Cilt 7 Bölüm 12 [ Vollachia İmparatorluğu ] (1/3)

avatar
1966 17

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 12 [ Vollachia İmparatorluğu ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy



――Bir şeylerin, korkunç bir şeylerin etrafında döndüğünü hissediyordu.

 

Bir girdap, evet evet, bir girdaptı.

 

Dönüyor da dönüyor, hızlanıyor, her şeyi yutuyordu.

 

Kim bilir nerelere yönelerek döndükçe dönüyor, yo, aslında kendi merkezinde dönmekten öteye gitmiyordu.

 

Fırtına kadar şiddetli, yıldırım kadar sert, magma kadar kavurucu bu korkunç kara girdap, dönüşü esnasında karşısına çıkan her şeyi yiyip yutacaktı.

 

Belki de o, uzun süredir Subaru’nun vücudunun derinliklerinde uyuyan korkunç lanetti.

 

Hiçbir zaman ortadan kalkmayan, daima iç içe geçen, ebediyete dek birbirine bağlanmış olan bir “Ölüm” laneti.

 

Canını adeta “çoktan bir başkasına söz verildi” dercesine kimselere devretmeyecek olan açgözlülüğe yaraşır bir lanet.

 

Hiç şüphesiz hayatını yiyip bitirmesi gereken bu kıskançça lanetler birbirine karışıyor, birbirinden tiksiniyor, onu birbirlerine teslim etmeyi reddediyor, birbirlerine karşı çıkıyor, birbirleriyle çarpışıyorlardı. ――Ve sonuç olarak, çelişkili bir yanıta ulaşıyorlardı.

 

Bu bedenin yok olmasına izin vermemek adına onu ellerine alacaklardı.

 

Girdap dönüyor da dönüyor, hızlanıyor, her şeyi yutuyordu.

 

O da Yaratık ve Ejderha tarafından lanetlenen bu bedenin çekirdeğinde bir sağa bir sola dönüp duruyordu.

 

               △▼△▼△▼△

 

Kırmızı bayraklı çadırlar tıbbi müdahale içindi. Kamp içerisinde toplam beş tane vardı.

 

Siyah bayraklı çadırlar depolama içindi. Kamp içerisinde toplam yirmi beş tane vardı.

 

Beyaz bayraklı çadırlar üst düzey subaylar içindi. Kamp içerisinde toplam üç tane vardı.

 

Altın bayraklı çadırsa komutan içindi. Kamp içerisinde yalnızca bir tane vardı.

 

Subaru’ya deneyimli bir işçi muamelesi göstererek etrafta dolaşma özgürlüğü tanımışlardı. Dolayısıyla orada geçirdiği süre kısa olsa da şaşırtıcı bir şekilde çeşitli bölgelere dikkat etmeyi başarmıştı.

 

İmparatorluk, Subaru’nun gerçek bir askeri kamp gördüğü ikinci seferdi.

 

İlkiyse Lugnica Krallığındaki Beyaz Balina Savaşı civarıydı.

 

Beyaz Balinanın gelişine hazırlanmak için Flugel Ağacının çevresini hazırladıklarında kamp alanı gibi bir şey oluşturulmuştu. Gerçi o seferki, bu kampın sahip olduğu ölçeğe sahip değildi.

 

Bunu takiben Subaru’nun çok daha küçük ölçekli olsa da farklı kamp kurma fırsatları da olmuştu. Elbette hepsi çok daha basitti; hiçbiri İmparatorluktaki gibi tamamen gelişmiş bir kamp değildi.

 

Bu nedenle merakın yardımcı faktör oluşuyla Subaru, sağda solda aklına notlar almıştı.

 

Doğal olarak İmparatorluk Askerlerinin Subaru’yla ilgili izlenimi olumlu değildi, dolayısıyla mühim bir yere girmeye çalıştığı takdirde muhtemelen kafası bedeninden ayrılmış olurdu ki bu da şansı yaver gittiği takdirdeydi.  

