Emilia: “Hooop-pa!”
Subaru’nun bilinçsiz bedenini kaldıran Emilia, iç çekti. Subaru’nun gözlerinin sımsıkı kapalı oluşu ve zar zor nefes alışı, Gözcü Kulesindeki problemleri çözmek için ne kadar çaba sarf ettiğinin kanıtlarıydı.
Emilia ve diğerlerini kurtarmak için ne denli çaresiz olduğunun göstergeleriydi. Emilia, Batenkaitos tarafından İsmi çalındığı ve herkes tarafından unutulduğu sırada Subaru’yu yanına koşar halde gördüğünde çok mutlu olmuştu.
Ona bunu söylemek istiyordu. Subaru’nun kendisini çok fazla suçlamamasını umuyordu. Shaula’ya olanlardan o sorumlu değildi. Emilia ve geri kalanlar sorumluydu, ama daha net olmak gerekirse—
Emilia: “—Bana kalırsa Ustası, Flugel, geeeeeerçekten kötü biriymiş.”
Bilgeye ait başarıları Shaula’ya yükleyen ve onu Pleiades Gözcü Kulesine bağlayarak sonsuz bir uykuya dalmasından sorumlu olan kişi oydu.
Dünyayı kurtaran üç kahramandan biri olsa bile Subaru’yu ağlatıp Shaula’yı üzdüğü için Emilia’nın gözünde yalnızca bir haindi. Elbette ki onunla konuşma şansını asla bulamayacağı için onu hissettiği bu hüsrandan kurtarabilecek hiç kimse yoktu.
Anastasia: “Gerçekten bitkin düşmüş gibi görünüyor… ama büyük bir problem değil. Dinlenirse toparlanır. Doğru ya, neden onu Yeşil Odaya götürmüyoruz?”
Emilia: “Haklısın. Ram ve diğerleri de orada zaten… Ram bana yardıma geldiğinde Rem’i sen kollamışsın, öyle mi, Anastasia?”
Anastasia: “Bu biraz abartılı bir hikaye, öyle değil mi? Kendimi toparlayınca Natsuki’ye yardım etmeye giden Julius’u ve Emilia’ya yardım edecek olan Ram’ı uğurladım, hepsi bu… Bu arada korkarım ki Rem hiçbir değişiklik göstermedi.”
Emilia: “Anlıyorum…”
Yeşil Odada bekleyen Ram, Rem ve Patrasche’yi düşünen Emilia’nın şekilli kaşları çatıldı.
Batenkaitos’un katledilişi bir bakıma İsmi ve Hatıralarını yitiren Rem’in intikamının alınması uğrunaydı. Bununla birlikte şu an için önemi olan tek şey onun uyanmasıydı ve bu da gerçekleşmediğine göre intikamlarını alıp almamaları bir şey ifade etmiyordu.
En azından bu, Ram’ın hiç tereddüt etmeden söyleyebileceği bir şeydi. Onun için önem arz eden tek şey Rem’i geri almaktı.
Anastasia: “Umarım Roy Alphard bize o konuda da bir şeyler söyleyebilir. Bu Gözcü Kulesiyle… yo, Ulu Pleiades Kütüphanesiyle ilgili yanıtlanmamış çok fazla soru var.”
Beatrice: “Her şeyi bilen bir Ulu Kütüphane…Shaula’nın iddiası bu şekildeydi, doğrusu. Umursamaz bir kızdı ama tam da bu yüzden kelime oyunları yapmazdı, sanırım. Bunun bir Ulu Kütüphane olduğunu söylemişti, öyleyse bundan şüphe duymaya hiç gerek yok, doğrusu.
Ulu Kütüphanenin tek işlevi Ölü Kitapları mıydı? Yoksa başka işlevleri de var mıydı? Çözmeleri gereken şey buydu. İşte buna dayanarak Emilia’nın Beatrice ve diğerlerine söylemesi gereken şeyler vardı.
Emilia: “Şey, Subaru’yu dinlenmesi için Yeşil Odaya götürdükten sonra herkesi götürmek istediğim bir yer var… Orada tanışmanızı istediğim biri bekliyor.”
Anastasia: “…Birinci katla ilişkili bir şey mi, acaba?”
Emilia birinci kattaki son Sınavı tamamlamıştı. Bu, Beatrice ve diğerlerinin bildiği bir şeydi. Buradaki problem, Emilia’nın henüz her şeyi açıklamamış olmasıydı.
Mesela birinci katta ne vardı? Orada kiminle karşılaşmıştı? Ne yapmıştı? Cevaplar tuhaf, dünya dışı ve kelimelere dökülmesi zor olduğu için—
Emilia: “Size bunları anlatmam uzun sürmeyecek ama süüüüüper karmaşık, o yüzden o kişiyle bizzat tanışıp konuşmaya ne dersiniz?”
Diyen Emilia, Gözcü Kulesinin yukarılarını işaret etti.
△▼△▼△▼△
Volcanica: “—Ey, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.”
“───”
Emilia’nın rehberliğinde Pleiades Gözcü Kulesinin en üst katına—birinci kata—ulaşan grup şaşkına dönmüş, devasa ejderin yaptığı karşılamayla her birinin nutku tutulmuştu.
Onların suratlarındaki ifadeleri gören Emilia’ysa, “Süüüüüper şaşırtıcı bir şey, değil mi?” deyip boynunu kaldırmış halde devam ederek—
Emilia: “Birinci kata çıkıp Volcanica’yı burada bekler halde bulduğumda geeeeeerçekten şaşırmıştım…”
Beatrice: “Yo-yo, dur, dur bir saniye, sanırım. Hey, bu yalnızca şaşırarak çözülebilecek bir problem değil, doğrusu!”
Masmavi pullarla kaplı Kutsal Ejderhayı karşısında bulan Beatrice, görünümüne yakışmayan panik dolu bir ses çıkartmıştı. Tam anlamıyla huzursuzmuşçasına kollarını aşağı yukarı sallıyordu. Fakat bu şoku yaşayan tek kişi Beatrice değildi.
Julius: “Bu…şey…”
Anastasia: “Vaaaaauuuuv, benim bile bekleyemeyeceğim bir şeyle karşılaştık. Burada neler dönüyor? Bay Kutsal Ejderhanın Büyük Çağlayanın ötesinde olduğunu söylememiş miydin?”
Echidna: “Öyle olmalıydı. Ejderha Tarihi Taşından gelen kehanete göre kraliyet seçiminin sona ereceği yıl, Lugnica hükümdarı olacak kişiyle anlamasını yenileyecekti, Ana.”
Nutku tutulan Julius’un yanındaki sakin mizaçlı Anastasia, döktüğü soğuk terleri zar zor gizliyordu. Boynuna sarılı Echidna’nın sesi de hafiften boğuklaşmıştı. Fakat hanımların karşılıklarına tepki vermekte geciken Julius, kendisini toparlayıp konuşmaya başladı. “Affedersiniz—”
Julius: “Ey Krallığımızı koruyan Ulu Kutsal Ejderha. Sizin saygıdeğer benliğinizin, yıllar yılı sözünü tutarak bize büyük yardımlarda bulunan ahdin sahibinin huzurunda sergilediğimiz kabalık için içtenlikle özür dileriz.”
Volcanica: “───”
Julius: “Hal böyle olsa da sizinle tanışmak büyük bir onurdur. Bendeniz Julius Juukulius, Lugnica Krallığı kraliyet muhafızlarının bir üyesiyim. Değerli hikayelerinizin pek çoğunu aklıma kazımayı ihmal etmedim.”
Dizlerinin üzerine çöküp eğilen Julius, belinden kılıcını çekerek nihai bir saygı göstergesiyle yanı başına yerleştirdi.
Ve böylece, Ejderha Krallığına hizmet eden bir şövalye olarak Kutsal Ejderhaya sergileyebileceği en büyük nezaketi sergiledi. Volcanica’ysa altın rengi gözlerini kısarak—
Volcanica: “—Benim adım, Volcanica. Kadim antlaşma uyarınca zirveye ulaşan kişinin arzusunu talep ediyorum.”
Julius: “Benim hayatım da inancım da Leydi Anastasia Hoshin’e adanmış durumda. Bir sonraki hükümdar olacak… ve yeni anlaşmayı yürürlüğe koyacak kişi… kesinlikle Leydi Anastasia olacak…Kuuu.”
Anastasia: “Ju-Julius, ağlıyor musun sen?”
Dizlerinin üzerine çöküp çaresizce gözyaşı döken Julius, Anastasia’yı rahatsız etmişti. Elinin tersiyle gözyaşlarını silerek, “Özür dilerim—” dedi.
Julius: “Üç Kahramandan biriyle—Reid’le—tanışmakla kalmayıp Kutsal Ejderha Volcanica’yla da tanışma fırsatı buldum. Lugnica Krallığının bir şövalyesi olarak daha fazla onur duyamazdım… Bu…kule, neyin nesi böyle?”
Böylesine huşu uyandırıcı bir şeye tanık olması nedeniyle Julius’un sesi titriyordu.
Emilia’ysa onun bu özel anını mahvedecekmişçesine bir vicdan azabıyla konuşmaya başladı: “Şey, o konuda…”
Emilia: “Julius, çoook mutlu olduğun için sana bunu söylerken geeerçekten tereddüt ediyorum, ama…”
Julius: “—. Özür dilerim, Leydi Emilia. Size ve Leydi Anastasia’ya saygısızlık ederek izninizi almadan Kutsal Ejderhayla konuşmaya teşebbüs ettim…”
Emilia: “Mmm, o konuda endişelenme. Mesele şu ki…Volcanica…”
Julius’un canını yakmadan meseleyi açıklamaya çalışan Emilia, söylenecek doğru kelimeleri bulmak için mücadele ediyordu. Derken kafasının üzerinden—
Volcanica: “—Ey, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.”
Anastasia: “…Dur bir saniye. Bu repliği…Daha az önce duymuş gibiyim.”
Volcanica’nın aynı cümleleri tekrarladığını işiten Anastasia, şüpheye kapılan ilk kişi oldu. Ancak aynı his diğerlerine de yayıldı. Bunu dile getirmek gayet doğalken herkes, aynı sözleri defalarca tekrarlamayı sürdüren Volcanica’daki değişimi fark etmişti. Ve—
Emilia: “O Volcanica olsa da burada öööööyle çok beklemiş ki birazcık bunamış. Gerçi bedeni hala enerji dolu olduğu için biiirazcık kabadayılık da var…”
Epey kötü bir bunama örneği gösteren Volcanica hala bir ejderha kudretine sahip olsa da geride kalan uzun yıllarda zihni hasar görmüştü.
Kutsal Ejderha, belki de birinci katın Sınavı nedeniyle Emilia’nın sütuna çıkmasını engellemek için büyük bir enerji harcamış ama Emilia Monolite ulaşır ulaşmaz Sınavı geçtiğine hükmederek başlangıç pozisyonuna dönmüştü.
Ayrıca Sınav sonlanmış olsa da Sınav hakkında konuşmaya devam ediyordu.
Julius: “Ulu Kutsal Ejderha bir bunak mı…?”
Anastasia: “Ju-Julius, sakin ol. Hadi ama, birazcık yorulmuşsundur, değil mi? Neden oturmuyorsun?”
Julius, Emilia’nın söyledikleri karşısında fazlasıyla şaşırmıştı. Reid’in ardından ikinci bir kahramanın da hakkında işittiği hikayelerden farklı çıkması dizlerinin titremesine yol açmıştı.
Emilia da gözleri ışıldayan Julius’u hayal kırıklığına uğratmak istemezdi ve göğsünde donuk bir acı duyuyordu. Fakat—
Beatrice: “Emilia, muhtemelen durum bu değil, sanırım. Bu bir çeşit bunama değil, doğrusu.”
Emilia: “Ne?”
Beatrice: “Echidna, eminim bunu sen de hissedebiliyorsundur, sanırım. Bu bunama değil…”
Echidna: “Ah, evet. Başlangıçta emin olamamıştım ama şu anda hissediyorum. Bu zihnin yıpranması değil, ruhun boşluğu.”
Emilia: “Ruhun…boşluğu mu…?”
İki yapay ruh olan Echidna ve Beatrice arasında dönen anlayışa dayalı konuşma karşısında Emilia’nın kafası karışmıştı. Julius ve Anastasia’nın suratlarına da şaşkın ifadeler yerleşirken Beatrice, parmağını kaldırarak, “Çok basit, doğrusu.” dedi.
Beatrice: “Onun ruhu boş… Yani, ruhu onunla birlikte değil, sanırım. Bunun sonucunda da söyleyebileceği şeyler ve verebilecekleri karşılıklar sınırlı, doğrusu. Onu yüzde 90 uykuda şeklinde düşünebilirsiniz, sanırım.”
Emilia: “Yüzde 90 mı… Ama yine de süüüüper güçlüydü?”
Echidna: “Ruhu burada olsaydı emsalsiz olurdu.”
Echidna’nın ses tonunun hayatta olduğun için şanslısın imasını taşıyışı Emilia’yı ürpertmişti.
Emilia, buzdan askerlerinin yardımıyla bu çaresizce mücadeleden ucu ucuna sağ çıkabilmişti. Ve şaşırtıcı bir şekilde bunu yalnızca yarı uyanık bir Volcanica’yla yaşamıştı. Yarı uyanık ve bunak olmak birbirine benzeyebilirdi ama doğaları gereği tamamen farklı şeylerdi.
Beatrice: “Ama ruhu burada olmasa bile hala Kutsal Ejderhanın bedenine sahip, sanırım. Durum buysa Pristella’daki vatandaşlara yardım etmemizin bir yolu olabilir, doğrusu.”
Anastasia: “—! Herkese yardım etmenin bir yolu mu? Bunu nasıl yapabiliriz?”
Echidna: “—Anlıyorum. Kutsal Ejderhadan… ejder kanı alabiliriz.”
Anastasia parmaklarını şaklatırken Beatrice, başıyla onay verdi. Onları işiten Emilia’ysa gözleri irileşerek “Ah” dedi.
Lugnica Krallığına aktarılan tüm masalların kaynağı, Kutsal Ejderha Volcanica’nın kanının ta kendisiydi.
Ejder kanının kurak toprakları diriltebileceği, bolca hasat sağlayabileceği ve tüm hastalıklarla yaraları iyileştirebileceği söylenirdi. Basitçe pek çok dikkat çekici etkisi kaydedilmişti.
Ve başka bir konudan bahsetmeye gerek dahi yoktu. Ejderin kanı, Emilia’nın görmezden gelemeyeceği bir elementti—
Emilia: “Volcanica’dan kan alabilirsem…”
Emilia’nın kraliyet seçimine katılma sebebi Lugnica Krallığında tutulan Ejder Kanını elde etmek ve Ulu Elior Ormanının donmuş topraklarını eritmek için kullanmaktı.
Emilia, kendi gücünün çılgına dönmesi nedeniyle ormanda donmuş olan halkını özgür bırakmak adına seçimde yerini almaya kararlıydı.
Emilia: “───”
Ve seçime katılma amacının yerine gelme olasılığının farkına varan Emilia’nın kafasına ansızın bir gerçek dank etmişti. Bu da onu germiş ve nefesini kesmişti.
Eğer burada Volcanica’nın kanını alabilecek olursa, tahta çıkmak için hiçbir sebebi kalmazdı—
Emilia: “Ben…”
Beatrice: “…Emilia, kafanı karıştırdığım için üzgünüm, sanırım. Senin düşündüğün Kan, bu Volcanica’nın kanıyla bir değil, doğrusu. Bu yüzden amacına ulaşamayacaksın, sanırım.”
Beatrice, kraliyet seçimine katılma sebebini yitirmek üzere olan Emilia’ya böyle söyledi. Emilia’ysa ona bakıp gözleri irileşerek “Ha?” dedi.
Emilia: “Ne demek amacına ulaşamayacaksın? Ben… geeeeerçekten çok çalıştım, bilirsin ya. Ormandaki buzu eritmek için kraliyet kalesindeki Ejder Kanına ihtiyacım var. Bu yüzden…”
Beatrice: “Bu düşüncende hiçbir yanlışlık yok, sanırım. Fakat açık konuşmak gerekirse, az önce de belirttiğim üzere Lugnica kraliyet kalesindeki Kan ve buradaki Volcanica’nın kanı aynı değil… Kraliyet kalesindeki Ejder Kanı, ölmekte olan bir ejderhanın kalbinden dökülen son kan damlası, sanırım.”
Emilia: “Kalbinden dökülen son…damla mı?”
Daha önce hiç işitmediği şeyler işiten Emilia’nın suratı asıldı, şekilli kaşları çatıldı. Beatrice ise usulca başını salladı ve ardından Julius elini kaldırarak “Bir şey sorabilir miyim?” dedi.
Kutsal Ejderhanın varlığı veya yokluğunun şokundan daha yeni sıyrılmış olan Julius, karşılıkları değişmeyen Kutsal Ejderhaya bakarak—
Julius: “Affedersiniz, Leydi Beatrice, ama az önce söylediklerinizle ne kastediyorsunuz? Ben Lugnica Krallığı kraliyet muhafızlarına ait bir şövalyeyim. Ve bu kulaklar Kraliyetle ilişkili pek çok şey işitti. Bununla birlikte az önce söylediğiniz şey…”
Beatrice: “—Kalbi son bir kez attığında o kalpteki kan, bir kaba aktarıldı. Ve o kan, bir ejderhanın hakiki kanı olarak insanoğlu ile ejderhalar arasındaki anlaşmanın kanıtı olarak hizmet etmesi adına kraliyet kalesine emanet edildi.”
Julius: “───”
Beatrice: “Bunu bilmemen şaşırtıcı değil, doğrusu. Az önce anlattıklarım, Yasaklı Kütüphanede mühürlü bir kitaba ait bilgiler… Açgözlülük Cadısı Echidna tarafından ortaya atılmış bilgiler olması gereği artık dış dünyada varlığına dair herhangi bir iz bulunmuyor, sanırım.”
Beatrice’in yanıtını işiten Julius’un gözleri irileşti, soluğu kesildi. Bir Kraliyet şövalyesi olarak bunlardan hiç haberi yoktu ama Beatrice’in ağzından döküldüğü için söylenenlere bir yalan gözüyle bakamazdı. Ve tüm bunlar gerçekse—
Julius: “Öyleyse Lugnica’nın başkentinde tutulan Ejder Kanı hangi ejderhaya ait? Kalbinin son kez atışından kastınız…”
Anastasia: “Kanı bırakan ejderhanın ölmemesi tuhaf olurdu… Bu durumda o kanın kafası gidik Bay Kutsal Ejderhadan gelmesi hiç mantıklı olmaz.”
Julius ve Anastasia şüphelerini dile getirmişti ve bunu yapmakta hakları vardı. Ejder Kanı ejderhanın kalbinin son atışında toplanmışsa Volcanica’ya ait olamazdı. Ayrıca, buna rağmen büyük bir güce ait bir kansa—
Beatrice: “Maalesef kitapta bundan bahsedilmiyordu, doğrusu.”
Echidna: “…O kişi de her şeyi gönülsüzce yapıyor. Anladığım kadarıyla o Açgözlülük Cadısı, Natsuki’nin bana bu kadar soğuk davranmasının en büyük sebebi, haksız mıyım? Bu yüzden benim hakkımda iyi bir izlenime sahip değil ve şimdi de o izlenim iyice güçleniyor.”
Beatrice: “Annem hakkında kötü konuşma, sanırım. Laflarına dikkat et, doğrusu.”
Emilia: “Siz ikiniz, bu şekilde kavga etmeyin! Ama, eeeeemmm, mmmm…”
Echidna konusundaki fikir ayrılıkları yüzünden işleri giderek kızıştıran ikiliyi azarlayan Emilia, sessizce kafasını eğdi.
Volcanica’nın kanının saraydaki Ejder Kanından farklı olduğunu işittiğinde ilk tepkisi şaşırmak olmuştu. Ama aynı zamanda rahatlamıştı da.
Emilia: “…Böyle bir şeyin gerçekleşmesi…çoooook tuhaf.”
Emilia’nın ana hedefi ormandakilere yardım etmekti. Bu hedef bugün bile değişmemişti. Dolayısıyla Volcanica’nın kanını burada elde edebilseydi Ulu Elior Ormanındaki herkesi özgür kılması mümkün olabilirdi. Bununla birlikte bunu yapmak istese de tereddütleri de vardı.
—Ulu Elior Ormanını kuşatan buzları eritmenin başka bir yolunu bulduğu takdirde sahneden iner ve bir kraliyet seçimi adayı olmaya son verir miydi?
Emilia: “───”
Anastasia: “…Emilia’nın şüpheleri bir yana, Beatrice’in söyledikleri doğruysa Bay Volcanica’nın kanıyla yapılabilecek bir şey var mı ki? Hayal kırıklığına uğratma olasılığı yüksek, haksız mıyım?”
Beatrice: “İster işe yaramaz olsun, ister bunak, ister ruhsuz, o yine de bir Kutsal Ejderha, sanırım. Yani kanı da epey güçlü olmalı. Yalnızca…”
Emilia: “Herkesin buzunu eritecek kadar güçlü değil, öyle değil mi?”
Beatrice, Emilia’nın sorusu karşısında mahcup bir bakış atarak başını salladı. Ondan da üzgün görünen Beatrice’in bu haline bir göz atan Emilia’ysa dudakları gevşeyip kafası kalkarak, “Sorun değil.” dedi.
Emilia: “Bu gerçek epey üzücü ama çok ani gerçekleştiği için öööööyle şaşırdım ki farkına varamadım… Yani, büyük bir mesele değil.”
Beatrice: “Üzgünüm, sanırım. Sana bunu daha önce söylemeliydim, doğrusu… Ama böyle bir yerde Kutsal Ejderhayla karşılaşacağımızı düşünmüyordum, sanırım. Gerçekten üzücü oldu, doğrusu.”
Emilia: “Mmm, doğru, tam bir baş belasıymış.”
Beatrice’in yüzü kendisine yakışmayan bir şekilde asılırken Emilia göğsünü kabarttı.
Dürüst olmak gerekirse gerçekten de hayal kırıklığına uğramıştı. Ama Beatrice’e söylediği şey de doğruydu. Daha ziyade, kendisine kestirme yola sapamayacağı veya hile yapamayacağı söylenmiş gibi hissediyordu.
Echidna: “Öyleyse mevcut konuya dönelim. Kutsal Ejderhanın kanı kullanıldığı takdirde Şehvetin Otoritesine bağlı olarak görünüşleri değişen Pristella vatandaşlarını normale döndürme olasılığı söz konusu. Beatrice’in de belirttiği üzere, ruhu olmasa da kanı büyük bir güç barındırıyor olmalı.”
Anastasia: “Kaledeki Ejder Kanının tek bir damlasının çorak bir araziyi canlandırabileceği söyleniyordu. Yani güçlü bir ilaç, değil mi?”
Echidna: “Bu nedenle, binlerce kez seyreltilmesi zaruri olacak.”
Julius: “Ama elimizde hiçbir şey olmamasına kıyasla oldukça büyük bir gelişme. Eğer mucizevi bir ilaç olmasıyla ilgili hikayeler doğruysa, denemeye değer.”
#Şu ejder kanı meselesi ilginçmiş.
Volcanica hala canlıysa ve saraydaki kan, bir ejderhanın kalbinin son atışında
toplanan kansa gerçekten başka bir ejderhadan mı bahsediyoruz? Altıncı cildi
bitirirken hala cevapladığımızdan çok soruyla karşılaşıyormuşuz gibime geliyor.
Hakkımızda hayırlısı arkadaşlar.
Bu arada garibanım Julius’a ne çektin be evladım demeden de geçemeyeceğim. Reid’den
sonra bir darbe de Volcanica’dan yedi. Ben onun yerinde olsam çok utanırdım
herhalde :D Neyse. Hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..