Cilt 7 Bölüm 11 [ Yaşam Kaynağı Ritüeli ] (3/3)

avatar
1842 19

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 11 [ Yaşam Kaynağı Ritüeli ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy



――Yılanlar, ‘pit organı’ denilen, ısıyı algılamakta uzmanlaşmış bir organa sahip olurlardı.

 

Yoğun ormanlarda ve kaya yarıklarında yaşayan gece yaratıkları olarak avlarını karanlıkta takip etme yeteneğine ihtiyaç duyarlardı. İşte bu yüzden avlarını zifiri karanlıkta ısısını hissederek takip etmelerini ve yakalamalarını sağlayan, doğuştan gelen bir pit organı ile donatılmış olurlardı.

 

Bu ilke uygulamada termografi olarak bilinirdi. Ama yılanlar bu kabiliyetle doğardı ve bu sebeple karanlıkta gizlenmiş suikastçı lakabını kazanmışlardı.

 

Dolayısıyla bu devasa yılan da aynı pit organıyla donatılmıştı.

 

Abel: [――――!!]

 

Sürünerek yaklaşmış ama tam da saldırmaya teşebbüs ettiğinde bir karşı saldırıyla engellenmişti. Burnu bir ısı patlamasıyla yandığındaysa boynunu yukarı kaldırdı ve Abel bu fırsatı anında değerlendirdi.

 

Kılıç ustalığı, hiçbir fırsatın kaçıp gitmesine izin vermeyecek cinstendi. Büyük bir güçle ittiği kılıcın keskin ucu devasa yılanın boynunun altına kaymaya hazırdı. Pullarıyla bağlantılı darbe, soğuk çeliğin tıslayışı ―― Hepsi nafileydi.

 

Abel: [Gh……!]

 

Darbe saptırılırken Abel’in inlemesi işitildi.

 

Kılıcın ucu yılanın pulunu zar zor delmişti. Abel’in duruşu harika olmasa da omurgasını bütünüyle bu darbeye kattığı kesindi.

 

Yine de giriş yapmasına izin verilmemişti.

 

Subaru: [Bir kez daha!!]

 

Bir adım geri çekilirken Abel’e bakarak bir ateş topunun yılanın suratının yan tarafına gelmesi için bir kez daha saldırmaya kalktı.

 

Büyük yılan, yoğun orman kırmızıya bürünüp nemli havaları cızırdarken bile pek hasar almamış gibi görünüyordu. Uzun dilini yanık tarafı üzerinde gezdirip gözlerini Subaru’ya kaydırdı ve açık ağzından kuvvetli bir ses yükseldi.

 

Subaru: [Siktir――]

 

Mücadele başladı başlayalı en fazla otuz saniye geçmişti.

 

Ve Subaru yalnızca bu zaman diliminde, bu savaşı kazanma şansları olmadığına karar vermişti. Abel’in kılıcı yılanın pullarını delip geçememişti ve ne kadar incinse de Subaru’nun acınası, ucuz numaralarının bu savaşta yeri yoktu.

 

Sonuçta yılanın ezici şiddeti karşısında ayakta durmasını sağlayacak bir güç taşımıyordu. Bu onun daimi ve en kötü engeliydi.

 

Subaru: [Goa! Goa! Ve yeniden, Goa!!]

 

Subaru, elini kısaca sallayıp tam da devasa yılanın üzerine atıldığı saniyede gelişigüzel şekilde birden fazla büyü gönderdi.

 

Her atışta parıl parıl ışıklar filizlenirken yüzükten çıkan ateşler Cadı Yaratığının yanından geçti, savaşın gerçekleştiği vadinin kayalıklarına çarptı ve Subaru’yla Abel’i geçici de olsa Cadı Yaratığından ayırdı.

 

Subaru: [Oi, Mizelda-san! Bu iş-――]

 

‘Her geçen saniye daha da kötüye gidiyor’ demek istiyordu ama sözlerini yuttu.