 

Ama bu kadar bilgiye sahip olmak bile…

 

???: […Epey faydalı. Elde biraz bilgi olmasıyla hiç bilgi olmaması arasında dünyalar kadar fark var… Ve hepsinden önemlisi, düzenlerini bilmek bize düşmanın gücü hakkında kabaca bilgi verecektir. Şimdi geriye kalan tek şey…]

 

???: [Cesaretimizi ve gücümüzü göstermek. İşte ben bunu bilirim, kardeşlerim.]

 

???: [Aynen, öyleyse göster hadi. Shudraq Halkının, bir zamanlar Savaşçı İmparator olarak methedilen İmparatorun yanı başında düşmanı ardı ardına silip süpüren yiğit savaşçıların, gururu ve yiğitliğini sergile.]

 

Yorgun hissediyordu, ılık sularda sürüklenirmiş gibiydi.

 

Bu hislerin ortasında hırsla dolup taşan bir kadınla erkeğin seslerini işitiyordu.

 

???: […]

 

Ve seslerin ait olduğu kadınla erkeğin dışında daha pek çok nefes sesi de duyulabiliyordu.

 

Çok sayıda insanın varlığını hissedebiliyordu.

 

O çok sayıda insanın hararetli mi hararetli azmini, gayretini hissedebiliyordu.

 

Kendisi tam merkezde dururken bir şeylerin büyük bir tuhaflıkla kabardıkça kabardığını hissedebiliyordu.

 

???: […Öyleyse başlayalım hadi, Shudraqlar! Karşı saldırı işaretimizi bu noktadan yükselteceğiz!!]

 

???: [Ooooooooooh――!!]

 

Tüm dünyayı parçalara ayırıyormuşçasına bir savaş nidası kakofonisi yankılanıyordu.

 

???: […Voa!?]

 

Suratının yüzeyine soğuk ve ıslak bir şeyin bastırıldığını hisseden Subaru’nun tüm bedeni şaşkınlık içerisinde sıçradı. Neler olup bittiğini merak ederken farkındalığı hızla yükseldi ve şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdığı sırada görüşü beyaza büründü. ――Aslında, yo, o beyazlık, hissettiği ıslaklığın yanıtıydı.

 

Subaru’nun yüzünü örten şey, doğru düzgün sıkılmamış bir ıslak bezdi.

 

Bir defasında surata havlu koyup üzerine su dökmek şeklinde bir işkence türünün var olduğunu okumuştu. Gerekenler bir havlu ve biraz sudan ibaretti, böylece tıpkı cehennem azabı çektiren tazyikli suyla işkence etme tekniğinde olduğu gibi birine boğulduğunu hissettirmek gayet kolay oluyordu.

 

Subaru: [Be-benim size söyleyebileceğim hiçbir şey yok…!]

 

???: [Oh, Suu, uyanmışsın. Uu keyfinin yerinde olduğuna çok sevindi.]

 

Subaru: [A… Ah…?]

 

Subaru, bir işkenceci için son derece genç bir ses işitti. Ve şaşkınlık içerisinde kafasını salladı. Bunun ardından yüzüne örtülü bezin düşüşüyle normal görüşüne kavuştu.

 

İşkenceye uğruyormuş gibi görünmüyor ve engellenmemiş görüş alanında yapraklarıyla önünü hafifçe kesen iri ağaçların bulunduğu göğü görebiliyordu. Ve sonra, göğü gizlercesine ansızın suratını araya sokan biri…

 

Subaru: [S… sen…]

 

Utakata: [Utakata! Uu senin koruman, Suu! Ve hemşiren! Ve bakıcın! Çok şükür uyandın!]

 

Subaru: […Neyin peşinde olduğunu hala anlayamadım.]

 

Uçları pembeye boyanmış siyah saçlara sahip kız, tiz bir kahkaha atarak kendisini öne sürmüştü ― Doğru ya, o kız Utakata’ydı.

 

Shudraq Halkından bir kızdı ve Subaru’nun daha önce köylerinde tanıştığı biriydi. ――Bir keresinde onu zehirli bir okla öldürmüş olan kişiydi.

 

Bununla birlikte yüzündeki gülümsemeden, şu anda dostane bir ilişki kurdukları anlaşılıyordu, yani muhtemelen Subaru’nun o sefer olduğu gibi zehirli bir okla hayatının çalınmasından yana endişe duymasına gerek yoktu.

 

Subaru: [Tabii ki suyla işkence gördüğüme dair bir işaret de yok… Yoksa var mı? Umm…]

 

Utakata: [Suu, Yaşam Kaynağı Ritüeli, onu tamamladın. Elgina, onu dövdün. Uu ve Mii ve Hoo ve herkes ama herkes çok şaşırdı!]

 

Subaru: […Yavaş yavaş hatırlamaya başlıyorum. Doğru, Yaşam Kaynağı Ritüelini gerçekleştirmeye zorlanmıştım.]

 

Shudraq Halkının Subaru ve Abel'i kabul etmesini sağlamak için Yaşam Kaynağı Ritüeline meydan okumuşlardı.

 

Bu Shudraqların geleneksel yetişkinliğe geçiş ayiniydi ve kişinin reşit olduğunu onaylamak için kullanılıyordu. O sıralarda yakalanan Subaru ve Abel ikilisi de birlikte meydan okumuştu.

 

Ritüeldeki rakipse Buddheim Ormanında yaşayan dev bir yılan olan Cadı Yaratığı Elgina'ydı.

 

Subaru ve Abel ikilisi Yılan Cadı Yaratığının boynuzunu kırmak için hayatlarını tehlikeye atmıştı――

 

Subaru: […Faydası yok. Mücadele sırasında kendimi fena halde kaptırdığım için mi bilemiyorum ama ikinci yarıya dair hiçbir şey hatırlayamıyorum. Ben hayattaysam bu, Abel’in işin altından kalktığı anlamına mı geliyor…?]

 

Utakata: [――? Suu, hatırlamıyor musun? Mii, kahkahalara boğulmuştu.]

 

Subaru: [Kahkahalara boğulmuştu derken, acınası halime mi gülüyordunuz? Hadi amaa… Bir saniye.]

 

Kafasını şaşkınlıkla yana yatıran Utakata'ya kaşlarını çatan Subaru, dik oturmaya çalıştı. Bu süreçte sağ eliyle zemine dokunduğundaysa tuhaf bir his duydu.

 

Bu ıslak zemine dokunmak veya kayaların üzerinde yürümek gibi normal bir tuhaflık değildi. Yo, bu tuhaf hissin kaynağı Subaru’yu evine daha yakın hissettirecek bir şeydi.

 

Daha açık ifade etmek gerekirse bu hissin kaynağı zeminden ziyade Subaru’nun koluydu.

 

Subaru: [――. Um, Utakata-san? Sağ elime bir şey mi oluyor?]

 

Utakata: [Suu’nun sağ eli mi? Oh evet, havalıydı! Guju guju ve bvahhh diye oldu bitti.]

 

Subaru: [Guju guju ve bvahhh mı!?]

 

Bu seslerden yalnızca kötü bir his algılayan Subaru’nun gözleri şaşkınlıkla irileşti.

 

Tekrar tekrar derin nefesler alıp kalbini yatıştırarak kendisini bir sonraki eylem planına hazırladı. İlk önce boynunu sol eline doğru çevirdi. Üç parmağı kırıktı. Acıyorlardı ama bu, iç rahatlatıcıydı.

 

Ardından bakışlarını ağır ağır sağ eline doğru çevirdi ve――

 

Subaru: [… Bu da ne demek oluyor!]

 

Bir an için neye bakıyor olduğunu sorguladı. Koşullar işte bu kadar anormaldi.

 

Normal şartlarda Subaru’nun sağ kolu sinir bozucu, alacalı siyah desenlerle kaplıydı. Bu da Su Kapısı Şehri Pristella’da Şehvet Başpiskoposuyla gerçekleştirdiği mücadelenin sonucuydu.

 

Şehvet Günahı Başpiskoposu Capella, kendi kanının ejder kanı olduğunu beyan ederek Subaru ile Crusch’ın üzerine damlatmıştı. Bunun sonucunda Crusch iyileşemeyen bir yara alırken onun bedeninde dolaşan iğrenç kanı içine çekişiyle Subaru’nun sağ koluna siyah bir desen yayılmıştı.

 

Tüm bunlara rağmen herhangi bir negatif yan etkisi varmış gibi görünmemişti. Subaru, hiçbir özel davranış belirtisi göstermediği için o siyah deseni gizlemek adına uzun kollu giysiler giymekle yetiniyordu.

 

Ama şu anda o siyah desen――

 

Subaru: [――――]

 

Aslına bakarsanız şu anda desenden bahsetmenin zamanı değildi.

 

Subaru’nun sağ kolu, yani parmak uçlarından bileğine ve bileğinden dirseğine dek uzanan yarısı, siyah bir eldiven giyiyormuşçasına karalara bürünmüştü.

 

Yutkunan Subaru, sol eliyle çekine çekine o kararmış sağ eline dokundu.

 

Ve sol eli yumuşak, esnek bir şeye dokundu. Diğer taraftan sağ elinde o dokunuşu zar zor da olsa hissedebildi. Kauçuk bir eldiven giyinmiş gibiydi, bu yüzden hareketleri ağırdı ve――

 

Subaru: […Dur bir saniye, bu, gerçekten mi?]

 

Bu tuhaf hissiyatın içerisinde tanıdık bir şeyler vardı. Subaru, bu hissiyatın şekillenmesine yardımcı olması adına sol elinin tırnaklarını kararmış eline kuvvetle bastırdı. Ve parmaklarını zorlayarak pençelermiş gibi bir hareket yaptı.

 

İşte o noktada sağ elinin kararmış parçaları boyaymışçasına soyuldu.

 

Şaşkınlıkla ciyaklayan Subaru, parmaklarını soyulmuş parçaların üzerinde gezdirdi. Sonra da insanlara içine bir şeyler girdiğini düşündürtecek kadar büyük bir şevkle kalan siyah parçaları soymaya devam etti. En sonunda parmak uçlarından ön yarıya kadarki tüm kara noktaları soyduğundaysa ortaya Natsuki Subaru için tertemiz, yepyeni bir sağ el çıktı.

 

Subaru: [Oh, oh Taaanrııımmm!?]

 

Utakata: [Ukyan!?]

 

Hemen gözlerinin önünde, hatta resmen kendi teninde gerçekleşen bu şok edici olaya tanık olan Subaru, bu şekilde bağırdı. Ve onun bağrışıyla şaşkına dönen Utataka poposunun üzerine düştü.

 

Ancak Subaru’nun yere düşen kıza yardım eli uzatmaya ayıracak vakti yoktu.

 

Subaru: [El, el, el… Elime neler oluyor! Bu benim elim… değil mi?]

 

Hala şokta olan Subaru, yeni sağ elini açıp kapattı. Sonra da tereddütle kendi yüzüne dokundu ve zemini yokladı.

 

Dokunma ve hareket hissiyatı konusunda hiçbir sıkıntısı yoktu. Tamamen normaldi.

 

Normalde sağ kolunda olan siyah desen de gitmişti. Subaru’nun tertemiz sağ eli, kesinlikle başka bir dünyaya fırlatıp atılmasının ardından geçirdiği yılda kullandığıyla tıpatıp aynıydı. Loli Kullanıcısının sağ koluydu.

 

Subaru: [Bir saniye, kim kime Loli Kullanıcısı diyormuş!?]

 

Abel: [――Konuştuğunu duydum gibi gelmişti ama ne saçmalıyorsun sen?]

 

Kafası karışan Subaru, sağ elinin sağlığının yerinde olduğunu teyit ederken biri belirdi. ――Yo, beliren kişi öyle rastgele biri değildi. Bu kadar kibirli ve mağrur konuşan yalnızca iki kişi tanıyordu ve farklı cinsiyetlerde olmaları gereği ayırt edilmeleri kolaydı.

 

Bu sesse bir erkeğe aitti, yani――

 

Subaru: [Abel, ha? Anlaşılan ölmemişsin.]

 

Abel: [E doğal olarak. Ben senden çok daha aklı başında biriyim.]

 

Homurdanarak konuşan kişi, kılığı değişmemiş olan Abel’di. Subaru, o kılığı görmeye alışmıştı.

 

Abel, Subaru’yla birlikte Yaşam Kaynağı Ritüelini gerçekleştirmiş ve bir şekilde Elgina’yla verdikleri mücadeleden sağ çıkmıştı. Aslında Subaru’nun sağ çıkmasının onun sayesinde olduğu söylenmeliydi.

 

Çünkü, büyük ihtimalle, Elgina’nın icabına bakan oydu.

 

Abel: [――Mm. Hey, sağ kolun nasıl? İtici görünmeye bir son mu verdin?]

 

Subaru: [Sağ elimin rengini gönlümce değiştirebiliyormuşum gibi konuşmaya bir son verir misin lütfen? Bu Batı tarzı bir video oyunu karakter yaratma ekranı değil, anlarsın ya, böyle bir özgürlüğe sahip değilim… Siyah kısım kazıyınca güzelce kalkıp temizlendi. Öyle değil mi, Utakata?]

 

Utakata: [Hı hı. Suu’nun sağ eli kuruyup ufalandı ve soyuldu! İğrençti!]

 

Subaru: [Anlıyorum ama, Tanrıım!]

 

Utakata’nın dobra tepkisi karşısında yanakları kaskatı kesilen Subaru, sağ elini Abel’e doğru uzattı. Abel de o eli inceleyerek “Anlıyorum” şeklinde mırıldandı.

 

Abel: [Neyse, eski haline dönse bile umurumda olmazdı. Büyülü yüzüğün taşında mühürlü tüm büyüyü kullanarak saldırmanı hiç beklemiyordum. Bileğinden aşağıda ne var ne yoksa gitmişti, kurtulamayacak halde olduğunu düşünmüştüm.]

 

Subaru: [Dur dur dur bir saniye, beni korkutmaya mı çalışıyorsun? Kimin bileğinden aşağıda ne var ne yoksa gitmişti?]

 

Abel: [Senin.]

 

Utakata: [Suu’nun!]

 

Abel kollarını önünde bağlayıp yanıt verirken Utakata sağ elini havaya doğru savurup neşeyle bağırdı.

 

Subaru’ysa yanıtları karşısında ürpererek biricik sağ eline baktı. Havaya uçmakla kalmamış, ilk günkü gibi yepyeni olmuştu.

 

Subaru: [İ-işte yine bir şeyler geveliyorsun. Madem her şey gitti, öyleyse bu sağ el de nerden çıktı?]

 

Abel: [Mide bulandırıcı ve merak uyandırıcı bir fenomen. Kolun gitti ve ölüm döşeğindeyken sana son sözlerini söylettim. Ölmekte olan bir adam olduğunu düşündüm… ama sonra elinden kara çamurlar taştı.]

 

Subaru: [Ça-çamurlar mı…?]

 

Abel: [Kaşla göz arasında şekillenerek yeni bir kol yarattı. Bana neler olduğunu sormak istiyorsan asıl benim sana, kendine yaptığın şeyin anlamını sormam gerekir.]

 

Diyen Abel’in keskin bakışlarıyla delinip geçilen Subaru’nun nefesi boğazında tıkandı.

 

Ve gözleri anında sağ eline çevrildi, ama Abel ne derse desin Subaru bile bu sonuca yol açan sebebi anlayamıyordu. Bununla birlikte bir süredir sağ kolunda olan kara desenin――ortadan kalkmasının bu sonuçla ilişkisiz olmadığı kesindi.

 

Belki de gerçekten ejder kanının etkisi kendisini göstermişti, ama――

 

Subaru: [Yine de şimdiye kadar neden tetiklenmemiş olduğu merak konusu…]

 

 #Subaru’nun sağ kolu patlayıp kopmuş, ardından çamurlar çıkarak yeni bir el oluşmuş, siyaha bürünmüş. O siyahlıklar da kazınıp kaybolarak yepyeni bir el çıkartmış. Gerçekten enteresan bir olaylar silsilesi. Ejder kanı meselesinden bir şeyler çıkacağı kesindi ama neden bugüne kadar tetiklenmedi de bu sefer böyle bir şey oldu sahiden? Kafada deli sorularla okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr