Mizelda’dan hançerini geri çekmesini isteyen kişi, Rem’in ta kendisiydi.
Onunla göz göze gelen Mizelda, gözlerini kıstı.
Mizelda: [Bana emir mi veriyorsun, Rem? Sen Yaşam Kaynağı Ritüelini tamamlamadın. Subaru’nun talebi üzerine köyde kalmana izin verdim ama bunun bana küstahça karşılık verebileceğin anlamına geldiğini zannetme.]
Rem: [Bu da silahını geri çekmen için daha çok sebep teşkil ediyor. O kişi ritüelinizi… sizin deyiminizle Yaşam Kaynağı Ritüelini tamamladı ve yoldaşınız olarak kabul gördü. Onu yaralamak hoş bir şey olmayacaktır.]
Mizelda: [Ahh…]
Mizelda güçlendirilmiş sezgileriyle üste çıkmaya çalışsa da Rem’den aldığı gözü pek yanıt karşısında ne diyeceğini bilemedi. Sonucunda da hançerini hızlıca çekerek belindeki kınına yerleştirdi.
Ve Subaru bu şekilde serbest kalarak gözlerini dikkatle Rem’e dikti.
Mizelda: [Az önce söylediklerin doğruydu. Ama Abel ve Subaru’nun fikirleri tekrar ayrışırsa Abel’in tarafını tutacağım. Bunu unutmayın.]
Rem: [O kişi, vücut kokusuna uygun şekilde rezil bir kötü adamın gözlerine sahip olduğu için mi?]
Mizelda: [Gözlerdeki hafif keskinliğin de bir cazibesi oluyor. Ama ben güzel yüzlere düşkünümdür.]
Kırılgan durum yatışmış olsa da sonucundaki etkileşim, cansız bir konuşmadan ibaretti.
Her halükarda Subaru, neredeyse boğazının kesileceği bir durumdan kurtulmuştu ve hançerin ucunun bastırdığı yeri usulca ovuşturuyordu. Gözleri de hala Rem’in üzerindeydi.
Rem: [――. Ne oldu?]
Subaru: […Yok bir şey, sadece beni savunmuş olmana mı yoksa yüzüme hakaret etmene mi karşılık versem diye düşünüyordum.]
Rem: [Ben yüzün için bir şey söylemedim ki. Gözlerinden bahsettim. Bir de vücut kokundan. Burnum kırışıyor. Daha uzağa otur lütfen.]
Subaru: [Yine mi ya…!?]
Rem’in buz gibi tavrıyla karşılaşan Subaru, uzağa oturma isteği karşısında incinmişti.
Yine de içten içe daha karmaşık bir kafa karışıklığıyla boğuşuyordu. Sahiden, Rem neden Subaru’yu savunmuştu? Esas amacını çözemiyordu.
Belki de her halükarda mantıksız bir şeye göz yummaktan hoşlanmıyordu ya da başka bir sebep vardı. Belki de bunun Subaru’nun eğilimi olduğunu düşünüyordu?
Sonuçta Guaral’daki handa da çantasını açmamıştı, yani――
Abel: [Konuşmamız yarıda kesildi. Yine de Shudraqların gözünden kaçabileceğini varsaysak bile beni düşmana satma fikrin nafile olurdu.]
Subaru: […Bizi yeniden konuya döndürerek iyi iş çıkardın. Hazır konuya dönmüşken sorayım gitsin. Nedenmiş o?]
Abel: [Kısa da olsa sen de şehirde vakit geçirdin. Hal böyleyken İmparatorluk Başkentinin şu anda nasıl idare edildiğiyle ilgili haberler kulağına ulaşmadı mı?]
Subaru: [İmparatorluk Başkenti diyorsun… Ah! Doğru ya, evet doğru! Sen…]
Subaru, ani bir idrakle hiç düşünmeden ayaklandı. Sonra da çevresine odaklanarak “Flop-san!” diye seslendi.
Durumdaki değişime ayak uyduramayan şaşkın Flop ise “Evet?” diyerek döndü.
Flop: [N-n-n-n-ne oldu Bayım? Dürüst olmak gerekirse şu anda fazlasıyla şaşkın ve afallamış durumdayım, giderek fena oluyorum! Konuşmayı hiç takip edemiyorum, tek bildiğim meselenin doruk noktasına ulaşıyormuşuz gibi geldiği!]
Subaru: [Seni olayların dışında bıraktığımız için üzgünüm ama benim için bir şeyi onaylamanı istiyorum. Guaral’da İmparatorluk Başkentinin resmi bildirisinden bahsetmiştin… daha doğrusu İmparatorun beyanından.]
