ーーBulutların yukarısıyla aşağı yukarı aynı anda aşağısında da bir ışık patlaması gerçekleşmişti.
Yoğun bulutların ötesinde, birbirlerinden uzakta yer alan bu iki savaş alanını aynı anda gözlemleyebilecek tek bir kişi olabilirdi, o da bu dünyanın dışsal gözlemcisiydi.
Pleiades Gözcü Kulesinin ele geçirilmesine adım adım yaklaşılan mücadeleler nihayet final sahnelerine giriş yapıyordu.
Mevcut durumsa şöyleydiーー
Subaru: “Voa~a~a~a~hーー ~hk!!”
Etkilenen kum zemin içeriye doğru patlamış ve toz bulutlarıyla şok dalgalarının arasında kalan Subaru avazı çıktığınca bağırmıştı.
Tüm vücuduna hücum eden yıkıcı güç, onu paramparça edebilecek kudretteydi. Buna rağmen parçalanmamış olma sebebiyseーー
Beatrice: “ーーE•M•M!!”
Subaru ve Beatrice'in türetmiş olduğu üç orijinal büyüden biriydi.
Açıkça anlatmak gerekirse, Subaru ve Beatrice’in fiziksel bedenlerinin zaman akışını durduran ve bu sayede dışsal etkilere maruz kalmamalarını sağlayan mutlak bir defansif büyüydü.
Subaru: “İlk türetişimizde fena halde heyecanlanmıştık ama benzer bir kabiliyet kullanan adam beterin de beteri çıkınca bunu her kullanışımızda hayatta kalmak için son çaremizmiş, aksi takdirde asla kullanmazmışım gibi geliyor!”
Beatrice: “Bu konu zaten konuşulmuştu, doğrusu! Betty gözlerini kapatmaya karar verdi bile, sanırım!”
Subaru’nun çığlıklarını işiten Beatrice, ona bu bağırışla karşılık verdi.
『Açgözlülük』Günah Başpiskoposu Regulus Corneas’ın『Yenilmezliğinin』, bu E•M•M ile geriye dönük bir uyumluluğa sahip olduğu söylenebilirdi. Kullanıcısı korkunç biri olsa da pratik kullanımı olağanüstüydü, hedeflemeleri gereken bir seviye, lakin erişmek istemedikleri bir sahaydı.
Subaru: “Referansımız, düşünmesi bile mide bulandıran bir adam yani……!”
Deneyimleri tüketerek yaşamak, Subaru’nun sıklıkla duyduğu bir şeydi.
Bunun başlı başına 『Oburluk』Günahı Başpiskoposlarını andırdığını fark eden ve onları sürekli sağda solda engel teşkil eden bir grup olarak gören Subaru, kalbinin derinlerinden gelen bir yorgunluk duyuyordu.
Ama onun yokluğunda ne kendisini ne de Beatrice ve Meili’yi kurtarabilirdi.
Meili: “――hah.”
Sayıklayan Meili, Subaru’nun kollarında hafifçe soluklandı.
Yüzü acı içerisinde kıvransa da hiç değilse nefes alabiliyordu. Subaru, kendisine akan acının adım adım azaldığını hissedebiliyordu. Bu da Beatrice’in şifa büyüsünün istendiği gibi işe yaradığına işaret ediyordu. Bu gidişle işlerin daha iyi görünmeye başlayacağı kesindi. İnşallah. Muhtemelen.
Beatrice: “Hem E•M•M hem de şifa büyüsünü aynı anda kullanmak aşırı zor, doğrusu! Betty olmasaydı şimdiye üçümüz de ölüydük, sanırım!”
Subaru: “Aynen, biliyorum! Yalnızca……”
Beatrice’in azarına minnet duyan Subaru, kendi içine yöneldi.
Azıdişlerini sıkıp acıya direnmek zorundaydı. Fakat buradaki ana problem manasıydı―― Her şeyden önce Subaru’nun Beatrice’in büyü deposu olmaktan başka çaresi yoktu. Ama buna rağmen ortalama bir insan kadar, hatta büyüdeki başarısızlığı nedeniyle bundan da az manası vardı.
Bu şekilde E•M•M kullanmak delik deşik bir mana kovası olmaya benzerdi. Yani bu gidişle ya E•M•M ya da Beatrice’in şifa büyüsü sonlanacaktı.
Ve de,
Subaru: “Meili’nin iyileşmesine son vermem mümkün değil…!”
Beatrice: “Öyleyse E•M•M’yi sonlandırmaktan başka çaremiz yok, doğrusu. Zamanlama ve sonrasında olacaklarla ilgilenmek senin sorumluluğun, sanırım!”
Subaru: “Ah tamam, o iş bende. Ve umarım sen de uslu küçük bir ruh olarak söylediklerimi harfiyen yerine getirip Meili’yi iyileştirmeye devam edersin, Beako!”
Beatrice: “Sen! Korkunç! Birisin! Doğrusu!”
Böylece tartıştılar, bakıştılar ve aynı anda E•M•M’yi sonlandırdılar―― Aynı saniyede de oldukları yerden sıçrayarak geri çekildiler.
Bu esnada Kan Kırmızı Akrep ve Cadı Yaratığı sürüsü enselerinde sıkı takipteydi. Birbirleriyle çarpışsalar da gözleri Subaru’nun üzerindeydi.
Durum gereği eli kolu fena halde bağlıydı, çünkü kuleden uzaklaşamıyordu ve hedefi hala Kan Kırmızı Akrepti.
Böyle devam ederse en kötü senaryoyla――
Subaru: “――『Cadı』gelebilir…”
『Ölümden Dönüş』bahsinin açılması bile Subaru’dan miasma salınmasını tetikliyor, Cadı Yaratıklarını ona odaklanmaya zorluyordu. ―― Sergileyecek pek az şeyi olan bir adam olarak bu, sıklıkla başvurduğu bir yöntemdi.
Halihazırda tehlikeli bir noktadaydı ama uzak bir ihtimalle Kan Kırmızı Akrep aynı şekilde ona takılıp kalmayı sürdürürse Cadı Yaratıkları ve Akrebi kendi aralarında daha da büyük bir şiddetle çarpışmaya zorlamak için bu kozu kullanabilirdi.
Ama buna paralel risk de çok yüksekti.
Beatrice, Meili ve Subaru yenik düşecek olursa hiç değilse Ram’ın da yükünün büyük bir çoğunluğunu kendi bedeninde sırtlanmış olan Subaru’nun arkasından geleceği kesindi.
『Cor Leonis』aracılığıyla bu kargaşaya dahil olan herkes aynı gemide sıkışıp kalmış durumdaydı. Regulus’un böyle bir otoriteye sahip olmasına rağmen bu denli yalnız bir hayat sürmeyi başarması çok şaşırtıcıydı.
Beatrice: “――――”
Subaru: “――~hk! E•M•T!!”
Subaru, değersiz düşüncelerinin sınırlarında ışıltının patlayıp yaklaşacağı ve buharlaşacağı bir geleceğin varlığını sezebilmiş, dolayısıyla『Ölüm』önsezisi boğazını kurutunca da ikinci orijinal büyüsünü aktive etmişti. 『E•M•T』『E•M•M’nin』hareketsizlik dezavantajını ortadan kaldıran, her türlü büyüye başarıyla kafa tutarak onları etkisiz hale getirebilen bir anti büyüydüーー yani prensipte, mana katılarak gerçekleştirildikleri sürece bu büyünün yok edemeyeceği hiçbir saldırı yoktu.
Bununla birlikteーー
Subaru: “E•M•M’yi sonlandırdıktan yalnızca beş saniye sonra yeni bir kozumuzu kullandım!”
Acınası bile denilemeyecek kadar acınasıydı, bundan da öte, bir sonraki saldırısına yönelik tüm yollarını yitirmeye devam ediyor, tamamen ve ciddi ciddi köşeye sıkıştırılıyordu.
Subaru ve geri kalanları hedefleyen Kan Kırmızı Akrebin kuyruk iğnesi, Aç At Kralların alevleri ve daha nice Cadı Yaratığı onları küle çevirme gayesiyle saldırıyordu.
Derin bir nefes alan Subaru’nun bedeni kaskatıydı. Üçüncü ve son orijinal büyüsünü kullanmak zorundaydı, aksi takdirde bu durumdan kurtuluşları olmayacaktı. Fakat o büyü, henüz mükemmelleştirilmemişti.
Başarısız olduğu takdirde üçünün hayali bir uzayda sürüklenmeye başlama ihtimali vardıーー
Subaru: “Kendime son anda bir uyanış yaşayacağım üzerine kumar oynayacak kadar güvenmiyorumーー!”
Natsuki Subaru’nun bayağı zeki biri olduğunu kabul etse de her durumdan kurtulabilecek süper biri olduğuna körü körüne inanmıyordu.
O yalnızca pes etmekte kötüydü. Ezilip baskılansa bile defalarca ayağa kalkıyordu. Başka bir deyişle bu, sıklıkla ezildiği anlamına geliyordu.
Subaru: “Şu anda ezikliği alışkanlık haline getirdiğimden bahsedecek konumda değilim. Sakıncalı bir kumar olsa da……”
???: “ーーBasit bir inat ve gösterişle bu işin altından kalkacağını mı iddia ediyorsun? Gerçi bu sahiden de sana yaraşır bir karar.”
Tam da Subaru’nun şansını denemekten başka şansı olmadığına karar kıldığı andı.
Ansızın tepeden bir ses işitildi ve Subaru’nun grubu ile saldırılar arasındaki boşluğa bir gölge girdi. Öylesine göz kamaştırıcıydı ki Subaru istemsizce gözlerini kapattı.
Bu bir mecaz değildi, gerçekten göz kamaştırıcıydı. ーーO gölge, gökkuşağı tonlarıyla parıldıyordu.
???: “ーーAl Clauseria.”
Bir an sonraysa hücum saldırılarına karşı, tüm ışıkları kesip geçen bir ışık gönderildi.
Yıkımın şok dalgaları, kavurucu alevler ve hayatların ipin ucunda olduğu bir hava saldırısı. İşte siyah ışık hepsini azalttı, taşan sular hepsini yuttu ve çıkan kum fırtınası enerjinin yönünü değiştirdi.
Doğa en gerçek anlamıyla kontrol ediliyordu ve bu eylemi gerçekleştiren kişiyse kumların üzerine iniş yapmış ve uzun, ince şövalye kılıcını savurmuş olan zarif bir sırttı.
Julius: “ーーBazı durumlar vardı, ben de aceleyle buraya geldim. Riskli bir bölgeymiş gibi görünüyor.”
Diyerek Subaru’ya dönen kişi elbette ki『En İyi Şövalye』Julius Juukulius’tu.
Kıyafetinin pek çok noktası kum ve kanla lekelenmiş olsa da öyle sakince dikiliyordu.
Gökkuşağının ışıltısına bürünmüş dimdik duran bedeni her zamankinden de zarifti.
Onun yiğitçe varışıyla sesi titreyen Subaru “Julius……” diyerek,
Subaru: “Sen…… Sana işin bitince diğer tehlikeli noktalara gitmeni istediğim şeklinde bir mesaj göndermiştim!”
Julius: “Evet, mesajını aldım. O yüzden de buraya geldim. Üzgünüm ama diğerlerine kıyasla en tehlikeli noktanın burası olacağına hükmettim.”
Subaru: “Kapa çeneni! Hem suratındaki o yara da neyin nesi! Peki Reid ne oldu!?”
Julius: “Düpedüz mağlup oldum. Tamamen galip gelerek ayrıldı.”
Subaru: “Amma eziksin ya~! Öyleyse kazansaydın! Neyse, buraya gelmeseydin ölebilirdim, yani tek bir kez dile getireceğim ama teşekkürler!”
Subaru’nun sert sözlerle karışık minnettarlığını işiten Julius, sol gözünün altında şekillenmiş beyaz yarayla birlikte bir “heh” sesiyle güldü.
Sinir bozucu bir tavır olsa da Reid’e karşı verdiği mücadeleyi tek başına tamamlamış ve kendisi adına bir kazanç elde etmiş gibi görünüyordu. Bunun kanıtıysaーー
Subaru: “Yarı-ruhlarınla barıştın mı?”
Julius: “Kesin konuşmak gerekirse o kızlar tomurcukken filizlenerek Ruhların haşmetine erişti. Ayrıca, barıştım demek de doğru olmaz. Sonuçta aramızda herhangi bir anlaşmazlık yoktu.”
Gülümseyen Julius’un etrafı altı yarı-ruhlaーー yo, parlaklıkları artmış altı Ruhla çevriliydi.
『İsminin』『Oburluk』Otoritesi tarafından yağmalanması sonucunda onlarla olan bağlantısını da yitirmiş, Ruhlar Julius’u hiçbir güç bahşetmeksizin takip etmiş, telaşları uzun sürmüştü.
Fakat her iki tarafın da siperleri dolduruşuyla bağları eskisinden de güçlü bir hal almıştı.
Altı Ruhla kontrat yenilemek, son derece şeffaf bir oyundu.
Subaru: “Bu arada ben meşgulken Beako’ya sırnaştığın için yenilir yutulur cinsten bir herif değilsin lanet olasıca.”
Julius: “Maalesef daha önce yenilip yutulduğum oldu.”
Subaru: “Hiç komik değil! Biraz fazla aklı başında davranıyorsun, anlarsın ya!!”
Julius’un o Otoritenin getirdiği trajik yıkım tecrübesiyle mizah yapabildiğini gören Subaru’nun gözleri irileşmişti.
Galip olarak ayrılma tabirini kullandığına göre Reid’le arasındaki meseleyi çözüme kavuşturmuş olmalıydı. Reid’in fiziksel bedeni Roy Alphard’a ait olduğu için de『Oburluğun』bir kısmıyla işlerinin bittiğini düşünmek doğal olurdu.
Ve Julius'un bu potansiyel tehlikeye açıkça değinmemesi, Alphard'ı etkisiz hale getirmeyi başardıkları anlamına geliyordu.
Beatrice: “Julius! Tam vaktinde geldin, sanırım! Kua’yla destek ol, doğrusu!”
Julius: “ーーAnlaşıldı.”
Julius, Beatrice’in çağrısı karşısında anında eğildi. O da Subaru’nun kollarındaki Meili’nin durumunu değerlendirmişti.
Böylece altı Ruhu arasında suya hükmeden mavi Kua’yı ileriye yansıttı ve onun hassas gücü, Beatrice’in büyüsüyle birlikte Meili’nin bedenine şifalı mana akıtmaya başladı.
Sonra daーー
Julius: “Demek zaman kazanmam gerekiyor.”
Subaru: “Aynen, gördüğün gibi. Shaula kırmızıya döndükten sonra balataları sıyırdı ama altından kalkabilir misin sence? Daha az önce kırmızı kafalı adama yenilmedin mi?”
Julius: “Bu sebeple bir kaybı telafi etme arzusunu dile getirmek bir hanımefendiye karşı kabalık olur.”
Diyerek kafa kafaya çarpışmayı kabul eden Julius, şövalye kılıcını kuşanarak Kan Kırmızı Akrepleーー Shaula’yla yüzleşti.
Lakin Shaula’nın bileşik gözleri, şövalye karşısında hiçbir irade, arzu yansıtmıyordu. Onun öldürme arzusu hala Subaru’ya yönelikti ve aralarına giren her şey, yoluna çıkan engellerden ibaretti.
Kendisini bir seviye yükseltmiş olan Ruh Şövalyesi Julius’a karşı takındığı tavır da buydu.
Julius: “Subaru, Shaula Hanımla ben ilgileneceğim. Onun dışında her şeyi……”
Subaru: “Sen halledersin diyorsun, hı hı, anlaşıldı.”
Julius: “Hayır, Beatrice-sama’yla birlik ol ve başar.”
Subaru: “Bu tarz durumlarda yapabileceklerimin %70 kadarını Beako’ya borçluyum, bilirsin ya.”
Dürüst olmak gerekirse %70 oldukça gösterişli bir orandı.
Aslında %80 veya %90 civarıydı, Subaru’nun Beatrice’in kontrat sahibi olarak gurur duyabileceği tek şey kurnaz bir kafa ve birkaç ucuz, küçük numaraydı, yani %95 demek bile tuhaf kaçmazdı.
Her halükardaーー
Subaru: “Geri dönerek hayat kurtardın……”
Julius: “Sen de kendi değerini yeniden gözden geçirmiş gibi görünüyorsun ki bu da beni her şeyden çok mutlu ediyor.”
Bu samimi etkileşim sonrası Subaru ve Julius ikilisi kendilerine düşen görevlere odaklandı.
Julius, hiçbir Cadı Yaratığının Subaru ve diğerlerine ulaşmayacağından emin olmak adına öne çıkarak kendisini bıçak yağmuruna maruz bıraktı, arka tarafın aldığı hasarı azalttı.
Diğer taraftan Subaru da Meili’yi Cadı Yaratıklarının verdiği hasardan uzak tutmaya ve o ölüm döşeğindeyken galibiyet için gerekli koşullar sağlanıncaya dek zaman kazanmaya odaklandı.
Subaru: “ーー~hk.”
İşte o sırada, Subaru’nun suratı sarsılmışçasına, şaşkınlık içerisinde havaya kalktı.
Sebepse Pleiades Gözcü Kulesinde gerçekleşen bir anomaliydi. Yaniーー
Subaru: “ーーRam’ın karşılığı, kayboldu?”
△▼△▼△▼△
ーーVolcanica'nın yaydığı nefes, mavi bir ışık şeklinde en üst katmana süzüldü.
“ーーーー”
Emilia’ysa tüm gücüyle yarattığı buzdan kalkanı kullanarak onu engellemeye, aşıp geçmeye çalıştı.
Pleiades Gözcü Kulesine ulaşıncaya dek kum denizinde yaptıkları yolculukta kuleden üzerlerine yağan hale yağmurunu karşılamak için de buzdan kalkan kullanmıştı fakat aynı kalkan, ejderha nefesi karşısında bir saniye dahi direnemiyordu.
Üst üste yığdığı buzdan kalkanlar anında eriyor ve Emilia’nın az da olsa güçsüzleşmesini umduğu saldırı üzerine yağıyordu.
“ーーーー”
İşte o saniyede aklına arkasındaki siyah monolit geldi.
Ejderha nefesinden etkilenmeyecek kadar sağlam olabilirdi. Ama diğer taraftan, parçalandığı takdirde『Sınavın』mahvolabileceğinden de endişe duyuyordu.
Üstüne üstlük『Sınavı』geçmekle ilişkisi olmayan bir düşünce olsa da,
Emilia: “Kırılırsa, ge~rçekten yapayalnız kalırlar……”
Tuhaf bir déjà vu hissi veren el izleri, monolitin üzerinde bırakılmıştı.
Kendisiyle nasıl bir bağlantıları vardı, belki de bu meseleyi gereğinden fazla düşünüyordu. Yine de o hissiyatın kimliğini çözmek istiyordu.
İşte bu yüzden, yok olmayacaktı. Onun yok olmaması adına…
“ーーーー”
Mucizevi bir şekilde mümkün olduğunca mana toplayarak onu bir Buz Hattına dönüştürdü.
Emilia kendisini bile şaşırtacak çoklukta manaya sahip olsa da o uçsuz bucaksız mananın bütününü manipüle edemiyordu.
Yani içinde ne kadar mana olursa olsun açığa çıkartabildiği miktar, geçidinin kapasitesiyle sınırlıydı.
Yine de sıradan bir büyücünün on katından fazla mana kullanabilişiyle böbürleniyordu ancak bir ruh sanatları kullanıcısı olarak uzun yıllar yaşamak, potansiyelini daha da ileri taşımıştı.
Büyücüler geçitleriyle iletişim kurar, içlerinde birikmiş manadan faydalanarak dünyaya müdahale ederlerdi.
Ruh sanatları kullanıcılarıysa Ruhların gücünü ödünç alır, atmosferdeki manayı kullanarak dünyaya müdahale ederlerdi.
Ve ikisinin de temeline sahip olan Emilia, her ikisini de yapabilecek kapasitedeydi.
Musluktan akabilecek su miktarı sabit olsa da suyu bir kovada tuttuğunuz sürece kullanabileceğiniz miktar daha da artardı. Emilia da bunu kendi fiziksel bedenini ve dünyayı kullanarak yapıyordu.
Dış dünya sınırları içerisinde kendisinden çıkan manayı duraksatıp geçidine aldırış etmeksizin maksimum miktarda büyü kullanıyorduーー
Emilia: “ーーMutlak Sıfır.”
Subaru, ona bu ismi vermiş ve gerçekleşmesinin güç olabileceğine dair boş bir teoriden bahsetmişti.
Gerçek bir savaşı tek hamlede bitirmek için yeterliydi ve bu, Subaru’nun mucizevi bir şekilde inanılmaz olduğunu iddia ettiği sıralardı, Emilia o noktadan sonra kendisini daha önce hiç başarılı olmadığı bir mücadelenin içerisinde bulmuştu.
Ve bu defa başarılı olacaktı.
Emilia’nın sıradan büyü gücüne 1 diyecek olursak taşkın gücü kullanıp şekillenen bu büyünün gücü 10a, hatta belki 100e yakın olurdu.
Beyaz bir boşluk ansızın tüm dünyayı fethediyor, ona da durdurulması imkansız zaman akışını bile durduran, yalnızca atmosferin donması şeklinde tasvir edilemeyecek olan bir güç eşlik ediyordu.
Ve bu güç karşısında, kaçınılmaz『Ölümle』karşılanması gereken ejder nefesi bile istisna değildi.
Ön saftan gelen mavi ışıkla mutlak sıfırın karşılaşması, dünyada bir boşluk yarattı.
“ーーーー”
İşte o saniyede iki maksimum güç, en ufak bir gecikme olmaksızın çarpışarak birbirini tüketti.
Hiçbir ses veya etkinin eşlik etmediği, gerçek anlamda hayret uyandırıcı bir tükenişti ve durdurulduğu varsayılan zaman yeniden akmaya başladığında Emilia, bir buz mızrağı hazırlayarak öne doğru atıldı.
Emilia: “Hi, ya~a~a~aーー!!”
Narin boğazı titreyen Emilia, Volcanica’ya doğru hücum etti.
Gövdesinden tamamıyla güç alan bedeni inanılmaz ağır geliyordu. Bedeninden çıkan şey kullanılmış mana olsa da kullanılışı nedeniyle Emilia’ya bindirdiği yük muazzamdı.
Doğal olarak içi su dolu bir kovayı devirmek yeterli bir güç gerektirirdi.
Emilia’ysa kova yerine koca bir çeşmeyi devirdiği için tamamen bitkin hissetmesi çok doğaldı. Ama buna rağmen,
Emilia: “Cesaretimi, yitiremem!!”
Diye bağırarak kendisini canlandırdı.
Canlılık ve mana farklı şeyler olsalar da tüm gücüyle bu sözleri sarf edip duyması sayesinde önceden uykuda olan gücünde bir artış gerçekleştiğini hissetti. Bu bir yanlış anlaşılma olabilirdi, lakin kandırdığınız kişi kendiniz olduğu sürece yalan söylemek her zaman o kadar da kötü olmayabilirdi.
#Son cümleyle bölüme bayağı felsefi bir kapanış yaptık. Emilia tüm gücüyle Volcanica’ya karşı çıkıyor, Ram’ın karşılığı kayboldu -ki daha önce Emilia’nınki de kaybolmuştu, yani bir şekilde ona katılacak olabilir- , Julius görevini tamamlayarak Subaru’nun yanına geldi ve tam bir bromance sahnesi yaşayarak işe koyuldular. Heyecan dorukta. E bize de devam etmek düşer, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..