 

Zorlu mücadeleleri esnasında onları koruyor olması gereken Shudraqlar――bunun yerine oklarını yaylarına yerleştirerek Subaru ve Abel’i hedef almıştı.

 

Subaru: [――――]

 

Soğuk, sert bakışlarını avlarına dikmişlerdi.

 

Mizelda, Taritta, sarı saçlı kadın ve hatta Utakata; istisnasız her birinin gözleri Subaru’nun grubunun üzerindeydi.

 

Subaru: [――Oh.]

 

Abel: [Bir kere bu işe baş koyduk. “Yaşam Kaynağı Ritüelinden” kaçmanın bir yolu yok. Onu öldürmezsek bırak küçük arzunu gerçekleştirmeyi, canımızı bile kurtaramayacağız.]

 

Abel, Shudraqların soğuk bakışları altında kaskatı kesilen Subaru’yu bilgilendirdi.

 

Subaru bunu anlıyordu. Değerleri, ahlak anlayışları farklıydı. Vollachia'ya fırlatıldığı andan bu yana, bilhassa askeri kamptan buraya dek gerçekleştirdiği yürüyüş boyunca bunu hissetmişti. ――Shudraq Halkı, bir an yoldaşlarıyla şarkı söylerken hemen sonrasında birbirlerine bıçak çekebilecek tiplerdi.

 

Utakata’ya tek bir bakış atmak Subaru’ya her şeyi anlatmıştı. Bu, bu değerlerle yetiştirilmesinin sonucuydu. Yetiştikleri ortam farklıydı.

 

Bu değerlerin doğru mu yanlış mı olduğunu düşünmek veya sorgulamaksa anlamsızdı.

 

Şu anda etik konusunda tartışmanın ne yeri ne de zamanıydı.

 

Şu anda gerekli olan şey, Shudraqların kurallarına uymak, “Yaşam Kaynağı Ritüeline” katılmak ve kazanmaktı.

 

Abel: [Pullu postunu delemiyorum. Kalbini göğsünden çıkartıp almak mümkün değilse gözleri veya ağzı yoluyla beynini mi hedeflesem ki?]

 

Subaru: [Bu tüm canlılara mahsus bir şeydir, beyin zayıf noktadır ama… Altından kalkmak biraz fazla zor olabilir. Esas hedeflememiz gereken nokta pit organının hemen üzeri. Bizim zafer biletimiz bu.]

 

Abel: [――Hemen üzeri.]

 

Ölümcül bir darbeyle galip gelmek, aşılması gereken çok yüksek bir engeldi.

 

Öyleyse geriye bunun dışındaki yollarla zafer kazanmak kalıyordu. Yılanın yuvası burası olsaydı alçakça bir yöntem olsa da teslim olmaya zorlamak için yumurtalarını rehin alabilirlerdi. Ama elbette ki durum bu değildi.

 

Dolayısıyla geriye kalan tek şey, tüm Cadı Yaratıklarının sahip olduğu tek zayıflıktan faydalanmaktı.

 

Subaru: [Boynuzunu kıracağız. Yaratık, boynuzunu kıran kişiye itaat edecek. ――Tek yol bu.]

 

Abel: [Ve senin planın da――]

 

Subaru: [Daha önce de söylediğim gibi. Ben yem olacağım, sen de hücuma geçen taraf olacaksın, benim şüpheli kapüşonlu yabancım.]

 

Abel: [Pardon? Burada gördüğün şey kapüşonlu bir asaletten ibaret.]

 

Kısa etkileşimleri Abel’in alışıldık geri dönüşlerinden biriyle sonlanırken Subaru, derin bir nefes alıp verdi.

 

Amaçlar paylaşılmış, karar alınmıştı.