Flop: [İmparatorun beyanı… Başkentteki sıkıntıdan mı bahsediyorsun?]
Flop parmaklarını şaklatırken Subaru, anlayışı karşısında başını salladı.
Hemen sonrasında Todd’la yoğun bir mücadele başlayıp altı kez tekrar etmiş, beyni fena halde yanmış olsa da Subaru, Guaral’da Flop’la böyle bir konuşma gerçekleştirmişti.
Bu konu üzerine düşünen Flop, uzun saçlarını düzelterek,
Flop: [İmparatorluğumuzda için için yanan küller var ve Başkentte bir tür rahatsızlık söz konusu. Şu anki İmparator uzun süredir hüküm sürüyor ve imparatorluk vatandaşları hiçbir iç savaş belirtisi olmaksızın huzurlu günlerin tadını çıkartıyordu. Ama sonra bu yaşandı.]
Subaru: [Başkentte bir sıkıntı olduğu konuşuldu ve sen de İmparatorun bunu bizzat çözmek için yola koyulduğunu söyledin, öyle değil mi? Alışılmadık bir duyuruymuş ama…]
Flop: [Evet. Aslına bakarsan mevcut İmparator Tahta oturdu oturalı bu bir ilk. Yine de İmparatorluğu idare etmek konusundaki kaydı şu ana dek harika. O yüzden endişeli değilim. Çok Yaşa Vollachia!]
Diyerek iki elini kaldıran Flop, bilinçsizce Subaru’nun eski yaralarına dokundu.
Bunlar, İmparatorluk kampında sık sık duyduğu, İmparatorluğu öven sözlerdi ama şu anda zihinsel olarak, o sözlere saf saf eşlik edecek durumda değildi.
Her halükarda mevzu ortadaki övgü değildi, İmparatorun az önce bahsi geçen hareketiydi.
İmparatorun Başkentteki sorunu çözmek için bizzat harekete geçmiş olması öngörülmedik bir durumdu. İmparatorun bu konuda halka açık bir beyanda bulunması gibi bir şey yapmasından bahsetmeyeyse gerek dahi yoktu――
Subaru: [Şu anda burada olan sen kimsin ve hangi pozisyondasın? Cıvataları gevşemiş delinin teki olmadığını kanıtlayabilir misin?]
Abel: [Kanıt mı? Buna neden ihtiyaç duyacakmışım?]
Subaru: [Ne?]
Tek dizi kalkık şekilde oturan Abel, Subaru’nun şüpheciliği karşısında homurdandı. Aynı zamanda elini göğsüne götürdü ve varlığıyla gösteriş yapmaya çalışırcasına,
Abel: [Bana sırt çeviren düşüncesizleri boş ver. Geri dönüşü olmayan bir noktaya geldiğin ortadayken bana hala saçmalayıp duran küstah biri gibi davranmaya devam edeceksen kendini içerisinde bulduğun bu durumu nasıl açıklayacaksın?]
Subaru: [Şey…]
Abel: [Sırf için rahat etsin diye kendini bile kandıramayacağın basit fikirlere tutunmaya bir son ver. Mevcut zamanda örtüşmeyen olasılıkları hariç tuttuğunda geriye yalnızca gerçekler kalır.]
Abel’in beyanı ağır olsa da Subaru, ardındaki mantığı tüm acılığıyla anlıyordu.
Önündeki oni maskeli adamın İmparator kılığında bir sahtekar olması ve Subaru’yla Shudraq Halkının onun sahtekarlıklarıyla oyuna gelmesi. Bu tarz bir gelişme kurtuluşu mümkün olmayan bir felakete yol açardı ve buna inanmak zordu.
Gerçekte Abel, İmparatorluk ordusuyla savaşıp galip gelmek için Shudraqların gücü ve Subaru’nun bilgilerinden faydalanmıştı. Ve bu gerçek vukuat, yalan bağımlısı biri şeklinde açıklanamayacak bir şeydi.
Subaru: [Peki ya İmparatorluk Başkenti meselesi? İmparatorun komutayı doğrudan ele aldığı söyleniyorsa halkın karşısına çıkmaması mümkün olmayacaktır.]
Abel: [Sanıyorum ki öyle olacaktır. Bana büyük ölçüde benzeyen bir sahtekar… İmparatorun yokluğundan bahsedilmesin diye son derece başarılı bir dublör kullanılacaktır. ――Yani Chisha Gold.]
Subaru: [Chisha…?]
Bu, Subaru’nun daha önce hiç işitmediği bir isimdi ama aslında Abel’in――yo, İmparatorun dublörüydü.
Emperyalist “Güç, haklı kılar” ideolojisinin benimsendiği topraklarda, suikastlara hazırlıklı olmak adına İmparatora bir dublör ayarlanacağını hayal etmek zor olmasa gerekti.
Bununla birlikte söz konusu dublörün İmparatorun tahtını gasp etmek için de kullanılabilecek olması, önceliklerin son derece yanlış belirlenmesi anlamına gelirdi.
Abel: [Sessiz ol, farkındayım.]
Subaru: [Doğru, senin sayende başımız büyük bir derde girdi. Keşke İmparatorluk huzur içerisinde olsaydı…]
O zaman Subaru’nun baş etmesi gereken tek sorun, hafızasını yitirmiş Rem’le gerçekleştireceği tatsız etkileşimler olurdu.
Emilia ve diğerleriyle buluşmak için yolculuğa çıkma ve Vollachia İmparatorluğundan kaçma mücadelesi verirdi. Tek yapması gereken bu olurdu. Ama şimdi, kader sağ olsun, başları beladaydı.
Flop: [Um, um, ah, anlarsın ya, Bayım...]
Asık suratlı Subaru’ya seslenen kişi Flop olmuştu.
Zarif suratının alın bölgesi kırışmış, kafası oldukça dik bir açıyla eğilmiş ve-
Flop: [İlk duyuşumdan bu yana bunu düşünüyorum ama Bay Şefle konuşma şeklin birazcık gizemli değil mi? Dürüst olmak gerekirse Guaral’ın düşüşüne sebep olmakla ilgili şakanız yüzünden hala şoktayım ama…]
Subaru: [Bir şaka ha… Neyse, onu boş ver. Umm, Flop-san, sana açıklama yapmak istiyorum, ama...]
Flop: [Evet, yapabiliyorsan açıkla lütfen! Aksi takdirde duyduklarımı sorgusuz sualsiz kabullenmekten başka şansım olmayacak.]
Diyen Flop, parmağını Abel’e doğru uzatıp salladı.
Sonra da――
Flop: [Şuradaki Bay Şefin İmparatorun ta kendisi olduğu şeklindeki absürt fikri kabullenmem gerekecek!]
Subaru: [――――]
Flop: [Hohoho? Sessizliğin kafamı karıştırıyor, Bayım. Neyse ki hemen sonuca atlamamla tanınırım. Bu yüzden hemen fikir değiştirip vazgeçme esnekliğine sahibim, anlarsınız ya…]
Abel: [――Sen, sen az önce uygunsuzluğu sanata dönüştürdün resmen.]
Gerçeği gizlemeye çalışıyorlarsa düşüncesizlik ettikleri bir konuşma olmuştu.
Haliyle Subaru’nun hemen yanında oturan Flop, doğru sonuca varabilmişti. Ve bunu kendi başına başarmaktan duyduğu memnuniyetsizliği de sergilemişti.
Abel’in gözlerinde küçümsemeyle “uygunsuz” şeklinde aşağıladığı kişiyse Subaru’ydu. Subaru’nun, peşine takarak Shudraq yerleşkesine getirdiği Flop için hiçbir şeyi netleştirmeyişine değinmişti.
Ancak Abel’in bu küçümseyişini kabullenmek Subaru’ya zor geliyordu.
Subaru: [Uygunsuz davranan ben miyim? Senin bunu söylemeye hakkın var da sanki! Her şeyden önce, bunun öylece sesli şekilde dile getirilemeyecek bir şey olduğunu ben bile biliyorum.]
Abel: [Öyleyse gerçekleri onlar buraya gelmeden önce açığa çıkartsaydın. Mevcut durumu hala yeterince idrak edememişsin gibi görünüyor. Guaral’da düşmanlar tarafından kovalanarak geçirdiğin süre, düşünmen için fazlasıyla yeterli olmalıydı.]
Subaru: [――――]
Abel: [Kendinden daha önemli gördüğün şeyleri bu batağa düşürürken bu düşüncelere teslim olma sebebin nedir? Onları safına katma niyetin yoktuysa en baştan yanına alarak hata ettin demektir.]
Kendisinden daha önemli gördüğü şeyler. Bunu duyan Subaru, yanı başındaki Rem’i düşündü.
Bunu takip eden sözcükler de Subaru’nun canını eti kesilmişçesine acıttı. ―― Abel’in söylemeye çalıştığı şey gün gibi ortadaydı. Subaru’nun Rem’i koruyor olması gereken bu vakitte kendisini düşürdüğü durumdan bahsediyordu.
Elbette ki Subaru, gardını indirdiğini veya teslim olduğunu hatırlamıyordu.
Ama Subaru’nun düşünce süreci, çok daha derinlemesine ve detaylı düşünen Abel’in gözünde fazlasıyla eksikti. Asla yeterli ya da dikkate alınmaya değer olmamıştı.
Ayrıntı vermeye güvenemeyeceği birini peşine takmamalıydı. Bu konuda eleştiriliyordu.
Subaru, Flop ve Medium’u meselelerine bulaştırmamayı düşünüyordu. Abel ise Subaru’nun naif düşüncelerini açığa vuruyor ve aptalca olduğunu söyleyerek tüm soğukluğuyla bir kenara atıyordu.
Subaru: [Ben…]
Flop: [――Bay Şef! Tartışmanızı bir süreliğine bölebilir miyim acaba?]
Subaru ne diyeceğini bilemiyordu; ancak Flop, onun yerine enerjik bir şekilde elini kaldırdı.
Ve gürültülü bir şekilde öne çıkıp bağdaş kurar halde pat diye kendisini yere bırakarak gözlerini Abel’in oni maskesine dikti.
Flop: [Ya da belki de şef değilsindir? Sana nasıl hitap etmeliyim?]
Abel: [An itibarıyla bir unvanım yok. Abel ismini üstlendim ama bana dilediğince seslenebilirsin.]
Flop: [Demek öyle! Öyleyse Bay Şef demeye devam edeceğim, çünkü kulağa doğru geliyor. Buradaki asker hanımlar için de sorun olmaz herhalde?]
Mizelda: [Ahh, seksi bir adamsın. Her şeyine müsaade ederim.]
Taritta: [Abla…]
Kız kardeşler arasındaki gelenekselleşmiş denilebilecek etkileşim bir yana Flop, “Oh teşekkürler!” diyerek güldü. Ve ellerini kuvvetle dizlerine geçirerek,
Flop: [Uzun bir süre boyunca inkar etmemeniz beni korkuttu ama az önce söylenenler hakkında konuşmak isterim. Bay Şef, şehre ulaşılacak gizli rotaları öğrenmek mi istemiştin…?]
Abel: [Evet, öyle. Bir fikrin var mı, tüccar?]
Flop: [Var! Cevabım bu olacakmış gibi görünüyor ama üzgünüm. Guaral’a saldırmak için kullanacaksanız bu soruyu yanıtlayamam.]
Bir avcunu öne uzatan Flop, neşeli bir ifadeyle böyle söyledi.
Yanı başından onu dinleyen Subaru’nunsa bu sözlerin yalınlığı ve kararlılığı karşısında gözleri irileşti. Abel’in oni maskesinin ardındaki gözleri bile tepkisiz kalmadı.
Ses tonuna yansımasa da Flop’un sözlerinin ciddiyeti işte bu denli kuvvetliydi.
Abel: [――――]
Oldukça çılgınca bir beyanda bulunmuş ve duruşunu belli etmişti ama sebep, aptallığı değildi.
O da karşısındaki kişinin, yani Abel’in aslında üst sınıf ve saygıdeğer biri olduğu sonucuna varmıştı. Haklı veya haksız olduğu söylenmeyince de çıkarımının gerçeğe yakın olduğunu çözmüştü.
Bu da demek oluyordu ki İmparator olduğunu varsaydığı kişiye koca bir “HAYIR” çekmişti!
Abel: [… Az önce söylediğin şeyin ne anlama geldiğinin farkında mısın?]
Flop: [Sen bir Şeften fazlası değilsin, öyle değil mi Bay Şef? Tabii ki farkındayım. Kılıçlar çarpıştırılacaksa buna karşı çıkarım. Elimdeki bilgi yüzünden herhangi birinin zarar görmesinden kaçınmak isterim.]
Abel: [Bu bir peri masalı. Gerçekte kötülük denen şey, insana şahsi geçmişini hesap etmeden saldırır. Sense tüm bunlara karşı yumruğunu kaldırıp geri çekilmelerini mi isteyeceksin?]
Flop: [Gerekirse evet!]
Abel: [Bunu yapsan bile çabaların meyve vermeyecek. ――Burası kurtlar diyarı.]
#Flop’a bak sen. Karşısındakinin imparator olduğunu bile bile rest çekeceği hiç aklıma gelmezdi. Subaru bölümler önce kampın tüm özelliklerini anlatarak kamptakilerin öldürülmesine yol açarken Flop gayet net bir şekilde imparatora hayır dedi. Bu anlaşmazlığı nasıl çözecekler ve sonrasında neler olacak merak ediyorum doğrusu. Öyleyse okumaya devam!
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..