Cilt 4 Bölüm 8 [ uzun zamandır beklenen buluşma ] (1/2)

avatar
5250 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 8 [ uzun zamandır beklenen buluşma ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy

 

Asfaltsız yollarda seyahat ederken bile, ejder vagonuna hiçbir ses ulaşmıyordu. Subaru ne kadar tecrübe ederse etsin ilahi korumaların etkilerini hala inanılmaz buluyordu.

 

Bunlar yalnızca rüzgar kaçırma ilahi korumasının etkileriyse, acaba diğer ilahi korumaları da aktive etseler kimbilir durum inanılmazdan ne kadar öteye giderdi.

 

[Subaru: …ya da başka bir şey, ama bu gerçeklikten kaçmak için iyi bir zaman değil, değil mi?]

 

 

Subaru, kafasını Otto'nun yanına, sürücü platformuna uzatmış, ileri bakarak konuşuyordu. -- Gözlerini önlerinde beliren sığınağa kilitlemişti.

Çimlerle kaplı olmayan bir yoldan geçmeye başlayalı yaklaşık 100 metre olmuştu. Bazı ahşap çatılar görünmeye başlamıştı, bunlar sığınağa ait evler olmalıydı. Uzaktan bakıldığında, oldukça dağınık bir kasaba gibi görünüyordu ve orada dikkat çekecek bir şey yok gibiydi.

 

[Subaru: Mekanın kasvetli bir havası var……]

 

Sığınağın giriş yolunda oldukça eski bir taş kapı vardı, bu oldukça yıkık dökük, ıssız bir görüntü sergiliyordu. Etrafı çevreleyen kısa, ahşap çitler de oraya kapalı bir hücre görünümü vermişti.

 

Subaru bu sözleri yanlışlıkla ağzından kaçırmıştı. Onu dinleyen Garfiel, dizine vurup konuştu.

 

[Garfiel: Vallaa öyle! Kasvetli bi yer, yeah? İçerisi daha da kasvetli biliyonuz mu? İçerde hiçbir canlılık yok, içeridekilerin hepsi canlı ama ölü de sayılabilirler.]

 

[Subaru: Tarif edişin bayağı korkutucu. Dinledikçe daha az ‘’sığınak’’ gibi geliyor. Bu …….]

 

Garfiel’in ironik yorumunu onayladığını gören Subaru, iç çekti ve kendi kendine düşünmeye geri döndü. Onların ‘’’sığınak’’ diye adlandırıp geldiği yer hakkında Garfiel depresif bir şekilde konuşmayı kesmiyordu. O zaman-------

 

[Emilia: “Açgözlü cadının mezar yeri”… ne demek oluyor bu?]

 

Emilia sorusunu sorarken Subaru’nun aklında da aynı şey dolaşıyordu.

 

Birdenbire bu soruyu dile getirirken gözleri kararlı bir hal almıştı ancak aşağıdan, parmak uçlarıyla Subaru'nun kıyafetini hafifçe çekiştiriyordu. Kızın kendisine güveniyor olması Subaru’ya ufak bir mutluluk verse de onun stresli oluşunu düşünmek hislerini karmaşıklaştırıyordu.

 

[Subaru: Cadı――O zaman basitçe, cadılar farklı isimler alıyor. Kıskançlık cadısı herkes tarafından biliniyor. Ama isimlerini diğer günahlardan alan cadılar hakkında nerdeyse hiç bilgimiz yok, değil mi?]

 

[Emilia: Eh, gerçekten mi? Ama bunlar 400 yıl önce gerçekten ünlü olan bir avuç insan değil mi?]

 

[Garfiel: Emilia-sama tamaaağmen haksız değil. Ama yeah, Subaru olayı anladı. Kıskanç cadı fazla ünlü oldu, bu konuda bi karışıklık yok. Ama kıskanç cadı tarafından yenilen diğer cadılardan çok nadir birer iz kaldı. Gerçi istisnalar var.]

 

[Emilia: Tam da burdaki gibi… değil mi?]

 

Subaru’ya cevap verdikten sonra Garfiel, ağzını açıp gülümseyerek Emilia’ya döndü. Bundan etkilenen Emilia’nın gözleri büyüdü, ama cadı meselesiyle daha çok ilgilenen Subaru yalnızca anlarmış gibi [ öyleyse...] dedi.

 

Fakat bir anda zihninde bir hareketlenme oldu.

 

Çünkü eğer birden çok cadı varsa.......

 

[Subaru: B, bu her cadının kendine ait bir cadı tarikatı var anlamına gelmiyor değil mi? Sadece bir günah başpiskoposunu yenmek bile yetti, hadi amaaa bana biraz rahat verin.]

 

Korkutucu bir düşünceydi ve göz ardı edemediği bir şeydi.

 

Betelgeuse’in sözlerinden anladığı kadarıyla hepsi kıskanç cadının takipçileriydi. Subaru’nun bir gün yenmeye ant içtiği ‘’Oburluk’’ ve ‘’Açgözlülük’’ de onun tarikatından olmalıydı.

 

Yine de, eğer her cadının kendine ait takipçileri varsa――

 

[Otto: Bu çok korkutucu bir düşünce, ama endişelenmene gerek yok Natsuki-san.]

 

Subaru’nun omurgasını titreten düşünce konusunda onu rahatlatan kişi, dizginleri tutan Otto’ydu. Sonuçta cadı tarikatı hakkında hiçbir şey bilmeyen Emilia’ya ve nerdeyse hiç güvenilirliği olmayan Garfiel’e kıyasla Otto’nun bir çeşit inandırıcılığı vardı. Otto’nun en azından ortalama bir insan kadar bilgisi vardı.

 

[Otto: Cadı tarikatı……ne kadar sesli dile getirmek istemesem de sadece kıskanç cadıya tapıyor. Kıskanç cadının üzerinde başka bir cadıya tapmak ancak bir delinin yapacağı iş.]

 

[Subaru: Kıskanç cadının üzerinde derken……? Ne demek istiyorsun ? Diğerleri kıskanç cadıdan daha mı kötü?]

 

[Otto: Tarikattakiler kendi taptıkları cadı dışında başka bir cadının adını duyduğunda korkutucu tepkiler veriyorlar. Güneydeki Volakia imparatorluğunun yıkıldığını duymuştun değil mi?]

 

Subaru Otto’nun bir anda atladığı soruyu düşününce bunu daha önce duyduğunu hatırladı. Betelgeuse ile olan savaştan sonra Wilhelm, tarikatın saçtığı dehşeti anlatırken bahsetmişti.

 

[Subaru: ‘’ Açgözlülük’’ günah başpiskoposunun tek başına yıktığı şehirden bahsediyorsun, değil mi? Şampiyonun ulusunun bile onu durdurmak için bir şey yapamadığını duymuştum.]

 

[Otto: Bu kadar fantastik bir şey hatırlamıyorum ama cadı tarikatının bunu yapma sebebi daha da korkutucuydu. Dışarıya kapalı Volakian imparatorluğu ticaretin geliştiği tek şehirdi…… O aralar cadıyla bağlantılı bir eser ortaya çıktığı söylentileri dolaşıyordu.]

 

[Subaru: Cadıyla bağlantılı, ha.]

 

[Otto: Ne olduğu şimdi bile kesin değil. Yine de bunu kovalayan pek çok koleksiyoncu vardı. Sadece kıskanç cadıya ait bir şeyi elde etmek için ortaya çıkan hastalıklı bir istek olsa sorun yoktu …… ama yaptıklarının sonucunda tüm şehir yıkıldı.]

 

Bu hamleyi yapan‘’Açgözlülük’’tü. Belki o eseri elde etmek içindi, belki de yok etmek için. Volakian İmparatorluğu yanlışlıkla cadı tarikatını kışkırtmış ve sonuç olarak bu felaketle karşılaşmıştı.

 

[Otto: Sonrasında, kıskanç cadıyla alakalı olmayan şeyler bile cadı tarikatını kışkırtabilir düşüncesiyle yasaklandı …… Ama buna rağmen utanmazca el altından dağıtılmaya devam edildiler.]

 

[Subaru: Senden böyle şeyleri nadir duyarız. Nerdeyse sen de bu işe dahil olmuşsun gibi.]

 

[Otto: ……Bahsetmeye değecek bir şey yok. O zamanlarda benim bazı akrabalarım da bu işi yaparken yakalandı. Üzerinden 15 yıl geçti, ben o zamanlar daha çocuktum, o yüzden benim çok ilgim olmadı.]

 

Bundan sonra Otto ağzını kapattı ve konuyla alakalı daha fazla konuşmadı. Bu tavrı gören Subaru da soru sormayı kesti ve gözlerini yeniden vagonun içine çevirdi.

 

Garfiel onun sorguladıklarının cevabını almasını bekliyordu. [ Şimdi tatmin oldun mu? ] diye sordu.

 

[Garfiel: İnce detayları ben de bilmiyorum. Ama ninem ‘’Peremeo’nun çürümesini’’ anlatıp durduğu gibi ‘’açgözlü cadının mezarlığının’’ nasıl olduğu hakkında da konuşup duruyodu, yanlış olamaz.

 

[Subaru: Tek bildiğin çürümüş adam hakkında sana söylenenler mi? O zaman sen de pek detay bilmiyorsun gerçekten ha.]

 

[Garfiel: Önemsediğim tek şey en güçlü kişi olmam. Eğer detay öğrenmek istiyosan git Roswaal’ı yakasından tut da ona sor. Yapabilceeenden çok emin değilim ama neyse.]

 

[Subaru: ――? Bu da ne demek oluy……]

 

[Otto: Umm üzgünüm. Geldik gibi görünüyor, böylece içeri girelim mi?]

 

O Garfiel’in sözlerini anlamaya çalışırken ön taraftan Otto’nun sesi gelmişti. Onun çağrısına karşılık olarak, Garfiel homurdandı ve vagondan atladı.

 

[Garfiel: Eer hiç bişi sölemeden girerseniz sizi işgalci sanıp üstünüze çullanırlar. Önce ben onlara bi söyliim sonra gelin.]

 

[Subaru: Ah, bu işi sana bırakıyoruz o zaman. Hey, düşününce sen sığınağın devriyesi gibi bir şeysin galiba. İlk başta nasıl karşılaştığımızı da hatırlayınca …]

 

Öte yandan, sonunda görevini bırakmış olması bu fikre tam olarak uymuyordu. Ayrıca tek başına devriye geziyor olması da öyle.

 

Ama yine de ne kadar güçlü olduğuna bakılınca, tek başına daha etkili olduğu da söylenebilirdi.

 

Subaru’nun bu sorusuna karşılık Garfiel cevap vermek yerine sadece hafifçe başını salladı. Subaru olayı derinlemesine düşünüp kaşlarını kaldırırken Emilia da ufak bir [ Ah ] sesi çıkardı.

 

Gözlerini, istemsizce ahlayan Emilia’ya çevirince onun önlerine bakmakta olduğunu gördü. Gösterdiği yerdeki kişiyi tanıyınca olayı anladı.

 

[――Dönmüşsün, Garfiel. Çok erken olmadı mı?]

 

[Garfiel: Çünkü ormanda dönüp dolaşmaya gerek kalmadı artık. Bu arada senin Roswaal’ı bırakıp gelmiş olman garip. Sonunda geberdi mi?]

 

[Ram: Eğer öyle bir şey olsaydı, Ram bu mekanı çoktan ateşe vermiş olurdu. Durum böyle olmadığı için Roswaal-sama’ya şükretmelisin.]

 

[Garfiel: Hiç anlamadığım inanılmaaz bi mantık!]

 

Garfiel’le yüzleşen kişi, tanıdık hizmetçi üniformasının içindeki, pembe saçlı bir kızdı. Mutlulukla gülümseyen Garfiel’in aksine kızın ifadesi gayet soğuk ve duygusuzdu. Bunu farkeden Subaru’nun omuzları rahatlamış gibi düştü.

 

[Otto: Haaa, bu çok bahsedilen büyük kız kardeş olmalı. Anlıyorum … Tabii ki böyle olması çok normal ama, bu uyuyan küçük bayanın tıpatıp aynısı.]

 

Uzun zaman sonra onu ilk defa görebilen Otto, bu sözleri söylemişti. Gözlerinin önünde Rem’in birebir kopyası duruyordu, ama içinde ise tamamen başka bir insandı.

 

Sonunda Roswaal köşkünün hiçbir işte iyi olmayan hizmetçisiyle uzun  zamandır beklenen buluşma gerçekleşmişti, Ram’la.

 

[Subaru: ――Ram!]

 

Vücudunu ejder vagonundan uzatan Subaru, Ram’a el sallıyordu. Onu gördüğü sırada  anlaşılır bir şekilde omuzlarını silkip başını salladı.

 

[Ram: Alçak gönüllülükle, Barusu'nun nereden çıktığını bilmiyorum, fakat geç varışınız kesinlikle hayal kırıklığı yaratıyor. Bir şeylerin ters olduğunu daha erken farketmeliydiniz ve...........ah, ama sonuçta bu Barusu’nun yetenekleri için çok fazla.]

 

[Subaru: Eğer “Alçak gönülllülükle bilmiyorum” gibi bir ifade kullanacaksan o hitaba sadık kal, bir anda değişme! Roswaal da aynı şekilde, sizin ne düşündüğünüzü anlamıyorum ama onu yakaladığımda kesinlikle ona söyleyecek şeylerim var!]

Subaru, davranışları hiç değişmemiş olan kızı parmakla gösterip konuşuyordu. Subaru’dan bu tepkiyi alan Ram, omuzlarını düşürdü ve yanında duran Emilia’ya döndü.

 

Emilia’nın da Subaru gibi güvende olduğunu gören Ram rahatladı. Subaru, kısacık bir anlığına gözlerinde bir hüzün belirdiğini düşündü. Ama neredeyse aynı anda kaybolmuştu.

 

[Ram: Emilia-sama siz de hoşgeldiniz. Roswaal-sama bekliyor, o yüzden lütfen benimle binanın içine gelin. Garfiel, git ejder vagonunu ve şoförü koyacak uygun bir yer bul.

 

[Garfiel: Bana ne biçim davranıyosun, oy! Daa hevesli bi şekilde yardım isteyemez misin?]

 

[Ram: Eğer Ram’ın elleriyle yaptığı yemekleri yemek istiyorsan lütfen elinden geleni yapmaya gayret et. Ama bu değerli fırsatı değersiz sözlerinle tepmek istiyorsan, Ram’ın sana diyecek başka lafı yok.]

 

[Garfiel: Tamam! Tamam bee! Oy, şerefsiz sürücü. Benle gel de vagonla ejderleri yolun sonuna park et.]

 

[Otto: Artık kendimi doğru düzgün tanıtma zamanım gelmedi mi!? Lütfen bana böyle aşağılayıcı bir şekilde seslenmeyi bırakır mısın!? Ayrıca beni bu adamla yalnız bırakmanız biraz korkutucu değil mi?!]

 

Otto Garfiel’le ilgili şikayetlerini sayıp dururken Subaru tüm dişlerini gösterip sırıtarak baş parmağını kaldırdı.

[Subaru: Kemiklerini toplayacağım merak etme!]

 

[Otto: Kesinlikle iyi niyetle söylenen bir şeydi, ancak tamamen yanlış sonuçları taşımıyor mu!? Gerçekten, eğer bana bir şey olursa tazminat talep edeceğim!]

 

Otto, bu sözler eşliğinde Subaru ve Emilia’yı vagondan indirip Garfiel’i takip etti. Onlar ayrılırken Subaru Patrasche’nin burnunu okşayarak onunla vedalaştı. Sonra da arkasına döndü ve [ O zaman şimdi ] diye konuşmaya başladı.

 

[Subaru: Sormak ve seninle konuşmak istediğim bir sürü şey var, şimdi burada olduğuma göre, sonunda konuşabilir miyiz?]

 

[Ram: ……Ram’a sana açıklama yapması için izin verilmedi. Ne soracaksan doğrudan Roswaal-sama’ya sorabilirsin. Gerçi Garf şimdiden size ne kadarını döküldü bilmiyorum ama.]

 

[Subaru: Garf…… ah, Garfiel demek istiyorsun. O adam, adını ilk duyduğumda düşündüğümden çok farklı biri çıktı. Bu arada, beni rahatsız eden bir şey var.]

 

[Ram: Nedir o?]

 

Ram, sertçe kaşlarını kaldırdı. Roswaal’ın açıklamaması konusunda kendisine sıkıca talimat verdiği bir konu olduğunu düşünerek bakışları iyice ciddileşti. Ama bunu gören Subaru [ Naaah, sadece ] diyip kollarını kavuşturup konuşmaya başladı.

[Subaru: O adam sana aşık mı? Konuşma şeklinden öyle bir hisse kapıldım.]

 

[Ram: ……Ve ben de durmuş bana ne söyleyeceğini merak ediyordum.]

 

Şaşkınlığını gizleyemeyen Ram iç çekti. Onun sorusunu reddetmemiş olması Subaru’ya ciddi bir sırıtış kazandırdı.

 

[Subaru: Ehh, garip bi zevki olduğunu söylemiyorum. Sevimli görünüyorsun……  ama senin yanında bu kadar uzun zaman durduktan sonra hala seni beğeniyorsa bence ciddi problemleri olmalı.]

 

[Ram: Hem zeka hem güzellikle ödüllendirilmiş biri olarak erkekler Ram’a bayılıyor, bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Ama Ram’ın, zaten kendini sonsuza dek adadığı biri var. Bu yüzden böyle şeylerle işim yok.]

 

Ram, Subaru’nun bu alaycı sözlerine verdiği cevapla Garfiel’in umutlarını tek seferde kesip atmıştı. Ardından arkasını Emilia ve Subaru’ya dönerek [ Benimle gelin ] dedi ve hiç vakit kaybetmeden yürümeye başladı.

 

 

 

# ''Barusu'' sonunda bazı cevaplar almak için meşhur sığınağa ulaştı. 
Sürekli dalga geçtiği Otto ve onu sürekli yerin dibine sokan Ram'la bakalım nasıl vakitler geçirecek.
Tabii en önemlisi de hemen hemen her sorunun cevabını bilmesine rağmen kendine saklayan 'Roswaal'
Neler olacağını görmek için, okumaya devam! 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr