Subaru: [――Ah]
Rowan’ın alçak ve kısık sesi, Subaru’nun nefesini tutmasına yol açtı.
Yanı başındaki Flop kafası karışık şekilde “Bu da ne demek oluyor?” dese de Subaru, Rowan’ın tespit etiği varlık hakkında genel bir fikre sahipti.
Bu bir ya olursa senaryosu değildi, kesindi. Rowan’ın duyduğu tuhaf his, Subaru’yu takip eden kişiye aitti; yani ona ara sokakta saldıran düşmana.
Evet, Subaru’yu üç kez öldüren düşman, bu sefer de ondan vazgeçmemişti.
Flop: [Seni kovalayan da kim?]
Subaru: [… Şaka değil ama bilmiyorum. Yalnızca dışarıda kalırsak peşimize düşeceklerini düşündüm. Seni tutma sebebim de.]
Rowan: [Anlıyorum. İyi bir mücadeleye baş koymuş olmalı.]
Elle tutulur hiçbir şeylerinin olmadığı bir durumken Rowan, alaylı bir şekilde böyle söyledi.
Bununla birlikte, ses tonunda bir gerginlik ve ciddiyet belirtisi olsa bile en ufak bir endişesi yoktu. Muhtemelen bunu yeteneğine duyduğu makul özgüvene borçluydu.
Ayrıca gözlerindeki sarhoşluk silinmiş ve artık güçlü bir birey havası yaymaya başlamıştı.
Rowan: [――――]
Rowan’ın uzmanlaşmış olduğu silah, belinin sol yanına takılı bir katanaydı.
Bunu söylemek için çok geç olsa da silah seçimini katanadan yana kullanmak bu dünya için nadirdi. Rowan’ın silahı, norm olan batı tarzı kılıçlara kıyasla belirgin şekilde aykırıydı.
Darmadağın saçlarıyla yaydığı hava da hesaba katılınca Rowan, yakından bir samurayı andırıyordu. Bununla birlikte kati bir çarpıcılıktan yoksun olduğu için ona bir ronin demek daha uygun kaçabilirdi.
Subaru: [Rowan-san, o kişi…]
Rowan: [Ödlekliğe lüzum yok. Her kim olursa olsun karşıma geçtiği takdirde kesip ikiye ayırmam yeterli. Alkolüm karnımda, kılıcım da formunda.]
Subaru: [Sarhoş yumruk değil de sarhoş kılıç mı yani? Bunu duyduğumu söyleyemeyeceğim.]
Ne olursa olsun sözleri yalan gibi gelmemişti ve Subaru, Rowan’ın özgüvenine inanç duyuyordu.
Rowan’ın pencerenin dışına gözlerini diktiği noktanın karşısına geçen Subaru, henüz durumu tam olarak idrak edememiş olan Flop’u kolundan çekiştirdi.
Subaru: [Flop-san, hadi bu meseleyi Rowan-san’a bırakalım.]
Flop: [Meseleyi bırakmak falan tamam da ben hala durumu anlamış değilim ki! Bayımın ve Koruma-kun’un savaştığı şey de neyin nesi?]
Subaru: [Ben de henüz――]
“Bilmiyorum.” yanıtıyla Flop’u iyice endişelendirmesine zaman kalmadan durum değişti.
Ancak bu değişim, düşmanın ön taraftan atıldığı ve Rowan’ın da karşı saldırıya geçtiği şekilde gerçekleşmedi.
???: [Bveh…]
Bu acı nidasıyla birlikte iri yapılı bir adam, barın girişine devrildi.
Ve bu ani olayla birlikte Subaru, tam anlamıyla şaşkınlıktan sıçradı. Ancak barda olup da adamı gören diğer müşteriler, bu manzaraya alışkınmışçasına basit tepkiler verdi.
Rowan haricindeki sarhoş müşteriler――Muhtemelen hepsi de paralı askerlik benzeri işler yapıyordu. O kişilerin yere yığılan adama verdiği tepkiler basitti.
Düşen adamın yanına koşanlar Flop ve barmenden ibaretti.
Ve adam hakkında gerçekten endişelenen tek kişi Flop’tu, barmenin yalnızca zeminin kirlenmesini istemediği çok barizdi.
Flop: [Hey, sen! İyi misin? Topla kendini!]
İri Adam: [Fu, fuga, fuga…]
Flop: [Fugafuga!? Adın bu mu? Hadi topla kendini Fugafuga-kun!]
Subaru: [Ee, yo, Flop-san, o kişi…]
Flop düşen adamı kaldırmaya çalışsa da adam bir homurtuyla karşılık verdi. İlk kez tanıştığı birine kendisini kibarca tanıtıyormuş gibi görünmüyordu.
Bunun yanı sıra bu halde bara girmiş olmasının anlamı――
İri Adam: [Fuga…]
Subaru: [――m! Flop-san! Çekil oradan!]
Flop öne eğiliyor, adamı kolundan çekiştirerek kaldırmaya çalışıyordu.
Korkunç bir hisse kapılan Subaru, Flop’u anında yere indirerek adamdan uzaklaştırdı.
――Hemen sonrasındaysa...
İri Adam: [――!!!]
İnleyen ve “Fugafuga” diyen adamın bedeni irileşti ve ani bir ışıltıyla birlikte parlak kırmızı renge büründü.
Sonra da o iri beden parçalandı ve gerçekleşen kuvvetli patlama, barın içerisinde kaos yarattı.
Müşteriler: [Guaaaaah!?]
İçeride çığlıklar yankılandı ve kırmızı ışık zerreleri dört bir yana saçıldı. Hemen sonrasındaysa o zerreler alevlere dönüşerek yayıldı. Ve Subaru, patlayan adamın bir canlı bomba olarak içeriye atılmış olduğunu fark etti.
Subaru: [Flop-san!]
Flop: [Be-ben iyiyim, Bayım! Ama, bu…]
Patlama dalgasıyla savrulan Subaru ve Flop ikilisi, barın içerisindeki kargaşaya şok içerisinde bakakalmıştı.
Muhtemelen adamın bedeninin patlama sebebi Ateş Büyüsü Taşı taşımaya zorlanmasıydı. ――Acılı yüzüne bakılırsa taşlar bedeninin içerisinde olabilirdi.
O taşlar patlamış, alevler etrafa saçılmıştı. Hepsi bununla sınırlı da değildi――
Müşteri: [Öhö! N, ne oluyor lan!? Gözlerim, gözleriiiiimmm!]
Yayılan bu cehennemin içerisinde hengameden nasibini almış olan bir müşteri, yüzünü örtmüş şekilde çığlıklar atıyordu. Etrafa bakınca çığlık atan tek kişinin o olmadığı, aynı şeyi yapan başkaları da olduğu görünüyordu.
Uçurulan ve barın merkezindeki patlamanın geride kalan dumanlarına maruz kalan adamlar gözleriyle burunlarını örtüyor, büyük bir acıyla haykırıyordu.
İşte bu sırada――
???: [Barda kalırsak sonumuz iyi olmayacak! Millet, hadi bir an önce dışarı çıkın!]
Subaru: [Bek――]
Yüzünden yaşlar süzülen bir adam bu şekilde bağırırken yüzleri örtülü birkaç kişi hep birlikte girişe doğru koşturdu. İtişip kakışan adamlara bakan Subaru’ysa onları durdurmak için bir gayretle sesini yükseltmeyi denedi.
Patlayan adam ve sonrasında acıya eşlik eden dumanlar. Subaru, her ikisinin de bardaki düzensizliğe katkı sağladığını ve insanları dışarı kaçırmaya yönelik olduğunu hissediyordu.
Ancak çaresizce sesini yükseltse bile bu, acının yönlendirdiği adamların adımlarını durdurmazdı.
Bunun sonucunda――
Subaru: [――hk!?]
İkinci bir patlamanın meydana gelişiyle girişe akın eden adamlar etrafa savruldu.
İkinci patlama birinciden de büyüktü ve etki alanına giren adamların patlayan alevler karşısında kavrulup köze dönerken birbirlerini koruma fırsatları bile olmamıştı.
Yoğun sıcaklık ve patlama dalgası adamlara doğru yükselirken Subaru, bu korkunç manzara karşısında donakaldı.
Birbiri ardına gerçekleşen bu kabusvari manzaralar ― hepsi de gerçek dışı görünüyordu.
Subaru: [B…u…]
Rowan: [Topla kendini, müşteri! Oracıkta bayılıp kalırsan başıma iş açarsın!]
Subaru: [――ah,]
Subaru taş kesilmiş ve afallamış haldeyken yakasından tutularak zorla çekiştirildi. Bu eylemin sorumlusu, kıyafetinin kol kısmıyla yüzünü örtmüş olan Rowan’dı.
Subaru’ya eğilmesini işaret edip diğer adamlara işkence eden dumana maruz kalmamasını sağlarken de,
Rowan: [Barmen! Arkadan çıkacağız! Ön taraf gözetim altında!]
Barmen: [A-anlıyorum! Bu taraftan…!]
Rowan’ın talimatlarını dinleyen işletmeci, alnından kanlar akarken itaatkar bir şekilde kafasını salladı.
Ve Rowan, yerde sürünürcesine ilerleyen barmenin arkasını eliyle işaret edip Subaru’nun sırtına vurarak, “Yürü!” diye bağırdı.
Rowan: [Müşteri ve de şuradaki genç adam! Ölmek istemiyorsanız hemen harekete geçin!]
Flop: [Ta-tabii ki, ölmeyi göze alamam! Kardeşim ve ben henüz yolculuğumuzu tamamlamadık…!]
Subaru: [Siktir…!]
Rowan tarafından cesaretlendirilen Subaru ve Flop ikilisi, önlerindeki barmeni takip etti. Bu esnada Subaru’nun zihni hem kendisine hem de düşmana duyduğu bir öfke ve kafa karışıklığıyla doluydu.
Böylesine kötücül bir iş yapan bir düşmana elbette ki öfke duyardı. Bununla birlikte varlığından haberdar olmasına rağmen tehdit düzeyini tespit etmeyi başaramadığı için kendisine de öfkeliydi.
Her şeyden önce bu düşman, ana caddede bir ejder vagonunu kontrolden çıkartacak bir şeyler yapmıştı.
Bu saldırıya pek çok kişi maruz kalmış olmalıydı. Hal böyleyse Subaru, düşüncelerinde daha ciddi olmalıydı. Karşısında etrafa verilen zararı hiç umursamayan biri olduğunu anlamış olmalıydı.
Bunu başaramadığı için barın içerisinde bulunanlar――
Barmen: [――! Arka kapı açılmıyor!]
Arka kapıya ilk varan kişi olan barmen, yaklaşmakta olan Subaru’ya bu şekilde bağırdı.
Çaresizce kapıyı açmaya uğraşıyor ama panik dolu bağırışlarının karşılığını alamıyordu. Belki de patlamanın doğurduğu hasarla kapının şekli bozulmuştu veya――
Flop: [Durum kötü! Ön taraf çoktan harap oldu! Böyle giderse…]
Rowan: [Argh, çekilin yoldan! Böyle bir kapı――]
Barın içerisindeki kızıl alevlerin yoğunlaştığı ve kara dumanların onları yutmak üzere olduğu bir durumda bulunan Rowan, Flop’un bağrışını hiçe sayarcasına sıçradı. Sonra da bir elini belindeki katanaya götürüp çekti ve açılmayan kapıyı bıçağının tek bir savuruşuyla, büyük bir kuvvetle kesişiyle birlikte――
Subaru: [――oh,]
İleriye gümüş bir ışıltı yayıldı, kapalı kapı bir anda kesildi.
Bu, Subaru’nun da bildiği lai’ye benzer bir kılıç yeteneğiydi. Ancak Rowan, bu hareketiyle Subaru’yu istemsizce afallatsa da hiç gurur duyuyor gibi görünmeyerek kapının kalan kısmını tekmeledi.
Rowan: [Tamamdıırr! Açıldı! Millet, yere yakın kalın!]
Öncesinde kapalı olan arka kapıyı açan Rowan, Subaru ve arkasındakilere seslendi.
Muazzam bir kafa karışıklığı dört bir yana yayılsa da hiç değilse alevler içerisindeki bardaki kaçınılmaz durumdan uzaklaşabilecekmiş gibi görünüyorlardı.
Subaru, Rowan’ın savaştaki muhakeme becerisi ve yeteneklerinin güvenilir olduğunu da anlayabiliyordu. Tek yapmaları gereken bu mekandan uzaklaşmak ve şeytani rakipleri――
Subaru: [――――]
Derken Subaru, nefesini tuttu.
Aklının gerisinde bir ses tekrar ediyordu. ――Özenli ve acımasız düşmanın düşüncelerini tahmin etmeye çalışıyordu.
Bara bir canlı bomba atmış, uyarıcı barındıran dumanlarla içerideki insanları dışarı çekmiş ve girişe yerleştirilmiş Mana Taşlarıyla hepsini patlatmıştı.
Sonra da girişi engellemiş ve arka kapıyı kapatmak için bir yöntem kullanmıştı. Subaru ve grubu o ablukayı aşıp arka kapıdan kaçabilse de――
Subaru: [Rowan-sa――]
Bir terslik var, şeklindeki ufak rahatsızlığını kelimelere dökmeye çalıştı.
Karşısında adamakıllı bir rakip varsa saldırıyı keseceğini düşünmek imkansızdı. Subaru, bu ürkütücü gerçeği iletmek için Rowan’a seslendi. Ancak yanıt gelmedi.
Rowan: [――――]
Arka kapıya doğru eğilen Rowan’ın bedeni sendeledi ve geriye düştü.
Subaru, Flop ve barmense yere yığılan Rowan’a şok içerisinde kalakaldı. Çünkü kafası, bilhassa alnı ve yukarısı yok edilmiş, gözleri yerinden çıkıp dışarı fırlamıştı.
Neresinden bakarsanız bakın ölü görünen kafası paramparça edilmişti.
Barmen: [Ah,]
Rowan’ın korkunç ölümüne tanık olan barmen, gözleri irileşmiş şekilde çığlık atmaya kalkıştı.
Ancak bunu bile başaramadı. Alevlerin öbür tarafından gelen tek bir darbe, derin bir nefes almış olan barmenin göğsünü delip geçerek üst bedenini acımasızca parçaladı. Ve kemikleriyle iç organları saçılan barmen, doğruca alevlerin içerisine yuvarlandı.
Yanık et kokusu anında Subaru’nun burnuna dolsa da barmen çığlık atmadı. Saniyesinde ölmüştü.
???: [――――]
Bu sırada alevlerin ve alanı kaplayan dumanların ötesinden ağır ağır bir şey yaklaştı.
Ve kesilip parçalanmış kapıyı aşan, yüzü nemli bir bezle sarılı bir adam silueti belirdi.
Ellerinde sımsıkı tuttuğu uzun saplı bir balta vardı ve Subaru, bunun Rowan’ın kafasını kesen ve barmeni ani bir ölüme kavuşturan silah olduğunu anlamıştı. Ancak anladığı tek şey bu değildi.
Flop: [S-sen de kimin nesisin? Bunu neden yapıyorsun?]
Tıpkı dehşetten hareket edemez hale gelen Subaru gibi, Rowan ve barmenin ölümlerini izlemiş olan Flop, titreyen bir sesle böyle söyledi. Korkuya kapılmış olmasına rağmen ciddi bakışlarını alevlerin arasındaki siluete dikmişti.
Bardaki herkesi büyük bir gaddarlıkla sırasıyla katleden o kötü adama duyduğu düşmanlığı bakışlarıyla anlatır gibiydi.
Ancak――
Flop: [Bunun yanına kalacağını sanm――]
???: [――――]
Sert bir tavırla hatalarını kınamaya çalışan Flop, adamın baltasıyla kafasına isabetli bir darbe yedi.
Ve o adam, silahının ucunu hizalamadan, arkasıyla vurmak kadar anlamsızca hareketler gerçekleştirecek biri değildi. Ucunun açısını ayarlamış, tam da uzun kaküllerinin uzandığı noktadan Flop’un alnına vurarak içerisinde ne var ne yoksa etrafa saçmıştı.
Beyin parçacıklarının saçılışıyla da Flop, kanının kırmızı tonu kızıl alevlere karışarak can verdi.
Yüksek sesli bir sıçramayla birlikte bedeni öbek halinde yığıldı. Kanlar yavaşça akarken yere çökmüş olan Subaru’nun alt bedeni lekelendi. ――Yo, pantolonu çoktan çook daha farklı bir şeyle lekelenmişti. Korkudan mesanesini kontrol edemez hale gelmişti.
Cehennemin ortasında kana bulanmış baltasıyla dikilen adamın tüyler ürpertici görünümü karşısında dehşete düşmüştü.
Adamın kindarlığı, ısrarcılığı ve korkunçluğu karşısında tir tir titriyordu.
Subaru: [Ne…neden…]
İnanılmaz aptalca bir soruydu.
Flop da benzer bir soruyu soruşunun hemen ardından acımasızca öldürülmüştü. Elbette ki adamın sadece Subaru’ya merhamet göstermesi için hiçbir sebep yoktu. Subaru da aynı şekilde ölecekti. Katledilecekti.
Ne geri çekilecek ne de sürünerek uzaklaşacak güce sahipti. An itibarıyla gözlerini adamdan ayıramıyordu.
Ona bakmak tüm benliğini dehşetle doldursa bile aynı derecede dehşet verici olması nedeniyle gözlerini kaçıramıyordu.
Subaru: [Neden… neden!]
Yalnızca bildiklerini tekrar edebilen bir aptal gibi çaresizce bağırıp duruyordu.
Adamsa onun bağrışını duymasına rağmen karşılık vermiyordu. Yüzünü gizli tutan adam, baltasını ağır ağır kaldırdı ve oturmakta olan Subaru’nun kafasının hemen üzerine geçti.
Ve sonra da――
Subaru: [NEDEN!?]
???: [――Sana hiçbir şey söylemeyeceğim. Tekrar kaçacak olursan sorun çıkmaz mı?]
Subaru kanayan bir kalple bağırırken adam nihayet bir yanıt verdi.
Ve adamın sadece bariz gerçeği dile getirirmiş gibi gelen ses tonunu işiten Subaru’nun nefesi kesildi.
O sesi bir yerlerde duyduğu bir sesle bağdaştırmaya teşebbüs ederken de,
Subaru: [Bh,]
Balta onun bunu yapabileceğinden büyük bir hızla savruldu, Subaru’nun kafatasını tek darbede parçaladı.
Küçük, kuvvetli bir ses yükseldi.
İşte böyle.
#Çok iyi bir bölümdü. Yani yaşananlar dehşet vericiydi tabii de bayağı heyecanlı ve sürükleyiciydi. Adam avcı olabilir mi diye düşünmüştük ama baltayla gelişi ve ‘tekrar kaçarsan’ deyişi aklıma ikinci bir isim getirdi açıkçası. Bakalım tahmin ettiğim gibi miymiş ve bu işin altından nasıl kalkacakmışız, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..