimal ettiğini fark etmesi bir tesadüften ibaretti.
Can sıkıcı olsa da bu, Subaru’nun fikrinden doğmuştu. O tuhaf bir güç aracılığıyla Ram’ın yükünü üstlendiği ve ona savaşma gücü bahşettiği için Ram, aynı şeyi başarabileceği bir fikir edinmişti.
『Sinesteziyle』bağlı olan kişiler zaman zaman güçlü duyguları, hatta yara ve acıları paylaşabilirlerdi.
Arkasındaki prensibi bilemese de bu hipotez, zamanında Beatrice’in yasaklı kütüphanesinde okuduğu bir kitabın içerisinde mevcuttu.
ーー"Sinestezi" olarak adlandırılan şey, iki farklı birey arasındaki Od bağlantısıyla çalışıyordu.
Od olarak adlandırılan şeyse insanın derinliklerinde var olan gücün kaynağıydıーー ruhla da eşanlamlı olabilirdi.
Bazı durumlarda büyü yapmak için mana yerine kullanılabilen bir şey olsa da Od, esasında insanı insan kılan saf özelliğin ta kendisiydi.
Aynı rahimden doğan, karşılıklı bir bağa sahip kişilerin hiç kimsenin izinsiz giremeyeceği bir bölgeye sahip olması『Sinesteziyle』sonuçlanabilirdi, ortaya atılan teori bu şekildeydi.
Neticede bu yaygın bir inanç olarak kanıksanmıştı, kanıtlanmış bir şey değildi.
Ancak yasaklı kütüphanede yer aldığına göre düzmece bir laf kalabalığından ibaret olmadığı da kesindi. Her şeyden öte Ram, şahsi olarak bu teoriden hoşlanmıştı.
Kişinin benliğinin bir başkasıyla doğuştan bağlantılı olması hoş bir şeydi.
Ram: “Bu can sıkıcı boynuz yüzünden bir sürü sorun doğdu neticede.”
O beyaz boynuz tarafından aktarılan yıkım dürtüsü, Ram ondan tiksiniyordu.
Çevresindekilerin kendisini Oni Tanrısının reenkarnasyonu olarak yüceltmesi de Ram’ı çileden çıkartıyordu. O karanlık, mazide kalmış varlıkla en ufak bir bağ taşımıyordu.
Ram böylesi bir varlıkta değer göremezdi.
Dolayısıyla kendi benliğiyle bir başkasının o varlıktan bağımsız olarak doğuştan bağlanmış olmasını hoş bulmuştu.
Ve sahiden de biriyle böyle bir bağlantıya sahipseーー
Ram: “ーーKesinlikle, Ram’ın doğuştan itibaren onu sevmesine mani olunamazdı.”
Bebekken bile bu bağı korumak uğruna hiçbir şeyden kaçınmamış olmalıydı.
Onu koruma isteğinin, ona hayran olmasının, ona değer vermesinin, onu sevmesinin hatırına her şeyini adamış olmalıydı.
Bu yüzdenーー
Ram: “Beni bağışla lütfen. Kötü nee-saman şu anda bile sırtına böyle bir yük bindiriyor.”
Ram, 『Sinestezi』yoluyla fiziksel bedenine binen yükü uykudaki kız kardeşiyle paylaşıyordu.
Bu, Subaru’nun Otoritesini bir başına deneyimlemesinin sonucuydu. Bir kez buna tanık olunca tıpatıp aynısını büyük ölçüde gerçekleştirebilir hale gelmişti.
Subaru’nun yaptığı şey de aynı mekanizmaydıーー muhtemelen başkalarının Od’larını kendi Od’uyla bağlayarak son derece keyfi bir『Sinestezi』meydana getiriyordu. Buna meyilli olduğu sürece Subaru’nun tarafı da kendi yükünü devredebilirdi fakat Subaru bir aptal olduğu için bunu yapmazdı.
Tam aksine her şeyi üstlenerek müttefiklerinin yükünü hafifletmeye çalışırdı.
Ram: “ーーGerçekten aptalsın.”
Bunlar, kısa süre önce Batenkaitos karşısında kullandığı kelimelerdi.
Lakin tıpatıp aynı olmalarına rağmen yankıları farklıydı.
Ram, Subaru’nun Otoritesi aracılığıyla elde ettiği şeyi 『Sinestezi』aracılığıyla bağlı olduğu Rem’le yeniden inşa edebiliyordu.
Subaru cephesinde neler olup bittiğini bilmiyordu. Ama bunun onu rahatlatacağı kesindi. Hem Ram da Subaru’yla uzun süre bağlantılı olmak gibi itici bir durumdan kaçınmış olurdu.
Ram’ın yükü Subaru yerine Rem’e akıyordu, lakinーー
Rem: “ーーーー”
Daimi bir uykuda olan Rem’in ağzından tek kelime çıkmıyordu.
Yalnızca üst üste koyulmuş elleriyle kavraması gereken beyaz boynuzuyla cesurca, harikulade bir edayla, Ram’ın değneğine yerleştirilmiş kırık boynuzunun katalizör rolü oynayışıyla kendi boynuzundan akan manayı Ram’a aktarıyordu.
Ram’ın ihtiyaç duyduğu yoğun manaya aracılık etmenin Rem’in bedenine ne denli ağır bir yük bindirdiği muammaydı.
ーーDolayısıyla bu, sonucu kısa sürede belirleyecek bir mücadele olacaktı.
Ley: “Nee-sa-ma~a~a~ ~tsu!!”
Ram’ın tekmesiyle fırlatılması sonrası kükreyen Batenkaitos, gülümseyerek Ram’a doğru geri sekti.
『Sıçrayıcı』görünümünün kudretinden, mevcut mesafeyi göz açıp kapayıncaya dek yok eden büyü tekniğinden yararlanıyorduーー fakat rakip tarafından bütünüyle görülür ve çözülürken bu siluet ışınlanma tekniği bile fayda etmiyordu.
Ram: “Kesinlikle yavaşsın, miskin şey. Bu gidişle Ram ihtiyar bir kadına dönüşecek.”
Ram, 『Durugörüyle』rakibinin görüş alanını araklıyordu.
Rakibinin odak noktası, göz hareketleri, gücünü aktardığı konum, bunları sentezleyerek amacını zihnini okumaktan daha büyük bir rahatlıkla çözebiliyordu.
İşte bu sayede delici avuçtan kaçınıp kayarak rakibinin beş parmağını tersine doğru büktü.
Ve bir ciyaklama duyma amacıyla Batenkaitos’un boğazına vurarak onu keskin bir dönen tekmeyle duvara geçirdi.
Ley: “Ga…… ~hk.”
Ram: “Gerçi Ram ihtiyarlayınca da güzel olur.”
Bunu söylerken rakibini kıyafetleri aracılığıyla ensesinden tutup indirdi ve bir kez daha kafasını yere çarptırdı. Topuğunu suratına geçirişiyle de burnunu haşat etti.
Ardından geriye doğru bir adım atıp kendisini yakalamaya kalkan ellerden kaçındı, sayısız rüzgar bıçağıyla rakibini hırpaladı.
Ley: “ーーGhi, a~a~a~a~!!”
Ram: “Böylesine tatlı bir suratla attığın şu çığlığın çirkinliğine bak.”
Tüm vücudu rüzgar bıçaklarıyla kesilen Batenkaitos, kanlar saçarak gözden kayboldu.
Fiziksel bedeni her zamanki gibi ara vermeksizin başkalaşım geçirmeyi sürdürüyordu, bununla birlikte yalnızca boynunun üzerindeki kısmı, yani Ram’ın aşina olduğu şeyi dönüştürmeye çalışmıyordu.
Ram’ın kusmasına ramak kalmıştı. Tabii ki bunu yapmayacaktı, çünkü incelikten yoksun bir şey olurdu.
Ley: “ーーーー”
Bu sırada muazzam miktarda kan akıtan Batenkaitos, kabaca Ram’ın üzerine çullandı.
Hiç şaşmadan, mucizevi ve insanüstü teknikleri özgürce kullanıyordu, o kadarı kesindi. En başından beri çeşit çeşit üstün varlığın kudretini bir araya getiriyor, herhangi biri tarafından tekrarlanması imkansız teknikleri formüle ediyordu.
Olası tüm yöntemlerde uzmanlaştığı bu olağanüstü saldırılarıysa Ram’ın daha da ileri giden şiddeti tarafından bastırılıyordu.
Ram, o yüzlerce, binlerce muazzam tekniği, değeri milyonlar eden bir kudretle idam ediyordu. Artık savaşın geldiği nokta buydu.
Batenkaitos’la temasa bile geçmemeye çalışıyordu. Kendisini iyi hissediyordu.
Sonuçta Subaru’nun yokluğundaki koşullara alışmıştı. Yaklaşık iki zinciri daha gevşetmişti.
Muhtemelen zirvedeki gücünün yüzde ellisini sergileyebiliyorduーー yo, o zamanlar çok genç olduğu için olgunlaşan yönleriyle o günlere nazaran çok daha güçlü hale gelmişti.
Ve bu gücün batağına düşmemek, Ram’ın en büyük başarısıydı.
Ram: “Sonuç olarak, boynuzumun kırılması doğru bir şeymiş.”
O gece yaşananlar olmasaydı er ya da geç boynuzun cazibesine kapılabilirdi.
Bunun olasılık dışı olduğunu söylemek istese de gerçekten öyle olup olmadığını kestiremiyordu. Bu yüzden yaşananların doğru olduğunu tasdikliyor, yürüdüğü yolun canlandırıcı doğasıyla böbürleniyordu.
Boynuzunu kaybetmesi sayesinde tiksindiği『Oni』olmak zorunda kalmadan yaşıyordu.
Ram: “Her şeyden önce o gece yaşanmasaydı Roswaal-sama’yla tanışamazdım, yani kıyaslamaya bile değmez.”
Bundan daha büyük bir sonuca varılması mümkün değilken, avcunu öne doğru uzattı.
Batenkaitos ise uzayda sıçrayarak Ram’ın avcunun uzandığı noktada belirdi. Belireceği noktanın çözülmüş olmasının verdiği şaşkınlığın yerleştiği çehresi sımsıkı tutulurken de,
Ram: “Mütemadiyen uçamazsın, değil mi? Senin bu büyülü numaralarını izlemekten sıkıldım. Ve o surattan da.”
Ley: “Beklーー”
Ram: “Beklemek falan yok.”
Bu buz gibi açıklamayla birlikte rakibinin suratını yakalamış olduğu avcunda bir buz bıçağı şekillendirdi.
İşte o anda gözleri, burnu, dudakları, kulakları, yüzünün mümkün olan her zerresi kesilen Batenkaitos, çığlıklar eşliğinde kan kustu.
Ram ise o suratı aynı hızla, kıymaya çevrilinceye dek rüzgar bıçağıyla oymayı sürdürdü.
Ve Batenkaitos’un formu, bu işi başaran Ram’ın avcundan ansızın silinip gitti.
Ama avcundan kaçsa da aldığı yaralardan, çektiği ıstıraptan ve gerçeklikten kaçamayacaktı.
Ley: “Ah, a~a~h, a~a~a~a~hーー ~tsu!!”
Batenkaitos feryat ediyor, gözyaşı yerine bol bol kan akıtıyordu.
Bunu gözlemleyen Ram ise ona doğru ağır ağır ilerliyordu.
Ram’ın yaklaşan adım seslerini işiten Batenkaitos’un formu değişti.
Artık devasa, iriyarı bir bedenin sahibiydi. ーーAncak Ram, yaklaşan yumruğunu indirerek dizini paramparça etti.
Tekme yiyen Batenkaitos’un formu, Ram’dan kaçabilmek adına tekrar değişti.
Sakallı bir devin suratıyla savunmasını sağlamlaştırmak adına top oldu. ーーAncak Ram, gövdesini yukarı doğru tekmeledi, onu bir yumruk yağmuruyla tavana çiviledi, övünülesi teninin altındakileri ağır ağır et yığınlarına dönüştürdü.
Kendisine sonsuz bir işkence bahşedilen Batenkaitos’un formu, Ram’ı öldürmek adına bir kez daha değişti.
Siluet ışınlanma tekniğine sahip kel, yaşlı adam geldi. ーーAncak Ram, kullanacağı, halihazırda açığa çıkmış olan yeteneğine acıyarak onu yakaladı, suratını duvara dayadı ve tüm vücudunu parçalamak istercesine koştu.
Ley: “Ah, babababababababa~a~a~ーー ~hk!!”
Ram'ın olağanüstü gücü tarafından bastırılan Batenkaitos'un tüm vücudu parçalanıyor ve kaçacak yeri kalmıyordu.
Ram’ın kollarında kıvrılan ve dönen formu, en uygun çözümü ararcasına değişip duruyordu.
Bunu büsbütün bastıran Ram ise tüm kudretiyle yüzlerce, binlerce, on binlerce kurbanın yasını tutuyordu.
『Oburluk』tarafından tutsak edilen ve geliştirdikleri sanatları, yürüdükleri yolları, sevdikleri, ayaklar altına aldıkları, hiçe saydıkları, hor gördükleri hisleri olan o kadın ve erkekleri hararetli bir şekilde yad ediyordu.
Artık ne sanatlarından ne yollarından ne de duygularından faydalanılacaktı.
Çünkü Ram’ın karşısında hiçbiri işe yaramazdı.
#Ram’ın boynuzlu ve gücünün yüzde
yüzünü kullanabilen halini aşırı merak ediyorum. Herhalde serinin en güçlü
birkaç karakterinden biri olurdu. Ama aklından geçtiği gibi boynuzunun
cazibesine kapılsaydı belki de kötü bir karaktere dönüşebilirdi. Her işte var bir
hayır dedikleri bu olsa gerek.
Şaka maka Batenkaitos paramparça olmaya adım adım yaklaşıyor, Ram binlerce
kişinin intikamını alarak amacına yaklaşıyor. Bakalım bir sonraki bölümde bizi
neler bekleyecek, orada görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..