 

Arkalarında ve üzerlerinde olan Shudraqlar, donuk bakışlarla onları izliyordu. Adeta sırtlarına hedef tahtaları çizilmiş olan ikili, savaşçı kararlılıklarının bir göstergesi olarak ayaklanıp ulu ormanı sahiplenen koca yılanla çarpışmaya geri döndü.

 

Bunu arzuladıkları veya bir savaşçının kararlılığı onlara uyduğu için değil, ne olursa olsun――

 

Subaru: [Gereken buysa, yapacağım şey de tam olarak budur.]

 

――Aklı İmparatorluk Ordusunun kampında bıraktığı Rem'e kayarken, ileriye yönelik adımlarını hızlandırdı.

 

Yılan Cadı Yaratığı: [――――ϡϡ!!]

 

Devasa yılansa koca çenesi açık halde dumanların arasından atıldı.

 

Subaru, sol kolunu öne doğru savurdu. Cadı Yaratığının sarı gözleri bu hareketi yakaladı ve ağzını saniyesinde kapatarak yan tarafa döndü.

 

En düşük seviyedeki bu alevler kayda değer bir hasar vermezken Subaru, yılanı vurulmaya karşı isteksiz hale getirmeyi başarmış gibi görünüyordu.

 

Bu da yılanı bekleyen felaketi kanıtlıyordu. Çünkü Subaru’nun yüzüğü o saniyede sol elinde değildi.

 

Subaru: [Sol elim yüzünün yan tarafına değil, tam üstüne nişan alıyor!]

 

Diye bağırırken sol elinden bir kırbacın ucu fırladı.

 

Clind’in öğretileri sayesinde kırbacını her iki eliyle de kolaylıkla kullanabilen Subaru, omuzlarından yukarısını zar zor kımıldatabildiği sağ kolunun aksine yalnızca iki parmağını destek yaparak kolayca tutabileceği sol kolunu kullanmayı seçmişti.

 

Kırbacın ucuysa yılanın pullarını değil, üzerindeki kalın dalları hedeflemişti. İşte bu şekilde kırbacını bir dala saran Subaru, havaya sıçradı.

 

Yılan Cadı Yaratığı: [――ϡϡ!!]

 

Altındaki yılan da ağzı açılarak peşine düştü.

 

Subaru havadayken dizlerini bükmemiş olsaydı uyluklarının altında ne var ne yoksa şimdiye o koca yılanın çenesi tarafından parçalanmış olurdu.

 

Taritta: [――Tch, kardeşim! O adam, kaçıyor!!]

 

Mizelda: [Hayır――]

 

Taritta Mizelda’ya bağırdı, sonra da oku kirişine yerleştirerek savaş alanı olarak belirlenen vadide yükselmekte olan Subaru’nun sırtını hedef aldı. Ancak Mizelda, elini üzerine koyarak yayı indirdi.

 

Ve Subaru’ya odaklı yeşil gözleri mücevherler misali ışıldayarak,

 

Mizelda: [Kaçmıyor, savaşıyor!!]

 

Subaru kırbacını kullanıp havada dönerken bu şekilde neşeyle bağırdı.

 

Bir eğlence parkı oyuncağına binmişçesine gökyüzünde daireler çizen Subaru, sağ elindeki yüzükle vadinin kenarlarını hedef aldı.

 

Subaru: [Gooooooooo――!!]

 

Bu bir büyüden ziyade savaş nidasıydı.

 

Bu sesin yükselişiyle de sağ elinden bir ateş yükseldi ve vadinin kenarları alevlere boğuldu―― Asmaların ve dalların hepsi alev alırken vadi adeta cehennem ateşi denizine dönüştü.

 

Utakata: [Ukyaaa――!?]

 

Sarışın Kadın: [Vavavava! Utakata, baksana~!]

 

Taritta: [Aaaah, kardeşim! Kardeşim! Yapmalı mıyım! Yapmalı mıyım!?]

 

Vadinin yanışını izleyen Shudraq Halkı paniklemeye başlıyordu.

 

Utakata ve sarı saçlı Shudraq birbirine sarılırken Taritta, Subaru’ya ok atma izni almakta ısrarcı oluyordu. Fakat gözleri heyecanla ışıldayan Mizelda, onu fark etmiyordu.

 

Yalnızca gözleri Subaru’ya dikili şekilde yumruğunu savuruyordu.

 

Mizelda: [Harika! Mükemmel! İşler heyecanlı bir hal alıyor!]

 

Mizelda & Subaru: [AAAAaaAaaAaaa――!!]

 

Mizelda'nın tezahüratları ve Subaru'nun nefesi tükenene dek devam eden haykırışı üst üste binmişti.

 

Bu sırada yüzüğün ışığı söndü ama son bir feryatla birlikte bir ateş topu fırlayıp kayalıklara doğru atıldı, kayaların kaymasına yol açarak devasa yılanı düşmekte olan parçalardan kaçınmak için durmaya zorladı.

 

Bununla birlikte――

 

Yılan Cadı Yaratığı: [――――]

 

Ağır ağır geri çekilen yılan, etrafının kapandığını ve kaçacak yerinin olmadığını anladı.

 

Ateş devrilen ağaçların üzerine sıçrıyor, vadi parıldayan alevlerle aydınlanıyor, öyle ki meşale ışıkları gereksiz görülüyordu.

 

Bundan da öte, harikulade bir şekilde yayılmış olan alevler nedeniyle――

 

Abel: [Belki de ısıyı algılamasını sağlayan bir tekniğe sahiptir. ――Ama artık etkili olmayacak.]

 

Devasa yılan, “Görünmezlik” pelerini altında gizlenen ve üzerine atılan Abel’in izini kaybetmişti.

 

Yılan Cadı Yaratığı: [――――ϡϡ!!]

 

Tehlikeli bir varlığı sezen yılan, etrafını dikkatle izliyordu. Ancak kafasının üzerinde bedeninden miasma yayılan Subaru bulunuyor ve ısıyı algılama yeteneği alevler tarafından etkisiz hale getirildiği için Abel’in bedenini algılayamıyordu.

 

Cadı Yaratığının yapabileceği tek şey, alevlerin daha güçsüz olduğu yola yönelmekti.

 

Ve o yol da Subaru'nun alevleri bilerek yayarak yarattığı sahte bir kaçış yoluydu――

 

Abel: [Haaaa――!!]

 

Abel ansızın kayalıklardan atlayarak kaçmaya çalışan yılanın kafasına saldırdı.

 

Kılıcı sallanırken bir yay çizdi ve gümüşi bir ışıltı yılanın kafasına, boğumlu boynuzunun bulunduğu noktaya doğru yol aldı. Sonra da onu tek, temiz bir kesikle ikiye ayırmaya yetecek bir güçle çapraz olarak boynuzun merkezine giriş yaptı――

 

Yılan Cadı Yaratığı: [――――ϡϡ!!]

 

Yılanın boynuzunun kesilmek üzere olduğu doğruydu, bu da yılanın benlik duygusunu kaybetmesi nedeniyle savaşın sonuna yaklaştığını gösterirdi.

 

Dev yılan kükreyip son bir çaresizlik eylemiyle kafasını bükerek kılıç darbesinden kaçınmaya çalıştı. Ve sonucunda bu nafile mücadele, nafile olmaya devam etti. Böyle çaresizce hareketler etkili olmazdı.

 

――Tabii tek bir savaşçının saldırısı olsaydı, şansı olabilirdi.

 

Abel: [Gh――!]

 

Yılanın kafasını büküşüyle darbesi boşa çıkan Abel’in saldırısı boynuzun ortasında sonlandı. Ve saldırısını devam ettirecek ekstra gücü kollarına verme fırsatı bulamadan savrulan bir kuyruk, bedeniyle buluştu.

 

Bu darbeyle savrulan Abel'ın narin gövdesi yana doğru fırladı. Yanmakta olan vadide yuvarlandı, düşüşünü hafifletmeyi başaramayarak ağzından kanlar saçıla saçıla öksürdü.

 

Abel: [Kfuh…kh, ne kadar da dikkatsizim…! Sanırım aptalla olduğu gibi olmayacak…]

 

Bu sırada yılan, yüzünü elleri ve ayakları üzerinde oturup kan saçmakta olan Abel’e döndürdü.

 

Büyük bir fırsat, işleri tersine çevirmek için ömürlük bir şans yakaladığını anlayan yılan, gözlerinde kötücül ışıltılarla Abel’e doğru sürünmeye başladı. Az önce kuyruk saldırısı yemiş olan Abel ise ne ayağa kalkabiliyordu ne de “Görünmezlik” gücüyle saklanacak vakte sahipti.

 

Ağzını olabildiğince açan yılan, onu bütün olarak yutma arzusuyla Abel’e atılmaktaydı.

 

Buna tanık olan Subaru’nun düşünmeye ayıracak vakti yoktu.

 

Subaru: [Ben… Ölümden Döne――]

 

Bunu sesli olarak dile getirmeyeli epey olmuş gibi geliyordu.

 

Ancak Pleiades Gözcü Kulesi içerisindeki Ölü Kitabında kendi adımlarını takip ettiği için Cadı Yaratıklarını kendine çekmeye çalışma deneyimleri daha dün yaşanmışçasına tazeydi.

 

İşte bu yüzden, o anda böyle fevri bir karar almıştı.

 

Subaru: [Gih, gah――!]

 

Dünyadaki renkler solarken tüm sesler kayboldu ve Subaru hava akışını hissedemez hale gelirken onu karşılayan şey, o durağan dünyaya akan kara bir gölge oldu.

 

Subaru’nun Sınavlarla uğraştığı, Shaula’yı yitirdiği ve daha nice şeyle uğraştığı zamanki o muazzam gölge kitlesinin tıpatıp aynısıydı――

 

???: [――Seni seviyorum.]

 

Subaru: […Hııı, bunu defalarca duymaktan usandım artık.]

 

Gölgeye bu kısacık cümleyle karşılık verdi.

 

Hemen sonrasında da bir avuç, ona doğru kayarak kalbini yakaladı. Kontrol edilemez bir acı tarafından tüketiliyor, parmak uçlarından başlamak üzere tüm bedeni toza dönüyormuş gibi geliyordu. Görüşünün kırmızıya bürünmesinden ziyade gözbebekleri patlıyormuş hissi veren bir güç, onu yerle bir ediyordu.

 

Asla alışamayacağı bir acı ve ne zaman biteceğini öngöremediği bir bağlılık ve umutsuzluktu.

 

Fakat tüm bunlar en nihayetinde geri çekildiğinde――

 

Subaru: [Gözler… benim… üzerimde――!!]

 

Yılan Cadı Yaratığı: [――――ϡϡ!!]

 

Renk, ses, koku ve hissiyatın dünyaya geri dönüşüyle birlikte Subaru’dan kuvvetli bir ses yükseldi.

 

Subaru'nun yeniden ortaya çıkmasıyla birlikte yılan, artan miasma miktarını tespit ederek kendi etrafında döndü. Ve onu saniyesinde öldürebilecek olmasına rağmen önündeki çelimsiz, maskeli adamla yüzleşmek yerine koku ve enerji dolu halde kafasının üzerinde duran Subaru’yla yüzleşti.

 

Subaru: [Her şey sana bağlı――!]

 

Subaru, kendisine dönen yılanla göz göze geldiği saniyede sağ elindeki yüzüğü dudaklarına götürdü.

 

Ve kırbacını ansızın bırakışıyla bedeni bir parabol çizer halde devasa yılanın üzerine alçaldı. ――Kafasına ulaşabilmesi için yılanın kendisine dönmesi ve onunla yüzleşmesi gerekiyordu.

 

Ölümden Dönüş itirafı bu yüzdendi. Tabii Abel’in ölmesine izin vermeme isteğinin de azıcık payı vardı.

 

Derken――

 

Subaru: [Aaaaaaaahhhh――!!]

 

Ayağını yılanın üst çenesine yerleştiren Subaru, kaba bir şekilde düşüyormuş gibi görünse de öne doğru zıpladı.

 

Kılıcın ucunun yarı yarıya saplandığı beyaz boynuz gözlerinin önündeydi. Son bir itiş sonrası boynuzu kesebileceği düşüncesiyle kılıcın kabzasına bakabilmek için bedenini döndürdü ve sağ yumruğunu tüm gücüyle ona geçirdi.

 

Tabii ki tek bir yumrukla koca boynuzu kesebileceğini düşünmüyordu.

 

Ancak saldırısı basit bir yumruk savuruşundan ibaret değildi. ――Büyü taşı ve yüklü büyünün eşlik ettiği harap edici bir darbeydi.

 

Subaru: [――――]

 

Yüzüğün içine gömülü olan mücevher, kılıcın kabzasıyla birleştiği anda çatladı ve ateş kırmızısı ışıkları etrafa saçıldı.

 

Bir an sonra da sızan o ışıklar kabarıp Subaru’nun sağ koluyla patlamanın merkezindeki boynuz arasında patladı ve Subaru’nun görüşündeki her şey, kulaklarındaki seslerle birlikte kayboldu.

 

Subaru: [Hh,]

 

Subaru yere düşerken kendi etrafında döndü ve iki üç kez yuvarlandı.

 

Tüm vücudu yoğun bir güçle yere çarpsa da aldığı hasarın ayırdına varamadı. Bedeninin sağ yarısı alev almışçasına kavurucu bir ısıdaydı ve fiziksel durumunu bile algılayamıyordu.

 

Subaru: [――――]

 

Sırt üstü yatarken vücudu kasılmaya başladı ve ağzının kenarından sarımsı mide sıvıları damlarken yerin gümbürdediğini hissetti.

 

Ölüm döşeğine geldiği, tüm vücudu görmezden gelinmesi imkansız, kritik yaralarla kaplı olduğu için o sesin kaynağının kafasını yitirmiş halde yanına yığılan devasa yılan olduğunu fark etmedi.

 

Bununla birlikte――

 

???: [――Natsuki Subaru! Hey, Natsuki Subaru! Ayağa kalk! Hadi, ayağa kalk!]

 

Bilincine kopmak üzere olan son bir iplikle zar zor tutunuyor olsa da biri ona doğru koşup seslenerek bedenini sarstı.

 

O kişinin bedeninin neresini tuttuğunu bilemese de bir o yana bir bu yana sallanıp sarsılıyordu. Kavurucu ısı kötüye gidiyor ve suratındaki her delikten sıvılar dökülürken güçsüz sesler çıkarıyordu.

 

Artık hiçbir şeyi işleyemiyordu.

 

O kişinin bilincini kaybetmesine izin vermesini istiyordu. Acı, ısı, yakıcı bir susuzluk ve ıstırap, bu dünyada var olan ve kulağa olumsuz gelen her kelime kafasının içerisinde dönüp duruyordu――

 

???: [Ayağa kalkıp ilan etmen gereken bir şey yok mu!? O kadın… Rem denen o kadın ne olacak!?]

 

Subaru: [――ah,]

 

???: [Kendi ağzınla söylemelisin! Senin arzuların benim tarafımdan dile getirilemez!]

 

Güçlü, tutkulu bir yakarış kulaklarına doldu ve Subaru’nun bedeni oturur pozisyona geçmeye zorlandı. Kafasının mı ayaklarının mı tepede olduğunu dahi algılayamayacak bir durumda olsa da destekleniyordu.

 

Bedenini kaldıramıyordu. Belki de sadece üst bedeni tutuluyordu.

 

???: [Dinleyin, Shudraq Halkı! Tam da tanık olduğunuz gibi! Birer savaşçı olduğumuzu kanıtlayan Yaşam Kaynağı Ritüelini tamamladık! Yani silah arkadaşlarımız olarak yapmanız gereken bir şey yok mu?]

 

????: [――Evet, Ben, Shudraq Şefi Mizelda, çabalarınıza kendi gözlerimle tanık oldum. Sevgili savaşçı, bizlerin yoldaşı! Ne arzuluyorsun? Bizden ne yapmamızı isteyeceksin?]

 

Yanından ve tepesinden sesler yükseliyor, kafasının içerisinde yankılanıyordu.

 

Beyni koruma kaynağını yitirmiş de tüm sesler doğruca kafasının içerisinde dolanıyormuş gibiydi. O sözlerin anlamını algılayamasa da omzu sarsılıyor, kafası ileri geri sallanıyor ve ruhu hareketleniyordu.

 

???: [Cevap ver bana, Natsuki Subaru. Arzunu dile getir. Neyin var neyin yoksa sık ve çıkar ortaya.]

 

Subaru: [――h,]

 

???: [O kapalı gözkapaklarının ardında ne dilediğini hayal et. Arzularını açığa çıkarmayana hiçbir şey bahşedilemez. ――Tembel domuza yiyecek verilmez!]

 

Düşün ve kapalı gözkapaklarının ardında ne dilediğini hayal et.

 

Evet, gümüş saçlı bir kızı görebiliyordu. Krem rengi saçlı bir kızı, pembe saçlı bir kızı, gri saçlı bir genci ve altın saçlı bir oğlanı. Pek çok yüz, başkalarına ait pek çok yüz görebiliyordu ve-

 

――Mavi saçlı bir kızın da aralarında durduğunu görmekten mutluluk duyuyordu.

 

Subaru: [R…em’i…]

 

???: [Evet, ne diyorsun!?]

 

Subaru: [Kurtarmak…]

 

???: [――――]

 

Yavaş yavaş soyulduğunu hisseden Subaru, dudaklarından bu kelimeleri dökmeyi başardı. Bunu yaptığı anda da omzunu, yani büyük olasılıkla omzu olan yeri tutan elin ardındaki güç yoğunlaştı.

 

Ve sonra da sesin sahibi hafifçe bir baş sallayışıyla, “Anlıyorum” dedi.

 

???: [Onu duydunuz, Shudraq Halkı. Yeni yoldaşımızın arzusu bu. Bu arzuyu kendi hayatıyla kumar oynayarak geçerli kılmış olmalı. Arzuladığı şeyi… Eğer bu eylemini gördüyseniz…!]

 

????: [Daha fazlasını söylemeye lüzum yok. ――Biz asalete de cesarete de sahibiz.]

 

Subaru: [――――]

 

Gücünü kaybeden Subaru’nun bedeni gevşedi ve bilinci uzaklaşıp silinmeye başladı.

 

Daha önce onu zorla uyanık tutmaya çalışan ses ikinci kez şansını denemedi. Ve Subaru’nun bilinci ağır ağır, adım adım, parça parça silinirken――

 

???: [――Sen görevini yerine getirdin. Kadın bize emanet.]

 

Son saniyede, anlamını çözemese de güvenilir bir ses işitti. O sesi işitmiş gibi geldi.

 

İşitmiş gibi geldi.

 

#Uzun ve heyecan dolu bir bölümdü. Subaru-Abel ikilisi gerçekten iyi bir iş birliğiyle işin üstesinden geldi. Subaru kıvrak zekasını ve cesaretini bir kez daha konuşturdu. Ama sonunda aldığı darbelerle tüm yaptıkları boşa mı gidecek, yoksa bir şekilde kurtarılacak mı sorusunun cevabını almak içinse bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr